Jump to content

Hacerül Esved ve Hindu sembolleri


Recommended Posts

Turandursun forumlarından:

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?p=283739#post283739

linga.jpg

hindu.jpg

shiva20linga20stone20ab.jpg

Linga kelimesi hindu din lisanı olan Sanskritçede işaret ve penis olarak iki anlama gelir. İşlemesiz düz bir sütun veya oval bir taş ile temsil edilir. İşlemesiz olması Tanrı'nın cisimsiz ve gerçeğin yalın olduğunu bildirir. Sütun olarak ise Tanrı'nın en derini de en yüceyi de ihata ettiğini bildirir. Penis olarak ise Tanrı'nın yokedici, dönüştürücü, yaratıcı güçlerini , ayrıca her insanda uyandırılmadıkça atil durumda bulunan tanrısallığı simgeler.

Hinduizm derin sırları halka , halkın tanıdığı, bildiği objeleri araç olarak kullanarak sembollerle anlatır ve Hinduizm sembollere oldukça fazla yer veren bir dindir. Bu sembolizm anlaşılmadan Hinduizm de anlaşılamaz.

Şimdi Hinduizm'deki fallik sembolizmi inceleyelim.

Diyebiliriz ki penis bir vajinaya girdiğinde bir kızın cinsel cehaletini ve ataletini yokeder. Onu üretken bir kadına dönüştürür. Spermlerin vajinaya girip rahimdeki yumurtanın döllenmesiyle de o kadını bir anaya dönüştürür ve o anneden yeni bir hayat çıkmasına sebep olur. Yani yokeder, dönüştürür, yaratır. Bu sebeple penis Tanrı Şiva'nin simgelerinden biri olmuştur.

Penis her erkekte bulunmasına rağmen ve daima bedende durup ayrılmamasına rağmen normalde uykudadır. Harekete geçmesi ve işlev görebilmesi için uyarılması gerekir. Uyarıldığında ise tum duyguları etkisi altına alır ve kişiye hayatının içinden yeni bir hayat çıkarabilme gücü sağlar. Her insanın ruhu tanrısaldır yani iyi biri de olsa kötü biri de olsa her insanın içinde tanrısal bir öz vardır ve asla ondan ayrılmaz. Fakat normalde uykudadır. Bu tanrısal özun harekete geçebilmesi için uyarılması gerekir. Bu tanrısalliı irfan, hikmet ve ilahi aşk sayesinde bir kez uyandırılırsa bu tanrısal öz kişinin tüm duygularını etkisi altına alır ve ona cuzi varlığını Külli ve Mutlak Varlık ile birleştirme gücü sağlar. Bu sebeple penis Tanrı Şiva'nın simgelerinden biri olmuştur.

Bazı insanlarda ise bu tanrısal özün bu ömürde uyandırılması mümkün değildir. Tıpkı iktidarsız insanların penisleri olduğu halde uyarılmalarının mümkün olmaması gibi.

Tüm kadim (antik) dinlerde ilahi gücün ve bereketin simgesi sayılan penis , sembol olarak ortadoğu dinlerine de girmiştir. Bu sembolizmin en bariz göründüğü yer ise İslam mimarisindeki minarelerdir. Ayrıca pagan Ana tanrıça inancında başka bir bereket sembolü olan kadın memesi de once Bizans mimarisine oradan da İslam mimarisine kubbe olarak girmiştir. Bunun farkında olunmaması ve mukaddes olan "hayat"ın basladığı iki organın 2000 yıldır ayıp ve tabu sayılması ise ironiktir.

