Jump to content

Allah'ın ayetlerini yiyen mübarek keçi


Recommended Posts

  • İleti 87
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Guest inevitable
ahh ahhh aldıgınız kaynaklarıda bana verin inceleyeyim tuvalete sıcsanız hadis cıkıyor ya keçi yemiş olsun hadi

insanlar o kadar geirzekalımıydıki o ayetleri ezberinde tutan ne kadar insa nvardı yese nolcak yenisini yazarlar bu konuyu acan sexy huri seni hiç keçi yedi mi :)

ben bu sexihuriyle çıkmak istiyorummm..eğer bayansa:):)

ne oluyyyy:):)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Guest inevitable

sarı çizmeli mehmet ağa; abidin ağadan, basri bin abdala rivayet ediyor

''biz bir gün peygamberle beraberken..yanımıza bi ağaç geldi..halimizi hatrımız sordu ve gitti''

hadi hadi bakalım hadii..ne diceksinizzz..hadiii..

bebeler kuran ayetleri diyoruz kuran ayetleri..

Allah sözü koyacaksınız..

Allah..

''Allah Azze ve Celle''

KAHHAR OLAN

VARLIĞI HERYERDEN ANLAŞILAN

HİÇBİRŞEKİLDE HİSSEDİLEMİYEN

ALLAH IN sözlrini..

la atolar bana süloların muroların sözlerini rivayet etmeyin..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Guest inevitable
"çünkü 1500 yıllık hurafelerin

mantık dışı şeylerin

arasından bilimsel veriler çıkarmış gibi

''aaa aaa gördün mü ne olmuşşş''"

bunu bi daha okusana inevitable :)

sizi ne güzel özetliyor

fevkaladenin fevkınde misin sen?

bişiler yaz da okiyim :):)

sen de sarı çizmeli mehmet ağaların kervanına katılmak ister misin

biz çok eğleniyoruz

:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Anibal salağı ,

Sana salak olduğunu açıklamak iyi olacak..

Bu keçi tüm yazmalardan özellikle o ayeti nasıl çekti:) Kuran yazması sadece 1 tanemiydi?

bir taneydi..evet.. muhammed zmanında taşlar, kemikler deriler üzerine yzaılan sadece bir tane kuran vardı..

sonra o yakıldı yok edildi.

baska bi tane daha yaptılar, o da yık edildi.

yani bu durumda senin idiaların güme gidiyor ;)

Link to post
Sitelerde Paylaş
bir taneydi..evet.. muhammed zmanında taşlar, kemikler deriler üzerine yzaılan sadece bir tane kuran vardı..

sonra o yakıldı yok edildi.

baska bi tane daha yaptılar, o da yık edildi.

yani bu durumda senin idiaların güme gidiyor

Nerden biliyorsun 1 tane yazma olduğunu..İyice hayalperest oldunuz..

Tabi karaciğer üzerine de yazıyorlardı..ne kemiği ya :D Aşın bu rivayetleri..Keçi deri, kemik yemiş o zaman:))

Bir de siz kemik yersiniz..

tarihinde herakles_ tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Tabi karaciğer üzerine de yazıyorlardı..ne kemiği ya :D Aşın bu rivayetleri..Keçi deri, kemik yemiş o zaman:))

Bir de siz kemik yersiniz..

hayır, madem bilmiyorsun, iki gram bilgi öğren..

http://tr.wikipedia.org/wiki/Kur%27an

buyur bak.. muhammed , laptop'ta word dosyasına mı kaydetmiş kuran2ı yoksa, yandaşları deriler kemikler üzerine mi yazmışlar..

ama ben şimdi kaynak da versem okuyamazsın anlayamazsın ki.. e önce beyin olmalı adamda.. saman değil.. :D

keh keh keh:D

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hz. wikiyemi iman edelim:)

Hiç kağıtları yokmuş yani..Parşömenler falan:)

Yani Kuran'ı ezberleyen okuma yazma bilende yoktu ve 1 tane yazıldı...

Bu masalları ki yer sence:)

Senin gibi 2 gramın üstünde bilgisi olanlar yer mesela..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Guest inevitable
hayır, madem bilmiyorsun, iki gram bilgi öğren..

http://tr.wikipedia.org/wiki/Kur%27an

buyur bak.. muhammed , laptop'ta word dosyasına mı kaydetmiş kuran2ı yoksa, yandaşları deriler kemikler üzerine mi yazmışlar..

ama ben şimdi kaynak da versem okuyamazsın anlayamazsın ki.. e önce beyin olmalı adamda.. saman değil.. :D

keh keh keh:D

yok yaw..kemiklere yazıyomuşş..

suya yazıyodu suya..:):)

belki de tezeğe yazıyodur..

eyvah ki ne eyvahhh..millattan önce 10 bine gitti bunların kafa..

heeyyyyyy..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hz. wikiyemi iman edelim:)

Hiç kağıtları yokmuş yani..Parşömenler falan:)

Yani Kuran'ı ezberleyen okuma yazma bilende yoktu ve 1 tane yazıldı...

Bu masalları ki yer sence:)

Senin gibi 2 gramın üstünde bilgisi olanlar yer mesela..

kaç tane yazılsa iidir o zman?? :Dmesela muhammed zamanında kaç tane kuran nüshası var sanıyorsun??

ideali kaçtır??:D

Link to post
Sitelerde Paylaş
kaç tane yazılsa iidir o zman?? :Dmesela muhammed zamanında kaç tane kuran nüshası var sanıyorsun??

