Jump to content

Laiklik ilkesinin yeni anayasada yer almaması


Recommended Posts

geçenlerde TBMM başkanı İsmail Kahraman laikliğin anayasadaki durumunu tekrar gündeme aldı.

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/04/160425_kahraman_laiklik

Atatürk'ün din konusundaki görüşleri çelişkilerle dolu..

Çünkü pragmatik tavır almak zorunda olduğu için başka bir şey yapması olanaksızdı.

Örn. bir sözünde dinin ülkeyi birleştirmekten uzak olduğunu söylemiş.

Ama sonra Hristiyanları ülkeden çıkarıp Sünni İslam temelli Diyanet İşlerini kurarak din bütünlüğünü sağlamak istemiş.

laiklik gereği din adamları diyanet işleri yoluyla kemalist rejime bağlandı.

kuran'ın resmi türkçe çevirisi yapıldı.

anayasaya laiklik ilkesi eklendi.

kıyafet devrimi yapıldı. sarık ve türban çıkartıldı.

şer'i hukuk terk edildi.

zaman zaman kapatılsalar da- din adamı yetiştirmek için okullar açıldı..

tepkiler

ama laiklik yoluyla kurulan bu "devlet islamı" zamanla halktan tepki gördü ve yalnızlaştı.

1-aleviler diyanet işlerinden şikayetçiler. sünni bir devlet islamı kurulduğunu söylüyorlar.

alevi köy ve semtlere yapılan camiler ve atanan imamlar..

alevilerden alınan vergilerle imam maaşlarının ödenmesi.

camiye gitmeyenlerin fişlenmesi, dışlanması aleviler arasında gerginlik yarattı.

2-sünniler laikliğin dinsizlik ve din düşmanlığı olduğunu savunuyorlar.

3-laiklik nedeniyle "din özgürlüğü"nün zarar gördüğü uluslararası kuruluşlarca sürekli ifade ediliyor.

laiklik niye anayasadan kaldırılmalı

1-laiklik 1937'de Fransız özentiliği sonucu anayasaya sokulan bir ilke.

Öyle bir şey ki kimse memnun değil.

Net bir tanımı yok..Herkes kafasında bir Laiklik tanımı yapıp uygulamaya çalışıyor..

ve devlet bu keyfi tanımlara dayanarak kendi vatandaşıyla kavga ediyor.

Etki tepki ;düşmanlık ise düşmanlık doğuruyor.. ülke bölünüyor.

Sonuçta siyasi ve toplumsal ikiyüzlülük, huzursuzluk ve çatışmadan başka bir şey çıkmıyor ortaya.

2-günümüzde ateistler laiklik ilkesine sıkı sıkıya bağlanıyorlar.

hatta "ateist"im demek yerine "laik"im diyorlar. yani takiye yapıyorlar.

laiklik kaldırılırsa ateistler de hür ve özgür olarak

anayasal haklarını kullanıp ateist olduklarını ifade edebileceklerdir.

3-laiklik devlet islamıdır.

ateistlerin bir dine bu kadar bağlanması beklenmez.

4-laiklik ilkesinin kaldırılması kemalist rejime de zarar vermez.

çünkü atatürk 1933'te şöyle konuşmuş.

"Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum"

yani artık bir şeyler yapmanın ve korkularla yüzleşmenin vakti geldi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 89
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

"Laik gerekli mi, kaldırılsa nasıl olur?" konusu bizim için en ufak bir tartışma değeri taşımayan bir konudur. Laiklik hiçbir şekilde kaldırılamaz, buna kalkışan çok net biçimde altında kalır.

Senin o ayılıp bayıldığın AKP'yi de onun gibi düşünen diğerlerini de çok aşar bunu yapmak. Sıkıyorsa bi denesinler.

Aklın sıra bizi Atatürk'ün dünya görüşü ve sözlerini kullanıp istediğin zemine çekeceksin.

Aptal acemi...

Bütün ateistler ki gördüğün gibi bütün ateistler adına çok rahat konuşuyorum bu konuda, laikliğin demokrasi ve özgürlük için en önemli can damarı olduğunu bilir, anayasada da yargıda da dinin en küçük bir etkisinin, dahlinin olmaması gerektiğini savunur ve Diyanet başta olmak üzere devletin dinle organik bağlarının koparılmasını istediğimizi belirtiriz.

Bu rezil fikirlerini AKP'li kankalarına, onların destekçilerine anlat.

tarihinde Türk Ateist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

geçenlerde TBMM başkanı İsmail Kahraman laikliğin anayasadaki durumunu tekrar gündeme aldı.

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/04/160425_kahraman_laiklik

Atatürk'ün din konusundaki görüşleri çelişkilerle dolu..

Çünkü pragmatik tavır almak zorunda olduğu için başka bir şey yapması olanaksızdı.

Örn. bir sözünde dinin ülkeyi birleştirmekten uzak olduğunu söylemiş.

Ama sonra Hristiyanları ülkeden çıkarıp Sünni İslam temelli Diyanet İşlerini kurarak din bütünlüğünü sağlamak istemiş.

laiklik gereği din adamları diyanet işleri yoluyla kemalist rejime bağlandı.

kuran'ın resmi türkçe çevirisi yapıldı.

anayasaya laiklik ilkesi eklendi.

kıyafet devrimi yapıldı. sarık ve türban çıkartıldı.

