Jump to content

Doğada evrim diye bir şey yoktur. mutasyonlar hiç bir canlıyı daha mükemmel hale getiremez.


Recommended Posts

BU HİÇ BİR ŞEYİ KANITLAMAZ.. herşey CENABI Allahın DİLEMESİ İLE GERÇEKLEŞİR. ayetleriyle kimini sapıtır. kimini doğru yola ulaştırır......

İNSAN MUCİZEVİ BİR VARLIKTIR. BİR ANNE DOĞUM YAPTIĞINDA HEMEN OLMAYAN SÜT OLUŞUR. BUNU BİLİNÇLİ BİR YARATICI YAPABİLİR. SAÇMA ŞEYLERE İNANMA HAKİKATİ BUL. kURANI KERİM BİZİ HURAFE İNANIŞLARDAN KURTARIR.....

alllah nerdedir? Neden vardir ? Neden ihtiyacimiz var ?

Neden bu kanit hic birseyi kanitlamaz.

tarihinde ateistdusunce tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 226
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

bildiğim kadarıyla mutasyonun bir takım zararlı etkileri vesilesi var. ancak bu değişimlere mutasyon yapıyor diyemeyiz. nasılki BİR HASTAYI DOKTOR İYİLEŞTİREMEZSE. ANCAK sebep vesile olabilir.

Rastlantı kelimesinden dolayı nasıl ateistlerin üzerine çok gelindiyse de, geldiğimiz noktada o zaman, sen, anladığım kadarıyla, sebeplere ilah gözüyle bakıyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

alllah nerdedir? Neden vardir ? Neden ihtiyacimiz var ?

Neden bu kanit hic birseyi kanitlamaz.

BU HİÇ BİR ŞEYİ KANITLAMAZ. ANCAK İNSANLARIN BU ÇALIŞMALARI FİİLİ DUADIR. İNSANLARIN YADA IŞINLARIN BİR ŞEYİ DÖNÜŞTÜRMEYE GÜCÜ YOK ANCAK VESİLEDİR.

cenabı ALLAH nerdedir sorusunu bu zamanın ehli sünnet ALİMİNDEN OLAN CÜBBELİ AHMET HOCADAN DİNLEMENİ TAVSİYE EDERİM.

Link to post
Sitelerde Paylaş

doktor vesile olabilir. ANCAK yaratan CENABI ALLAH TIR.DEMEK İSTEDİM.

Var olan her şey, varsa ki yaratıcı, doğal olarak o yaratmış oluyor, tabi ki de.

Ama o şekilde değerlendirirsen her şeyi acıyı, ıstırabı da yaratıcı var etmiş, demektir. Sence acı ve ıstırap neden yaratıldı? Bu yaratıcıyı bir nebze de olsun kötü yapmaz mı?Yorumunu merak ettiğimden soruyorum, sadece, yanlış anlama, bir saldırı değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bu tür soruların cevabını sorularla islamiyette bulabilirsiniz.

Kafayı çalıştırmak zor olunca,

Aaa bakın çalıştırılmışı var, bakın üstatın, bilmemne efendinin cevabı var...

Soruları da cevaplarını yıllar önceden beri biliyoruz.

Yeni bir soru-cevap yok, hep aynı klişe cümleler, kullandığınız metaforlar bile aynı.

Çünkü diğerleri de senin gibi kafasını çalıştırmıyor, birilerinin hazırıyla-hezeyanlarıyla yetiniyorsunuz.

Çok köşeye sıkışınca..kem küm... Allahın takdiridir aklımız ermez demekten başka bir cevabınız yok.

Aksi halde tutarsızlıkları görmemeye inat etmek için engelleyici başka bir mekanizmanız yok.

Sen soruları kendine sor, kafanı 5dk'da olsa çalıştır, zorla her şeye rağmen bu kadar paslı ve gerçeğe kapalı olamaz.