Günümüzdeki mushaftan sıfır tane..Ortada tamamlanmış ne bir kitap vardı ne de Muhammed gidip millete tamamlanmış bir kitaptan birşeyler okuyordu..

tarihinde herakles_ tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
işte o tamamlanmamış kitaptaki metinler neyin üzerine yazılıyordu??

Soru bu değil...Kuran'ı duyan kişi okuma yazma biliyorsa bunu elindeki yazı yazılabilen herşeye yazar..1 tane olduğunu neye dayanarak iddia ediyorsun asıl mesele bu...

Kuran parşömenden tomarlardan sayfalardan bahseder kemiklerden değil..Kırtas ,karatis diye geçer orjinal metinde dilimizdeki kırtasiye arapçadır..Kağıt defter satıcısı demektir..Öğren bunları 2 gr'dan fazla bilgisi olan adam:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
di mi..paso parşömene yazdılar kuranı :D

keh keh keh :D

metatron ,

Nüshanın 1 tane olduğu bir masal...Bir ayeti tüm dinleyenler zaten ezberliyordu..

Bu meşhur keçi yazılanın birini yese diğerlerini yiyemez..Bu keçi kemikte yemez:)Yazılanı yedi ise ezberleneni yiyemez.

Ve bu keçi zinaya recm olunca yemiş celde olunca nedense yememiş:) Recmi ayetini yedikten sonra celde ayetinide keçi eklemiş ozaman..

Sizin keçi işini yarım bırakmamış. Bu keçi yedi diyenler bir de Kuran korunmuştur diyordur aynı rivayetlerde:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
http://19.org/index.php?id=69,120,0,0,1,0

AÇ BİR KEÇİ SİZİN "TAŞLA ÖLDÜRME (RECM) AYETİNİ" NE ZAMAN YEDİ?

Allah, detaylı olan Kitabında, zinanın cezası olarak yüz celde cezasını öngürür. Arapça "celde" kelimesi, sadece deriyi incitecek bir değnek anlamına gelir. Bu ceza için Arapçadaki "asa", "minsee" gibi kelimelerin kullanılmayışı dikkat çekicidir. Bu cezanın açıklandığı 24 üncü surenin ilk ayetleri okunduğunda bu cezanın amacının, suçluyu yaralamak ve canını acıtmaktan çok, toplum önünde teşhir etmek olduğu anlaşılır.

Zinayı işleyenler ister evli ister bekar olsun, ister zengin ister fakir olsun, ister erkek ister kadın olsun, dört tanıkla suçları kanıtlanan özgür kişilerin cezası toplum önünde sembolik yüz değnek cezasıdır (24:4). Bu, kelime sıkıntısı çekmeyen (31:27), en iyi yasa koyucu (5:50), unutkan olmayan (19:64) ve Kuran'ı detaylandıran (11:1) Allah'ın yasasıdır. Kuran'dan başka hüküm kaynağı arayan, peygambere karşı gelmiş olur (6:114).

Rabbimiz, Detaylı, Tamam, Açık, ve Hidayet Rehberi olan kitabında, zina eden kadın ve erkeğin yüz değnekle cezalandırılmasını emrederken, atalarımız, bu ayetin "mücmel" olduğunu iddia ederek, müşriklerin ve yahudilerin adeti olan taşla öldürme cezasını dinimize sokmuşlardır. Halbuki Nur suresindeki bu ayetten bir önceki ayet, alttaki hüküm ayetinin "apaçık" olduğunu belirtir. Üstelik öğüt almamızı da tenbihler. Nerede öğüt alanlar!

Şeytani teori: "Kuran'da nasih ve mensuh"

Allah'ın kitabını kapalı ve anlaşılmaz ilan ederek, her türlü suistimalin ve tahrifatın kapısını ardına kadar açanlar, bununla yetinmeyerek, Bakara Suresinin 106. ayetinde sözü edilen geçmiş mucizelerin neshini (kaldırılmasını) Kur'an ayetlerinin neshedilmesi olarak tevil ettiler. Ellerine geçirdikleri nasih-mensuh sihirli değneğiyle anlamadıkları her ayeti iptal ettiler. İşlerine gelmeyenleri, yahut uyduruk hadislerle çelişenleri, bu sihirli deynekle bir vuruşta neshettiler. Tabii ki herşeyde olduğu gibi burada da ihtilaf ettiler. Anlayış kapasitelerine göre kimisi 5 ayeti, kimisi 20 ayeti neshetti, kimisi de 50 ayeti...

Kesin olan bilgide, yani ilimde ihtilaf değil, ittifak lazım gelirken bizim ilim adamlarımız her ne hikmetse ihtilaf içinde ihtilaf çıkardılar. Öyle ki hadisler arasındaki çelişkileri çözmek için "hadis ihtilafları ilmi"(!) oluşturdular ve ne gariptir ki, bu "ilmin" prensiplerinde de ihtilaf ettiler. İhtilaf uzmanlarını, yüzyıllarca alim diye taklit edip durduk. (51:8) ("Nesih ve Mansuh" konusu üzerinde geniş bir incelememizi Türkçe Kuran Çevirilerindeki Hatalar kitabımızda bulabilirsiniz).

Kutsal keçi tarafından iptal edilen ayet!

