Jump to content

'Yaratıcı' Kendini Neden Göstermez?


Recommended Posts

Çeşitli dinlerde onun adına Yehova, Baba Tanrı, Allah, Rab, Rahman vb. deniyor.

Her şeyi kendisinin yarattığını iddia ediyor.

Bize kendini tanıtmak için "Şunu yarattım, şu nimetleri verdim, size cennetimde huriler vereceğim, sizi cehennemde yakacağım" türünden açıklamalar yapıyor.

Tabii bunları ancak aracılarıyla söylüyor.

Ama ne hikmetse, onu hiç görmüyoruz.
Kendini neden gizliyor olabilir?
'Azametini' görünce, aklımızı kaçıracağımızı falan mı düşünüyor? Bizim sağlığımızı mı düşünüyor?
Yoksa bütün bunlar aracıların bir yanılsaması, yalanı mı?
...............................
Yeri gelmişken İslamcıların pek sevdiği yöntemi kullanarak bir örnekle açıklama yapayım:
Birkaç ay önce satın almak için ev bakıyorduk. Birinde eşim, mutfak dolaplarının içine bakarken dipte birtakım küçük siyah kalıntılar görünce:
"Aaa, bu evde fare var!" dedi.
Yakından bakınca gerçekten de fare pisliğine benziyordu. Ama sonradan anlaşıldı ki bunlar, sıvanın nemden dolayı küçük parçalar halinde kopup düşmesinden ve zamanla kararmasından olmuştu.
('Yaratılana bakarak yaratanı kanıtlama' her zaman doğru sonuçlara ulaşmayabiliyormuş demek ki.)
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 142
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Tanrı yok bak tanrı çıkıp gelse ve ben islamın ya da hiristiyanlığın yahudiliğin ya da bilmem şunun tanrısıyım dese.

Senden istediklerimi yap dese inan yapmam kaldıki bunlar tanrıyı görmeden yapıyorlar.

Hoş geldin tanrı hele otur bi soluklan derdim.

Neye böyle şeyler istiyon önce bi anlat hele haç gitmek şeytan taşşamak namaz kılmak. Günah çıkarmak, vaftiz edilmek, ağlama duvarı, kurban kesme hele anlat bunları niye yapmamı istiyon diye sorardım.

Çok istiyorsan yok be kanka ben bunların hiç birini yapmayacağım der insanlığa davet ederdim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çelişkilerden birisi daha üç büyük dinde tanrı tek bir kişiyle konuşup,tüm insanlığa mesajını iletiyor

Ne kadar riskli,yanlış bir iletişim biçimi

İletişim kurduğu zaman diliminde,yazılı belge oluşturma onu doğru düzgün çoğaltma,aktarma sistemide yok

Ayetler taş,deri,yaprak üstüne yazılıyor keçi gelip yaprağı yiyor

Toplu olarak mesajlar yazıya geçmiyor, ezberleyenlerin hatırladıkları belli bir süre sonra birleştiriliyor.

Daha bir sürü şey yazılır ama hakikaten çok değerli bir soru,tanrı yarattığı insanı tanımıyormu ki,ona mesajını böyle bir yolla gönderiyor.

tarihinde hacidayih tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaratıcının kendini göstermesine gerek yok. 5 duyumuzla algılayamadığımız pek çok şey var; fakat bu varlıkların gerçekten var olduklarına dair kanıtlar da var. Göremediğimiz şeyleri de bu delillerden sebep, sanki onları algılayabiliyormuşuz, somut varlıklarmış gibi kabul etmek durumunda kalıyoruz.

Allah'ın varlığına dair deliller ise -İslami kaynaklar, Kuran vb.-, Allah'ın varlığını kanıtlamaktan çok, var olma ihtimalini zora sokuyorlar. Bir yaratıcı varsa da bununla ispata soyunacak kadar aciz değildir dedirten cinsten hepsi...

Bir kere koskoca Allah'ın varlığını anlatmak için 600 küsür sayfalık, roman ebatlarında bir kitap yeterli gelir mi? Allah'ı en zor durumda bırakan hezeyanı da bu kitabı göndermek zaten... Sayısını bilemeyeceğimiz kadar peygamber gönder dünyaya, ortadaki sadece Muhammed'in kitabı... Kitabına sahip çıkamayıp kaybeden, beni nerden hatırlayacak. O'na itaat etsem, bana verdiği sözü mü tutabilecek sanki; kendi sözlerine -kitabına sahip çıkamamış; değiştirmişler, keçi yemiş vs.

