Jump to content

Annunaki Zırvalıkları


Recommended Posts

Yıllar önce bazı insanlar uzaydan gelen yaşam formlarının dünyamızı ziyaret ettiğine inandılar..Düşüncelerini kanıtlamak için

kendilerine kaynak aramaya başladıklarında Kutsal Kitaplardaki bazı bölümler ve Sümerlilerin anlattıkları zırva hikayeler hoşlarına gitti ve bunları hemen teorilerine dahil ettiler..

...Ve dünyanın üzerinde insanlar çoğaldılar, oğulları ve kızları oldu; ve bir gün Tanrı'nın oğulları insanın kızlarını gördüler, beğendiler ve onları eşleri olarak seçtiler. Onlardan, güçlü ve yenilmez bir nesil doğdu."

Bu satırlar, Tevrat'ın ''Yaratılış" bölümündeki bir ayete ait. Yirminci yüzyılın ortalarına dek çok da fazla sorgulanmayan ve açıklanması güç görünen benzeri ifadeler, dini muhafazakarlığın yumuşama eğilimine girmesiyle birlikte dilbilimcilerin, ilahiyatçıların ve tarihçilerin ilgilerini üzerinde toplamaya başlamıştı. Bütün semavi dinlerin öncüsü denebilecek Museviliğin Kutsal Kitabı Tevrat, "Yaratılış" bölümündeki bilmece gibi ifadelerle de çelişkili yorumlara neden oluyordu. Nuh ve yakınlarının kurtulduğu büyük Tufan'dan sonra dünya üstünde insanlar çoğalmaya başlarken, noalrın kızlarını beğenen "Tanrının Oğulları" da kimdi? Bu birleşmeden "güçlü ve yenilmez nesiller" doğması ne anlama geliyordu? Din adamları bunların tartışılmaya başlamasından hoşlanmadılar ama soru işaretleri bir süre unutulsa bile bir süre sonra yeniden insanları meşgul ediyordu.

Altmışların sonlarında, İsviçreli yazar Erich Von Daniken, Tevrat'taki ilginç ayetlerin yanı sıra antik çağ tarihine ilişkin açıklanamayan ilginçlikleri de derlediği sansasyonel kitabı "Tanrıların Arabaları"nda, alabildiğine spekülatif bir varsayımla çıkıverdi ortaya: "Tanrının oğulları", bilinmez bir zamanda uzaydan gelip dünyamıza inen, bizden çok çok ileri bir uygarlığın üyeleriydi ve yeryüzü üzerinde belirgin izler bırakmışlardı. Mısır'ın piramitleri, Paskalya Adası'nın heykelleri, Hindistan'ın garip efsaneleri ve Orta Amerika'nın tapınakları, hep onların geliş hikayelerine ait sırları barındırıyordu.

Tabii ki ortodoks bilim bu iddiaları ciddiye bile almadı. Her şeyden önce Daniken bir "amatör"dü, bilim adamı değildi. Diğer yandan, çoğu zaman bilgi eksikliği ve aceleci yorumlarla basit hatalar yapmış, bütünüyle iç tutarlılığa sahip bir teori de geliştirememişti. Bilimsel yaklaşım ve yöntemlerden uzak olduğu için, varolan verileri eğip büküyor, istediği sonuca bir biçimde uydurmaya çalışıyordu ve bu da onun teorilerini bir üfleyişte yıkılacak iskambil şatolara benzetiyordu. Birkaç arkeolog ve astronom dışında Daniken'i ciddiye alıp cevap vermeye çalışan bile olmadı. Oysa, işin başında doğru sorular soruyordu, İsviçreli yazar ama bunlara yanıt getirmeye çalışırken spekülatif eğilimleriyle inandırıcılığını kaybediyordu.