Evet, Peygamberimizin, Maiz ve Gamidiyye adlı iki kişiyi recmederek öldürdüğünü rivayet edenler, bu rivayetin, Kur'an'ın Nur suresindeki apaçık ayetinin iptaline yetmediğini görünce "ayet" te uydurdular. Uydurdukları sözleri Kur'an'a sokamayınca da, Yunus Suresinin 100. ayetinde tanımlanan kişilerin inanabileceği bir hikaye düzdüler. Meğer, recm ile ilgili ayet peygamberimizin hayatındayken mushafta yazılıymış da, peygamberin vefatından sonra Aişe'nin odasına giren bir keçi tarafından yenmiş ve böylece nesholmuş! Bu hikayeyi, İbni Mace, Nikah 36/1944; Hanbel 5/131, 132, 183; 6/269 da bulabilirsiniz.

Peygamberin vefatından sonra, tamamlanmış bir kitabın korunmuş ayetleri nasıl olur da, keçi tarafından yenilmek suretiyle ortadan kalkar? Hadis ihtilaflarını çözme konusunda uzman olan İbni Kuteybe buna cevap olarak, "keçi mübarek bir hayvandır" der. Ve akabinde koyunun keçinin marifetlerini ve faziletlerini saymaya başlar. Hatta konuyu daha da genişleterek şunları söyler: "Ad ve Semud kavimlerini ortadan kaldıran Allah, bir ayetini keçiye yedirerek kaldıramaz mı?" Allah'ın yüce ayetlerini naletli kavimlere benzetecek kadar zeka sahibi olan bu "büyük alimin" kitabı dinî mizah konusunda bir şaheserdir.

Ömer, Halktan Korkan Bir Münafık mıydı?

Peygamberimizin recm yaptığı iftirasını uyduranlar, keçiye (bir başka rivayete göre tavuğa) yedirdikleri, "recm ayetiyle" Allah'a iftira edenler, bu ilkel yalanlarına koruma zırhları oluşturmayı da ihmal etmediler. Nitekim, sık sık devreye soktukları Ömer'e de bir iftirada bulundular. Meğer Halife Ömer şöyle demiş: "İlerde bazı kişiler çıkacak ve recm cezasını Kur'an'da bulmuyoruz diye recmi inkar edeceklerdir. İşte bu kişiler okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklardır. Eğer halkın, 'Ömer Kur'an'a ilave ediyor' demesinden korkmasam bu recm ayetini Kur'an'a yazardım." (Buhari: 93/21; Müslim, Hudud 8/1431; Ebu Davut: 41:1; İtkan: 2/34). Demek, Ömer, halktan değil de Allah'tan korkmuş olsaydı, recm ayeti, "keçinin neshettiği ayet" olarak hadis kitaplarında anılmayacaktı!

"Taşlamayı Uygulayan Sunni Maymunlar"

Bununla da yetinmeyen hadis ve sünnet alimleri, maymunların da zina eden bir maymunu yakalayarak taşladığını ve sahabelerden birisinin de bu maymun recmetme olayına katılarak maymunu öldürdüğünü rivayet etmişlerdir (Buhari 63/27). Maymunu olumsuz bir örnek olarak gösteren Kuran'ın mucizevi bir tecellisi olarak (2:65; 7:166) kendilerine maymunları örnek alan ve hatta bu örnekliği oluşturmak için maymunlara bile iftira atmaktan çekinmeyenler, elbette 2:65 ve 7:179 ayetlerine muhatap olurlar.

Yalan üstüne yalan uydurarak, Allah'a, peygamberine, Ayşe validemize ve Ömer bin Hattab'a iftira ve hakaretlerde bulunanların torunları da, birçok değerli alime iftiralarda ve yalan isnatlarda bulundu. Mesela, Sadece Kuran'a uymakla ve hadislere itibar etmemekle suçlanan ve devrindeki zalim sultanlar ve dalkavuk alimler tarafından işkencelere tabi tutulan Ebu Hanife'nin ölümünden sonra adına nisbet edilen mezhep, katkılarla şişirilerek çok farklı bir hale sokulmuştur.

Yalan Üretim Fabrikaları Ve Taklitçilik Hastalığı

İkinci Hicri yüzyılda, yüzbinlerce hadis uyduruldu. Allah'ın elçisine hadis yakıştırmanın moda haline geldiği bu yüzyılda, 6:112 ayetinde tanımlanan kişiler kitaplar yazmaya başladılar. Örneğin Buhari, kendi itirafıyla kitabına aldığı 7200 hadisi, yedi yüz bin hadisten elediğini bildirmektedir. Buhari'nin itirafına göre kendisinin topladığı hadislerin %99 'u uydurmadır. Ancak, doğru hadis diye sunduğu hadislerin yalan oranı ise bundan pek farklı değildir.

Allah, bize kör taklitçiliği değil, araştırıp, soruşturmayı, düşünüp akletmeyi emrediyor (17:36). Uydurma rivayetlerle, çelişkili iddialarla, mantıksız hurafelerle karman çorman hale sokulan bir dinin kimse tarafından anlaşılamayacağını çok iyi bilen din adamları, halkı araştırmadan ve anlamadan kendilerini taklit etmeye zorlayıp durdular. Düşünen ve araştıran insanların, yüzyıllardır ördükleri büyüleri iptal edeceğinin bilinçaltındaki korkusuyla huzursuz oldular. Bu din ne biçim bir dindir ki, tarih boyunca sadece üçbeş kişi anlamış ve onlardan bu yana ve kıyamete kadar kimse de anlayamayacaktır! Allah, bu dini ve Kur'an'ı üç beş kişiye değil tüm düşünen insanlara gönderdi. Atalara, ruhbanlara körü körüne bağlanmayı ise sürekli kötüledi (2:170; 5:104; 10:78; 17:36; 26:74; 31:21; 34:43; 43:22,23).