Madem bir şey göndereceksin Cennet'ten -o da varlığını kanıtlamak için olsa gerek-, o kara, acayip şekilli taşı mı buldun gönderecek? Doğru düzgün, dünyada eşi benzeri olmayan bir şey gönder de insanlar, ''tamam cennet'' var, ''bunu gönderse gönderse Allah gönderir'' diye ikna olsunlar...

Allah'ın 1400 yıl önce bir kişi belirleyip - o da peygamberler-, bu kişilerle de, yine kendi belirlediği varlıklar -Cebrail- vasıtasıyla iletişime geçmesi anlamsız. Konuşacaksan herkesle konuşacaksın; madem aynı anda, her yerde bulunup, her şeyden haberdarsın, yarattıklarınla birebir iletişime de, Cebrail vasıtasıyla da olsa pekala geçebilirsin...

Tabii bunlar Kuran'daki Allah figürü için geçerli olabilecek eleştiriler... Diğer dinlerin Tanrısının da gaiplik, meçhullük konusunda, Allah'tan eksik kalır yanı yok...

***

Aslında garip olan, Allah'ı ve onun varlığına dair delilleri eleştirirken bile, dinlerin argümanlarını referans almak zorunda kalmamız... Bir ilah varsa da, kendini göstermek zorunda sanki! Kime göre, neye göre...

tarihinde Mırnaw tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslında garip olan, Allah'ı ve onun varlığına dair delilleri eleştirirken bile, dinlerin argümanları referans almak zorunda kalmamız... Bir ilah varsa da, kendini göstermek zorunda sanki! Kime göre, neye göre...

Tanrı figürü dinler ve masallar dışında yer almadığı için, bunları sorgularken dinlerin ya da masalların öne sürdüklerini ele almak kaçınılmazdır. Bunun yanısıra, tanrı kavramının kendisini ve söz konusu tanrının tanımını sorgulamak da yine makul bir yöntemdir ki bu tanımın içi de genellikle yine aynı dinler ve masallara dayanılarak doldurulmaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı figürü dinler ve masallar dışında yer almadığı için, bunları sorgularken dinlerin ya da masalların öne sürdüklerini ele almak kaçınılmazdır. Bunun yanısıra, tanrı kavramının kendisini ve söz konusu tanrının tanımını sorgulamak da yine makul bir yöntemdir ki bu tanımın içi de genellikle yine aynı dinler ve masallara dayanılarak doldurulmaktadır.

Teistlerin Tanrı masallarından ilham alan, evrilen Tanrı figürleri için evet...

Peki kıskançlık, intikam duygusu gibi insani özelliklerden arınmış, varolmak için bir mekana ihtiyaç duymayan, evrenden bağımsız da olmayan, aşkın bir Tanrı figürü için de bu yöntem makul müdür?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Teistlerin Tanrı masallarından ilham alan, evrilen Tanrı figürleri için evet...

Peki kıskançlık, intikam duygusu gibi insani özelliklerden arınmış, varolmak için bir mekana ihtiyaç duymayan, evrenden bağımsız da olmayan, aşkın bir Tanrı figürü için de bu yöntem makul müdür?

Mümkündür, çünkü son cümlenizde de yine bir tanım bulunmakta. Örneğin: var olmak için mekana ihtiyaç duymayan ve evrenden de bağımsız olmayan kısmında evrene bağımlı, yani madde veya enerji olarak ölçülebilir bir tanrıdan bahsederken, aynı tanrının herhangi bir şekilde maddeye bağımlı olmadığını(mekana ihtiyaç duymadığını) söylüyorsunuz. Bu da yine olamayacağı kendi tanımı ile kolayca görülebilen bir tanrı figürü.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Teistlerin Tanrı masallarından ilham alan, evrilen Tanrı figürleri için evet...

Peki kıskançlık, intikam duygusu gibi insani özelliklerden arınmış, varolmak için bir mekana ihtiyaç duymayan, evrenden bağımsız da olmayan, aşkın bir Tanrı figürü için de bu yöntem makul müdür?

Öyle bir tanrı olduğunu nereden çıkardın ki?

Peki bu tanrıda kıskançlık, intikam duygusu gibi özellikler baştan vardı da sonradan mı arındı yoksa hiç yok muydu? Hiç yoksa bu duygular nereden geldi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah'ın 1400 yıl önce bir kişi belirleyip - o da peygamberler-, bu kişilerle de, yine kendi belirlediği varlıklar -Cebrail- vasıtasıyla iletişime geçmesi anlamsız. Konuşacaksan herkesle konuşacaksın; madem aynı anda, her yerde bulunup, her şeyden haberdarsın, yarattıklarınla birebir iletişime de, Cebrail vasıtasıyla da olsa pekala geçebilirsin...