Devam edecek

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 47
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

demek bunlar zırvalıklar sacmalıklar öyleyse bir din kitabı olan tevratta hemde yaratılış bölümü gibi manalı bir bölümünde ne işi var bu sacmalıkların ,güya isanın babası olan yehova neden böyle sacmalıklarla urasmış bir dönem ve uğrastığı bu sacmalıkları kitabada yazdırmış ,resmen ve resmen bindiğin dalı kesmişsin!!!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sitchin'in Hayalleri :

Bir süre sonra, tam "Tanrıların Arabaları"nın medyatik sansasyonu dinmişken, hiç beklenmedik bir yerden bir başka çarpıcı teori çıkıverdi ortaya. "Çarpıcı" nitelemesi de yetersizdi belki; eğer Daniken'in söyledikleri "ilginç" olarak görülüyorsa, bu teoriye ancak "şoke edici" nitelemesini uygun görebilirdik. İnanılmaz ve şaşırtıcı, son derece radikal ve aynı oranda da büyüleyici bir teoriydi bu. Yazarı da, dünyanın en saygın ve en usta dilbilimci ve tarihçilerinden biriydi: Zecharia Sitchin. Mezopotamya'daki bütün kazı alanlarında bulunmuş, binlerce eski tabletin derlenip okunmasına ve tercümesine olağanüstü destek vermiş, bütün Batı dillerinin yanı sıra antik dillerin neredeyse hepsini çok iyi bilen bu büyük usta, "12. Gezegen" adını verdiği kitabıyla bilim gündemine bomba gibi düşmüştü.

Sitchin bir bilim adamıydı ve dünyanın her yerinde akademik çevrelerde sevgi ve saygıyla anılırdı. Dahası, yaşamının otuz yılını Mezopotamya uygarlıklarına ait çivi yazısı tabletlerin derlenip okunmasına ve deşifre edilmesine vermişti. Bütün bu uğraşının meyvesini, Tevrat'ın gizemli bölümlerinin deşifresiyle de birleştiren Sitchin, eski metinlerin mitoloji ya da dini fantezi diye bir kenara atılamayacağını, eğer doğru "anahtar"la okunursa neredeyse bire bir, dünyamızın "günce"sini sergilediğini iddia ediyordu ve bu "anahtar"ı uzun çalışmalar içinde geliştirmişti.

Bundan 450000 yıl önce, "Nibiru" ya da "Marduk" adlı bir gezegenden, bir grup ziyaretçi gelmişti dünyamıza. Nibiru, Pluton'un dışından elips bir yörüngeyle güneş sistemimize bağlı olan "12. Gezegen"di. (Sümerler Güneş ve Ay'ı da sayıyorlardı.) Yörüngesini tamamlaması yaklaşık 3600 yıl sürüyordu ve bu büyük turun önemli bir bölümünü dünyanın çok uzağında geçiriyordu Nibiru. Sümerlerin büyük tanrısı Anu, aslında bu federasyonun başkanıydı ve onun tarafından dünyamıza bazı mineraller almak üzere yollanmış olan ekibe de "Annunaki" deniyordu. Başlarında, Sümer dininin en büyük tanrısı olan Enlil vardı. Enki, İnanna, Ninlil, Ereşkigal gibi diğer "tanrı"lar da aslında bu ekibin "beyin takımı"nı oluşturmaktaydı. Gelirken, yanlarında, madenlerde çalıştırmak üzere eğitilmiş iri cüsseli, devasa işçiler getirmişlerdi ki bunlar Tevrat'taki "Nefilim"e denk geliyordu. Bir süre sonra ağır şartlara isyan eden devlerin yerine, dünyadaki varolan en uygun yaratık seçilmiş, bu maymunsu yaratık üzerinde genetik işlemler uygulanarak "insan nesli" geliştirilmişti. Annunaki arasında, bu insanlarla ilişki kuranlar da çıkmıştı ve bir anlamda "melez tür" yaratma deneyleri yapılmıştı - aynı, Yaratılış bölümünde "Tanrı'nın oğulları insan kızlarını eş olarak seçti" ayetinde söylendiği gibi.

Sitchin'in teorisi, Daniken'inki gibi bir "türetme" düşünce değildi ve görünüşünün aksine, hiçbir spekülatif yön taşımıyordu. Onun yaptığı yalnızca bütün antik diller için geçerli olabilecek dilbilimsel bir şifre anahtarı bulmak ve bu anahtarla o metinleri okuyup tercüme etmekten ibaretti. Elbette, yankıları da büyük oldu. Daniken gibi bir amatöre kolayca sataşanlar, sitchin gibi bir ustaya aynı pervasızlıkla yaklaşamıyorlar, belli belirsiz "bu metinlerle uğraşa uğraşa akli dengesini yitirmeye başladı herhalde" demeye getiriyorlardı. Ama Sitchin hiç aldırmadı ve yoluna devam etti. Bugün, altı kitaptan oluşan "Earth Chronicles" (Dünya Güncesi) dizisiyle, ortalığı sarsmaya devam ediyor.

