Jump to content

Allah İnsan Mı


Recommended Posts

  • İleti 42
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Ya onu insanlar da yapıyor, peki sonsuz kudrete ve bilgiye sahip olduğunu iddia ettiğiniz Allah'ınızın ne farkı kalıyor bir insandan?

İnsanlar hep daha iyi şartlar ve daha çok boş zaman isterler. Binlerce yıldır daha iyi yaşamak için hayatlarını ortaya koydular. Bu gidişatı değiştirebilecek şey bir insan değildir, din bütün bencil birliklerden daha güçlü bir birlik ve iman yaratır, çünkü dünya ötesini sunar.

Verdiği öğütler de doğru dürüst öğüt olsa bari. İnsanları inanan inanmayan diye ayırıp inanmayanların yokedilmesini, mallarının mülklerinin yağmalanmasını ve inananlar arasında paylaştırılmasını isteyen bir tanrının verdiği öğütün ne değer vardır ki?

Kitap tanrı elinden çıkmadı.
Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanlar hep daha iyi şartlar ve daha çok boş zaman isterler. Binlerce yıldır daha iyi yaşamak için hayatlarını ortaya koydular. Bu gidişatı değiştirebilecek şey bir insan değildir, din bütün bencil birliklerden daha güçlü bir birlik ve iman yaratır, çünkü dünya ötesini sunar.

Asıl bencil olan dindir, onun için değerli olan sadece kendisidir, kendisinden olmayan değerli değildir. Din dünya ötesini falan sunmaz, sadece sunduğunu iddia eder.

Kitap tanrı elinden çıkmadı.

Olmayan tanrının elinden ayağından hiç bir şey çıkmaz zaten, sadece bazı şarlatanlar iktidar, güç ve çıkarları için yazdıkları kuralların etkisini artırmak için hayali bir varlığa atfederler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah neden insan gibidir? Neden yemin eder, kızar, cezalandırır, korkutur, lanetler?

Tanrının elçileri, sponsorları, sözcüleri, tercümanları ve göndermiş olduğu eserleri oraya buraya yazanlar, senin benim gibi insan. Yetmedi, kendisini bir kaç sanslının dışında gören ve duyan da olmamış. İşin içinde bu kadar insan olunca, Tanrı bize benzemesin de kime benzesin ?

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah, kuranda neden insan gibidir? Cevabı gayet net; çünkü kuranın yazarı zaten tanrı filan değil, bildiğin araplar. ama kötü niyetli olan araplar.

Kitap öyle yazıyor diye, kitapta yazanlar tanrıya ait olmaz. o zaman ben de kitap yazarım, "bunları tanrı yazdı" derim.

Kabul edilmiyorsa, bilinki bunun tek sebebi, elimde silah olmamasıdır.

tarihinde Mindsurfer tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

1- Allah korkusu insanı son derece üstün bir ahlak seviyesine ulaştırır.

2-Yeminin Arapça'da Türkçe'de olduğu gibi sadece inandırma fonksiyonu yoktur. Arapça'da yemin aynı zamanda dikkat çekmek için kullanılır. Allah'ın Kuran'da sıkça yemin etmesinin sebebi konuya dikkat çekmek istemesidir. İddia edildiği gibi insanları inandırmak için değil. Zaten Kuran'a göre körü körüne inanmamız beklenmediği için böyle olması saçma olurdu.

Yeminin dikkat çekmek için kullanıldığı mesela Fecr suresinin 5. ayetinden çok rahat bir şekilde anlaşılmaktadır: "akıl sahipleri için bunda bir yemin var"

3-Allah Kuran da küfür ve inkâra karşı lanet eder.Küfür ve inkâr dan uzak durmamız gerektiğini belirtir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah korkusu insanı son derece ahlaksız yapar. Kendi gibi inanmayanları allahtan korkmak bir yana, allaha güvenerek öldürür, yağmalar, tecavüz eder. Saçma sapan konularda, yok aptesim namazım orucum kabul edildi mi gibi üfürükten mevzularda allahtan korkarak riyakarlık, ikiyüzlülük, gösteriş yaparak insanları kandırır, tecavüzlerine, soygunlarına devam eder. Cinayetlerine, yağmalarına, tecavüzlerine allahı kılıf yapar.

Aslında allah korkusunu tecavüzlerine, cinayetlerine, soygun ve yağmalarına karşı çıkmaya yeltenen insanları sindirmek için kullanır.

Yemin konusuna gelince, yemin edip duran aşağılık diye kuran'da yazarken kuran'ın bol yeminli kaleme alınmış olması berbat bir çelişki. Dikkat çekmek de inandırma amaçlı. İşte bu mevzu çok önemli, o yüzden inanamamazlık etmeyin demeye getirmektir. Sonuç değişmiyor. Yalanlarına inandırmak için yemin ediyor.

Kuran'da akıl diye bahsedilen, aklı devreden çıkarmaktır. Kuran bakın putlara sesleniyorsunuz cevap vermiyorlar, istiyorsunuz yerine getirmiyorlar diyerek akla davet ederken, allahın da seslenince cevap vermediğini, isteyince isteği yerine getirmediğini göz ardı ederek akılsızlık yapar ve akılsızlığa davet eder.

Küfür ve inkar dediği yağmacılık ve cinayet emreden bir tanrıyı kabul etmemek. Böyle bir tanrıyı reddetmek küfür ve inkarsa, elbette kafir ve münkir olmak lazım, bu bir insanlık borcudur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

1- Allah korkusu insanı son derece üstün bir ahlak seviyesine ulaştırır.

2-Yeminin Arapça'da Türkçe'de olduğu gibi sadece inandırma fonksiyonu yoktur. Arapça'da yemin aynı zamanda dikkat çekmek için kullanılır. Allah'ın Kuran'da sıkça yemin etmesinin sebebi konuya dikkat çekmek istemesidir. İddia edildiği gibi insanları inandırmak için değil. Zaten Kuran'a göre körü körüne inanmamız beklenmediği için böyle olması saçma olurdu.

Yeminin dikkat çekmek için kullanıldığı mesela Fecr suresinin 5. ayetinden çok rahat bir şekilde anlaşılmaktadır: "akıl sahipleri için bunda bir yemin var"

3-Allah Kuran da küfür ve inkâra karşı lanet eder.Küfür ve inkâr dan uzak durmamız gerektiğini belirtir.

