Jump to content

Hassas ayar hakkında


Recommended Posts

Sana cevap yazmaya üşenmicem.

Merhaba. Hassas ayar hakkında ne düşünüyorsunuz? Sadece fikrinizi almak istiyorum...

Hassas ayara bir kaç örnek ;
1)Big Bangden sonra açığa çıkan protonlar ve anti-protonlar birbirini yok eder. Canlılığın oluşabilmesi için proton sayısının, anti-protonlardan çok olması gerekiyordu ve öyle olmuştur.

►Proton sayısı anti-proton sayısından fazla değildir. Birbirine eşittir.

2) Aynı şekilde nötronlar ve anti-nötronlar birbirini yok eder. Canlılığın oluşabilmesi için nötron sayısı, anti-nötronlardan çok olmalıydı ve öyle olmuştu

►Aynı şekilde nötron sayısı anti-nötron sayısına eşittir.

Kuarklar ve karşı kuarklar da birbirini yok eder. Oysa yaşamın varlığı kuarkların daha fazla olmasına bağlıdır ve kuarklar karşı kuarklardan daha çok olmuşlardır.

►Karşı-kurarklar yine kuark sayısına eşittir.

kaynak kuantum dalgalanma:

Eğer ki toplam enerji sıfırsa evren, hiçlikten var olabilen kuantum dalgalanmanın bir ürünü olabilir! Yani kocaman bir sanal parçacık içerisinde yaşıyor olabilir miyiz? Ancak sanal parçacık çiftlerinin çok kısa bir süre için var olabildiğini, sonrasındaysa yok olmak zorunda olduğunu söylemiştik. Bu ne olacak?

-

Sorunun cevabı, Büyük Patlama Teorisi ve alt başlıklarında gizli. Modern fiziğin anlaşmaya vardığı en temel noktalardan birisi, Büyük Patlama'nın bir noktada, müthiş küçük bir hacimde ve bir anda gerçekleştiği ve sonrasında müthiş hızlı bir genişleme (enflasyon) dönemine girildiğidir. Bugün, Mikrodalga Artalan Işıması ve kütleçekim dalgaları gibi bulgular, bu görüşleri doğrulamaktadır. Bir diğer önemli nokta da, bu genişlemenin başlaması için çok çok çok küçük bir miktar enerjinin yeterli olduğudur. Tıpkı bir orman yangını gibi, ufacık bir "enerji", her şeyi başlatabilir. Çünkü başlangıç çok küçüktür ve sonrasında var olan her şeyin toplam enerjisi sıfırdır. Kuantum dalgalanma olayı Evren içinde de, muhtemelen Evren'in oluşmasından önce de, sürekli gerçekleşen bir olay olabilir. Bir diğer deyişle, tıpkı Evren'imiz içerisinde var olduğu gibi, hiçlik içerisinde de kuantum dalgalanma durmadan süregeliyor olabilir. Bunların enerji dengesi ve özellikleri her seferinde birbirinden farklıdır ve o kadar çok sayıda meydana gelir ki, içlerinden biri, doğru şartlarda meydana gelirse, Evren'in başlangıcını tetikleyecek genişlemeyi yaratabilir!

-

Evrende canlılığın oluşabilmesi için proton, nötron ve elektronların kendi anti-maddelerinden daha fazla olmaları gerektiği gibi, birbirlerine göre belirlenmiş oranlarda yaratılmış olmaları da gerekmektedir. Bu da canlılığın bir şartıdır.

►Belli bir oran gerekmemektedir. Canlılığın kaynağı hidrojendir. Büyük yıldızların için Aşırı yüksek kütle çekimi ile oluşan çekirdek birleşmeleri. Farklı elementeri oluşturmuş ve oluşan manyetik açıklığı başka elektronlar doldurmuştur. Yani ne kadar ekmek o kadar köfte. Burada sayı veya 1-1 oran önemsizidir, şart değildir.

Evrende canlılığın oluşabilmesi için proton, nötron ve elektronların kütleleri de mevcut şekilde olmalıdır. Bu parçacıkların mevcut kütleleri farklı olsaydı yaşam için gerekli atomlar oluşamayacaktı.

►Geldik kafanızın bir türlü basmadığı yere;

Eğer kütleleri farklı olsaydı belkide 8 kollu olucak ve o gerçkelikte, kütleler bu şekilde olmasaydı biz olmicaktık dicektin. Ama bak burdayız 2 kolluyuz kütlelerde farklı :)

Protonlar ve elektronlar çok farklı kütlelerine karşın elektrik yükleriyle birbirlerini dengelerler. Eğer bu denge sağlanmasaydı da canlılık için gerekli atomlar oluşamayacaktı. Elektronun elektrik yükü biraz farklı olsaydı yıldızlar oluşamazdı.