Anonim Şirket Dini

Geçmiş atalarımız, Kur'an'ın dışında bir sürü dini terimler ve kitaplar oluşturdular ve dini bunlara dayandırdılar. İslam dinini, Allah + Peygamber + sahabe + tabiin + mezhep müctehitleri + mezhepte müctehitler + alimler ve alimciklerden oluşan bir anonim şirketin ortaya koyduğu bir beşerî din haline dönüştürdüler. Rabbimiz, bize Muhammedi bile demezken, peygamberin kendisi ve arkadaşları Muhammedi değilken, biz, falancı filancı, Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli, Sünni, Şii, Selefi, Vehhabi, Süleymancı, Nurcu, Nakşibendi, Kadiri... gibi fırka, mezhep ve tarikat isimleriyle kendimizi adlandırmayı marifet saydık. Alah ve elçisinin şiddetle menettiği mezhepçiliği, hizipçiliği, övdük durduk (6:159; 23:52-56). Allah'ın kendisine verdiği "müslüman" ismini yeterli gören (22: 78, 41:33) ve Kur'an'daki sıfatların dışındaki "müctehit, mukallit" gibi sıfatlara itibar göstermeyenleri sapık olarak damgaladık.

Taşlama cezası (recm) ile ilgili olarak yaptığımız bu tartışmalı girişten sonra şimdi konuyla ilgili sorularımıza gelelim:

a) Allah'ın kelamına göre zinanın cezası nedir? Sure ve ayet numarası?

B) Buhari, Müslim, Tirmizi, İbni Hanbel başta olmak üzere hemen hemen tüm hadis kitaplarınızın naklettiği "taşlama ayeti"ni keçi ne zaman yedi?

c) Muhammed peygamberin ölümünden sonra nasıl olur da Kuran'ın bir ayeti keçi tarafından mushaftan çıkarılır?

d) Kutsal altı hadis kitabınızın iddiasına göre, keçi tarafından Kuran'dan çıkarılan "ayet"i Halife Ömer tekrar Kuran'a sokmak istedi de halkın dedikodusundan korktuğu için buna cesaret edemedi. Hadis kitaplarına göre, Ömer, Allah'tan değil de halktan korkan bir münafık olmuş olmuyor mu?

e) 24:1,2 ve 4:25 ayetleriyle çelişen taşlayarak öldürme cezası, Kuran boyunca putperestlerin cezalandırması olarak geçmiyor mu? (11:91; 19:46; 36:18; 18:20).

f) Kutsal keçi tarafından yenilerek Kuran'dan çıkarılan "taşlama ayeti" nin yasama açısından hala yürürlükte olduğunu iddia eden mezhep görüşlerine katılıyor musunuz? Taşlama ayetinizin lafzen mensuh (söz olarak iptal edilmiş) ancak hükmen geçerli olduğuna dair deliliniz nedir?

g) Peygamberin vefatından sonra Kuran'dan çıkarıldığını iddia ettiğiniz "Eşşeyhu veşşeyhetü iza zeneya fercumuhuma elbettete" ifadesi Kur'an'ın uslubuna uygun mudur, değil midir?

h) "Şeyh ve şeyhe" kelimeleri Arapçada ihtiyar kadın ve erkek anlamına gelir. Nitekim Kur'an'da bu anlamda kullanılır (11:72; 12:78; 28:23; 40:67). Öyleyse "Keçi tarafından neshedilen ayet"e göre genç evliler recmedilemezler değil mi? Gençliğin yaş sınırı nedir?

i) Bir an için, sizin iddia ettiğiniz gibi Kur'an'da nasihmensuh (iptal eden - iptal edilen) ayetler olduğunu farzedelim. Yanlış tercümenize göre 2:106 ayetinde, "Benzeri veya daha hayırlısı getirilmedikçe bir ayetin neshedilemeyeceği" ifade edilmektedir. Pekala, recim ayeti neshedildiğine göre onun benzeri veya daha hayırlısı olan ayet hangisidir? Yoksa nasih-mansuh meselesini de "Kavlin muhtelif" mi yaptınız? Sadece hükmü neshedilen... Sadece lafzı neshedilen... Hem hükmü hem lafzı neshedilen.... olarak akla gelebilen envai çeşit nasih-mensuh değnekleri icat ettiniz. Keçiye yedirdiğiniz ayeti lafzen mensuh kabul ediyorsunuz. Peki onun yerine benzeri ve daha iyisi olarak lafzen getirilen ayet hangisidir?

j) Size göre hükmü neshedilen ayetler bile Kur'an'da korunmuşken peki neden, böyle önemli bir hüküm sürdüğü halde ayet ortadan kaldırılıyor?

k) Saçma sapan hikayeler rivayet eden Buhari'yi izleyerek neden maymunlara iftira ediyorsunuz?

l) Kuran'da kaç ayet neshedilmiştir? İptal edilen ayetlerin sayısında ittifak halinde misiniz? Şu ayetler üzerinde hiç düşündünüz mü: 4:82; 15:90-99; 2:85 ?

tarihinde herakles_ tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran-ı Kerim tamdır.Buyrun;

1- İbni İshak ve Mâlik tarafından başka başka yollar ve lâfızlarla Hazreti Aişe'den şu hadis rivayet olunuyor:

"Kur'an'da nâzil olanlardandı: On emzirme ile süt akrabalığı olurdu. Sonra bunlar beş emzirme ile nesih olundu. Resulü Ekrem irtihal ettiğinde bunlar Kur'an içinde okunurdu."