çok haklısın . onbinlerce peygamberin varlığından bahsediliyor ve son olarak da 14 asır önce bir peygamber gelmiş ve işi bitirmiş. demiş ki " benden sonra başka peygamber gelmeyecek " .. oldu canım .. seni görenler cennetlik , seni göremeyenler , duyamayanlar napacak ? acaba geldi mi diye sormaları , sorgulamaları normal değil mi ? ben onu bunu anlamam arkadaş . ben de 21. yüzyılda peygamber ve kitap gelmesini istiyorum .

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mümkündür, çünkü son cümlenizde de yine bir tanım bulunmakta. Örneğin: var olmak için mekana ihtiyaç duymayan ve evrenden de bağımsız olmayan kısmında evrene bağımlı, yani madde veya enerji olarak ölçülebilir bir tanrıdan bahsederken, aynı tanrının herhangi bir şekilde maddeye bağımlı olmadığını(mekana ihtiyaç duymadığını) söylüyorsunuz. Bu da yine olamayacağı kendi tanımı ile kolayca görülebilen bir tanrı figürü.

Yaptığım tanım; maddenin, evrenin varoluş sebebi olan bir Tanrı tasavvurudan ortaya çıkar. Bu yüzden Tanrı evrenden ayrı düşünülemez. Varolan her şey Tanrı'nın bir parçasıdır. Her şey Tanrı'dır, Tanrı evrenden bağımsız değildir, ayrı düşünelemez.

Mekana ihtiyacı yoktur, çünkü Tanrı kişileştirilmiş bir figür değildir. Arşta, şurda burda değildir...

Peki bu tanrıda kıskançlık, intikam duygusu gibi özellikler baştan vardı da sonradan mı arındı yoksa hiç yok muydu? Hiç yoksa bu duygular nereden geldi?

Tanrıyı kişiselleştirmiyorum, ona insani duygular atfetmiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaptığım tanım; maddenin, evrenin varoluş sebebi olan bir Tanrı tasavvurudan ortaya çıkar. Bu yüzden Tanrı evrenden ayrı düşünülemez. Varolan her şey Tanrı'nın bir parçasıdır. Her şey Tanrı'dır, Tanrı evrenden bağımsız değildir, ayrı düşünelemez.

Mekana ihtiyacı yoktur, çünkü Tanrı kişileştirilmiş bir figür değildir. Arşta, şurda burda değildir...

Tanrıyı kişiselleştirmiyorum, ona insani duygular atfetmiyorum.

Bu dediğin tanrı yaratıcı oluyor sanırım.

Hani yaratıp hiç müdahale etmeyen tanrı ya buna tanrı da denmez aslında tetikleyici sanırım onu kasdediyorsun.

Çünkü dinli ya da dinsiz bir tanrı inanışı beklentiyi yaratır.

Sen hiçbir şey beklemiyor gibi yapabilirsin buna inanıyor da olabilirsin ama tanrı düşüncen de beklenti var.

Öyle tanrıyı herşeyin içine koyup onu anlayamayız demen inaçlı söylemidir.

Ben eskiden şunu derdim Tanrı'nın kendisini belli etmesine gerek yok sen kimsin ki sana kendisini belli etsin.

Çiçek böcek işte tanrı derdim.

Ama bunu müsliman kafasıyla diyordum.

Şimdi Tanrı'nın hiçbir yerde olmadığını sadece insanların beyinlerinde olduğunu çok iyi biliyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaptığım tanım; maddenin, evrenin varoluş sebebi olan bir Tanrı tasavvurudan ortaya çıkar. Bu yüzden Tanrı evrenden ayrı düşünülemez. Varolan her şey Tanrı'nın bir parçasıdır. Her şey Tanrı'dır, Tanrı evrenden bağımsız değildir, ayrı düşünelemez.

Mekana ihtiyacı yoktur, çünkü Tanrı kişileştirilmiş bir figür değildir. Arşta, şurda burda değildir...

Tanrıyı kişiselleştirmiyorum, ona insani duygular atfetmiyorum.

Tanımızda tanrının yerin değiştirmeniz erhangi bir şeyi farkettirmiyor.

Evrenin var oluş nedeni olan bir tanrı figürü, evrenin ya da evren tanrının bir parçası ise, bu tanrı ölçülebilirdir. Diğer taraftan bu tanrı mekana ihtiyaç duymuyor fakat mekan tanrının bir parçası ise, tanrınız bir parçası olan mekana ihtiyaç duymuyor demektir. Bu tanrının ihtiyaç duymadığı bir parçaya sahip olan bir varlık olduğunu belirtiyorsunuz. Tanrı tanımları genellikle gereksiz, saçma, anlamsızdan arınmıştır. Bu yüzden ihtiyaç duymadığı bir parçaya sahip olan bir tanrı, eğer sizin tanımınızda tanrı saçmalığı da barındırır bulunmuyorsa, yoktur. Diğer taraftan, tanrı eğer ihtiyaç duymadığı parçalardan oluşmuyorsa, bu durumda bu tanrı her neye sahipse, ona ihtiyaç duyuyor demektir ki, bu da gene tanrının genel tanımlarındaki muhtaç değildir ile çelişir, ki eğer söz konusu tanrı da yine bu tanımlara uygunsa, yoktur.