Bir tanrı korkusu insanı tamamen soysuzlaştırır. Bunu defalarca tarihin çeşitli kesimlerinde gördüğümüz gibi, bu olgu psikolojik araştırmalarla da ispatlanmıştır. Millgram deneyi, emir veren bir yüksek otorite olduğunda, insanın en rezil ve en berbat işleri, işkenceleri bile yapabileceğini kanıtlar.

Hayali tanrınızın kuranda dönüp dönüp yemin etmesinin nedeni, yeminin ortadoğu kültürünün önemli bir parçası olmasıdır. Ortadoğuda insanlar yellenir gibi yalan söyler ve yemin ederler. Kuran arabın masal kitabı olduğu için içinde dönüp dönüp yemin edilmesinden daha doğal bir şey yoktur. Bunu zaten şurada görebiliriz:

Bakara 225

Allah, boş yere yemin ettiğiniz için sizi suçlu tutmaz, kalplerinizde, niyet yüzünden kazandığınız günah dolayısıyla sizi suçlu tutar. Allah suçları örter, ceza vermede acele etmez.

Maide 89

Boş yere yemin etmenizden dolayı sorumlu tutmaz sizi Allah, fakat yürekten ve kasten ettiğiniz yeminler yüzünden sorumlu tutar. Yemin kefâreti, âilenize yedirdiğiniz yemeklerin orta derecede olanıyla on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek, yahut da bir kul azat etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. İşte yemininizi bozarsanız budur kefâreti. Koruyun yeminlerinizi. Allah, şükredenlerden olursunuz diye âyetlerini işte böyle açıklar size.

Burada yemin etmeden duramıyorsanız, bari hiç değilse beni şahit tutarak yemin etmeyin, edip de bozarsanız da cezası budur diyor. Araplar nefes alır gibi yemin ettikleri ve yalan söyledikleri için sözde tanrılarının da yemin edip durmasından daha normal bir şey olamaz, çünkü sözde tanrıları da aslında kendileri gibi arap olan bir veya birkaç kişiden başkası değil.

Daha da komiği şudur ki: bu hayali tanrı, ya da gerçek adı ile muhammed ya da bu masalı yaratanlar kuranda dönüp dnüp yemin ederken, bir yandan da yemin edenlere söverler.

Kalem 10:

Yemin edip duran alçağa uyma!

Arap kültürünü bir miktar araştırmanızda fayda var. Araplar, hintliler gibi sürekli yalan söylerler. Elbette bu yalanın kötü amaçlar güttükleri için değil -güdüyor olabilirler tabii- buna alıştıkları için söylerler. Lying in arab culture aramasını yaparsanız bu konuda pek çok makale/yazı da bulursunuz.

Arap kültüründeki durum kurtarma yalancılığı CIA tarafından bile konu edilmiştir. https://www.cia.gov/library/center-for-the-study-of-intelligence/kent-csi/vol8no3/html/v08i3a05p_0001.htm

Küfür ve inkara lanet eden yine hayali tanrınız değil, Muhammed ya da kuranı uyduran insanlardır. Bunlar asla ses çıkartamayacak, asla başkası tarafından duyulmayacak, görülmeyecek bir tanrının var olduğunu söyleyip, onun adına kendilerine inanılmasını ve kendilerinin emirlerinin yerine getirilmesini isteyen şarlatanlardır. Bu tanrı masallarına inanmayanlar, şarlatanların ekmeğine mani oldukları için de dönüp dönüp onlara ve inanmayanlara söverler, ellerine gücü geçirince da onları öldürtürler. İslam tarihi islamı eleştirenlerin öldürtülmesi olayları ile doludur.

tarihinde bir_akil_insan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir tanrı korkusu insanı tamamen soysuzlaştırır. Bunu defalarca tarihin çeşitli kesimlerinde gördüğümüz gibi, bu olgu psikolojik araştırmalarla da ispatlanmıştır. Millgram deneyi, emir veren bir yüksek otorite olduğunda, insanın en rezil ve en berbat işleri, işkenceleri bile yapabileceğini kanıtlar.

Hayali tanrınızın kuranda dönüp dönüp yemin etmesinin nedeni, yeminin ortadoğu kültürünün önemli bir parçası olmasıdır. Ortadoğuda insanlar yellenir gibi yalan söyler ve yemin ederler. Kuran arabın masal kitabı olduğu için içinde dönüp dönüp yemin edilmesinden daha doğal bir şey yoktur. Bunu zaten şurada görebiliriz:

Bakara 225

Allah, boş yere yemin ettiğiniz için sizi suçlu tutmaz, kalplerinizde, niyet yüzünden kazandığınız günah dolayısıyla sizi suçlu tutar. Allah suçları örter, ceza vermede acele etmez.

Maide 89

Boş yere yemin etmenizden dolayı sorumlu tutmaz sizi Allah, fakat yürekten ve kasten ettiğiniz yeminler yüzünden sorumlu tutar. Yemin kefâreti, âilenize yedirdiğiniz yemeklerin orta derecede olanıyla on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek, yahut da bir kul azat etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. İşte yemininizi bozarsanız budur kefâreti. Koruyun yeminlerinizi. Allah, şükredenlerden olursunuz diye âyetlerini işte böyle açıklar size.

Burada yemin etmeden duramıyorsanız, bari hiç değilse beni şahit tutarak yemin etmeyin, edip de bozarsanız da cezası budur diyor. Araplar nefes alır gibi yemin ettikleri ve yalan söyledikleri için sözde tanrılarının da yemin edip durmasından daha normal bir şey olamaz, çünkü sözde tanrıları da aslında kendileri gibi arap olan bir veya birkaç kişiden başkası değil.

Daha da komiği şudur ki: bu hayali tanrı, ya da gerçek adı ile muhammed ya da bu masalı yaratanlar kuranda dönüp dnüp yemin ederken, bir yandan da yemin edenlere söverler.

Kalem 10:

Yemin edip duran alçağa uyma!

Arap kültürünü bir miktar araştırmanızda fayda var. Araplar, hintliler gibi sürekli yalan söylerler. Elbette bu yalanın kötü amaçlar güttükleri için değil -güdüyor olabilirler tabii- buna alıştıkları için söylerler. Lying in arab culture aramasını yaparsanız bu konuda pek çok makale/yazı da bulursunuz.

