Jump to content

Hayatın sapakları ve kader


Recommended Posts

Tanrı'ya inanmak hususunda agnostik'im. Var veya yok, buna hükmü kati getirecek bilgiye sahip değiliz. Zamanında kesin bir yargıyla -şüphesiz, şeksiz- kanaat getirmek üzere çok düşündüm üzerine, ama ateizm'in de teizm gibi bir inanç olduğuna karar verdim.-nihai bir karar.-(bu böyle, ateizm bir inanç) Çünkü tanrı kesin yoktur demek imkansız; tanrı'nın varlığı gibi yokluğu da ispatlanamaz. Ha, dinlerin öngördüğü tanrı modellerinin insanoğlunun zihninde yaratılması, varoluşumuza, tarihin ilkel bir aşamasında, açıklama getirme ve varoluşumuzu anlamlandırıp, evrende kendimizi konumlandırabilme gibi insani bir ihtiyaçtan kaynaklanmıştır. Bu anlaşılabilir bir durum. Neyse, kanımca en tutarlı ve dürüst entellektüel duruş agnostism'dir. Ama yukarıda nihai kararım derken, başlıkta savunacağım görüşümden biraz uzaklaştım; çünkü hayatın sapaklarında yolları çiğnerken, başınıza ne gelip, hangi deneyimleri tecrübe edeceğinizi hiç bilemezsiniz...

Dolayısıyla kadere inanmıyorum. Yani hayatımızı nasıl yaşayacağımız önceden belirlenmiş değildir. Nasıl yaşayacağımız, kaotik sistemin tamamen rastlantısal işleyen doğası tarafından belirlenir. Kim olacağınızın taslağı, daha anne-babamızdan alacağımız gen kombinasyonuyla -ki tamamen rastlantısal olarak- rahimde şekillenir. Ebeveynlerinizin kim olup, sizi nasıl ve hangi çevrede yetiştirip büyüteceği, hangi memlekette doğduğunuzdan tut, arkadaşlıklarınız, bedensel nitelikleriniz...Her şey ama her şey sizi yontarak bir karakter, duyuş ve görüş mevcuda getirir. Ve hayat serüvenimiz, rastlantılarla sürer gider.

Seçimlerimizle biz kaderimizi şekillendirir miyiz peki? Kesinlikle evet...Kaotik sürece ''şuurumuzla'' müdahele ederiz. Yönünü değiştirmeye ''irademizle'' muktediriz... Ama ben asıl etkin gücün ''şans''ın ''sonsuz olasılıklar''ı yarattığı fikrini benimsiyorum...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateizm bir din değildir..O fikrine katılmıyorum.Çünkü anlam olarak zaten, Tanrı veya Tanrılar gibi tüm yaratıcı doğa üstü güçlerin direkt olarak reddi anlamına geliyor.Ama, Tanrı'nın yokluğu ispatlanamaz. Bu kesinlikle doğru ve tartışmasız.Çünkü herhangi bir şeyin olmadığı bilimsel olarak ispatlanamaz, zaten bilim de böyle birşeyle uğraşmaz.

Ama kişisel olarak, ben de bir Tanrı'nın olma ihtimalini yüksek görüyorum,ancak bu teistik anlamda değil deistik anlamda.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateizm bir din değildir..O fikrine katılmıyorum.Çünkü anlam olarak zaten, Tanrı veya Tanrılar gibi tüm yaratıcı doğa üstü güçlerin direkt olarak reddi anlamına geliyor.Ama, Tanrı'nın yokluğu ispatlanamaz. Bu kesinlikle doğru ve tartışmasız.Çünkü herhangi bir şeyin olmadığı bilimsel olarak ispatlanamaz, zaten bilim de böyle birşeyle uğraşmaz.

Ama kişisel olarak, ben de bir Tanrı'nın olma ihtimalini yüksek görüyorum,ancak bu teistik anlamda değil deistik anlamda.

Ateizm bir din değil tabii ki; ama,

ateizm'i ''tanrı'nın yokluğuna iman'' zanneden birçok ateist var...Bunlar agnostik görünce çıldırır, kafayı yerler.

