Jump to content

Yunus Peygamberin Sahtekarlığı


Recommended Posts

12 saat önce, Cold water yazdı:

Diyelim ki, sag salim geri dondu. Yahu koskoca Allah, boyle bir ornek mi veriyor kendisini ispat etmek icin :)

Bence Tanrılarının bunda bir suçu yok, o masum. :D

Bütün hınzırlık, buna benzer masalları gerçekmiş gibi anlatanlar da.  Onların da amacı belli zaten.

Günümüzdeki dindarların sayısına bakarsak, başarılı oldukları kesin.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 145
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

On 08.07.2016 at 23:17, KokTurk said:

Allah'ın mucizeleri kendi katındadır ve dilediginde gösterir.Allah sizi deneyebilir, siz onu deneyemezsiniz. Allah'ın ilmi heryeri kuşatmıştır. Siz onu maddesel bakış aćılarınızla aciz bırakacak degilsiniz.Yunus Peygamber olayında da, Allah herşeye kadirdir. 

Tanrı vazgeçebilir mi?

Karar değiştirebilir mi?

Kendinden güçlü bir şey yaratabilir mi?

hani mesela..

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 08.07.2016 at 19:53, KokTurk said:

Asıl deginilmesi konulardan en onemlisi madde-bilinç ilişkisidir.Ölümötesi yaşam gerçeği; bilincin, maddeötesi yapısından kaynaklanan ve her boyutta, tepkisel yapısına göre sonsuz devam eden orijinalitesinden kaynaklanmaktadır... Zira, bilinç, maddeden değil, maddeyi oluşturan Evrensel Orijinden kaynaklanmaktadır.. Evrensel, kuantsal orijinli bilincin, madde boyutundan bedende, beyinde ulaştığı form ve kapasitenin, maddenin tükenişiyle birlikte, yeniden bir alt -ya da bir üst- boyutta ışınsal yapısıyla yaşamına devam etmesi kaçınılmaz bir sondur.Her zaman derim ve buna cevap verilemez. Bazıları; fizik kanunlarını keşfetmekle, fizik kanunlarınin neden var olduguna cevap verdiklerini zannediyorlar.

 

Ölüm ötesi yaşam gerçeği nedir?

Evrensel orijin nedir? Orada mıydın? Her durumda bu nasıl olur da bir tanrıya, hatta oradan da allah a delalet oluyor?

....yeniden bir alt -ya da bir üst- boyutta ışınsal yapısıyla yaşamına devam etmesi kaçınılmaz bir sondur.

Bu ne demektir? :) Tanrıyla ilişkisi nedir? Neye cevap veril(e)mez?

Sahi fizik kanunları dediğiniz şey, hani şu tanırının da boyun eğmek zorunda kaldığı şeyler mi oluyor? Onlar gerçekten nedir? Nihai kuramı falan mı keşfettiniz? Buradan tanrıya nasıl varıyoruz? Fizik kanunlarının olmadığı evrenler de falan mı gezdiniz yoksa merak ettim? Neyi gördünüz de, neyi referans aldınız da, neye karar veriyorsunuz? Kanun varsa koyanı da vardır teranesi mi yoksa? kabak tadı veren? Koyanın koyanı mevzusu falan da var hani..Ki mevzu bundan çok öte..

Yaz babam yaz ne güzel..

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 08.07.2016 at 19:31, T.TAŞPINAR said:

İlk olarak bu bilgisayar örneğini neden veriyorum? çünkü kendiliğinden akıl-zeka oluşturmaya  en elverişli madde ve enerji bileşimini içeriyor..olabilecek en elverişli madde yani en üstün donanım..ve bu bilgisayar için  yeterli düzeyde ve sonsuz enerji de sağlanmış oluyor ama bu bileşimden bir yazılım olmadan akıl ürünü bir işlev ortaya çıkmıyor ve kendine sonsuz zamanda da olsa kendisi yazılım üretemiyor..

Akıl-zeka içerikli bir yapının -yani bu biyolojik olabilir başka türlü olabilir-kendisini tasarlayacak üstün bir akıla gerek olmaksızın kendiliğinden oluştuğunu iddia edip buna kanıt getirebilmek için, akıl-zeka içerikli bir yapının üstün bir akla ve bu aklın tasarımına ihtiyaç olmaksızın oluşabildiğini göstermek gerekir..işte bunun için yukarıdaki bilgisayar örneğinde kendiliğinden akıl oluşturmaya en elverişili madde-enerji bileşiminin bunu başarıp başaramayacağı hakkında fikir yürütmeye yönlendiriyorum..