Nibiru'ya gelince: Astronomlar, neredeyse elli yıldır, güneş sisteminde, Pluton'un dışında, oldukça uzun yörüngeli bir gezegenin varlığından şüpheleniyor ve bu doğrultuda araştırmalar yapıyorlar. "Planet X" adı verilen bu araştırma misyonu içinde, Sitchin'in Sümer metinlerinden çıkardığı bilgilerin doğruluğunun kanıtlanmak üzere olduğunu söyleyenler de var, böyle bir ize hala rastlanmadığını belirtenler de. Ama Nibiru'nun büyüsü giderek daha çok insanı çekmeye başlıyor. Hele, gezegenin dünya yakınına bir dahaki geliş tarihinin aşağı yukarı 2013 yılına rastlayacağı tezi dikkate alınınca, heyecan daha da artıyor. Bilindiği gibi, Olmec ve Maya takvim sisteminin döngüler üzerine kurulu yapısında, merakla beklenen ürpertici bir tarih var. Bu, Maya takviminde "13 Ahau" olarak adlandırılıyor ve bir dahaki 13 Ahau da 23 Aralık 2012'ye rastlıyor! Bütün tarihleri boyunca Mayalar, 13 Ahau'ya konsantre olmuşlar, o günden hem korkmuşlar, hem heyecanla beklemişler. 2012'nin sonu, 2013'ün başı diyebileceğimiz bu tarih acaba Nibiru'dan Annunaki'lerin dönmesini mi işaret ediyor bize? Ne kadar çılgınca görünürse görünsün, Sitchin gibi bir bilim adamının sözleri karşısında heyecanlanmamak mümkün mü: "Ben bu kitapları, dünyalılara yaratıcılarını anlatmak ve onların dönüşüne hazırlanmalarını sağlamak amacıyla yazdım. Annunaki döndüğünde, buna hazır olmanız için."

Günümüzde böyle garip teorilere inanan ve bunları bir din olarak benimseyen tutarsız insanların varlığından söz etmek gerekir..Din diye kendilerine buldukları şeye bakın..

Link to post
Sitelerde Paylaş

eee burda tek kelime bilgi yokki neye cevap yazayım.

hangi gasteci yazmış bu yazıyı.

bilmediğiniz konularda önüme çıkmayın.

eğer yukarıda belirtmiş olduğunuz kitaplardan herhangi birisini okuduysanız hemen başlayalım konuya.

tüm din kitaplarınızı bu antik metinlerden yazıp sonra kutsallığınızı aldığınız bilgiyi şeytan olarak ad etmek süleymanın mabedinden beri olağan bir davranıştır.din kitaplarına aktarmış olduğunuz bilgilerin tüm kökenini yazdım , siz okumuyorsanız bu gerçeği değiştirmeyecek.yukarıda yazmış olduğunuz 2012 tarihi , babil sürgününde sayı sistemi olmayan ibranilerin simgesel şifreleme kullanan babillilerin sayısını yanlış okumasından kaynaklı olrak incile 666 olarak geçirmişlerdir.

gelecek olan mesih isa degil nibirunun kendisidir.ama sıradan insanlar şifreli yazılmış incili anlayamazlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
YA MURTIMA TEŞEKKUR BE , BENDE ÇATLICAM BU ELEMAN ANUNKI MI NE DALGA İSE ANLATCAK DİYE BEKLIYORUM.

DESENE Bİ B.K DİİLMİŞ.

ANUNNUKICI KARDES UZME KENDİNİ,BAKARSIN BIZ ASLINDA GÜNEŞTEN GELMİŞ BİLE OLABILIRIZ.

eee sen nesine güldün ...

bilmediğin konuları öğrenmek yerine gülermisin genelde.