Bu arada mekanın bu tanrınnın ne kadarını oluşturduğunu bilemiyoruz. Tamamını oluşturmaktaysa, bu tanrın tamamen ihtiyaç duymadığı bir mekandan ibaret olmuştur ki, saçmalık barındırmaması söz konusu ise, gene yoktur.

Diğer taraftan bizler bir maddeyi bir başka maddeye dönüştürebiliyoruz. Bu durumda, bizler bu tanrının şeklini değiştirebiliyoruz. Bu nasıl bir tanrıdır ki, bir kısmı, bir başka kısmını iradesi dışında modifiye edebilmektedir?

Bu tanrı bir bilince sahip midir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dinlerin tanrılarını ele alırken dini öne sürümler üzerinden fikir yürütürüz. Örneğin islamın tanrısı olan allah ne yapmış diye iddia ediliyor? Kuran ve peygamber göndermiş deniliyor. Bu gönderdi dedikleri peygamber yaşıyor olsaydı bakardık ne menem bir adam diye. Bu olmuyor ama allah gönderdi dedikleri bir kitap elimizde bulunuyor. Bu somut bir veridir. Bilimsel yöntemlerle incelenir ve allah iddiası hakkında bilimsel bir yanıt verilir.

İşte ne bileyim zeus hakkında mitolojiye bakılarak bir şey söylenir.

Fakat dinlerden soyut saf anlamda tanrı kavramı için ancak felsefi yöntemler geçerlidir. Bu konuda başvuracağımız yer felsefe. Yani öyle bir tanrı ki kimseye tek bir bilgi göndermemiş. Hiç bir iletişim kurmamış. Bir laborantın bir damla suyu mikroskop altında incelemesi gibi evreni gözetliyor. En küçük müdahalede bulunmuyor. İşte felsefenin konusu tam olarak bu tanrıdır. Bu iş tam felsefeye göre.

Bu tanrı ise tabii ki olanaksız. Tanrı olanaksız olduğu için yoktur.

Örnek veriyorum: Evrenin dışında başka evrenler olup olmadığı da felsefi bir sorudur. Çünkü bu konuda bir bilimsel veri olması olanaksız. Bu haliyle ihale felsefede kalır. Felsefe de bu işin altından kalkar. Bu sorunun yanıtı, başka evrenlerin olmamasının olanaksız olduğudur. Başka bir evrenden en küçük bir haber alamadığımız halde, felsefenin bu çıkarımı kesindir. Başka evren olmaması olanaksızdır.

Fakat daha çetrefil sorunlar var. Örneğin evrenimizde yaşam gezegenimizden başka bir yerde daha var mı? Bu soruya felsefe olasılıklı bir yanıt verir. Bu konuda kesin yanıt vermek olanaksızdır. Felsefe burada bilime pas atar. Ne yap et, sonda gönder, radyo sinyali gönder, sinyal dinle, araştır, yaşam varsa bul, bu senin görevin, bulma olasılığın da yüzde şu kadar der.

Ama felsefe hiç bir zaman bilime tanrı olabilir, araştır, bulma olasılığın şu kadar demez. Çünkü tanrının olma ihtimali sıfırdır. Tabii ki ciddi, tutarlı, evrensel felsefeden bahsediyoruz. Bu anlamda felsefenin veremeyeceği bir yanıt yoktur. En zor sorular:

Zaman nedir? Bu son derece zor bir sorudur. Dünyada sorulabilecek en kazık soru budur. Bundan daha zor bir soru soramazsınız.

Gerçek nedir? Bu da en kazık sorulardan. Bu sorular son derece kazıktır. İnsaflıyım diyen bu soruları sormaz sınavda.

Uzayın genişliği ne kadardır? Bu da kazık soru. Çok kazık.

Peki felsefe bu sorulara çalışmadığım yerlerden sordun mu der?

Hayır. Felsefenin görevi bu sorulara yanıt bulmaktır. Felsefe hiç bir soruyu yanıtsız bırakmaz, bırakamaz. Çünkü bu durumda dükkanı kapatıp gitmesi lazım. Kendini de köprüden atması lazım. Bu sorulara verilecek yalın bir yanıt yoktur. Bu soruların yanıtları çok uzun, anlaşılması zor ve karmaşıktır. Bu yanıtlar yeni sorular doğurur. Yanıt verildikçe yeni sorular katlanarak artar. Bu döngü, tam bir yanıtın hiç verilemeyişine neden olur.

