Jump to content

Muhafazakarlık ve insan evrimi..


Recommended Posts

Milyonlarca yıl öncesine gidelim. İnsan öncesi dünyayı, evrim sürecinin en önemli halkasını, gelişkin bir maymun türünden insana evrildiğimiz o süreci düşünelim öncelikle.

Bundan yaklaşık 10 milyon yıl önceydi. Magma hareketleri ve buna bağlı olarak oluşan volkanik devinimler sonucunda, bugün Orta Afrika denilen bölgede önemli coğrafi değişimler oldu. Bu hareketlenmeler sonucu oluşan yüksek dağlar, ormanla deniz arasında büyük bir set oluştu. Bu set ormanda büyük bir kuraklık başlatacaktı.

Bu ormanın o zamanki sakinleri, insan öncesi gelişkin maymunlardı. Bu kuraklık sürecinde ilerici maymunlar kadere boyun eğmediler ve ormandan çıkıp savanda şanslarını denemeye karar verdiler. Başlarına ne geleceğini bilmiyorlardı. Ama gitgide büyüyen bir kuraklıkta ormanda yaşamak ölüm demekti.

Bu türün bir değişime, dönüşüme gereksinim duymayan ve ormanda kalmayı seçen muhafazakâr üyeleri zamanla yok oldular. İnsanlık tarihinin ilk muhafazakârlık deneyimi hüsranla sonuçlanmış oldu.

Savanda yaşayan atalarımız için de işler pek iyi gitmiyordu aslında. içinde bulundukları açmazdan bir çıkış yolu bulmaları gerekiyordu.

Önlerinde uzanan uçsuz bucaksız bir savan vardı. Ve çok uzakta, o uçsuz bucaksız savanın sonunda, bu kuraklığın sebebi olan dağ görünüyordu. Eğer yaşamak ve türlerini devam ettirmek istiyorlarsa, o dağı aşmaları gerekecekti.

İnsan öncesi dönemin bu gelişkin maymun türü kararını ilerlemekten yana verdi. İlerledi ve insanlığın büyük yürüyüşü başladı.

Savandaki otlar boylarından yüksekti, ileriyi göremiyorlar, tehlikelere karşı önlem alamıyorlardı. Ve o müthiş devrimi gerçekleştirdiler. O zamana kadarki geleneklerine aykırı bir durum olmasına rağmen iki ayakları üzerine kalktılar ve ileriye baktılar. Bu cesur, meraklı ve ilerici maymunlar iki ayakları üzerine çıktıktan sonra ön ayakları, yani elleri boşa çıktı. Yani onlar artık maymun değil, ilk insanlardı.

Ellerin boşa çıkması emeğin de ortaya çıkması demekti. Emek ise insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik oldu. İnsanlık, o büyük Ayağa Kalkma devrimden sonra boşa çıkan elleriyle yoğurduğu emekle, dünyayı fethetti ve yeryüzünde egemen bir tür oldu.

Bugün insanlık alemi olarak sahip olduğumuz ne varsa, bunu o Ayağa Kalkma devrimine borçluyuz.

Şimdi diyeceksiniz ki; Bunları biliyoruz zaten.

Evet biliyoruz elbette. Ben bu hikâyenin devrimcilerinden değil, muhafazakârlarından bahsetmek istiyorum aslında.

En başta belirttiğim muhafazakârlık illetinin, yalnızca günümüz dünyasında değil, insanlığın ilk var oluşunda da başımıza dert olduğu muhakkak. İnsan olarak şansımız o ki, o zamanın muhafazakârları bugünkü gibi örgütlü bir biçimde harekete geçmemiş, zararları yalnızca kendilerine olmuş.

Aradan yaklaşık 10 milyon yıl geçmiş olmasına karşın, muhafazakârlık ve yerinde saymacılık gerileyeceğine, aksine daha da örgütlenmiş bir biçimde gelişmenin ilerlemenin karşısına dikilmiş vaziyette.

Evet soruyorum o zaman bu muhafazakarlık denen illet neden bu kadar güçlendi?

İnsanların çoğu günümüzde niye muhafazakarlıkta karar kıldı?

Muhafazakarlar para ve kadına daha kolay ulaştığından olabilir mi?

Ya da yeteneksiz ve donanımsız olduklarını farkeden insanlar kaybedeceklerini bildikleri bir maceradan uzak durup ,sürüde kalmanın daha güvenli olmanın farkına mı vardılar?

"Yazıyı okuyunca, Evrimi daha iyi anlayacağınıza eminim"

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Yaşlandıkça hücreler genişliyor, özellikle 30 yaşından sonra bedende sarkmalar oluyor hücreler genişlemesinden ötürü ve bu olay doyum algısını da etkiliyor. Örgütlü muhafazakar homo novus tarzındaki insanlar ve onların kurallarıysa, becerikli insanların emeklerine peydah olmalarının sayesinde yaşam buluyor. Cübbeli sarıklı müslümanlar esnaflık yaparak muhafazakar kalıyorlar, işçilerde bu lüks yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu tür enteresan olguları anlamak için, öncelikle şunu bir anlamak gerekir

Canlılar aleminde, her birey farklıdır. Zira öncelikle DNA %100 aynen kopyalanamaz. Diğer yandan her canlının ortaya çıktığı andan (sperm, yumurta vs. olarak) ölümüne kadar etkilendiği çevre şartları farklıdır.

Belki bin kez yazmışımdır:

Fenotip (birey) = Genotip (Kalıtımsal) + Çevre

Bu durumda, hiç bir canlı hiç bir şekilde aynı çevrede yaşamayacağı için, tüm bireyler mutlak şekilde farklı olacaktır. Diğer yandan, genlerde her bireyde değişim gösterir.

