Jump to content

Kafir - iman - imtihan


Recommended Posts

Kafir, iman http://www.ateistforum.org/index.php/topic/61085-kafir-iman-hak-2/#entry1259571

İmtihan http://www.ateistforum.org/index.php/topic/61085-kafir-iman-hak-2/#entry1271379

Kafir ve iman için örnek, Kehf 32-44:

32-34. Onlara örnek olarak şu iki adamı ver: Bunlardan birine, üzümlerden oluşan iki bağlık vermiş, bağların çevresini hurmalarla donatmış, aralarına da ekinler serpiştirmiştik. İki bağ da yemişlerini vermiş o adamdan hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin ortasından bir de nehir fışkırtmışız. Adamın başka bir geliri de vardı. Bu yüzden, arkadaşlarıyla konuştuğu bir sırada ona şöyle demişti: "Ben, malca senden zengin, insan unsuru bakımından da güçlü ve onurluyum."

Güzel düşünüp güzel davranmaya mani kibir, hırs, güç, kin vb. negativiteler ile…

35. Ve böylece, öz benliğine zulüm ede ede bağlığına girdi. Şöyle konuştu: "Bunun sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum.”

Kendine zulüm etmekte olan…

36. “Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Ama eğer Rabbime döndürülüp götürülürsem, bundan daha iyisini bulacağımdan eminim".

İnananın…

37. Kendisiyle konuşan arkadaşı ona dedi ki: "Sen, seni topraktan, sonra meniden yaratıp sonra da bir adam olarak biçimlendiren kudrete nankörlük mü ettin?”

Örttüğü gerçek = küfür = …

38. Lâkin, o Allah benim Rabbimdir. Ve ben, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam."

Allah’ın tek rehber/rab olduğu.

39. "Bağına girdiğinde, 'Mâşallah, kuvvet yalnız Allah'tandır!' desen olmaz mıydı?”

Gerçeği örtene verilen cevap “kuvvet yalnız Allah’tandır” = yalnız Allah'a teslim olun =,

Güzel düşünüp güzel davranmaya mani olan duygu ve düşünceleri rehber/rab edinmeyin.

39. Gerçi sen beni, malca ve evlatça senden basit görüyorsun ama,

Dünya hayatının kibir, hırs, güç, kin vb. negativitelerinin kendine yön vermesine izin vermek =…

40-43. Olabilir ki, Rabbim bana senin bağından daha değerlisini verir; seninkinin üzerine de gökten bir âfet gönderir de bağlığın yalçın bir toprak kesilir. Yahut suyu dibe çekilir de bir daha onu isteyemezsin bile”. Derken bütün ürününe el kondu. Bağ sahibi, çardakları üzerine çökmüş bulunan bağ için harcadıklarına vahlanarak avuçlarını ovuşturuyor ve şöyle diyordu: "Ne olurdu, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım!" Allah dışında kendisine yardım edecek bir topluluğu da çıkmadı. Kendi kendini de kurtaramadı.

Onları Allah'ın altında ikincil rehber/rabler edinmek = küfür.

44. İşte böyle bir durumda, dostluk ve koruma, hak olan Allah'tandır. O, karşılık verme bakımından da hayırlıdır2, iş sonuçlandırma bakımından da hayırlıdır3.

1- Allah’a teslim olmak = iman =, 2- güzel düşünüp güzel davranmak =, 3- hayra ve barışa yönelik iş yapmak.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 60
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Allah'ın bunu istemesiyle cennet ve cehennem ödülü koyarak ve korkutarak yönlendirmesi çok saçma değil mi :)

Cehennem ve cennet gelecekte mekanlar değil, onlar şimdiki hallerimiz.

Cehennemi çoktan biliyoruz çünkü o, kişinin kendine yaptığı zulmün hali.

Cenneti bilmiyoruz çünkü o, kişinin kendine zulümden vazgeçinceki hali:

Tanım: Nefs, cehennem, cennet http://www.ateistfor...00#entry1224912

Cehennemden cennete nefs http://www.ateistfor...20#entry1226201

Rehberlik/kılavuzluk/rablik, ödül/korkutma ile değil,

Bize bizim halimizi haber vererek.