Evvelâ bu hadisten Kur'an'dan bir şey hazfolundu diye bir şey çıkarmaya kalkışmak asla doğru bir hareket olamaz. Burada nesihten bahsolunuyor. On emzirme, beş emzirme ile nesih olunmuş. Nesih olunduktan sonra bunun ötesi kalır mı? İncelendiği üzere neshi kabul ettikten sonra bu hadisten öyle bir şey asla çıkarılamaz. Bu hususta bir diyecek kalmaz. Kur'an'dan nesih olunanlar vardır. On emzirmenin hem hükmü, hem tilâveti mensuh. Beş emzirmenin ise tilâveti mensuh, hükmü baki.

Meseleyi diğer bir zaviyeden de inceliyelim: Süt kardeşliği ve akrabalığı hakkında muteber olacak miktar, emzirme Hanefiye ile Şafiiye arasında ihtilaflıdır. Şafiiye göre rıza'da had, beş defa emzirmedir. Hanefiye bu hadisi reddeder. Rida' babında bizzat Hazreti Aişe'den muhtelif, birbirine uymaz hadisler rivayet olunuyor. Hanefiye bunları kabul etmiyor. Çünkü bunlar "Usuli Fıkıh" ta incelendiği üzere mütevatir olan Kur'an âyetlerine aykırıdır. Kur'an'dan olsalardı tevatürle sabit olurlardı.

Arap içtimaî hayatında süt kardeşliği son derece yaygın, mühim bir şey olduğundan bunlar herkesin bildiği şeylerdendi. Gizli kalacak rivayetlerden değildi. Kur'an cem ve istinsah olunurken Hazreti Aişe sağ idi. Onun böyle bir şey ortaya attığına dair en zayıf bir rivayet bile yoktur.

Münadiler: "Kimde Kur'an'dan bir şey varsa getirsin!" diye bağırıp dururken böyle bir şey olsa Hazreti Aişe durur mu? Demek ortada böyle bir iddia yok. Hazreti Aişe Kur'an'dan rıza' âyeti hazfolundu iddiasında değil. Bu hadisten öyle bir rivayet çıkarılamaz. Bu gibi rivayetler sonradan çıkmıştır. İşte onun için Hanefiye ule-ması bunları reddediyor.

Muhaddisler, Hanefiye ulemasına kızsalar da Hanefiye nakil ve akıl ışığı altında yürür. Hanefiye mezhebinin kurucusu İmamı Azam rey hürriyetinin ve müsamahakarlığın kahramanıdır. Aklı selim ve mantık rehberidir.

Sahabe bile bunlarla ameli reddetmişlerdir.

Hazreti Abdullah İbni Ömer'e; "İbni Zübeyr, bir veya iki emzirmede bir

beis görmüyor." demişler; o da cevabında: "Allahın kazası ve hükmü, İbni Zü-beyr'in kazasından daha hayırlıdır" demiş, nas ile rey arasını bak nasıl buluyor. İbni Zübeyr'in sözünü reddediyor. "Sahabidir" deyip de durmuyor.

Hazreti Ömer de Fatma Binti Kays hadisini reddetmiştir. "Unuttu mu, uzca belledi mi, uzca bilemediğimiz bir kadının sözüne bakarak Allahın kitabı ile ameli bırakamayız" demiştir. Şafii de Hazreti Aişe'nin bu rivayetini kabul etmez. Beş emzirmeyi başka bir hadisten alıyor.

Görülüyor ki bu rivayet haberi vahittir, kabul edilmemiştir. Kabul edilse bile nesih vardır. Bundan "Kur'an'da noksan var" diye bir hüküm asla çıkarılamaz. Zaten Hazreti Aişe'den "âyet şöyledir' diye bir ibare rivayet olunmuyor. Fıkıh hükmü beyan olunuyor.

2-Recm âyeti:

لا ترغبوا عن آبائكم فانه كفر بكم الشيخ والشيخة اذا زنيا فارجموا هما ألبتةنكالا من الله ولله عزيز حكيم

Başka türlü rivayetler de vardır. Meselâ:

الشيخ والشيخة فارجموهما البتة بما قضينا منالذة

Bu seci'den başka bir şey midir, hem de bayağı bir seci'.