şer'i hukuk terk edildi.

zaman zaman kapatılsalar da- din adamı yetiştirmek için okullar açıldı..

tepkiler

ama laiklik yoluyla kurulan bu "devlet islamı" zamanla halktan tepki gördü ve yalnızlaştı.

1-aleviler diyanet işlerinden şikayetçiler. sünni bir devlet islamı kurulduğunu söylüyorlar.

alevi köy ve semtlere yapılan camiler ve atanan imamlar..

alevilerden alınan vergilerle imam maaşlarının ödenmesi.

camiye gitmeyenlerin fişlenmesi, dışlanması aleviler arasında gerginlik yarattı.

2-sünniler laikliğin dinsizlik ve din düşmanlığı olduğunu savunuyorlar.

3-laiklik nedeniyle "din özgürlüğü"nün zarar gördüğü uluslararası kuruluşlarca sürekli ifade ediliyor.

laiklik niye anayasadan kaldırılmalı

1-laiklik 1937'de Fransız özentiliği sonucu anayasaya sokulan bir ilke.

Öyle bir şey ki kimse memnun değil.

Net bir tanımı yok..Herkes kafasında bir Laiklik tanımı yapıp uygulamaya çalışıyor..

ve devlet bu keyfi tanımlara dayanarak kendi vatandaşıyla kavga ediyor.

Etki tepki ;düşmanlık ise düşmanlık doğuruyor.. ülke bölünüyor.

Sonuçta siyasi ve toplumsal ikiyüzlülük, huzursuzluk ve çatışmadan başka bir şey çıkmıyor ortaya.

2-günümüzde ateistler laiklik ilkesine sıkı sıkıya bağlanıyorlar.

hatta "ateist"im demek yerine "laik"im diyorlar. yani takiye yapıyorlar.

laiklik kaldırılırsa ateistler de hür ve özgür olarak

anayasal haklarını kullanıp ateist olduklarını ifade edebileceklerdir.

3-laiklik devlet islamıdır.

ateistlerin bir dine bu kadar bağlanması beklenmez.

4-laiklik ilkesinin kaldırılması kemalist rejime de zarar vermez.

çünkü atatürk 1933'te şöyle konuşmuş.

"Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum"

yani artık bir şeyler yapmanın ve korkularla yüzleşmenin vakti geldi.

Sen sapla samanı karıştırıyorsun ve demagoji yapıyorsun. Yazdıkların senin sapkın düşünce ve inançlarının dışa yansıması...

Yanlışlarını teker teker göstermek lazım...

Atatürk'ün din konusundaki görüşlerinde çelişki yok. Din konusunun kendisi çelişkili...

Din bir yandan özgürlüğün önemli bir parçası olarak kabul ediliyor, öte yandan özgürlüğe sınır koyduğu biliniyor.

Din ayrıca progresif bir olgu. Kısıtlamazsan sürekli büyüyen, yayılan ve topluma hükmeden bir olgu.

Atatürk bu çelişkiyi çok iyi bilen ve kendi zamanında o çelişki ile başarılı bir şekilde mücadele eden bir lider.

Diyaneti kurmasının nedeni dinin ilerleyici, progresif niteliğinin önüne geçmeye çalışması.

Laiklik hiç de anlaşılması ve uygulanması zor bir ilke değil. Devletin bütün dinlere eşit uzaklıkta olması demek laiklik. Hepsi o kadar.

Devletin dinsiz olması demek değil..

Ayrıca Atatürk laikliği Fransa'dan adapte etmiş. Fransa örneğinde laik devlet dinlere bir tür müdahale ederek, onları bir düzene sokmaya çalışır.

Secularism ise biraz farklı. Devlet yine dinlere eşit uzaklıktadır ama, onlara müdahale etmez. Onların etkinliklerini düzenlemez. Bunun örneği ABD...

Ateistler ABD'de secularism e karşı gelen kiliselerle ve politikacılarla sürekli mücadele halinde.. Yani orada da laiklik bir sorundur, burada da..

Dinin devlet işlerine müdahale ettiği her toplumda laiklik sorunu vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence Türkiye'nin gerçekten laik (secular) bir ülke olabilmesi için devletin dinlere hiç bir şekilde katılıp müdahale etmemesi ve onları denetlemeyi minumuma indirmesi gerekir.

Bu demektir ki dinleri halka teslim edeceksin. Halk kendi dininden sorumlu olacak.

Aleviler cem evlerinin masraflarını üstlenirlerken, sunniler kendi camilerinin bakımından ve hoca ve imamların maaşından sorumlu olacak.

Devlet onların birbirlerini rahatsız etmesini önleyecek kanunlar çıkaracak ama, hiç birini desteklemeyecek.

Benim anladığım laiklik budur..

Kanunlara uymadığımız ve onları eşit olarak uygulamadığımız için biz, İslam'ı halka terketmekten korkuyoruz.

Devlet adil olursa korkacak bir durum yok.