Biz bizim halimizi bilmedikçe, anlatılanı ödül/korkutma biliriz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cehennem ve cennet gelecekte mekanlar değil, onlar şimdiki hallerimiz.

Cehennemi çoktan biliyoruz çünkü o, kişinin kendine yaptığı zulmün hali.

Cenneti bilmiyoruz çünkü o, kişinin kendine zulümden vazgeçinceki hali:

Tanım: Nefs, cehennem, cennet http://www.ateistfor...00#entry1224912

Cehennemden cennete nefs http://www.ateistfor...20#entry1226201

Rehberlik/kılavuzluk/rablik, ödül/korkutma ile değil,

Bize bizim halimizi haber vererek.

Biz bizim halimizi bilmedikçe, anlatılanı ödül/korkutma biliriz.

Kitabınızı okumuyorsunuz, kendi uydurduğunuz şeylere inanıyorsunuz.

Cehennem, ademin bebelerine göre, bulundukları yer değilmiş, çünkü şimdiki haller olsaymış, zaten her ikisi de cehennem ehlinden olduğundan, biri diğerine bunu diyemezmiş. Bu, Ademin bebelerinin ahmaklığı demeyin, bu lafları aktaran sizin allahınız.

Maide 29:

Dilerim, kendi suçunla berâber benim suçumu da yüklenesin de cehennem ehlinden olasın ve budur cezası zulmedenlerin.

Haydi, diyelim ki: ya orada işte sürekli kendine azap edip durasın demek istemiş, diyerek çıkmaya çalışırsınız. Cehennem dediğiniz yerde, basbayağı işkence var. Allahınız altını gümüşü eritip, insanları bununla damgalayarak eziyet edecekmiş orada. Bunu da mı, ya insanın kendine verdiği sıkıntıdan bahsediyor diye görmeye çalışıyorsunuz?

Tevbe 35:

O gün, cehennem, o altını, gümüşü alevleyecek ve onlar, cehennem ateşinde kızdırılıp alınlarına, yanlarına, sırtlarına bastırılacak, onlarla dağlanacaklar ve işte bunlardır kendiniz için biriktirdiğiniz şeyler denecek, tadın biriktirdiklerinizin azâbını.

Açıkça uydurmaktasınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kitabınızı okumuyorsunuz, kendi uydurduğunuz şeylere inanıyorsunuz. Cehennem, ademin bebelerine göre, bulundukları yer değilmiş, çünkü şimdiki haller olsaymış, zaten her ikisi de cehennem ehlinden olduğundan, biri diğerine bunu diyemezmiş. Bu, Ademin bebelerinin ahmaklığı demeyin, bu lafları aktaran sizin allahınız.

Maide 29:

Dilerim, kendi suçunla berâber benim suçumu da yüklenesin de cehennem ehlinden olasın ve budur cezası zulmedenlerin.

"Cehennem ve cennet mekanlar değil, onlar şimdiki hallerimiz" dedim.

Verdiğin ayet, negativiteye inen kişinin yaptığı negativitelerin,

O kişinin kendisine zulüm etmesi = cehennem olduğu üzerine. Bu sebeple,

"Cehennemi çoktan biliyoruz çünkü o, kişinin kendine yaptığı zulmün hali." dedim.

Kıssasta kardeşin kardeşi öldürme negativitesi üzerinden konu izah ediliyor.

Haydi, diyelim ki: ya orada işte sürekli kendine azap edip durasın demek istemiş, diyerek çıkmaya çalışırsınız. Cehennem dediğiniz yerde, basbayağı işkence var. Allahınız altını gümüşü eritip, insanları bununla damgalayarak eziyet edecekmiş orada. Bunu da mı, ya insanın kendine verdiği sıkıntıdan bahsediyor diye görmeye çalışıyorsunuz?

