Jump to content

Cizye nedir? Cizye kimlerden alınır?


Recommended Posts

islamı anlamak için yanmak lazım, yanmadan olmaz. yüreğin yanacak için yanacak, bağrın yanacak...

öyle sıcak evinde çayını kahveni yudumlayarak, yaratanı bulacağını sananlar, hüsrana uğrayacaklardır.

tarihinde striker tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 59
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Uzman değilim kusura bakma.bilmiyorum ama merak ediyorum.Yinede senin için bir göz atarım.

Senin için olurmu bre gafil, hani allah düşünmen için ha bire kurana yazmış sen öğrenmek için birinin dürtmesine mi ihtiyaç duyuyorsun? Birde hep allah düşünmemizi öğütler diye yazıp duruyorsun ama kuranı bütünen ele almak gerek diyorsun, birde her yazıya bir ayet asıyorsun bu ne iş? Bütünü gidiyor tek ayet iş görüyor, sıkışınca da bu ayet tek başına olmaz kuranın bütününü ele alacaksınız diyip işin içinden sıyrılıyorsunuz kaytarıkcılar..
Link to post
Sitelerde Paylaş

Şahıs cizye ödemeyi kabul etmezse veya kabul edip de ödeyemez ise ne olur?

Talâk 7

(Medenî 99) İmkânı geniş olan, nafakayı imkânlarına göre versin; rızkı daralmış bulunan da Allah'ın kendisine verdiği kadarından nafaka ödesin. Allah hiç kimseyi verdiği imkândan fazlasıyla yükümlü kılmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.

Bu ayette, Allah kimseyi verdiği imkandan fazlasıyla yükümlü tutmaz deniliyor.Dikkat edilirse, müslümanı değil, kimseyi ifadesi var. sonrasındada güçlükten sonra kolaylık yaratılacaktır deniliyor. Cizyeyi ödemesi bir güçlük demektir.Ödeme durumu yoksa,imkandan fazlası ile yükümlü değildir.Buda kolaylıktır.

hadi şimdi bu ayetin sorunla ilgisi olmadığını, söyle.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Talâk 7

(Medenî 99) İmkânı geniş olan, nafakayı imkânlarına göre versin; rızkı daralmış bulunan da Allah'ın kendisine verdiği kadarından nafaka ödesin. Allah hiç kimseyi verdiği imkândan fazlasıyla yükümlü kılmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.

Bu ayette, Allah kimseyi verdiği imkandan fazlasıyla yükümlü tutmaz deniliyor.Dikkat edilirse, müslümanı değil, kimseyi ifadesi var. sonrasındada güçlükten sonra kolaylık yaratılacaktır deniliyor. Cizyeyi ödemesi bir güçlük demektir.Ödeme durumu yoksa,imkandan fazlası ile yükümlü değildir.Buda kolaylıktır.

hadi şimdi bu ayetin sorunla ilgisi olmadığını, söyle.

Dille aran pek iyi değil anlaşılan. Nafaka cizyenin eşanlamlısı değil. Cizyenin eşanlamlısı haraçtır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Talâk 7

(Medenî 99) İmkânı geniş olan, nafakayı imkânlarına göre versin; rızkı daralmış bulunan da Allah'ın kendisine verdiği kadarından nafaka ödesin. Allah hiç kimseyi verdiği imkândan fazlasıyla yükümlü kılmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.

Bu ayette, Allah kimseyi verdiği imkandan fazlasıyla yükümlü tutmaz deniliyor.Dikkat edilirse, müslümanı değil, kimseyi ifadesi var. sonrasındada güçlükten sonra kolaylık yaratılacaktır deniliyor. Cizyeyi ödemesi bir güçlük demektir.Ödeme durumu yoksa,imkandan fazlası ile yükümlü değildir.Buda kolaylıktır.

hadi şimdi bu ayetin sorunla ilgisi olmadığını, söyle.

:lol:

Der miyim öyle. Tam da aynı konu. Nafaka ve cizye. 2 ayeti merge edersek senin mantığınla, şu sonuçta çıkabilir :D

Erkekleri nafaka vermeyi kabul edene kadar küçültün (ne kibarım ama)

tarihinde kafa tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

:lol:

Der miyim öyle. Tam da aynı konu. Nafaka ve cizye. 2 ayeti merge edersek senin mantığınla, şu sonuçta çıkabilir :D

Erkekleri nafaka vermeyi kabul edene kadar küçültün (ne kibarım ama)

Biliyorum demeyeceğini.