Her inanır kendisi ile ilgili masrafları üstelenirse vergi adaleti de gerçekleşir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Laiklik,

+ Evlilik yaşına bir alt sınır konulması demektir. AKP melaneti gelmeden önce, Türkiye'de evlilik yaşı 18 idi. Yasal olarak bu düzenlemeyi yapabilmek için laik olmak gerekir. Çünkü din yasalarına dayanarak böyle bir yasak konulamıyor. Pedofil itler, çocukları satın alıp skebiliyor.

+ Kadınlara mirasta eşit hak vermek demek. Şeriata göre kadınlar erkeğin yarısı kadar alabiliyor. Laiklik olmazsa, medeni hukuk bu şekilde düzenlenemez.

+ Köleliğin yasak olması demek. Şeriat yasalarına göre kölelik yasaklanamaz. Köleliği yasaklayan yasanın dayanağı laikliktir. Aynı şekilde sendika, grev, toplu sözleşme, izin, sosyal sigorta kurumu gibi iş hayatı ile ilgili yasaların yapılabilmesi için de laiklik gerekir. Şeriat yasalarına göre böyle düzenlemeler yapamazsınız.

+ Okullarda bilimsel eğitim yapılabilmesi demek. Şeriata göre iki üç Arap masalı ezberleyen kişi, Mars'a araç gönderen insandan daha bilgili sayılıyor. Arap masallarını ezberlemeyenler cahil sayılıyor.

Uzatılabilir.

Anayasa bütün yasaların dayanağıdır. Anayasada laiklik olmazsa, aklı esas alan yasalar yapılamaz. Saçma sapan tartışmalar yapmak yerine, laiklik anayasadan çıkarsa, yasaları neye dayanarak yapacaklarını açıklasın bu şeriatçı enikleri.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence Türkiye'nin gerçekten laik (secular) bir ülke olabilmesi için devletin dinlere hiç bir şekilde katılıp müdahale etmemesi ve onları denetlemeyi minumuma indirmesi gerekir.

Bu demektir ki dinleri halka teslim edeceksin. Halk kendi dininden sorumlu olacak.

Aleviler cem evlerinin masraflarını üstlenirlerken, sunniler kendi camilerinin bakımından ve hoca ve imamların maaşından sorumlu olacak.

Devlet onların birbirlerini rahatsız etmesini önleyecek kanunlar çıkaracak ama, hiç birini desteklemeyecek.

Benim anladığım laiklik budur..

Kanunlara uymadığımız ve onları eşit olarak uygulamadığımız için biz, İslam'ı halka terketmekten korkuyoruz.

Devlet adil olursa korkacak bir durum yok.

Her inanır kendisi ile ilgili masrafları üstelenirse vergi adaleti de gerçekleşir.

Abi, meseleyi ABD liberalizmi gözlükleri ile görüyorsunuz. Türkiye koşullarına uygun değil görüşleriniz. İşin doğrusu, ibadethanelerin finansmanı bu konuda çok küçük bir alan teşkil ediyor.

İslam dalgalı bir deniz gibi. Felsefi olarak da regüle edilmesi gerekiyor. Kim sağlayacak bu regülasyonu?

Sivil toplum hayranlığınız ve -kusura bakmayın ama- ideolojik saplantılarınız meseleyi çarpık kavramanıza yol açıyor. İnsancıl bir yoruma ulaşabilmek için İslam'a felsefi müdahale şarttır. İslam sadece tarikatların eline bırakılırsa, kelle kesen ve çocuk sken bu barbarları hiçbir güç durduramaz.

Ayrıca, İslam'a felsefi müdahaleyi ABD ve AB de deniyor. ABD resmi olarak alternatif bir Kur'an yazdırıp Ortadoğu'da dağıttı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Robespiere Yanlış bilgi veriyorsun.. Çünkü ya bilmiyorsun ya da bilmiyor numarası yapıyorsun..

İbadethanelerin finansmanının bütçenin diyanete ayrılan en büyük payı olduğunu bilmiyor olamazsın.

Yüzbinlerce imam ve hocanın maaşını diyanet karşılıyor. Vergileri ile Türk halkı karşılıyor.

İslam'ı regüle etmenin ne anlama geldiğini de bilmiyorsun. Türkiye'de İslam diyanet ve hükümet tarafından senin anladığın anlamda regüle edilmiyor. Abüz ediliyor.

Bunu da mı bilmiyorsun? Sen ne kadar cahil bir ateistsin böyle.. Hayret...

Beni ideolojik saplantılı biri olarak nitelendirirken yapıyorsun bu yanlışları..

Neymiş benim saplantılarım? Yaz da ben de öğreneyim. Hem de ideolojik saplantılarmış onlar..Çok merak ettim.. Bilmek istiyorum..

ABD ve AB İslam'a din olarak hiç bir şekilde müdahale etmiyor. Edemezler de zaten. Onlar İslam terörizmi ile mücadele etmeye çalışıyorlar.

ABD'nin alternatif Kur'an yazdırıp dağıttığı kadar saçma bir iddia ile karşılaşmadım. Sen bilmiyorsun belki ama, ABD Kur'an'ın değiştirilmesinin imkansızlığını çok iyi biliyor. Bu yalanı kimden duydun? Sen mi uydurdun, yoksa senin gibi başka yalancılar da mı var aramızda? Bilmek istiyorum..

