Jump to content

Dünyamız iyiye mi gidiyor?


Dünyamızın iyiye mi gidiyor?  

76 oy

You do not have permission to vote in this poll, or see the poll results. Please sign in or register to vote in this poll.

Recommended Posts

Su kaynakları kirlendikçe başka sorunlarda ortaya çıkacak. Su sadece içme olarak kullanılan bir şey değil. Tarımda da çok önemli. Deniz suyu ile sulama yapılacak demeyin şimdi. Yine küresel ısınmanın getirdiği sorunlar tarımı vb. etkileyecek. Enerji sorununu da buna eklemek gerekir. Bu da gıda fiyatlarını etkileyecek. Yani giderek aç insan sayısı artabilir. Öte yandan bazı insanlar neden arabaya, uçağa vb. binmekten vazgeçsin? Bunun anlamı şu: gelir dağılımı bozukluğu yüzünden bundan ilk olarak yoksullar etkilenecek. Çünkü insanlar kolay kolay alışkanlıklarını bırakmak istemez. Gelişmekte olan ülkeler, Afrika vb. yerde yaşayanlarda çok etkilenecek çünkü gelişmiş ülkeler kolay kolay eski alışkanlıklarını bırakmayacak. Yani üretilen enerji daha çok onların ihtiyacını ve rahatını sağlamak için kullanılacak. Yine sadece büyümeyi kafasına takmış ülkeler ucuz iş gücüne sahip ülkeler örneğin Çin vb. piyasada tüm dengeleri alt üst edecek ve iş iyice çetrefil bir hale gelecek.

tarihinde Goldwin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 163
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Lütfenleri asla geri çevirmem..

:good:

bence bu dünyadaki en büyük sorun açlıktır. çok kötü birşeydir açlık... ama çok... ne kadar kötü olduğunu anlamak için afrikalı bir anne/babanın yerine koyun kendinizi. çocuğunuzun açlıktan iskelete döndüğünü ve sizin birşey yapamadığınızı düşünün...

en acısı da BM'in kendisi itiraf ediyor, açlık artıyor diye. Kardeşim o zman toplanın alın bir karar, mücadele edin. topunun köküne kibrit suyu!!!

Link to post
Sitelerde Paylaş
bence bu dünyadaki en büyük sorun açlıktır. çok kötü birşeydir açlık... ama çok... ne kadar kötü olduğunu anlamak için afrikalı bir anne/babanın yerine koyun kendinizi. çocuğunuzun açlıktan iskelete döndüğünü ve sizin birşey yapamadığınızı düşünün...

en acısı da BM'in kendisi itiraf ediyor, açlık artıyor diye. Kardeşim o zman toplanın alın bir karar, mücadele edin. topunun köküne kibrit suyu!!!

Çözülmeyecek bir sorun değil. Önemli olan çözmeyi istemek. Yaşanılanlarda çözülmek istenmediğini gösteriyor bence
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu sorunun çözümü o kadar basit değil. Marksizm bu sorunu çözebilir mi? Marksizm, kapitalizm gibi kafayı öncelikli olarak üretimle bozmuş bir sistemdir. Çevre vb. Marksizmin umrunda bile olduğunu sanmıyorum. Şimdi bunu duyunca ne iyi işte üretim varya, üretim diye düşünebilirsiniz. İşte diyorum mesele o kadar basit değil.

Sözde planlı olsa da bunun adı doğaya egemen olmak adına yapılmış üretimdir. Örneğin Çin. Bugün Çin dünyayı en çok kirleten ülke. Bu umrunda bile değil. Kafayı üretim ve sanayileşme ile bozmuş bir kere.

Marksizme göre kapitalist aşama tamamlanmadan komunist, sosyalist aşamaya geçilemez. Çin de şimdi hızla sanayileşiyor. Bu görüş doğrultusunda. Önce sanayileşecekler sonra komunist aşamaya geçecekler. Çin'de hala Marksist parti yönetimde. Enerji fiyatları artıyor Çin daha çok büyümek istiyor. Umrunda bile değil diğer ülkeler, onları ezip geçecek. Güçlüyüm diyor. Nükleerim de var, sanayileşeceğim diyor. Bunu en büyük mesele görmüş. Bunun için gözü dönmüş kapitalist şirketleri ülkesine davet ediyor. Dünyada enerji fiyatları artıyormuş, insanlar aç kalacakmış, örneğin Türkiye'de tekstil sektöründe ve başka sektörde çalışanlar işini kaybedecekmiş kimin umrunda Çin sanayileşecek kardeşim Marks öyle dedi, önce sanayileş, köylü üretimini bırak vb vb. Çin dörtle bakalım vitesi. ABD ile birlikte ne çok birbirinize yakışıyorsunuz öyle.

Çin büyük nüfusu ile dünyadaki bütün dengeleri bozacak bir güçtür. Kafayı sanayileşme ve üretimle bozduğu için birçok kişiyi aşından, işinden edecek; enerji fiyatlarını ABD ile birlikte inanılmaz biçimde yükseltmeye devam edecektir. Bunu kolay kolay kimsenin durdurabileceğini sanmıyorum.

tarihinde Goldwin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Astur kardeş eline sağlık çok güzel bir yazı olmuş bu komünist beyinsizler sayıklayıp dursun onasıl olsa çoğunun tuzu kuru burada edebiyat yapıyorlar acab komünizm insanlık için ne yapmış onu analatamıyorla rhiç anlatırlarsa açlıktan veya karşı deverimci faşist olarak suçlanıp öldürülen 250 milyonun hesabını veremezler bildik sadece laf kalabalığı yapmak kedi erişemediği ciğere mundar dermiş bunlarınkide o hesap

Bir düşünce adına 250 milyon insanın öldürülmüş olması, öldürüldüyse tabii, o düşüncenin yanlış olduğu anlamına gelir mi? Komunizm gidin 250 milyon insan öldürün mü demiş? Böyle bir şey uydurmayın, bazı komunistler bunu söylese bile, kim söylüyorsa, bunu genelleştirmeyin. Birileri Darwin adına ırkçıklık yapsa, cinayet işlese Darwinizm bunu gerektiriyor çünkü güçlü olan yaşar, doğal seçim vb. dese bu Darwin'e mal edilebilir mi? Edilemez. O onun yorumudur. Onların cinayetinin sorumlusu Darwin mi olacak? Herkes kendi yaptığından sorumludur. O cinayeti kim işlediyse gidin onlara sorun bunu, burada o cinayetle alakası olmayan insanlara değil. Komunizm insan öldürmeyi gerektirir diyorsa biri o onun sorunudur, tüm komunistlerin değil. O yüzden böyle saçma sapan yanıtları geçin.

kedi erişemediği ciğere mundar dermiş

Burada kediyi, çiğeri ya da cebimize giren parayı tartışmıyoruz. Düşüncenin doğru mu yanlış mı olduğunu tartışıyoruz. O yüzden bu da alakasız bir yanıt olmuş.

tarihinde Goldwin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kesin ve net bir EVET..

Ayrıca buradaki tartışmayı bir marksizm/liberalizm tartışması olarak görmüyorum. Kapitalizm eleştirisi üzerinden dünyanın iyiye gitmediğini öne süren marksistleri ise hiç anlayamıyorum: gözlerinin önündeki apaçık gerçeği görmemekte ısrar ediyorlar. Dünya bütün istatistiklerde, ekonomik, maddi refah, sağlık, eğitim, insan hakları, ahlak, suç oranları, özgürlük... hepsinde tartışmasız olarak hızla iyiye gidiyor. Bırakalım elli-yüz yıl gibi görece uzun dönemleri, beşer onar yıllık kısa dönemde bile tüm bu göstergeler, hiçbir şekilde yalanlanamayacak ölçüde dünyanın iyiye gittiğini gösteriyor. İyiye gidiş eğilimi, ezici derecede üstün.

Bence bu tartışma, bilim ve teknoloji yanlısı dünya görüşüyle, felaket tellalı çevreci/ekolojist, dindar ve diğer türden mistiklerin karşı karşıya geleceği bir tartışma olmalı. Marksistlerin ise ikinci gruptakilerle, liberalizmle aynı safta görünme pahasına bile hiçbir işleri olmaması lazım.

Burada görüyoruz: ekolojik/çevreci görüşü Goldwin temsil ediyor. Öne sürdüğü argümanlar tamamen hayali ve boş şeyler. Suyun bitmesinden, çevrenin kirlenmesinden, enerjinin tükenmesinden söz ediyor. Suyun bittiğini gören olmadı. Küresel ısınma ve benzeri felaket tellallıkları da başka baltaya sap olmamış greenpeace ve benzeri örgütlerdeki aktivistlerin, başka konuda dikiş tutturamamış uzmanların geçim alanı olma dışında başka bir yaraı henüz gözlenmemiş spekülasyonlardan ibaret. Oysa açık ve seçik olarak inkar edilmesi mümkün olmayan gerçek, su bitse de, çevre kirlense de, insanların daha rahat ve daha sağlıklı, daha uzun ve en güzeli daha özgür yaşadıkları.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kesin ve net bir EVET..