Arap kültüründeki durum kurtarma yalancılığı CIA tarafından bile konu edilmiştir. https://www.cia.gov/library/center-for-the-study-of-intelligence/kent-csi/vol8no3/html/v08i3a05p_0001.htm

Küfür ve inkara lanet eden yine hayali tanrınız değil, Muhammed ya da kuranı uyduran insanlardır. Bunlar asla ses çıkartamayacak, asla başkası tarafından duyulmayacak, görülmeyecek bir tanrının var olduğunu söyleyip, onun adına kendilerine inanılmasını ve kendilerinin emirlerinin yerine getirilmesini isteyen şarlatanlardır. Bu tanrı masallarına inanmayanlar, şarlatanların ekmeğine mani oldukları için de dönüp dönüp onlara ve inanmayanlara söverler, ellerine gücü geçirince da onları öldürtürler. İslam tarihi islamı eleştirenlerin öldürtülmesi olayları ile doludur.

Şimdi ben Allah korkusundan ne kastettiğimi açıklayayım :

Allah korkusu; bir insanın karanlıktan, açlıktan veya düşmandan korkması gerektiği gibi bir korku çeşidi değildir. Bir İnsan, isyanı nedeniyle Allahın rahmet, mağfiret, rıza, sevgi ve nimetlerinden mahrum olmaktan; o büyük ilaha hesap vermekten, dünya ve ahirette azabına uğramaktan korkar ve korkmalıdır.

İkinci iftirana gelirsek Allah'ın (c.c.) inandırmak için bir şahit getirmeye, sözünün doğruluğunu ispatlamak için bir başka varlığa ihtiyacı yoktur. O'nun bu yemininden kasıt, yemin ettiği varlıkla ilgili olarak insanların yanlış düşüncelerini düzeltmek ve insanların dikkatini çekmeyi sağlamaktır İnsanların o sız hakkında düşünmesini ve ders çıkarmasını sağlamaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şimdi ben Allah korkusundan ne kastettiğimi açıklayayım :

Allah korkusu; bir insanın karanlıktan, açlıktan veya düşmandan korkması gerektiği gibi bir korku çeşidi değildir. Bir İnsan, isyanı nedeniyle Allahın rahmet, mağfiret, rıza, sevgi ve nimetlerinden mahrum olmaktan; o büyük ilaha hesap vermekten, dünya ve ahirette azabına uğramaktan korkar ve korkmalıdır.

İkinci iftirana gelirsek Allah'ın (c.c.) inandırmak için bir şahit getirmeye, sözünün doğruluğunu ispatlamak için bir başka varlığa ihtiyacı yoktur. O'nun bu yemininden kasıt, yemin ettiği varlıkla ilgili olarak insanların yanlış düşüncelerini düzeltmek ve insanların dikkatini çekmeyi sağlamaktır İnsanların o sız hakkında düşünmesini ve ders çıkarmasını sağlamaktır.

Allah korkusu: insanın yaptıklarını birinin izlediği ve bunlardan dolayı ona hesap vermesi korkusudur. Bu korku, tam olarak da aynı nedenden vahşet doğurmaktadır. Çünkü hayali tanrınız -yani Muhammed- sürekli olarak cihadı, vahşeti, öldürmeyi emretmiş, yasaklardan bahsetmiş durmuş. İnandığı tanrı bunları yapmazsan seni yakarım diyorsa, insan elbette suyunu çıkartana kadar yapacaktır, çünkü kendisi vahşetle korkutulmaktadır ve sorumluluğu zaten asılnda var olmayan bir karaktere atmıştır.

Muhammed kadınlara evinizde oturun diyor; müslüman, evinde oturmadı diye kadının kulağını, burnunu, dudaklarını kesiyor, üstüne asit atıyor ve evine gönderiyor. Muhammed bana inanmayanları öldürün diyor, müslüman öldürmekle yetinmiyor, açıyor iç organlarını yiyor. Muhammed kabile basıp erkekleri öldürüp, çoluğu çocuğu esir ediyor, ırzlarına geçiyor, müslümanlar aynısını daha beter işkencelerle tekrarlıyor, suriyede geçtiği köylerde, ardında direklere bağlanıp işkencelerle öldürülmüş hıristiyanlar bırakıyor.

İkinci sözde iftirama gelirken keşke kuranınızı okusaydınız, çünkü hayali tanrınız -aslında Muhammed- sürekli olarak birilerini şahit tutar. Bu şahitlik illa birilerini getirmek şeklinde olmaz, Muhammed bazen kendisi üzerine, bazen ağaca, taşa, ve hatta allahının üzerine -ki aslında allahı, kendi üzerine- yemin eder. Bu, zaten uyduruk kitabınızın insan ürünü olduğunu ortaya koyar. Yemin edip durmasının nedeni, hayali tanrısının herhangi bir mucizesi veya yaptırımı olmamasıdır. Hayali tanrısı Muhammede ne bir mucize vermiştir, ne birilerini herkesin önünde cezalandırmıştır. Bu yüzden insanları korkutabilmesi için sürekli güçlü yeminler etmesi ve korku hikayeleri anlatması gerekir.

Bakın iftira demişsiniz, adınız da sorgulayan müslüman, ama verdiğim linke bakmamış, verdiğim deneyi araştırmamışsınız. Siz sorgulayıcı falan değilsiniz, doğrudan inandığınız masalları satmaya gelmişsiniz. Millgram deneyini özellikle öğrenmenizde fayda var. Bu deney, bir üst otorite kendisine emir verdiği zaman, sıradan bir insanın, hiç sebep yokken bir başkasını rahatlıkla öldürebileceğini veya işkence edebileceğini defalarca ortaya koymuştur. Sizin hayali tanrınız size birilerini öldür, bunun karşılığında seni ödüllendireceğim ya da en azından seni yakmayacağım diyorsa, siz buna inanmışsanız en aşağılık işkenceleri yapar, tanrınız adına en rezil yalanları söyler, en berbat suçları işler ve bundan da gocunmazsınız. Dinler binlerce yıldır insanlara tam olarak bunu yaptırmaktadır.

tarihinde bir_akil_insan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah korkusu: insanın yaptıklarını birinin izlediği ve bunlardan dolayı ona hesap vermesi korkusudur. Bu korku, tam olarak da aynı nedenden vahşet doğurmaktadır. Çünkü hayali tanrınız -yani Muhammed- sürekli olarak cihadı, vahşeti, öldürmeyi emretmiş, yasaklardan bahsetmiş durmuş. İnandığı tanrı bunları yapmazsan seni yakarım diyorsa, insan elbette suyunu çıkartana kadar yapacaktır, çünkü kendisi vahşetle korkutulmaktadır ve sorumluluğu zaten asılnda var olmayan bir karaktere atmıştır.