Zümer 27

(Mekkî 59) Andolsun ki biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur'an'da insanlara. her türlümisali verdik.

tarihinde atılan2 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...

Ebû Hakim oğlu İsmail'den: Ömer b. Abdulaziz'in şöyle de­diğini işittim:

Resûlullah (s.a.v.)'in (vefatından önceki) son sözü şu oldu:

«ALLAH yahudileri ve hıristiyanlan kahretsin. Onlar Peygamberlerinin mezarlarını mescidler edindiler. Arap diyarında iki din bir arada kalmayacaktır»[1]

ibn Şihab'dan: Resûlullah (s.a.v.) «Arab yarımadasında iki din bir arada bulunmayacak» buyurdu.

Ibn Şihab der ki: Ömer b. Hattâb (r.a.) bu hadisi araştırdı. Resûlullah (s.a.v.)'in: «Arab yarımadasında iki din bir arada bulunmayacak» buyruğunu kesin olarak anlayınca, Hayber'den yahudileri çıkarıp sürdü.[2]

îmam Malik der ki: Ömer b. Hattab (r.a.), Necran ve Fe-dek'den yahudileri çıkardı. Hayber yahudilerine gelince, bunlar hurma ve arazilerini bırakarak Hayber'i terketmişlerdir. Fedek yahudilerinin hurma ve arazilerinin yarısı kendilerine aitti. Çün­kü Resûl-i Ekrem (s.a.v.), onlarla arazi ve hurmalarının yarısı kendilerine kalmak üzere anlaşma yapmıştı. Hz. Ömer (r.a.), on­ların arazi ve bahçelerinin bedelini altın, gümüş, deve, urgan ve semer olarak verip onları Fedekten sürdü.[3]

وعن عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَقُولُ: ‘خْرِجَنَّ الْيَهُودَ وَالنَّصَارى مِنْ جَزِيرَةِ الْعَرَبِ وََ أتْرُكُ فِيهَا إَّ مُسْلِماً[.قَالَ سَعِيدُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ: »جَزِيرَةُ الْعَرَبِ مَا بين الْوادي الى أقْصى الْيَمَنِ الى تُخُومِ الْعِراقِ الى الْبَحْرِ«. أخرجه مُسلم وأبو داود والترمذي .

Hz. Ömer (radıyALLAHu anh) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim:

"Arap yarımadasından Hıristiyan ve Yahudileri mutlaka çıkaracağım, orada Müslüman olmayanı bırakmayacağım."

Said İbnu Abdilaziz der ki: "Arap yarımadası, el-Vadi'(l-Kura)dan Yemen'in uzak kısmına, Irak sınırına, denize kadar olan kısımdır." [4]

[1] Mürseldir. Sahihayn'da Hz. Aişe'den mevsuldür: Buharı, Cenaiz, 23/62; Müslim, Mesacid, 5/3, no:19.

[2] Mürseldir. Sahihayn'da tbn Abbas'tan mevsuldür: Buharı, cizye, 58/6; Müslim, Vasiyyet, 25/5, no: 20; Şeybanî, 874.

[3] Hayber, Medine'nin kuzey doğusunda hurmalıklanyle, bahçeleriyle ve ka-leleriyle meşhur güzel bir yerdir. Hz. Peygamber (s.a.v) devrinde Hayber,

Yahudilerin merkezi, fitne ve fesat yuvası olmuştu. Resûlullah (s.a.v.), bunlarla anlaşmak istiyordu.

Halbuki bunlar müşriklerle işbirliği yapa­rak müslümanlann aleyhine çalışıyorlardı. Bu sebeple Resûlullah (s.a.v.), Hicretin 7 inci yılı Muharrem ayında Hayberi muhasara etti.

Çetin muha­rebeden sonra Hayber kalesi zabtedildi. Yahudiler, Resûlullah (s.a.v.)'a müracaat ederek arazilerinde yancı olarak çalışmak istediklerini belirtti­ler. Resûlullah (s.a.v.) de kabul buyurdu. Bu cihetle Resulü Ekrem (s.a.v.), her sene mahsûl mevsimi Abdullah b. Revaha'yı Hayber'e gönderir, o da mahsulü ikiye böler, yansını Yahudilere bırakır, yansını Medine'ye gönde­rirdi.

Fedek, Medine'ye iki günlük mesafede, akar sulan ve güzel hurmahkîan bulunan bir Yahudi kasabası idi. Hayber muhasarası esnasında Resûlul­lah (s.a.v.), bunlara da davetçi gönderip kendilerini İslama davet etmişti. Fakat bunlar reislerini göndererek arazilerini Resûlullah'a teslim edip ya­rıcı olarak çalışmak istediklerini bildirdiler. Bunların istedikleri kabul edildi.