Burada görüyoruz: ekolojik/çevreci görüşü Goldwin temsil ediyor. Öne sürdüğü argümanlar tamamen hayali ve boş şeyler. Suyun bitmesinden, çevrenin kirlenmesinden, enerjinin tükenmesinden söz ediyor. Suyun bittiğini gören olmadı. Küresel ısınma ve benzeri felaket tellallıkları da başka baltaya sap olmamış greenpeace ve benzeri örgütlerdeki aktivistlerin, başka konuda dikiş tutturamamış uzmanların geçim alanı olma dışında başka bir yaraı henüz gözlenmemiş spekülasyonlardan ibaret. Oysa açık ve seçik olarak inkar edilmesi mümkün olmayan gerçek, su bitse de, çevre kirlense de, insanların daha rahat ve daha sağlıklı, daha uzun ve en güzeli daha özgür yaşadıkları.

Kesin evet diyecek kadar emin konuşmuş Deicide. Küresel ısınmayı önemsiz bulmuş. Su konusunu da. Deicide, söylediklerin doğru değil. Atıyorsun resmen. Varsa argüman ve delilin getir. Boş demekle boş olmuyor bunlar. Tam aksine senin söylediklerin boş. Neyi temsil ettiğini bilmiyorum. Resimdeki fotoğrafından ve önceki yazdıklarından bakıyorum olsa olsa Çin gibi kafanın temsilcisi olabilirsin. Su kaynaklarında bazı bölgelerde ciddi sorun var ve kirleniyor. Sen ise bunu boş olarak görüyorsun. Bunu hayali oturarak yazmıyorum. Ama sen bu kadar emin konuşuyorsun ama boş konuşuyorsun. Sana göre boş, delilin ne. Yok. Sadece boş demek. Zaman kimin haksız olduğunu gösterecek. Nükleer silahlar vb. sana göre güvenliğin simgesi mi? Kesin evet öyle mi? Ben haksız çıkacağımı olasılık olarak kabul ettim ama sen bunu bile kabul etmiyorsun. Nerden alıyorsun bu gücü, küresel ısınma kim yok diyor örneğin söyle bakalım. Nerden biliyorsun olmadığını? Çünkü "deicide" konuştu, deicide söyledi vb. Bunu söyleyen ben değilim bir yığın bilim adamı da bunu söylüyor. Sen bunu bile boş iddia olarak görüyorsun. Çin vb. ülkelerde su kaynaklarının kirlenmediğini nerden biliyorsun? Sallıyorsun.

40 km yarışmadan ilk anlarda önde gidenler öndeyiz diye çığlık atar Deicide bu sesin temsilcisi. Ama bunlar genelde yarışma sonunda pili biter. Yarışma hala bitmedi devam ediyor. Mesele o. Deicide sadece trend hakkında konuşuyor, trend böyle olması öyle olacağı anlamına gelmez.

Yazdıklarımı doğru dürüst okuduğunu, okusan bile anladığını sanmıyorum. Dünya kaynakları ve bu kaynakların paylaşımı, bunların sınırsız olmadığı bilimsel bir gerçektir. Bu kaynakları kimin nasıl paylaşacağı da. Bunların kirlenip kirlenmediği de.

tarihinde Goldwin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Deicide madem getirdiğim argümanlar hayali ve boş şunları yanıtla.

1. Küresel ısınma diye bir şey yalan mı? Kyoto nerden çıktı laf olsun diye mi? Biri laf olsun diye yazıyor bu mu yani olay? Hayali ve boş yazdığımı söylüyorsun da o yüzden yazdım. Benim iddiam bunlara dayanıyor. Küresel ISInma yalan mı?

2. Bu konuda BM hazırladığı rapor yalan mı?

3. Bu konuda bilim adamlarının çoğu hem fikir bu da yalan mı?

4. CO2 gazının atmosfere yayılması kesin olarak çok iyi bir şey mi?

5. Nükleer silahlar çok mu iyi? İyi olduğuna dair argümanın ne?

Şuna iyi dikkat et: Benim itirazım özellikle gelecek konusunda idi. Yazılanlara bu yönde itiraz ettim. Sen bunları boş görüyorsun. Ama argümanın var mı? Yok. Boş deyip geçiyorsun. bu soruları yanıtla kimin boş iddia getirdiğini tartışalım.

Şimdi bazı soruları tekrar soralım:

2. Silahlanma hala artıyor. Teknoloji geliştikçe daha berbat silahlar üretiliyor. Bunların süs olsun diye mi üretildiğini sanıyorsun. Ben sanmıyorum. Binlerce nükleer silah, kimyasal silah, biyolojik silah. Sanırım bunlar senin için çok şey ifade etmiyor. Daha yıkıcı silahlarda üretilecek. Teknoloji geliştikçe birçok ülke nükleer silaha sahip olacak. İran, Kuzey Kore ve bu liste uzayıo gidecek. Belki ufak devletler, gruplar, Taliban vb. bu silahlara sahip olacak. Bunu nasıl engelleyeceksin? Bunlar nükleer silaha sahip olunca dünya çok mu güvenli olacak? Sanmıyorum.

3. Tüm bunlara rağmen dünyada hala birçok şey silahlanma ile çözülüyor. ABD gidiyor Irak'ı işgal ediyor. Dünya kaynaklarını istediği gibi tüketiyor. Tüm dünya buna neden hep göz yumsun?

4. Küresel ısınma hala devam ediyor. Küresel ısınma kapitalizmin getirdiği derin bir açmaz. Çözümü bulundu mu? Bulunmadıysa neden iyimsersin?

5. Dünya nüfusu hala artıyor. Gelişmiş ülkelerde azalması önemli değil. Önemli olan dünya nüfusunun azalması. Şimdiki durum bu. İlerde azalabilir tabii, kapitalizm yok da olabilir.

6. Dünya kaynakları azalıyor. Su konusunda ve diğer birçok konuda verdiğin rakamları inandırıcı bulmadım. Su derken temiz içme suyu demek istiyorum. Deniz suyu değil. Çin gibi birçok ülkede su kaynakları, nehirler giderek kirleniyor. Ciddi bir sorun var. Küresel ısınma da bunu kötüleştiriyor ve giderek kötüleştirecek. Bu konuyu iyi incelemediğini düşünüyorum. Ayrıca sorun sadece su ile sınırlı değil.

Dünya kaynaklarının azalmadığını nerden biliyorsun. Petrol, doğal gaz vb. kaynaklar sınırsız değil. Bunlar azalıyor. Yoksa sürekli yeni kaynaklar yoktan mı oluşuyor. Bunu mı diyorsun BİLİMSEL DEICIDE? Bilimsellik bu yani? Belki oluşuyordur belki senin bildiğin vardır. Söyle de bilelim bakalım bunları. Yoksa sence bunlar sınırsız mı? Söyle bakalım argümanlarını görelim. Dünya nüfusunun artması iyi bir şey mi? Bunlarda sorun yok öyle mi?

Şu sorumu da unutma:

21. yüzyılda değil de kapitalizm 22. yüzyıl, 23. yüzyıl, 24. hadi diyelim 25. yüzyılda son buldu. Ne değişecek? Dünya o zaman iyiye doğru gitmiş mi olacak? Bunun olacağını nereden biliyorsun? Bu verdiğin veriler bunun için yeterli mi? Yoksa sonsuza kadar kapitalizm mi var olacak? Ya da ne kadar var olacak? Var olduğu sürece hep iyiye mi gidecek? Gösterdiğin verilerden bunu mu çıkaracağız?

Bunlardan hepsine tek tek yanıt beliyorum. Çünkü hayali ve boş yazdığımı söylemişsin ya. Tek tek yanıt bekliyorum. Yoksa laf olsun diye yazdığını ve yazdıklarımı okumadığını kabul edeceğim.

Hidrojen konusunda da varsa yanıtın beklerim. Boş demekle boş olmuyor.