Yoni kelimesi ise sanskritçede vajina anlamına gelir. Vajina her şeyin başlangıcı olan karanlıktır. Hayat vajinayla başlar, tüm potansiyeli içinde bulunduran rahim ağzıyla. Yaratılış meydana gelmeden önce yaratılacak ve yaratılmayacak her şeyin potansiyel varlığını (ayan-ı sabitesini) içeren , dıştan sakin göründüğü halde içinde kaotik bir düzen olan ilksel okyanus gibidir. Vajina yani rahim, yumurtalarla yani potansiyel varoluştan fenomenal varoluşa geçmeyi bekleyen ayan-ı sabitelerle d oludur. Tek bir penis tek bir orgazmda vajinaya milyonlarca sperm bırakır. Bu spermlerden biri hariç hepsi ölür. O tek sperm ise seçtiği tek bir yumurtayı döller ve bir canlı oluşturur. Hayat vajinada başlar oysa milyonlarca sperm de vajinada ölür. Döllenmemiş yumurtalar ise adet kanı yoluyla atılır. Yaratılacak olan yaratılmış, yaratılmayacak olanın ise potansiyel varlığını fenomenal varlığa döndürebilme imkanı yok edilmiştir. Bu haliyle vajina yaratılışın ve yok edilişin belli olduğu ve vuku bulduğu yerdir. Diğer bir deyişle neyin dünyaya geleceğinin neyin ise hiçbir zaman dünyaya gelmemek uzere yok edileceğinin belli olduğu yerdir. Tıpkı kainat gibi. Bu sebeple vajina, hem kainat olan hem de kainatın Şahsı manevisi olan Tanrıça Kali'nin simgelerinden biri olmuştur.

Hinduizm'de "can" kutsaldır ve hayata zarar vermek kesinlikle yasaktır. Bu sebeple "hayatın ve canlanmanın" başladığı yer olan vajina ve penis de dinsel sembolizmde yerini alır. İnsani olan hiçbir duygu tabulaştırılmaz, derinlemesine içine dalmak ve tefekkür öğretilir.

(Ayan-ı sabiteler aslında Tanrı’nın isimlerinin ve sıfatlarının suretleridir. Bu bağlamda kainatı oluşturan her bir varlığın Tanrı'nın ilmindeki suretleridir, yaratılmadan önce de sonra da. Fiziksel boyutta varlık kazanmaları ancak Yaratıcı Brahma'nın tecellisi ile ve birbirinden farklı sayısız varoluş aşamalarından geçerek mümkün olmuştur. Fiziksel boyutta varlık kazanmamış olanları ise henüz yaratılmamış olan, ancak İlahi Zihin'de potansiyel olarak var olanlardır.)

 

Kısaca Hindu mitolojisinde vajina karanlığı ; penis ise ışığı simgeler.

Bir başka deyişle vajina uzayı, penis ise zamanı sembolize etmektedir.

Karanlık ile ışığın, uzay ile zamanın, madde ile ruhun veya sembolik olarak Tanrıça ile Tanrı'nın birleşmesinden ise 'hayat' doğar.

Linga sembolizmi eski Mısır'da da Tanrı Ausar(Osiris)' in sütunu ve obeliskler (dikilitaşlar) olarak kendini gösterir.

stoness.jpg

Mısır ve Hindistan arasında bulunan ve her iki kültürden de etkilenen antik (eski) Arabistan'daki Kabe'de bulunan kara oval Hacer'ül Esved (Karataş) de yoni içinde bulunan bir Şiva linga'dır. Arap paganların bir idolü olan bu taşa tazim İslam'da da aynen devam etmiştir. Felsefi düşünme ve sembolizmi anlama kapasitesinden yoksun , ya ifrata ya tefrite kaçan karakterde ve kraldan daha kralcı oluşuyla meşhur Ömer ibni Hattab'ın Hacer'ül Esved'i sevmemesi de bu sebepledir . En sahih hadis kitapları sayılan Buhari ve Müslim'de Ömer'in "Hacerül Esved" için şöyle dediği rivâyet edilir:

"Allah'a yemin olsun ki sen ne zarar ne de kar verirsin, Şayet Allah'ın Resûlünü seni öperken görmeseydim, seni opmezdim."