Tevbe 35:

O gün, cehennem, o altını, gümüşü alevleyecek ve onlar, cehennem ateşinde kızdırılıp alınlarına, yanlarına, sırtlarına bastırılacak, onlarla dağlanacaklar ve işte bunlardır kendiniz için biriktirdiğiniz şeyler denecek, tadın biriktirdiklerinizin azâbını.

"Sakınıp korunanlara vaat edilen cennetin temsilî anlatımı şu: Altından ırmaklar akar, yemişleri de sürekli, gölgesi de. İşte korunup sakınanların son yurdu. Kâfirlerin son yurdu ise ateş..." Rad 35

İfade ediliyor ki, cehennem cennet anlatımları temsilen, yani aslı değil, temsilen yapılmış benzetmeler.

Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirseydik, her halde sen onu Allah korkusundan huşû ile boynunu bükmüş, çatlayıp yarılmış görürdün. Biz benzetmeleri insanlar için yapıyoruz ki, inceden inceye düşünebilsinler.” Hasr 21

Açıkça uydurmaktasınız.

Onlar zulmü bize yapmadılar, onlar2 kendi nefslerine3 zulmetmekteydiler4.” Bakara 57

Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez1. Ama insanlar2 kendi nefslerine3 zulmediyorlar4.” Yunus 44

Kim hayra ve barışa yönelik iş yaparsa kendi nefsi içindir3 ve kim kötülük yaparsa kendi aleyhinedir2. Rabbin kullara zulmedici değildir1.” Fussilet 46

1- Zulüm, Allah’dan değil; 2- indiği negativite hali, 3- pozitivitedeki nefsin kendine, 4- zulmeder.

Link to post
Sitelerde Paylaş

1- Zulüm, Allah’dan değil; 2- indiği negativite hali, 3- pozitivitedeki nefsin kendine, 4- zulmeder.

Sen bunu doğal afetlerle, salgın hastalıklarla, kıtlıklan açlıktan ölen, sakat kalan, doğuştan sakat olan milyarlara anlat. Bir de hayvanlar alemine bak! Yaşamak için birbirlerini yemek zorunda. Ama sana göre bunlar zulüm değil, her şey sırf seni imtihan etmek için değil mi? Bir insan nasıl bu kadar kibirli ve bencil olabilir, her şeye nasıl sadece kendi açısından bakabilir?

Hem her şeyin sebebinin bir tanrı olduğunu iddia edeceksin hem de onun hiç bir şeyden sorumlu olmadığını ileri süreceksin, olacak şey mi bu?

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Cehennem ve cennet mekanlar değil, onlar şimdiki hallerimiz" dedim.

Verdiğin ayet, negativiteye inen kişinin yaptığı negativitelerin,

O kişinin kendisine zulüm etmesi = cehennem olduğu üzerine. Bu sebeple,

"Cehennemi çoktan biliyoruz çünkü o, kişinin kendine yaptığı zulmün hali." dedim.

Kıssasta kardeşin kardeşi öldürme negativitesi üzerinden konu izah ediliyor.

"Sakınıp korunanlara vaat edilen cennetin temsilî anlatımı şu: Altından ırmaklar akar, yemişleri de sürekli, gölgesi de. İşte korunup sakınanların son yurdu. Kâfirlerin son yurdu ise ateş..." Rad 35

İfade ediliyor ki, cehennem cennet anlatımları temsilen, yani aslı değil, temsilen yapılmış benzetmeler.

Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirseydik, her halde sen onu Allah korkusundan huşû ile boynunu bükmüş, çatlayıp yarılmış görürdün. Biz benzetmeleri insanlar için yapıyoruz ki, inceden inceye düşünebilsinler.” Hasr 21

Onlar zulmü bize yapmadılar, onlar2 kendi nefslerine3 zulmetmekteydiler4.” Bakara 57

Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez1. Ama insanlar2 kendi nefslerine3 zulmediyorlar4.” Yunus 44

Kim hayra ve barışa yönelik iş yaparsa kendi nefsi içindir3 ve kim kötülük yaparsa kendi aleyhinedir2. Rabbin kullara zulmedici değildir1.” Fussilet 46

1- Zulüm, Allah’dan değil; 2- indiği negativite hali, 3- pozitivitedeki nefsin kendine, 4- zulmeder.