Yine de ateizm bir inançtır. Tanrı'nın olmadığına ilişkin bir inanç...

Birşeyin olmadığı tabii ki bilimsel olarak ispatlanabilir. Saf suyun içinde, atıyorum germanyum iyonu yoksa, yoktur.

Ha, şu an bu yazıyı yazarken, yanıbaşımda, sana benim görebildiğim bir ejderha olduğunu iddia etsem, bu da komik olurdu. Ejderha yoksa yoktur, ispata lüzum yok.

Ama tanrı olayında durum farklı...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı'ya inanmak hususunda agnostik'im. Var veya yok, buna hükmü kati getirecek bilgiye sahip değiliz. Zamanında kesin bir yargıyla -şüphesiz, şeksiz- kanaat getirmek üzere çok düşündüm üzerine, ama ateizm'in de teizm gibi bir inanç olduğuna karar verdim.-nihai bir karar.-(bu böyle, ateizm bir inanç) Çünkü tanrı kesin yoktur demek imkansız; tanrı'nın varlığı gibi yokluğu da ispatlanamaz. Ha, dinlerin öngördüğü tanrı modellerinin insanoğlunun zihninde yaratılması, varoluşumuza, tarihin ilkel bir aşamasında, açıklama getirme ve varoluşumuzu anlamlandırıp, evrende kendimizi konumlandırabilme gibi insani bir ihtiyaçtan kaynaklanmıştır. Bu anlaşılabilir bir durum. Neyse, kanımca en tutarlı ve dürüst entellektüel duruş agnostism'dir. Ama yukarıda nihai kararım derken, başlıkta savunacağım görüşümden biraz uzaklaştım; çünkü hayatın sapaklarında yolları çiğnerken, başınıza ne gelip, hangi deneyimleri tecrübe edeceğinizi hiç bilemezsiniz...

Dolayısıyla kadere inanmıyorum. Yani hayatımızı nasıl yaşayacağımız önceden belirlenmiş değildir. Nasıl yaşayacağımız, kaotik sistemin tamamen rastlantısal işleyen doğası tarafından belirlenir. Kim olacağınızın taslağı, daha anne-babamızdan alacağımız gen kombinasyonuyla -ki tamamen rastlantısal olarak- rahimde şekillenir. Ebeveynlerinizin kim olup, sizi nasıl ve hangi çevrede yetiştirip büyüteceği, hangi memlekette doğduğunuzdan tut, arkadaşlıklarınız, bedensel nitelikleriniz...Her şey ama her şey sizi yontarak bir karakter, duyuş ve görüş mevcuda getirir. Ve hayat serüvenimiz, rastlantılarla sürer gider.

Seçimlerimizle biz kaderimizi şekillendirir miyiz peki? Kesinlikle evet...Kaotik sürece ''şuurumuzla'' müdahele ederiz. Yönünü değiştirmeye ''irademizle'' muktediriz... Ama ben asıl etkin gücün ''şans''ın ''sonsuz olasılıklar''ı yarattığı fikrini benimsiyorum...

İslam'daki kader kavramına göre hayatımızı nasıl yaşayacağımız önceden belirlenmiş değil zaten. Allah, sonsuzluktan gelip sonsuzluğa giden akışı tümüyle bilip görüp bildiği için, kulların her birinin kendi hayatları içinde ne yaptığını yapacağını önceden biliyor sadece. Başlangıcı da sonucu da biliyor, ancak bu, onun bu hayatı kendisinin çizip belirlediği anlamı taşımıyor.

Film gibi düşün. İzlersin, başını da sonunu da bilirsin ama müdahale etmemişsindir, edemezsin. Kadere göre de ne yapacağını sadece sen bilirsin, hayatını kendin düzenler ve yaşarsın, o sadece bilir, görür ve bunu haber verir.

İşin esas kötüsü bunu Müslümanlar da bilmez, kaderi yanlış anlar.