Aslında şu kalem şu masanın üzerinde neden duruyor sorusu da aynıdır. Eğer sormaya devam edersek bu soru da çok kazık bir soruya dönüşür. O yüzden hiç farketmez. Aslında kazık soru ve balık soru diye bir şey yok. Sadece kolay sorular önde, zor sorular arkadadır. Bir sınav düşünün. Hoca sözlü sınav yapıyor. İlk sorusu "gündüz açık havada gökyüzü ne renktir?" Çok kolay, mavidir. "Peki niye mavidir?" Kolay. Oksijen mavi tayfta saçınım yaptığı için. "Niye oksijen mavi saçınım yapar?" Ya hoca, uzattın ama... Sözlü sınav giderek kazıklaşır.

Bunun bir sonu da yoktur. Bunun sonunun olmayışı aslında bir yanıttır. Hiç bir şeyin bir sonu bulunmamaktadır. Son diye bir şey olmadığı için başlangıç diye bir şey de yoktur. Tüm yanıtların özeti budur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaratıcının kendini göstermesine gerek yok.

Ne dediğini çok iyi anladım. Fakat söze bu cümleyle girmen bazı önyargıları tetikliyor. Yoksa söylediklerin gayet akılcı ve mantıklı.

Ancak şöyle bir sezinlemem oldu: Kafana hep şu soru takılıyor değil mi: "Neden böyle bir evrende yaşıyoruz?"

Sanki evren böyle olmamalıydı, daha farklı bir evren olmalıydı gibi geliyor değil mi? Bana tüm hayatım boyunca öyle geldi. Hep acaba yanlış giden ne diye kendime sordum. Hiç kimseye soramadım. Bu soruyu ancak kendime sorabiliyorum. Bir şey yanlış gitmiş olmalı. Ama ne?

Ünlü Murphy'ye bakarsan her şey yanlış gidiyor, bir şeyler değil. Doğru giden hiç bir şey yok. Ona göre yanlış gitmesi konusunda en küçük olasılık bulunan bir şey mutlaka yanlış gidecektir. Bunu Murphy gibi bir yasa olarak ele alacak kadar karamsar değilim. Önemli bir iş yaparken binbir aksilikle boğuşmak zorunda kalmak yaşadığımız bir şey ama bu kadar da kötü olmamalı!

Doğru, işlerin daha iyi gitmesi gerekirdi. İşler iyi gitmiyor. En azından gezegenimizde işler son derece ters gidiyor. Hiç bir şey olması gerektiği gibi değil.

Ancak ben şunu öğrendim: Her şey ancak olabileceği şekilde oluyor. Nasıl olabilecekse öyle oluyor. Başka türlü olma şansı zaten yok. Bu biraz üzücü ve hayal kırıklığı yaratan bir durum. Olabileceğin en iyisi bu kadarsa durum berbat dedirtebilir insana.

Ancak şunu unutmamalıyız: Başlangıç diye bir şey olmadığı gibi son diye bir şey de yoktur. Bizler sonsuz bir filmin tek bir karesinde oynayan figürleriz. Hayatlarımız aslında kesik kesik bazı fotoğraf karelerinden ibaret. Sorarım sana: Geçmiş anılarını bir düşün. Hangisini belleğinden bir video gibi izleyebiliyorsun? Hiç birini değil mi. Bazı fotoğraf kareleri hafızandan bilincine yansıyor.

Bu yüzden fotoğraflar ölümsüzdür. Onu belleğinde ölene kadar saklayabilirsin. Ama videolar hafızandan silinir gider.

Zamanın sonsuz oluşu yutan bir girdap hissi uyandırmasın. Sadece zaman değil, her şey sonsuz. Sonlu olan hiç bir şey yok.

Paralel evrenler kuramının yaratıcısı Everett bilmiyordu ama kuramından en çok etkilenen kızıydı. Dünyada kimse bu kuramdan kızı kadar etkilenmemişti. Everett ise bunun farkında değildi ve olmadı. Hatta kızını küçümsüyordu.

Fakat Everett öldüğünde kızı babasının acısına fazla süre dayanamadı. O da ardından intihar etti. Bıraktığı notta şöyle yazıyordu: "Babamla paralel bir evrende buluşmaya gidiyorum."

Link to post
Sitelerde Paylaş

Farzedelim olası bir yaratıcı, bütün işini gücünü bırakıp, biz nankör kullarına kendini gösterdi. Ne değişecek ?