Hayal dünyasında yaşıyorsunuz. Ayeti bir daha yazalım ki, açıkça yazanı görmemek için ne kadar takla attığınızın farkına varın.

Tevbe 35:

O gün, cehennem, o altını, gümüşü alevleyecek ve onlar, cehennem ateşinde kızdırılıp alınlarına, yanlarına, sırtlarına bastırılacak, onlarla dağlanacaklar ve işte bunlardır kendiniz için biriktirdiğiniz şeyler denecek, tadın biriktirdiklerinizin azâbını.

Alınlarına bastırılacak ve onlarla dağlanacaklar diyen arabın temsili olarak anlattığını öne sürebilmek için akıl sağlığınızın yerinde olmaması gerekiyor. Sözcüklerin anlamı şudur budur diye açıklamalara girişmediğinize göre, siz de açıkça görüyorsunuz ki: arap, burada, bildiğimiz dağlama işleminden bahsediyor.

Aslan/kurt ve ineklerin hikayesini bulup okumanızda fayda var. Günün birinde gerçek müslümanlar ile karşılaştığınızda aa nasıl oldu da bu duruma düştük ya diye şaşırıp kalmayın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayal dünyasında yaşıyorsunuz. Ayeti bir daha yazalım ki, açıkça yazanı görmemek için ne kadar takla attığınızın farkına varın.

Tevbe 35:

O gün, cehennem, o altını, gümüşü alevleyecek ve onlar, cehennem ateşinde kızdırılıp alınlarına, yanlarına, sırtlarına bastırılacak, onlarla dağlanacaklar ve işte bunlardır kendiniz için biriktirdiğiniz şeyler denecek, tadın biriktirdiklerinizin azâbını.

Alınlarına bastırılacak ve onlarla dağlanacaklar diyen arabın temsili olarak anlattığını öne sürebilmek için akıl sağlığınızın yerinde olmaması gerekiyor. Sözcüklerin anlamı şudur budur diye açıklamalara girişmediğinize göre, siz de açıkça görüyorsunuz ki: arap, burada, bildiğimiz dağlama işleminden bahsediyor.

Aslan/kurt ve ineklerin hikayesini bulup okumanızda fayda var. Günün birinde gerçek müslümanlar ile karşılaştığınızda aa nasıl oldu da bu duruma düştük ya diye şaşırıp kalmayın.

Arapça'da "azap" iki anlamlı.

İlki bizim bildiğimiz, "acı, ızdırap", ikincisi "şeker gibi tatlı".

Bu dünyada kendimize aynen kırmızı ile işaretlediklerini yaparız.

Ama kişinin kendine yaptığı bu zulüm kişinin kendine şeker gibi tatlı gelir.

Bu tatlılık yüzünden öz-zulmümüz bize ne kadar anlatılırsa anlatılsın bilemeyeceğimizden,

Sanki bunun bir mekanı varmış gibi, bizim dışımızdaki bir olaymış gibi anlamamıza izin verilir.

Ama bu bir yanlış anlamadır ve kitap asla hiç bir yerde böyle bir mekanın varlığını öne sürmez.

Hepsi kişinin kendine yaptıkları,

Ta ki kendine zulüm ettiğini görecek kadar kendine zulüm edene kadar.

O zaman bu aktivitesinden kendiliğinden vazgeçer ve ne anlatmaya gerek kalır ne mekana.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayal dünyasında yaşıyorsunuz. Ayeti bir daha yazalım ki, açıkça yazanı görmemek için ne kadar takla attığınızın farkına varın.

Tevbe 35:

O gün, cehennem, o altını, gümüşü alevleyecek ve onlar, cehennem ateşinde kızdırılıp alınlarına, yanlarına, sırtlarına bastırılacak, onlarla dağlanacaklar ve işte bunlardır kendiniz için biriktirdiğiniz şeyler denecek, tadın biriktirdiklerinizin azâbını.