Bana göre de en tutarlı, en net ve en dürüst yaklaşım ateizmdir, Tanrı'nın olmadığını söylemek sadece basit bir gerçeği ifade etmektir. Bilinemez diye bir şey yok, gayet de biliyoruz ki yok. Olsaydı veya olma ihtimali bulunsaydı biz de o ihtimali göz önünde bulundurmaktan çekinmezdik, korkacak değildik kimseden.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateizm bir din değil tabii ki; ama,

ateizm'i ''tanrı'nın yokluğuna iman'' zanneden birçok ateist var...Bunlar agnostik görünce çıldırır, kafayı yerler.

Yine de ateizm bir inançtır. Tanrı'nın olmadığına ilişkin bir inanç...

Birşeyin olmadığı tabii ki bilimsel olarak ispatlanabilir. Saf suyun içinde, atıyorum germanyum iyonu yoksa, yoktur.

Ha, şu an bu yazıyı yazarken, yanıbaşımda, sana benim görebildiğim bir ejderha olduğunu iddia etsem, bu da komik olurdu. Ejderha yoksa yoktur, ispata lüzum yok.

Ama tanrı olayında durum farklı...

Ateizm bir inanç değildir, bir şeyin olmadığını söyleyebilmek de hiç zor değildir. Tanrı yok. Olmadığı gayet kanıtlı. Geri kalan bulanık suda debelenmek. Ejderha yoksa sorun yok da sözkonusu Tanrı olunca neden durum farklı olsun? Agnostisizmin zayıf noktası da budur zaten. Tanrı çok yerleşik, çoğunluğun inandığı ve normalleştirdiği bir fenomen olduğu için size farklı geliyor.

Bununla birlikte isteyen istediği gibi düşünüp inanmakta özgürdür, ihtimal tanıyan veya bilinemeyeceğini söyleyenleri görünce kafayı yiyip çıldıran fanatikler geneli bağlamaz. Yoksa din vb inançlar konusunda hepimiz aynı bakış açısına sahibiz, ortak noktalarımız çok fazla, birbirimizden farklı değiliz.

Tanrı gibi dandik bir spekülasyon için birbirine düşmeye, tartışırken birbirine saldırmaya gerek yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yalnızca şu tanrının yokluğu kanıtlanamaz önermesinin kafadan yanlış olduğunu göstermek üzere:

Tanrının olamazlığını kanıtlamak, olmadığını veya yokluğunu da kanıtlamaktır. Fakat tersten bakıldığında, elbette olmadığını veya yokluğunu kanıtlamak imkansız görünebilir.

Tek tanrılı dinlerde, tanrı, mükemmel olan olarak tanımlanır. Mükemmel olan, tam olandır; hiçbir eksiği bulunmayandır. Hiçbir eksiği bulunmayanın, hiçbir isteği ve ihtiyacı da olamaz. Bu durumda bu tanrı herhangi bir eylemde bulunamaz, herhangi bir yaratım gerçekleştiremez. Çünkü yaratım, istek ve amaç doğrultusundadır . İstek ve amacı olan bir tanrı, eksiktir.

Mükemmel tanrı, hiçbir yaratım ve eylemde bulunamayacağından, her şeye yetkin olan değildir. Yani yine eksiktir.

Mükemmelik, kendi içinde çelişkili ve dolayısı ile imkansız kavram olduğundan; bununla tanımlanan şeyler, olamazlıktan dolayı, yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateizm bir din değil tabii ki; ama,

ateizm'i ''tanrı'nın yokluğuna iman'' zanneden birçok ateist var...Bunlar agnostik görünce çıldırır, kafayı yerler.

Yine de ateizm bir inançtır. Tanrı'nın olmadığına ilişkin bir inanç...

Birşeyin olmadığı tabii ki bilimsel olarak ispatlanabilir. Saf suyun içinde, atıyorum germanyum iyonu yoksa, yoktur.

Ha, şu an bu yazıyı yazarken, yanıbaşımda, sana benim görebildiğim bir ejderha olduğunu iddia etsem, bu da komik olurdu. Ejderha yoksa yoktur, ispata lüzum yok.