Evvelâ bu ibareye bak, Kur'an'dan olmadığını insanın yüzüne haykırıyor. (Fercumuhüma elbette) gibi kelimeler nazmı Kur'an'ın selâseti ile barışamaz ve rivayet çeşitlidir. İşin garibi, bu rivayet Hazreti Ömer'e nisbet olunuyor. Yâni bunların Kur'an'dan olduklarını Hazreti Ömer söylemiş. O Ömer ki, Kur'an'dan bir şey zayi olmasın diye, Yemame harbinden sonra herkesten önce Halife Ebubekir'e müracaat ederek Kur'an'ın cem'i işini sağlamış, bu işe Ebu-bekir'i yalvara yalvara kandırmış ve bu işin başında bulunmuştu. Şimdi o kalkıp da Kur'an'dan hazif olunanlar var diyecek. Bunu hiç akıl kabul eder mi? Mescid kapısında durup: "Kur'an'dan kimde ne varsa getirsin" diye bağıran oydu. Onun için Hazreti Ömer'e nisbet olunan bu iddia hiç doğru değildir.

Hazreti Ömer'in Recm, zina yapanı linç etme hakkındaki sözü, onunla ameli takrir içindir. Söylendiğine göre Hazreti Ömer Recm hükmüne çok ehemmiyet verirdi. "Eğer halkın Ömer Allahın kitabına ziyade yaptı, kattı demesi olmasa, bunu ona yazardım." demiş. Bizzat Hazreti Ömer'in sözü bunun Kitabullahtan olmadığını haykırıyor değil mi? Bu Kur'an'dan değil ki, Ömer halkın kattı demesinden çekiniyor. Yazarsa Kitabullahtan olmayan bir şey katmış olacak. Yazmazsa atmış olmak yok. Bu fıkıh hükmüne Ömer fazla ehemmiyet veriyordu. Şeriattaki ahkâmın hepsi âyetle sabit değil ki. Sünnet, icmâ', kıyas ile sabit ahkâm ne kadar çok. Bu dört aslî delilden başka fer'î deliller de vardır.

Kur'an cemolunurken bu rivayetlerin birisi ortada yoktu. Kimse Kur'an'dan

olarak bunları ileri sürmedi. Ashab arasında bu hususta bir ihtilaf çıkmadı. Bu ihtilaflar hep sonradan ortaya çıkmıştır. Kur'an cemolunurken hiç bir sahabe ortaya çıkıp da Recm ve Rıda' âyeti şudur dememiştir. Halbuki cem işi ilân olunmuştu. Ashab hakkın ziyaına göz yumanlardan değildi. En ufak bir şey bile olsa onu düzeltirlerdi

.

İşin hakikati şudur: Hazreti Ömer: "Kur'ân'dan bu âyet hazif olundu" demiyor, "bu âyet nesih olunmuştur." diyor.

Müslim'in, İbni Abbas'tan rivayet ettiğine göre, Ömer Bini Hattab, Peygamberin minberi üzerinde otururken demiş ki:"Cenabı Allah, Muhammed'i hak ile gönderdi. Ve ona Kitabı vahyetti. Ona vahyettiği şeylerden biri Recm âyetidir. Biz bu âyeti okuduk, anladık. Aklımıza koyduk. Resulü Ekrem recm etti. Ondan sonra biz de recm ettik. Zaman geçtikçe biri kalkıp ta Allahın kitabında recmden bahis yoktur, demesin. Böylece insanlar Allahın vahyettiği bir farizeyi ihmal ederek dalâlete düşmesinler. Muhsan olan her zani ve zaniyenin recmi Allahın kitabınca haktır. Şu şartla ki beyyine bulunsun. Yahut gebelik vaki olsun, veyahut ta cürüm ititraf edilsin.''

Bu recm meselesi de usuli fıkıhta uzun boylu bahis konusu olmuş ve münakaşa edilmiştir. Bir kısmı bu rivayeti inkâr eder. Bir kısmı ise âyetin mevcudiyetini kabul eder ve onu tilâveti nesih olunup hükmü baki kalan nesih kısmından sayar. Hanefiyenin mezhebi budur. O zaman ortada mesele kalmaz. Çünkü Kur'an'dan böyle nesih olunanlar vardır. Rivayet doğrudur. Bundan, öyle Kur'an'da noksanlık bulunduğu çıkarılamaz. Bu âyetin mevcudiyeti kabul olunduğu takdirde bile Kur'an'da eksiklik var diyemeyiz. O âyet hazif olunmamış, nesih edilmiştir, İşin başka türlüsüne akıl yatışmaz. Kur'an'a en büyük hizmeti dokunan Hazreti Ömer, kalksın da Kur'an'dan bir şey hazif olunmasına razı gelsin, bu akla sığar mı? Onun için kesin olarak diyoruz ki bu hazif değil, nesihtir. Bu rivayetten noksanlık iddiası çıkarmak sonraları zındıklar tarafından ortaya sürülmüştür. Nice şeyler uyduruldu. Bu da o kabildendir.

3- Yine Müslim'e şöyle bir rivayet var: "Ebu Musa El'aş'arî Basra hafızlarını çağırmış, huzuruna Kur'an'ı ezbere bilen üçyüz kişi gelmişti. Onlara dedi ki: "Siz Basra halkının en iyisisiniz, onların hafızlarısınız. Kur'an'ı okuyunuz. Kur'an okumayı ihmal etmeyiniz. Sonra yürekleriniz katılaşır, nasıl ki sizden evvelkilerin de yüreği katılaşmıştı. Ben uzunluğu ve şiddeti itibariyle Tevbe Sûresine benzeyen bir süre okurdum ki, bunu unutmuş bulunuyorum. Yalnız hatırımda şurası kalmış:

لو ان لابن آدم وادين من مال(او ذهم)لأبتغي لهما ثالثا ولايملأ لوف ابن آدم الاالتراب ويتوب الله علي تاب

"Adem oğlunun iki vâdi dolusu malı veya altını olsa üçüncü bir vâdi daha olmasını isterdi. İnsanın hırs karnını ancak toprak doyurabilir. Tevbe edenin tevbesini Allah kabul eder."