  Bu esnada ardında bulunan ve Ömer'den daha ince bir idrak kapasitesine sahip olduğu bilinen Ali'nin şöyle dediği rivayet edilir:

“Ya Ömer Onda saklı sırları bilseydin şimdi ona böyle seslenmezdin!'”  Kısaca müslüman peygamberi kökeni Hinduizm'deki linga sembolizmi olann bu pagan fallik imgesini öperek tazimde bulunmuş , tavaf etmiş ve bu inancı aynen dinine almıştır. Tavafa bu taştan başlanır ve onda bitirilir, tıpkı hinduların Şiva linga'yı tavaf ettikleri gibi. Tanrıça inancına karşı savaşan Muhammed'in sadece fallik imge olan liingayi koruması ve dinine kabul etmesi ise patri arkal (erkek egemen) zihniyet ve Hacer'ül Esved'in popüleritesini yıkmanın zorluğu sebebiyledir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

saçma sapan bir benzerlikten böyle bir ilişki ateizmin saçma sapan metoduna hastır.

şimdi ben öyle bir taşı başka bir dinden bulsam o dinde bundan mı almış olacak

yok yok iyice zıvanadan çıkıyorsunuz..peygamberi her seferinde dünya dinleri uzmanı yapıyorsunuz..

Link to post
Sitelerde Paylaş

saçma sapan bir benzerlikten böyle bir ilişki ateizmin saçma sapan metoduna hastır.

şimdi ben öyle bir taşı başka bir dinden bulsam o dinde bundan mı almış olacak

yok yok iyice zıvanadan çıkıyorsunuz..peygamberi her seferinde dünya dinleri uzmanı yapıyorsunuz..

Senin kapasiten bu kadar olduğu için doğal olarak taşa tapmayı allaha tapmak olarak görüyorsun.

Taş öpüp 144 m karelik kübün etrafında deli gibi dönüyorsunuz.

Olmayan şeytanı 1400 yıldır taşlıyorsunuz. Hepsi putperest kökenli.

Alış artık bunlara

Link to post
Sitelerde Paylaş
saçma sapan bir benzerlikten

Sadece "bir" benzerlik değil, aslında yazılacak çok şey var. Bu daha başlangıç... Örneğin Muhammed'in "putperest" bir akrabasının Hindu Şivacı metinlerinden birkaç bölümü alıp Allah'a uyarlaması, dua etmesi, saçların traş edilip bembeyaz elbiselerle Kabe'nin 7 kere tavaf edilmesi... Kabe/kabaa denilen yerde müslümanların bu yaptıklarının binlerce yıl önce Gabha/Garbha da denilen (gabha/kabaa) Hindu tapınaklarında yapılması... Sadece bir "tesadüf" mü? Yorum sizin...

tarihinde Anthemoessa tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sadece "bir" benzerlik değil, aslında yazılacak çok şey var. Bu daha başlangıç... Örneğin Muhammed'in "putperest" bir akrabasının Hindu Şivacı metinlerinden birkaç bölümü alıp Allah'a uyarlaması, dua etmesi, saçların traş edilip bembeyaz elbiselerle Kabe'ye girip 7 kere tavaf edilmesi... Kabe/kabaa denilen müslümanların bu yaptıkları binlerce yıl önce Garbha da denilen (garbha/kabaa) Hindu tapınaklarında yapılması... Sadece bir "tesadüf" mü? Yorum sizin...

Tüm evrenin yaratılması, ilk canlı oluşumu gibi olaylar tesadüf oluyor da bu konu neden kafanızı bu kadar yoruyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tüm evrenin yaratılması, ilk canlı oluşumu gibi olaylar tesadüf oluyor da bu konu neden kafanızı bu kadar yoruyor?

Allahın yarattığı dediğin evrendeki, doğadaki hataları göstersem acaba Allaha küfür eder miydin? Bunları yarattıktan sonra???

Konu dışına çıkıyor olabilirim ama modlar konuyu temizlerlerse iyi olur...

tarihinde Gucistenci01 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sadece "bir" benzerlik değil, aslında yazılacak çok şey var. Bu daha başlangıç... Örneğin Muhammed'in "putperest" bir akrabasının Hindu Şivacı metinlerinden birkaç bölümü alıp Allah'a uyarlaması, dua etmesi, saçların traş edilip bembeyaz elbiselerle Kabe'nin 7 kere tavaf edilmesi... Kabe/kabaa denilen yerde müslümanların bu yaptıklarının binlerce yıl önce Gabha/Garbha da denilen (gabha/kabaa) Hindu tapınaklarında yapılması... Sadece bir "tesadüf" mü? Yorum sizin...

söylediklerini delillendiri misin

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hindu taşına da benzese,zerdüşt taşına da benzese, bal gibi de putperestlik reçel gibi de putperestlik işte.