Öncelikle genetik açıdan bakarsak, fakrları oluşturan mutasyonlar her yöne eşit yayılamaz. Sonuç olarak olası sayısız mutasyondan ancak bir kaçı sağ kalabilir. Bu da, genetik olarak bireylerin bir kaç belli mutasyon grubunda toplanmasına yol açar. Çevre içinde aynı şey geçerlidir, Sıcaklık örneğin, belli aralıklarda kalır genellikle.

Bu durumun sonucu olarak, bireyler her biri kendi başına apayrı, acayip şeyler olmaktansa, çok yakın ve tekrarlanan özellikler gösteren gruplar halinde yer alırlar. Bunlara biz en anlaşılır şekliyle "tür" diyoruz. İnsan, solucan, kaplumbağa veya fil gibi. Daha alt düzeyde, o grubun temel özelliklerine yaslanan ama daha küçük farklıklar gösteren altgruplar olacaktır. Bunları aradığınız özellik ve detaya göre dallandırıp, budaklandırabilirsiniz. Örneğin, kan grupları, örneğin ten rengi gibi vs.vs.

Sonuç olarak bireylerin farklı olduklarını, aralarındaki farklar en az olanları gruplamak suretiyle tasnif ettiğimizi bir anlamamız gerekir. Bu demektir ki, erkekler ve kadınlar birbirinin aynısı olmayacaktır. Dahası, tıpkı kan gruplarında filan olduğu gibi, bahse konu "muhafazakarlık" gibi hususlarda da ayrılacak, gruplar oluşturacaklardır.

Bunun konumuza olan yansıması, bir erkek olacaktır ki, karısının, kadınının aynı anda 5 kişiyle yatmasından zevk alacaktır. Bir diğeri ise karısına bakılmasını bile kabul edemeyecektir. Her neyse, sonuçta böyle bir durum olacaktır.

Peki cinsel davranışlar diyorsak, bunu kim belirler? Bir "Seksüel (cinsel) seleksiyon" diye bir şey vardı malum. Türümüzde bu hususta hakim olan, genel olarak dişiler. Kadın, erkeği seçer. Fakat, bizim türümüzde erkekte bu süreçte önemli bir yer tutar, etkisi sıfır değildir.

Bilinmesi gereken bir diğer husus ise şudur. Bu mesajı yazan adam, durup durduk yerde nerdeyse, millete kız tavlamanın yollarını anlatmaya çıkmıştır. ACaba derdi nedir?

Şöyleki, kadınlar birbirinin aynı değildir. Bu konuyu anlamanın kilit noktası, kadınları anlamaktan geçer.

Birisi arar bulursa, tavanarasında yada ateistcafe'de kadınları anlatan bir topik vardı. Orada, seksi çok mahrem, çok tabusal bir mesele olarak gören, erkekleri ise, deneyerek, bu mu iyi, şu mu iyi diye iyisini bulmaya çalışan, aynı zamanda hayalperest kadınlardan bahsetmiştik.

Uzatmadan bu tür kadınlar, kendilerine statü sahibi bir erkek ararlar. Bu aslen erkek ihtiyaçları değil, onları saklayacak, doyuracak, bakacak ama aslen eziğin enayinin teki olacak bir erkek bulma gayretidir. Erkek ihtiyaçlarını ise, sağlam genlere sahip, kaslı, boylu poslu, yakışıklı falan her neyse erkeklerden karşılarlar. Burada kaslı, boylu poslu falan diyorum, ama bu konuyu anlamak için örnek sadece. Kadınlar, doğal olarak sağlam genleri olan erkeği seçebilecek donanıma sahiptir. Basitçe, ter kokusundan bir erkeğin hasta olup olmadığını anlayabilirler filan.

Şimdi evrimsel geçmişimizle, bu kadın tipinin acayip bir uyumu söz konusudur. Basitçe anlatalım, insan sürüleri, diğer primat sürülerine çok benzer. Sürünün başında bir erkek alfa birey bulunur. Bu erkek, sürüdeki dişiler üzerinde kesin hakka sahiptir, onları döllemek onun doğal hakkıdır. Ve tabi bu hakkını korur, birileri dişilere sarkarsa, onu bir güzel benzetir. Böylece, bu genlerin ortada diğerlerine göre daha yaygın olması sağlanır. Ve diğer yandan, bu erkek sadece dişilere değil, en iyi mekan (yağmurdan korumalı vs.), bol yiyecek vs. gibi başka kaynaklara da sahiptir.

Şimdi bahsettiğimiz kadını düşünün. İşte o kadın için ideal olan erkek bu erkektir. Bu erkeğin, yani kaynaklara sahip olan erkeğin sürüsünde yer alırsa, öbür erkeklerin saldırısından korunacak, daha iyi yemek vs. sahibi olacaktır. Günümüz habitatında bu erkeğin karşılığı "Statü sahibi olan" erkek değil midir? Zengin falan filan her neyse?

Ama bu kadının erkek, yani döl ihtiyacı için başka erkeklere ihtiyacı olduğunu atlamayın. Ne yapacaktır bu kadın? O sürü lideri veya günümüz karşılığı statü sahibi erkeğin hareminde korunurken, kaliteli bir döl bulunca hiç bekletmeden işi bitirecektir. Bunun evrimsel avantajı daha büyüktür, zira kendi genlerini o sağlam genlerle birleştirirken, doğacak çocuğu da o statü sahibi/sürü liderinin koruması, bakımıyla garantiye alacaktır.

Yani, bu kadın, atıyorum "Subay" diyerek bir erkekle evlenir. Sonra da lojmandaki sıradan asker kantinci, ki ameledir, güçlüdür falan çok zaman eve ekmek getirince atıp yatağa atmaktan hiç çekinmeyecektir. Bunu yapacaktır. Bu subay olması şart değil.