Atâ bini Yesâr rivayetinde ise bu ibare şöyledir:

انا انزلناالمال لاقام الصلاة واتاء الزكاة ولو ان لابن آدم وادبالأحبان يكون الثاني ولو كان اليه الثاني لأحب ان يكون اليهما الثالث ولا يملأ جوف ابن آدم الا التراب الله علي من تاب

Aynı şey, Übey bini Kâab'dan çok daha başka türlü rivayet olunur ve Beyyine Sûresinin sonundan olarak gösterilir, o da şudur:

لو ان ابن آدم سأل وادياً من مال فاعطيته سأل ثانيا فاعطيته سأل ثالثا ولا يملأ جوف ابن آدم الا التراب الله علي من تابا وان ذات الدين عند الله الخيفية غير اليهودية ولا النصرانية ومن يعمل خيرا فلن يكفر.......ا

Evvelâ şunu kaydedelim ki, arapçasını yazdığımız şu ibarenin Kur'an'a benzer bir yeri var mı? Ayetlerdeki insicam ve âhenkten bunlarda hiç eser yok. Kur'an'da "Beni âdem" tâbirleri çok geçer. Burada "ibni âdem" tâbiri hiç te yakışmıyor. Zaten Müslim daha önce bunu hadis olarak rivayet ediyor. Ortada o zaman mesele de kalmamış oluyor. Fakat biz meseleyi yine inceliyelim: Hem bunu Kur'an olarak rivayet edenlerin kimisi o sûreden, kimisi bu sûreden rivayet ederler, sözleri birbirine uymaz.

Müslim aynı hadisi daha önce Yahya Bini Yahya, Said Bini Mansur ve Kuteybe Bini Said'den Peygamberin sözü olarak rivayet ediyor. Bunlar mutemed ve güvenilir şahıslardır. Onların rivayetinde, yukarıya aldığımız rivayette Kur'an'dan olarak zikrolunan sözler, hadis olarak naklolunur. Müslim'in usulü zaten öyledir. Doğru ve sahih rivayetleri baştan nakleder. Sonra zayıfları da ekler.

Buhari bu hadisi hiç nakletmemiştir. Müslim'in şartları daha geniş olduğundan o rivayet etmiştir. Fakat bu seneddeki ravi Süveyd Bini Said, nakdi rical ilmine göre itimada şayan bir kimse değildir. Buhari ona katiyen itimad etmemiştir. Ebu Davud onun kıymetsiz olduğunu söylüyor. İbni Hibban zındıklıkla itham ediyor.

Hasılı muhaddislerin çoğu onu kabul etmiyor. Yalana çıkarıyor. Çok yaşamış, ihtiyarlığında kör olmuş, kendine ait olmayan şeyleri rivayet etmiş, Şiiliğe mütemayil bir adammış. Müslim bile aynı sözleri daha mutemed bir senedle hadis olarak naklediyor. Şüphesiz ki, bütün muhaddislerin çürüğe çıkardıkları, hatta zındıklıkla ve Şiilikle itham ettikleri bir adama karşı mutemed ve mevsuk kimselerin rivayeti tercih olunur. Doğru olan budur. Bizzat Müslim, Süveyd'in rivayetini sona bırakmıştır. Onu zayıf bulmaktadır.

Bunu niçin yazdığına gelince, muhaddislerin ilmi rivayette tuttukları bir usul vardır. Ona uyarak bunu da yazmıştır. Nice zayıf rivayetler, hatta mevzu sözler naklolunmuştur. Fakat erbabı bunları seçip meydana çıkarır. Muhaddis yazar, nakdi rical ayırır. Nice rivayetler reddolunmuştur. Hadis başka, tefsir başka, fıkıh ve usulü fıkıh yine başkadır.

Sonra bu ve emsali Kur'an'dan olmak üzere naklolunan sözlere bakın. Arapçaya âşinâ olan her insan bunların Kur'an'ın üslûbu ile bir münasebeti olmadığını derhal sezer.

İşin diğer bir noktası da dikkate değer:

Haydi Ebu Musa El'aş'arî, bu rivayette olduğu gibi unutmuş diyelim. Başkaları da mı unuttu. O unuttu ise diğer bilenler var. Hem Ebu Musa El'aş'arî Kur'an cem ve istinsah olunurken vazife alanlardandı. Bunu heyete söyliyebilirdi. O zaman böyle bir şey söylememiştir. Demek böyle bir şey yok.

Burada esaslı olarak incelediğimiz bu üç noktadan başka diğer ihtilaf konusu olan bahislere de işaret edelim:

1- Abdullah İbni Mesud'un Muavvazateyni kendi Mushafına yazmadığı rivayet olunuyor. Bunu mahallinde reddetmiş bulunuyoruz.

2- Übey Bini Kâab'ın "Kunut Duaları'nı kendi mushafına yazdığı rivayet olunuyor, bu da mahallinde geçmiş ve halledilmiş bulunuyor.

3- Mâlikiye ve Şafiiye arasında Besmele hakkındaki ihtilaf, bu da başlıca bir bahiste incelenmiştir.