Ama tanrı olayında durum farklı...

Bak dostum, özellikle birşey belirteyim. Saf suyun içinde germanyum yok diye birşey söylemek ve germanyumun olmadığımı ispatlama vesaire gibi söylemler saçmalıktır. Yani, bu saçma felsefe yapmak anlamına gelir.

H2O nun içinde molibden yok ve bunu ispatlarım ; bu felsefeye giriyor, bilime girmiyor, bilim h2O nun içinde ne var ile ilgileniyor.

Felsefe ise hepsi ile igilenebilir. Benzer olarak sayılar üzerinden de felsefe yapabilirsin,bunlar gereksizdir. Bilimin doğuşuna her ne kadar felsefe sebep olmuşsa da, bazı gerekli durumlarda ;bilim , felsefeyi konu dışına atar !

Ateizm tanrının olmadığına dair bir inanç demişsin, hayır bence değil.

Ateizm, tanrının olmadığını ispatlamaya kalkmıyor ; Herşeyi bilen-herşeye gücen yeten-hiçbirşeye ihtiyacı olmayan Tanrının olmasının olanaksızlığını ispatlar........Benim bildiğim bu şekildedir...

Ki > zaten ; Herşeyi bilen-herşeye gücen yeten-hiçbirşeye ihtiyacı olmayan Tanrı >>> kendi kendine çelişen ifadelerdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam'daki kader kavramına göre hayatımızı nasıl yaşayacağımız önceden belirlenmiş değil zaten. Allah, sonsuzluktan gelip sonsuzluğa giden akışı tümüyle bilip görüp bildiği için, kulların her birinin kendi hayatları içinde ne yaptığını yapacağını önceden biliyor sadece. Başlangıcı da sonucu da biliyor, ancak bu, onun bu hayatı kendisinin çizip belirlediği anlamı taşımıyor.

Film gibi düşün. İzlersin, başını da sonunu da bilirsin ama müdahale etmemişsindir, edemezsin. Kadere göre de ne yapacağını sadece sen bilirsin, hayatını kendin düzenler ve yaşarsın, o sadece bilir, görür ve bunu haber verir.

İşin esas kötüsü bunu Müslümanlar da bilmez, kaderi yanlış anlar.

Bana göre de en tutarlı, en net ve en dürüst yaklaşım ateizmdir, Tanrı'nın olmadığını söylemek sadece basit bir gerçeği ifade etmektir. Bilinemez diye bir şey yok, gayet de biliyoruz ki yok. Olsaydı veya olma ihtimali bulunsaydı biz de o ihtimali göz önünde bulundurmaktan çekinmezdik, korkacak değildik kimseden.

Değerli yorumun için teşekkürler @Türk Ateist, fakat maalesef katılamıyorum.

İslam'ın kaderi yorumlamasına göre Allah yaratılıştan kıyamete her şeyi Alim-i Mutlak(omni scient, all-knowing) sıfatıyla bilir. Bu bilgi Lehv-i Mahfuz'da kayıtlıdır, ve ''değiştirilemez.'' Allah, kullarının kaderini kendisi tayin etmiştir, yani Allah indinde kaderimiz Allah'ın malumudur, çünkü zaten kendisi ''belirlemiştir.'' Bununla beraber Allah Kadir-i Mutlak'tır.(omni potent, all-powerful), yani her neyi dilerse ''ol'' der ve olur. Oysa kaderimiz ''ezelde'' belirlendi ise, dua etmek nafiledir. Çünkü dua ederek hayatımızda Allah eliyle bir durumun gerçekleşmesini dileriz. Yani Allah'ın kaderimize ''müdahale'' etmesini, dolayısıyla Allah'tan, ezelde senaryosu yazılmış filmin gidişatını dileğimiz doğrultusunda değiştirmesini dileriz. 1) Allah duamızı Kadir-i Mutlak sıfatıyla yerine getirebilir; senaryoyu değiştirir; o zaman bu Alim-i Mutlak sıfatıyla çelişir. 2)Allah Alim-i Mutlak sıfatıyla ezelde senaryoyu belirlemişse, Kadir-i Mutlak sıfatıyla ''hayatın akışı içindeki dileğimizi'' varlayamaz. Dolayısıyla bu 2 sıfat çelişir. Gerçi biz kesinti olmaksızın sürekli ''ezelden ebede'' akan zaman algımızla değerlendirdiğimiz bu paradoks ortaya çıkar.