Maalesef bu tür, tam olarak böyle davranan kadınlar var. Ve dahası çok bu kadınlardan, bilhassa bizimki gibi ülkelerde. Yirmi yaşımdan önce tanıdığım kızların tamamı bu tipti nerdeyse. Bugün bildiklerimi o gün bilsem her şey başka olurdu gerçi. Bugün gördüğüm kadarıyla, bilhassa kenar mahalle, köy vs. de yaşayan, okuma, meslek sahibi olma, çalışma gibi imkanları olmayan kızların, kadınların %60'ı en azından bu türde.

Şimdi bu filmi geriye doğru sarın. Bu tipler geçmişte muhakkak çoktu gene. Bunlara ne lazım, alfa birey gibi davranan, varlıklı falan adamlar. Bu ne demek, böyle ezik ama statü sahibi olmaya meraklı erkeklerin genleri de, bir şekilde toplumda yayılacak demek. Elbette, bu kadın bir kaç çocuğunu, hatta belki tüm çocuklarını o ezikten doğuracak zira. Çünkü bu kadının kafasında böyle bir plan yok. Bu onun doğası. O Subayla evlenen kadın, "Tamam eziği buldum, şimdi nerde taş gibi genç asker var, benimdir..." demedi zaten. O "Erkeği buldum, hayatım garanti, yaşasın benim aşkım..." diyordu evlendiği gün. Kantinciyi ekmek için eve çağırıken de "Kantinci gelsinde, o ne kollar, o kaslar, ohşşş." diyerek çağırmadı aynen. Ama o gelince, bir an içindeki dişi, "İşte sağlam erkek, sağlam genler, al onu" dediği için, olay gelişti. Ve büyük ihtimalle iş bitince o erkeği de, olayı da unutacak, aklında silecektir hatta. Tamam, hafıza kaybı demiyoruz, ama o sanki hiç yaşanmamış gibi hayatına devam edecek, akşam dönen kocasını büyük bir aşkla falan karşılayacaktır. Ama ilginç olan, eğer müsait bir durumda, öyle bir kantinci eve hiç uğramazsa, aklından hiç böyle bir şey dahi geçmeyecektir.

Şimdi, o erkek açısından, "Ben karımı çalıştırmam, karım türban giyecek, evden dışarı çıkmayacak..." vs mahkum bir korumacılık dürtüsüdür. Dikkat edin, bu kadın, kendini koruyacak erkek arar. Bunlar kadının döl ihtiyacını gidermesini engellemez o şekilde. Ama kadın gözünden bu davranış, erkeğin kendine sahip çıktığı, onu korumaya çalıştığı şeklinde yorumlanır. Bu da zaten, bahsettiğimiz o "alfa birey" erkeğin, sürüde yapacağı şey değil midir, dişileri erkeklerden uzak tutma kavgası?

İşte evrimsel sürecimizde, bu tür kadınların varlığı, muhafazakar dediğimiz erkeklerin, o garabet, kadına baskıyı matah bir şey sayan erkeklerin de varlıklarını sürdürebilmesini sağlar. Bunlarda, dikkat edin ki, maalesef, statü sahibi, zengin, itibarlı ailelerden kişilerdir. Bunlar böyle olunca, topluma da muhafazakarlığı dayatmaları normaldir.

Konunun kadın açısından da bir önemi vardır. Zira bu kadın kendini zayıf, çok kırılgan, çok yumuşak bir şey gibi düşünür. Toplumda ezilip gideceğinden korkar. Erkek, onun için, münzevi yengecin kabuğu gibidir:

1527641685_6dd7c8ba34_b.jpg

Bu yengeçlerin bir diğer özelliği ise, daha sağlam bir kabuk görünce, o kabuğu sahibinden kapmak için kavga etmeleridir. Aynı şekilde, bu tür kadınlar, kendileri için bir kabuk olan erkeği kaybetmek istemez. Zira, kendilerinden bilirler ki, sağlam bir kabuk gören dişi onu kapmaya çalışacaktır. Bu nedenle, kabuklarını saklamaya çalışırlar. Basitçe, kadınların, erkeklerinin gözüne görünmesini, erkeklerinin başka kadınlarla yakın olmasını, okul, işyeri, otobüs vs. herneyse istemezler. Sonuçta, erkekli dişili, muhafazakarlık denen şey insan toplumunda genetik olduğu kadar memetik bir sarmal halinde mevcut olur gider.

Fakat, kadınların bilhassa çalışma hakkını kazandığı toplumlarda, bu tür kadınlar pek sık görülmez. Oralarda genelde modern kadınlar mevcuttur. Bunlar, şu mu iyi, bu mu iyi diye erkekleri denemez. Potansiyel gördükleri erkekleri kendileri için kullanır, ideal erkek yapmaya çalışır. Seks onlar için bir ihtiyaç, bir zevk aracından ibarettir. Bu ihtiyaçlarını gidermek için, bir erkek bulup kullanabilirler rahatça. Hayalperest değillerdir. Hayali korkuları olmadığı için, hayattan korkmazlar, onunla kendileri başa çıkabileceklerini düşünürler. Bu nedenle muhafazakarlık falan onlar için pek anlam içermez. Bunların aklında, başkalarının erkeğini çalıp içine saklanmak, ona sahiplenmek yoktur. Onlar, basitçe, kendi evini kendi yapmayı düşünür, uygun malzeme (olduğunu düşündükleri erkek) bulunca, onu yoğurur eder, erkek olarak sahiplenirler.

Elbette başka tür kadınlar da var dünyada. Ama biz gibi ülkelerde görülecek olan yagın kız modeli, ilk bahsettiğimiz kaşar tiplerdir. Modern toplumlarda daha ziyade bahsettiğimiz ikinci tür kadınlar mevcuttur. Fakat, çok daha değişik kzılar, her toplumda bolca mevcuttur. Özellikle eğitim seviyesi yükseldikçe, seksi ciddi şekilde tabu gören, aklı gayet başında, arkadaş ve sosyal hayat dinamiklerine yada ailesi ve erkeğine sağlam kadınlar daha çoğalmaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 months later...