Muhammed kadınlara evinizde oturun diyor; müslüman, evinde oturmadı diye kadının kulağını, burnunu, dudaklarını kesiyor, üstüne asit atıyor ve evine gönderiyor. Muhammed bana inanmayanları öldürün diyor, müslüman öldürmekle yetinmiyor, açıyor iç organlarını yiyor. Muhammed kabile basıp erkekleri öldürüp, çoluğu çocuğu esir ediyor, ırzlarına geçiyor, müslümanlar aynısını daha beter işkencelerle tekrarlıyor, suriyede geçtiği köylerde, ardında direklere bağlanıp işkencelerle öldürülmüş hıristiyanlar bırakıyor.

İkinci sözde iftirama gelirken keşke kuranınızı okusaydınız, çünkü hayali tanrınız -aslında Muhammed- sürekli olarak birilerini şahit tutar. Bu şahitlik illa birilerini getirmek şeklinde olmaz, Muhammed bazen kendisi üzerine, bazen ağaca, taşa, ve hatta allahının üzerine -ki aslında allahı, kendi üzerine- yemin eder. Bu, zaten uyduruk kitabınızın insan ürünü olduğunu ortaya koyar. Yemin edip durmasının nedeni, hayali tanrısının herhangi bir mucizesi veya yaptırımı olmamasıdır. Hayali tanrısı Muhammede ne bir mucize vermiştir, ne birilerini herkesin önünde cezalandırmıştır. Bu yüzden insanları korkutabilmesi için sürekli güçlü yeminler etmesi ve korku hikayeleri anlatması gerekir.

Bakın iftira demişsiniz, adınız da sorgulayan müslüman, ama verdiğim linke bakmamış, verdiğim deneyi araştırmamışsınız. Siz sorgulayıcı falan değilsiniz, doğrudan inandığınız masalları satmaya gelmişsiniz. Millgram deneyini özellikle öğrenmenizde fayda var. Bu deney, bir üst otorite kendisine emir verdiği zaman, sıradan bir insanın, hiç sebep yokken bir başkasını rahatlıkla öldürebileceğini veya işkence edebileceğini defalarca ortaya koymuştur. Sizin hayali tanrınız size birilerini öldür, bunun karşılığında seni ödüllendireceğim ya da en azından seni yakmayacağım diyorsa, siz buna inanmışsanız en aşağılık işkenceleri yapar, tanrınız adına en rezil yalanları söyler, en berbat suçları işler ve bundan da gocunmazsınız. Dinler binlerce yıldır insanlara tam olarak bunu yaptırmaktadır.

Öncelikle sen ayetleri bağlamından kopararak okursan tabii ki çok yanlış hükümlere varırsın.Ben uzun zamandır bu forumdayım ve islamın terör dini olduğuna dair delil gösterilen tüm ayetler asıl bağlamından ve anlamından kesilmiş ve yanlış yorumlanmıştır. Her neyse sana bir ayet göstereceğim ;

Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez. (Bakara 190 Meali)

Bak bir savaşta bile aşırıya gidilmeyeceğini söylüyor senin merhametsiz dediğin Allah.

O yüzden savaş ayetleri hakkında tartışmak istiyorsan bu çok detaylı bir konudur.

İkinci konuya gelirsek ;

Ahzab Sûresinin 33. âyetinde bütün kadınlara değil, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) eşlerine hitap edilmektedir; Yoksa hanımların dışarı çıkmasın da sakınca yoktur ama çıktıkların da başlarını ve avret yerlerini kapamalıdırlar.Senin bahsettiğin o kişiler Allah tarafından lanetlenmiş kişilerdir.Allah böyle birşeyi asla kabul etmez.Suçsuz yere bir kişiyi öldürmek tüm insanlığı öldürmek gibidir...

Üçüncüsü ;Kurânda Cenab-ı Allahın incire ve zeytine yemin etmesinin hikmeti ise, Cenab-ı Allahın bütün dikkatleri incir ve zeytin üzerine çekmeyi murad edişi, incirin ve zeytinin bir tefekkür abidesi olarak yaratılıyor oluşu, keza incirin ve zeytinin insanlık için bir çok faydayı barındırıyor oluşu olabilir. Ne var ki Kurânda sadece incir ve zeytin değil; başka meyvelerin ve hayvan cinslerinin de adları geçiyor. Diğer yandan, bütün meyvelerin insanlık için birden fazla hikmeti ve faydası elbette vardır. Öyleyse, diğer bütün meyveleri temsilen incir ve zeytin birer örnek olarak seçilmiş ve insanlığın ortak aklı tüm meyveler üzerine çekilmiş olduğu düşünülebilir.

Esas olan bütün meyveleri Allahın yarattığını düşünmek, zikri, fikri ve şükrü asla ihmal etmemektir. Allahın Kurânda adıyla bahsettiği meyveleri birer tefekkür vesilesi yaparak, bütün meyvelerdeki harika rahmet lütuflarını görüp okumak ve Allahın şefkatinin büyüklüğünü, merhametini ve iltifatını teslim etmektir. Ona olan kulluğumuzu unutmamaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öncelikle sen ayetleri bağlamından kopararak okursan tabii ki çok yanlış hükümlere varırsın.Ben uzun zamandır bu forumdayım ve islamın terör dini olduğuna dair delil gösterilen tüm ayetler asıl bağlamından ve anlamından kesilmiş ve yanlış yorumlanmıştır. Her neyse sana bir ayet göstereceğim ;

Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez. (Bakara 190 Meali)

Bak bir savaşta bile aşırıya gidilmeyeceğini söylüyor senin merhametsiz dediğin Allah.

O yüzden savaş ayetleri hakkında tartışmak istiyorsan bu çok detaylı bir konudur.