Aralarında benzerlik olması din denen zırvalığın kaynağını açıkça gösteriyor işte kıvırmayın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Antheomessa,

Ben hinduist öğretinin kendisine ilişkin birşeyler soracağım sana. Konuda tanrının zihin, tanrıçanın ise madde olarak görüldüğünü söyledin yanlış hatırlamıyorsam. Bu diğer mistik doktrinlerde de böyle mi, yoksa tersi de geçerli olabiliyor mu?

Tanrısal özün uyandırılmaması(penisin iktidarsız hali) kişinin kendini bedenle özdeşleştirmesinin sembolü. Bunu aşmak için gereken uyaran ise ''ilahi aşk''. Bu uyarılınca penis diriliyor ve halvet olup ruhta yeniden doğuyor. İsa'nın kendini güvey diye tanımlaması gibi. Artık kendi tanrısallığını biliyor ama yeniden doğduğu ruh onun annesi olan tanrıça değil mi? Yani burada Tanrıça'nın ruh olması gerekmiyor mu? Fakat yazında ondan ''karanlık'' ve ''madde'' diye bahsedilmiş. Yoksa penisin uyarılması onun kendi tanrısallığını keşfetmesi için yeterli mi? Kendi tanrısallığını keşfederek ereksiyon olan penis, tümüyle bedensel olan vajinayla etkileşime giriyor. Ama kendi tanrısallığını keşfeden biri artık neden bedenle ilişkiye girmeyi sürdürsün ki? Ayrıca, ''herşeyin başlangıcı olan karanlık'' olan vajinayı, bilincin derin uyku durumu olarak görmek gerekmez miydi? Yani ilahi özün ta kendisi olarak? Ama yazıda uzayla-maddeyle bir tutulmuş sanki. Peter Gandy'nin malum kitabını okurken gnostisizmde de tanrı baba bilincin saf hali olarak sunulurken, tanrıça onun yansıması, madde ve karanlık olarak sunuluyordu. Çarmıhta kendini bedenle özdeşleştirmeyi bırakan İsa aslında Tanrıçayı çarmıha gerip serbest kalmış bir ruh olarak babasına koşuyordu. Burada kadını şeytanlaştıran bir anlayışın izleri yok mu? Belki gnostik/mistik öğretiler de başta tanrıça merkezli olmakla birlikte zaman içinde ataerkilleşmiştir ne dersin?

Sanırım Hinduizm ve Gnostisizmde ışığı eril, karanlığı ise dişil düşünen bir anlayış varken; Pisagorculuk, Hermetizm, Kibele inancı ve Eleusis Gizemlerinde ise tam tersi bir anlayış var. Doğru muyum? Örneğin, Eski Mısır'ın hiyeroglifinde 1 sayısının inekle sembolize edildiği ve ineğin de tanrıçanın simgesi olduğunu okumuştum. Keza Pisagorculukta da 1 sayısı hermafrodit iken, 2 sayısı dişil, ancak 3 sayısı erildir. Fakat gnostisizmde ise 1 hermafrodit, 2 eril, 3 dişil gibi anlamıştım. Yani bu öğretiler özde birbirinin aynısı görünüyor ama aslında aralarında farklılık, hatta zıtlıklar var gibi. Ne dersin?

tarihinde Freddie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yukarıdaki yazı bana ait değil ama bildiğim kadarıyla yanıtlamaya çalışayım:

Konuda tanrının zihin, tanrıçanın ise madde olarak görüldüğünü söyledin yanlış hatırlamıyorsam. Bu diğer mistik doktrinlerde de böyle mi, yoksa tersi de geçerli olabiliyor mu?