Ay'ın ortadan ikiye yarıldığına koşulsuz inanan müslümanlar, evrime kanıt yok diyorlar. Bir protein bile kendiliğinden evrimle oluşamıyorsa Allah kendiliğinden evrimsiz nasıl oluştu? Allahın da kendisini yaratan bir Tanrıya inanması gerekir bu durumda çünkü böyle bir ihtimal vardır. Kutsal kitapları Allah indirdiyse eğer, biliyoruzki Allah kendi Tanrısına inanmaz, allah ateisttir. Allah aslında evrenin ilk Tanrısı değildir, allahı esas Tanrı yaratmıştır fakat herşeyi öyle bir kurgulamıştırki, Allah o ilk Tanrının varlığından haberdar olamaz, algılayamaz ilk Tanrıyı, tıpkı biz insanların allahı algılayamadığımız gibi. İlk Tanrı allaha öyle bir güç vermiştirki, Allah bu gücün sınırlarını göremez, ve kendini sonsuz güçte tek tanrı sanır, kendini sonsuz büyük ezeli ve ebedi sanarak aldanır. Sonra evreni yaratıp, insanlarla iletişim kurmak için peygamber ve kitap gönderir ancak bunu ilk Tanrıdan izinsiz yapar. Böylelikle evrenin Hipotetik ilk gerçek Tanrısının, daha Omnipotent bir Tanrı olarak yarattığı allahın, sadece sınamak için tanrılık-allahlık bahşettiği tanrılarından biriyse, allah sınavı çoktan yitirdi demektir.

knt2.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ay'ın ortadan ikiye yarıldığına koşulsuz inanan müslümanlar, evrime kanıt yok diyorlar. Bir protein bile kendiliğinden evrimle oluşamıyorsa Allah kendiliğinden evrimsiz nasıl oluştu? Allahın da kendisini yaratan bir Tanrıya inanması gerekir bu durumda çünkü böyle bir ihtimal vardır. Kutsal kitapları Allah indirdiyse eğer, biliyoruzki Allah kendi Tanrısına inanmaz, allah ateisttir. Allah aslında evrenin ilk Tanrısı değildir, allahı esas Tanrı yaratmıştır fakat herşeyi öyle bir kurgulamıştırki, Allah o ilk Tanrının varlığından haberdar olamaz, algılayamaz ilk Tanrıyı, tıpkı biz insanların allahı algılayamadığımız gibi. İlk Tanrı allaha öyle bir güç vermiştirki, Allah bu gücün sınırlarını göremez, ve kendini sonsuz güçte tek tanrı sanır, kendini sonsuz büyük ezeli ve ebedi sanarak aldanır. Sonra evreni yaratıp, insanlarla iletişim kurmak için peygamber ve kitap gönderir ancak bunu ilk Tanrıdan izinsiz yapar. Böylelikle evrenin Hipotetik ilk gerçek Tanrısının, daha Omnipotent bir Tanrı olarak yarattığı allahın, sadece sınamak için tanrılık-allahlık bahşettiği tanrılarından biriyse, allah sınavı çoktan yitirdi demektir.

knt2.jpg

Abi seni çözemiyorum yorum atıyorsun resim çıkıyor falan ne iş reyiz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu tür enteresan olguları anlamak için, öncelikle şunu bir anlamak gerekir

Canlılar aleminde, her birey farklıdır. Zira öncelikle DNA %100 aynen kopyalanamaz. Diğer yandan her canlının ortaya çıktığı andan (sperm, yumurta vs. olarak) ölümüne kadar etkilendiği çevre şartları farklıdır.

Belki bin kez yazmışımdır:

Fenotip (birey) = Genotip (Kalıtımsal) + Çevre

Bu durumda, hiç bir canlı hiç bir şekilde aynı çevrede yaşamayacağı için, tüm bireyler mutlak şekilde farklı olacaktır. Diğer yandan, genlerde her bireyde değişim gösterir.

Öncelikle genetik açıdan bakarsak, fakrları oluşturan mutasyonlar her yöne eşit yayılamaz. Sonuç olarak olası sayısız mutasyondan ancak bir kaçı sağ kalabilir. Bu da, genetik olarak bireylerin bir kaç belli mutasyon grubunda toplanmasına yol açar. Çevre içinde aynı şey geçerlidir, Sıcaklık örneğin, belli aralıklarda kalır genellikle.

Bu durumun sonucu olarak, bireyler her biri kendi başına apayrı, acayip şeyler olmaktansa, çok yakın ve tekrarlanan özellikler gösteren gruplar halinde yer alırlar. Bunlara biz en anlaşılır şekliyle "tür" diyoruz. İnsan, solucan, kaplumbağa veya fil gibi. Daha alt düzeyde, o grubun temel özelliklerine yaslanan ama daha küçük farklıklar gösteren altgruplar olacaktır. Bunları aradığınız özellik ve detaya göre dallandırıp, budaklandırabilirsiniz. Örneğin, kan grupları, örneğin ten rengi gibi vs.vs.

Sonuç olarak bireylerin farklı olduklarını, aralarındaki farklar en az olanları gruplamak suretiyle tasnif ettiğimizi bir anlamamız gerekir. Bu demektir ki, erkekler ve kadınlar birbirinin aynısı olmayacaktır. Dahası, tıpkı kan gruplarında filan olduğu gibi, bahse konu "muhafazakarlık" gibi hususlarda da ayrılacak, gruplar oluşturacaklardır.

Bunun konumuza olan yansıması, bir erkek olacaktır ki, karısının, kadınının aynı anda 5 kişiyle yatmasından zevk alacaktır. Bir diğeri ise karısına bakılmasını bile kabul edemeyecektir. Her neyse, sonuçta böyle bir durum olacaktır.