Beynini, 1400 yıllık arabın masalına kaptırma...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Var olan her şey, varsa ki yaratıcı, doğal olarak o yaratmış oluyor, tabi ki de.

Ama o şekilde değerlendirirsen her şeyi acıyı, ıstırabı da yaratıcı var etmiş, demektir. Sence acı ve ıstırap neden yaratıldı? Bu yaratıcıyı bir nebze de olsun kötü yapmaz mı?Yorumunu merak ettiğimden soruyorum, sadece, yanlış anlama, bir saldırı değil.

Nimetler, ihsanlar, ikramlar, güzellikler, sıhhat, afiyet, ferah, gibi haller hep cemal tecellileridir. Ve insanoğlu bunlara karşı şükredip etmeme şıklarından birini tercihle karşı karşıya. Maalesef, nefis ve şeytanın galebesiyle çoğu insan, cemal tecellileriyle sarhoş olup bu imtihanı kazanamıyorlar.

İmtihanın diğer yönü, hastalık, musibet, bela, afet, ölüm gibi celal tecellileri... Ve neticede sabır, tevekkül, teslim, rıza, imtihanına tabi tutulma. Akıl aksini düşünse de gerçek şu ki, bu imtihanı kazananlar, birincilere nispetle çok daha fazla.

Bundaki hikmet şu olsa gerek: Musibet ve hastalıklar, insana kul olduğunu, aciz bir varlık olduğunu çok iyi hatırlatıyor, ders veriyorlar. Konumuza ışık tutacak bir Nur cümlesi:

İbadet ve marifet için yaratılan insan, bu vadide mertebe kat edebilmek için aczini ve fakrını hissedecek, sürekli olarak Rabbine sığınacak ve Ondan medet dileyecektir. Duadan geri durmayacak, huzuru yakalamaya çalışacaktır. Bunlar ise başta nefis ve şeytan olmak üzere, dünya hayatında insanı, medet dilemeye ve sığınmaya götüren her türlü musibet, hastalık, çaresizlik ve sıkıntılarla mümkün.

"Fâtır-ı Hakîm, insanın mahiyet-i maneviyesinde nihayetsiz azîm bir acz ve hadsiz cesîm bir fakr dercetmiştir. Tâ ki, kudreti nihayetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gınası nihayetsiz bir Ganiyy-i Kerim bir zâtın hadsiz tecelliyatına câmi' geniş bir âyine olsun." (Sözler, Yirmi Üçüncü Söz)

Çaresizlik içinde kalıp Rabbine sığınan ruhlar, bu dünya imtihanını kazanma noktasında müsbet bir puan almış oluyorlar. Ama, refah, sıhhat ve saadet gibi tecellilerde insanoğlu, aczini anlamak yerine, bunlara meftun olup, kul olduğunu unutup, gaflete dalabiliyor.

Konunun çok önemli bir yanı da şu: Marifetullah, yani Allah'ı tanıma denilince, bütün isim ve sıfatları dikkate almak gerekiyor; sadece cemalî isimleri değil.

Allah, Rahman olduğu gibi Kahhar'dır da. İzzeti tattıran da Odur zilleti çektiren de. Bu dünyada sadece cemalî isimler tecelli etse ve insan sadece bunlara muhatap olsa idi marifeti noksan kalırdı. Bu imtihan meydanında, insanoğlu Allah'ı hem celal, hem de cemal sıfatlarıyla tanımak durumunda. Ahirette ise, yollar ayrılacak. İnsanların bir kısmı ibadet, ihlas, salih amel ve güzel ahlâklarına mükâfat olarak, cennete girecek ve lütuf, kerem, ihsan gibi nice cemal tecellilerine, azamî ölçüde ve ebediyen muhatap olacaklar. Küfür ve şirk yolunu tutarak dalalet ve sefahate düşenler ise celal, izzet ve kahır tecellileriyle karşılaşacaklar. Böylece, ahiret yurdunda, Allah'ın hem cemalî hem de celalî isimleri en ileri mânâda tecelli etmiş olacak.

