Jump to content

Peygamberden Sağlık Tavsiyeleri


Recommended Posts

(Bruce lee @ Jun 22 2008, 01:59 PM)

Mürtedcim,Kurandan başka kaynak kabul etmeyenlerin iki yüzlülüğü ortaya çıkıyor.Barısok bu iddiasını kurandan kanıtlayamadığı sürece,işine geldiği durumlarda tarihe,hadislere itibar eden bir sahtekar olarak kalacak

Ya kes dır dır etmeyi arkadaşım benim Kur'an'dan başka kaynak kabul etmediğimi de nerden uydurdun o senin uydurman.

Sahtekarlığının önü alınamıyor malesef bu başlıkta da.

Adam doktor gönderildiğini kabul ediyor sen hala okumadan cevap yetiştirmeye kalkıyorsun.

Bak hala sahtekarlığa devam ediyorsun.Madem kurandan başka kaynakları da kabul ediyorsan ne mok yemeye mürtedin verdiği hadislere saçma dedin? En sağlam hadislere saçma deyip ne idüğü belirsiz bir söylentiyi işine geldiği için bize pazarlamaya çalışman ikiyüzlülüğün ve sahtekarlığın dik alasıdır.

Adam doktor gönderildiğini kabul ediyor sen hala okumadan cevap yetiştirmeye kalkıyorsun.

Hadi hatırın kırılmasın,doktoru olduğunu varsayalım ne değişecek ki? Mürtedin verdiği hadisler o dönemin batıl inançlar üzerine kurulu tedavi yöntemini anlatıyor.Doktoruda elbette ki bu yöntemlerden başka bir mok yapacak hali yoktu.Yoksa sen günümüzde ki gibi modern tıb eğitimi almış bir doktormu sanıyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 74
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Madem doktor konusu önemli hâle kaçırdığınız bir yeri izninizle tamamlamaya çalışmak istiyorum. Anladığım kadarıyla doktor gönderilmiş bir bir hükümdar tarafından. Şimdi bu doktor yol yorgunu at üstünde gelmiş değil mi adamı geri gönderemezsin büyük nezaketsizlik olur. Diğer taraf daha vahim olanı sana bunu bir kral gönderiyorsa zaten hiç geri gönderemezsin hem nezaketsizlik hem ilgili krala hakaret olur bu. Düşünse abi iş verenin, tatile gittiğin otelin müdürü, yan komşun sana hediye verince ikramda bulununca geri mi gönderirsin?

Kısacası -doktorun kısa zamanda geri gittiğini de hesaba katarsak- barisarock'un fikrine katılamayacağım sana bir kralın gönderdiği doktoru misafir etmekten o sonucu ben çıkartmazdım. Burdaki amacım peygamber ilim-irfrana karşıdır demek değil sadece bu durumun altını çizmek, siz buyrun devam edin tartışmanıza.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bak hala sahtekarlığa devam ediyorsun.Madem kurandan başka kaynakları da kabul ediyorsan ne mok yemeye mürtedin verdiği hadislere saçma dedin? En sağlam hadislere saçma deyip ne idüğü belirsiz bir söylentiyi işine geldiği için bize pazarlamaya çalışman ikiyüzlülüğün ve sahtekarlığın dik alasıdır.

Kuran'dan başka kaynak kabul ediyorum veya etmiyorum demiyorum. Çünkü kesin karar vermek istemiyorum yoksa karar bir kere verdiğim zaman dönmek istemiyorum o yüzden.

Sadece hayatımı kendim yaşamak istiyorum bu hadislerle veya herhangi bir başka kişinin sözlerinle hareket etmeyi sevmiyorum.Ve işine gelince bunu kabul et işine bunu kabul etme sözlerini kendim için kabul etmiyorum çünkü beni anlatmıyor.

Hadi hatırın kırılmasın,doktoru olduğunu varsayalım ne değişecek ki? Mürtedin verdiği hadisler o dönemin batıl inançlar üzerine kurulu tedavi yöntemini anlatıyor.Doktoruda elbette ki bu yöntemlerden başka bir mok yapacak hali yoktu.Yoksa sen günümüzde ki gibi modern tıb eğitimi almış bir doktormu sanıyorsun?

Günümüzdeki gibi tabiki olamayacak kaç asır önceki mevzu ama murted'in doktor örneğiyle benim örneğim örtüşüyor mu ona bakmam gerekecek bu konuda. O yüzden murted'in örneği üzerinde bir yorum yapmıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 months later...
gönderildi (düzenlendi)

8- Her Hâl Üzerine Ve Cinsî Münâsebet Sırasında "Bismillah" Demek Babı[15]

7-(....)

"Herhangi biriniz eşine (cinsî münâsebet için) geldiği zaman Bismillah, Allâhumme cennibnâ'ş-şeytâne ve cennibi'ş-şeytâne mâ razaktenâ (= Allah'ın ismiyle, yâ Allah, bizleri şeytândan uzaklaştır ve şeytânı da bize ihsan ettiğin çocuktan uzak kıl) der de, onların ara­sında bir çocuk takdir olunursa, şeytân o çocuğa zarar veremez" [16].

ya bari bu işe karışmayın!

9- Halâya Girerken Ne Söyleyeceği Babı

8- (...) Ben Enes ®'ten işittim, şöyle diyordu: Peygamber (S) halâya girdiği za­man "Allâhumme innî eûzu bike mine'l-hubusi ve'l-habâisi (= Yâ Allah, ben hubusten ve habâisten sana sığınırım)" der idi [17].

(...)

