Jump to content

İnançlıların en yaygın 15 yanılgısı


Recommended Posts

) Tanrı kavramının “ilk sebep” problemini çözdüğünü zannetmek

Tanrı’nın, nedenler zincirinin sonsuzluğu problemini çözdüğünü zannetmek çok yaygın bir yanılgıdır. İlk şey evrenin ortaya çıkışıysa, evrenin sebebi Tanrı’dır demenin nedenler zincirini bitirdiği zannedilir. Halbuki, bu noktada sorulabilecek “Peki Tanrı’nın sebebi nedir?” sorusu çok yerinde bir sorudur. Bu soruya, şartlanmış bir şekilde, “Tanrı’nın sebebi yoktur” veya “Tanrı kendi kendisinin sebebidir” derler.

Fakat bu bir açıklama değildir. Çünkü eğer bir şey sebepsiz olabiliyorsa, ya da kendi kendisinin sebebi olabiliyorsa, o zaman bu kişi evrene niye sebep aramaktadır? Belki sebepsiz olan, veya kendi kendisinin sebebi olan şey, evrenin kendisidir. Eğer evrene bir sebep aranması gerekiyorsa, Tanrı’ya neden bir sebep aranması gerekmediğini açıklaması gerekir bu argümanı sunan kişinin. Aslında biraz objektif baksa, Tanrı açıklamasının evrendeki nedenler zinciri sorununa bir çözüm getirmediğini, yapay bir açıklama olduğunu ve aslında bir şey açıklamadığını görecektir. Bu argüman mantıksal olarak çelişkilidir ve ciddi felsefi tartışmalarda kullanılmaz. Fakat günlük hayatta karsılaştığınız ortalama bir inançlının en çok başvurduğu argümanlardan biridir.

2) “Tanrı bilinmezdir” demek, ama Tanrı hakkında yorum yapmak

Bunu da genellikle ateistlerin Tanrı kavramının yarattığı mantıksal sorunlarla ilgili soruları üzerine söylerler. Derler ki, bu sorular Tanrı için sorulamaz. Bu sorular insanin sınırlı algılama ve düşünme eyleminin ürünüdür. Tanrı’yı bağlamaz. Tanrı bunların tümünün üstündedir ve bizim onu tam olarak anlamamız mümkün değildir. Biz sadece onu bir şeylere benzeterek kısmen anlayabiliriz derler.

Bu açıklama bu şekliyle fena değilmiş gibi görünür ama aslında çok temel ve her şeyi çökerten bir eksiği vardır. O da Tanrı’nın gerçekten varolup olmadığı, ne olduğu ve nasıl olduğu bilinmeden bu açıklamanın yapılamayacak olmasıdır. Yani bu açıklamayı yapan kişi, Tanrı’nın hem varolduğundan hem de niteliklerinin neler olduğundan emin olmalıdır ki Tanrı hakkında bize o bilgileri versin. Yani bunları söyleyebilmesi için, bir kişinin zaten baştan Tanrı’yı görüp bilmesi ve algılaması gerekmektedir. Ve daha önemlisi Tanrı’nın bilinebilir olması gerekmektedir. Fakat kişi zaten Tanrı’yı açıklarken bilinemez diye açıkladığı için kendi içinde bir çelişkiye düşmektedir. Yani aslında “Ben bilinemez bir şeyi biliyorum” demiş olmaktadır.

Hiç kimsenin, Tanrı’nın nasıl olduğunu, neye benzediğini ve varolup varolmadığını bilmeden, Tanrı’yla ilgili herhangi bir söylev vermesi mümkün değildir. Tanrı’nın nasıl olduğunu (veya nasıl olmadığını) açıklayan inançlıların, bu bilgiye nasıl ulaştıklarını da açıklamaları gerekmektedir. Bu bilgi bu kişilere malum mu olmaktadır? Yoksa onlar da başkalarından (din alimleri) mı duymaktadır? eğer ikincisiyse, o zaman bu alimler bu bilgilere nasıl ulaşmaktadır?