Alınlarına bastırılacak ve onlarla dağlanacaklar diyen arabın temsili olarak anlattığını öne sürebilmek için akıl sağlığınızın yerinde olmaması gerekiyor. Sözcüklerin anlamı şudur budur diye açıklamalara girişmediğinize göre, siz de açıkça görüyorsunuz ki: arap, burada, bildiğimiz dağlama işleminden bahsediyor.

Aslan/kurt ve ineklerin hikayesini bulup okumanızda fayda var. Günün birinde gerçek müslümanlar ile karşılaştığınızda aa nasıl oldu da bu duruma düştük ya diye şaşırıp kalmayın.

Bir soru da şudur, "neden kullanılan dil korku üzerine kurulu?"

Bu konuyu en çok mülayim insanlar bilir,
Korkutmayan, güler yüz gösteren, yardım etmeye çalışanlar.
Onların başlarına gelen pişmiş tavuğun başına gelmez.
Olduğumuz aşkı bilelim diye aşkın olmadığı hali deneyimliyoruz.
Bu hal korku olarak tezahür eder. Azımız hariç bu bir korku alemi.
Çoklarımız sadece korkuyu duyar, korkuyu konuşur, korkuyu dinler.
Allah onlar ile de konuşuyor, onların kendi dilinde, korku dilinde.
Annenin çocuğuna "kafanı kıracağım" demesi; o kafa hiç kırılmaz.
Çocuk büyüyüp kendini idare edecek hale gelince söz de kalmaz.
Aşkın onca ayetini verdim, tekrar tekrar, bak duyan yok.
Ama bu da aşktandır, hepsi ancak kendi vaktinde.
Link to post
Sitelerde Paylaş

Arapça'da "azap" iki anlamlı.

İlki bizim bildiğimiz, "acı, ızdırap", ikincisi "şeker gibi tatlı".

Bu dünyada kendimize aynen kırmızı ile işaretlediklerini yaparız.

Ama kişinin kendine yaptığı bu zulüm kişinin kendine şeker gibi tatlı gelir.

Bu tatlılık yüzünden öz-zulmümüz bize ne kadar anlatılırsa anlatılsın bilemeyeceğimizden,

Sanki bunun bir mekanı varmış gibi, bizim dışımızdaki bir olaymış gibi anlamamıza izin verilir.

Ama bu bir yanlış anlamadır ve kitap asla hiç bir yerde böyle bir mekanın varlığını öne sürmez.

Hepsi kişinin kendine yaptıkları,

Ta ki kendine zulüm ettiğini görecek kadar kendine zulüm edene kadar.

O zaman bu aktivitesinden kendiliğinden vazgeçer ve ne anlatmaya gerek kalır ne mekana.

arapça'da

cehennem ateşinde kızdırılıp alınlarına, yanlarına, sırtlarına bastırılacak, onlarla dağlanacaklar

cümlesinin de iki anlamlı olduğunu mu anlamalıyız? Burada ateşte kızdırılan metallerin insanların etlerini dağlayacağı değil de, başka bir şey mi anlatılmakta? Örneğin hayali tanrınızın, insanlara sitem etmesi ile insanların kendi kendilerine girecekleri duygusal sıkıntılar o kadar şey olacak ki, insanların yüzlerinde falan stresten lezyonlar mı oluşacak nedir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir soru da şudur, "neden kullanılan dil korku üzerine kurulu?"

Bu konuyu en çok mülayim insanlar bilir,
Korkutmayan, güler yüz gösteren, yardım etmeye çalışanlar.
Onların başlarına gelen pişmiş tavuğun başına gelmez.
Olduğumuz aşkı bilelim diye aşkın olmadığı hali deneyimliyoruz.
Bu hal korku olarak tezahür eder. Azımız hariç bu bir korku alemi.
Çoklarımız sadece korkuyu duyar, korkuyu konuşur, korkuyu dinler.
Allah onlar ile de konuşuyor, onların kendi dilinde, korku dilinde.
Annenin çocuğuna "kafanı kıracağım" demesi; o kafa hiç kırılmaz.
Çocuk büyüyüp kendini idare edecek hale gelince söz de kalmaz.
Aşkın onca ayetini verdim, tekrar tekrar, bak duyan yok.
Ama bu da aşktandır, hepsi ancak kendi vaktinde.