Link to post
Sitelerde Paylaş

NEYE GÜLDÜM BİLİYOMUSUN EVRENLE ALAKASINI TAMAMEN TESADÜFE KURMUŞ BİR ATEİSTTEN

SENİN ŞU ANUNKI TEORİSİNİN Kİ BEN BAŞTA BİRŞEYE İNANDIĞINI ZANNEDIP HEYECANLANMIŞTIM BELKI ORTAK BI NOKTA BULURUZ DIYE;

ZIRVADAN IBARET BİŞEY OLDUĞUNU ÖĞRENDİMYA BEBİŞİM ONA GÜLDÜM DEMEK NE OLCAĞI BELLİ DEĞİL

MURTİMURO SANA TEŞEKKUR EDERIM.

Link to post
Sitelerde Paylaş
NEYE GÜLDÜM BİLİYOMUSUN EVRENLE ALAKASINI TAMAMEN TESADÜFE KURMUŞ BİR ATEİSTTEN

SENİN ŞU ANUNKI TEORİSİNİN Kİ BEN BAŞTA BİRŞEYE İNANDIĞINI ZANNEDIP HEYECANLANMIŞTIM BELKI ORTAK BI NOKTA BULURUZ DIYE;

ZIRVADAN IBARET BİŞEY OLDUĞUNU ÖĞRENDİMYA BEBİŞİM ONA GÜLDÜM DEMEK NE OLCAĞI BELLİ DEĞİL

MURTİMURO SANA TEŞEKKUR EDERIM.

teşekkür edeceksin tabi aynı bokun lacivertisiniz.

yahudi kuklası bir dinsiniz.

ne öğrendin hadi yaz bir kelime bileyim.hadi biliyorsan bekliyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
NEYE GÜLDÜM BİLİYOMUSUN EVRENLE ALAKASINI TAMAMEN TESADÜFE KURMUŞ BİR ATEİSTTEN

SENİN ŞU ANUNKI TEORİSİNİN Kİ BEN BAŞTA BİRŞEYE İNANDIĞINI ZANNEDIP HEYECANLANMIŞTIM BELKI ORTAK BI NOKTA BULURUZ DIYE;

ZIRVADAN IBARET BİŞEY OLDUĞUNU ÖĞRENDİMYA BEBİŞİM ONA GÜLDÜM DEMEK NE OLCAĞI BELLİ DEĞİL

MURTİMURO SANA TEŞEKKUR EDERIM.

Ben de yazarken gülmekten öldüm..Ne yaparsın insanoğlu işte...Ota da inanıyor b.ka da ... :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş
Engin Ardıç'ta bir ara yazmıştı Marduk 2012 diye..Acaba Nasa gerçekten insanlardan birşey gizliyor mu?

herakles işin ilginç noktası ne biliyormusun konuyu basan vatandaş sitchin'in yahudi olduğunu bilmemesi.sitenin birinden bir yazı bulmuş yazanda bilmiyor çünkü ne olduğunu bilmeden

yazı basıyorlar.sitch,in son 2 kitabında teoriyi eski ahite uydurmaya çalıştığı için yara aldı zaten.

burdaki sitchine getirilen eleştiriyi bilenler kıcıyla gülüyordur.bilgisizlik ve cahillik bu olmalı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

YA DİKKATİMİ ÇEKTİDE BU İNANMAYANLAR TEKBİŞEYE İNANMIYOR VE DOLASI İLE HEPSİ AYNI ŞEYE İNANIYOLAR YANI BİRLER VE BİRLİKLER.

AMA İNANANLAR KİMİ ANUNKI CI KIMI KUKUCU KIMI MUSLUMAN KIMI OTA TAPIYO KIMI PUTPEREST KIMI YAHUDI KIMI GÖKTANRICI KIMI INEGE TAPIYO..................

ÇOK İLGİNÇ BAK ŞİMDİ KAFAM KARIŞTI,?./

Link to post
Sitelerde Paylaş

Engin Ardıç'ın yazıyı asayım Zülkarneyn..Pekte dediğin gibi değil.

http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2005/0...em/gundem2.html

Marduk geliyor mu? Engin Ardıç'ın yazısı

Bir Marduk'tur gidiyor... Bilen bilmeyen, anlayan anlamayan, Süleyman Demirel'in 'gonuşşang Türkiyya' ilkesi uyarınca konuşuyor. Fakat

çok kişi Demirel'in hiç sevmediği ama hep yaptığı şekilde karnından konuştuğu için çok kişi de anlamadı soruyor, nedir bu Marduk, yenir mi yenmez mi, canlı mıdır uzaylı mıdır? Cem Yılmaz'ın 'Gora' filminde robota sorduğu gibi, bir şey yer mi, bir şey içer mi? Her yerden çeker mi? Her yerden alır mı?