Tanrı'nın olmadığını söylemek noktasında şuna katılıyorum, sadece ''gelmiş geçmiş bütün dinlerin'', ve tabii İbrahimi(semavi) dinlerin bahsettiği Tanrı şeklinin olmadığına... Oysa tasavvur edebileceğimiz ve tanımlayacağımız başka modeldeki Tanrı tipi var olabilir.

Evren'in birtakım zeki ve entellektüel, bizim gibi evrim geçirmiş ve bilim ve teknoljiyi çook çook geliştirmiş bir uygarlığın laborator deneyi şeklinde yaratıldığı fikrine ne dersin? Zamanı geldiğinde ademoğlu da Tanrı olabilir; ki olacaktır da....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Değerli yorumun için teşekkürler @Türk Ateist, fakat maalesef katılamıyorum.

İslam'ın kaderi yorumlamasına göre Allah yaratılıştan kıyamete her şeyi Alim-i Mutlak(omni scient, all-knowing) sıfatıyla bilir. Bu bilgi Lehv-i Mahfuz'da kayıtlıdır, ve ''değiştirilemez.'' Allah, kullarının kaderini kendisi tayin etmiştir, yani Allah indinde kaderimiz Allah'ın malumudur, çünkü zaten kendisi ''belirlemiştir.'' Bununla beraber Allah Kadir-i Mutlak'tır.(omni potent, all-powerful), yani her neyi dilerse ''ol'' der ve olur. Oysa kaderimiz ''ezelde'' belirlendi ise, dua etmek nafiledir. Çünkü dua ederek hayatımızda Allah eliyle bir durumun gerçekleşmesini dileriz. Yani Allah'ın kaderimize ''müdahale'' etmesini, dolayısıyla Allah'tan, ezelde senaryosu yazılmış filmin gidişatını dileğimiz doğrultusunda değiştirmesini dileriz. 1) Allah duamızı Kadir-i Mutlak sıfatıyla yerine getirebilir; senaryoyu değiştirir; o zaman bu Alim-i Mutlak sıfatıyla çelişir. 2)Allah Alim-i Mutlak sıfatıyla ezelde senaryoyu belirlemişse, Kadir-i Mutlak sıfatıyla ''hayatın akışı içindeki dileğimizi'' varlayamaz. Dolayısıyla bu 2 sıfat çelişir. Gerçi biz kesinti olmaksızın sürekli ''ezelden ebede'' akan zaman algımızla değerlendirdiğimiz bu paradoks ortaya çıkar.

Tanrı'nın olmadığını söylemek noktasında şuna katılıyorum, sadece ''gelmiş geçmiş bütün dinlerin'', ve tabii İbrahimi(semavi) dinlerin bahsettiği Tanrı şeklinin olmadığına... Oysa tasavvur edebileceğimiz ve tanımlayacağımız başka modeldeki Tanrı tipi var olabilir.

Evren'in birtakım zeki ve entellektüel, bizim gibi evrim geçirmiş ve bilim ve teknoljiyi çook çook geliştirmiş bir uygarlığın laborator deneyi şeklinde yaratıldığı fikrine ne dersin? Zamanı geldiğinde ademoğlu da Tanrı olabilir; ki olacaktır da....

Sevgili hemdemo,

Kader, ister Allah tarafından yazılmış olsun ister olmasın, onun bütün sıfatlarıyla kaçınılmaz olarak çelişir zaten. Hatta bütün sıfatları birbiriyle çelişiktir, Allah'ın olmadığını kanıtlamak bütün bunları da içeren birtakım argümanlarla kolayca ıspatlanır.