:D

yahu allahınızın boş teneke olduğunu söylüyorsunuz şimdi de. Allah söyler söyler ama yapmaz diyorsunuz. Şurada, uyduruk dininizi savunmak için, uyduruk tanrınızı maymuna çevirdiniz topluca. Tanrınız gerçekten olsaydı, şimdiye çoktan sizlere bir işaret çakıp: yeter olum, siz savunmayın; sizinle uğraşmaktan kafirlere girişemiyorum derdi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir soru da şudur, "neden kullanılan dil korku üzerine kurulu?"

Bu konuyu en çok mülayim insanlar bilir,
Korkutmayan, güler yüz gösteren, yardım etmeye çalışanlar.
Onların başlarına gelen pişmiş tavuğun başına gelmez.
Olduğumuz aşkı bilelim diye aşkın olmadığı hali deneyimliyoruz.
Bu hal korku olarak tezahür eder. Azımız hariç bu bir korku alemi.
Çoklarımız sadece korkuyu duyar, korkuyu konuşur, korkuyu dinler.
Allah onlar ile de konuşuyor, onların kendi dilinde, korku dilinde.
Annenin çocuğuna "kafanı kıracağım" demesi; o kafa hiç kırılmaz.
Çocuk büyüyüp kendini idare edecek hale gelince söz de kalmaz.
Aşkın onca ayetini verdim, tekrar tekrar, bak duyan yok.
Ama bu da aşktandır, hepsi ancak kendi vaktinde.

Yahu sen şu dünyanın haline hiç bakmıyor musun? Canlılar birbirlerini yiyerek hayatta kalıyor, adalet yok, muazzam bir vahşet ve acı var, milyarlarca bebek, yavru acı çekerek ölüyor, sen hala aşk aşk diye sayıklıyorsun. Bütün bu acılar, vahşet, adaletsizlik sırf aşk uğruna mı? Sokayım o aşka ben. Yahu bir insan nasıl bu kadar çevresinde olanlara duyarsız kalabilir, nasıl sadece kendini düşünebilir, hayret!

Link to post
Sitelerde Paylaş

arapça'da

cehennem ateşinde kızdırılıp alınlarına, yanlarına, sırtlarına bastırılacak, onlarla dağlanacaklar

cümlesinin de iki anlamlı olduğunu mu anlamalıyız? Burada ateşte kızdırılan metallerin insanların etlerini dağlayacağı değil de, başka bir şey mi anlatılmakta? Örneğin hayali tanrınızın, insanlara sitem etmesi ile insanların kendi kendilerine girecekleri duygusal sıkıntılar o kadar şey olacak ki, insanların yüzlerinde falan stresten lezyonlar mı oluşacak nedir?

İki anlamlı değil, kendisi.

İnsanın kendine yaptığı zulüm burada anlatıldığı gibi.

Ama kişi zulmün içindeyken bunu göremez, bilemez.

Balık deryada yaşar da "hani su nerede" der.

Zulmü bilmek için önce içinden çıkmak gerek,

O da tekamülle.

Verdiğin ayetin ne anlattığını anlatan ayetleri verdim.

Ama okumak, ancak kişi kendisi zulümden çıkınca.

Link to post
Sitelerde Paylaş

:D

yahu allahınızın boş teneke olduğunu söylüyorsunuz şimdi de. Allah söyler söyler ama yapmaz diyorsunuz. Şurada, uyduruk dininizi savunmak için, uyduruk tanrınızı maymuna çevirdiniz topluca. Tanrınız gerçekten olsaydı, şimdiye çoktan sizlere bir işaret çakıp: yeter olum, siz savunmayın; sizinle uğraşmaktan kafirlere girişemiyorum derdi.