Bu arada su derken temiz sudan söz ediyorum. Deniz suyu, kirlenmiş su vb. değil. Buna bakarak su kaynakları sabit vb. demeyin saçma oluyor.

tarihinde Goldwin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Edit:

"Dünya kaynakları ve bu kaynakların paylaşımı, bunların sınırsız olmadığı bilimsel bir gerçektir. Bu kaynakları kimin nasıl paylaşacağı da. Bunların kirlenip kirlenmediği de." eksikkalan bir ifade olmuş doğrusu şöyle olacak:

Dünyada kaynakların paylaşımı sorunu olduğu ve bunların sınırsız olmadığı bilimsel bir gerçektir. Bu kaynakları paylaşma sorunu da vardır. Ve yine bazı kaynakların kirlenmesi sorunu da vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bence bu tartışma, bilim ve teknoloji yanlısı dünya görüşüyle, felaket tellalı çevreci/ekolojist, dindar ve diğer türden mistiklerin karşı karşıya geleceği bir tartışma olmalı. Marksistlerin ise ikinci gruptakilerle, liberalizmle aynı safta görünme pahasına bile hiçbir işleri olmaması lazım.

Benim bilim karşıtı olduğumu nerden çıkardın? Ayrıca dinci vb. de değilim. Şu anda zaten kapitalizm ile el ele vermiş gidiyorsunuz. Çin'in tam senin dediğin doğrultuda gidiyor. İşe bak sen, ne kadar iyi anlaşıyorsunuz. Teknoloji ve bilim sizi birleştirdi demek....Bunun için her yol mubah. Neyse tam gaz ilerleyin ABD, Çin ele ele kim tutar onları?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Deicide madem getirdiğim argümanlar hayali ve boş şunları yanıtla.

1. Küresel ısınma diye bir şey yalan mı? Kyoto nerden çıktı laf olsun diye mi? Biri laf olsun diye yazıyor bu mu yani olay? Hayali ve boş yazdığımı söylüyorsun da o yüzden yazdım. Benim iddiam bunlara dayanıyor. Küresel ISInma yalan mı?

2. Bu konuda BM hazırladığı rapor yalan mı?

3. Bu konuda bilim adamlarının çoğu hem fikir bu da yalan mı?

Bu konuda bir takım kaygılar var. Ama ortada kesinleşmiş bir şey yok. Bir kere sıcaklığın gerçekten artıp artmadığı tam olarak belli değil. Artıyorsa bile bunun CO2'den kaynaklandığı belli değil. Bu konuda sesleri felaket tellalları kadar çıkmayan çok sayıda kuşkucu var.

Ayrıca Kyoto'nun ne olduğunu bilmeden Kyoto yaygarası yapanlar var. Kyoto, dünya üzerindeki teknoloji eşitsizliğini koruma dışında hiçbir işe yaramayacak bir girişimdir. Hem Amerika, hem de Türkiye, bu konuda aralarındaki muazzam eşitsizliğe rağmen, karbondioksit salınımını mevcut seviyede tutup daha sonra eşit oranlarda azaltacaklarsa, kimse kusura bakmasın, bu Türkiye'ye "sen sanayileşme" demek anlamına gelir. Bizim geri zekalı çevrecilerimiz de, sağda solda ellerinde "Türkiye, Kyoto'yu imzala" diye pankartlarla gezerler.

4. CO2 gazının atmosfere yayılması kesin olarak çok iyi bir şey mi?

İyi değil tabi.. Ama atmosferde artan karbondioksit seviyesinin kısa sürede fotosentez yapan canlıların -ve bu arada ormanların- nüfusunda patlama yaratacağını, bunun da bir süre sonra karbondioksit seviyesini tekrar düşüreceğini öne sürenler de var. Ki bu da bir spekülasyondan ibaret değil, gözlemsel ve deneysel dayanakları olan somut bir sav:

http://www.marine.usf.edu/pjocean/packets/sp98/om_4.pdf

http://www-formal.stanford.edu/jmc/nature/node21.html

http://www.i-sis.org.uk/GlobalWarmingPlankton.php

5. Nükleer silahlar çok mu iyi? İyi olduğuna dair argümanın ne?

Şuna iyi dikkat et: Benim itirazım özellikle gelecek konusunda idi. Yazılanlara bu yönde itiraz ettim. Sen bunları boş görüyorsun. Ama argümanın var mı? Yok. Boş deyip geçiyorsun. bu soruları yanıtla kimin boş iddia getirdiğini tartışalım.

Şimdi bazı soruları tekrar soralım:

2. Silahlanma hala artıyor. Teknoloji geliştikçe daha berbat silahlar üretiliyor. Bunların süs olsun diye mi üretildiğini sanıyorsun. Ben sanmıyorum. Binlerce nükleer silah, kimyasal silah, biyolojik silah. Sanırım bunlar senin için çok şey ifade etmiyor. Daha yıkıcı silahlarda üretilecek. Teknoloji geliştikçe birçok ülke nükleer silaha sahip olacak. İran, Kuzey Kore ve bu liste uzayıo gidecek. Belki ufak devletler, gruplar, Taliban vb. bu silahlara sahip olacak. Bunu nasıl engelleyeceksin? Bunlar nükleer silaha sahip olunca dünya çok mu güvenli olacak? Sanmıyorum.

3. Tüm bunlara rağmen dünyada hala birçok şey silahlanma ile çözülüyor. ABD gidiyor Irak'ı işgal ediyor. Dünya kaynaklarını istediği gibi tüketiyor. Tüm dünya buna neden hep göz yumsun?

Hayır, nükleer silahlar kesinlikle iyi değil. Hiçbir silah iyi değil.

Sen de şuna dikkat et, benim öne sürdüklerim de somut kanıtlara dayanıyor. Tarih boyunca olumlu olan herşeye karşı tehditler olageldi. Zaten onlar olmasa ve zaman içinde bertaraf edilmeseler, en başından beri mükemmel bir durumda olurdu insanlık ve iyiye doğru gidiş de söz konusu olmazdı.

Dünyanın iyiye doğru gittiğini söylemek, herşeyin mükemmel olduğunu söylemek değildir. Bilim ve teknolojinin gelişmesi, kaçınılmaz olarak silahlanmanın yayılması anlamına da gelmez. Silahlanmayla mücadele etmek mümkün ve gereklidir.

4. Küresel ısınma hala devam ediyor. Küresel ısınma kapitalizmin getirdiği derin bir açmaz. Çözümü bulundu mu? Bulunmadıysa neden iyimsersin?

Dediğim gibi küresel ısınma konusu sandığın kadar iyi anlaşılmış bir konu değil. Hem gerçekten öyle bir şeyin olup olmadığı belli değil, hem de neden ve sonuçları.

Bir de şu var: doğadaki denge dediğimiz şey, öyle çevrecilerin sandıkları ve propaganda ettikleri kadar kırılgan değil. Doğada termostat gibi, basınç, sıcaklık, atmosferdeki gaz oranları.. gibi parametreleri az çok sabit tutan, bunların değerlerini yakınsayan bir takım düzenekler var. Olmasaydı zaten Dünya'nın geçmişindeki bunca felakete karşın biz şu anda burada bunları konuşuyor olmazdık. Bu elbette herşeyin kendiliğinden güllük gülistanlık olacağı anlamına gelmiyor ama neyin ne olduğunu iyi düşünmeden bir takım hazır şablonları kolayca yutuvermeyelim derim.

5. Dünya nüfusu hala artıyor. Gelişmiş ülkelerde azalması önemli değil. Önemli olan dünya nüfusunun azalması. Şimdiki durum bu. İlerde azalabilir tabii, kapitalizm yok da olabilir.

Bütün çalışmalar, nüfus artışının refah seviyesi ve kişisel ekonomik/siyasi güvencelerle ters orantılı olduğunu gösteriyor. Belirli bir refah seviyesine ulaşan toplumlarda, nüfus artışı hızla yavaşlıyor. En iyi ve en çok gözümüzün önündeki örnek, Türkiye.. Genç nüfusun fazlalığı yüzünden hala nüfus artıyor ama kadın başına canlı doğum oranı, nüfusu sabit tutacak sayı civarına çoktan düştü. Kısa bir süre sonra nüfus sabitlenecek.

6. Dünya kaynakları azalıyor. Su konusunda ve diğer birçok konuda verdiğin rakamları inandırıcı bulmadım. Su derken temiz içme suyu demek istiyorum. Deniz suyu değil. Çin gibi birçok ülkede su kaynakları, nehirler giderek kirleniyor. Ciddi bir sorun var. Küresel ısınma da bunu kötüleştiriyor ve giderek kötüleştirecek. Bu konuyu iyi incelemediğini düşünüyorum. Ayrıca sorun sadece su ile sınırlı değil.

Dünya kaynaklarının azalmadığını nerden biliyorsun. Petrol, doğal gaz vb. kaynaklar sınırsız değil. Bunlar azalıyor. Yoksa sürekli yeni kaynaklar yoktan mı oluşuyor. Bunu mı diyorsun BİLİMSEL DEICIDE? Bilimsellik bu yani? Belki oluşuyordur belki senin bildiğin vardır. Söyle de bilelim bakalım bunları. Yoksa sence bunlar sınırsız mı? Söyle bakalım argümanlarını görelim. Dünya nüfusunun artması iyi bir şey mi? Bunlarda sorun yok öyle mi?