Ben sadece kader denilen şeyin İslam içinde nasıl ve ne olduğunu anlatmaya çalıştım. Kader sadece Allah'ın olmuş ve olacakları yeri zamanı ve biçimiyle bilmesi demektir. Kişi doğduktan sonra o bildiği şeylerin hayata geçmesine de kaza derler falan.

Kısaca kişi, yaptığı her şeyden kendisi mesuldür, onlar önceden Allah tarafından tek tek belirlenip kişinin yaşamına monte edilmiş değildir. Zaten bu nedenle Müslümanlar insanın yaptığı her tür kötü şeyden insanın kendisinin sorumlu olduğunu söyleyip suçu insana atarlar. Bu anlamda doğrudurlar da.

Ancak bu elbette çürük bir savunmadır çünkü Allah ol demeden, o dilemeden, izin vermeden, onaylamadan yaprak bile düşmez, kötülerin kötülüklerine maruz kalan çocuklar vb suçsuz savunmasızlar neyin sınavından geçiyordur, ayrıca bütün bu oyun neden vardır gibi birçok soru çıkar ortaya.

"Tanrı'nın olmadığını söylemek noktasında şuna katılıyorum, sadece ''gelmiş geçmiş bütün dinlerin'', ve tabii İbrahimi(semavi) dinlerin bahsettiği Tanrı şeklinin olmadığına... Oysa tasavvur edebileceğimiz ve tanımlayacağımız başka modeldeki Tanrı tipi var olabilir. "

Dinlerin tanımlamaya çalıştığı Tanrı modellerinin olmadığı artık çok kolayca anlaşılınca yeni ve genellikle evren dışına itilmiş, big bang öncesine saklanmış, iyi mi kötü mü olduğuyla ilgilenilmeyen veya ilgilenilse de kötü olabileceği gayet pişkince savlanan, ne idüğü belirsiz garip Tanrı'lar yaratıp bilimsel bilgiyi de manipüle ederek karşımıza çıktılar. Bu tip Tanrıları yaratanlar da teologlardır. İlle de bir Tanrı olacak hani... On binlerce yılın alışkanlığı...

O yüzden bu saçma amacı görünce insan onların deli saçması önermelerini ciddiye alamıyor.

"Evren'in birtakım zeki ve entellektüel, bizim gibi evrim geçirmiş ve bilim ve teknoljiyi çook çook geliştirmiş bir uygarlığın laborator deneyi şeklinde yaratıldığı fikrine ne dersin? Zamanı geldiğinde ademoğlu da Tanrı olabilir; ki olacaktır da...."

İyi de, bunlara neden Tanrı diyelim ki? Bunlar şimdilik fantezi. Kaldı ki öyle olduğunu anlasak, kanıtlasak, ortada bir Tanrı kalır mı? Tanrı'nın bütün esprisi gizeminde, asla bilinemeyecek olması inancında değil mi zaten?

Zamanı geldiğinde ademoğlu Tanrı falan olmayacak, o zaten Tanrı. İnanılmaz bir hayal dünyası ve yaratıcı gücü var. Tanrı diye bir şey yaratıp on binlerce yıldır peşinde koşan başka hayvan yok...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı'ya inanmak hususunda agnostik'im. Var veya yok, buna hükmü kati getirecek bilgiye sahip değiliz. Zamanında kesin bir yargıyla -şüphesiz, şeksiz- kanaat getirmek üzere çok düşündüm üzerine, ama ateizm'in de teizm gibi bir inanç olduğuna karar verdim.-nihai bir karar.-(bu böyle, ateizm bir inanç) Çünkü tanrı kesin yoktur demek imkansız; tanrı'nın varlığı gibi yokluğu da ispatlanamaz. Ha, dinlerin öngördüğü tanrı modellerinin insanoğlunun zihninde yaratılması, varoluşumuza, tarihin ilkel bir aşamasında, açıklama getirme ve varoluşumuzu anlamlandırıp, evrende kendimizi konumlandırabilme gibi insani bir ihtiyaçtan kaynaklanmıştır. Bu anlaşılabilir bir durum. Neyse, kanımca en tutarlı ve dürüst entellektüel duruş agnostism'dir. Ama yukarıda nihai kararım derken, başlıkta savunacağım görüşümden biraz uzaklaştım; çünkü hayatın sapaklarında yolları çiğnerken, başınıza ne gelip, hangi deneyimleri tecrübe edeceğinizi hiç bilemezsiniz...