Sorun yok,

Hepsi kendi vaktinde.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir soru da şudur, "neden kullanılan dil korku üzerine kurulu?"

Bu konuyu en çok mülayim insanlar bilir,
Korkutmayan, güler yüz gösteren, yardım etmeye çalışanlar.
Onların başlarına gelen pişmiş tavuğun başına gelmez.

İnanırken ben de öyle düşünürdüm... bu tarz sert ayetleri, sadece gaddar kişilere yönelik zannederdim.

Yalnız burda şu soru karşımıza çıkıyor; neden korkutulmaya çalışılan insanlar, kötü ve gaddar insanlar değildir...?

Kuran'da, sadece bir insana inanmayan ve bazı emirlere itaat etmeyen insanların tehdit edildiğini görüyoruz.

Mesela, işkence, dayak, kölecilik, işgal, talan, tecavüz... gibi konularda kuran'da sert bir uyarıya rastlamıyoruz.

Tersine teşvik eden ayetler var.

İslam toplumları da geleneksel olarak, kişiliğe insanlığa değil, belli söylemlere, hal ve haraketlere değer veriyor.

Sizin dediğiniz gibi olsaydı, mutlaka bunun islamın merkezindeki ülkelere de yansımış olması gerekirdi.

Neticede herşeyi bilen bir varlık, anlatmak istediğini açıklamayı başaramamış olamaz... öyle değil mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İfadem karışık olmuş, yanlış anlamaya sebep veriyor, fark ettirdiğin için teşekkür ederim.

Korku aşamasında olan kardeşlerimin korkudan başkasına açık olmadıklarını anlatmak istemiştim.

Bunu da en iyi korku dili kullanmayanlar, karşısındakine sadece iyi niyetle yaklaşanlar bilir.

Çünkü korku aşamasında olanın iyi niyeti bilme şansı olmadığından,

Sonuna kadar suistimal ederek mümkün olan en büyük zararı verir.

Korkudan uzaklaşan gönüller ise aşka yönelir, artık ne korkutmaya ne söze gerek kalır.

Onlar yeni korkutmayanlar, yeni iyi niyetliler olurlar; ve bu devran böyle sürer gider.

İnanırken ben de öyle düşünürdüm... bu tarz sert ayetleri, sadece gaddar kişilere yönelik zannederdim. Yalnız burda şu soru karşımıza çıkıyor; neden korkutulmaya çalışılan insanlar, kötü ve gaddar insanlar değildir...?

Öyledir.

Kuran'da, sadece bir insana inanmayan ve bazı emirlere itaat etmeyen insanların tehdit edildiğini görüyoruz.

Tehdit... güzel düşünüp güzel davranmayana, hayır ve barış üzerine olmayana,

İtaat... güzel düşünüp güzel davranmaya, hayır ve barış üzerine olmaya.

Kafir, iman http://www.ateistforum.org/index.php/topic/61085-kafir-iman-hak-2/#entry1259571

İmtihan http://www.ateistforum.org/index.php/topic/61085-kafir-iman-hak-2/#entry1271379

Örnek http://www.ateistforum.org/index.php/topic/62299-kafir-iman-imtihan/#entry1291856

Mesela, işkence, dayak, kölecilik, işgal, talan, tecavüz... gibi konularda kuran'da sert bir uyarıya rastlamıyoruz.

işkence, dayak, kölecilik, işgal, talan, tecavüz... = güzel düşünüp güzel davranmama, hayır ve barış üzerine olmama

Tersine teşvik eden ayetler var.

Belirt.

İslam toplumları da geleneksel olarak, kişiliğe insanlığa değil, belli söylemlere, hal ve haraketlere değer veriyor.

Bu, kişinin hangi toplumda/disiplinde olduğu değil,

Hangi tekamül kademesinde olduğu ile ilgili.

Sizin dediğiniz gibi olsaydı, mutlaka bunun islamın merkezindeki ülkelere de yansımış olması gerekirdi.

Bu, islam toplumlarının neden geride göründüğü ile ilgili.