İkinci konuya gelirsek ;

Ahzab Sûresinin 33. âyetinde bütün kadınlara değil, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) eşlerine hitap edilmektedir; Yoksa hanımların dışarı çıkmasın da sakınca yoktur ama çıktıkların da başlarını ve avret yerlerini kapamalıdırlar.Senin bahsettiğin o kişiler Allah tarafından lanetlenmiş kişilerdir.Allah böyle birşeyi asla kabul etmez.Suçsuz yere bir kişiyi öldürmek tüm insanlığı öldürmek gibidir...

Üçüncüsü ;Kurânda Cenab-ı Allahın incire ve zeytine yemin etmesinin hikmeti ise, Cenab-ı Allahın bütün dikkatleri incir ve zeytin üzerine çekmeyi murad edişi, incirin ve zeytinin bir tefekkür abidesi olarak yaratılıyor oluşu, keza incirin ve zeytinin insanlık için bir çok faydayı barındırıyor oluşu olabilir. Ne var ki Kurânda sadece incir ve zeytin değil; başka meyvelerin ve hayvan cinslerinin de adları geçiyor. Diğer yandan, bütün meyvelerin insanlık için birden fazla hikmeti ve faydası elbette vardır. Öyleyse, diğer bütün meyveleri temsilen incir ve zeytin birer örnek olarak seçilmiş ve insanlığın ortak aklı tüm meyveler üzerine çekilmiş olduğu düşünülebilir.

Esas olan bütün meyveleri Allahın yarattığını düşünmek, zikri, fikri ve şükrü asla ihmal etmemektir. Allahın Kurânda adıyla bahsettiği meyveleri birer tefekkür vesilesi yaparak, bütün meyvelerdeki harika rahmet lütuflarını görüp okumak ve Allahın şefkatinin büyüklüğünü, merhametini ve iltifatını teslim etmektir. Ona olan kulluğumuzu unutmamaktır.

Buradaki sıkıntıyı görmüyor olmanız asıl problem. İslamın yol açtığı rezaletleri sayınca siz de hemen gidip bu rezaletlerin kaynağını bulabiliyorsunuz ve bunları "ama" diyerek hafifletmeye çaışıyorsunuz.

Bakara 190da aşırıya gitmeyin diyen hayali tanrınız, ardından -ne kadar zaman geçmiş bilinmez- şunları da sıralıyor.

Bakara 191.

Onları Nerede yakalarsanız öldürün. Sizi yurdunuzdan çıkardıkları gibi siz de onları yurtlarından çıkarın. Fitne, adam öldürmeden beterdir. Yalnız onlar, Mescid-i Hâram yanında sizinle savaşa kalkışmazlarsa siz de onlarla Mescid-i Harâm yanında savaşmayın. Ama onlar, sizi orada öldürmeye kalkışırlarsa öldürün onları. Budur kâfirlerin cezası işte.

Aşırıya gitmeyin ne demektir? Nerede yakalarsanız öldürün diyor. Yani evinde bulursan öldür, yolda görürsen öldür, tuvaletini yaparken görürsen öldür, çocuğunun yanında bulursan öldür vb. Burada savaş yoktur, burada ara bul ve yok et emri vardır. Peki neden öldürülmeliymişler? Çünkü fitneciymişler. Fitne nedir? Muhammed yalancıdır, peygamber değildir demek fitnedir. Bu yüzden öldürülmeleri gerekiyormuş. Bakın, insanlar muhammed'in peygamberliğini kabul etmiyorlar diye öldürülmeleri gerekirmiş.

Bakara 192:

Fakat vazgeçerlerse şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahîmdir.

Fitneden vazgeçerlerse, yani muhammed allahın elçisidir diye kabul ederlerse, öldürülmelerine gerek yokmuş. Yani müslüman olurlarsa öldürülmelerine gerek yok, ama olmazlarsa öldürülecekler.

Bakara 193:

Bir fitne kalmayıncaya, din tamamıyla Allah'ın dîni oluncaya dek onlarla çarpışın. Vazgeçtiler mi artık düşmanlık, yalnız zâlimleredir, başkalarına değil.

Gördüğünüz gibi, müslüman olmayan kimse kalmayıncaya kadar herkes öldürülecek. Ya ölecekler, ya müslüman olacaklar. Müslüman olurlarsa, o zaman digerlerine yönelin ve onlarla çarpışın. İslamda zalim kendine zulmedendir. Kendine zulüm de inanmamaktır.

Gördüğünüz üzere, ayetleri bağlamından kopartan sizsiniz. Verdiğiniz ayetlerin hemen ardındaki ayetlerde görüyoruz ki, muhammed kendisine inanmayanları kendisine savaş açmış sayıp öldürtmeye çalışıyor.

Kadınlar meselesine gelelim. Muhammed'in karıları evde otururken, başkalarının haddine değil dışarı çıkmak. O yüzden ahzab 33 sadece onlara değildir. Ama diyelim ki onlara olsun.

Ahzab 59:

Ey Peygamber, eşlerine ve kızlarına ve inananların kadınlarına söyle; dışarı çıkacakları vakit dışarıya mahsus elbiselerini giysinler; bu, onların tanınıp incinmemelerini daha iyi sağlar ve Allah, suçları örter, rahîmdir.

Burada muhammedin karılarına çıkma izni gelirken, tanınmayacak şekilde kapanmalarını emrediyor. Bu sefer diğer kadınlar da aynı emre tabi. Şimde 33te eğer diğer kadınları kapsamıyor olsaydı, burada diğer kadınlar ile muhammedin karıları aynı emre tabi olmazdı.

İkinci olarak

Ahzab 33

Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

Bu ayet sadece muhammedin karılarına ise, bu durumda diğer müminlerin karıları cahiliye dönemindeki gibi açılıp saçılabilirmiş, doğru mu? Ama aynı müminlerin karıları ahzab 59da açılıp saçılamaz olmuşlar. Şimdi, hangi ayet geçerli? Müminlerin karıları açılıp saçılabilir mi, yoksa kapanmalı mı? Bu ayet sadece muhammedin karılarına diyorsanız, demek ki müminlerin karıları için iki tane çelişkili ayet var.