Nur Külliyat'ında bir dua cümlesi var:

Bu dünyadaki varlıklar, ahirete nispetle, gölge kadar zayıf bir tecelliye muhatap oluyorlar. Ve bu gölge hayatın gereğini yapan ve hakkını vermeye çalışan insanlar asıla kavuşuyorlar.

"Bize gösterdiğin nümûnelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını göster." (Sözler, Onuncu Söz)

Link to post
Sitelerde Paylaş

BU HİÇ BİR ŞEYİ KANITLAMAZ. ANCAK İNSANLARIN BU ÇALIŞMALARI FİİLİ DUADIR. İNSANLARIN YADA IŞINLARIN BİR ŞEYİ DÖNÜŞTÜRMEYE GÜCÜ YOK ANCAK VESİLEDİR.

cenabı ALLAH nerdedir sorusunu bu zamanın ehli sünnet ALİMİNDEN OLAN CÜBBELİ AHMET HOCADAN DİNLEMENİ TAVSİYE EDERİM.

dostum siz hayal dunyasinda yasiyorsunuz. Cubbeliyi bir cok kez dinledim ve konferanslarina bir kac kez katildim .

Ahmet hocanin telkinleri ve cikarimsamalari ayrica buhari hadislerinin tamamini kabul etmesi durumu mevcut bu durum hakkindaki dusunceleriniz nedir ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nimetler, ihsanlar, ikramlar, güzellikler, sıhhat, afiyet, ferah, gibi haller hep cemal tecellileridir. Ve insanoğlu bunlara karşı şükredip etmeme şıklarından birini tercihle karşı karşıya. Maalesef, nefis ve şeytanın galebesiyle çoğu insan, cemal tecellileriyle sarhoş olup bu imtihanı kazanamıyorlar.

İmtihanın diğer yönü, hastalık, musibet, bela, afet, ölüm gibi celal tecellileri... Ve neticede sabır, tevekkül, teslim, rıza, imtihanına tabi tutulma. Akıl aksini düşünse de gerçek şu ki, bu imtihanı kazananlar, birincilere nispetle çok daha fazla.

Bundaki hikmet şu olsa gerek: Musibet ve hastalıklar, insana kul olduğunu, aciz bir varlık olduğunu çok iyi hatırlatıyor, ders veriyorlar. Konumuza ışık tutacak bir Nur cümlesi:

İbadet ve marifet için yaratılan insan, bu vadide mertebe kat edebilmek için aczini ve fakrını hissedecek, sürekli olarak Rabbine sığınacak ve Ondan medet dileyecektir. Duadan geri durmayacak, huzuru yakalamaya çalışacaktır. Bunlar ise başta nefis ve şeytan olmak üzere, dünya hayatında insanı, medet dilemeye ve sığınmaya götüren her türlü musibet, hastalık, çaresizlik ve sıkıntılarla mümkün.

"Fâtır-ı Hakîm, insanın mahiyet-i maneviyesinde nihayetsiz azîm bir acz ve hadsiz cesîm bir fakr dercetmiştir. Tâ ki, kudreti nihayetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gınası nihayetsiz bir Ganiyy-i Kerim bir zâtın hadsiz tecelliyatına câmi' geniş bir âyine olsun." (Sözler, Yirmi Üçüncü Söz)

Çaresizlik içinde kalıp Rabbine sığınan ruhlar, bu dünya imtihanını kazanma noktasında müsbet bir puan almış oluyorlar. Ama, refah, sıhhat ve saadet gibi tecellilerde insanoğlu, aczini anlamak yerine, bunlara meftun olup, kul olduğunu unutup, gaflete dalabiliyor.

Konunun çok önemli bir yanı da şu: Marifetullah, yani Allah'ı tanıma denilince, bütün isim ve sıfatları dikkate almak gerekiyor; sadece cemalî isimleri değil.