Batı'ya doğru baktığımızda, daha gelişmiş bir yapı görünür.

Görmediğimiz ise bu yapının, 300 yıl boyunca,

Başkalarının birikmiş kan ve gözyaşının olduğu ve,

Şimdi de kan ve gözyaşından başka bir şey olmadığı.

Batı'yı suçluyor da değilim.

Güzel düşünüp güzel davranma, hayır ve barış üzerine olma,

Aşamasına kendimiz gelmedikçe er geç bir vampir çıkar,

Bize de onun besili hayatına hayranlık duymak kalır.

Türkiye'nin bu gayreti göstermekte olduğuna inanıyorum.

Neticede herşeyi bilen bir varlık, anlatmak istediğini açıklamayı başaramamış olamaz... öyle değil mi?

Anlatımda sorun yok,

Hepsi kendi vaktinde.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Anlatımda sorun yok,

Hepsi kendi vaktinde.

Anlatımda ciddi problemler var. sonra örnekleri sayarım.

Kötülüğe teşvik eden ayetler ise çok fazla. Bu konuda uzun bir ayet listesi çıkarılabilir.

Kuran'ı benden daha iyi incelemiş olabilirsiniz. ama sadece olumlu yönde okumaya çalışınca, sorunlara çözüm bulmak kolaylaşıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran:

İşte size şeytan. O yalnız kendi dostlarını korkutur. Eğer inananlarsanız onlardan korkmayın, benden korkun. Al-Imran 175

Korku, korku, korku. Kuran, sık sık, “Allah korkusunu” vurguluyor, fakat “Allah sevgisi” ne çok az yer veriyordu. “Bu Kur’an, sizi ve ulaşılacak herkesi korkutmak için vahyolundu” deniyordu. (Enam, 19). Allah, Peygambere “Bu kitap sana korkutman, insanlan da öğütlemen için indirilmiştir” diyordu. (Araf, 1). “Ey örtüsüne sann-mış kimse, kalk ve korkut”. (Müdessir, 1 ve 2)
Arpa eken Kuran tarladan bugday cikmasini bekliyor!!!

Incil:

İsa bu sözlere aldırmadan havra yöneticisine, “Korkma, yalnız iman et!” dedi. Markos 5/36

Korkma, çünkü ben seninleyim,

Yılma, çünkü Tanrın benim.
Seni güçlendireceğim, evet, sana yardım edeceğim;
Zafer kazanan sağ elimle sana destek olacağım. Yesaya 41/10
tarihinde poiuz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran:

İşte size şeytan. O yalnız kendi dostlarını korkutur. Eğer inananlarsanız onlardan korkmayın, benden korkun. Al-Imran 175

Korku, korku, korku. Kuran, sık sık, “Allah korkusunu” vurguluyor, fakat “Allah sevgisi” ne çok az yer veriyordu. “Bu Kur’an, sizi ve ulaşılacak herkesi korkutmak için vahyolundu” deniyordu. (Enam, 19). Allah, Peygambere “Bu kitap sana korkutman, insanlan da öğütlemen için indirilmiştir” diyordu. (Araf, 1). “Ey örtüsüne sann-mış kimse, kalk ve korkut”. (Müdessir, 1 ve 2)
Arpa eken Kuran tarladan bugday cikmasini bekliyor!!!

Incil:

İsa bu sözlere aldırmadan havra yöneticisine, “Korkma, yalnız iman et!” dedi. Markos 5/36

Korkma, çünkü ben seninleyim,

Yılma, çünkü Tanrın benim.
Seni güçlendireceğim, evet, sana yardım edeceğim;
Zafer kazanan sağ elimle sana destek olacağım. Yesaya 41/10

Şeytan yalnız kendi dostlarını korkuturken, allah da yalnız kendi dostlarını korkutuyor demek ki. Aradaki fark ne?

Bakara 107

Bilmez misin ki şüphesiz göklerin saltanatı da Allah'ındır, yeryüzünün saltanatı da ve sizin için Allah'tan başka ne bir dost vardır, ne bir yardımcı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...