11- Bâb: Kişi Büyük Ve Küçük Hacetini Yaparken Kıble Cihetine Yönelmez, Ancak Duvar Yâhud Benzeri Bir Bina Yanında Olursa Müstesnadır

10-(...)

"Biriniz hacetini yerine getirmeğe gittiği zaman Kıble'yi kar­şısına almasın, (Medine'nin) şarkına yâhud garbına doğru dönü­nüz"[

http://www.enfal.de/buhari/temizlik/001.htm#_Toc112148821

tarihinde murteddd tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

63- Bâb: Sidiğin Üzerine Su Döker

84-(...)Bir bedevi geldi de mescidin bir tarafına işedi. İnsanlar onu azarladılar. Peygamber (S) de azarlayanları nehyetti. Bedevi işemesini bitirince, Peygamber büyük -yâhud dolu- bir kova su istedi de, bu su sidiğin üzerine döküldü. [133]

64- Çocuklarin Sidiği(Nin Hükmü) Babi[134]

85-.......Mü'minlerin annesi Âişe ® şöyle demiştir: Rasûlullah'a küçük bir çocuk getirildi. Çocuk O'nun elbisesinin üzerine işedi. Ra-sûlullah hemen su istedi de onu sidiğin üzerine döktü. [135]

86(...) O, henüz yemek yiyemiyen küçük bir oğlunu Rasûlullah'a getirmiştir. Rasûlullah (S) çocuğu kucağına oturttu. Akabinde çocuk Peygam-ber'in elbisesi üzerine işedi. Rasûlullah su istedi. Suyu azar azar (sidiğin üstüne) döktü de onu yıkamadı. [136]

bu şekilde ortam sterilize edilmiş mi oldu?

öyleyse dona damlayan tek damla için insanları kabir azabı ile tehdit etmenin anlamı ne?

http://www.enfal.de/buhari/temizlik/001.htm#_Toc112148875

Link to post
Sitelerde Paylaş
Buharinin Tıb Babından;

kaynak:sahihi buhari tıb babı...

buhari

mide ağrısının tedavisi:

9.......Bize Hemmâm ibn Yahya, Katâde'den; o da Enes®'ten şöyle tahdîs etti: Birtakım insanlar (Medine'ye geldiler de) mi'de ağ­rısından dolayı Medine'de ikaamet etmek istemediler. Peygamber (S) onlara zekât develerini güden çobanın yanına gitmelerini, orada de­velerin sütlerinden ve sidiklerinden içmelerini emretti. Onlar da Pey-gamber'in çobanına katıldılar da develerin sütlerinden ve sidiklerinden içtiler. Nihayet bedenleri iyileşince çobanı öldürdüler, develeri önle­rine katıp götürdüler. Bu yaptıkları Peygamber'e ulaşınca, onları ara­mak için bir birlik gönderdi. Sonunda bunlar Peygamber'e getirildiler, Peygamber de (kısas olarak) onların ellerini ve ayaklarını (çaprasvâ-rî) kesti, gözlerini de oydu.

(...)

evet, müslümanların karınları ağrıdıklarında ağrı kesici almalarına hiç gerek yokmuş.

midemiz ağrıdığında deve sidiği içicek ve iyileşecekmişiz.

modern tıbbın bugüne kadar farkedemediği bu husus onun hak peygamber olduğunun kanıtıdır.

ha deveyi her zaman nerden bulacağız derseniz,

eşek yada inek sidiği olur mu diye ayrıca bir araştırma yapmayı düşünüyorum.

ps:

islam peygamberinin nasıl merhamet timsali olduğu dikkatli okuyucuların gözünden kaçmamıştır sanırım.

modern tıbbın farkında olmadığından emin misin ?

bence sallamişsın

yazr pakize suda hürriyet gastesi

Çişteki mucize

Vallahi benim cüretim değil başlık. Bir kitabın adı.

1995 yılında Doğan Kitap basmış. Yazarı Carmen Thomas, çeviren Leman Çalışkan.

Komşusu kardeşime vermiş, kardeşim bana iletti; dört koldan "Size bir faydamız olur mu acaba?" gayreti içerisindeyiz gördüğünüz gibi.

Ne faydası derseniz...

Sağlık sektöründen umudumuzu kestiğimizden midir artık, yoksa "doktorların üstünden fazla yükü alma" iyi niyetimizden midir, "kendi başımızın çaresine bakma" havasına girdiğimiz şu devirde, hakikaten işinize yarayabilir kitaptan aktaracaklarım. Fakat mideniz kaldırabilirse tabii. Değil uygulamayı, okumayı bile.

Mesanemizin bir çeşit "Ev eczanesi" olduğunu belirtiyor yazar. Ve diyor ki, "İdrardan yararlanma konusunda benim asıl inancım doğada hiçbir zaman süprüntü (atılacak şey) üretilmediğidir. Her şey bir dolaşım içinde geçer."

Yazarın, idrarın faydaları konusunda bir radyo programı yaptığını ve zaten kitabın da yarısından fazlasının dinleyicilerin tecrübelerini aktardıkları mektuplardan oluştuğunu belirteyim ve lafı uzatmadan "Çişteki Mucize"den alıntılara geçeyim.

*

HAKİKATEN MUCİZE

1747 yılının "Büyük Mükemmel Dünya Lügati"nden Johann Heinrick Zedler’in idrar hakkında yazdıkları:

Saç dökülmesine karşı: Patates unu ile kükürt tozu bekletilmiş idrar ile karıştırılır. Bu karışım merhem gibi başa sürülür.

Kulak iltihabında: Çocuk idrarı henüz sıcakken kulağa akıtılırsa nemli ve cerahatlı noktaları kurutur.