3) “Evrenin sebebi” ile “Tanrı”yı aynı şey zannetmek

Bu da inançlıların bir başka yanılgısı. Tanrı’nın neden varolduğuna dair kanıt getirirken, bir şeyi kanıtlamaya en çok yaklaştıkları nokta (ki burada da bir şey kanıtlayamazlar ama o ayrı konu), evrenin bir sebebi olması gerektiğidir. Fakat farz edelim ki bu kanıtlanmış olsun ve evrenin bir sebebi olması gerektiği ortaya çıksın. Bu yine de bu sebep Tanrı’dır demekle aynı şey değildir. İnançlı zihin her nedense sebebini bilmediğimiz bir şeyi ortaya çıkardığında Tanrı’yı kanıtladığını düşünür. İnançlının zihninde Tanrı bilinmeyen her şey için cevaptır. İsin garibi, kanıt bile gerektirmeyen bir cevaptır. Bir şeyin sebebi bilinmiyorsa, bu, o şeyin sebebinin göksel dinlerin Tanrı’sı olduğunun kanıtıdır.

Bu nasıl bir mantıktır siz düşünün. Her şeyden önce, eğer evrenin sebebi üzerine spekülasyon yapacaksak, Tanrı fikri kadar popüler olmayan pek çok açıklama da akla gelir. Bunlarla fazla karşılaşılmaması, bunların mantıksal açıdan Tanrı fikri ile eşdeğer olmamaları, hatta ondan daha mantıklı olmamaları anlamına gelmez. Nitekim Evrenin sebebi deyince, bu sebebin zeki ve amaç sahibi bir sebep olması bile gerekmez. Eğer aranan sadece bir sebepse, bu sanal bir parçacık veya boşlukta simetri kırılımına sebep olan bir kuantum dalgalanması bile olabilir.

4) Evrenin ardında zeka görmek ve bu zekayı Tanrı zannetmek

Bu yanılgı iki başlığa ayrılabilir aslında. Biri evrenin ardında zeka görmek, diğeri ise bu zekayı Tanrı zannetmek. Evrenin ardında zeka olup olmadığı ve evrenin bir tasarım ürünü olup olmadığı ile ilgili olarak daha önce çok yazdık. Evrende yapılan objektif gözlemler, aslında ardında zeka olduğuna değil, tam tersi her şeyin kör bir şekilde işlediğine işaret eder. Evrenin neden tasarım urunu olmadığına ve evrenin ardında neden zeka olmadığına dair olarak daha önce yazdığımız iki yazıya link veriyorum: Zeki tasarım, Doğa ve tasarım. Evrenin ardında zeka olduğunu düşünmek zihinsel bir şartlanmanın ürünüdür. Sebebini merak eden bu iki yazıyı okumalıdır.

Fakat farz edelim ki evrenin ardında zeka var. Bu yine de bu zekanın Tanrı olduğu anlamına gelmez. Bu zeka, bir uygarlığın kolektif zekası olabilir, veya insanlığın günümüzdeki uygarlığını yaratan zekanın çok uzak gelecekte alacağı biçim olabilir. (Örneğin, belki de insanlık çok uzak gelecekte öyle bir düzeye ulaşacak ki, zamanda geri gidip evreni yaratacak). Ya da başka bir şey olabilir. Bu spekülasyonlara mantıksız deyip kenara atmadan önce, Tanrı ve göksel dinlerin masallarının ne derece mantıklı olduğunu bir düşünün. Gökte bir yerlerde yaşayan ve koca evreni insanlar için yaratıp, bir de cennet ve cehennem yaratan, insanları günah işlemeye eğilimli yaratıp, sonra işliyorlar diye cezalandıran, kendi varlığını çok açıkça göstermeyip, sonra da inanmıyorlar diye suçlayan bir sadist hükümdar fikri mi daha mantıklıdır, yoksa yukarıdaki spekülasyonlarda dile getirilen zeka türleri mi?

Hem zaten, evrenin ardında zeka olduğu anlaşılsa bile, bu cevaptan çok soru yaratır. O zaman o zekanın kökeni, nasıl ortaya çıktığı, vs. açıklanmalıdır.

5) Cevapları bilmek zorunda olduğumuzu ve cevapların her zaman bilinebileceğini zannetmek

Evrenin kökeni ve hayatin anlamıyla ilgili temel soruların cevaplandırılmasını mümkün ve zorunlu görür inançlı. Bu soruların cevaplandırılabilmesi elbette güzel olurdu ama bu bir temennidir sadece. Bu temenniyi gerçek zannetmek ve gerçekten de bu soruların doğru cevaplarına uygarlığımızın bugünkü düzeyinde eksiksiz ve tartışmasız ulaşılabileceğini zannetmek ve daha ilginci, bu cevaba zaten sahip olunduğunu zannetmek başka bir yanılgıdır. Bilinçli insanin, bu tur temel konularda bilinmeyenlerle yasamayı öğrenmesi gerekmektedir. Yoksa doğru cevap diye uydurma bazı cevaplarla kendini kandıracaktır.