Marduk ile 1999 yılında tanıştım. Altı sene geçmiş. Yok, daha önceleri de, hem de uzun yıllardır 'ezoterizm' denilen meseleye meraklıydım.

Türkiye'de az kişinin bildiği Louis Pauwels, Jacques Bergier, Gerard de Sede, Rene Guenon, hatta Tom Lethbridge gibi herifleri bir tamam okumuştum (efendim 'lisan' da biliyoruz ya ayıptır söylemesi)... Sonra bunlara Robert Bauval, Graham Hancock, Michael Baigent gibi araştırmacılar da eklendi.

Bu adamlar, dünyamızda ünlü Nuh tufanından önce bambaşka bir uygarlığın varolmuş ve o amansız felaketle ortadan kalkmış olduğunu iddia ediyorlardı. 'Gizemciler' denilen bütün o esrarlı çevrenin çalışmaları da, bu eski uygarlıktan bize kalmış birtakım ipuçlarının, zaman içinde şekil değiştirmiş, efsaneye dönüşmüş birtakım izleri, kırıntılarıydı. Adına artık Atlantis mi dersiniz, Cartlantis mi, bilmem.

İşte piramitler miramitler de bunların kalıntılarıymış...

Hatta, Lethbridge tam bu konuyu araştırdığı ve bomba gibi patlayacak bir kitap yazmaya hazırlandığı sırada, sonradan pek ünlenecek Erich von Daeniken daha önce ve daha uyanık davranmış, gene o pek ünlü 'Tanrıların Arabaları'nı yazarak bombayı kendisi patlatmış, parsayı toplamış, malı ve parayı götürmüş (yıl 1967), Lethbridge de kahretmiş, adamcağızın yüreğine inmiş, ölmüş gitmişti (yıl 1970)... Yakın dostu ve kendisi de bu konularda epey eser vermiş Colin Wilson öyle anlatıyor.

Masonların da bunları bildikleri ve bu sırrı sakladıkları ileri sürülüyor.

Benim de bilgim bu merkezdeyken, Internet'i ve orada faaliyet gösteren ünlü 'amazon.com'u da yeni keşfetmenin verdiği heyecanla bu tür sitelerde ve içlerinde geziniyordum (elbette pornoculardan fırsat kaldıkça)... Zecharia Sitchin adında bir adamla tanıştım.

Aldı Zekeriya

Orta yaşlı bir Yahudi'ydi bu. Konuyla ilgili de tam sekiz kitap yazmıştı! İstanbul'a da gelmiş gitmişliği vardı.

Bir sürü para yatırdım, tıkladım, yani düğmeye basıp kapıma getirttim, hapır küpür okudum. Okudukça da dehşete kapıldım.

Sitchin, yalnız eski İbranice'yi değil, Sümerce, Akadca, Asurca, bu arada eski Mısırca'yı da bülbül gibi bilen çok derin bir adamdı.

Yalnız Tevrat'ı değil, hemen bütün eski kil tabletleri, bunlarda yazılı destanları falan da okumuş (başta Gılgamış) ve şu sonuca varmıştı: Mitolojilerde hep 'tanrılar' diye geçen ve bizim de 'pis putperestlerin saçmalıkları' diye burun kıvırdığımız, ciddiye almadığımız varlıklar gerçekti, ve bunlar, Gora gezegeninden Komutan Logar gibi 'muhayyel' ve saçmasapan bir yerden değil, bilmediğimiz ama yakın ve gerçek bir gezegenden gelmişlerdi. Bu gezegen uzak bir galakside değil, bizim kendi güneş sistemimizdeydi.

Ama biz bunun farkında değildik.

Bilmiyorduk, çünkü yörüngesi, yani güneşin çevresinde bir tam dönüşü bizim ölçümüzle 3661 yıl sürüyordu.

Sistemin dışına çıkıyor, çok uzaklara gidip elbette geri geliyordu.