Aslında tam olarak "Tanrıça=madde" şeklinde bir düşünce yanlış olur sanırım, Hinduizm'de Tanrı öz, Tanrıça ise özden yayılan enerji (Şakti) olarak nitelenir. Hinduizm'e göre 2 ayrı varlık değildirler, güneş Tanrı'ysa güneşten yayılan ısı ve ışığın Tanrıça olması gibi...Yani Tanrı olmadan Tanrıça, Tanrıça olmadan da Tanrı olmuyor. Tanrı ile Tanrıça ayrımı sadece anlatılmak isteneni vurgulamak için kullanılan birer sembol görevi üstleniyor.

Peki Hinduizm'e göre madde ile nasıl ilişkilendirildi Tanrıça? Fırat'ın blogundan:

"Dışsal Enerji gücü (Bahiranga Şakti): İçsel enerjinin gölgesi konumundadır, içsel enerjinin tersine geçicidir, zamanla değişime uğrar, etkilenir, bozulur, evrim geçirir, bu enerji: toprak, su, hava, ateş, eter, zihin, akıl ve sahte olan “ben” düşüncesi, sahte ego’dur. Dünyada çok sayıda sahte ego, zihin, akıl vardır bunlar dışsal enerji ve marjinal enerjinin ürünü olan insanlardır."

...........

Sonsuz ruhsal bilinç enerjisi yani ilk enerji ışıkla da sembolik olarak temsil edilir, ikinci yazdığım dışsal enerjinin ilk oluşturduğu maddesel nedensel unsura viraja denir ve “su” ile sembolik olarak ifade edilir, bildiğimiz “su” kavramı ile ilgisi yoktur, bildiğimiz su bu evreden çok daha sonra yaratılmıştır. Bu evrede henüz “zaman” diye bir kavram yoktur çünkü zamanı da daha sonra var eden Tanrı’dır, bu evreden öncesi Hindu metinlerinde “varlığın veya yokluğun bulunmadığı, akılla kavranabilecek olgu ve kavramların çok ötesindeki “derin karanlık” olarak tanımlanır.

En başta bütün bu enerjileri içinde barındıran Tanrı, daha sonra dışsal enerjisiyle yani Bahiranga Şakti ile genişleyerek Maha tattva’dan gezegenler, yıldızlar, uzay...vs kısaca “evren” olarak yayılır ve her bir zerrenin içine girişim yapar yani başka bir deyişle her şeyi “yaratır”. http://firatb84.blogcu.com/hinduizm-e-gore-yaratilis-1/3407990

Özetle deniyor ki sembolizme göre Tanrı'nın enerjisi yani Şakti yani Tanrıça, yoğunlaşıp maddeyi oluşturmuş. Bu nedenle maddeyle ilişkilendirilmiş. Ancak Tanrıça maddeyi oluşturmasına rağmen maddeden de ibaret değil çünkü zaten Tanrıça adı üstünde Tanrı'nın her ne kadar sürekli değişse de dışsal olan enerjisidir. Dolayısıyla denebilir ki bu inançlara göre evren şeklinde tezahür eden (evreni yaratan diyelim) aslında Tanrı değil Tanrıça olarak sembolleştirilmiş. Yani Tanrı dışsal enerji gücünü (Tanrıça) yı kullanarak evren şeklinde tezahür ediyor.

Başlangıçta tezahür etmeden önce Tanrı ve enerjisi ayrımı yokmuş, derin karanlık diye buna deniyor. Tanrıça "evren" olarak tezahür ettiğinde, yayılan ve yoğunlaşarak günümüzde bildiğim maddeyi oluşturan olgu da Tanrıça ile simgelenmiş.

Gnostisizm'de de, bu kadar detaylı bir anlatım olmasa da aynı olgu biraz daha üstü kapalı bir şekilde anlatılır.

Tersi geçerli oluyor mu? Evet... Hinduizm'de Şakta mezhebinde bildiğim kadarıyla Tanrı ile Tanrıça'nın yukarda anlatılan rollerinin tam zıttı oluyor ama ne yazık ki Hindu Şaktizm mezhebi hakkında detaylı bilgim yok.