6) Yokluğu varlıktan öncelikli görmek ve varlığın ille de yokluktan çıkması gerektiğini zannetmek

İnançlı yokluğu temel durum görür ve varlığın ondan çıkması gerektiğini düşünür. Bu önyargıya dinlerdeki yoktan yaratma/yaratılma fikri yol açmaktadır. Halbuki, prensip olarak yokluğun daha temel ve daha öncelikli durum kabul edilmesinin bir zorunluluğu yoktur. Varlık da tek başına yokluk kadar temel bir durumdur, daha doğrusu bu ikisi iç içedir ve yokluk olmadan varlık, varlık olmadan ise yokluk anlaşılamaz.

7) Tanrı deyince ne kastettiğini bildiğini zannetmek

İnançlılar, Tanrı deyince ne kastettiklerini bildiklerini zannederler. Halbuki Tanrı kavramı, ilk ortaya çıktığından beri, ne anlama geldiği belirsiz, bulanık, çelişkili ve anlaşılmaz bir kavramdır. Tanrı için söylenen şeyler birbiriyle çelişir ve bir kısmi da mantığa aykırıdır. Fakat bu durumu açıklamak için inançlılar bizim algı kapasitemizin ve zihinsel yeteneklerimizin Tanrı’yı anlamaya yetmeyeceğini söylerler. Tabi bunu dediklerinde de yukarıda bahsettiğimiz 2 numaralı yanılgıya düşmüş olurlar.

8) Tanrı’nın varlığının kanıtlanabileceğini zannetmek

Her insanin içinde az ya da çok bilimsel kaygılar vardır, ve bu yüzden inançlılar Tanrı’nın varlığının kanıtlanabileceğini düşünmek isterler. Daha doğrusu, varlığını kanıtlayarak inandıklarını düşünmek isterler. Halbuki, konuyla biraz yakından ilgilenen herkes, ki buna teologlar da (hatta özellikle onlar) dahil, doğaüstü olduğu, tam anlaşılmaz olduğu ve algı alanımızın dışında olduğu söylenen metafizik bir kavramın varlığının kanıtlanamayacağını görür.

9) Tanrı’nın varolduğunu kanıtlamanın, dinlerin ilahi olduğunu kanıtlamakla aynı anlama geleceğini zannetmek

Bu da çok yaygın bir yanılgı inançlılar arasında. Bu iki fikir arasında bir uçurum var normalde. (Evrene sebep olan bir güç tanımlayıp buna Tanrı demekle, bu Tanrı’nın dinlerin bahsettiği Tanrı olduğu ve bizlere kitaplar, peygamberler gönderdiğini düşünmek arasında). Ama her nedense bu eksiklik gözlerine çok fazla batmaz inançlıların. Bu sorunu fark ettiklerinde, deist oluyorlar zaten.

10) Bir inancın popülerliğinin doğruluğunu gösterdiğini zannetmek

İnançlılar, farkında olmasalar da, aslında topluma uydukları için inanırlar. Toplumda yaygın olan bir fikirden şüphe etmemek insan psikolojisinin yarattığı bir yanılgıdır. İnsanların çoğunun Tanrı’ya inanmasını, bu inancın doğruluğuna bir kanıt gibi görmeleri çok ilginç bir yanılgı örneğidir inançlılarda.

11) Gerçekten kafa yorarak ve bilinçli bir şekilde inandıklarını zannetmek

Bu da yukarıdaki maddeyle ilişkili bir yanılgıdır. Din ve inanç konuları düşünüldüğünde ilk anda akla gelen birkaç nokta üzerine çok az da olsa kafa yormuş olmayı, bu konuları incelemiş olmak ve bilerek, araştırarak, bilinçli şekilde inanmak zannederler. Halbuki, toplumdan hazır aldıkları inançları devam ettirmektedirler. Gerçek sorgulama daha yoğun bir çabayı ve her şeyden önce daha derin bir araştırmayı gerektirir.