Yemin meselesinde mitolojiden habersiz olduğunuz için altını kafanıza göre dolduruyorsunuz. Zeytin hıristiyanlar için, incir de hindular için kutsal ağaçtır. Ağaçlar ortadoğu mitolojisinde semboldür. Adem'in cennetten kovulmasında da bir ağaç temel öğelerdendir. Bu kutsal bilinen ağaçlara yemin etmesi son derece normaldir. Mitoloji üzerine okumanızda fayda var.

Sorgulamak derdinde iseniz, en azından mitoloji ve kendi kitabınızı karşılaştırarak okuyun. kurandaki birçok masalı başka masalların içinde göreceksiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Buradaki sıkıntıyı görmüyor olmanız asıl problem. İslamın yol açtığı rezaletleri sayınca siz de hemen gidip bu rezaletlerin kaynağını bulabiliyorsunuz ve bunları "ama" diyerek hafifletmeye çaışıyorsunuz.

Bakara 190da aşırıya gitmeyin diyen hayali tanrınız, ardından -ne kadar zaman geçmiş bilinmez- şunları da sıralıyor.

Bakara 191.

Onları Nerede yakalarsanız öldürün. Sizi yurdunuzdan çıkardıkları gibi siz de onları yurtlarından çıkarın. Fitne, adam öldürmeden beterdir. Yalnız onlar, Mescid-i Hâram yanında sizinle savaşa kalkışmazlarsa siz de onlarla Mescid-i Harâm yanında savaşmayın. Ama onlar, sizi orada öldürmeye kalkışırlarsa öldürün onları. Budur kâfirlerin cezası işte.

Aşırıya gitmeyin ne demektir? Nerede yakalarsanız öldürün diyor. Yani evinde bulursan öldür, yolda görürsen öldür, tuvaletini yaparken görürsen öldür, çocuğunun yanında bulursan öldür vb. Burada savaş yoktur, burada ara bul ve yok et emri vardır. Peki neden öldürülmeliymişler? Çünkü fitneciymişler. Fitne nedir? Muhammed yalancıdır, peygamber değildir demek fitnedir. Bu yüzden öldürülmeleri gerekiyormuş. Bakın, insanlar muhammed'in peygamberliğini kabul etmiyorlar diye öldürülmeleri gerekirmiş.

Bakara 192:

Fakat vazgeçerlerse şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahîmdir.

Fitneden vazgeçerlerse, yani muhammed allahın elçisidir diye kabul ederlerse, öldürülmelerine gerek yokmuş. Yani müslüman olurlarsa öldürülmelerine gerek yok, ama olmazlarsa öldürülecekler.

Bakara 193:

Bir fitne kalmayıncaya, din tamamıyla Allah'ın dîni oluncaya dek onlarla çarpışın. Vazgeçtiler mi artık düşmanlık, yalnız zâlimleredir, başkalarına değil.

Gördüğünüz gibi, müslüman olmayan kimse kalmayıncaya kadar herkes öldürülecek. Ya ölecekler, ya müslüman olacaklar. Müslüman olurlarsa, o zaman digerlerine yönelin ve onlarla çarpışın. İslamda zalim kendine zulmedendir. Kendine zulüm de inanmamaktır.

Gördüğünüz üzere, ayetleri bağlamından kopartan sizsiniz. Verdiğiniz ayetlerin hemen ardındaki ayetlerde görüyoruz ki, muhammed kendisine inanmayanları kendisine savaş açmış sayıp öldürtmeye çalışıyor.

Kadınlar meselesine gelelim. Muhammed'in karıları evde otururken, başkalarının haddine değil dışarı çıkmak. O yüzden ahzab 33 sadece onlara değildir. Ama diyelim ki onlara olsun.

Ahzab 59:

Ey Peygamber, eşlerine ve kızlarına ve inananların kadınlarına söyle; dışarı çıkacakları vakit dışarıya mahsus elbiselerini giysinler; bu, onların tanınıp incinmemelerini daha iyi sağlar ve Allah, suçları örter, rahîmdir.

Burada muhammedin karılarına çıkma izni gelirken, tanınmayacak şekilde kapanmalarını emrediyor. Bu sefer diğer kadınlar da aynı emre tabi. Şimde 33te eğer diğer kadınları kapsamıyor olsaydı, burada diğer kadınlar ile muhammedin karıları aynı emre tabi olmazdı.

İkinci olarak

Ahzab 33

Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allaha ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

Bu ayet sadece muhammedin karılarına ise, bu durumda diğer müminlerin karıları cahiliye dönemindeki gibi açılıp saçılabilirmiş, doğru mu? Ama aynı müminlerin karıları ahzab 59da açılıp saçılamaz olmuşlar. Şimdi, hangi ayet geçerli? Müminlerin karıları açılıp saçılabilir mi, yoksa kapanmalı mı? Bu ayet sadece muhammedin karılarına diyorsanız, demek ki müminlerin karıları için iki tane çelişkili ayet var.

Yemin meselesinde mitolojiden habersiz olduğunuz için altını kafanıza göre dolduruyorsunuz. Zeytin hıristiyanlar için, incir de hindular için kutsal ağaçtır. Ağaçlar ortadoğu mitolojisinde semboldür. Adem'in cennetten kovulmasında da bir ağaç temel öğelerdendir. Bu kutsal bilinen ağaçlara yemin etmesi son derece normaldir. Mitoloji üzerine okumanızda fayda var.

Sorgulamak derdinde iseniz, en azından mitoloji ve kendi kitabınızı karşılaştırarak okuyun. kurandaki birçok masalı başka masalların içinde göreceksiniz.

Önce el-Bakara sûresinin, müşriklerle savaşmayı emreden 190-193. ayetlerine bakalım:

Size karşı savaşanlarla, Allah yolunda savaşın. Sakın aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.

Onları yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden(Mekkeden) siz de onları çıkarın. Baskı ve işkence (fitne) ,adam öldürmekten daha kötüdür. Onlar sizinle savaşmadıkça Mescid-i Haramda siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar orada size savaş açarlarsa derhal onları öldürün. Kafirlerin cezası işte böyledir.

Eğer onlar (savaştan) vazgeçerlerse (şunu iyi bilin ki) Allah çok affedicidir, çok merhametlidir.