Allah, Rahman olduğu gibi Kahhar'dır da. İzzeti tattıran da Odur zilleti çektiren de. Bu dünyada sadece cemalî isimler tecelli etse ve insan sadece bunlara muhatap olsa idi marifeti noksan kalırdı. Bu imtihan meydanında, insanoğlu Allah'ı hem celal, hem de cemal sıfatlarıyla tanımak durumunda. Ahirette ise, yollar ayrılacak. İnsanların bir kısmı ibadet, ihlas, salih amel ve güzel ahlâklarına mükâfat olarak, cennete girecek ve lütuf, kerem, ihsan gibi nice cemal tecellilerine, azamî ölçüde ve ebediyen muhatap olacaklar. Küfür ve şirk yolunu tutarak dalalet ve sefahate düşenler ise celal, izzet ve kahır tecellileriyle karşılaşacaklar. Böylece, ahiret yurdunda, Allah'ın hem cemalî hem de celalî isimleri en ileri mânâda tecelli etmiş olacak.

Nur Külliyat'ında bir dua cümlesi var:

Bu dünyadaki varlıklar, ahirete nispetle, gölge kadar zayıf bir tecelliye muhatap oluyorlar. Ve bu gölge hayatın gereğini yapan ve hakkını vermeye çalışan insanlar asıla kavuşuyorlar.

"Bize gösterdiğin nümûnelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını göster." (Sözler, Onuncu Söz)

Bak ben sana en muhkem, en asıl ayeti götereyim:

Şüphesiz zeusun eşeği ne marifetli bir eşektir. O şüphesiz Mikelanjo007 gibi müsloşların anasını kütür kütür düzendir. Şüphesiz bu müsloşlar, yüce zeus ve müsloş siken eşeğini inkar edenlerdir, onlar kerberosun akşam yemeği olacak olanlardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

dostum siz hayal dunyasinda yasiyorsunuz. Cubbeliyi bir cok kez dinledim ve konferanslarina bir kac kez katildim .

Ahmet hocanin telkinleri ve cikarimsamalari ayrica buhari hadislerinin tamamini kabul etmesi durumu mevcut bu durum hakkindaki dusunceleriniz nedir ?

cübbeli hocanın kabul ettiklerini bende kabul ediyorum. şimdi çıkıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bir canlının EVRİLMESİ için milyarca yıla gerek yok. cenabı ALLAH DİLEDİĞİNİ YAPMAYA MUKTEDİRDİR. Tırtıl sonradan kelebek oluyor. izleyin.

Böceklerin çoğu hayatlarının önemli bir bölümü larva olarak geçirir. Örneğin bir ağustos böceği larvası ortalama 17 (on yedi) yıl larva olarak yaşar ve çiftleşmek için kanatlanarak bir haftalık hayat yaşar. Kara sineğin (kanatlanmış halinin) ortalama ömrü 4 gündür.

Kelebeklerin amacı çiftleşmektir.

Ben tanrı olsaydım kral kelebeğinin yumurtalarını sadece ipek otlarına yumurtlamalarını engellerdim. İpek otları yok olursa bu kelebek türü de yok olacak. Her türlü otun yaprağını yeselerdi ya...Ben tanrı olsaydım kral kelebeklerinin uzun göç uçuşlarını engellerdim. Ne gerek vardı; çiftleşmek için o kadar yol gitmeye...Tuttuğunu...

Sonra; tanrı olsaydım, bir böceğe bu kadar eziyet etmezdim. Önce larva ol, sadece ipek otu yaprağı ye, sonra şekil değiştir, kanatlan, sonra şu kadar uç, çiftleş, yumurtla ve yumurtalarını sadece ipek otlarına bırak ve öl...

Tanrı olsaydım; sadece böceklere peygamber gönderirdim. Çünkü; beni anlayacak olan bir tek böcekler var.