Sadece bu mezhebin kendilerine özgü 2 kutsal kitabı okumuşluğum var şöyle deniyor:

"Tanrıça'nın Öz'ün, her şeyin nedeninin, algılamanın, her şeyi yapanın, bilinemez olan O'nun önünde eğiliriz" (Çandi Patha)

"Hareketli ya da hareketsiz ne varsa hiçbir şey benden ayrı değil, Maya (maddesel yanılsama sünyası) bile ayrı değil benden ki bu, yüce bir hakikattir.Tüm dünya her yönde olmak üzere benim içimde örülegeldi, ben Rab ve kozmik can'ım, kozmik beden'im. Ben hem Brahma hem Vişnu hem de Şiva'yım, güneş ve yıldızlarım ben, hayvanlar ile kuşların çeşitli türleriyim, ben kesinlikle dişilim aynı zamanda cinsiyeti olmayanım," (Devi Gita)

" Her nerede bir şey görür ya da duyarsan o şeye tümüyle nüfuz ederim, her daim o gördüğün ve duyduğun şeyin içindeyim çünkü. Hareket eden ya da etmeyen hiçbir şey yoktur ki Ben'den yoksun olsun, eğer yoksun olsaydı kısır bir kadının oğlu gibi bir hiçlik olurdu o"(Devi Gita)

Bu ayetlerde Tanrı ile Tanrıça'nın rolleri yer değiştirmiş olarak gözüküyor normalde Tanrıça Tanrı’nın enerjisiyken, yukardaki metinde Tanrıça’nın, eril olarak nitelenen Vişnu Şivayı yani Tanrı’yı kapsayan bir öğe olarak sembolleştirdiği görülüyor.

Bir de maddesel yanılsama/ilüzyon dünyasını yani maya yı yaratan da Tanrıça olarak sembolleştilir, bu yanılsamanın yaratılmasındaki asıl amaç kişinin ruh evrimini sağlamaktır.

Çarmıhta kendini bedenle özdeşleştirmeyi bırakan İsa aslında Tanrıçayı çarmıha gerip serbest kalmış bir ruh olarak babasına koşuyordu

Aslında buna Tanrıça'yı değil de, Tanrıça'nın bilinçli olarak ruh evrimini sağlamak amacıyla kendisinden sonsuz parçalarla oluşturduğu ve aşılmasını istediği ilüzyon dünyasını çarmıha germek desek daha doğru olur sanırım. Çünkü yukarda da dediğim gibi Tanrıça maddeden ibaret görülmez.

Gnostik/mistik öğretiler arasında zıtlıklar özde yani genel anlamda yok anlatılan şeyler aynı mantık aynı, ama anlatımda zıtlık var, Tanrı ve Tanrıça kelimeleriyle kullanılan, anlatılmak istenen sembollerin kullanış biçimleri vurgu biçimleri değişiyor bu da sanırım kültüre bağlı bir olgu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Arap Paganizminin Hint paganizminden etkilendiği doğrudur.Özellikle Kutsal Su Zemzem hikayesi hit paganizmiyle paralel bir konudur.Aslında Arap Coğrafyasında çevre bölgelerin herbirinin pagan etkileri bulunmakta.

Hacerül Esved( Kara Taş) bir meteorittir.Bu meteorit her meteorit gibi metal bileşenli olup atmosfer etkisiyle zamanla oksitlenmiş parlaklığı gitmiş ve kararmıştır.Meteoritleri kutsallaştırma birçok pagan kültürde yaygın olmakla beraber bu konuda Mısır paganizminin etkisi büyüktür.

tarihinde herakles79 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Başlangıçta tezahür etmeden önce Tanrı ve enerjisi ayrımı yokmuş, derin karanlık diye buna deniyor. Tanrıça "evren" olarak tezahür ettiğinde, yayılan ve yoğunlaşarak günümüzde bildiğim maddeyi oluşturan olgu da Tanrıça ile simgelenmiş.