Hani, nerede? Belkilerle bilim yapılmaz. Somut olarak göstermek gerek. Hani, hangi kaynak azalıyor? Petrol ve doğalgaz sınırsız değil, ama henüz sonu da gözükmedi, her bakılan yerde hala çıkıyor ve tahmin edilen rezervler sürekli yükseliyor. On-yirmi-otuz yıl önce sanılanlardan çok daha fazla rezerv olduğu ortaya çıktı. Ayrıca enerji değeri ve toplam rezervi onlardan kat kat fazla olan nükleer kaynaklar durup duruyor.

Şu sorumu da unutma:

21. yüzyılda değil de kapitalizm 22. yüzyıl, 23. yüzyıl, 24. hadi diyelim 25. yüzyılda son buldu. Ne değişecek? Dünya o zaman iyiye doğru gitmiş mi olacak? Bunun olacağını nereden biliyorsun? Bu verdiğin veriler bunun için yeterli mi? Yoksa sonsuza kadar kapitalizm mi var olacak? Ya da ne kadar var olacak? Var olduğu sürece hep iyiye mi gidecek? Gösterdiğin verilerden bunu mu çıkaracağız?

Bunlardan hepsine tek tek yanıt beliyorum. Çünkü hayali ve boş yazdığımı söylemişsin ya. Tek tek yanıt bekliyorum. Yoksa laf olsun diye yazdığını ve yazdıklarımı okumadığını kabul edeceğim.

Ben bir marksistim. Kapitalizmin eninde sonunda yerini üretici güçler için daha iyi bir sisteme bırakacağına inanıyorum. Bu geçtiğimiz yüzyılda örnekleri görülen reel sosyalizmden muhtemelen epey farklı bir sistem olacak.

Bilgi ve deneyim her kuşakta giderek birikiyor. İnsanlığın sınırlarının henüz gözükmediği ve her kuşakta insanlığın daha ileri gideceği kanısındayım. Bir sınır varsa bile buradan gözükmüyor.

Hidrojen konusunda da varsa yanıtın beklerim. Boş demekle boş olmuyor.

Yapay füzyon eğer başarılamazsa, ki kesinlikle başarılamaz demek doğru değil, giderek daha uygun sonuçlar elde ediliyor, hidrojenin enerji kaynağı değil, bir taşıyıcı form olduğu doğru. Kullanımının verimliliği konusunda da mevcut durumda bir takım yetersizlikler olduğu doğru. Aksi halde her yerde hidrojen arabaları görürdük.

Ama bu konu kesinlikle araştırmaya ve yatırıma değer bir konu. Geçmişteki bütün teknolojik atılımları, "olmaz, mümkün değil, bunlar hayal" diyenler değil, inat ve sabırla defalarca deneyip azmedenler becerdi.

Bu arada su derken temiz sudan söz ediyorum. Deniz suyu, kirlenmiş su vb. değil. Buna bakarak su kaynakları sabit vb. demeyin saçma oluyor.

Su çevrimini unutuyorsun sanıyorum. Sanıyorsun ki, sonlu temiz su kaynağı diye bir şey var; delere, nehirler bu kaynaktan beslenip denize akar ve bu kaynaklar bitince temiz su da biter.. Hayır, öyle olmaz. Güneş katrilyonlarca ton suyu okyanus yüzeylerinden buharlaştırır ve bunlar yağmur yoluyla tekrar çevrime girer. İklim bozulmadıkça temiz su bitmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Madem bana bir sürü soru sorup yanıt istedin, sen de şu soruları yanıtla:

1- İnsanlığın ortalama yaşam beklentisi giderek artmakta değil midir?

2- Ölümcül hastalıklar giderek ortadan kalkmakta değil midir? Yüzlerce yol önce ölümcül olan bir çok hastalığın kesin çaresi bulunmamış mıdır? On-yirmi yıl önce ölüme mahkum kalp hastaları artık kasaba hastanelerinde bile yapılabilen bypass ameliyatları sayesinde hayatta kalmakta değiller mi?

3- Suç oranları düşmekte değil midir? İnsanlar artık daha güvenli yaşamıyor mu?

4- Yeni kuşaklar daha özgür değil mi? Hurafeler, tabular, önyargılar her kuşakta azalmıyor mu?

5- Siyasal özgürlükler genişlemiyor mu? Beşyüz, iki yüz, elli.. yıl önce daha mı iyiydi?

6- İnsanlar daha ahlaklı değil mi? Ahlak ve namus anlayışı cinsel alandan insana saygı, farklılığa hoşgörü, farklı yaşam tarzlarına tahammül konularına kaymadı mı? Küpe takan, saç uzatan erkeğe on yirmi yıl önce nasıl bakılıyordu, şimdi nasıl? Geçtiğimiz günlerde, çalıştığım şirketin bir arap ülkesindeki şubesinde çalışan bir kız, bir kız arkadaşıyla nişan töreni yaptı.. Herkes çoluk çocuk katıldı. On yıl önce böyle bir şey hayal edilebilir miydi?

7- Çocuklar daha iyi öğrenim görmüyorlar mı? Bizim ulaşabileceğimiz kaynaklarla şimdiki çocukların ulaşabilecekleri bir mi? Şimdi ortalama geliri olan bir ailenin çocuğu yirmi yıl önceki en varlıklı ailenin çocuğunun hayal dahi edemediği olanaklara sahip değil mi? Her şeyden önemlisi, artık çocuklar daha kıymetli değil mi?

8- Kadınlar daha özgür değil mi?

9- İnsanlar her türlü gereksinimlerini daha rahat karşılamıyor mu? Bugünün fakir evi, otuz yıl öncesinin zengin evinden daha zengin değil mi? Kişi başına daha çok protein tüketilmiyor mu? Sofraya konan yiyeceklerin niteliği ve lezzeti artmadı mı?

10- On, yirmi, elli, yüz, üç yüz, beş yüz, bin, on bin, elli bin.. yıl önce yukarıdaki konulardan herhangi birinde durum daha mı iyiydi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu konuda bir takım kaygılar var. Ama ortada kesinleşmiş bir şey yok. Bir kere sıcaklığın gerçekten artıp artmadığı tam olarak belli değil. Artıyorsa bile bunun CO2'den kaynaklandığı belli değil. Bu konuda sesleri felaket tellalları kadar çıkmayan çok sayıda kuşkucu var.

Ayrıca Kyoto'nun ne olduğunu bilmeden Kyoto yaygarası yapanlar var. Kyoto, dünya üzerindeki teknoloji eşitsizliğini koruma dışında hiçbir işe yaramayacak bir girişimdir. Hem Amerika, hem de Türkiye, bu konuda aralarındaki muazzam eşitsizliğe rağmen, karbondioksit salınımını mevcut seviyede tutup daha sonra eşit oranlarda azaltacaklarsa, kimse kusura bakmasın, bu Türkiye'ye "sen sanayileşme" demek anlamına gelir. Bizim geri zekalı çevrecilerimiz de, sağda solda ellerinde "Türkiye, Kyoto'yu imzala" diye pankartlarla gezerler

Deicide, her konuda kuşkucu olabilir. Küresel ısınmanın olduğuna kim karar verecek? Diyelim küresel ısınma var. Fakat bilim adamları karar veremedi, kuşkucular yüzünden yok mu diyeceğiz? Ya da tam tersi olabilir. Ben küresel ısınmanın var olduğunu kabul ediyorum kanıtları ikna edici buluyorum. Hata olabilir mi? Elbette olabilir. Zaten bu yüzden en başta olasılık olarak yanıldığımı kabul ediyorum dedim. Sen ise bu durumda kesin olarak eminin derken bu konuda en azından belirsizlik olduğunu kabul ediyorsun. Tabii birçok konuda belirsizlik olabilir. Zaten o yüzden hata olasılığını kabul ettim.

BM'de hazırladığı rapor var ortada. Ve bu rapor birçok ülkenin çıkarına aykırı. Ama buna rağmen böyle bir rapor hazırlandı? Niye bu bilim adamları bunu savunuyor? Yoksa bilgileri mi yeterli değil? Yoksa başka bir şey mi var işin içinde?

Küresel ısınmanın olmadığını daha çok ABD'den gelen kimseler söyledi. Bu da belki ABD'nin en çok CO2 üreten ülke olması ile ilgili idi. Para ile bilim adamlarını ikna edebilirsiniz pekala. Kuşku ile bakarak bunun bu yönde olabileceğini düşünmek mümkün.