Ancak İslam'ın tanrısı benim düşündüğümden daha zeki olduğu için bana böcekleri örnek gösteriyor. Ben ki; İslam'ın tanrısından sözünü ettiği bütün gücünü almış, kral kelebeklerin, sümüklü böceklerin, balıkların, yarattığını iddia ettiği ve yaşayan bütün insanların gücünden, daha fazla güce sahip olmuşum.

Bu saatten sonra benim kelebekliğime; benim ne yiyip içeceğime, kiminle ne yapacağıma, nasıl düşünmem gerektiğine "karışamayan", aslında istese de karışamayan böcek tanrısındansa biraz sonra yiyeceğim az yağda uzun süre pişirilmiş kuzu göbeği mantarının damağımda bırakacağı tadı düşünmem mutasyon meselesi olacaksa :)

atalarımın bir suçu yok; tamamen mutasyon meselesi :)))))))))))

Link to post
Sitelerde Paylaş

bir canlının EVRİLMESİ için milyarca yıla gerek yok. cenabı ALLAH DİLEDİĞİNİ YAPMAYA MUKTEDİRDİR. Tırtıl sonradan kelebek oluyor. izleyin.

Bu konuları şikayet edelim arkadaşlar..!

Ben ettim az önce,sizin tekrar şikayet etmenize gerek yok..

Link to post
Sitelerde Paylaş

ben ADNAN OKTARI DAVRANIŞINI TASBİP ETMİYORUM KESİNLİKLE. Tırtılın kelebeğe dönüşü aklıma geldi. araştırırken onun videsunada rastladım.

bir odada kalsak güneşin ısı ve ışıkları içindeki faydalı şeyler odaya vursa insan ODANIN DIŞINDA VE İÇİNDE GÜNEŞ YOK diyemeyeceği gibi. CENABI Allahın esmaul hüsanasındaki tecellileri hayatımızın her yerinde görüyoruz. ALLAHIN VARLIĞI ANLAŞILIYOR....

Verdiğin kelebek örneği doğanın bir gerçeğidir. Allah'ının varlığını, o kelebeğin dışkısı kadar da olsa bir varlık olarak ortaya koyman gerekir. Ki bundan sonra yaratmasından vesaire söz edebilesin.

Canlılar söz konusu olduğunda Allah yaratıcılığı değil, yok edicidir. Koskoca evrende, dünyadan başka bir yerde canlı hayat yok. Üstelik, Allah bu canlı hayatı yok etmek için buzul çağları yaşatmış, gök taşları ve yıldırımlar çarptırmış, depremlerle, tufanlarla, yanardağlarla yerle yeksan etmeye çalışmış ama gene de başaramamış.

Senin anlayacağın, dünyadaki bu hayat, senin Allahsız Allah'ına rağmen var ve var olmaya da devam ediyor.

Bana, sosyal, siyasal, kültürel, fiziksel, kimyasal, biyolojik vb. herhangi bir alanda evrim geçirmeden meydana gelmiş, yani gökten zembille inmiş bir varlık, olgu gösterebilir misin.

İnsan denen doğanın en son ve en mucizevi yaratığı varken, senin, Allahlık kelebeği yaratılış mucizesi olarak ve Allah'ın kanıtı olarak sunman tam olarak Allah'lık bir davranıştır. Ve imzamın da kanıtlarındandır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nimetler, ihsanlar, ikramlar, güzellikler, sıhhat, afiyet, ferah, gibi haller hep cemal tecellileridir. Ve insanoğlu bunlara karşı şükredip etmeme şıklarından birini tercihle karşı karşıya. Maalesef, nefis ve şeytanın galebesiyle çoğu insan, cemal tecellileriyle sarhoş olup bu imtihanı kazanamıyorlar.

İmtihanın diğer yönü, hastalık, musibet, bela, afet, ölüm gibi celal tecellileri... Ve neticede sabır, tevekkül, teslim, rıza, imtihanına tabi tutulma. Akıl aksini düşünse de gerçek şu ki, bu imtihanı kazananlar, birincilere nispetle çok daha fazla.