Bunu okuyunca aklıma Yuhanna Gospel'indeki giriş cümlesi geldi: ''Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrıdaydı ve Söz Tanrıydı. Varolan herşey onun aracılığıyla oldu.''

Burada ''Söz'' geçen yere tanrıça koyunca uyumlu oluyor.

Tanrıça, tanrının düşüncesi ise ve düşünce de bir yanılsama ise, tanrıça ya kendi olup maddeleşiyor ya da kendini reddedip tanrıyla bir oluyorsa, İsa çarmıha tanrıçayı germiş demektir bence. Örneğin, Peter Gandy ile Themoty Freke'nin kitabının kapağındaki resim de ilginçti. Hatırlıyorsundur belki, ankh haçı üzerinde çarmıha gerilmiş bir kadın resmi vardı. İsa yanılsamadan kurtulup özünü keşfediyordu. Yani tanrıçadan kurtulup -çarmıh metaforunda konuşursak, tanrıçada ölüp- tanrıda yaniden doğuyordu. Kendini yanılsamayla, yani tanrıçayla özdeşleştirmekten çıkış...

Başlangıçta penis ve vajina üzerinden anlatılmıştı, oradan devam edersek, şu tanrı ve tanrıçanın birlikte bulunduğu ilk durum olan ''derin karanlık''ı neyle sembolize etmek en uygunu olur? Penis mi vajine mı? Bana sanki rahim gibi geliyor. Zira derin ve karanlık olan sadece o. Bu durumda, öz olanın tanrıça, ondan yasıyanın tanrı olması daha makul görünüyor. Çünkü o devirdeki insanlar insan bedenine bakarak kozmos hakkında düşünmüşler sanırım. Belki, ''Aşağıda ne varsa yukarıda da öyledir'' sözü de bunu anlatıyordur. Kendi vücutlarının işleyişinden hareketle ''yukarıdakiler'' hakkında düşünmüşler. Bu durumda ''derin karanlık'' da rahim olup bir tanrıça, yani dişil ilke olsa gerek. Öte yandan Mısır hiyeroglifinde bir sayısının inek biçiminde gösterildiği ve ineğin tanrıçanın sembolü oldduğu, keza Pisagorculukta bir sayısının çift cinsiyetli(tanrı ve tanrıçanın birlikte olduğu ''derin karanlık'' durumu?), iki sayısının dişil, üç sayısının eril olduğunu da biliyoruz.

Bu konularda kafa yormak zevkli... :)

Bu arada, Fırat sen misin?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 months later...

Evet Zerdüştlük, Sümerler derken Hindulara geldik. Çok güzel hareketler bunlar sırada ne var?

İnkalar ya da Mayalardan da birar enstantane istiyorum.

İnkalar'dan ya da Mayalar'dan ya da Aborjinlerden bir enstantane bulunamaz.Şayet inkalar ve mayalar birer ortadoğu medeniyeti olsalardı, elbette ki onların dininden de araklamar pardon enstantaneler gösterebilirdik.

tarihinde YuceEgo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bunu okuyunca aklıma Yuhanna Gospel'indeki giriş cümlesi geldi: ''Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrıdaydı ve Söz Tanrıydı. Varolan herşey onun aracılığıyla oldu.''

Burada ''Söz'' geçen yere tanrıça koyunca uyumlu oluyor.

Tanrıça, tanrının düşüncesi ise ve düşünce de bir yanılsama ise, tanrıça ya kendi olup maddeleşiyor ya da kendini reddedip tanrıyla bir oluyorsa, İsa çarmıha tanrıçayı germiş demektir bence. Örneğin, Peter Gandy ile Themoty Freke'nin kitabının kapağındaki resim de ilginçti. Hatırlıyorsundur belki, ankh haçı üzerinde çarmıha gerilmiş bir kadın resmi vardı. İsa yanılsamadan kurtulup özünü keşfediyordu. Yani tanrıçadan kurtulup -çarmıh metaforunda konuşursak, tanrıçada ölüp- tanrıda yaniden doğuyordu. Kendini yanılsamayla, yani tanrıçayla özdeşleştirmekten çıkış...