Kyoto çözüm olabilir mi, bunlar ayrı konular, Kyoto'nun çözüm olacağını ben de söylemedim zaten bunu Astur söylemişti. Kyoto bence de çözüm olmayacak.

İyi değil tabi.. Ama atmosferde artan karbondioksit seviyesinin kısa sürede fotosentez yapan canlıların -ve bu arada ormanların- nüfusunda patlama yaratacağını, bunun da bir süre sonra karbondioksit seviyesini tekrar düşüreceğini öne sürenler de var. Ki bu da bir spekülasyondan ibaret değil, gözlemsel ve deneysel dayanakları olan somut bir sav:

Olabilir tabii olasılık dahilinde. Ama kesin değil. Küresel ısınma konusunu daha sonra tartışabiliriz. Bu konuda biraz daha bakacağım.

Hayır, nükleer silahlar kesinlikle iyi değil. Hiçbir silah iyi değil.

Sen de şuna dikkat et, benim öne sürdüklerim de somut kanıtlara dayanıyor. Tarih boyunca olumlu olan herşeye karşı tehditler olageldi. Zaten onlar olmasa ve zaman içinde bertaraf edilmeseler, en başından beri mükemmel bir durumda olurdu insanlık ve iyiye doğru gidiş de söz konusu olmazdı.

Dünyanın iyiye doğru gittiğini söylemek, herşeyin mükemmel olduğunu söylemek değildir. Bilim ve teknolojinin gelişmesi, kaçınılmaz olarak silahlanmanın yayılması anlamına da gelmez. Silahlanmayla mücadele etmek mümkün ve gereklidir.

Nükleer silahlar konusunda anlaştığımıza sevindim. Nükleer silahların yayılmasına gelince. Trend genelde yayıldığı yönde. Yani ilk olarak ABD'de vardı. Sonra SSCB, İngiltere, Fransa, Çin, Hindistan, İsrail, Pakistan, Kuzey Kore vb. Trend yayıldığını göteriyor. İran vb. ülkelerde sahip olmak isteyebilir. Neden istemesin? Sen Türkiye neden Kyoto protokolünü imzalasın diye soruyorsun. İran'da şunu diyebilir mesela: "Neden İsrail, ABD vb. bu silaha sahip olsun, ABD Irak'i işhal etti, pekala yarın burayı da işgal edebilir, nasıl savunacağım kendimi vs." Bu mantıkla silah sahibi olmak isteyebilir. Sanayileşmek istediği gibi. Çünkü dünya düzeninde güçlü olan şimdi istediğini yapmıyor mu? Bunun getirdiği mantık güçlü olmaya çalışmaktır, nükleer silah da bu gücün ifadesi. Tabii trend böyle diye ilerde de kesin bu olacaktır diyemem.

Evet tarih boyunca insanoğlu önüne çıkan birçok zorluğu aşmıştır. Haklısın. Ama bu hep böyle olacağı anlamına gelmez. Yani bundan sonra da böyle olmayabilir. Ama dediğin gibi bu sorunu da aşabilir ama aşamayabilir de. Ben bu sorunun tarihte karşılaştığımız diğer sorunlardan daha zor olduğunu düşünüyorum.

Bütün çalışmalar, nüfus artışının refah seviyesi ve kişisel ekonomik/siyasi güvencelerle ters orantılı olduğunu gösteriyor. Belirli bir refah seviyesine ulaşan toplumlarda, nüfus artışı hızla yavaşlıyor. En iyi ve en çok gözümüzün önündeki örnek, Türkiye.. Genç nüfusun fazlalığı yüzünden hala nüfus artıyor ama kadın başına canlı doğum oranı, nüfusu sabit tutacak sayı civarına çoktan düştü. Kısa bir süre sonra nüfus sabitlenecek.

Evet genelde öyle bir trend var. Ama şimdi artıyor. İlerde dediğin gibi azalabilir.

Hani, nerede? Belkilerle bilim yapılmaz. Somut olarak göstermek gerek. Hani, hangi kaynak azalıyor? Petrol ve doğalgaz sınırsız değil, ama henüz sonu da gözükmedi, her bakılan yerde hala çıkıyor ve tahmin edilen rezervler sürekli yükseliyor. On-yirmi-otuz yıl önce sanılanlardan çok daha fazla rezerv olduğu ortaya çıktı. Ayrıca enerji değeri ve toplam rezervi onlardan kat kat fazla olan nükleer kaynaklar durup duruyor.

Şunlara bakabilirsin: Peak oil.konusu bunlardan biri. Bir yığın kitap yazılmış durumda bu konularda.

http://en.wikipedia.org/wiki/Peak_oil

Şu siteye göz atabilirsin. Bu konuda tartışmalar oluyor. Petrol kaynaklarının sınırlı olduğu ve yakın gelecekte bu konuda bir takım sorunların olabileceği tartışılıyor.

İnsanlığın sınırlarının henüz gözükmediği ve her kuşakta insanlığın daha ileri gideceği kanısındayım. Bir sınır varsa bile buradan gözükmüyor.

Evet sorunları insanoğlu çözebilir. Ama çözemeyebilir de. Kapitalizm birçok sorunu çözmekte güçlükle karşılaşabileceğini düşünüyorum.

http://www.theoildrum.com/

http://www.energybulletin.net/ Bu sitede konuyla ilgili birçok çalışma bulabilirsin. Uranyum kaynaklarına gelince

http://en.wikipedia.org/wiki/Peak_uranium

Daha başka çalışmalarda var. Yani uranyum kaynakları konusunda söylediğin gibi bir durum yok birçok uzman için. Uranyum kaynakları 2030-2040 da peak noktaya ulaşacak.

Ben bir marksistim. Kapitalizmin eninde sonunda yerini üretici güçler için daha iyi bir sisteme bırakacağına inanıyorum

Bunu bir argümandan ziyade inanış olarak görüyorum. Kapitalizmin sosyalizme evrilmesi yönünde bir zorunluluk görmüyorum. Ama yine de bu inanışa saygı duyuyorum. Belki insanlar bazı şeylere inanmak zorunda.

Yapay füzyon eğer başarılamazsa, ki kesinlikle başarılamaz demek doğru değil, giderek daha uygun sonuçlar elde ediliyor, hidrojenin enerji kaynağı değil, bir taşıyıcı form olduğu doğru. Kullanımının verimliliği konusunda da mevcut durumda bir takım yetersizlikler olduğu doğru. Aksi halde her yerde hidrojen arabaları görürdük.

Ama bu konu kesinlikle araştırmaya ve yatırıma değer bir konu. Geçmişteki bütün teknolojik atılımları, "olmaz, mümkün değil, bunlar hayal" diyenler değil, inat ve sabırla defalarca deneyip azmedenler becerdi.

Evet hidrojen konusunda aynı görüşteyiz. Yapay füzyon olabilir mi? Olabilir belki diyorsun. Ben de olamaz belki diyeceğim. Olabilir haklısın. Olmayabilir de. Bunu bir argümandan ziyade belkiye dayalı bir tahmin olarak görüyorum. Ama haklı çıkabilirsin gerçekten. Bazen neyin olacağı belli olmuyor.

Su çevrimini unutuyorsun sanıyorum. Sanıyorsun ki, sonlu temiz su kaynağı diye bir şey var; delere, nehirler bu kaynaktan beslenip denize akar ve bu kaynaklar bitince temiz su da biter.. Hayır, öyle olmaz. Güneş katrilyonlarca ton suyu okyanus yüzeylerinden buharlaştırır ve bunlar yağmur yoluyla tekrar çevrime girer. İklim bozulmadıkça temiz su bitmez.

Aslında sorunun çok basit değil. Evet su buharlaşıyor ve tekrar yağmur olarak yağıyor. Ama birde yer altı suları var. Bunlar ın bir kısmı zaten kirlenmiş vaziyette. Ve buradaki tesisler kirletmeye devam ediyor. Yani sadece suyun yağması değil bunların tesisler vb. yüzünden tekrar kirlenmesi sorunu. Küresel ısınma konusu ayrı bir faktör. Hepsini bir arada düşünmek gerekir.