İslam'a nasıl müdahale edeceksin? Felsefi müdahale de neymiş? Aklına gele gele felsefi müdahale mi geldi..

İslam'a herhangi bir müdahale her zaman geri tepecektir. İslam'ı ve dinleri, serbest bırakacaksın. Müslümanlar dinlerini özgürce pratik edecekler. Bunu ancak diktatörlükle önleyebilirsin. Batı ile bağdaşmaz bu saçmalık. İnsanlıkla da bağdaşmaz. Belki komünizmle bağdaşır.Hepsi o kadar.

Sen İslam'ı çok yanlış biliyorsun ve müdahale ile İslamsal terörizmi durdurabileceğini sanıyorsun. Yanılıyorsun.. Hayal görüyorsun.. Saçmalıyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

laiklik niye anayasadan kaldırılmalı

1-laiklik 1937'de Fransız özentiliği sonucu anayasaya sokulan bir ilke.

Öyle bir şey ki kimse memnun değil.

Net bir tanımı yok..Herkes kafasında bir Laiklik tanımı yapıp uygulamaya çalışıyor..

ve devlet bu keyfi tanımlara dayanarak kendi vatandaşıyla kavga ediyor.

Etki tepki ;düşmanlık ise düşmanlık doğuruyor.. ülke bölünüyor.

Sonuçta siyasi ve toplumsal ikiyüzlülük, huzursuzluk ve çatışmadan başka bir şey çıkmıyor ortaya.

2-günümüzde ateistler laiklik ilkesine sıkı sıkıya bağlanıyorlar.

hatta "ateist"im demek yerine "laik"im diyorlar. yani takiye yapıyorlar.

laiklik kaldırılırsa ateistler de hür ve özgür olarak

anayasal haklarını kullanıp ateist olduklarını ifade edebileceklerdir.

3-laiklik devlet islamıdır.

ateistlerin bir dine bu kadar bağlanması beklenmez.

4-laiklik ilkesinin kaldırılması kemalist rejime de zarar vermez.

çünkü atatürk 1933'te şöyle konuşmuş.

"Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum"

yani artık bir şeyler yapmanın ve korkularla yüzleşmenin vakti geldi.

Yazın hatalarla dolu.

Laiklik hukuki bir kavramdır. Ve her kavram gibi genel-geçer kabul görmüş bir tanımı vardır.

Sekülarizm ise hukuki bir tabir-tanım değil, sosyolojik bir kavramdır.

Cahil adamlar her türlü kavramı sulandırdığı gibi bu kavramı da sulandırmaktadır.

Laiklik hukuk devleti ve demokrasi anlayışının ana esaslarından biridir.

Yer yer modern hukuk devletlerinde laiklik ilkesinden sapmalar olsa da bir hukuk devletinde özü itibariyle korunur.

Diyanet işleri, zorunlu din dersleri gibi uygulamalar laikliğe aykırıdır ama Türkiyeye özel istisnai şekilde

kabul edilmiştir. Benzer şekilde bazı batılı ülkelerin anayasalarında hristiyanlık yer alır, ama ana uygulamadan sapılmaz.

Bu çerçevede hukuki olarak, Laiklik iki temel hususu ifade eder ve Anayasada farklı şekilde ifade edilir.

Temel olarak laiklik Din hürriyeti ve Din-devlet işlerinin ayrılığıdır.

Bu kavramları açmak gerekirse,

I.Din ve Vicdan Hürriyeti

Anayasamızda ilgili maddelerde düzenlemeyi okursan, Ateist olduğunu açıklamanın önünde Anayasal veya yasal bir engel yoktur.

Engel insanların zihnindedir, yaratılan korku ve sosyal baskıdadır. Kimse ölüm tehditi almaya, dışlanmaya meraklı değildir, o yüzden yaşamak için takiye gerekirse, uyum için zorunlu takiye, sessiz kalınmasından doğal bir şey yok.

Kanun önünde eşitlik

MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Din ve vicdan hürriyeti

MADDE 24- Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir.

Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.

Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.

II. Din ve Devlet İşleri Ayrılığı:

1. Devletin Resmi Bir Dini olmaması

2. Devlet Bütün Dinler Karşısında Tarafsızlığı

3. Devlet Bütün Din Mensuplarına Eşit Davranması

4. Din Kurumları ile Devlet Kurumları Birbirinden Ayrılması

5. Hukuk Kuralları Din Kurallarına Uymak Zorunda olmaması

ifade eder. Göreceğin üzere laiklik teknik bir konudur, üç beş köşe yazarıyla içi boşaltılabilecek bir kavram değildir.

Kuvvetler ayrılığı, Hukuk Devleti gibi temel anayasal bir kavramdır.

Dini Hukuk Kurallarının yani şeriat kurallarının hakim olduğu bir yerde laiklik yoktur, demokrasi yoktur, hukuk devleti yoktur, din ve vicdan hürriyeti yoktur.