Necran ise, Yemen cihetinde bir yerdir. Burada Hıristiyan ve Yahudiler ya­şıyordu. Buradan gelen 60 kişilik bir heyetle Resûl-i Ekrem arasında geçen tartışma Ali îmran sûresinin ilk âyetlerinde yer alır. Yahudiler, Resûlullah (s.a.v.)'in bu fani alemden göçüşünden sonra rahat durmadılar.

İlk halife Hz. Ebû Bekir (r.a.), irtidad (dinden dönme) ve isyan olaylarını bastırıp devletin birliğini sağlamlaştırmakla meşgul olduğu için, diğer ikinci derecedeki işlere el atmadı.

Hz. Ömer (r.a.), Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in son günlerindeki, Arap yanmadasında İslam dininin dışında diğer dinlerin barınmayacağı vasiyetini nazan dikkate alarak, oralardan Yahudi ve Hıristiyanlan arazi ve meyveliklerinin değerini verip Arap yanmadası dışına sürmüştür.

[4] Müslim, Cihâd 63, Ebû Dâvud, Harâc 28, (3030); Tirmizî, Siyar 43, (1606).

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed SallALLAHu Aleyhi ve sellem'in ruhu,tasarrufu ve kudretiyle yaşayan Zat'a andolsun;''şu ümmetten yani Hıristiyan ve Yahudilerden Beni işitip haberdar olan, sonra onunla gönderilmiş olduğum hükümlere inanmadığı halde ölen bir kimse yokturki, ateş ehlinden olmamış olsun.

''Müslim h.n.240=153,Müsnedi Ahmed c.2 s. 350

Beğavi Şerh-us-Sünne de diyorki ''Müslimin tahric ettiği bu hadis,kesinlikle sahihtir.'' Şerhus Sünne c.1 s.104 h.n.56

Bu cümlede iltifat vardır.Yani ğaybetten tekellüme dönüş vardır.Mesela hatib,gaib bir kimseden bahsettiği gibi kendi zatından bahseder,sanki bahsinde kendisi yoktur.Sonra varlığını ortaya koyar.

İşte bu noktadan hareketle Rasul-uMuhterem salalalalhu aleyhi ve sellem, cem' makamında olduğu hasebiyle, o yüce makamdan teferruka=fark makamına iniş yapmakla...

Diğer ifadeyle, Hakkla beraber meşgul olmaktan halkın davetine nakil olmakla... Başka bir ifadeyle tekmil mertebesine dönüş yapmakla:''Şu ümmetten yani hıristiyan ve yahudilerden Beni işitip haberdar olan, sonra onunla gönderilmiş olduğum hükümlere inanmadığı halde ölen bir kimse yoktur ki, ateş ehlinden olmamış olsun.'' diye buyurdu.

Aslında yesmau kelimesi, kendi nefsiyle müteaddidir.Ta'diyet manasını takviye etmek yahudda ihbar manasının tazmini için bi diye ba harfi, mefülüne dahil oldu.

Tazmin, mevcud müteaddi fiili masdara çevirerek,ta'diyet manasını bildiren harfin, kendisine bağlı olacağı fiili yani müteallakını getirip, mezkur masdara musallat kılmaktır.Yahud aksini yapmaktır.

Mesela ''Zihnimde tutmuş olduğum şu ümmetten yani hıristiyan ve yahudilerden la yesmau muhbera bibi'seti gönderilmemden haberdar olduğu halde Benim ALLAH'ın Rasulu olduğumu işiten, sonra onunla gönderilmiş olduğum hükümlere inanmadığı halde ölen hiçbir kimse yoktur ki, ateş ehlinden olmasın.''

Hadisi şerifteki min kelimesinin, beyan ve ba'ziyet için olması muhtemeldir.Bu itibarla min hezihil ümmeti 'nin, ehadun' dan bedel yahud da baz olması muhtemeldir.

Her halukarda Zemahşerinin ''Sizde bazınız ,hayra davet eder, münkerden vazgeçirmeye çalışır olan bir taife olsun.=Sizden yani bir cemaat, hayra davet eder..''Ali İmran mealindeki ayeti kerimeyi tefsir etmesi kabilesindendir...

Her halu karda hadisi şeriften şu hüküm çıkarılmaktadır:Bir insan ehli kitab olsun olmasın,Muhammed sallALLAHu Aleyhi ve Sellem'in risaletinden yani ALLAH'ın gönderdiği bir peygamber olduğundan haberdar olursa ve iman etmezse KAFİRDİR.