Taşpınar sorduklarımın hemen hiçbirisine yine cevap verememişsin.

Buz kristalleri ne oldu? Kil kristalleri? Cevap yok.

Mucize söyleminde bulunma cüretinizin dayanağı nedir? Kriter nedir? Cevap yok.

Varlığı ezeli olmayan yani belirlenebilen bir başlangıcı olan her varlığın bir yaratıcısı olmalıdır..

Bu bir tümavarım. Mantıksal bir zorunluluk değil. Defalarca yazdım ama tıkanıp kalıyorsun. Cevap yok. Ayrıca yine ilk döngünün içindesin farkında mısın? Senin cümleyi ayırmanla, öncüller ve dizgen birbirinden ayrılmıyor. Sadece senin kafanda ayrılıyor. Yani aslen yine cevap yok. Kafana göre gene öncesiz, yaratıcısız, başsız birşey koymak zorunda kalıyorsun. Dayanak? İşkemben. Yahu sıra gene değişmedi ki? Gel de çık işin içinden. Önermeler mantığı hala orada ve seninkisi halen geçersiz.

Düzenin zeka gerektirdiği savın sadece bir tümevarım. Sadece bir iddia. Asıl seninki iddia. Başka türlüsünü görmedin çünkü. Ama mantıksal zorunluluk değil. Bu, onu mantıksal zorunluluk yap-maz. Bunun mantıksal zorunluluk olduğunu gösteren bir babayiğit çık(a)madı daha.

Zihin açması açısından (Alıntıdır):

David Hume; o, herkes tarafından kabul edilmesine, genel bir kabul görmesine karşın, tümevarımsal çıkarımın belirgin güçlüğünün temellendirilemezliği olduğunu gösterdi. Biz tümevarıma inanırız; tümevarımsal çıkarımın geçerliliğini mantıksal olarak kanıtlamanın olanaksız olduğunu bildiğimizde bile bu inancı ortadan kaldıramayız. Fakat mantıkçılar olarak bizim, bu inancın bir aldatmaca olduğunu kabul etmememiz gerekir. Hume'un eleştirisinin vardığı sonuç da böyledir. Hume'un tümevarıma karşı çıkışını iki madde halinde özetleyebiliriz:

1. Tümevarımsal çıkarımın geçerliliğini ortaya koyacak mantıksal bir kanıta sahip değiliz.

2. Tümevarımsal çıkarım konusunda deneysel (a posteriori) hiçbir kanıt yoktur. Böylesi bir kanıt, kanıtlayacağı ilkenin kendisini ön koşul olarak gerektirecektir.

Yani netice: tümevarım'a inanma, tümavarımsız kalma. Ama nerde duracağını bilmek kaydıyla. Kaldı ki ve üzerine üstlük, sen zaten kendi tümevarımını kendin yıkıyorsun en başta; en başa tanrıyı "KEYFİNCE" koyarak.

Bilgisayar örneğin doğanın kendisiyle, evrenle eşleşmez. Eşleşemez. Yanlış örnek. Doğası gereği yazılım ve (yazılım da) bir amaç gerektirir. İnsan ürünüdür. İnsan ürünü olan, insan ürünü olması itibariyle ve eşyanın tabiatı gereği "ereksel" olan bir şeyi nasıl evrenle, doğayla eşleştirebilirsin? Sen örnek vermiyorsun, resmen dayatıyorsun. Sana self-organizasyon örnekleri ve linkler verdim farkında mısın? Usta nerede? Amaç nerede? YAZILIM nerede? Öyle ise uzaydaki onca organik madde, aminoasit bulutları nedir? Nereden peydah olmuştur? 

Uzay-zaman evrenle başlıyor. Neden sonuç ilişkisi. Ondan önce neden sonuç ilişkisi, önce-sonra dahi yok. Senin bütün önce-sonra dizgen, tüm dayanağın olan neden sonuç ilişkin ve gerekliliklerin de böylece ortadan kalkıyor.  Planck zamanının berisini kim görmüş? Kim deneyimlemiş? Deneyimlenmesi dahi imkansız şu an bildiklerimiz itibari ile? Bilmediğiniz konularda kendinizi kandırmayın. Bilmiyorsunuz işte. Bilmiyoruz. Keyfinize göre tanrı koyun amenna. Ama bize satmaya çalışmayın. Arkasında duramazsınız.