Boğaz iltihabına karşı: İçine bir tutam safran katılmış insan idrarı ile gargara yapmak iyi gelir.

Ellerin ve dizlerin titremesinde insanın idrarını yapar yapmaz el ve dizlerini bununla ovması ve yıkaması faydalıdır.

Vücutta su toplanmaya başlarsa, insan uzunca bir zaman sabah aç karnına kendi ilk idrarından biraz içmelidir. Bunun sarılıkta da yararı olur.

Kadınların cinsel organlarındaki yanma ve kaşıntıları sıcak idrar ile yıkamak faydalıdır.

Arı sokmasına karşı hemen idrarla ıslatmak birebir gelir.

*

TECRÜBEYLE SABİT

Çeyrek saat, kendi idrarımla ıslatılmış, burun için delik açılmış bir bezi yüzümde tutmak harika bir etki yapıyor. Cilt dinleniyor, siyah noktacıklar yok olup temizleniyor.

30 yıl önce bir makina tezgáhında elime matkap yağı bulaştı. Her iki elimin üzerinde siğiller oluştu. Çok korkunçtu. Kimseye el uzatamıyordum. Doktorlar onları kazımak istiyorlardı ama yara izi kalacaktı. Büyük ağabeyim bir tavsiyede bulundu.

Yatmadan önce iki eline işe!

Hoş değildi ama yaptım. Kalktıktan sonra saf sabunla ellerimi yıkamalıydım. Bunu da yaptım.

Sonuç: Dört hafta sonra ellerimin üstü pırıl pırıl, tertemiz, çocuk poposu gibi olmuştu.

Uzun süre bir çiftlikte çalıştım. Çiftlik sahibi kadının ayağında herhalde beş yıllık açık bir yarası vardı. Merhemlerle tedavi etmeye çalışıyordu. Geceden kalma sabah idrarının faydalı olacağını işittim. Yaranın üzerinden tüm pomat artıklarını temizledim, temiz bir keten parçasını hastanın idrarına batırdım, yaranın üzerine koyup bağladım. Bunu 14 gün her sabah tekrarladım. İnanmayacaksınız belki, yara tamamen iyileşti.

Daha böyle onlarcası. Üstelik sırf hastalık konusunda da değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
modern tıbbın farkında olmadığından emin misin ?

bence sallamişsın

yazr pakize suda hürriyet gastesi

Çişteki mucize

Vallahi benim cüretim değil başlık. Bir kitabın adı.

1995 yılında Doğan Kitap basmış. Yazarı Carmen Thomas, çeviren Leman Çalışkan.

Komşusu kardeşime vermiş, kardeşim bana iletti; dört koldan "Size bir faydamız olur mu acaba?" gayreti içerisindeyiz gördüğünüz gibi.

Ne faydası derseniz...

Daha böyle onlarcası. Üstelik sırf hastalık konusunda da değil.

iyi o zaman!

çorbana sinek düştüğünde sineğin öbür tarafını da çorbana batırır öyle içersin.

karnın ağrıyınca isfal falan olduğunda da bal yersin.

faydasını görürsen haber et. :rolleyes:

sevgiler...

Link to post
Sitelerde Paylaş
bu da ishal için;

24- Karnı (İshal Olup) Hastalanmış Kişinin Tedavisi Babı

33-....... Bize Şu'be, Katâde'den; o da Ebû'l-Mütevekkil (Alî ibn Dâvûd en-Nâcî)'den tahdîs etti ki, Ebû Saîd el-Hudrî ® şöyle demiştir: Bir adam Peygamber (S)'e geldi de:

Kardeşimin karnı ishale tutulup devamlı sürgün gitti, dedi. Peygamber:

"Sen ona bal şerbeti içir!" buyurdu.

Adam gidip ona bal şerbeti içirdi. Sonra gelip tekrar:

Ben kardeşime bal şerbeti içirdim, fakat bu, kardeşimin isha­lini artırmaktan başka birşey yapmadı, dedi.

Bunun üzerine Peygamber:

— "Allah doğru söyledi, kardeşinin karnı ise yalan söyledi" bu­yurdu.

Bu hadîsi Şu'be'den rivayet etmekte Muhammed ibn Ca'fer'e en-Nadr ibnu Şumeyl mutâbaat etmiştir

evet ishal olunca bal şerbeti içmemiz gerektiğini bu hadisden anlayabiliyoruz.

ancak burda atlanmaması gereken nokta

karnımızın dürüst olup olmadığından emin olmamız.

yoksa ishalimiz nakledilen olaydaki gibi artabilir.

karnımızı iyi yetiştirmeli, ona yalan söylemenin kötü birşey olduğunu öğretmeliyiz.

yoksa nakledilen olaydaki gibi allah resulune mahçup oluruz. ;)

müslolar akıllı olun

hala bu saçmalıklara inanıyonuz :angry:

hiç ishal olana bal şerbeti içirilirmi?

aklı başında her insan ishal olunca ercufiril hapı kullanacağını bilir :angry:

Link to post
Sitelerde Paylaş
iyi o zaman!

çorbana sinek düştüğünde sineğin öbür tarafını da çorbana batırır öyle içersin.

karnın ağrıyınca isfal falan olduğunda da bal yersin.

faydasını görürsen haber et. :rolleyes:

sevgiler...

merak etme

faydasını görenler var :rolleyes: sorularla islamiyet sitesinden

Cevabımız

Değerli Kardeşimiz;

Sağlıkla ilgili bir hadîs-i şerifi sunarken; bu tavsiyelerden bazıları, kimi Şahıslar için antika, eski moda veya en azından tuhaf görünebilir. Bunların modern tıbbî bilgiyle desteklenmediği veya desteklenemeyeceği zannedilebilir.