Bunu ancak binlerce yıl önce yaşamış atalarımızın (başta Sümer uygarlığı) bırakmış oldukları bazı ipuçlarından anlayabiliyorduk. Üstelik atalarımız neyin ne olduğunu tam çakamadıklarından, hafif tertip de ürkmüşler, korkmuşlar, kendi algılayabildikleri düzeyde bu meseleyi 'mitolojiye' dönüştürmüşler, söylence şekline sokmuşlar, bize öyle aktarmışlardı. Yani, birtakım yazıları ve yazıtları 'doğru deşifre etmek' gerekiyordu.

Atalarımız bu gezegende yaşayan ve bize de uğrayan üstün yaratıklardan korktukları ve çekindikleri için onları, haşa sümme haşa, 'tanrı' sanmışlar, saygıda ve sevgide kusur etmemişlerdi...

Bu gezegen, güneş sistemimizin doğal bir üyesi değildi. Sisteme dışarıdan girmişti, yörüngesi de bildiğimiz bütün gezegenlerin aksine, ters yöndeydi. Pluton hariç hemen bütün gezegenlerin ortak dönüş düzeyine, yani 'ekliptik' dediğimiz plana da doksan derece dikti. Dolayısıyla, duruyor duruyor, yani bize duruyormuş gibi geliyor, birdenbire göklerde beliriveriyordu. Güney yönünde.

Dünyadan çok daha büyük, kızıl renkli bir gezegen.

3661 yılda bir geliyor, Jupiter ile Mars arasında bulunan 'asteroid kuşağı' bölgesine sokuluyor, oradan dönüp gidiyor. Bize fazla yaklaşmıyor.

Fakat kütlesi çok büyük olduğu için, çekim gücü her seferinde bizim burada (yani dünya gezegeninde) amansız depremlere, yanardağ patlamalarına, tsunamilere, sel baskınlarına yol açıyor. 3661 yılda bir geliyor ama pir geliyor, bizi mahvedip gidiyor.

İşte ünlü Nuh tufanına da bu gezegen yolaçmış ve dünyamızda daha önce varolan başka bir uygarlık böylece ortadan kalkmış.

Zecharia Sitchin, bütün bunları poposundan uydurmuyor.

Mezopotamya yazıtlarını okuyunca bu kanıya varmış.

Bu gezegen, daha doğrusu bunun uydularından biri, eski geçişlerinden birinde, asteroid kuşağının yerinde evvelce bulunan bir başka gezegene çarpmış, kopan büyük parça bir süre serseri mayın gibi dolaşa dolaşa bugün bildiğimiz Venüs'ü oluşturmuş, geri kalan toz toprak da işte o asteroidleri, yani küçük parçacıkları...

Masonların sakladıkları sır da buymuş işte!

Bu konu ilginizi çektiyse... Sitchin'in bazı eserleri, sanırım ilk ikisi ya da üçü, dilimize çevirildi. 'On İkinci Gezegen' isimli kitabından başlayarak okuyunuz. Siz başlayın, o arada diğerlerini de tercüme edecekler.

Yok daha derli toplu bilgi edinmek istiyorsanız, konunun Türk uzmanı Burak Eldem'in '2012: Marduk'la Randevu' isimli eserine başvuracaksınız.

Zaten ben de bugünlük yalnızca bir 'girizgah' yazdım, lafı ben bırakacağım, yarından itibaren Burak Eldem alacak ve size bir hafta boyunca, enine boyuna, şu Marduk meselesini anlatacak! Sitchin'in bazı yanlışlarını da eleştirecek, konuya yaptığı kendi katkılarını, kendi bulgularını da sizlerle paylaşacak.

Ve fakat neden mi 2012?

Çünkü, hesaba göre, bu gezegenin güneş sistemimizde birdenbire belirmesi ve canımıza okuması, 2012 yılında bekleniyor!

Gördüğünüz gibi depremler, tsunamiler falan da ufak ufak artıyor ha...

Hesap yanlış olabilir tabii. Bilemem.

Ayrıca bilim adamları, 'böyle saçma şey olmaz, bu büyüklükte bir gezegen yaklaşmakta olsaydı şimdiye kadar görmüş olmamız gerekirdi' diyorlar... Fakat...