►Yıldızlar oluşmazdı ? bunu neye dayanarak yazdığını öğrenmek isterim. Kütle için yazdığım şey bunun içinde geçerli 95 kollu arkadaş.

7) Eğer evrendeki nötrino miktarı daha az olsaydı galaksiler oluşamayacaktı. Eğer nötrino miktarı daha fazla olsaydı galaksiler çok yoğun olacaktı. Her iki durum da canlılığın oluşmasını engellerdi.

►Daha fazladan kasıt ne kadar olduğu. Daha fazla veya az diyip kestirip atamazsın. 1 tane mi ? 2 tane mi çünkü belli bir miktar azlığı veya çokluğu seni hiç etkilemeye bilir yada belki 3 kollu yapar he :D

Güçlü nükleer kuvvet çekirdekteki proton ve nötronları bir arada tutar. Bu kuvvet biraz daha zayıf olsaydı, hidrojen dışında hiçbir atom, dolayısıyla canlılık oluşamazdı.

►Bak şöyle söyliyim sıkıldım artık. Ağzın olmasaydı ölürdün. Bu durumda ağzı olmayan canlı olmamalıydı ama var demek ki ağız olmadan da hayatta kalınıyor.

Eğer ağzının olmasına allahın hikmeti dersen, o hikmet olmadan da hayatta kalabildiğin için o ağzı allah mı verdi yoksa diğer ağız olmayan durumlar gibi mi oluştu bilemezsin. Şimdi bu benzetmeyi argümanına ekle.

......

►yukardakinin aynısı

10)tmosferdeki oksijen miktarı da yaşam için kritik bir değerde yaratılmıştır. Bu değer eğer yüksek olsaydı, yeryüzünde sürekli yangınlar çıkardı. Bu değer eğer alçak olsaydı solunum yapmak imkansız olurdu.

►İlk zamanlarda dünyadaki oksijen miktarı şu an olduğundan çoook daha fazlaydı ve canlılar ona göre farklılaşmış haldeydi. (böceklerin daha büyük olması gibi)

Buda ispatlar ki farklı olasılıklar farklı yaşam biçimleri ortaya çıkarabilir veya çıkarmaz. Ancak Yaşamın tek olduğu olasılık içinde bulunduğumuz olasılık değildir.Farklı olasaıklarda yaşam olabilir.

► Yukarıda yazdıklarını şu şekildede açıklayabilirdim;

1000 yüzlü bir parayı havaya attığında herhangi bir yüzün gelme olasılığı 1/1000 dir o da %0,1 dir. Eğer bu yüzlerden birinde yaşıyor olsaydın yaşama olasılığın %0,1 olurdu. Ancak unutmamak gerek ki o 1000 yüzden biri gelmek zorunda. Bunu tanrı değil matematik söylüyor. Sen sadece gelen olasılığın zayıflığı yüzünden içinde bulunduğun olasılığı reddediyorsun. Yaşam sonsuz yüzlü bir olasılıktır. Hangi durumlarda yaşam olucağını kimse bilemez. O yüzden % söylemek imkansızdır. Ancak bir % var...

tarihinde NotImportant tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Gene anlatamıyorum.

Önceki yorumcuya "Malzeme israfı yok, verili bir anda evrenin herhangi bir yerindeki durum, tüm evrenin bir fonksiyonudur, tek bir toz tanesi çekilip alınırsa bütün evren yıkılır, senin bir saniyelik hayatta kalman, tüm evrendeki trilyonlarca dengenin-durumun bir fonksiyonudur" demiştim; istediğin kadar de, kıçını yırt.

Bu sefer de bir başkası gelip, "bak, insanlar dünyanın % 8'lik bölümüne sıkışmışlar, nerde burda ayar" diyor.

Sanırım insanların, neden bahsedildiğini, argümanın, esprinin ne olduğunu kavrama kabiliyetleri de yok. Kendi pozisyonuna, kendi istisnailiğine, kendi buluşuna, kendi çıkarımına odaklanmışlar.

Ortaçağdaki İtalyan kralı gibi, Tanrı'dan keşke bana sorsaydı diyor: her şeyden önce bu kadar tuzlu suya ihtiyaç yok, boşa yer kaplıyor. Onu yerine koka-kola ile doldururduk okyanusları. Böylece işe yarardı. Dağ, çöl, kutup falan, onları da düzlerdik. Ne öyle, vahşi buzullar falan, ayağın donuyor. Niye gerek görülmüş ki.