Ropespierre'in değindiği gibi bir çok kanun ve düzenleme islama aykırıdır ve rasyonel akla endesklenmiştir. Mirasta eşitlik, kölelilik, sosyal haklar hepsi bu ilkeyle bağlantılıdır. Anlayacağın özenti değil, Modern Hukuk sistemin temel taşlarından biridir.

Sosyal değişim ve gelişimlere karşı sabit durağan hukuk kurallarını savunmak aptallıktır ve din bu sabit kuralları dayatmaya çalışır. Özellikle islam ve laiklik taban tabana zıttır, laikliğe devlet islamı demek cahilcedir. Çünkü islamın kendine has ceza hukuku, aile hukuku, miras hukuku hemen her hukuki konuda kendi insanlık dışı uygulamaları ve emirleri vardır, eğer bu ilke ortadan kalkarsa bunlar uygulama alanı bulacaktır ve hiçbir aklı selim insan hele ateist bunun aksini savunamaz.

tarihinde Fellix tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Laikliğin Türkiye'de kaldırılmasının iyi sonuçlar vereceğini ben de düşünmüyorum.

Ancak laikliğin uygulanabilir olduğunu da düşünmüyorum.

Şimdi bu laiklik, müslümanlara sokaklarda hayvanları kesmelerine izin verirken, satanistlerin izbe yerlerde kedi kesmesine de izin verebilecek mi?

Dünya üzerinde çok çeşitli dinler var. Çok değişik ibadetler var. İnsan kurban eden kabile dinlerinden, kurbağanın üzerindeki mukoza benzeri sıvıyla kafayı bulan dinlere kadar.

Laiklik ne bunların hepsini özgür kılabiliyor, ne de hepsini yasaklayabiliyor.

Laiklik bence tek başına gereksiz, ancak ülke anayasalarında insan haklarına uyum sağlanırsa ve ülkenin başlı başlına bir ahlak yasası olursa (ki tüm ülkelerde mecburen vardır), laikliğin gereği yok.

Ancak;

AKP hükümeti tabi ki de bunların hiç birini düşünmüyor. Laikliği kendi önlerinde bir engel gibi gördükleri için ondan nefret ettikleri için karşı çıkıyor. Türkiye'de kaldırılmasına karşıyım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Laikliğin dinlere özgürlük tanıma gibi bir görevi ve iddiası yoktur. Tam aksine, aklın ve uygarlığın ulaştığı seviye ile çatışma halinde olan dinsel ritüeller laik devletler tarafından yasaklanır. Örneğin kölelik. Ya da eğer hala varlığını sürdürüyor olsa idi Zeus'a insan kurban etmek de yasak olacaktı.

Yukarıda yazılanları iyi okuyun. Laikliğin ne olduğunun halen anlaşılmamış olduğu görülüyor. Laiklik devlet yönetme ve yargılamada bulunma hak ve yetkisinin dünyevi kaynaklara dayanması demektir. Bu çok önemli bir konudur. Laikilik ortadan kalktığında yasa yapma yetkisinin dayanağı değişir. Artık akıl ve vicdanın yerini din alır. Yasa yapmak için din metinleri yorumlanmaya başlanır.

Ülkemizin yaşadığı emperyalist saldırı çok büyük bir hasar bırakmış. Insanlarımız laikliği bir cafe geyiği seviyesinde değerlendiriyor.

Bakınız! Burada yazan ve dinsiz olduğunu ifşa eden insanların yasal olarak can güvenliğini sağlayan şey laikliktir. Ha, diyebilirsiniz ki can güvenliğimiz zaten yok. Mesele şu, Islam hukukunda, dinden çıkanların, mürtedlerin çeşitli işkencelerle öldürülmesi emri yok mu? Var, değil mi? Hah, laiklik olmazsa, o emrin ceza yasasına girmesini engelleyecek hiçbir güç yoktur. Sadece ve sadece batının ordularına güvenmek zorunda kalırsınız. Belki de amaçlanan budur....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haci abi, Anglo Sakson liberalizminden etkilenin insanların bakış açısını taşıyorsunuz. Bu anlayışta olan insanlar bütün sorunların çözüm olarak serbestliği önerirler. Her sorunun cevabı serbestlik midir? Ayrıca sorunların kaynağı, bazı kavramların denetim altında tutulması mıdır? İddianız bu. Belki de bazı durumlarda aklın dizginleri ele alması gerekiyordur. Belki de bazen denetim, serbestlikten daha doğru bir seçenektir.

Anglo Sakson liberalizmi, bugünün gençliğinin laikliğe karşı bakışını yamultan bir etki yaratmıştır. Şeriatçıların azgınlaşmasının sebebi olarak, laisizmin katı uygulamalarını görüyorlar. Peki bu gerçek mi? Gerçekten şeriatçılık katı laik uygulamalara tepki olarak mı gelişti yoksa bir siyasi proje olarak kurgulanıp, bilinçli olarak mı güçlendirildi. Hayat kafamızdaki idealler ve tanımlar çerçevesinde şekillenmiyor.

Siyasal İslam 70'li yılların sonundan itibaren, büyük bir siyasi proje olarak güçlendirildi. Pek sevmediğiniz Yalçın Küçük, 1975 yılında şunları yazmıştı; "Ordu bir darbe yapacak, MSP (o zamanki şeriatça parti) kapatılacak ama daha büyük bir şeriatçı hareket doğacak. Dünya gericiliğe doğru gidiyor". Bu bir kehanet değil, politikayı okuyup öngörüde bulunmanın seçkin bir örneğidir.