Baskı ve işkence tamamen yok oluncaya ve din Allah için (uygulanır) oluncaya kadar onlarla savaşın. (Baskı ve işkenceden) vazgeçerlerse zalimler hariç (kimseye) düşmanlık ve saldırı yoktur.

Şimdi bu ayetlerde; müşriklerle savaş emrinin temelinde, onların kafir oluşlarının değil, saldırganlıklarının ve müslümanlara hayat hakkı tanımayışlarının bulunduğunu gösteren bazı noktalara kısaca değinelim:

a. Görüldüğü üzere yukarıdaki ayetlerden ilkinde (el-Bakara, 190) savaş emri açıkça karşı tarafın saldırgan olması şartına bağlanmış, savaşa mukabele sınırının aşılmaması uyarısında bulunulmuştur. Demek kisaldırmadıkları sürece, müslüman olmasalar bile, müslümanlar haddi aşarak savaş başlatma yetkisine sahip değildirler.

b. Bir sonraki ayette (el-Bakara, 191) yer alan onları yakaladığınız yerde öldürün ifadesini de önceki ayetle bağlantılı olarak değerlendirmek gerektiği açıktır. Buna göre söz konusu ifadenin anlamı: Onları yani size savaş açanları yakaladığınız yerde öldürün demektir.Savaşmayanlara dokunulmayacaktır.

c. Yine aynı ayette geçen Sizi çıkardıkları yerden (Mekkeden) siz de onları çıkarın. Baskı ve işkence adam öldürmekten daha kötüdür ifadeleri de, savaş konusunda mütekabiliyetin esas alınması gerektiğini gösterir. Müşrikler müslümanları yurtları olan Mekkeden çıkardıkları; onlara baskı ve işkence uyguladıkları, dinlerini yaşamada ve onu tebliğ etme görevini yerine getirmede sıkıntıya düşmelerine sebep oldukları için müslümanlar onlarla savaşacaklardır.(Müşrik/kafir oldukları için değil) İslam, müslümanları yurtlarından etmek, dinlerine komplo kurmak, onu yok etmek gibi bir amaç taşımayanlara savaş açmayı yasaklamakla kalmaz, onlara iyilik etmeyi, adil davranmayı da öngörür:

Allah, din yüzünden sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adil davranmaktan sizi alıkoymaz.(el-Mümtehine, 8)[2]

Müslümanları yurtlarından çıkarmaları söz konusu olanlar, öncelikle Mekke müşrikleri olduğu için ayette öncelikle, böyle bir etkinliği bulunmayan müşriklerin kastedildiği anlaşılır. Yani ayet saldırgan olmayan müşriklerin öldürülemeyeceğini ifade etmektedir.

İkinci ayetteki (el-Bakara, 191) Baskı ve işkence adam öldürmekten daha kötüdür ifadesi de, tüm bu kayıtlara uyduktan sonra müşrikleri öldürmek zorunda kalacak müslümanların yine de alacaklı konumda olacaklarına işarettir.

Ayetin devamı da aynı mütekabiliyet esasının açık bir göstergesidir.

d. Üçüncü ayette (el-Bakara, 192) kendileri ile savaşılacak olanların saldırganlıktan vazgeçmeleri halinden söz edilerek, savaşın çıkmasında etkin olan tarafın onlar olduğuna işaret edilmektedir.

e. Nihayet dördüncü ayette (el-Bakara, 193) de baskı ve işkencenin ortadan kalkması savaş için hedef gösterilmiş, fitne çıkaranların bundan vazgeçmesi halinde haksızlık ve zulüm yapanlar dışında kimseye düşmanlık ve saldırı yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.[3]

Kısaca söylemek gerekirse, müşriklerle savaşmayı emreden ayetler kendi bağlamlarından koparılmadan ele alındıklarında görülecektir ki, söz konusu savaş emrinin nihai amacı müşrikleri istemeseler de müslüman yapmak değil, İslamın hayata geçirilmesi sürecine zarar vermelerini önlemektir.

İkinci meseleye gelirsek ; Dinimiz de kadın avrettir. Avret , bakılması görülmesi caiz olmayan demektir.Kadının zaruretsiz dışarı çıkması uygun değildir.Ama bir ihtiyaç dahilinde çıkmaķ zorunda kalırsa bunda bir sakınca yoktur.Ancak süslenmemeli ve avret yerlerini kapamalıdır(Ahzab 59)İki hadis-i şerif ile bu konuyu kapatmak istiyorum.

Kadın avrettir. Dışarı çıkınca, şeytan onu ve ona bakanları yoldan çıkarmak için fırsat kollar.) [Tirmizi]

Bir Hadis-i Şerifte Peygamberimiz (.V.) ; «(Ey kadınlar), ihtiyaçlarınızı karşılayan olmadığı zaman, Allahü Teâla size ihtiyacınızı temin etmeniz için (evlerinizden) çıkmanıza izin vermiştir.

Üçüncüsü kutsal kitap ki birşeyin mitoloji kitaplarıyla karşılaştığınız da elbette ki benzer şeyler bulursunuz.Bu onun yalan duğunu göstermez.Zeytin İncir ağaçları nın hikmetini de okusaydın keşke zeytin dünyanın ekseni zeytin yaprağı ise peygamber efendimizin sembolü olarak kabul

edilir ve zeytinden mübarek ağaç olarak kabul bahsedilir.Hen bu konu hakkında hadis-i şerifler var.

Zeytinyağını yiyiniz ve onunla yağlanınız. Zira onda yetmiş derde devâ vardır. Bu dertlerden birisi de cüzzam hastalığıdır. (Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Önce el-Bakara sûresinin, müşriklerle savaşmayı emreden 190-193. ayetlerine bakalım:

Size karşı savaşanlarla, Allah yolunda savaşın. Sakın aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.

Onları yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden(Mekkeden) siz de onları çıkarın. Baskı ve işkence (fitne) ,adam öldürmekten daha kötüdür. Onlar sizinle savaşmadıkça Mescid-i Haramda siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar orada size savaş açarlarsa derhal onları öldürün. Kafirlerin cezası işte böyledir.

Eğer onlar (savaştan) vazgeçerlerse (şunu iyi bilin ki) Allah çok affedicidir, çok merhametlidir.

Baskı ve işkence tamamen yok oluncaya ve din Allah için (uygulanır) oluncaya kadar onlarla savaşın. (Baskı ve işkenceden) vazgeçerlerse zalimler hariç (kimseye) düşmanlık ve saldırı yoktur.