Dolayısıyla kadere inanmıyorum. Yani hayatımızı nasıl yaşayacağımız önceden belirlenmiş değildir. Nasıl yaşayacağımız, kaotik sistemin tamamen rastlantısal işleyen doğası tarafından belirlenir. Kim olacağınızın taslağı, daha anne-babamızdan alacağımız gen kombinasyonuyla -ki tamamen rastlantısal olarak- rahimde şekillenir. Ebeveynlerinizin kim olup, sizi nasıl ve hangi çevrede yetiştirip büyüteceği, hangi memlekette doğduğunuzdan tut, arkadaşlıklarınız, bedensel nitelikleriniz...Her şey ama her şey sizi yontarak bir karakter, duyuş ve görüş mevcuda getirir. Ve hayat serüvenimiz, rastlantılarla sürer gider.

Seçimlerimizle biz kaderimizi şekillendirir miyiz peki? Kesinlikle evet...Kaotik sürece ''şuurumuzla'' müdahele ederiz. Yönünü değiştirmeye ''irademizle'' muktediriz... Ama ben asıl etkin gücün ''şans''ın ''sonsuz olasılıklar''ı yarattığı fikrini benimsiyorum...

her zaman şu soruyu kendime sormuşumdur özellikle son 10 yıldır kısa aralıklarla aklıma takılır.

mesela akıllı bir insan gerçekten hata yaparmı?

bir profesör ele alalım bu insanın aptal olması mümkün değildir hatta belki bazılarının iq su normal insanların üzerindedir peki bu insanlar nasıl oluyorda olmadık hatalar yapabiliyor?

acaba insanların yaptıkları hatalar bir güç tarafından farkında olmadan bilemdiğimiz bir şekildemi yaptırılyor?

trafik kazalarına bakıyoruz dalgınlıklardan veya sarhoşken araç sürmekten kaza yapıp zarar gören yizbinlerce akıllı insan var.

bu işin kaderden başka açıklaması olamaz diye düşünüyorum bir insanın ölüm şekli ölüm yaşı belirlenmiştir ve o an geldiğinde artık hata yapman kaçınılmazdır ve ölmen için geçerli bir hatayı yaparsın ve bunuda farkında olmadan yaparsın.

hata yaparken adeta bir güç seni kontrol eder hipnoz halindesindir hiç bir şekilde kurtulamazsın o hatayı yapacaksındır engelleyemezsin kendini şahsen bende hep öyle olmuştur ve hatayı yaptıktan sonra ulan ben bunu nasıl yaptım diye sormuşumdur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

kadere zokayım.....

M. Kemal ATATÜRK kuranı türkçeleştirene kadar aklı neredeydi müslüman türklerin ?.????? !!!!!!!!!

anlamadan okudukları kuran sayesinde cennete mi gidecekler bunca zaman gelmiş geçmiş türkler ??

kaderleri o mudur ???

peki biz türkçesini atatürk sayesinde okuduk ve anladık...bölece dinden çıktık......

bizim kaderimiz de cehennem mi oldu şimdi ??

hay sizin - kaderinize de....- kazanıza da !!!!!!!!!!!!

azcık düşünün lan.. !!!!!!

1400 yıl geçmiş....

bir türkün aklına gelmemiş ...kuranı türkçeye tercüme etmek ? !!!!!... NEDEN ?????? !!!!!!!!!!

allahın da mı aklına gelmedi - "ANA DİLİNİZE ÇEVİRİN DE ÖYLE OKUYUN" demek ?.....

bu da mı KADER ?

hadi allah unuttu....lan muhammet neden unuttu ???

adam sormaz mı - "lan ben ALEMLERE gelen bi peygamberim----neden sadece arapça iniyor bu kuran ???????" diye ????

tarihinde Zavallı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Duyguyu öne alıp onu oluşturan beyin faaliyetlerinden kimyasal olaylara ve atoma kadar giden sürece bakmak lazım.