12) Ateist olmak için Tanrı’nın varolmadığının kanıtlanması gerektiğini zannetmek

İnançlılar, ateistlerin bir iddia ile gelmediğini, asıl iddia sahibi tarafın kendileri olduğunu bir türlü anlayamazlar. Pek çok inançlı, ısrarla, ateistlerden ateist iddialara kanıt ister. Tanrı’nın varolmadığını kanıtlamalarını talep ederler örneğin ateistlerden. Halbuki, ateist açısından konu farklıdır. Ateist için iddia sahibi taraf karşı taraftır ve inançlının inancını kanıtlaması gerekir. Eğer inançlı, inancını kanıtlayamazsa, iddiasına inanmanın bir anlamı kalmaz. Ateist karşı tarafı çürütmek zorunda değildir. Sadece karşı tarafın iddiasının desteksiz olduğunu göstermesi yeterlidir ateistin. Bir ateist için, inançlının “Tanrı’nın varolmadığını kanıtla” demesi, “Noel babanın varolmadığını kanıtla” demekten farksızdır. Ateist, kanıtlama yükümlülüğünün kendisinde değil, karşı tarafta olduğunu görür. Birisi eğer Noel babanın varolduğunu iddia ediyorsa, bu iddiasını kanıtlamak onun görevidir. Kimse bütün ömrünü olmayan şeylerin olmadığını kanıtlamaya uğraşarak geçiremez. Bir şeyin olduğu iddia ediliyorsa, iddia sahibinin bunu kanıtlaması gereklidir. Kanıtlayamadığı takdirde, fikrinin Noel baba masalından, veya 7 başlı ejderhanın varolduğu iddiasından farkı kalmaz.

13) Kuran’da mucize olabileceğini zannetmek

Bu da çok safça bir düşüncedir. Her nedense bütün dünyada sadece kendilerinin bu mucizelere tanık olduğunu görmezler. Kuran’da gerçekten mucize olsa, bunun insanlığın dikkatinden kaçmayacağını, dünya üzerinde çeşitli konulara kafa yoran çok zeki insanlar olduğunu ve bu kişilerin kolay kolay kül yutmayacağını bir türlü anlayamazlar. Her nasılsa, kurandaki bu mucizelerin dikkatlerden kaçtığını ve ancak kendileri bahsederse insanların göreceğini zannederler. Örneğin yabancı uzmanlar arasında da kuranı veya diğer dinlerin kutsal metinlerini okuyup inceleyen uzmanlar olabileceğini ve bu kitaplarda olağanüstü bir durum olsa, bunun bugüne dek keşfedilmeden kalamayacağını bir türlü göremezler. Bu bence Müslüman inançlıların en saf yanılgılarından biridir.

14) Kuran’ın gerçekten elle tutulur ve kendi içinde tutarlı bir kitap olduğunu zannetmek

Bu ise, inandığı kitabi okumamaktan ve bilmemekten kaynaklanır. Zannederler ki, kuran iyi bir kitaptır da, inanmayanlar sadece delil eksikliğinden inanmaz. Halbuki kuran ilkel bir kitaptır. Elle tutulur yani yoktur. Kendileri objektif bir gözle okusalar, hatta bırakın objektif gözü, açıp okusalar, pek çok saçmalığı ve ilkelliği kendileri de göreceklerdir. Fakat çoğu inançlı elbette bunun bilincinde değildir.

15) Evrim teorisinin inanıp inanmama kategorisinde bir şey olduğunu zannetmek

Son olarak, pek çok inançlı, evrim teorisini de dinlerde olduğu gibi inanıp inanmama kategorisinde değerlendirirler. Meselenin, delil, gözlem, bilimsel doğrulama yöntemleri, vs. gibi yönlerini görmezler. Bu da bilimi ve bilimin yöntemini bilmemekten kaynaklanır. Bilmezler ki, bilimde teoriler tercihe göre kabul veya red edilmez, bilimde karşıt görüşlüleri bile ikna edecek düzeyde somut kanıt ortaya çıkmadan bir fikir benimsenmez. Dolayısıyla evrim teorisi gibi bilimin yerleşik teorilerinden birinin konuyla gerçekten teknik düzeyde ilgilenen hemen hemen herkesi ikna edecek düzeyde delili vardır. İnançlılar bunu bilmezler ve bu yanılgıları da yukarıdaki tüm yanılgılarda olduğu gibi, şartlanma ve bilgisizlikten kaynaklanmaktadır.

http://tanrivarmi.blogspot.com/2010/03/inancllarn-en-yaygn-15-yanlgs.html

Link to post
Sitelerde Paylaş
Fakat bu bir açıklama değildir. Çünkü eğer bir şey sebepsiz olabiliyorsa, ya da kendi kendisinin sebebi olabiliyorsa, o zaman bu kişi evrene niye sebep aramaktadır? Belki sebepsiz olan, veya kendi kendisinin sebebi olan şey, evrenin kendisidir. Eğer evrene bir sebep aranması gerekiyorsa, Tanrı’ya neden bir sebep aranması gerekmediğini açıklaması gerekir bu argümanı sunan kişinin. Aslında biraz objektif baksa, Tanrı açıklamasının evrendeki nedenler zinciri sorununa bir çözüm getirmediğini, yapay bir açıklama olduğunu ve aslında bir şey açıklamadığını görecektir. Bu argüman mantıksal olarak çelişkilidir ve ciddi felsefi tartışmalarda kullanılmaz. Fakat günlük hayatta karsılaştığınız ortalama bir inançlının en çok başvurduğu argümanlardan biridir.