Uğur Mumcu 80'lerde Türkiye'nin yurtdışındaki din görevlilerinin maaşının Suudi Arabistan devleti tarafından ödendiğini ortaya çıkardı. Peki Suudi Arabistan keriz mi? Niye bu paraları ödüyordu? İşte bugün Tayyip Erdoğan Suudi Kralının gebermesi üzerine bayrakları yarıya indiriyor ve herifin dizinin dibinden ayrılmıyor. Demek ki Suudi Arabistan Türkiye üzerinde bir siyasi etkiye kavuşmuş. Çok saçma. Dünya çapında doktorlar, mühendisler, bilim insanları, sanatçılar yetiştiren, akla gelecek her sektörde üretim yapabilen koskoca Türkiye üzerinde etki sahibi olmuş bir ortaçağ zımbırtısı! Sonuç bu! Bir siyasi proje yürütülmüş ve başarılı olmuş.

Siyasal İslam'ı, kendi kendine dağda yetişen bir yabani bitki sanıyorsunuz. Durun, ellemeyin bu yetişsin kendi kendine solacak diye umut ediyorsunuz. Dikenlerini budamayı da terörizm ile mücadele diye yutturmaya kalkıyorsunuz. Türkiye laikliği bu yabani bitkiyi ıslah edip meyve veren bir bitki haline getirme girişimidir. Bunu anlayamıyorsunuz.

Türkiye'nin diyanete harcadığı para, bu konunun içinde kavramsal olarak küçük bir alan teşkil eder. Bugün o para AKP melaneti sebebi ile amaç dışı kullanılıyor. Ama AKP'nin kendisi zaten karşı-devrimdir. Diyaneti elinden alsanız, cemaatler aracılığı ile o parayı yine dinin hizmetine sunar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haci abi, Anglo Sakson liberalizminden etkilenin insanların bakış açısını taşıyorsunuz. Bu anlayışta olan insanlar bütün sorunların çözüm olarak serbestliği önerirler. Her sorunun cevabı serbestlik midir? Ayrıca sorunların kaynağı, bazı kavramların denetim altında tutulması mıdır? İddianız bu. Belki de bazı durumlarda aklın dizginleri ele alması gerekiyordur. Belki de bazen denetim, serbestlikten daha doğru bir seçenektir.

Anglo Sakson liberalizmi, bugünün gençliğinin laikliğe karşı bakışını yamultan bir etki yaratmıştır. Şeriatçıların azgınlaşmasının sebebi olarak, laisizmin katı uygulamalarını görüyorlar. Peki bu gerçek mi? Gerçekten şeriatçılık katı laik uygulamalara tepki olarak mı gelişti yoksa bir siyasi proje olarak kurgulanıp, bilinçli olarak mı güçlendirildi. Hayat kafamızdaki idealler ve tanımlar çerçevesinde şekillenmiyor.

Siyasal İslam 70'li yılların sonundan itibaren, büyük bir siyasi proje olarak güçlendirildi. Pek sevmediğiniz Yalçın Küçük, 1975 yılında şunları yazmıştı; "Ordu bir darbe yapacak, MSP (o zamanki şeriatça parti) kapatılacak ama daha büyük bir şeriatçı hareket doğacak. Dünya gericiliğe doğru gidiyor". Bu bir kehanet değil, politikayı okuyup öngörüde bulunmanın seçkin bir örneğidir.

Uğur Mumcu 80'lerde Türkiye'nin yurtdışındaki din görevlilerinin maaşının Suudi Arabistan devleti tarafından ödendiğini ortaya çıkardı. Peki Suudi Arabistan keriz mi? Niye bu paraları ödüyordu? İşte bugün Tayyip Erdoğan Suudi Kralının gebermesi üzerine bayrakları yarıya indiriyor ve herifin dizinin dibinden ayrılmıyor. Demek ki Suudi Arabistan Türkiye üzerinde bir siyasi etkiye kavuşmuş. Çok saçma. Dünya çapında doktorlar, mühendisler, bilim insanları, sanatçılar yetiştiren, akla gelecek her sektörde üretim yapabilen koskoca Türkiye üzerinde etki sahibi olmuş bir ortaçağ zımbırtısı! Sonuç bu! Bir siyasi proje yürütülmüş ve başarılı olmuş.

Siyasal İslam'ı, kendi kendine dağda yetişen bir yabani bitki sanıyorsunuz. Durun, ellemeyin bu yetişsin kendi kendine solacak diye umut ediyorsunuz. Dikenlerini budamayı da terörizm ile mücadele diye yutturmaya kalkıyorsunuz. Türkiye laikliği bu yabani bitkiyi ıslah edip meyve veren bir bitki haline getirme girişimidir. Bunu anlayamıyorsunuz.