Peki cinsel davranışlar diyorsak, bunu kim belirler? Bir "Seksüel (cinsel) seleksiyon" diye bir şey vardı malum. Türümüzde bu hususta hakim olan, genel olarak dişiler. Kadın, erkeği seçer. Fakat, bizim türümüzde erkekte bu süreçte önemli bir yer tutar, etkisi sıfır değildir.

Bilinmesi gereken bir diğer husus ise şudur. Bu mesajı yazan adam, durup durduk yerde nerdeyse, millete kız tavlamanın yollarını anlatmaya çıkmıştır. ACaba derdi nedir?

Şöyleki, kadınlar birbirinin aynı değildir. Bu konuyu anlamanın kilit noktası, kadınları anlamaktan geçer.

Birisi arar bulursa, tavanarasında yada ateistcafe'de kadınları anlatan bir topik vardı. Orada, seksi çok mahrem, çok tabusal bir mesele olarak gören, erkekleri ise, deneyerek, bu mu iyi, şu mu iyi diye iyisini bulmaya çalışan, aynı zamanda hayalperest kadınlardan bahsetmiştik.

Uzatmadan bu tür kadınlar, kendilerine statü sahibi bir erkek ararlar. Bu aslen erkek ihtiyaçları değil, onları saklayacak, doyuracak, bakacak ama aslen eziğin enayinin teki olacak bir erkek bulma gayretidir. Erkek ihtiyaçlarını ise, sağlam genlere sahip, kaslı, boylu poslu, yakışıklı falan her neyse erkeklerden karşılarlar. Burada kaslı, boylu poslu falan diyorum, ama bu konuyu anlamak için örnek sadece. Kadınlar, doğal olarak sağlam genleri olan erkeği seçebilecek donanıma sahiptir. Basitçe, ter kokusundan bir erkeğin hasta olup olmadığını anlayabilirler filan.

Şimdi evrimsel geçmişimizle, bu kadın tipinin acayip bir uyumu söz konusudur. Basitçe anlatalım, insan sürüleri, diğer primat sürülerine çok benzer. Sürünün başında bir erkek alfa birey bulunur. Bu erkek, sürüdeki dişiler üzerinde kesin hakka sahiptir, onları döllemek onun doğal hakkıdır. Ve tabi bu hakkını korur, birileri dişilere sarkarsa, onu bir güzel benzetir. Böylece, bu genlerin ortada diğerlerine göre daha yaygın olması sağlanır. Ve diğer yandan, bu erkek sadece dişilere değil, en iyi mekan (yağmurdan korumalı vs.), bol yiyecek vs. gibi başka kaynaklara da sahiptir.

Şimdi bahsettiğimiz kadını düşünün. İşte o kadın için ideal olan erkek bu erkektir. Bu erkeğin, yani kaynaklara sahip olan erkeğin sürüsünde yer alırsa, öbür erkeklerin saldırısından korunacak, daha iyi yemek vs. sahibi olacaktır. Günümüz habitatında bu erkeğin karşılığı "Statü sahibi olan" erkek değil midir? Zengin falan filan her neyse?

Ama bu kadının erkek, yani döl ihtiyacı için başka erkeklere ihtiyacı olduğunu atlamayın. Ne yapacaktır bu kadın? O sürü lideri veya günümüz karşılığı statü sahibi erkeğin hareminde korunurken, kaliteli bir döl bulunca hiç bekletmeden işi bitirecektir. Bunun evrimsel avantajı daha büyüktür, zira kendi genlerini o sağlam genlerle birleştirirken, doğacak çocuğu da o statü sahibi/sürü liderinin koruması, bakımıyla garantiye alacaktır.

Yani, bu kadın, atıyorum "Subay" diyerek bir erkekle evlenir. Sonra da lojmandaki sıradan asker kantinci, ki ameledir, güçlüdür falan çok zaman eve ekmek getirince atıp yatağa atmaktan hiç çekinmeyecektir. Bunu yapacaktır. Bu subay olması şart değil.

Maalesef bu tür, tam olarak böyle davranan kadınlar var. Ve dahası çok bu kadınlardan, bilhassa bizimki gibi ülkelerde. Yirmi yaşımdan önce tanıdığım kızların tamamı bu tipti nerdeyse. Bugün bildiklerimi o gün bilsem her şey başka olurdu gerçi. Bugün gördüğüm kadarıyla, bilhassa kenar mahalle, köy vs. de yaşayan, okuma, meslek sahibi olma, çalışma gibi imkanları olmayan kızların, kadınların %60'ı en azından bu türde.

Şimdi bu filmi geriye doğru sarın. Bu tipler geçmişte muhakkak çoktu gene. Bunlara ne lazım, alfa birey gibi davranan, varlıklı falan adamlar. Bu ne demek, böyle ezik ama statü sahibi olmaya meraklı erkeklerin genleri de, bir şekilde toplumda yayılacak demek. Elbette, bu kadın bir kaç çocuğunu, hatta belki tüm çocuklarını o ezikten doğuracak zira. Çünkü bu kadının kafasında böyle bir plan yok. Bu onun doğası. O Subayla evlenen kadın, "Tamam eziği buldum, şimdi nerde taş gibi genç asker var, benimdir..." demedi zaten. O "Erkeği buldum, hayatım garanti, yaşasın benim aşkım..." diyordu evlendiği gün. Kantinciyi ekmek için eve çağırıken de "Kantinci gelsinde, o ne kollar, o kaslar, ohşşş." diyerek çağırmadı aynen. Ama o gelince, bir an içindeki dişi, "İşte sağlam erkek, sağlam genler, al onu" dediği için, olay gelişti. Ve büyük ihtimalle iş bitince o erkeği de, olayı da unutacak, aklında silecektir hatta. Tamam, hafıza kaybı demiyoruz, ama o sanki hiç yaşanmamış gibi hayatına devam edecek, akşam dönen kocasını büyük bir aşkla falan karşılayacaktır. Ama ilginç olan, eğer müsait bir durumda, öyle bir kantinci eve hiç uğramazsa, aklından hiç böyle bir şey dahi geçmeyecektir.