Kesinlikle merak ettiğim için soruyorum. Evrenin kendisine ''sebepsiz'' denilebilir ise, nasıl olur da tanrıya ''sebepsiz'' denemez ?

Bilinen bilime göre her olayın bir sebebi olmak zorunda değil midir ?

Hadi, sebepsiz olana Evren (Evrenin ilk hali) diyelim. E zaten bana göre tanrı odur der isem ... Aksi ispatlanabilir mi ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kesinlikle merak ettiğim için soruyorum. Evrenin kendisine ''sebepsiz'' denilebilir ise, nasıl olur da tanrıya ''sebepsiz'' denemez ?

Bilinen bilime göre her olayın bir sebebi olmak zorunda değil midir ?

Hadi, sebepsiz olana Evren (Evrenin ilk hali) diyelim. E zaten bana göre tanrı odur der isem ... Aksi ispatlanabilir mi ?

Tanrı bir sonuçtur.

Evren bir süreç.

Tanrı iddianı evrenin sonuna nasıl taşıyabiliyorsun sen?

Öyle bir davranıyorsun ki sanki tüm mantık süzgeçlerinden geçirmişsin ve iddianı varlamışsın ve sonuca koşuyorsun.

Arkadaşım iddianın başı neresi?

Evrenin başlangıcı falan deme sakın.

Çünkü eski insanların evrenin başlangıcını bırak evren hakkında bilgileri yoktu.

Bu kavramı dünya gezegeninden dışarı çıkaramazsın.

Burada doğdu.

Merkezi burası.

Varlayabiliyorsun mevcut dünya gezegeni malzemeleriyle varla.

Bilimin ve teknolojinin gelişmesiyle incelediğimiz alanlar genişlediği diye bu iddiayı o alanlara sokamazsın.

Evren incelenmeden önce tanrı iddian vardı.

Evren bilgisi olmadan önce de vardı.

Evrenle ilişkilendiremezsin bu saçmalığı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İlişkilendirebilirim, zira ''Tanrı'' tanımlarımız farklı.

Benim tanrı tanımım ; Kendisi dışında diğer herşeyin oluşmasını sağlayan şey. (Yaratmak) (Evrenin ilk basamağı)

Banane ilk insandan, onun bilgisizliğinden veya yorumundan, beni gerçek ilgilendirir.

Böyle bir şeyi yapman için tanrı tanımınla birlikte ilişkilendirdiğin şeyin de tarihte olması lazım.

Tanrı tanımını ilişkilendirdiğin şey o tanımla alakalı değil

Anlamıyor musun?

Bundan 3 bin yıl önce evren diye bir bilgi yoktu.

Ama tanrı tanımı vardı.

Senin tanrı tanımın evrensiz var olan bir şey.

Onu evrene genelleyemezsin.

Onun sınırı bu dünya.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Onun sınırı bu dünya.

Abi bu senin yorumun. Olaya tamamen dogmatik bakıyorsun. ''Tanrı'' uydurulmaları insanların ''Nereden geldik'' sorusu ile alakalı birşey.

Ama ben geçmişteki hiçbir mitolojik tanrıyı kastederek ''Tanrı Vardır'' demiyorum ki ?

Tanımım ortada, diğer bütün herşeyin olmasına sebep olan ilk şey.

Bu da ''Oluşmadan Oluşturmak'' yani ''Yaratılmadan Yaratmak''tır ki, tanrı tanımıma tamamen uyuyor.

Ha ''Tanrı nasıl sebepsiz ? Aynı şekilde Evren de sebepsiz diyebiliriz'' dersin, hakkın da. Ben de o ''Sebepsiz Evrenin İlk Basamağı''na tanrı derim zaten.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Abi bu senin yorumun. Olaya tamamen dogmatik bakıyorsun. ''Tanrı'' uydurulmaları insanların ''Nereden geldik'' sorusu ile alakalı birşey.