İyi de dünya aynı dünya mı olurdu? Böyle bir dünyada hayat olur muydu? Ya o yaşadığın o % 8'lik bölüm için o düzen gerekiyorsa? Ankara'da 30 derece sıcaklık ve Ayaş'ta domates yetişmesi için kutup ısısının öyle ve okyanusların da böyle olması gerekiyorsa?

Dedim ya, küçükken ben "babamın bir sürü parası var, niye hepsiyle oyuncak almıyor ki" derdim.

Geçen gün bu, yukarıda alıntıladığım "tek bir toz tanesi çekilip alınırsa bütün evren yıkılır" cümlesine de başka birisi, demek ki dandik bir evren yaratmış senin tanrın diyordu. Adamın çıkardığı sonuç bu kadar. İnsanlara kaldırabilecekleri kadarından fazlasını anlatmamak lazımmış aslında. Onun bunu elinde sen maskara oluyorsun.

Gerekiyorsalarla falan böyle ayak oyunu yaparak bir yere varamazsın. Eğer bir sistemin verimi %8 ise, o sistemin ayarsız, düzensiz vs. olduğunu görmek zor olmaz.

Burada maskara olan da sensin bizzat. Neymiş efenim, ayar varmışta... Deme ya? Sahi mi? Şu lafı edebiliyor olmak bile, soytarılığın maskaralığın en daniskasıdır. Hoş bu senin cehaletinden geliyor, bunu biz biliyoruz. Ama sen, sen ol, sen kadar cehalete batmamış olanlara bu lafı edip, kendini daha fazla palyaço vaziyetine düşürme.

Link to post
Sitelerde Paylaş
CharlesDarwin, on 23 Jul 2015 - 08:55, said:

Bilim senin Allah'ını yüz defa, bin defa öldürdü. Daha neyin biliminden bahsediyorsun?

Fizik kanunları sandığın gibi yazılı kurallar değillerdir. Bir elektrona nasıl davranması gerektiği talimatı verilmez. Elektronu elektron yapan onun özellikleridir. O özellikler kendi varlığı ile bütünleşiktir. Fizik kanunları, insanların tabii olduğu sosyal kurallara benzemez. Nasıl senin ağzın burnun seni bir insan yapıyorsa, bu senin özelliğin ise, elektronun özellikleri de davranışlarını etkiler.

Allah'ın çıkıp da "ey evren, bu özelliklere sahip olacaksın ki içinde insan yaşasın" dediği için biz burada değiliz. Aksine var olma ihtimalimiz küçük olsa da, ihtimaller denizinin büyük olmasından dolayı buradayız. Eğer insanın var olma ihtimali 10 üssü bilmemkaç ise, bu kadar ihtimal gerçekleşip, sonunda o ihtimal de tuttuğu için buradayız. Bizim burada olmamıza neden olan olasılık, bir milyar yüzlü bir tavla zarının atılarak tek yüzünün üste gelmesi kadar ise, o zar bir milyar kere atıldığı ve sonunda o yüzü üste geldiği için buradayız.

Bak gökyüzüne. Evrende yaşamın mümkün olmadığı koca galaksiler mevcut. Evrende yaşamın olmadığı trilyonlarca yıldız sistemleri mevcut. Bunlar canlı barındırma ihtimalini tutturamayan diğer bölgeler. Bu ihtimal hesaplarına göre bu tip bölgelerin matematiksel olarak çok daha fazla olması gerekir ki, gerçekten de öyle.

İşte bu yüzden burada olmamız bir ihtimal, bir tesadüf sonucudur.

Kainatta hayatın sadece karbon bazlı yaşamdan ibaret olduğunu nereden biliyoruz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kainatta hayatın sadece karbon bazlı yaşamdan ibaret olduğunu nereden biliyoruz?

Yaşamı bu şekilde tarif ettiğimiz için.

Karbondan farklı kökenli yaşamlar olabilir. Bunda bir sıkıntı olmaz. Ama şu pek değişmez: Kainatın ezici kısmında, yaşam olması mümkün değil.

Cep telefoncular için Çin çok önemli bir pazardır. Ama çin'de cep telefonu alabilecek insanların oranı %3'ün altındadır. Gel gelelim, bu %3 bile benim diyen çoğu ülkeden daha büyük bir nüfus eder.

Aynı bu şekilde, kainatta bilinen yaşamın olması için gerekenleri sağlayabilecek yer çok çok küçük bir oranda, ama bu oranda bile çok fazla yer mevcut oluyor. Zira kainat çok büyük.