Bu kısımlar açıkça yalandır.

el fitnetu : fitne

baskı ve işkence demek değildir. Bu ayetleri çeviren reziller, burada açıkça kepazeliği görmüşler ki, fitneyi baskı ve işkence olarak çevirerek müslümanları haklı çıkartmaya çalışmışlar.

a. Görüldüğü üzere yukarıdaki ayetlerden ilkinde (el-Bakara, 190) savaş emri açıkça karşı tarafın saldırgan olması şartına bağlanmış, savaşa mukabele sınırının aşılmaması uyarısında bulunulmuştur. Demek kisaldırmadıkları sürece, müslüman olmasalar bile, müslümanlar haddi aşarak savaş başlatma yetkisine sahip değildirler.

b. Bir sonraki ayette (el-Bakara, 191) yer alan onları yakaladığınız yerde öldürün ifadesini de önceki ayetle bağlantılı olarak değerlendirmek gerektiği açıktır. Buna göre söz konusu ifadenin anlamı: Onları yani size savaş açanları yakaladığınız yerde öldürün demektir.Savaşmayanlara dokunulmayacaktır.

c. Yine aynı ayette geçen Sizi çıkardıkları yerden (Mekkeden) siz de onları çıkarın. Baskı ve işkence adam öldürmekten daha kötüdür ifadeleri de, savaş konusunda mütekabiliyetin esas alınması gerektiğini gösterir. Müşrikler müslümanları yurtları olan Mekkeden çıkardıkları; onlara baskı ve işkence uyguladıkları, dinlerini yaşamada ve onu tebliğ etme görevini yerine getirmede sıkıntıya düşmelerine sebep oldukları için müslümanlar onlarla savaşacaklardır.(Müşrik/kafir oldukları için değil) İslam, müslümanları yurtlarından etmek, dinlerine komplo kurmak, onu yok etmek gibi bir amaç taşımayanlara savaş açmayı yasaklamakla kalmaz, onlara iyilik etmeyi, adil davranmayı da öngörür:

Allah, din yüzünden sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adil davranmaktan sizi alıkoymaz.(el-Mümtehine, 8)[2]

Müslümanları yurtlarından çıkarmaları söz konusu olanlar, öncelikle Mekke müşrikleri olduğu için ayette öncelikle, böyle bir etkinliği bulunmayan müşriklerin kastedildiği anlaşılır. Yani ayet saldırgan olmayan müşriklerin öldürülemeyeceğini ifade etmektedir.

Burada yine başka yalanlar görüyoruz. Öncelikle islama inanmayanlar, allaha ve peygamberine savaş açmış demektir. Uyduruk kitabınıza göre müslümanlara savaş açmak budur. İkinci olarak, müslümanlar mekkeden çıkartılmamıştır, Muhammed kendisine artık ekmek çıkmadığını görünce yürüyün gidiyoruz demiştir. Gelmeyenler olunca, sinirden küplere binmiş, onların da öldürülmelerini emretmiştir.

Nisa 89

Onlar, sizin de kendileri gibi kâfir olmanızı ve böylece de hepinizin bir olmanızı isterler, onun için Allah yolunda yurtlarından göçmedikçe onların hiçbirini dost edinmeyin. Bunu kabul etmez de yüz çevirirlerse tutun onları ve öldürün onları bulduğunuz yerde ve onlardan ne dost edinin, ne yardımcı.

Hani savaş? Muhammed kendisine uymayanların hepsini öldürtmeye çalışıyor. Savaş bahanedir. Savaşla kastı, uyduruk dinine inanmamaktan başka bir şey değildir. Onun dinine inanmayanlar, onun peygamber olduğuna inanmayanlar, ona ve tanrısına savaş açmış demektir. Savaş yalanını yine uyduruk kitabınız ifşa eder.

Tevbe 38

Ey inananlar, size ne oldu da Allah yolunda savaşa çıkın dendiği zaman olduğunuz yerde mıhlanıp kaldınız. Âhireti bıraktınız da dünyâ yaşayışına mı râzı oldunuz? Fakat dünyâ hayatının faydası, âhirete nispetle pek azdır.

Hani savaş vardı? hani müslümanlara saldırılıyordu? Müslümanlar açıkça savaş istemezken, Muhammed onları savaşa çıkartmaya çalışıyor. Kendilerine saldırılan, eziyet edilen, saldırılan insanlar ne hikmetse savaş etmek istemiyor, öyle mi? Siz eyyam-ül arab diye bir şey duydunuz mu? Arapların hayatı kabile kavgası ile geçer. Bu bana baktı diye birbirlerine savaş açan adamların ne hikmetse hayatlarına kasteden müşrikler ile savaşmak istemediklerini görüyoruz. Bunun sebebi, ortada savaş diye bir şey olmaması ve Muhammed'in durduk yerde mekkelilere saldırmak istemesidir. Allah yolunda savaşa çıkın diyor, kendinizi koruyun demiyor. Alah yolunda sefere çıkın diyor. Burayı dikkatli okuyun. Allah yolunda kendinizi savunun değil, savaşa çıkın. Gidin onlara allah adına saldırın diyor. Kuranda yine defalarca ayetlerde baskınlar övülür.

İletilerin boyu epey uzadığı için burada kesmekte fayda var, zira yukardaki temel yanlış ve yalanlar nedeni ile iddialarınızın devamı da bunlardan farklı değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

1984'ü okumuş olanlar bilir, aslında büyük birader bir görüntüden başka bir şey değildir... Sadece parti insan kılığına büründürülmüştür, daha iyi korkutabilmesi için... Aynı zamanda korku kelimeleri sürekli tekrarlanır! İzlenme duygusu iliklere kadar hissettirilir.

Açıkçası benzerlik dikkat çekici...

Link to post
Sitelerde Paylaş

1- Allah korkusu insanı son derece üstün bir ahlak seviyesine ulaştırır.

Bu yazdığın Allahın her türlü günahı affedebileceği ihtimalini yok etmiyor.

Telafisi var her şeyin Allah inancında. Ne yaparsan yap yine de günahın affolunabilir.

Böyle bir yapı ahlaksızlığı doğurur.

Zaten halinizden de görülüyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...