Şimdi, o erkek açısından, "Ben karımı çalıştırmam, karım türban giyecek, evden dışarı çıkmayacak..." vs mahkum bir korumacılık dürtüsüdür. Dikkat edin, bu kadın, kendini koruyacak erkek arar. Bunlar kadının döl ihtiyacını gidermesini engellemez o şekilde. Ama kadın gözünden bu davranış, erkeğin kendine sahip çıktığı, onu korumaya çalıştığı şeklinde yorumlanır. Bu da zaten, bahsettiğimiz o "alfa birey" erkeğin, sürüde yapacağı şey değil midir, dişileri erkeklerden uzak tutma kavgası?

İşte evrimsel sürecimizde, bu tür kadınların varlığı, muhafazakar dediğimiz erkeklerin, o garabet, kadına baskıyı matah bir şey sayan erkeklerin de varlıklarını sürdürebilmesini sağlar. Bunlarda, dikkat edin ki, maalesef, statü sahibi, zengin, itibarlı ailelerden kişilerdir. Bunlar böyle olunca, topluma da muhafazakarlığı dayatmaları normaldir.

Konunun kadın açısından da bir önemi vardır. Zira bu kadın kendini zayıf, çok kırılgan, çok yumuşak bir şey gibi düşünür. Toplumda ezilip gideceğinden korkar. Erkek, onun için, münzevi yengecin kabuğu gibidir:

1527641685_6dd7c8ba34_b.jpg

Bu yengeçlerin bir diğer özelliği ise, daha sağlam bir kabuk görünce, o kabuğu sahibinden kapmak için kavga etmeleridir. Aynı şekilde, bu tür kadınlar, kendileri için bir kabuk olan erkeği kaybetmek istemez. Zira, kendilerinden bilirler ki, sağlam bir kabuk gören dişi onu kapmaya çalışacaktır. Bu nedenle, kabuklarını saklamaya çalışırlar. Basitçe, kadınların, erkeklerinin gözüne görünmesini, erkeklerinin başka kadınlarla yakın olmasını, okul, işyeri, otobüs vs. herneyse istemezler. Sonuçta, erkekli dişili, muhafazakarlık denen şey insan toplumunda genetik olduğu kadar memetik bir sarmal halinde mevcut olur gider.

Fakat, kadınların bilhassa çalışma hakkını kazandığı toplumlarda, bu tür kadınlar pek sık görülmez. Oralarda genelde modern kadınlar mevcuttur. Bunlar, şu mu iyi, bu mu iyi diye erkekleri denemez. Potansiyel gördükleri erkekleri kendileri için kullanır, ideal erkek yapmaya çalışır. Seks onlar için bir ihtiyaç, bir zevk aracından ibarettir. Bu ihtiyaçlarını gidermek için, bir erkek bulup kullanabilirler rahatça. Hayalperest değillerdir. Hayali korkuları olmadığı için, hayattan korkmazlar, onunla kendileri başa çıkabileceklerini düşünürler. Bu nedenle muhafazakarlık falan onlar için pek anlam içermez. Bunların aklında, başkalarının erkeğini çalıp içine saklanmak, ona sahiplenmek yoktur. Onlar, basitçe, kendi evini kendi yapmayı düşünür, uygun malzeme (olduğunu düşündükleri erkek) bulunca, onu yoğurur eder, erkek olarak sahiplenirler.

Elbette başka tür kadınlar da var dünyada. Ama biz gibi ülkelerde görülecek olan yagın kız modeli, ilk bahsettiğimiz kaşar tiplerdir. Modern toplumlarda daha ziyade bahsettiğimiz ikinci tür kadınlar mevcuttur. Fakat, çok daha değişik kzılar, her toplumda bolca mevcuttur. Özellikle eğitim seviyesi yükseldikçe, seksi ciddi şekilde tabu gören, aklı gayet başında, arkadaş ve sosyal hayat dinamiklerine yada ailesi ve erkeğine sağlam kadınlar daha çoğalmaktadır.

Güzel yazı olmuş eline sağlık...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu tür enteresan olguları anlamak için, öncelikle şunu bir anlamak gerekir

Canlılar aleminde, her birey farklıdır. Zira öncelikle DNA %100 aynen kopyalanamaz. Diğer yandan her canlının ortaya çıktığı andan (sperm, yumurta vs. olarak) ölümüne kadar etkilendiği çevre şartları farklıdır.

Belki bin kez yazmışımdır:

Fenotip (birey) = Genotip (Kalıtımsal) + Çevre

Bu durumda, hiç bir canlı hiç bir şekilde aynı çevrede yaşamayacağı için, tüm bireyler mutlak şekilde farklı olacaktır. Diğer yandan, genlerde her bireyde değişim gösterir.

Öncelikle genetik açıdan bakarsak, fakrları oluşturan mutasyonlar her yöne eşit yayılamaz. Sonuç olarak olası sayısız mutasyondan ancak bir kaçı sağ kalabilir. Bu da, genetik olarak bireylerin bir kaç belli mutasyon grubunda toplanmasına yol açar. Çevre içinde aynı şey geçerlidir, Sıcaklık örneğin, belli aralıklarda kalır genellikle.

Bu durumun sonucu olarak, bireyler her biri kendi başına apayrı, acayip şeyler olmaktansa, çok yakın ve tekrarlanan özellikler gösteren gruplar halinde yer alırlar. Bunlara biz en anlaşılır şekliyle "tür" diyoruz. İnsan, solucan, kaplumbağa veya fil gibi. Daha alt düzeyde, o grubun temel özelliklerine yaslanan ama daha küçük farklıklar gösteren altgruplar olacaktır. Bunları aradığınız özellik ve detaya göre dallandırıp, budaklandırabilirsiniz. Örneğin, kan grupları, örneğin ten rengi gibi vs.vs.