İsa çarmıhta nefsi yenmiştir. Nefs tüm günahların kaynağıdır. İsa çarmıhta günahı da yenmiş oldu.. İsa diye biri yaşayıp bunu yaptı demek istemiyorum.O sembol bunu anlatır demek istiyorum.

Sonsuz bilinçli bir tanrıyı savunan öğretilerde ,bu tanrının yaratmayı istemesiyle varoluş başlar.

İşte buda nefstir. ilahi nefs...

Hindularda nefs/istek olgusunun dişi varlıkta daha yoğun gördükleri için bu ilahi nefsi tanrıça kabul etmiş olabilirler.

Burada

Başlık çok güzel ..dinlerin birbirlerini nasıl beslediklerini göstermesi açısından verimli Anthemoessa arkadaşa teşekkür ediyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

1-tas mukkades deyil , o tas bir levhadir , eski dönemlerde insanlar göcmen olduklarindan , bu gün bilinen sekli ile mabetler ve camiler yoktu .

2-ayni Kuddüs de vardi Süleyman mabeti sonradan tasin üztüne yapildi .

o tas in hic bir önemi yok bugün tek hatirasi var

tarihinde enNazzam tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hinduların bu şekilde siyah "linga" taşları yaparak, bunu Yoni muhafazısın içine koyduklarını hatta bazı şivacı tapınaklarda bunu başka maddelerle sembolik olarak ayin şeklinde yaptıklarını da biliyoruz. Şekil itibariyle Linga'ya çok benzeyen Hacer'ül Esved'te de Linga siyah olan taştır, yoni ise o taşın durmasını sağlayan etrafındaki altın ya da gümüş çerçeve. "linga" nın aslı içindeki o siyah taş, yoni ise o taşı çevreleyen muhafaza gümüş ya da altın. Bazı Hindu tapınaklarında sembolik bir ayin olarak ilk önce Linga alınır ondan sonra ona muhafaza olacak yoni ye batırılır. Hacer'ül Esved'in kırılmadan önceki durmu Linga'nın çıkıntılı hali şeklinde de olabilir.

Ancak şekil olgusunu da bir kanara bırakalım, durum basitçe "şekil" ile de ilgili değil.

Kabe/Kabaa'nın Sanskritçe "tapınak" anlamlarına da gelebilen Gabba/Gabbha/Garbha kelimelerinden türetildiğini söyleyen araştırmacılar olduğu gibi, konu bu kadarla kalmıyor yine Hindistan kökenli Dravid Tamil dilinde Kabaalişvaran tapınağı isminde Mekke'ye yapı itibariyle çok benzer Şİva tapınakları var. Çeşitli Hindu Şiva tapınaklarında Hinduların Garbha/Gabbha lara giderken saç ve sakalların traş edilmesi geleneği, dikiş olmayan bembeyaz ehram elbisesi, 7 kere tavaf olgusu hepsi de Kabe uygulamalarıyla tamamen aynı...

Mekke'de bulunan Kral Vikrama yazıtı, islamdan önce Arabistan'ın çeşitli tarihi dönemlerinde, Hintli bilgeler ve din adamlarıyla çeşitli bilgi alışverişleri olduğunu ispatlar nitelikte...

Kabe ve Hacerül Esved'in Hindu tapınakları ve Linga ile çeşitli kuvvetli bağlantıları olduğu çok açık görünüyor.

Bütün Şiva tapınaklarında bu Linga, dışarda girişte doğuya bakar pozisyonda yerleştirilmiştir, Kabe'deki kara taş da Kabe’ye aynı şekilde yerleştirilmiştir.

Mısır ve Hindistan arasında bulunan ve her iki kültürden de etkilenen antik (eski) Arabistan'daki Kabe'de bulunan kara oval Hacer'ül Esved (Karataş) de yoni içinde bulunan bir Şiva linga'dır. Arap paganların bir idolü olan bu taşa tazim İslam'da da aynen devam etmiştir.

tarihinde Anthemoessa tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...