Sonuç olarak insanoğlu tüm bunlara dediğin gibi çözüm bulabilir, geçmişte birçok soruna çözüm bulduğu gibi. Teknoloji giderek gelişir. Yakın gelecekte soğuk füzyon bulunur, enerji sorununu çözer. Nükleer silahların yarattığı tehlikeyi de önler. Hatta gezegenler arası yolculuklar vb. de çok ilerde olabilir. Bunların hepsi olasılık olarak mümkün olabilir. Ama ben çok iyimser değilim. Kapitalist sistemde, bu kadar şiddetli rekabetin, acımazsızlığın, savaşın olduğu bir dünyada çok iyimser olamıyorum. Yani tüm bunlar olmayabilir de. Veya olsa bile kapitalizmden sosyalizme geçiş olmaz ama başka bir şeyde olabilir. Bu da ayrı bir konu. Evet geçmişte sorunları aştık ama geçmişte bu kadar insan var mıydı dünyada, nükleer silahlar var mıydı? O yüzden geçmişle analoji kurmak ne kadar doğru?

tarihinde Goldwin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Deicide;

Bunları zaten Astur söyledi. Çok detaylı biçimde de tartıştı. Dikkat edersen burada Astur'un bu senin o söylediğin şeylere benzer söylediklerine itiraz etmedim. Daha önce de yazdım tekrar yazıyorum:

Şuna iyi dikkat et: Benim itirazım özellikle gelecek konusunda idi. Yazılanlara bu yönde itiraz ettim.

Ben endişelerimin bir kısmını dile getirdim, bunların nedenlerini de anlattım. Kısaca toparlarsak

1. Küresel ısınma:

BM raporunda birçok bilim adamının kabul ettiği bir olay. Ben raporu ciddiye alıyorum. Bu rapor desteksiz, sallama, hayali olabilir mi? O zaman kime nasıl güveneceğiz?

2. Daha yıkıcı silahların varlığı. Nükleer silahlar. Ve bu silahların yayıldığı gerçeği. Yani silahın ilk bulunuşundan bu yana bakarsan bu silaha giderek daha çok ülke sahip olmak istiyor. Ve oluyor. Yukarıda da dediğim gibi. Kyoto protokolunu Türkiye'nin imzalamasını doğru bulmadığını söylemişsin. Benzer durum başka açılardan nükleer silahlar içinde var. Ben bunun kolay kolay çözülecek bir sorun olmadığını düşünüyorum. Tarihten örnek verip duruyorsun. Tarihlere baksarsak birçok şey silahla çözülmüştür. Savaşların olmadığı bir dünya var mı tarihte? Böyle bir durumda bu silahların kullanılmayacağına kim garanti edebilir? Bunca ülkede nükleer silah varken ben kendimi güven içinde hissetmiyorum. Olay sadece nükleer silahlarla sınırlı değil. Teknoloji geliştikçe daha yıkıcı silahlar birbiri ardına çıkıyor ve daha sonra bu silahlara birçok ülke sahip oluyor.

3. Kaynaklar sorunu. Kaynakların sınırlı olması, bunların paylaşımı.

Ülkeler arasında birçok çatışma kaynakların paylaşımı ile ilgilidir. Kaynak derken birçok şey bunun içine giriyor. Petrol, toprak, su, madenler vb. Petrol, doğal gaz, uranyum vb. kaynaklar sınırsız değil. Bu konuda sana linkleri verdim. Sen bu kaynakların yüzlerce yıl insanoğluna yeteceğini mi düşünüyorsun? Kim söylüyor bunu merak ettim? Ben de bunu öğrenmek istiyorum. Ben sana bunun aksini söyleyen kaynakları verdim.

Bu üç sorundan bazıları, nükleer hariç, tarihte birçok uygarlığın başına geldi. Ve bazı uygarlıklar çevresel faktörler vb. yüzünden yok oldu. Bunun için Jared Diamond'un Çöküş kitabına bakabilirsin. Oldukça detaylı biçimde bu konuyu anlatmış, okumanı öneriyorum.

Bence hiçbir canlı dokunulmaz değildir. İnsanoğlu içinde aynı şey geçerlidir. Teknoloji meselesine gelince. Klasik bir söz olacak ama teknoloji iki ucu keskin bir şey. İyi kullanılırsa insanlık için çok yararlı da olabilir, kötü yönde kullanılırsa insanlık için çok zararlı da olabilir. Bu yüzden ben teknolojiye her boyutta karşı biri değilim. Öte yandan nükleer silahların yayılması konusunu endişe ile izliyorum.

Plato'nun bir sözü var; şöyle: "Hastalıkları engelleme de çok yetenekli olan biri, yeni hastalıklar yaratmada da çok yetenekli değil midir?"

Yani kapitalizm hastalıkları engelleyebilir ama bunu niçin yapıyor? Daha çok kar etmek için değil mi? Şimdi Bill Gates vb. Afrika'da yaptığı bağışları söyleyebilirsin ama bu temel gerçeği değiştirmiyor. Sonunda teknoloji öncelikli olarak burjuvanın, güçlü insanların vb. çıkarlarına hizmet etmek için kullanılmıyor mu? Bill Gates vb. milyarlarca dolar servetin sahibi. Sıradan bir insandan ne kadar çok fazla? Bir sorun olduğu zaman bu servetini sadece kendi çıkarı içinde ters yönde kullanabilir pekala. Yani bu ve daha başka nedenlerden dolayı kapitalizmin egemenliğindeki teknolojinin bizi nereye götüreceği konusunda endişelerim devam ediyor.

Evet insan ömrü uzadı, hastalıklarla mücadele konusunda daha çok etkili ilaçlar yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Tüm bunlar bazı şeyleri değiştirmiyor: bunu insanlar, şirketler kar etmek için yapıyor. Elbette büyük insanı çabalarla çaba harcayan ve bu uğurda paradan ziyade insanların çıkarlarını düşünen çok sayıda bilim adamı olduğunu biliyorum. Onları bu çabalardan dolayı teşekkür ediyorum. En azından insanlık adına bu işleri yapan bazı insanlar, bilim adamları var. Fakat onlarda ne yazık ki bu sisteme, yani kapitalizme hizmet etmek durumunda kalıyorlar. İlaç şirketlerinin gücü belli. Peki bu ilaç şirketleri neden Afrika'da onca hastalık için ilaç üretmek istemiyor? Yine birçok insan bu ilaç şirketleri için kobay olarak çalışmak durumunda değil mi? Sence bu insanı bir olay mı? Bu ilaç şirketlerinin güdümünde kalmak beni rahatsız ediyor, sanki her an kapının önüne bırakılacak bir varlık gibi hissediyorum kendimi. Bugün karnım doyuyor, ama biliyorum ki gerçekte özgür değilim, işten atılabilirim, özgürlüğüm yapay bir özgürlük.

Şimdi sorulara geçelim.

Madem bana bir sürü soru sorup yanıt istedin, sen de şu soruları yanıtla:

1- İnsanlığın ortalama yaşam beklentisi giderek artmakta değil midir?

Evet artıyor. Ama buradan hep artacağını mı çıkartacağız?

2- Ölümcül hastalıklar giderek ortadan kalkmakta değil midir? Yüzlerce yol önce ölümcül olan bir çok hastalığın kesin çaresi bulunmamış mıdır? On-yirmi yıl önce ölüme mahkum kalp hastaları artık kasaba hastanelerinde bile yapılabilen bypass ameliyatları sayesinde hayatta kalmakta değiller mi?

Evet kalktı. Ama gelecekte daha berbat hastalıklar çıkmayacağını nerden biliyoruz? Biyolojik savaş teknoloji de çok gelişti. Ve eskiden bu konu da insanlar bu kadar güçlü değildi. Yani çift taraflı bir durum burada da var.

3- Suç oranları düşmekte değil midir? İnsanlar artık daha güvenli yaşamıyor mu?

Ülkeden ülkeye bu değişebilir. Her ülke için düşüyor mu? Kim bunu söylüyor....

4- Yeni kuşaklar daha özgür değil mi? Hurafeler, tabular, önyargılar her kuşakta azalmıyor mu?

Burada nerede yaşadığınıza bağlı bir olay. Afganistan ve Pakistan'da Taliban giderek güçleniyor.

5- Siyasal özgürlükler genişlemiyor mu? Beşyüz, iki yüz, elli.. yıl önce daha mı iyiydi?

Ülkeden ülkeye değişebilir. Avcı-toplayıcı dönemde insan siyasi bakımdan daha özgürdü bence. Teknoloji özgürlüğü bazı bakımlardan arttırıyor ama bu uzun süreli olacak mı emin değilim.

6- İnsanlar daha ahlaklı değil mi? Ahlak ve namus anlayışı cinsel alandan insana saygı, farklılığa hoşgörü, farklı yaşam tarzlarına tahammül konularına kaymadı mı? Küpe takan, saç uzatan erkeğe on yirmi yıl önce nasıl bakılıyordu, şimdi nasıl? Geçtiğimiz günlerde, çalıştığım şirketin bir arap ülkesindeki şubesinde çalışan bir kız, bir kız arkadaşıyla nişan töreni yaptı.. Herkes çoluk çocuk katıldı. On yıl önce böyle bir şey hayal edilebilir miydi?

