Bir yazının niteliği mi yoksa niceliği (yani kaç yerde birden dile getirildiği) mi önemlidir?
Bilimsel etiğin beşiği olan Batı'daki tarihçilerin hiçbirinden M. Kemal'in hilafete yürüdüğünü ve şehzadeliğe soyunduğunu duyamazsınız; tersine, hepsi de ağız birliği etmişçesine O'nun bir hilafet ve saltanat düşmanı demokrasi aşığı olduğunu yazarlar ki gerçek de budur zaten.
Hilafete yürüyen biri, tutup, hiçbir temayül olmadığı yerde ve tek başına kalmak pahasına laik bir cumhuriyet kurar mı?
Şehzade olmak isteyen biri, mecliste kameraların önünde "biz, ilhamlarımızı gökten indiği sanılan kitaplar