Hiç bir şey. Yine benim gibi bir bölümü haklı olarak, bu adaletsiz ve vahşet dolu bir düzeni oluşturduğu için, onu eleştirecek. Muhtemelen kendisi de bizi kırmayıp göründüğüne bin pişman olacak. Bence böylesi daha iyi; o memnun, dindarlar memnun. Dinsizleri düşünen kim ?

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Elestte Rabbim Hz.Adem'i ve onun zürriyetinden bütün insanları yarattığında,bu arada insanlar henüz bedene girmemişken Allah sordu "Ben sizin Rabbiniz değil miyim".İnsanların bir kısmı Evet sen bizim Rabbimizsin dedi,kimisi hayır dedi,kimisi ise şüphede kaldı.Detaylı bilgi için Araf suresi 172 'ye bakınız,ayetin sonunda bizim bundan haberimiz yok demeyesiniz diye bunu bildirdiğini söylüyor Allah,peki neyi inkar etmeyelim,hangi sözümüzü yalanlamayalım diye Allah bunu söylüyor,elest denilen yerde hepimizin verdiği bir söz var,evet diyenler zaten doğruyu yaptı ama şüphede kalan ve hayır diyenler Rabbim bizi hemen cezalandırma,Sen kendini bize tanıtmadın,ondan bilemedik, bize süre ver,uyarıcılar ve kitaplar gönder de senin yoluna uyalım diye Allah'tan bir fırsat istediler,Rablerine bu uyarıcılar geldiğinde uyacaklarına dair söz verdiler,merhametlilerin en merhametlisi Rabbimiz bu sözü insanlardan aldı,lakin birçok kavim,birçok insan topluluğu sözünden döndü,Rablerini tanımak istemedi ve o kadar büyük bir rahmet kapısı varken helak olmayı tercih etti,azaba uğradıktan sonra Firavun gibi tövbe etti amma azabı gördükten sonra yapılan tövbe neye yarar,konumuza dönecek olursak evet diyenler bu dünyaya yine iman etmiş olarak Müslüman ruhunda geldi,onlar cennet ehli, muhtemelen diyeceksiniz ki madem herkesin nereye gideceği belli niye gönderildik,hem kazanın gerçekleşmesi,gelecekteki sonuçlara nasıl ulaştığımızı Rabbimizin bize göstermesi için,hem de müslüman ruhunda olanlar,yani elestte evet diyenler bu dünyada cennetin üst kademeleri için yarışsınlar,Rabbimizi tanımak ve hiçlik makamına ulaşmak için uğraşsınlar,elestte Rablerini tanıyamayanlar ise eğer hal ve hareketlerini düzeltir ve çabalarsa inşallah cennet ehli olsunlar diye Rahman olan Allah tarafından dünyaya gönderilmiştir,insan denen varlık Allah'ın bu dünyadaki halifesidir,onu birçok yarattığından üstün kılmış,çok değer vermiş,meleklere secde ettirmiştir,günah ve sevapları melekler tarafından kaydedilir,bütün peygamberler şu hakikati bildirmek üzere gelmiştir: "La ilahe illallah" Kuran'da birçok ayette geçer: Allah kullarına karşı zulmedici değildir,insan kendi kendine zulmeder,Allah adildir,o kötülere yaptıklarının tastamam karşılığını verir,yapılan zerre kötülük ve zerre iyilik karşılıksız kalmaz,fakat o aynı zamanda lütufkardır,cömerttir sevdiği kullara,dilediğine yaptıklarına karşılık çok daha fazlasını da verir,kudsi bir hadise göre Allah şöyle der "Gizli bir hazine idim,bilinmek istedim", biz bu dünyaya boş bir amaçla,eğlence olsun diye gönderilmedik,Allah'a kul olmaya,Sevgiliyi tanımaya,O'nu birlemeye,aşkı bulmaya ve yaşamaya,sevmeye ve sevdirmeye geldik,Allah der ki ben cennet ve cehennemi yaratmasaydım sevilmeye,övülmeye layık değil miydim ama Rabbimiz öyle lütufkar ki insanın zayıf olduğunu bildiğinden cennet ve cehennemi de işimizi kolaylaştırmak için bize bildirdi,dilese hiç söylemezdi,hüküm O'nun,ilim O'nun,her şey O'nun,hepimiz O'na aidiz ah bir idrak edebilsek bize ait bi şeyin olmadığını,bize verilenlerin emanet olduğunu.Hiç olduğumuzu bi öğrenebilsek,ben yok O var yalnız O,birçok ayette geçer: "Bilenle bilmeyen bir olur mu", Allah kendini gösterse iş çoktan bitirilmiş olur,o zaman O'nu zahiren görmediği halde azabından korkan,O'nu seven ve ibadet eden,iyilikta yarışan ile kendine ve başkalarına zulmeden arasında ne fark kalır,o zaman herkes iman eder,ayrıca Allah kendini göstermektedir yarattıkları zaten yaradanın varlığına delildir, Kuran çok büyük bi delildir, üstelik Allah'ı kalp gözüyle görmek mümkündür,bu da her babayiğidin harcı değildir, Hz. Ali der ki ben görmediğim bir Allah'a iman etmem,cehenneme gitmek çok zor,cennete gitmek kolay olan,bizi hep korkuturlar cehennem ile,azap ile,Allah'ı sevdirmekten acizdir birçoğu,Allah'ın 2 sıfatı azap ile ilgilidir biri Kahhar,biri Celal,diğer bilinen isimleri hep merhametle,sevgiyle,cömertlik vb. ile doludur,lütfen idrak edelim,ben az olan ilmimle,marifet gözünden anlatmaya çalıştım bildiklerimi,inşallah düzgün bir şekilde cevaplar alırım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Elestte Rabbim Hz.Adem'i ve onun zürriyetinden bütün insanları yarattığında,bu arada insanlar henüz bedene girmemişken Allah sordu "Ben sizin Rabbiniz değil miyim".İnsanların bir kısmı Evet sen bizim Rabbimizsin dedi,kimisi hayır dedi,kimisi ise şüphede kaldı.Detaylı bilgi için Araf suresi 172 'ye bakınız,ayetin sonunda bizim bundan haberimiz yok demeyesiniz diye bunu bildirdiğini söylüyor Allah,