Türkiye'nin diyanete harcadığı para, bu konunun içinde kavramsal olarak küçük bir alan teşkil eder. Bugün o para AKP melaneti sebebi ile amaç dışı kullanılıyor. Ama AKP'nin kendisi zaten karşı-devrimdir. Diyaneti elinden alsanız, cemaatler aracılığı ile o parayı yine dinin hizmetine sunar.

Sen gerçek özgürlüğün ne olduğunu ve anlamını bilmediğin için bunları yazabiliyorsun..

İslam'ı sınırlayarak önemsizleştirmeye çalışan her zihniyet onu başımıza bela edecek bir ahmaklıktır.

Her büyük kuvvet dışardan saldırılarak yok edilemez. Hemen hepsi içten yıkılır.

İslam da öyle bir kuvvettir. İçten yıkılacaktır. Ama senin gibi düşünen meczuplar onun içten yıkılmasının önündeki en büyük engellerdir.

İslam'a yapacağınız bilinçsiz saldırılar onun güçlenmesine neden olacak ve içten yıkılma sürecini uzatacaktır.

Bunu göremeyecek kadar kör müsünüz? Evet.. Körsünüz!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Laikliğin Türkiye'de kaldırılmasının iyi sonuçlar vereceğini ben de düşünmüyorum.

Ancak laikliğin uygulanabilir olduğunu da düşünmüyorum.

Şimdi bu laiklik, müslümanlara sokaklarda hayvanları kesmelerine izin verirken, satanistlerin izbe yerlerde kedi kesmesine de izin verebilecek mi?

Dünya üzerinde çok çeşitli dinler var. Çok değişik ibadetler var. İnsan kurban eden kabile dinlerinden, kurbağanın üzerindeki mukoza benzeri sıvıyla kafayı bulan dinlere kadar.

Laiklik ne bunların hepsini özgür kılabiliyor, ne de hepsini yasaklayabiliyor.

Laiklik bence tek başına gereksiz, ancak ülke anayasalarında insan haklarına uyum sağlanırsa ve ülkenin başlı başlına bir ahlak yasası olursa (ki tüm ülkelerde mecburen vardır), laikliğin gereği yok.

Ancak;

AKP hükümeti tabi ki de bunların hiç birini düşünmüyor. Laikliği kendi önlerinde bir engel gibi gördükleri için ondan nefret ettikleri için karşı çıkıyor. Türkiye'de kaldırılmasına karşıyım.

Laiklik bir kavram olarak tek başına hiç bir şey başaramaz.

Laiklik çağdaş ve bilimsel kanunlarla desteklenmelidir. Başka türlü uygulanamaz.

Laiklik her türlü dinsel özgürlük değildir. Devletin bütün dinlere eşit uzaklıkta olmasıdır.

Yani devletin resmi bir dininin olmamasıdır.

Devletin bu tutumunu sağlayacak ve idame ettirecek kanunlar olmadan laikliği yaşamak mümkün değildir.

Ama devlet bunu dinlerin gerekliliğini seçerek değil, onların etkilerini dikkate alarak yapmalıdır.

Dinler kendi gerekliliklerini, vazgeçilmezliklerini, önemlerini, yararlarını dikte ederler. Devletin onlara direnmesi ve boyun eğmemesi gerekir.

Laiklik yasalarla desteklenen bir eğilimdir. Laikliği bazı kanunlarla desteklemeden uygulamak mümkün değildir.

Onların başında Anayasa gelir. Laiklik temel bir yasadır ve diğer yasalarla korunmalı ve desteklenmelidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen gerçek özgürlüğün ne olduğunu ve anlamını bilmediğin için bunları yazabiliyorsun..

İslam'ı sınırlayarak önemsizleştirmeye çalışan her zihniyet onu başımıza bela edecek bir ahmaklıktır.

Her büyük kuvvet dışardan saldırılarak yok edilemez. Hemen hepsi içten yıkılır.

İslam da öyle bir kuvvettir. İçten yıkılacaktır. Ama senin gibi düşünen meczuplar onun içten yıkılmasının önündeki en büyük engellerdir.

İslam'a yapacağınız bilinçsiz saldırılar onun güçlenmesine neden olacak ve içten yıkılma sürecini uzatacaktır.

Bunu göremeyecek kadar kör müsünüz? Evet.. Körsünüz!

Özgürlük mü? Neye özgürlük istiyorsunuz Haci abi? Köleliğe mi? Çocuklara tecavüz edilmesine mi? İnsan aklının esir edilmesine mi? Özgürlük sadece özgür zihinlere özgüdür. Esir edilmiş zihinler için özgürlükten söz edilemez.

Yazdıklarımı yanlış değerlendirdiğinizi düşünüyorum. Ben İslam'a dışarıdan saldırmaktan bahsetmedim. Laik aklın denetiminde olan Diyanet işleri gibi kurumlar ile İslam'da reform yapmaktan bahsettim. Bu dışarıdan yapılan bir müdahale değildir. İslam'a dışarıdan saldıranlar, terörizm ile mücadele adı altında, insansız hava araçları ile Afgan dağında insan avlayanlardır. Ben dahil, bütün İslam coğrafyasında yaşayan insanları ortak bir zeminde buluşturacak müdahale budur.