Bir 3D çizim programında tasarımın işlev ve sanatını konuşuruz. Ama kimse programın yazıldığı dili C yi kodları veya veri tabanını pek konuşmaz.

İşte bizde hayata bakarken suyun bize içerken ne hissettirdiğini konuşmalıyız. Suyun moleküler yapısını değil. Ben bakıyorum her konuda artık almamız gereken temel şeyleri bırakıp ısrarla atomdan duyguya bakıyoruz. Araçlarımızı sürmek için önce motorun metalik kübik dizilimi bilmemiz veya kaportanın kaç vikertz olduğunu bilmemiz gerekmiyor.

Tanrı varmı yokmu? Bunu bilmek için bilimin ayrıntı ispatlarında bulunmanın pek bir anlamı yok. En mantıksız ama en gelişmiş duygularımız var.

Hiç bir sistem, kendi varlığını ne kanıtlayabilir nede yok sayabilir. Bir küme kendini yokum veya varım diyemez. Bir sistem kendi alt sistemine yok veya var diyebilir. Bir küme alt kümesinin elemanları var veya yok diyebilir.

Şimdi araba yarışı oyunu nu biz yazıyoruz. Bunun için biz derizki araba yarış oyunu vardır. Ama yarış oyunu kendi kendinin varlığını kanıtlayamaz. Yine bizi de kanıtlayamaz. İşte bizde kendi uzay kümemizden daha üst bir evren ve Tanrı cennet cehennem gibi bir şey yok diyemez.

Öncelikle biz varmıyız? Biz gerçekmiyiz? Düşünüyoruz öyle ise varmıyız? Dik üçgen diye bir şey doğada ve gerçekte yok. Ama onu tanımlayabilmek için nokta noktalar doğru gibi bir çok olmayan şeyler tanımladık. İşte bu bir gerçek ifadenin yalnızca gerçek olmayan bir ifade ile tanımlanabilmesidir.

Eğer ki Tanrı varsa, öncelikle bizim üst kümemizde olmak zorundadır. Bizim uzay kümemiz de zaman fonksiyonu var. Ve bu fonksiyonun elemanları var. Yani var olan ve olacak olan her şey bizim kümemiz için bilinmez. Oysaki Tanrı bizim kümemizde tanımlanamaz. Dolayısı ile Tanrı varsa alt kümesinde her şey tanımlanır. Yani Tanrı varsa kader de olmak zorundadır. Kader olmadan Tanrı tanımı yapılamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kaderin varolması için teist tanrısının varolması gerekir zaten... veya onunla yarışırcasına ortaya atılmış determinizm teorisi var.

Determinizm'deki fark sadece bir akıl bulunmaması. Aklı olmadığı halde, ilk maddesel haraketlerle başlayan bu etkileşim zinciri, insanın düşüncelerine kadar hükmedebiliyor.

Nedenselliğin bir gerçekliği vardır elbette... ama bu nedenlerin arasında insan bilincinin de bir etkinliği var.

Bunun dışında olasılıkların "tanrı var" veya "yok" arasında belirlenmesi, bence yüzeysel bir bakış açısı.

Mesela evrende bir planlı oluşum var gibi görünüyor. Bu etkene de genel tabiriyle "yaratıcı" diyelim.

Peki yaratıcının tanrı olup olmadığı bilinemez mi....? Bence bilinir. Yaratıcı bir tanrı değildir. bunun birçok göstergesi var.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 months later...

İslamda kader, müslümanların sabırlarını ve mülayim karakterlerini ortaya çıkarmak için ve zengin din kardeşlerini kıskanmamaları için tamda olması gerektiği ölçüdedir. Fakirlikten, sosyal adaletsizlikten veya yaşamından bıkmış insanları kontrol altında bulundurmak için de yine kullanıma çok elverişlidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...