Ama ben geçmişteki hiçbir mitolojik tanrıyı kastederek ''Tanrı Vardır'' demiyorum ki ?

Tanımım ortada, diğer bütün herşeyin olmasına sebep olan ilk şey.

Bu da ''Oluşmadan Oluşturmak'' yani ''Yaratılmadan Yaratmak''tır ki, tanrı tanımıma tamamen uyuyor.

Ha ''Tanrı nasıl sebepsiz ? Aynı şekilde Evren de sebepsiz diyebiliriz'' dersin, hakkın da. Ben de o ''Sebepsiz Evrenin İlk Basamağı''na tanrı derim zaten.

Sonsuzlukta ilk basamak son basamak diye bir olamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Değil. Mantığa aykırı. Neden mi ?

Evrenin oluşması için A olayı gerçekleşmeli. Onun öncesinde B, ondan önce C, sonra D.... Sonsuz olay diyelim.

Sonsuz olayın geçmesi ve evrenin oluşması için ''sonsuz zaman'' gerekir.

Sonsuz zaman bitmez.

Evren oluşamaz. Ama evren oluşmuş durumda.

Bir başlangıç olmak zorunda, aksi halde mantık çöker.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Abi bu senin yorumun. Olaya tamamen dogmatik bakıyorsun. ''Tanrı'' uydurulmaları insanların ''Nereden geldik'' sorusu ile alakalı birşey.

Ama ben geçmişteki hiçbir mitolojik tanrıyı kastederek ''Tanrı Vardır'' demiyorum ki ?

Tanımım ortada, diğer bütün herşeyin olmasına sebep olan ilk şey.

Bu da ''Oluşmadan Oluşturmak'' yani ''Yaratılmadan Yaratmak''tır ki, tanrı tanımıma tamamen uyuyor.

Ha ''Tanrı nasıl sebepsiz ? Aynı şekilde Evren de sebepsiz diyebiliriz'' dersin, hakkın da. Ben de o ''Sebepsiz Evrenin İlk Basamağı''na tanrı derim zaten.

Senin Tanrı kavramın nereden geliyor?

Bu kavramla nerede tanıştın?

Evrenin başlangıcından sana doğru gelen bir fenomeni gözleyerek mi?

Yoksa dünyada insanların aralarında konuştuğu ve düşündüklerini sentezleyerek mi?

Bu telafuz ettiğin kavramı nereden edindin?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin Tanrı kavramın nereden geliyor?

Bu kavramla nerede tanıştın?

Evrenin başlangıcından sana doğru gelen bir fenomeni gözleyerek mi?

Yoksa dünyada insanların aralarında konuştuğu ve düşündüklerini sentezleyerek mi?

Bu telafuz ettiğin kavramı nereden edindin?

Başka insanların düşünceleri mantık dahilinde değil ise beni ilgilendirmez. İslam yada öbür dinler bana mantıklı gelmediği için dinlemedim.

Ben ''Nereden Geldim'' diye bir soru attım ortaya. O beni evrime, öncesinde büyük patlamaya götürdü. Lakin bu basamakların bir ilki olmak zorundaydı.

O ilk basamağın özellikleri ne peki ?

1) Kendisinden önce basamak yok (Oluşturulmamış/Yaratılmamış)

2) Kendisinden sonraki her basamağa sebep olmuş. (Oluşturmuş/Yaratmış)

Tanrı da bu demektir bence.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Değil. Mantığa aykırı. Neden mi ?

Evrenin oluşması için A olayı gerçekleşmeli. Onun öncesinde B, ondan önce C, sonra D.... Sonsuz olay diyelim.

Sonsuz olayın geçmesi ve evrenin oluşması için ''sonsuz zaman'' gerekir.

Sonsuz zaman bitmez.

Evren oluşamaz. Ama evren oluşmuş durumda.

Bir başlangıç olmak zorunda, aksi halde mantık çöker.

Mobius şeridi veya klein şişesi

Bu objelerden bir fikir edinebilirsin.

Evrende bizim bildiğimiz kavramlar pek yok.

Aşağı/yukarı

Ön/Arka

İleri/Geri

Hızlı/Yavaş

Baş/Son

Vakum/Patlama

Sen yaşamak için bu kavramları kullanan bir beyne sahipsin.

Bu kavramlar evrende pek işe yaramıyor.

O yüzden bunları genellemeyi bırak evrene.

Şu anda bildiklerimiz bir patlama olduğu ve genişleme etkisinin varlığı.

Ancak gördüğümüz yerlerde bunlar var.