Buhari de geçen şu hadîsi örnek olarak verebiliriz' "Dolu bir yemek kabının içine bir sinek düşerse, o sineği tamamen kabın içine batırıp çıkardıktan sonra kullanabilirsiniz."

Bu tavsiye, tehlikeli olmasa da garip görünebilir.

Halbuki Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bütün söz ve davranışlarının ilâhî bir temele dayandığını, bu yüzden onlarda hata ve yanlışlık olmayacağını bilen bir mü'min için bu hadîsin de muhakkak mantıkî açıklaması vardır. Ancak anlaşılması için belki asırlar geçmesi gerekir. Şöyleki:

Tıbbî olarak sineğin vücudunun bazı bölümlerinde patojenleri (hastalık sebebi olan mikroplan) taşıdığı bilinmektedir. Bu, 15 asır önce tecrübî tıbbî bilginin olmadığı bir dönemde Efendimiz tarafından bildirilmiştir. Yine Peygamberimiz: "Ölüm ve ihtiyarlık dışında çaresinin yaratılmadığı hastalık olmadığını "da bildirmektedir.

Bu yüzden modern zamanlarda bakteriler gibi zararlı organizmalara karşı penisilin başta olmak üzere antibiyotikler keşfedilmiş ve kullanılmaktadır. Öyleyse bu esrarlı tavsiyenin tıbbî mantığı nasıldır?

Bu konuyu tetkik eden makaleyi yayınlayan Dr. Samahı, mikrobiyologların sineğin midesinin içinde parazit olarak yaşayan uzun hücrelerinin bulunduğunu keşfettiklerini bildiriyor. Bu mantarsı hücreler, kendi üreme döngülerinin bir bölümü olarak, sineğin solunum kanallarına doğru çıkıntı yaparlar. Sinek, sıvının içine tamamen batırılırsa, osmotik basınçta meydana gelen değişiklik hücrelerin çatlamasına yol açmaktadır. Bu hücrelerin muhtevası ise, sineğin vücudunda taşıdığı patojenlere karşı olan bir antidottur. Yâni zehire karşı panzehirdir Yemeğe bulaşan sinekten çıkan zararlı mikropları, sinek batırılınca çatlayarak ortaya çıkan antidol tesirsiz hâle getirmektedir.

Mikrobiyolojideki en son araştırmalar Hz Peygamberin (s.a.v.) 15 asır önce bildirdiği tavsiyenin tıbbî izahını yapmakla, âdeta Onu tasdik etmektedir

Dr. Mustafa REYHANLI, Gerçeğe Doğru 5.cilt Zafer yayınları

Selam ve dua ile...

Sorularla İslamiyet Editör

tarihinde caner tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
merak etme

faydasını görenler var :rolleyes: sorularla islamiyet sitesinden

Cevabımız

Değerli Kardeşimiz;

(...)

bu site bizim saidin talebelrinin sitelerinden biridir.

bu adamlar yalan yanlış her şeye iddialarını temellendirebilmek adına sarılabilirler.

üstelik saiidin bilimle ne derec içili dışlı(!) olduğu malumumuzdur.

ciddiye bile almaya değmez.

söz konusu araştırmacı belki yaşamamıştır bile. ;)

sevgiler....

Link to post
Sitelerde Paylaş
mürted acaba bu alıntıları yaptığın kitabın basım yılı yayınevi gibi bilgileri de verir misin?

http://www.enfal.de/kutuphane.htm

buhari için:

http://www.enfal.de/buhari/index.htm

bu sitede indirebilinir versiyonları var:

http://www.darulkitap.com/kitap-indir/hadis-kitaplari.html

Link to post
Sitelerde Paylaş
bu site bizim saidin talebelrinin sitelerinden biridir.

bu adamlar yalan yanlış her şeye iddialarını temellendirebilmek adına sarılabilirler.

üstelik saiidin bilimle ne derec içili dışlı(!) olduğu malumumuzdur.

ciddiye bile almaya değmez.

söz konusu araştırmacı belki yaşamamıştır bile. ;)

sevgiler....

hem kel hem fodul

neyse

inkarcıları ciddiye almaya değmez

sızıntı dergisinden

Bir Mucize Daha: Her Ekleme Bir Sadaka

Dr. Arslan MAYDA

Peygamber Efendimiz’in (sav) eklemlere ait söylemiş olduğu hadisleri modern tıbbi araştırmalar doğrulamaktadır.

Peygamberimiz aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “Her insan 360 mafsal üzerine yaratılmıştır. Şu halde bir kimse Allah’ı tekbir eder, Allah’a hamd eder La İlahe illallah, SubhnalIah der, Allah’tan mağfıret diler, insanların yolları üzerinden taş veya diken yahut kemik gibi şeyleri bir kenara atar, yahut iyiliği emir veya kötülükten vazgeçirirse ve bütün yaptığı bu hayırların toplam hepsi 360’ı bulursa, o günün akşamına cehennem ateşinden uzaklaşmış olarak çıkar”.