Zurnanan zırt dediği yer...

1984 yılında, Amerikan uzay araştırma ve çalışmaları dairesi ünlü NASA, Pluton dolaylarında, güneş sistemine 'girmekte olan' büyük bir gökcismi keşfetti... Bunun doğal bir gezegen mi yoksa yapay bir uzay gemisi falan mı olduğu anlaşılamadı...

Söz konusu cisim, 'spektral' analizde koyu kırmızı renk veriyordu!

Konu bir süre örtbas edildi. Yeni bulguları ve son gelişmeleri Burak Eldem size anlatacak.

Fakat Marduk'un kırmızı olduğunu da Sümerliler söylemişlerdi!

Aslında Marduk bu gezegenin Babil dilindeki söylenişiydi, Sümerce adı Nibiru, oradan gelenler de Anunnaki.

Peki, bütün bunlar palavraysa, acaba Sümerliler niçin bildikleri gezegenleri hep yaptığımız, alıştığımız şekilde içeriden dışarıya, yani güneşe en yakın Merkür'den başlayarak Pluton'a doğru değil de, dışarıdan içeriye, yani güneşe en uzaktan başlayarak sayıyorlardı?

'Bir şeyin' ve birilerinin geliş yolunu mu izliyorlardı yoksa?

Ayrıca... Ayrıca... Beş bin yıl önceki Sümer uygarlığı, bizim ancak 1930 yılında, o da teleskopla keşfedebildiğimiz, gözle görülmesi mümkün olmayan Pluton gezegeninin varlığını nereden biliyordu? Nasıl bilebilirdi?

Merak ettiyseniz yarın bir Akşam Gazetesi alınız ve öğrenmeye başlayınız.

Şunları yapmayın

Ancak, şu iki hatayı yapmayınız... Lütfen...

Bir: 'Olmaz böyle şey' diye kestirip atmayınız. Açık fikirli olunuz. Konuyla ilgili bir sürü yazı yazmış bendeniz de zaten 'vardır' ya da 'yoktur' demedim, sizi bu meseleden haberdar ederek gazetecilik görevimi yerine getirdim.

İki: Bunun asla bir 'inanç' meselesi olmadığını unutmayınız. Size 'inanın' ya da 'inanmayın' demiyoruz, konuya böyle yaklaşmayınız.

Bu bir astronomi, astrofizik, tarih ve arkeoloji konusudur.

Dolayısıyla, 'Kur'an-ı Kerim'de yeri var mı?' diye sormayınız.

Hayatınızı ve beyninizi ille kabaca ve yanlış yorumlayacağınız din esaslarına göre düzenlemek istiyorsanız, Kuran'da cep telefonu da yoktur, cep telefonlarınızı hemen çöpe atınız.

Laf aramızda, bu gibi konulara solcuların da kafaları basmaz, çünkü Marx da bu konudan sözetmemiştir, Lenin de.

Siz akıllı olunuz, hemen reddetmeyiniz, araştırınız, öğreniniz. Okuyunuz

Yani: İqra!

Şunu da unutmayalım

Bu meselenin 'ispiritizmayla' uzaktan yakından hiçbir ilgisi yok.

Yani, ruh çağırma, medyumluk, yaşayan ölüler, vampirler, zombiler gibi saçmalıklar bu konunun uzağında ve dışındadır.

Birbirine karıştırılıyor, at izini it izinden ayırmak zorlaşıyor da onun için belirttim.

Bu konuyu, esrarı çekip çekip saçmalayan bazı Amerikan serserileri, yani 'New Age' takımı da çok sulandırdı. Bunun tütsüyle, Buddha'yla, Taocu seksle falan da hiçbir ilgisi yok.

Konuyu sulandıran diğer bir kesim, bildiğiniz 'ruh hastaları' oldu. 'Marduk gezegeninden gelen uzaylılarla görüştüm, hatta hiç unutmam, yüce tanrıça İştar bir gün bana dedi ki...' şeklinde abuklayan deliler var... Hekimlerin çalışma alanına giren bu gibi zırvaları sakın ciddiye almayınız. Bu mesele, manyaklara bırakılamayacak kadar ciddi bir meseledir.

Engin ARDIÇ

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...