Görmediğimiz kısmında bir de vakum etkisi olabilir belki.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mobius şeridi veya klein şişesi

Bu objelerden bir fikir edinebilirsin.

Evrende bizim bildiğimiz kavramlar pek yok.

Aşağı/yukarı

Ön/Arka

İleri/Geri

Hızlı/Yavaş

Baş/Son

Vakum/Patlama

Sen yaşamak için bu kavramları kullanan bir beyne sahipsin.

Bu kavramlar evrende pek işe yaramıyor.

O yüzden bunları genellemeyi bırak evrene.

Şu anda bildiklerimiz bir patlama olduğu ve genişleme etkisinin varlığı.

Ancak gördüğümüz yerlerde bunlar var.

Görmediğimiz kısmında bir de vakum etkisi olabilir belki.

Fizik kanunları evren için geçerli değil mi yani ? Mantık denen olgu bu fizik kanunlarından doğmuyor mu ?

Bu arada Mobius şeridi ve klein şişesi'ni araştıracağım.

Bilmem belki de gerçekten sonsuz basamaklı bir süreç sonunda evrenin oluşumu sağlamanın mantıklı bir açıklaması vardır. Belki ben yanılıyorumdur. Üzülmem hakikati bulduğuma. Belki.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fizik kanunları evren için geçerli değil mi yani ? Mantık denen olgu bu fizik kanunlarından doğmuyor mu ?

Bu arada Mobius şeridi ve klein şişesi'ni araştıracağım.

Bilmem belki de gerçekten sonsuz basamaklı bir süreç sonunda evrenin oluşumu sağlamanın mantıklı bir açıklaması vardır. Belki ben yanılıyorumdur. Üzülmem hakikati bulduğuma. Belki.

Onları araştırmana gerek yok.

Resimlerine bakarsan ne demek istediğimi anlarsın (evrenle ilgili)

Google da resim çıkar.

Fizik kanunları tabiki geçerli.

Saydıklarımın nesnel kanunlarla alakası yok ki.

Özne ile alakası var.

Düşündüğün basit sistem senin beyninde.

Evrenin sen neresindesin mesela?

Bunu tarif edebilir misin?

Edemezsin.

Yazamazsın bile.

Her detayı bilsen bile sen yazana kadar değişir hepsi :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Google'den baktım. Evet sabit döngü, lakin bu döngünün başlaması için de bir sebebe ihtiyacı vardır. Merak etme hocam ''Bu döngüyü tanrı başlattı uzaktan izliyor'' demeyeceğim :D (ihtimal dahilinde de olsa)

Döngünün nasıl başladığı kısmını çöpe attım şimdilik. Nasıl oldu da sonsuz basamak sonucunda evren oluştu kısmındayım. Her basamak 1 mikrosalise de sürse sonsuz basamak sonsuz mikrosalise = Sonsuz yıl = Sonsuz zaman demek olur.

Ama... Belki de evren döngüsü başladığında mekan/zaman olgusu farklı işliyordu ? Belki de zaman yoktu ? Yada zaman insanların algıladığı birşey ? Yada ''Zaman'' maddesel bir terim ?

Madde oluşmadan önce zaman yoktu der isek, sonsuz basamağın nasıl bitebildiğini de açıklarız sanırım. Ve zamanı büyük patlama anından başlatırız.

İyi gittim mi :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

) Tanrı kavramının “ilk sebep” problemini çözdüğünü zannetmek

Daha ilk paragrafında hüsrana uğramışsın diğerlerini okumadım bile. Aklın sıra bizim mantığı eleştirmeye çalışıyorsun ama ortaya sürdüğün mantık hatası tamamen ateistlerinkini eleştiriyor farkında bile değilsin :)

Evrenin sebebi tanrıdır dediğimizde bunun nedenler zincirini bitirmediğini söylüyorsun ama senin sorduğun soru asıl nedenler zincirinin devam etmesine sebep oluyor.

Yani bizim mantığımızın nedenler zincirine sebep olduğunu söylüyorsun ama senin kurduğun mantık ve soruların asıl nedenler zincirine halka üzerine halka koyuyor :)

Tanrının sebebi nedir. Tanrının sebebinin sebebi nedir. Sebebinin sebebinin sebebi nedir. Sebebinin sebebinin sebebinin sebebi nedir.............