HAngi zamandan söz ediyorsun? 20. yüzyıl bence insanoğlunun en barbar, zalim olduğu dönemlerden biri. Faşizm, Hitler, gaz odaları, ırkçılık, 40 milyon insanın ölmesi. Atom bombasının kullanılması vb. Hangi dönemlerde bu kadar insan öldü savaşlarda? ABD'nin Vietnam savaşı, Sovyetlerin yaptıkları vb. vb. Bunu nasıl bir ahlak anlayışı ile bağdaştıracağız?

7- Çocuklar daha iyi öğrenim görmüyorlar mı? Bizim ulaşabileceğimiz kaynaklarla şimdiki çocukların ulaşabilecekleri bir mi? Şimdi ortalama geliri olan bir ailenin çocuğu yirmi yıl önceki en varlıklı ailenin çocuğunun hayal dahi edemediği olanaklara sahip değil mi? Her şeyden önemlisi, artık çocuklar daha kıymetli değil mi?

Yirmi yıl öncesi ile hatta daha öncesi ile kıyaslarsam durum şöyle: Eskiden din dersi zorunlu değildi. Şimdi o zorunlu oldu. Felsefe dersi filan vardı şimdi ne boyutlarda bu tam bilmiyorum. Fakat şimdi giderek dersaneler yaygınlaşıyor. Eğitim, test ve dersane olayı haline geldi. Uzun süredir bu böyle giderek artıyor. Sorgulama, kritik düşünme, vb. şeylerin yerini buna bırakmış. Asistan olacaksın test, üniversiteye gireceksin test. Bu arada YÖK kuruldu. Bu sınavların eğitim kalitesini filan arttırdığını sanmıyorum. Tabii eskiden vakıf üniversiteleri yoktu parası olan zorlanıyordu. Şimdi parası olanlara bu yönde kolaylıklar sağlanmaya başlandı. Yani parası olanlara kapılar açılmaya devam ediyor. Parası olmayanlar zorlu test sınvalarına daha çok çalışmak zorunda kalıyor. Hayal bile edilemeyen olanaklar hangisi onu tam anlamadım. YÖK mü, zorunlu din dersi mi, hangisi?

8- Kadınlar daha özgür değil mi?

Yine ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye değişebilir.

9- İnsanlar her türlü gereksinimlerini daha rahat karşılamıyor mu? Bugünün fakir evi, otuz yıl öncesinin zengin evinden daha zengin değil mi? Kişi başına daha çok protein tüketilmiyor mu? Sofraya konan yiyeceklerin niteliği ve lezzeti artmadı mı?

Öyle tüketim daha fazla. Ama bu arada bir yığın işini kaybetmiş kimse tanıyorum. Çok mutsuzlar doğrusu. Bu açıdan yarına güvenle bakamıyorum o kadar.

10- On, yirmi, elli, yüz, üç yüz, beş yüz, bin, on bin, elli bin.. yıl önce yukarıdaki konulardan herhangi birinde durum daha mı iyiydi?

O dönemlerden daha iyi olması kapitalizmi haklı çıkarmadığı gibi şimdiki durumunda böyle devam edeceğini göstermez.

tarihinde Goldwin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

70 lerin felaket filmlerinde telaşlanıp ''hepimiz öleceeez,hepimiz öleceeez''diye zırlamaya başlayan figuranı oynamak istemem ama teknolojinin getirileri ,kapitalizmin dünyayı çevresel bir felakete sürüklediği gerçeğini değiştirmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
İngilinzceniz vcar. Ama bugüne kadar, nike in adidasın çocuk emeğini sömürdüğüne dair bir kaynak bulamadınız mı cidden..

Başlıkta ne yazıyor...

New York Times: Nike çocuk emeğine son vereceğine ve dışarda U.S. kanunlarına uyacağına söz veriyor..

Çocuk emeğine son vereceğini açıklayan bir kuruluş. Suçunu itiraf ediyordur değil mi? Nike suçunu itiraf ediyor da ne deme siz hani kanıt hani kanıt diye nike in avukatlığını yaptınız.

ne diyor burada

Bakın çevirisinide yaptırdım. BU adam ne demeye bu iddialar karşısında bağımsız gözlemcilerin incelemelerin ekarşı direnmiştir sizce..

Şimdi siz ingilizce bilmenize rağmen bu kaynağa ulaşamadınız mı? Ben kıçı kırık ingilizcemle google translate aracılığıyla buldum. Ardındanda konu başlığını tatlı rüşvetiyle çevirttim..

Aslında sizde buldunuz bunları da işinize gelmediği için getirmediniz sanırsam.. Hiç hoş olmadı abicim..

Saygılarımla

NOT. Bu çeviriler bana pahalıya patladı zararımı sizden tahsil edeceğim :lol:

Sevgili hallaç, ingilizcem var, ve Nike'ın çocukları çalıştırmış olduğundan da haberim var. 90larda bu konularda skandallar olduğunu, o nedenler Nike'ın bu konuda önlem almak zorunda kaldığını zaten kendim de yazmıştım. Nike üretimi kendi yapmıyordu, tasarımları, kullanılacak malzemeleri vs. verip yerli üreticilere üretim yaptırıyordu, herhangi bir denetim yapmıyordu, bugün durum değişti. Alıntıladığınız haberin tarihi 1998, oysa siz Nike'ın ve Adidas'ın 2009 yılında hala 6 yaşından küçük çocukları çalıştırdığını iddia etmiştiniz., bu iddianızı destekleyen bir veri hala göremiyorum. 14 yaşında bir çocuğun çalışması ile 6 yaşından küçük çocukların çalışması arasında dağlar kadar fark var. Saçma iddialarınız olduğunda bunlara saçma demem şunun bunun avukatlığı değil kısaca dürüstlüktür, aynısını sizden de bekliyorum.

Çocukların çalışması olayı da sandığınız kadar basit değil, bazı çok fakir toplumlarda çocuklar fabrikalarda çalışmadığında aileler geçinemiyor; zaten fabrikalar olmasa okula gitmiyorlar, tarlalarda daha az gelir karşılığında daha da ağır şartlarda çalışıyorlar. Ülkelerin gelişmesi sürecinde, verimliliğin artması sürecinde geçirilen safhalar bunlar, ülke ne kadar çabuk sanayileşirse, verimlilik ve zenginlik çocukların çalışmasının gerekmeyeceği seviyeye çıkarsa, çocukların durumu o kadar çabuk iyileşir. Bu nedenle küreselleşmeye, yabancı yatırıma vs. karşı çıkanlar bu gelişmeye karşı çıkmış, o çocukların durumunun iyileşmesine karşı çıkmış oluyorlar. O Nike fabrikaları 70lerde G. Kore ve Tayvan'daydı, bugün o ülkelerin durumuna bakın. Vietnam ve Endonezya gibi ülkelerdeki gelişmelere bakın. Haklı olduğumu göreceksiniz.

Bu konuyu küreselleşme iyidir başlığında tartıştık, o başlığı da okuyun, ilk fırsatta o belgesele Türkçe altyazı hazırlamayı düşünüyorum zaten.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Goldwin, senin argümanların temel olarak şu yönde :(geçiştirmeye çalışmıyorum, zaman oldukça yazılarının hepsine cevap vermeye çalışacağım)

İnsanlığın yaratıcı gücü arttı, ancak yıkıcı gücü de arttı, o nedenle gelecek konusunda iyimser olamayız. Çok basit bir göstergeye bakalım, dünya nüfusu. Evet 20. yüzyılda gelmiş geçmiş en büyük savaşlar yaşandı, onlarca milyon insan o savaşlarda öldü, silahların tahrip gücü arttıkça arttı, çevre zarar gördü; ama sonuçta dünya nüfusu tarihin en büyük noktasında değil mi? Sadece bu bile insanlığınyaratıcı/yapıcı gücünün yıkıcı ücünden daha büyük olduğunu göstermez mi?

Ayrıca küresel eğilimlere karşı tek tek izole örnekleri göstermek de bence hata, birçok arkadaş bunu yapıyor, ama 7 milyara yakın insanın genelini etkileyen eğilimlerden bahsediyoruz, dünyada yaşam beklentisi, okuma yazma oranı, kişi başına düşen gelir, kişi başına düşen kalori vs. şüphe götürmez bir biçimde artmışken; açlık, fakirlik azalıyorken; istisnaların bu küresel eğilimi ortadan kaldırdığını söyleyebilir miyiz? Bu olumlu eğilimleri meydana getiren faktörlere karşı mı çıkmalıyız, yoksa bunları bu etkilere maruz kalmadığı için bu alanlarda geri kalan Sub-saharan Afrika ülkeleri gibi bölgelere nasıl yayarız diye mi düşünmeliyiz?

Bu arada senin çevreci bakış açınla benim bakış açımın uyuşması çok da mümkün değil; zira ben olaya insan temelli bakıyorum.