Bir diğer hadislerinde Peygamber aleyhisselam şöyle buyurur: “Sizin her bir mafsalınız için bir sadaka borcunuz vardır. Öyleyse her tesbih sadaka, her hamd sadaka, her tehlil (La ilahe illallah demek) sadaka, her tekbir sadakadır. Kuşluk vaktinde kılınan iki rekat namaz da bunların yerini tutar’

Benzer bir hadiste şöyle buyurulmaktadır: insanın her mafsalı için güneşin doğduğu her günde birer sadaka borcu vardır. İki kimse arasında doğrulukla hükmetme sadakadır, atına binmesi için bir kimseye yardım etmek, yahut yükünü yüklemek sadakadır. İyi ve hoş söz sadakadır, namaza giderken attığın her adım sadakadır. İnsana eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmak da sadakadır.”

Buhari ve Müslim’de rivayet edilen her üç hadis de insanın anatomik yapısı ile, Allah’a ferdi ve içtimai kulluk arasındaki münasebeti ortaya koymaktadır.

Bilindiği gibi eklem; iki ayrı kemik parçasının oluşturduğu boşluklara denir. Eklemlerin tıbbi sınıflandırılması şöyledir:

1. Oynar eklemler (Diz, dirsek, omuz, kalça, el ve ayak bileği gibi);

2. Az oynar veya oynamaz eklemler (Sırt kemikleri, el ve ayak tarak kemikleri gibi);

a- Aralarında mezenşim doku su olanlar;

b- Aralarında kıkırdak dokusu olanlar;

c- Aralarında kemik dokusu olanlar.

Bu tasnif ve tarife göre, anatomi kitaplarından ve atlaslarından yaptığımız incelemede insan vücudunda 360 tane eklem olduğunu görüyoruz. (Liste 1-4) Bu sayı, Peygamber Efendimiz’in (sav) söylediği sayı ile aynıdır. Hem de bu sayı tıbbi tarif ve tasnife göre söylenmiştir.

Tıbbın insandaki eklem sayısını bilmesinin mümkün olmadığı bir dönemde Peygamber Efendimiz’in (sav) bu sayıyı bilmesi nasıl açıklanabilir?

Bu durumda ya kadavrayı (yani ölü) ve etleri çürümüş iskelet sistemini bir anatomist gibi incelemiş olabilir; veya peygamberliğin bir mucizesi olarak tezahür etmiştir.

Peygamberlik mucizesi

Kadavra ve kemikleri inceleyerek sayamayacağını şu örneklerle açıklayalım:

İnsan kafasında 90 tane oynamaz eklem vardır, bu eklemlerin sayımını kadavra iken yapmak mümkün değildir, ancak iskelet iken yapılabilir. İskelet iken yapabilmek için de tıbbi bilgi ve tecrübesi olması lazımdır. Çünkü tıbbi bilgisi olmayan bir insan kafadaki birbirine girmiş ve kaynamış olan eklemleri, eklem olarak bile kabul etmez.

Kuyruk sokumu kemiği eklemleri de, kaynamış eklemlerdir. Bu eklemleri ne kadavrada, ne de iskelet halinde bu işin ihtisasını yapmamış, bilgi ve formasyonu olmayan insanların bilmesi mümkün değildir.

Halk arasında iman tahtası dediğimiz göğüs kemiği (sternum) 3 ayrı kemikten oluşur. Bunların bir ekle-mi kıkırdak, bir eklemi ise kemikleşmiş eklem şeklindedir. Kemikleşmiş eklemi saymak için yine ihtisaslaşmak gerekir. Her iki eklem de kadavra ve iskelet halinde sayılamaz.

Kafatasının merkezinde yer alan Sfenoiddenilen kemik 10 adet ayrı kafa kemiği ile eklem yapar. Eklemler çok girift, süngerimsi, zik zaklı ve düzensizdir. Sfenoidin on kemikle eklemini saymak kadavra iken mümkün olamayacağı gibi, iskelet halinde saymak ise ayrı bir uzmanlık işidir.

Bazı eklemler vardır ki, eklem boşluklarında discus dediğimiz kıkırdak yastıklar bulundurur. Yüzeyleri normal kemik gibidir. Ölen insanın vücudundaki yumuşak dokular toprak olunca iskelet haline geldiği zaman bunlar eklem değilmiş gibi görünür. Bu eklemleri iskelet halinde saymak yine bilgi ve ihtisas işidir (Göğüs kemiği-köprücük kemiği eklemi; boyun omurunun arka yüz eklemi (Atlasın arka dentisi) gibi).

Kafada adacıklar halinde bulunan ossuturarurn adı verilen kemikleri kadavra anında saymak zordur ancak iskelet halinde sayılabilir.

Ayak bileğindeki talus denilen kemik ile topuk kemiğinin (calcaneus) yaptığı eklem, üç ayrı yüzeyde oluşur ve bir eklem gibi görünür. Kadavra durumunda bu eklemi ayırmak mümkün değildir ancak iskelet durumunda ayrılır.

Örneklerde görülen eklem sınıflandırmasını yapabilmek tam bir uzmanlık gerektirir.

O halde Peygamber Efendimiz’in (sav) insan vücudundaki eklemleri tasnif ve tarife uygun şekilde 360 olarak bilmesi bir mucizedir.

Buhari ve Müslim’de rivayet edilen hadisler bir yönü ile mucize ifade eder ve Efendimiz’in (sav) peygamberliğini ortaya koyarken, diğer yönüyle her bakımdan Allah’a kulluğu göstermektedir.