Valla bravo ne güzel mantık kuruyorsun hayran kaldım :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Google'den baktım. Evet sabit döngü, lakin bu döngünün başlaması için de bir sebebe ihtiyacı vardır. Merak etme hocam ''Bu döngüyü tanrı başlattı uzaktan izliyor'' demeyeceğim :D (ihtimal dahilinde de olsa)

Döngünün nasıl başladığı kısmını çöpe attım şimdilik. Nasıl oldu da sonsuz basamak sonucunda evren oluştu kısmındayım. Her basamak 1 mikrosalise de sürse sonsuz basamak sonsuz mikrosalise = Sonsuz yıl = Sonsuz zaman demek olur.

Ama... Belki de evren döngüsü başladığında mekan/zaman olgusu farklı işliyordu ? Belki de zaman yoktu ? Yada zaman insanların algıladığı birşey ? Yada ''Zaman'' maddesel bir terim ?

Madde oluşmadan önce zaman yoktu der isek, sonsuz basamağın nasıl bitebildiğini de açıklarız sanırım. Ve zamanı büyük patlama anından başlatırız.

İyi gittim mi :D

Bak yine kendi düşünce sistemini evrene genlledin.

"Madde oluşmadan önce" şeklinde bir düşünce, idealisttir.

Senin algıladığın zaman daha çok felsefi bir zaman.

Düşüncenin ve olayların içinde aktığı soyut şeyi algılıyorsun sen.

Fizikte ise bu bir etkileşimdir.

Uzay ve zaman bir aradadır.

Senin bu bir arada bulunan kavramla olan ilişkin onların sana göre algılanmasını değiştirir.

Mesela uzay zamanı bükmeyen bir yerde bulunuyorsun.

Bu bükmeyen yerdeki etkileşim ile büküldüğü yerdeki etkileşim farklı.

Yine aynı şekilde yüksek hızlar da uzay zamanı değiştiriyor.

O bir deniz gibi.

Senin atladığın yerdeki su çarpma sesi (splash) taşları döven su çarpma sesiyle bir olur mu hiç?

Ya da senin bu içine atladığın denizde yaptığın etki denize genellenir mi?

O denizdeki tüm hareketler senin yüzüşün baz alınarak mı belirlenir?

Hayır.

Einstein da bunu diyor zaten.

Sen şimdi başladı dediğinde tamamen senin uzay zamanı algılamana dayalı bir sistem yaratıyorsun.

Fizikte evrenin başı diye bir şey yok.

Süreçler hep bir yere bağlanır.

Yokluğa çıkmaz ucu.

Şu anda bu patlama etkisi, yüksek hızda birbirinden uzaklaşma etkisi üzerinde duruluyor.

Bunlar baz alınarak sadece bu hareketlerin ortamın ilk başlangıç noktası açıklanmaya çalışıyor.

Öyle yokluk vardı ve varlığa dönüştü diye bir açıklama yok.

Fizikteki hiçbir açıklama şu anda maddeden dışarı çıkamaz.

Patlamadan önce olanlara ilişkin teoriler de madde ile alakalı.

Sanal parçacık diyen var, evren çarpışması diyen var, bir sürü teori var.

Ve bunlar bir şekilde madde ile ilintileniyor.

Madde ile ilijntilenen şeylerde hep başka bir madde fenomeni dikkate alınır.

Bilinmeyen ve maddeden bağımsız bir fenomen arayanlar dinciler.

Bu yüzden senin bakış açın yanlış.

Sen maddeden ayrılıyorsun, nereye gittiğini kendin de bilmiyorsun.

Bir başlatan diyorsun.

Hani maddi referansı?

Bir de bu görüşünü savunmak için fiziğin maddi referans temelli yaptığı teori üretimini sen kopyalıyorsun.

Ama kopyaladığında ne kural, ne gerçeklik bırakıyorsun.

Maddi referans olmadan bir sanrılar üretiyorsun ve buna fiziğin ürettiği teorilerle eşdeğer bir değer veriyorsun.

İşte budur zaten din.

Maddeden bağımsız hareket edilmez.

Fiziik ürettiği tüm teorileri modeller ve açıklar.

En azından madde kurallarını olasılıklarla yine madde kuralları olarak devam ettirir.

Sen modeleyemiyorsan seninki bir kurgudur.

Bir uydurmadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Uzay-zaman diyorsun. Uzaydan evvel zaman var mıdır ?

''Madde hep vardır'' tezini sunma, tanrının hep olması fikri bile daha mantıklı kalır yanında :I

Yahu bu evvel ve sonra kavramını nereden çıkarıyorsun?

Ben de sana sorayım o zaman,

Ben göz kırptıktan evvel/sonra ne oldu?

Al buyur cevapla.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...