Peki, ben neden bu masalı hatırlamıyorum ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Elestte Rabbim Hz.Adem'i ve onun zürriyetinden bütün insanları yarattığında,bu arada insanlar henüz bedene girmemişken Allah sordu "Ben sizin Rabbiniz değil miyim".İnsanların bir kısmı Evet sen bizim Rabbimizsin dedi,kimisi hayır dedi,kimisi ise şüphede kaldı.Detaylı bilgi için Araf suresi 172 'ye bakınız,ayetin sonunda bizim bundan haberimiz yok demeyesiniz diye bunu bildirdiğini söylüyor Allah,peki neyi inkar etmeyelim,hangi sözümüzü yalanlamayalım diye Allah bunu söylüyor,elest denilen yerde hepimizin verdiği bir söz var,evet diyenler zaten doğruyu yaptı ama şüphede kalan ve hayır diyenler Rabbim bizi hemen cezalandırma,Sen kendini bize tanıtmadın,ondan bilemedik, bize süre ver,uyarıcılar ve kitaplar gönder de senin yoluna uyalım diye Allah'tan bir fırsat istediler,Rablerine bu uyarıcılar geldiğinde uyacaklarına dair söz verdiler,merhametlilerin en merhametlisi Rabbimiz bu sözü insanlardan aldı,lakin birçok kavim,birçok insan topluluğu sözünden döndü,Rablerini tanımak istemedi ve o kadar büyük bir rahmet kapısı varken helak olmayı tercih etti,azaba uğradıktan sonra Firavun gibi tövbe etti amma azabı gördükten sonra yapılan tövbe neye yarar,konumuza dönecek olursak evet diyenler bu dünyaya yine iman etmiş olarak Müslüman ruhunda geldi,onlar cennet ehli, muhtemelen diyeceksiniz ki madem herkesin nereye gideceği belli niye gönderildik,hem kazanın gerçekleşmesi,gelecekteki sonuçlara nasıl ulaştığımızı Rabbimizin bize göstermesi için,hem de müslüman ruhunda olanlar,yani elestte evet diyenler bu dünyada cennetin üst kademeleri için yarışsınlar,Rabbimizi tanımak ve hiçlik makamına ulaşmak için uğraşsınlar,elestte Rablerini tanıyamayanlar ise eğer hal ve hareketlerini düzeltir ve çabalarsa inşallah cennet ehli olsunlar diye Rahman olan Allah tarafından dünyaya gönderilmiştir,insan denen varlık Allah'ın bu dünyadaki halifesidir,onu birçok yarattığından üstün kılmış,çok değer vermiş,meleklere secde ettirmiştir,günah ve sevapları melekler tarafından kaydedilir,bütün peygamberler şu hakikati bildirmek üzere gelmiştir: "La ilahe illallah" Kuran'da birçok ayette geçer: Allah kullarına karşı zulmedici değildir,insan kendi kendine zulmeder,Allah adildir,o kötülere yaptıklarının tastamam karşılığını verir,yapılan zerre kötülük ve zerre iyilik karşılıksız kalmaz,fakat o aynı zamanda lütufkardır,cömerttir sevdiği kullara,dilediğine yaptıklarına karşılık çok daha fazlasını da verir,kudsi bir hadise göre Allah şöyle der "Gizli bir hazine idim,bilinmek istedim", biz bu dünyaya boş bir amaçla,eğlence olsun diye gönderilmedik,Allah'a kul olmaya,Sevgiliyi tanımaya,O'nu birlemeye,aşkı bulmaya ve yaşamaya,sevmeye ve sevdirmeye geldik,Allah der ki ben cennet ve cehennemi yaratmasaydım sevilmeye,övülmeye layık değil miydim ama Rabbimiz öyle lütufkar ki insanın zayıf olduğunu bildiğinden cennet ve cehennemi de işimizi kolaylaştırmak için bize bildirdi,dilese hiç söylemezdi,hüküm O'nun,ilim O'nun,her şey O'nun,hepimiz O'na aidiz ah bir idrak edebilsek bize ait bi şeyin olmadığını,bize verilenlerin emanet olduğunu.Hiç olduğumuzu bi öğrenebilsek,ben yok O var yalnız O,birçok ayette geçer: "Bilenle bilmeyen bir olur mu", Allah kendini gösterse iş çoktan bitirilmiş olur,o zaman O'nu zahiren görmediği halde azabından korkan,O'nu seven ve ibadet eden,iyilikta yarışan ile kendine ve başkalarına zulmeden arasında ne fark kalır,o zaman herkes iman eder,ayrıca Allah kendini göstermektedir yarattıkları zaten yaradanın varlığına delildir, Kuran çok büyük bi delildir, üstelik Allah'ı kalp gözüyle görmek mümkündür,bu da her babayiğidin harcı değildir, Hz. Ali der ki ben görmediğim bir Allah'a iman etmem,cehenneme gitmek çok zor,cennete gitmek kolay olan,bizi hep korkuturlar cehennem ile,azap ile,Allah'ı sevdirmekten acizdir birçoğu,Allah'ın 2 sıfatı azap ile ilgilidir biri Kahhar,biri Celal,diğer bilinen isimleri hep merhametle,sevgiyle,cömertlik vb. ile doludur,lütfen idrak edelim,ben az olan ilmimle,marifet gözünden anlatmaya çalıştım bildiklerimi,inşallah düzgün bir şekilde cevaplar alırım.