Sonuç olarak bireylerin farklı olduklarını, aralarındaki farklar en az olanları gruplamak suretiyle tasnif ettiğimizi bir anlamamız gerekir. Bu demektir ki, erkekler ve kadınlar birbirinin aynısı olmayacaktır. Dahası, tıpkı kan gruplarında filan olduğu gibi, bahse konu "muhafazakarlık" gibi hususlarda da ayrılacak, gruplar oluşturacaklardır.

Bunun konumuza olan yansıması, bir erkek olacaktır ki, karısının, kadınının aynı anda 5 kişiyle yatmasından zevk alacaktır. Bir diğeri ise karısına bakılmasını bile kabul edemeyecektir. Her neyse, sonuçta böyle bir durum olacaktır.

Peki cinsel davranışlar diyorsak, bunu kim belirler? Bir "Seksüel (cinsel) seleksiyon" diye bir şey vardı malum. Türümüzde bu hususta hakim olan, genel olarak dişiler. Kadın, erkeği seçer. Fakat, bizim türümüzde erkekte bu süreçte önemli bir yer tutar, etkisi sıfır değildir.

Bilinmesi gereken bir diğer husus ise şudur. Bu mesajı yazan adam, durup durduk yerde nerdeyse, millete kız tavlamanın yollarını anlatmaya çıkmıştır. ACaba derdi nedir?

Şöyleki, kadınlar birbirinin aynı değildir. Bu konuyu anlamanın kilit noktası, kadınları anlamaktan geçer.

Birisi arar bulursa, tavanarasında yada ateistcafe'de kadınları anlatan bir topik vardı. Orada, seksi çok mahrem, çok tabusal bir mesele olarak gören, erkekleri ise, deneyerek, bu mu iyi, şu mu iyi diye iyisini bulmaya çalışan, aynı zamanda hayalperest kadınlardan bahsetmiştik.

Uzatmadan bu tür kadınlar, kendilerine statü sahibi bir erkek ararlar. Bu aslen erkek ihtiyaçları değil, onları saklayacak, doyuracak, bakacak ama aslen eziğin enayinin teki olacak bir erkek bulma gayretidir. Erkek ihtiyaçlarını ise, sağlam genlere sahip, kaslı, boylu poslu, yakışıklı falan her neyse erkeklerden karşılarlar. Burada kaslı, boylu poslu falan diyorum, ama bu konuyu anlamak için örnek sadece. Kadınlar, doğal olarak sağlam genleri olan erkeği seçebilecek donanıma sahiptir. Basitçe, ter kokusundan bir erkeğin hasta olup olmadığını anlayabilirler filan.

Şimdi evrimsel geçmişimizle, bu kadın tipinin acayip bir uyumu söz konusudur. Basitçe anlatalım, insan sürüleri, diğer primat sürülerine çok benzer. Sürünün başında bir erkek alfa birey bulunur. Bu erkek, sürüdeki dişiler üzerinde kesin hakka sahiptir, onları döllemek onun doğal hakkıdır. Ve tabi bu hakkını korur, birileri dişilere sarkarsa, onu bir güzel benzetir. Böylece, bu genlerin ortada diğerlerine göre daha yaygın olması sağlanır. Ve diğer yandan, bu erkek sadece dişilere değil, en iyi mekan (yağmurdan korumalı vs.), bol yiyecek vs. gibi başka kaynaklara da sahiptir.

Şimdi bahsettiğimiz kadını düşünün. İşte o kadın için ideal olan erkek bu erkektir. Bu erkeğin, yani kaynaklara sahip olan erkeğin sürüsünde yer alırsa, öbür erkeklerin saldırısından korunacak, daha iyi yemek vs. sahibi olacaktır. Günümüz habitatında bu erkeğin karşılığı "Statü sahibi olan" erkek değil midir? Zengin falan filan her neyse?

Ama bu kadının erkek, yani döl ihtiyacı için başka erkeklere ihtiyacı olduğunu atlamayın. Ne yapacaktır bu kadın? O sürü lideri veya günümüz karşılığı statü sahibi erkeğin hareminde korunurken, kaliteli bir döl bulunca hiç bekletmeden işi bitirecektir. Bunun evrimsel avantajı daha büyüktür, zira kendi genlerini o sağlam genlerle birleştirirken, doğacak çocuğu da o statü sahibi/sürü liderinin koruması, bakımıyla garantiye alacaktır.

Yani, bu kadın, atıyorum "Subay" diyerek bir erkekle evlenir. Sonra da lojmandaki sıradan asker kantinci, ki ameledir, güçlüdür falan çok zaman eve ekmek getirince atıp yatağa atmaktan hiç çekinmeyecektir. Bunu yapacaktır. Bu subay olması şart değil.

Maalesef bu tür, tam olarak böyle davranan kadınlar var. Ve dahası çok bu kadınlardan, bilhassa bizimki gibi ülkelerde. Yirmi yaşımdan önce tanıdığım kızların tamamı bu tipti nerdeyse. Bugün bildiklerimi o gün bilsem her şey başka olurdu gerçi. Bugün gördüğüm kadarıyla, bilhassa kenar mahalle, köy vs. de yaşayan, okuma, meslek sahibi olma, çalışma gibi imkanları olmayan kızların, kadınların %60'ı en azından bu türde.