Yukarıdaki hadislerde geçen ve insan eklemleri için sadaka sayılan fiilleri maddeler halinde sıralayalım:

- Allah’ı tesbih

- Allah’a hamd

- Tekbir

- Marufu emir münkerden nehiy (iyiliği emredip, kötülükden vazgeçirme)

- Kuşluk vaktinde kılınan iki rekat namaz

- Allah’ı övmek

- La ilahe illallah demek

- Allah’tan mağfiret dilemek

- İnsanların yolları üzerinden taş, diken, kemik vs. gibi zararlı şeyleri kaldırmak

- İki kimse arasında doğrulukla hükmetmek

- Bir kimseye atına binmesi için yardım etmek yahut yükünü yüklemek

- İyi, hoş söz söylemek

- Namaz için mescidlere gitmek

Eklemler nasıl vücudun kemiklerini birbirine bağlayarak, bütünlük içinde hareketi sağlıyorsa, bu hadislerde vurgulanan iyilikler de insanlar arasında sevgi ve hoşgörüden oluşan gönül bağları kurar.

Bilinen manasıyla, ibadetlerden mescide giderken atılan her bir adımdan, yoldaki bir taşı kaldırmaya, güzel söz söylemeye, tebessümümüze, bineğine binen bir kişiye yardım etmeğe kadar, her yapılanı, her eklemin şükrünü eda eden bir sadaka kabul eden bir dinin mensupları bu kuralları yaşasa ve uygulasalar, dünya cennet olur. Bu din insanların birbirine yardımı ve yardım netıcesi oluşan sevgi bağlarını kuvvetlendirmekte, Allah bu şekilde rızasının ferd ve içtimai planda kendisine kullukta yattığını ve kulluğun fert ve toplum halinde insan hayatının saadet vasıtası olduğunu bize Resulü vasıtasıyla haber vermektedir.

Kaynaklar

- Riyazüs-Salihin Cilt 1 s. 146 1991 Çelik Yay.

- Anatomi odar.V. I. Cilt 1 Hareket sinir sistemleri ve duyu organları

- Dr. Samuel L. Tureç . Ortapedi Cilt 1 s.4

- İnsan Anatomisi Atlası Sbotta/Becher Cilt 1 Kemikler, Bağlar, Eklemler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bu dergi bizim saidin talebelrinin dergilerinden biridir.

bu adamlar yalan yanlış her şeye iddialarını temellendirebilmek adına sarılabilirler.

üstelik saiidin bilimle ne derec içili dışlı(!) olduğu malumumuzdur.

ciddiye bile almaya değmez. ;):lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş
bu dergi bizim saidin talebelrinin dergilerinden biridir.

bu adamlar yalan yanlış her şeye iddialarını temellendirebilmek adına sarılabilirler.

üstelik saiidin bilimle ne derec içili dışlı(!) olduğu malumumuzdur.

ciddiye bile almaya değmez. ;):lol:

ya akadaşım şaka mısın sen?

bu ve bunun gibi şeyler her seferinde ya direk palavra çıkmıştır yada abartılmış,çarpıtılmıştır.

sezgilerimin beni yanıltacağını sanmıyorum.

son yazdığını okumadım bile mesela. :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

3 gün yemek yiyemeyecem sağolun valla sinekler deve sütleri sidikleri el kesip göz oymalar... oy oy oy.. bu ne ya!!

ben hadislerden bir tek çörekotu yağını sofranızdan eksik etmeyin diye bişey duymuştum. sağlıklı bişeymiş diye başka bi yerden duydum içiyordum her sabah 1 tatlı kaşığı. ama bu sözlerden sonra her çörekotu yağı içişimde deve sidiği aklıma gelecek felç.. ıhh rezalet..

Link to post
Sitelerde Paylaş

internette biraz dolaştım da peygamberin sağlık tavsiyeleriyle

akllınca eğlenen epey insan varmış..

araştirmaya da pek gerek duymamişlar

her neyse müslümanlar onlar gibi düşünmüyorlar

nooran.comdan özetrler

daha ayrıntılı açıklamalar sitede

CİNSEL HASTALIKLAR İFFETSİZLİĞİN ÜRÜNÜDÜR.

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bir toplumda fuhuş ortaya çıkar ve açıktan işlenmeye başlarsa mutlaka orada daha önce atalarında görülmemiş taun ve hastalıklar yayılır.”

Yine bir diğer hadiste şöyle buyurmuştur: “Bir toplumda açıktan açığa zina yaygınlaşırsa orada ölüm artar”

(Bu hadisi İmam Malik Muvatta’da rivayet etmiştir.)

BİLİMSEL GERÇEK:

Modern bilim, bilim adamlarının son iki asırdır gerçekleştirdikleri titiz araştırmalar sonucu bir takım bakteri, mantar ve virüslerin insandan insana cinsel yolla bulaştığını keşfetmiştir. Bu bulaşma kadın ve erkek arasında, erkekler arasında ve kadınlar arasında normal olmayan yollardan, sınırsız ve çoklu ilişkiler sonucu meydana gelmektedir. Bu ilişkilerin kapsamı genişledikçe toplumun daha önce görülmemiş salgın hastalıklarla karşı karşıya kalma riski artar. Çünkü bu tür mikroplar ilaçlara direnç gösterecek şekilde durmadan özelliklerini değiştirirler. Vücut bunları yenemez hale gelir. Bunlar gelecekte farklı şekil ve özelliklerde ortaya çıkabilirler.