Senin şu anda bu masallara inanman gayet normal, 2000 yıl önce eski yunanda doğmuş olsaydın Zeus masalını da gerçek sanacaktın. Aklını kullanamayanlar masalların masal olduğunu farkedemezler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Araf suresi 172 'ye bakınız

Bilader oraya önce bir senin gözünü dört açıp bakman gerekiyor. Orada bu senin anlattığın masallar yazmıyor. Bu masalları nereden, nerenizden uyduruyorsunuz artık söylemeyeyim. Allahınızın söylemediği şeyleri söylemekle allahınıza iftira attığınızın farkında bile değilsiniz. Aklınız sıra onun geri kafasıyla söylediği saçma sapan sözleri süsleyip püsleyip bilmeyenlere yutturma çabasındasınız. Kuran'ınızda hiç senin bu anlattığın masallar yazmaz.

Bir kere insanlar bedene girmeden filan yazmıyor orada. Bak ne yazıyor ben sana söyleyim:

"ve iz ehaze" aldığı zaman "min beni ademe" Adem oğullarının "min zuhurihim" bellerinden "zurriyyetehum" zürriyetlerini soylarını.

Allah ademin oğullarının! bellerinden!! zürriyetlerini!!! çıkarmış, alooo! Kuranınızda böyle saçma sapan akla zarar bir zırva yazıyor. Hiç öyle bedenlenmeden ruhlarını topladı filan yazmıyor. Bu sizin bu ilkel saçma dini süsleyip püsleyen din tüccarı allah satıcıları din şaklabanı hocaların imamların uydurması. Kuran'da öyle filan yazmıyor.

Bu saçma sapan ilkel vahşi arap uydurması dini süsleyip püsleyip eşeği boyayıp anam diye satmak gibi insanlara kakalamaktan ne zaman vaz geçeceksiniz? Hiç bir zaman değil mi... Yağlı kuyruk buldunuz, yapıştınız. Dünyada mal sürüsü gütmenin bundan daha kolay bir yöntemi bulunamadığı için allahı kullanıp duruyorsunuz. Eşşek bile bu kadar kullanılmadı.

İnsanlığın sırtından bir türlü düşmeyen kan emici asalak vampirlersiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...