Çünkü ehli kitab ,Peygamber'in risaletini işittiği halde iman etmemesiyle ateşin yaranlarından oluyorsa, hiçbir peygambere inanmayan yani ehli kitab olmayanlar, evla tarikiyle cehennemin yaranı olurlar.

Şu halde hadisin manası şudur:''Hiç risaletimden haberdar olmayan ve hakk bir peygamber olarak gönderildiğimi bilmeyen değil, zamanımda olsun ,sonraki zamanlarda olsun kıyamete kadar, sadece risaletimden haberdar olduğu halde ve Benim bir Peygamber olduğumu işittiği halde ALLAH Azze ve Celle' den getirmiş olduğum kitaba yani Kur'an a yahud bildirdiğim hadislere inanmayan hiçbir kimse yoktur ki, CEHENNEM YARANI OLMASIN.''

Artık Humanist fikrine kaymış serserilerin ''Hıristiyan ve Yahudilerin ebedi cehennemde kalmayacakları ve Muhammed sallALLAHu Aleyhi ve Sellem'e iman etmeseler dahi imanlarının sahih olduğu sözleri ,sureti kat'iyyede BATILDIR.

Çünkü ehli kitab,muharref kitablara inanmaktadırlar.Kaldıki, Müslüman bir kimsenin,Arabcadan haberdar olduğu halde bu sahih hadisten ve DAHA BİR ÇOK NASLAR'da yüz çevirmesi,aklıyla böyle HEZEYANDA bulunması, ŞAYANI HAYRETTİR.....

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 months later...

Ben Müslüman değilim ama yanıtlamaya çalışacağım.

Kitap ehli veya ehl-i kitap konusunu farklı bir bakış açısı ile değerlendirirsek, müşriklerden neden cizye alınmaması gerektiğini de açıklığa kavuşturabiliriz.

"Kitap ehli" terimi, her ne kadar İslam öncesi semavi dinlerin ve kitaplarının inanırları olarak lanse edilse de, aslında kitap gönderilen, bu kitaba muhatap ve inanma yükümlülüğü olan kavim demektir. Üç kitabın anası olan Tevratı, tanrının, seçkin kavmi Yahudilere göndermesi bunun en temel göstergesidir. Ki bu aynı zamanda Yahudi siyonizminin de belgesidir.

Hristiyanlık, Yahudilerin "İsa'yı (Doğum şeklinden dolayı) dışlamaları nedeniyle hasbel kader doğmuş ve farklı kavimler arasında yayılmış bir dindir.

İslam ise, Arap Milliyetçisi Muhammet'in, Tevratı ve dolayısıyla Yahudileri örnek alarak, Allah yazdırdı iddiası ile kuran adlı kitabı yazıp, Arap kavmini muhatap kılmasıyla ortaya çıkmış bir dindir. Bundan sonra, Yahudilerin seçilmiş kavim olmalarına karşılık, Araplar da Kavm-i Necip olarak anılmaya hak kazanmışlardır. Ki bu da Arap siyonizmidir.

Muhammet'in, umduğunun ötesinde başarılı olmasıyla birlikte, kitabının/dininin kapsamını/hedefini genişletmesi bu gerçeği değiştirmiyor.

Demem o ki; Araplar, o gün müşrik de olsalar, geleceğin potansiyel Müslüman Arapları olarak seçkin, yani Kavm_i Necip konumda idiler. Muhammet'in içinden çıktığı kavmin bi ayrıcalığı olmalı, olmak zorunda. Bundan dolayı Araplardan (Müşrik, mümin fark etmez) cizye almak doğru olmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Doğru cevap şu (ayet destekli olup karşı çıkılmaması tavsiye edilir)

Müşrike yaşam hakkı tanınmaz, görüldüğü yerde öldürülür. Görüldüğü yerde öldürülmesi gereken kişilerden cizye almak da mümkün değildir. O yüzden müşrikten cizye alınmaz. Öldürülür, malına, karısına, kızına el konulur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Doğru cevap şu (ayet destekli olup karşı çıkılmaması tavsiye edilir)

Müşrike yaşam hakkı tanınmaz, görüldüğü yerde öldürülür. Görüldüğü yerde öldürülmesi gereken kişilerden cizye almak da mümkün değildir. O yüzden müşrikten cizye alınmaz. Öldürülür, malına, karısına, kızına el konulur.

Ama tövbe eder, namazı kılar ve zekatı verirse yırtarlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...