Biz Türk laikleri, İslamın dışında yer alan yabancı bir güç değiliz. Tam aksine İslam kültürü ile yoğrulmuş ama aklın yolunu seçmiş insanlarız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Özgürlük mü? Neye özgürlük istiyorsunuz Haci abi? Köleliğe mi? Çocuklara tecavüz edilmesine mi? İnsan aklının esir edilmesine mi? Özgürlük sadece özgür zihinlere özgüdür. Esir edilmiş zihinler için özgürlükten söz edilemez.

Yazdıklarımı yanlış değerlendirdiğinizi düşünüyorum. Ben İslam'a dışarıdan saldırmaktan bahsetmedim. Laik aklın denetiminde olan Diyanet işleri gibi kurumlar ile İslam'da reform yapmaktan bahsettim. Bu dışarıdan yapılan bir müdahale değildir. İslam'a dışarıdan saldıranlar, terörizm ile mücadele adı altında, insansız hava araçları ile Afgan dağında insan avlayanlardır. Ben dahil, bütün İslam coğrafyasında yaşayan insanları ortak bir zeminde buluşturacak müdahale budur.

Biz Türk laikleri, İslamın dışında yer alan yabancı bir güç değiliz. Tam aksine İslam kültürü ile yoğrulmuş ama aklın yolunu seçmiş insanlarız.

Hala anlamıyorsun. Çünkü anlamak istemiyorsun... İslam'da reform yapamazsın. İslam'a tanıyacağımız özgürlüğün çağdaş kanunlarla bağdaşması gerektiğini anlamıyorsun. Yani yukarda değindiğin, İslam'ın çağ dışı etkinliklerini kanunlarla kısıtlayabilirsin. Atatürk bunu yapmıştı. İslam'ı bu kanunlar muvacehesinde halka mal edersin. Hiç de zor ve tehlikeli değil. Şimdikinden daha kötü bir uygulama hiç değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Özgürlük mü? Neye özgürlük istiyorsunuz Haci abi? Köleliğe mi? Çocuklara tecavüz edilmesine mi? İnsan aklının esir edilmesine mi? Özgürlük sadece özgür zihinlere özgüdür. Esir edilmiş zihinler için özgürlükten söz edilemez.

Avrupa ve Amerika'da İslam'ın nasıl pratik edildiğini biliyor musun? Kanunlar çerçevesinde özgürce pratik ediliyor.

Bu uygulamanın Türkiye için de geçerli olmaması için, senin gibi düşünenler dışında, bir neden mi var?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hala anlamıyorsun. Çünkü anlamak istemiyorsun... İslam'da reform yapamazsın. İslam'a tanıyacağımız özgürlüğün çağdaş kanunlarla bağdaşması gerektiğini anlamıyorsun. Yani yukarda değindiğin, İslam'ın çağ dışı etkinliklerini kanunlarla kısıtlayabilirsin. Atatürk bunu yapmıştı. İslam'ı bu kanunlar muvacehesinde halka mal edersin. Hiç de zor ve tehlikeli değil. Şimdikinden daha kötü bir uygulama hiç değil.

Atatürk'ün yaptığı uygulamayı tartışmıyorum. Atatürk Kur'an'ı ve ezanı Türkçeleştirerek bir reform sürecini başlatmak istedi. Hristiyanlıktaki reform süreci de kutsal metinlerin yerel dillere çevrilmesi ile başlamıştır.

Diyanet işleri, İslam'ın insancıl yorumlarını geliştirmek amacı ile kuruldu. Atatürk'ün ateist bir Türkiye kurmak istediğini sanmıyorum. İslam'ın kaba ortaçağ kanunlarından ayrılarak, siyasi iddialarından vazgeçmesi, bir yardımlaşma ve dayanışma kurumu haline gelmesini amaçladığını düşünüyorum. 20. yüzyıl cumhuriyetçilerinin din için çizdikleri rol, siyasi arenadan çekilmiş, topluma ruhsal terapi yapan bir rehberlik kurumu olmak idi.

Bugün Papa iyi kalpli ateistlerin cennete gidebileceğini müjdeliyor. Peki bu barbarlar ne oldu da bu hale gelebildi? Canlı canlı kadın yakıyordu bunlar. Çok uzak bir geçmiş değil. İslam için uygarlaşmak çok uzak bir ihtimal değil. 60'lı yılların Türk, Arap ve Afgan halkının fotoğraflarına bakın. Bugünkü kara barbar kalabalığı ile alakası yoktur.

Müslüman coğrafyası bugün kapkara bir barbar sürüsü haline geldiyse, bu o toplumun içinden çıkmış olan laiklerin o topluma yaptığı "zulümün" sonucu olmamıştır. Tam aksine, batının "yeşil kuşak" gibi projeleri, komünizme karşı toplumu manipüle etme gayretleri, petrolü bedava emme kurnazlığı gibi hevesleri sonucu, toplumun kimyasını bozmaları sonucudur.

İddia ediyorum, özellikle Türk toplumu için laik yaşam, kesinlikle Vahhabi inancından çok daha yaygın ve geniş bir destek görür. Araplar da Türkiye'ye gelince rahat bir nefes alıyor. Vahhabi barbarlığı insan doğasına aykırı, tarihin geçici bir dönemine ait bir cinnettir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...