Hep varolan bir şeyin aynı zamanda akıl sahibi olması gerektiği iddiasında olan birisinin buna dayanak gösterebilmesi, kanıt getirebilmesi gerekir..buyur senin cümlen. "Hep" varobilmek mi akıl gerektiriyor? neden?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 11.07.2016 at 21:25, teflon said:

Taşpınar sorduklarımın hemen hiçbirisine yine cevap verememişsin.

Buz kristalleri ne oldu? Kil kristalleri? Cevap yok.

Mucize söyleminde bulunma cüretinizin dayanağı nedir? Kriter nedir? Cevap yok.

Varlığı ezeli olmayan yani belirlenebilen bir başlangıcı olan her varlığın bir yaratıcısı olmalıdır..

Bu bir tümavarım. Mantıksal bir zorunluluk değil. Defalarca yazdım ama tıkanıp kalıyorsun. Cevap yok. Ayrıca yine ilk döngünün içindesin farkında mısın? Senin cümleyi ayırmanla, öncüller ve dizgen birbirinden ayrılmıyor. Sadece senin kafanda ayrılıyor. Yani aslen yine cevap yok. Kafana göre gene öncesiz, yaratıcısız, başsız birşey koymak zorunda kalıyorsun. Dayanak? İşkemben. Yahu sıra gene değişmedi ki? Gel de çık işin içinden. Önermeler mantığı hala orada ve seninkisi halen geçersiz.

Düzenin zeka gerektirdiği savın sadece bir tümevarım. Sadece bir iddia. Asıl seninki iddia. Başka türlüsünü görmedin çünkü. Ama mantıksal zorunluluk değil. Bu, onu mantıksal zorunluluk yap-maz. Bunun mantıksal zorunluluk olduğunu gösteren bir babayiğit çık(a)madı daha.

Zihin açması açısından (Alıntıdır):

David Hume; o, herkes tarafından kabul edilmesine, genel bir kabul görmesine karşın, tümevarımsal çıkarımın belirgin güçlüğünün temellendirilemezliği olduğunu gösterdi. Biz tümevarıma inanırız; tümevarımsal çıkarımın geçerliliğini mantıksal olarak kanıtlamanın olanaksız olduğunu bildiğimizde bile bu inancı ortadan kaldıramayız. Fakat mantıkçılar olarak bizim, bu inancın bir aldatmaca olduğunu kabul etmememiz gerekir. Hume'un eleştirisinin vardığı sonuç da böyledir. Hume'un tümevarıma karşı çıkışını iki madde halinde özetleyebiliriz:

1. Tümevarımsal çıkarımın geçerliliğini ortaya koyacak mantıksal bir kanıta sahip değiliz.

2. Tümevarımsal çıkarım konusunda deneysel (a posteriori) hiçbir kanıt yoktur. Böylesi bir kanıt, kanıtlayacağı ilkenin kendisini ön koşul olarak gerektirecektir.

Yani netice: tümevarım'a inanma, tümavarımsız kalma. Ama nerde duracağını bilmek kaydıyla. Kaldı ki ve üzerine üstlük, sen zaten kendi tümevarımını kendin yıkıyorsun en başta; en başa tanrıyı "KEYFİNCE" koyarak.

Bilgisayar örneğin doğanın kendisiyle, evrenle eşleşmez. Eşleşemez. Yanlış örnek. Doğası gereği yazılım ve (yazılım da) bir amaç gerektirir. İnsan ürünüdür. İnsan ürünü olan, insan ürünü olması itibariyle ve eşyanın tabiatı gereği "ereksel" olan bir şeyi nasıl evrenle, doğayla eşleştirebilirsin? Sen örnek vermiyorsun, resmen dayatıyorsun. Sana self-organizasyon örnekleri ve linkler verdim farkında mısın? Usta nerede? Amaç nerede? YAZILIM nerede? Öyle ise uzaydaki onca organik madde, aminoasit bulutları nedir? Nereden peydah olmuştur? 

Uzay-zaman evrenle başlıyor. Neden sonuç ilişkisi. Ondan önce neden sonuç ilişkisi, önce-sonra dahi yok. Senin bütün önce-sonra dizgen, tüm dayanağın olan neden sonuç ilişkin ve gerekliliklerin de böylece ortadan kalkıyor.  Planck zamanının berisini kim görmüş? Kim deneyimlemiş? Deneyimlenmesi dahi imkansız şu an bildiklerimiz itibari ile? Bilmediğiniz konularda kendinizi kandırmayın. Bilmiyorsunuz işte. Bilmiyoruz. Keyfinize göre tanrı koyun amenna. Ama bize satmaya çalışmayın. Arkasında duramazsınız.