KONUNUN MÛCİZEVÎ YÖNÜ:

Hz. Peygamber’in hadisi bize her toplumda meydana gelebilecek bir toplumsal olaydan, bunun sebep ve sonuçlarından söz etmiştir. Bu toplumsal olayda sebep zina ve homoseksüel ilişkiler gibi haram ilişkilerin yaygınlaşması, ceza görmemesi, normal kabul edilmesi, hatta teşvik edilmesidir. Bu durum cinsel özgürlük olarak tarif edilir. Hz. Peygamber de “Açıktan işlemedikçe bir toplumda fuhuş yaygınlaşmaz” buyurmuştur. Bu olayın neticeleri ise cinsel özgürlüğün ardından cinsel hastalıkların ortaya çıkması ve salgın hale gelerek yayılması, sonraki nesillere yeni türleri ile geçmesidir. Bu durum Hz. Peygamber’in “orada daha önce atalarında görülmemiş taun ve hastalıklar yayılır” hadisinde ifade edilmekte olup batılı toplumların çoğunda görülmektedir. Bu toplumlarda, dinen haram olan homoseksüel ilişkiler yaygınlaşmış; onlar ise bu ilişkileri normal bir toplumsal olay addederek hoş görmüş hatta her yerde ilan etmek suretiyle teşvik etmişlerdir. Dr. Schofield cinsel hastalıklar ile ilgili bir kitabında şöyle demektedir:

“Toplumda her türlü cinsel ilişki hakkında müsamahakâr bir yaklaşım bulunmaktadır. Zina, homoseksüel ilişkiler ya da diğer haram ve normal olmayan ilişkilerden ötürü utanma hissi kalmamıştır. Aksine haberleşme araçları gençlerin iffetli olmaya çalışmalarını utanç verici bir durum olarak göstermektedir. Batılı toplumlarda kadın ve erkeğin iffetli olması çekingenlik kabul edilmektedir. Medya tabiî bir durum olarak kabul ettiği cinsel özgürlüğün davetçiliğini ve propagandasını yapmaktadır.”

Britannica Ansiklopedisinin verdiği bilgiye göre homoseksüeller artık kendi kabuklarının dışına çıkmış ve hayatlarını gözler önünde yaşamaya başlamışlardır. Kendilerine ait kulüpleri, barları, parkları, plajları, yüzme havuzları hatta dinlenme evleri vardır.

Fuhuş ve homoseksüellik ile ilgili yüzlerce makale, kitap, tiyatro eseri, hikâye ve film yazılmıştır. Ancak pek çok batılı kilise zina ve homoseksüelliği mubah kabul etmiş hatta batılı ülkelerde birçok kilisede rahipler tarafından erkeklerin erkeklerle evlilik akitleri yapılmıştır. Homoseksüellerin haklarını savunan binlerce dernek ve kulüp kurulmuştur. Böylece toplumsal bir olayın sebepleri ortaya çıkmıştır. Peki, bu olayın sonuçları gerçekleşmiş midir?

Evet, bu toplumlarda salgın bir biçimde cinsel hastalıklar ortaya çıkmış, pek çok üzüntü ve acıya sebebiyet vermiştir. 1494 yılından itibaren dönem dönem ortaya çıkan zührevi hastalıklardan dolayı dünya büyük felaketler yaşamıştır. Geçen beş yüz yıllık dönemde yüz milyonlarca insan bu hastalıklardan etkilenmiş bunların milyonlarcası hayatını kaybetmiştir. Çok geçmeden bu hastalığın mikrobu özelliğini değiştirmiş ve bu asırda insanlara yeniden saldırmıştır. Gnorhea hastalığı bugün dünyada en çok görülen cinsel hastalıklar listesinin başında yer almaktadır. Kısırlık yapan bir hastalıktır. Vahyin öğretilerinden uzaklaşan insanlar işte bu şekilde dert ve hastalıklara maruz kalmaktadırlar. Daha sonraları öldürücü AIDS hastalığı ortaya çıkmıştır. Bu hastalığın virüsü insanın bağışıklık sistemini etkileyerek iç organlarını tahrip etmekte, ardından da insana dayanılmaz acılar vermektedir. 1983 yılında virüsü keşfedilinceye kadar insanlık bu hastalığı tanımamaktaydı.

Böylece Hz. Peygamber’in buyurduğu husus gerçek oldu. Bu durum Hz. Muhammed’in (a.s) hak peygamber olduğuna dair yeterli bir delil değil midir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

KUYRUK SOKUMU KEMİĞİ VEYA BAŞLANGIÇ ÇİZGİSİ

Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

“Toprak her insanı çürütür. Ancak kuyruk sokumu kemiği çürümez. İnsan ondan yaratılmıştır ve yeniden yaratılması da ondan olacaktır.”

BİLİMSEL GERÇEK:

Embriyoloji biliminde kuyruk sokumu kemiği başlangıç çizgisi (primitive streak) kabul edilir.

Modern embriyoloji bilimi kuyruk sokumu kemiğinin (koksiks) başlangıç çizgisi olduğunu açıklamıştır. Çünkü bu başlangıç çizgisinin görünmesinin ardından embriyonun tamamı özellikle sinir sistemi biçimlenir. Daha sonra bu çizgi eskiyip kaybolur ve geriye yalnızca kuyruk sokumu kemiği olarak bilinen koksiks kalır.

Başlangıç çizgisinin oluşumu: Ceninin on dördüncü gününde embriyo hücrelerinde iç ve dış diskler uzayarak armut şeklini alır. Arka kısım inceyken ön kısım enli olur. Arka kısımdaki dış disk hücreleri (ektoderm) döllenmenin on beşinci gününde ilk defa başlangıç çizgisini (primitive streak) oluşturur.

Başlangıç çizgisinde hızlı bir bölünme ve gelişme ortaya çıkar. İç endoderm ve dış ektoderm tabakaları arasında hücreler sağlı sollu ayrılarak mezoderm adı verilen yeni bir orta tabaka oluştururlar.