İmzamdaki "exploit the earth or die, its not a threat, its a fact" yazısına pek çok insan gibi tepki göstermişsin. Burada ince bir espri ile bir gerçeğe gönderme var aslında.

Biz insanlar olarak yaşamak istiyorsak yemek, içmek, nefes almak, ısınmak, barınmak vs. zorundayız. İyi standartlarda yaşamak için ise teknolojiyi kullanmak zorundayız; arabaya, uçağa binmek, elektrik tüketmek, buzdolabı kullanmak, internete girmek, televizyon izlemek vs. vs. durumundayız. Yaşamak için tüketmek, tüketmek için de "dünyayı sömürmek" zorundayız.

Çevreci düşünce ile temel ayrılığım da bu. Çevrenin insandan bağımsız, öz/içsel(intrinsic) bir değere sahip olduğunu düşünmüyorum. Çevreyi, doğayı güzel, değerli yapan insanın çevreyi güzel ve değerli bulması.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kapitalizm, küreselleşme, gelişme ve çevre konusuna bu yazının 3. bölümünde değinecek olduğumdan bu yazıya onunla ilgili belgeleri eklemedim, ama orada da ilginç bir durum var.

Gelişmekte olan ülkelerde öncelik sanayileşmeye, gelişmeye, standartların yükseltilmesine vs. verildiğinden çevre sıkça 2. plana atılabiliyor. Ancak ülkedeki gelişmişlik seviyesi belli bir noktaya geldiğinde, çevre konusundaki duyarlılıklar da artıyor.

http://epi.yale.edu/CountryScores Yale ve Columbia üniversitelerinin hazırladığı şu araştırmaya ve ülke sıralamasına bir göz atın. Ülkelerin zenginlik ve gelişmişlik seviyeleri ve çevre konusundaki performansları konusunda pozitif bir ilişki mi var yoksa bana mo öyle geliyor? :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kapitalizm, küreselleşme, gelişme ve çevre konusuna bu yazının 3. bölümünde değinecek olduğumdan bu yazıya onunla ilgili belgeleri eklemedim, ama orada da ilginç bir durum var.

Gelişmekte olan ülkelerde öncelik sanayileşmeye, gelişmeye, standartların yükseltilmesine vs. verildiğinden çevre sıkça 2. plana atılabiliyor. Ancak ülkedeki gelişmişlik seviyesi belli bir noktaya geldiğinde, çevre konusundaki duyarlılıklar da artıyor.

http://epi.yale.edu/CountryScores Yale ve Columbia üniversitelerinin hazırladığı şu araştırmaya ve ülke sıralamasına bir göz atın. Ülkelerin zenginlik ve gelişmişlik seviyeleri ve çevre konusundaki performansları konusunda pozitif bir ilişki mi var yoksa bana mo öyle geliyor? :)

Astur;

Bazı konularda eğilim bu yönde diyerek dünyanın genel ağırlıklı ortalamasının gidişatını delil olarak getiriyorsun. Ya da bu tür bir eğilimin var. Ben bunun her zaman içinçok güvenilir bir yol olduğunu sanmıyorum. Ortalamalar önemlidir ama tek başına ortalamalar bazı şeyleri göstermeyebilir.

Çevre konusunda ise gelişmiş ülkeleri örnek gösteriyorsun. Ama öte yandan en fazla CO2 gazı yayan ülke ABD. Ve uzun süre boyunca küresel ısınmayı kabul etmedi. Hala da etmiyor olabilir.

Avrupa Birliği küresel ısınmayı bildiğim kadarıyla kabul etti ve bir takım önlemler almaya başladı. Ama bu sorunlar böylesi çabalarla ne derece düzebilir? Öte yandan bazı ülkelerde de bu konuda bir takım duyarlılıklar oluşmaya başladı. Fakat bunlar ne derece yeterli olacak? Türkiye'de de bu konuda da, Avrupa'da olduğu gibi çevreye karşı duyarlılık yavaş yavaş gelişmeye başladı. Bunlar kuşkusuz olumlu şeyler. Artık insanlar içtikleri içme suyunun kirli mi temiz mi olduğunu sorguluyor. Yedikleri şeyde hormon var mı yok mu bakıyor. Bunlar bana bir parça umut veriyor. Ama nihai çözüme gitmekten uzak. Gerek Kyoto gerek başka anlaşmalar olumlu gibi gözükse de nihai çözümden uzakta.

Yani Çin, Hindistan daha yığınla bir yığın ülke önce ben sanayileşmemi tamamlayın dese, bu zaman geçinceye kadar ne olacak.

Şimdi küresel ısınma da gelir dönülmez noktalar vb. şeyler açıklanıyor dolayısıyla bu noktalarda önem kazanıyor. Yani tüm dünya sanayileşmesini tamamladığında dünya ne durumda olacak sorusunu bilmeliyiz.

Sadece bu nokta küresel ısınma için geçerli.

Kaynakların getireceği sorunlar ayrı bir nokta. Yine bu kaynaklar sonucu oluşan açmazlar da başka bir konu.

ama sonuçta dünya nüfusu tarihin en büyük noktasında değil mi?

Öyle ama bu derece büyük olan ve hala artan, dünya nüfusu yıkıcı bir güç içermiyor mu? Azalmasını iyi buluyorsun bu kadar büyük nüfusun potansiyel tehlikeler yarattığını da kabul ediyorsundur demek zaten. Yani ben bu kadar büyük nüfusun, tarihte görülmememiş derecede büyük nüfus bu, ciddi sonuçlar oluşturabileceğini söylüyorum zaten. Sen ise şimdi bu nüfusu olumlu bir örnek olarak bana gösteriyorsun, öte yandan azalmasını da olumlu buluyorsun. İlginç bir durum tabii ki.

Ayrıca küresel eğilimlere karşı tek tek izole örnekleri göstermek de bence hata, birçok arkadaş bunu yapıyor, ama 7 milyara yakın insanın genelini etkileyen eğilimlerden bahsediyoruz, dünyada yaşam beklentisi, okuma yazma oranı, kişi başına düşen gelir, kişi başına düşen kalori vs. şüphe götürmez bir biçimde artmışken; açlık, fakirlik azalıyorken; istisnaların bu küresel eğilimi ortadan kaldırdığını söyleyebilir miyiz?

Olayı bölgesel olarak incelemek neden yanlış olsun ki? Bir tarafta ciddi düzeyde bozulan bir denge tüm dünyayı etkileyebilir sonunda. Örneğin Çin'de oluşan bir ciddi kargaşa tüm dünyayı ciddi düzeyde etkileyebilir. Nasıl ki bir tekne bir yerden hasar görünce diğer tüm yerleri etkilenebilir ve tekne bundan dolayı batabilir bu da böyle. Taliban nükleer silaha sahip olursa dünyayı etkileyebilir mi? Elbette etkileyebilir.

Öte yandan sen de bunu yapıyorsun dikkat et. Gelişmiş ülkelerde çevre kirliliği azalıyor gibisinden. Ama bu gelişmiş ülkelerde geçerli.

Bu arada senin çevreci bakış açınla benim bakış açımın uyuşması çok da mümkün değil; zira ben olaya insan temelli bakıyorum.

Bana pek öyle gelmedi, insan temelli değil, sanki holding temelli gibi bakıyorsun. Gezegen önemli tabii. İçimde bulunduğumuz gemi gibi. Bu gezegen batarsa ve ciddi bir çevresel felaket olursa insana ne olacak sanıyorsun? Bu yüzden ekolojiyi önemsiz bir şey olarak görmüyorum. Çevreci örgütlerin de tümüyle beyinsiz olduğunu sanmıyorum. İçtimiz içme suyu olsun bunların kirlenmesi olsun tüm bunlar için çevreci örgütler bence önemli.

Ben insan temelli ve uzun vadeli düşünüyorum. Bu gezegende yaşadığımıza göre ve şimdilik gidecek başka gezegen yoksa gezegenin sınırları da önemli kuşkusuz. Çünkü bu gezegenden başka bir gezegen de yaşam var mı? Mars vb. koloni olabilir, dünyaya bazı bakımlardan benzediği için. Ama bu o kadar kolay mı? Bunun için kaç yıl geçmesi gerekecek. Dolayısıyla elimizde tek gezegen şimilik bu.

Yani birçok açmaza rağmen dediklerim olmayabilir kapitalizm yoluna devam eder. Zaten ben baştan beri olasılıktan söz ettiğimi ısrarla vurguluyorum. Ama buna rağmen bunlar olmasa dahi kapitalizm insanlık için en iyi ekonomik ve buna bağlı politik bir seçenek midir? Doğrusu sanmıyorum bu da ayrı bir tartışma konusu tabii ki.

tarihinde Goldwin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...