Hep varolan bir şeyin aynı zamanda akıl sahibi olması gerektiği iddiasında olan birisinin buna dayanak gösterebilmesi, kanıt getirebilmesi gerekir..buyur senin cümlen. "Hep" varobilmek mi akıl gerektiriyor? neden?

 

 

yukarıda başka birine yazdığım cavabı alıntıladım..bu konuda cevap verdiğim için sizin soruya ayrıca cavap verme gereği duymamış olabilirim.."şimdi tüm kar tanesi kristallerinin farklı olması ve mükemmel yapıları olması mı  yoksa tamamen düzensiz olması mı bizi yaratıcı zekaya götürür  ..önce bunu bir çözelim..mükemmel düzen ne zamandan beri Allah ın yokluğuna delil gösteriliyor bakalım.." 

şimdi şu akıl-hep var olma konusunda gerçekte ne demişim ona bakalım..

"bir şey her zaman varolmalıdır..mutlak yokluk diye bir durum olamaz..işte o her zaman varolan varlık Allah olmalıdır..bu basit anlamda madde ve enerjiden ibaret bir şey olamaz..çünkü madde ve enerji kendiliğinden akıl üretemez..dolayısıyla akıl da kendiliğinden hep var olan bir şey olmalıdır..hep varolan ve akıl içeren şey de ancak Allah olabilir.."

demek ki hep var olabilmek akıl gerektiriyor diye bir şey söylememişim..

mesala duyguları ele alalım..atomlar,elementler,moleküller bileşikler vs. acıma sevgi merhamet ya da nefret.kin gibi duyguları yaratamazlar..örneğin insan vücudunda bir duyguyu maddesel-kimyasal biyolojik değişimler mi oluşturur ?..yoksa bu duygu insan bilincinde-ruhunda oluştuktan sonra mı kimyasal -maddesel vs. değişimler olur..?

bir maddesel değişim bir duyguyu oluşturuyorsa herkeste aynı maddesel değişim aynı duyguyu oluşturmalıdır.

şimdi şöyle bir düşünün:  4-5 yaşlarında küçük sevimli bir kız çocuğu yaralı olan ayağınıza basıyor ve acı çekiyorsunuz..buraya kadar olanlar hep maddesel değişim..acı çekmeniz biyolojik-kimyasal olaylar..o çocuğun küçük ve sevimli olması duyulan acıyı değiştirmiyor..ama bu acıdan sonra o çocuğa karşı oluşacak duygu kişiden kişiye değişiyor..kimi insanda nefret ve kin oluşuyor..kiminde ise merhamet duygusu ağır basıyor..tamamen maddesel değişimlere bağlı olsaydı o maddesel değişimler herkeste aynı olduğundan herkeste aynı duygu oluşmalıydı..tamamen aynı ortamda yetişmiş ve aynı eğitimi almış ikizlerden her biri dahi farklı duygusal tepkiler verebilir..peki bu farkı oluşturan nedir..?

bence beyin duyguları oluşturamaz..beyin ancak madde ve enerjiden oluşan çevremizi ve değişimleri algılamamızı  sağlar..beyin değişimleri algılar farkındalığı sağlar ama hangi duyguyu seçeceğimize ruh karar verir..zaten ahirette sorgulanacak olan bu seçimlerimizdir..

tekrar bir düşünün çocuk örneğindeki gibi aynı maddesel değişime aynı duygusal tepki neden verilmiyor..?halbuki aynı kimyasal -biyolojik süreçlerle aynı acı hissediliyor..

bütün bunlar "duygu"nun saf maddesel-enerji tabanlı bir şey olamayacağı fikrine götürüyor..

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu müslümanların mantık yürütmelerine hayranım!

Kar tanelerini allahlarının mucizesi olarak görürler,gösterirler

ama

Allahlarının yazdığını iddia ettikleri kuranda hiç kar yağışından bahsedilmediğini

sorgulamazlar.

Onlarca ayet de yağmurdan bahset, ama

yağmurdan daha estetik olan kar tanelerinden bahsetme.

Demek ki allahları hiç kar yağışı görmemiş,yani haberi yok..

Haberi olsa kuranda döktürürdü,yağmurdan bahsettiği gibi zırt pırt kardan bahsederdi.

Anlayacağınız,boşa kar tanelerini mucize olarak göstermeyin,sahiplenmeyin

Önce allahınızın kar tanesinden haberi olsun,sonra sahiplenin

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...