Başlangıç çizgisinin ortaya çıkmasının sonucunda orta tabaka olan mezodermin yanı sıra sinir sistemi ve notochord (embriyonun sırt tarafında omurgayı oluşturacak olan hücre kümesinin oluşturduğu uzun kordon) oluşmaya ve embriyonun organları şekil almaya başlar. Başlangıç çizgisi sinir sistemini içerdiğinden dolayı başlangıç çizgisinin olmaması veya oluşmaması halinde embriyo hücresinde organlar teşekkül etmez.

Başlangıç çizgisi oluşumunun öneminden ötürü Britanya’daki Warnock Komisyonu (insanın oluşumu ve embriyosu ile ilgilenen bir komisyon) doktorların ve araştırmacıların suni döllenme sonucunda meydana gelen embriyo üzerinde deney yapma zamanını başlangıç çizgisinin oluşmasıyla sınırlamışlardır. Başlangıç çizgisinin ve etkinliklerinin oluşmaya başlamasıyla birlikte şu olaylar birbirini izler:

Nöral tüp kapanırken kulak ve göz taslakları gözükmeye başlar. İnsan beyni nöral tüpün üçte ikilik üst kısmında gözükmeye başlarken omurilik üçte birlik alt kısımda yaratılır. Bu kısım embriyonun dördüncü- beşinci hücre gruplarının altındadır. İlk- dördüncü hücre grubu kafatasıdır.

Mezoderm, hücre gruplarından meydana gelmiş embriyonun merkezinin çevresinde yoğunlaşarak oluşur. Omurlar, kaslar, kol ve bacak taslakları, iskelet ve kas sistemi, üriner sistem ve üreme sistemi burada meydana gelir. Karın zarı, akciğer zarı, iç karın zarı ve kalp zarının yanı sıra kan damarları, kalp, kaslar ve sindirim sistemi de bu hücre grubundan oluşur.

Başlangıç çizgisinin oluşumu, embriyonun gelişim silsilesinin başlamasında organlar ve katmanların oluşmasında önemli bir işarettir. Organların oluşumu aşaması ile ilgili bilinen husus hepsinin ancak başlangıç çizgisinin, sinir sistemi ve hücre gruplarının oluşmasından sonra meydana gelebileceğidir. Dördüncü haftanın başından sekizinci haftanın sonuna kadar bu olaylar sürer. Bu sürenin sonunda ceninin tüm sistemleri ve organları tamamlanmış olur. Geriye ince ayrıntılar ve gelişme kalır.

Başlangıç çizgisinin sonu: Başlangıç çizgisinin önemi dördüncü haftada da kaybolmaz. Çizgi yavaş yavaş kaybolmaya başlar, ceninin ve doğan bebeğin kuyruk sokumu bölgesine gizlenir. Geride çıplak gözle görülmeyen zayıf bir iz kalır.

KONUNUN MÛCİZEVÎ YÖNÜ:

Kuyruk sokumu kemiği ile ilgili hadisler Hz. Peygamber’in mucizelerinden biridir. Embriyoloji bilimi sayesinde hadis çok güzel açıklanmıştır. İnsan kuyruk sokumu kemiğinden meydana gelir ve yeniden diriltilir. Bu kemik embriyolojide başlangıç çizgisi (primitive streak) olarak adlandırılmıştır. Hücrelerin bölünmesi ve organların meydana gelmesini sağlayan budur. Bu izden sinir sistemi ilk haliyle ortaya çıkar. Ardından nöral tüp oluşur ve sinir sistemi tamamlanır. Daha sonra diğer organlar meydana gelir. Küçük bir parçası dışında bu çizgi kaybolur. Kalan parça kuyruk sokumu bölgesinde yer alır. Bu bölgede de kuyruk sokumu kemiği (koksiks) oluşur. İnsanın kıyamet gününde yeniden yaratılması da bu kemikle gerçekleştirilir. Aynen Hz. Peygamber’in bildirdiği gibi

Link to post
Sitelerde Paylaş
her derde deva çörek otu

kütübü sitteden :

3957 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ölüm dışında hiçbir hastalık yoktur ki çörek otunda onun için bir deva bulunmasın."

Buhari, Tıbb 7; Müslim, Selam 89, (2215); Tirmizi, Tıbb 5, (2042); 22, (2071).

göz rahatsızlıkları için mantar suyu

3961 - Tirmizi'de Ebu Hüreyre radıyallahu anh'tan gelen bir rivayete göre, Halk: "Mantar toprağın çiçek hastalığıdır" demiştir. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle söylediler: "Mantar (Allah'ın Beni İsrail'e in'am ettiği kudret helvası denen) menn'dendir. Suyu göz için şifadır. Acve (denen hurma cinsi) cennettendir ve zehire karşı şifadır." Ebu Hüreyre ilave eder: "Ben üç veya beş veya yedi mantar aldım, onları sıkıp suyunu bir şişeye koydum. Gözü hasta olan bir cariyeme tatbik ettim. İyileşti."

Tirmizi, Tıbb 22, (2068, 2069, 2070).

ruhsal çöküntü için sütlü çorba

3970 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Telbine (denen sütlü çorba) hastanın kalbini dinlendirir, hüznün bir kısmını götürür."

Buhari, Tıbb 8, Et'ime 24; Müslim, Selam 90, (2216).

mantar suyunun bizim gibi gün boyunca monitöröre bakan insanlara çok faydalı olacağından eminim.

bu sıcaklarda pek gitmez ama bol bol telbine için kalbiniz dinlensin.

dert, tasa hepsini unutun.;)

süt rahatlatır

çörek otunun faydaları internette mevcut

tarihinde caner tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...