Bundaki hikmet şu olsa gerek: Musibet ve hastalıklar, insana kul olduğunu, aciz bir varlık olduğunu çok iyi hatırlatıyor, ders veriyorlar. Konumuza ışık tutacak bir Nur cümlesi:

İbadet ve marifet için yaratılan insan, bu vadide mertebe kat edebilmek için aczini ve fakrını hissedecek, sürekli olarak Rabbine sığınacak ve Ondan medet dileyecektir. Duadan geri durmayacak, huzuru yakalamaya çalışacaktır. Bunlar ise başta nefis ve şeytan olmak üzere, dünya hayatında insanı, medet dilemeye ve sığınmaya götüren her türlü musibet, hastalık, çaresizlik ve sıkıntılarla mümkün.

"Fâtır-ı Hakîm, insanın mahiyet-i maneviyesinde nihayetsiz azîm bir acz ve hadsiz cesîm bir fakr dercetmiştir. Tâ ki, kudreti nihayetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gınası nihayetsiz bir Ganiyy-i Kerim bir zâtın hadsiz tecelliyatına câmi' geniş bir âyine olsun." (Sözler, Yirmi Üçüncü Söz)

Çaresizlik içinde kalıp Rabbine sığınan ruhlar, bu dünya imtihanını kazanma noktasında müsbet bir puan almış oluyorlar. Ama, refah, sıhhat ve saadet gibi tecellilerde insanoğlu, aczini anlamak yerine, bunlara meftun olup, kul olduğunu unutup, gaflete dalabiliyor.

Konunun çok önemli bir yanı da şu: Marifetullah, yani Allah'ı tanıma denilince, bütün isim ve sıfatları dikkate almak gerekiyor; sadece cemalî isimleri değil.

Allah, Rahman olduğu gibi Kahhar'dır da. İzzeti tattıran da Odur zilleti çektiren de. Bu dünyada sadece cemalî isimler tecelli etse ve insan sadece bunlara muhatap olsa idi marifeti noksan kalırdı. Bu imtihan meydanında, insanoğlu Allah'ı hem celal, hem de cemal sıfatlarıyla tanımak durumunda. Ahirette ise, yollar ayrılacak. İnsanların bir kısmı ibadet, ihlas, salih amel ve güzel ahlâklarına mükâfat olarak, cennete girecek ve lütuf, kerem, ihsan gibi nice cemal tecellilerine, azamî ölçüde ve ebediyen muhatap olacaklar. Küfür ve şirk yolunu tutarak dalalet ve sefahate düşenler ise celal, izzet ve kahır tecellileriyle karşılaşacaklar. Böylece, ahiret yurdunda, Allah'ın hem cemalî hem de celalî isimleri en ileri mânâda tecelli etmiş olacak.

Nur Külliyat'ında bir dua cümlesi var:

Bu dünyadaki varlıklar, ahirete nispetle, gölge kadar zayıf bir tecelliye muhatap oluyorlar. Ve bu gölge hayatın gereğini yapan ve hakkını vermeye çalışan insanlar asıla kavuşuyorlar.

"Bize gösterdiğin nümûnelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını göster." (Sözler, Onuncu Söz)

Kısacası, Allah yarattıklarıyla hem birliktedir, hem de onlardan ayrıdır, değil mi?

Yani, bizler, Allah'ın geçici bir gölgesinden ibaretiz, değil mi?

Tam olarak panteist değil, fakat yakın bir yaklaşıma sahip olduğun için soruyorum, yeniden: Tanrı'da kötülük de, iyilik de bulunuyorsa ona yöneleceğimiz zaman neden iyilik kısmını tercih etmeliyiz? Kendisinde kötülük barındırırken bizden neden iyiliğe ulaşmamızı bekliyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...