4- Hazreti Aişe'den bir rivayette Ahzab Süresinin 200 âyet kadar olduğu söyleniyorsa da bu bir şey ifade etmez, zayıftır.

5- Tevbe Sûresinin başında Besmele varmış. Bu da geçti.

6- Rafizîlerden bir kısmı Kur'an'dan bir kısmın zayi olduğuna, Mehdi'ye inmek üzere göğe çekildiğine inanırlar. Bunu redde bile lüzum yoktur.

İşte eski kaynaklara göre söylenen garip, aciyb, zayıf, mevzu ne varsa hepsini getirdik. Bunların nasıl hasıl ve ne yolda bize vâsıl olduğunu Allah bilir.

Mustafa Sadık Rafiî "İ'cazül-Kur'an" da bu noktaya temas ettiği sırada diyor ki:

"Bunları yazdık. Hepsini getirdik. Ne kadar az olduklarını görsünler ve sonra birbirlerini tutmaz, birbirine uymaz rivayetler olduğunu da bilsinler. Eğer böyle bir şey olsaydı cem'i Kur'an ve istinsahta kibar ashab susmazlardı. İhtilâfları duyulurdu. Halbuki böyle bir şey yok. İş olmuş bitmiş, ses çıkaran olmamış.... İbni Mesud'a, Übey Bini Kâab'a, Hazreti Aişe ve Hazreti Ömer'e bu dine hile için iftira edip onların ağzından yalan uydurulması uzak değildir. Bunlar da o kabilden olabilir."

"Biz Kur'an'dan bir şey gitti, veya Kur'an'dan olan bir şey kaldı denilmesini bütün varlığımızla reddederiz. Bu hususta istedikleri kadar tevil yapsınlar. Hattâ rivayeti Cibril ve Mikâil'e isnad etseler bile. Bunları kabul edersek: "Kur'an'ın koruyucusu biziz" demek nerede kalır. Sahabeye her nisbet olunan söz nassı katı' gibi alınamaz. Onlar da aralarında ihtilaf etmişlerdir. Kelâmullahtan başkası söz taşır.(103)

Bu ihtilaf konusu olan meseleleri hulâsa edersek şu neticeye varırız. Bunlardan bir kısmı elde: Muavvazateyn, Besmele gibi.

Bir kısmı mensuhtur: Rida', Recm gibi.

Bir kısmı Rafizîlerin rivayetleri ki söze değmez.

Ortada: Ebu Musa El'eş'arî'den gelen "Vadii Zeheb" kalır ki onun da hadis olduğu meydanda. Demek bu bahis te böylece bitiyor. Bunca ihtilaflar içinde Kur'an'ın bir harfinin bile zayi olmadan tahriften âzade kalabilmesi en büyük bir mucizedir.

Vesselam....

tarihinde garibim tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Oğlum bizim savunulacak, icabında uğrunda ölebileceğimiz değerlerimiz var, ya senin neyin var uğrunda ölebileceğin? Kendin düşün zavallı ateist, dedesini maymun, ölünce de kendisini ıspanak olacağını zanneden zavallı...

Umarım aynen istediğiniz gibi en kısa zamanda değerleriniz için ölüp cennete gidersiniz. Alan memnun satan memnun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Recm ayetinin meali:

"evli erkek ve kadın zina yaptıkları zaman Allah'tan bir ceza olarak muhakkak onları recmedin. Allah mutlak galip ve hikmet sahibidir"

Recm ayetinin Ahzap suresi içinde yer aldığı hadisde de rivayet edilir.

Kenz-ül Ummal'da Ömer b. Hattab'ın Müsned'inden naklen, Ömer'in Hüzeyfe'ye şöyle dediği nakledilmiştir: Ömer b. Hattab bana dedi ki: "Ahzap suresinin (ayetlerini) kaç olarak sayıyorsunuz?" Ben de "72 veya 73 olarak" dedim. O da şöyle dedi: "Oysa (büyüklükte) Bakara suresine yakındı! Recm ayeti de onun içindeydi

Kenz-ül Ummâl, c.2, s.480. Aynı rivayet şu Müsned-i Ahmed'de Ubeyy b. Ka'b'dan nakledilmiştir.; c. 5, s.132. Yine Beyhaki de nakletmiştir Sünen'inde: c. 8, s.211. Müstedrek-üs Sahihayn, c.2, s.415, c.4, s.359.

Buhârî'nin Sahih'i başta olmak üzere bir çok kaynakta yer alan bir rivayete göre Ömer bir cuma günü minbere çıkarak hutbede şunları söylemiştir:

"...Şüphesiz ki Allah İMuhammed'i hak peygamber olarak gönderdi, ona kitap indirdi. Allah'ın indirdiği şeyler içerisinde "Recim âyeti" de vardı. Bizler o âyeti okuduk, anladık ve ezberledik. Bunun içindir ki, Resûlullah (sav) recmetti, ondan sonra biz de recmettik. Ama insanların üzerinden uzun zaman geçerse korkarım ki birisi çıkıp, 'Biz Allah'ın kitabında recmi göremiyoruz' der de, Allahın indirdiği farizayı terkederek sapıklığa düşerler. Gerçekten erkek ve kadınlardan zina eden kimse üzerine -muhsan olmak, beyyine veya gebelik yahut itirafta bulunmak şartıyla- recim, Allah'ın kitabında sabit bir haktır"

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...