Şimdi bu filmi geriye doğru sarın. Bu tipler geçmişte muhakkak çoktu gene. Bunlara ne lazım, alfa birey gibi davranan, varlıklı falan adamlar. Bu ne demek, böyle ezik ama statü sahibi olmaya meraklı erkeklerin genleri de, bir şekilde toplumda yayılacak demek. Elbette, bu kadın bir kaç çocuğunu, hatta belki tüm çocuklarını o ezikten doğuracak zira. Çünkü bu kadının kafasında böyle bir plan yok. Bu onun doğası. O Subayla evlenen kadın, "Tamam eziği buldum, şimdi nerde taş gibi genç asker var, benimdir..." demedi zaten. O "Erkeği buldum, hayatım garanti, yaşasın benim aşkım..." diyordu evlendiği gün. Kantinciyi ekmek için eve çağırıken de "Kantinci gelsinde, o ne kollar, o kaslar, ohşşş." diyerek çağırmadı aynen. Ama o gelince, bir an içindeki dişi, "İşte sağlam erkek, sağlam genler, al onu" dediği için, olay gelişti. Ve büyük ihtimalle iş bitince o erkeği de, olayı da unutacak, aklında silecektir hatta. Tamam, hafıza kaybı demiyoruz, ama o sanki hiç yaşanmamış gibi hayatına devam edecek, akşam dönen kocasını büyük bir aşkla falan karşılayacaktır. Ama ilginç olan, eğer müsait bir durumda, öyle bir kantinci eve hiç uğramazsa, aklından hiç böyle bir şey dahi geçmeyecektir.

Şimdi, o erkek açısından, "Ben karımı çalıştırmam, karım türban giyecek, evden dışarı çıkmayacak..." vs mahkum bir korumacılık dürtüsüdür. Dikkat edin, bu kadın, kendini koruyacak erkek arar. Bunlar kadının döl ihtiyacını gidermesini engellemez o şekilde. Ama kadın gözünden bu davranış, erkeğin kendine sahip çıktığı, onu korumaya çalıştığı şeklinde yorumlanır. Bu da zaten, bahsettiğimiz o "alfa birey" erkeğin, sürüde yapacağı şey değil midir, dişileri erkeklerden uzak tutma kavgası?

İşte evrimsel sürecimizde, bu tür kadınların varlığı, muhafazakar dediğimiz erkeklerin, o garabet, kadına baskıyı matah bir şey sayan erkeklerin de varlıklarını sürdürebilmesini sağlar. Bunlarda, dikkat edin ki, maalesef, statü sahibi, zengin, itibarlı ailelerden kişilerdir. Bunlar böyle olunca, topluma da muhafazakarlığı dayatmaları normaldir.

Konunun kadın açısından da bir önemi vardır. Zira bu kadın kendini zayıf, çok kırılgan, çok yumuşak bir şey gibi düşünür. Toplumda ezilip gideceğinden korkar. Erkek, onun için, münzevi yengecin kabuğu gibidir:

1527641685_6dd7c8ba34_b.jpg

Bu yengeçlerin bir diğer özelliği ise, daha sağlam bir kabuk görünce, o kabuğu sahibinden kapmak için kavga etmeleridir. Aynı şekilde, bu tür kadınlar, kendileri için bir kabuk olan erkeği kaybetmek istemez. Zira, kendilerinden bilirler ki, sağlam bir kabuk gören dişi onu kapmaya çalışacaktır. Bu nedenle, kabuklarını saklamaya çalışırlar. Basitçe, kadınların, erkeklerinin gözüne görünmesini, erkeklerinin başka kadınlarla yakın olmasını, okul, işyeri, otobüs vs. herneyse istemezler. Sonuçta, erkekli dişili, muhafazakarlık denen şey insan toplumunda genetik olduğu kadar memetik bir sarmal halinde mevcut olur gider.

Fakat, kadınların bilhassa çalışma hakkını kazandığı toplumlarda, bu tür kadınlar pek sık görülmez. Oralarda genelde modern kadınlar mevcuttur. Bunlar, şu mu iyi, bu mu iyi diye erkekleri denemez. Potansiyel gördükleri erkekleri kendileri için kullanır, ideal erkek yapmaya çalışır. Seks onlar için bir ihtiyaç, bir zevk aracından ibarettir. Bu ihtiyaçlarını gidermek için, bir erkek bulup kullanabilirler rahatça. Hayalperest değillerdir. Hayali korkuları olmadığı için, hayattan korkmazlar, onunla kendileri başa çıkabileceklerini düşünürler. Bu nedenle muhafazakarlık falan onlar için pek anlam içermez. Bunların aklında, başkalarının erkeğini çalıp içine saklanmak, ona sahiplenmek yoktur. Onlar, basitçe, kendi evini kendi yapmayı düşünür, uygun malzeme (olduğunu düşündükleri erkek) bulunca, onu yoğurur eder, erkek olarak sahiplenirler.

Elbette başka tür kadınlar da var dünyada. Ama biz gibi ülkelerde görülecek olan yagın kız modeli, ilk bahsettiğimiz kaşar tiplerdir. Modern toplumlarda daha ziyade bahsettiğimiz ikinci tür kadınlar mevcuttur. Fakat, çok daha değişik kzılar, her toplumda bolca mevcuttur. Özellikle eğitim seviyesi yükseldikçe, seksi ciddi şekilde tabu gören, aklı gayet başında, arkadaş ve sosyal hayat dinamiklerine yada ailesi ve erkeğine sağlam kadınlar daha çoğalmaktadır.

Güzel açıklamışsın, emeğin için teşekkürler.

Sektörde çalışan bir arkadaştan Türkiye'de en çok yapılan testler babalık testleriymiş diye duymuştum. Eşini kendi özgür iradesi ile seçemeyen kadınların sağlıklı çocuklara sahip olmak için istemdışı / planlamadan başka erkeklerle birlikte olmaya daha yatkın olmaları normal bir durum.

Kadınlar bir erkeğin kendisi için doğru eş olup olmadığını (yani çocuk yaptığında çocuğun sağlıklı genlere sahip olmayacağını) kokudan anladıkları kesin olarak gösterildi.

Bizim gibi veya Araplar gibi kadını mal olarak gören ve ona seçim hakkı tanımayan toplumların kadınları hapis benzeri hayatlara mahkum etmeleri bu yüzden.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...