Hla böyleyken, amanda kainatta ayar var filan diye şaklabanlık etmek, insanların varlık sebebinin köpekbalığklarına yem olmak olduğunu iddia etmek kadar komik olur ancak. Hayda demeden, yılda 5 kişinin köpekbalıklarınca yenmesinin ortaya koyduğu 1.2 Milyarda bir oran, kainatta hayat olacak bir yer olması oranından astronomik oranda daha büyük.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kainatta hayatın sadece karbon bazlı yaşamdan ibaret olduğunu nereden biliyoruz?

Silisyum tabanlı bir hayat olsaydı, oldukça fantastik olurdu sanırım. Evrende bildiğimiz anlamda karbon temelli bir hayat var ve nedeni oldukça basit. Karbon diğer karbon atomları 4 kimyasal bağ yapabilir. Ancak 4lu kimyasal bağ oluşturması her ne kadar zorsa da 2li zincir yapılar oluşturması bir o kadar da kolaydır. Karbon basittir. Periyodik cetvelin 2. sıra elementidir. O yüzden karbon bağları silisyum bağlarına göre daha stabildir. Aynı zamanda uzaysal olarak nerede ise sonsuz denilebilecek moleküler yapılar oluşturabilir.

Canlılık karbonun sonsuz varyasyonda birleşebilme özelliğinden dolayı mümkün olabilmiştir. Doğada amino asitler oluşurken, canlılığın işine yaramayan daha birçok karbonik bileşikler de oluşmuştur. Ancak hayat en başından selektiftir ve işine yarayacak molekülleri alır ve kullanır. Daha doğrusu hayatı oluşturan moleküller kalıcı olmuş, diğer moleküller yok olmuştur.

Aynı zamanda karbon evrende bol bulunan bir malzemedir. Tüm bu nedenlerden dolayı yaşamın karbon temelli olması kaçınılmazdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Malzeme israfı yok. Verili bir anda evrenin herhangi bir yerindeki durum, tüm evrenin bir fonksiyonudur. Tek bir toz tanesi çekilip alınırsa bütün evren yıkılır - Hegel. Senin bir saniyelik hayatta kalman, tüm evrendeki trilyonlarca dengenin-durumun bir fonksiyonudur. Tavlada attığın zarın başka bir şey gelmesi için de big-bang'den itibaren bütün evren tarihinin farkı yaşanması gerekirdi.

Okyanusun öte tarafında kanat çırpan kelebeğin Çin'de fırtınaya neden olmasını insanlar kaos teorisi olarak adlandırırlar, tıpkı, antikçağ insanlarının belli bir sayının üzerini sonsuzluk olarak adlandırması gibi.

Geç ortaçağ döneminde astronomi ile ilgilenen bir İtalyan kral varmış. Bir gün "Tanrı evreni yaratırken bana danışsaydı O'na çok faydalı öğütler verirdim" demiş.

Ben de küçükken "babamın bir sürü parası var, niye hepsiyle oyuncak almıyor ki" derdim.

Senin sorduğun soru da bunlara benziyor.

Değişen bir şey yok, her bilgi düzeyinde insan kendini bir şey zanneder.

Demek bu kadar büyük evrene ne gerek vardı ha? Öyle ya, malzeme israfı. Dünya, güneş ve ay yeterdi.

Evrenin kalanını ne zaman tanıdınız da bu sonuca vardınız?

:D müslümancık diyor ki: bu evren ancak bu kadar geniş olarak ayakta kalabilir.

Allahınız, fiziksel koşullara uymak zorunda olduğu için bu evreni bu kadar büyük yaratmış yani? Allahınız ol deyip oldurabiliyor ama onun da uyması gereken kurallar var yani? Bu evrenden daha küçük bir evren yaratamıyor, çünkü maddenin koşulları buna izin vermiyor yani? Allahınız maddeyi yanatmamış da, nalburdan almış gibi sanki; bu yüzden yapabilecekleri de sınırlı yani?

:D müslümancıkların, allahlarının yüzüne edip, bir de güzelce sıvamalarından daha gülünç ne var?

Link to post
Sitelerde Paylaş

evrenin baslangic kosullarinin farkli oldugu varsayilirsa, evren tekrardan olusabilir mi tarzinda bir simulasyon ve deney hazirlanmis. Ne ilginctir ki, olmus ama farkli fizik kurallari var tabi. Neyse iste hassas ayar nedenlerle sonuclari karistirir. O sabitler o ayarda tesadufi bir sekilde oldugu icin bizim olmamiz mumkun oldu. Biz var olalim diye o sabitler ayarlanmadi. Onun disinda coklu evrenleri okumak, bilmek sart. Caner TASLAMAAAL'lik yapmayin burada. Bilimsel sorularin cevabi bilimsel olur, felsefi olmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...