Jump to content

Kebir, Ekber, Kübbar, Kübra


Recommended Posts

Kebir = Büyük. (كَبِيرُ)

Ekber = Dahabüyük. (أَكْبَرُ)

Kübbara = Büsbüyük, Çokbüyük, Büyükce. (كُبَّارًا).

Kübra = Enbüyük. (كُبْرَى)

Bugünkü arapça dişil olana enbüyük anlamında, kübra sözcüğünü yeğler, erkil olana enbüyük anlamında ekber sözcüğünü yeğler. Ançıp kur'an da, "büyük" anlamındaki "kebir" sözcüğünün çekimlerinde enbüyük savı, bugünkü gibin eril ilen dişil ayırdına oturtulmamıştı anlaşılan. Çünkü kur'anda ekber sözcüğü enbüyük anlamında değil, dahabüyük anlamında kullanılmıştır hep. Oysa bugün, ekber sözcüğü erkil olanın enbüyüğüne, kübra sözcüğü ise dişil olanın enbüyüğüne deniliyor. Allah için kullanıldığında ise hiçbirşey değişmiyor. Çünkü ölçülebilir olanların atfından ölçüt alıyor sonuçta.

Taha 71

Qale amentüm lehü, kable en âzene. Kebiru-küm. (كَبِيرُ)

Dedi inandınız ona, iznimden önce. (Musa) Büyüğ-ünüz/sizin.

alleme-küm el/es sihra.

öğretti-size bir büyü.

Firavun, "Demek, ben size izin vermeden önce ona (Musa'ya) inandınız ha! O size sihiri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi andolsun, sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım"diyor bu ayette.

Arapça'da kebir sözcüğünün nesneler üzerine alınan ölçüler ilen ilerleyerek, büyüklük ölçeklerine göre, kebir'in ardından gelen nesnel ölçülere gövdelenen ulayu (ve) onlara göre eylemsel çekimli tümcelere, Kebir, Ekber, Kübbara, Kübra (Büyük, Dahabüyük, Çokbüyük, Enbüyük) biçimiyle nasıl konuşlandığını, ufak bir inceleme ile ortaya çıkartabiliriz. Bu inceleme için İbrahim iyibir elemandır.

Enam 76

fe lemmâ cenne aley-hi el leylü, raâ kevkeben.

böylelikle bürüdü üzerini-onun gece, gördü biryıldız.

kâle hâzâ Rabbi. fe lemmâ efele, kâle lâ uhibbu el âfilîne

dedi bu Rabbim. böylelikle battı, dedi sevmem batıp gidenleri.

Enam 77

fe lemmâ rae el kamere bâzigan. kâle hâzâ rabbi.

böylelikle gördü o ay'ı doğarken. dedi bu rabbim.

İbrahim, birbirinin ardınca, Yıldız (Kevkeb), Ay (Qamer), Güneş (Şems)'in nesnel görüntüsüne bakarak, bir öncekinin küçüklüğünü, bir sonrakinin büyüklüğüne göre elemektedir. İbrahim, sığınılacak ilah arayışını, büyüklüğüne ulayu sürekliliğine göre yapmaktadır. İbrahimin bu yaptığı eleme oğurunda kullandığı sözcüklerin benzerini Muhammed, kasten veya kasıtsız, Ellah sözkonusu olduğunda da kullanılmıştır ankebut 45'de. Sonuç olarak İbrahim, güneşin nesnel öğesinin ölçüsel büyüklüğünü, ay ulayu (ve) yıldız ilen ölçekliyor ulayu güneşin dahabüyük (ekber) olduğuna karar veriyor Enam 78'de.

fe lemmâ rae el/eş şemse bâzigaten. qale haza rabbi haza ekberu. (أَكْبَرُ)

böylelikle gördü o güneşi doğarken. dedi bu rabbim bu dahabüyük.

İbrahim, son olarak güneşi, yıldız ilen ay'a ölçütle daha büyük olduğunun savını (ifadesini) ortaya atıyor. Elbette göreceli yalın bakışla bu doğru bir savdır. Ancak kütle olarak enküçüğü ay olduğundan dolayı, İbrahim, yaptığı arayışın sonucunda vardığı edimde, nesnelerin kütle ölçekli yanlışlığına karşın, yani ay'dan önce yıldızı küçük görmesi, kendisine ait bakış açısının yetersizliğindendir yalnızca.

Bir de Nuh 22'de kübbara vardır ki bu sözcük allah için kullanılmamış. Çünkü bunun kullanım yeri eylemsel öğelerdedir, nesnel öğelerde kullanılmaz pek. Ben rastlamadım. Ancak ekber sözcüğünün nesnel öğelerde kullanıldığını enam 76- 78 arasındaki İbrahimin öyküsünden rahatlıkla anlayabiliriz.

Mekeru mekren kübbaran (كُبَّارًا).

Tuzak kurdular tuzak büsbüyük.

Taha 23'de arapça'nın dilbilgisinde şimdilerde dişil olana enbüyük anlamında kullanılan kübra sözcüğü ilen şöyle deniliyor: "Sana, Enbüyük ayetlerimizden bazılarını gösterelim".

li nuriye-ke min âyâti-nâ el Kübra (كُبْرَى)

göstermemiz için sana âyetlerimizden o Enbüyüğünü

Anlamların kopuk olmaması için önce ki ayetle bütün olarak bakarsak...

Taha 22:Bir de elini koltuğunun altına sok ki, bir başka mucize olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlıkta çıksın.

Taha 23:Ta ki sana, enbüyük (kübra) ayetlerimizden bazılarını gösterelim.

Son olarak Ankebut 45nci ayetinden bahsedersek eğer, kimilerinin "Ellah ile Ekber sözcükleri, kur'an da asla yanyana gelmiyor" iddiasını çürüttüğünü görmekteyiz. anlam kayması olmaması için dilbilgisinde virgül kullanımı'nın, ne oranda işe yaradığını görmemezlik etmeyeceğim ançıp (ama) Ellahın, zikir sonucu daha büyük olmasının da, nesnel büyüklüğünü dışlamadığını belirtmek istiyorum. çünkü her büyüklük, küçültülebilir, azaltılabilir, büyüklüğünün tüketilebileceği konumu da göstermektedir aynı oğurda.

Zikru allahi ekberu = Zikri allah(ın) dahabüyükdür.

Allahü ekberin anlamını yeniden düşünç ediverme oğurunu (zamanını) gösteriyor bütün bunlar.

Uğrola : Engse Hohol

tarihinde BegTeginli tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 135
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Günde 5 kez yinelenen allahü ekberin, Allah Enbüyüktür" anlamına geldiğini sanan Türksü müslümanlar itiraz etmeyecekler anlaşılan.

Günde beş vakit okunan ezanda, tamlayan (muzafun ileyh) hiçbir sözcük yokken "Allahü Ekber" deniliyor ulayu (ve) anlamını "Allah Enbüyüktür" diye çeviriyorlar. Oysa bu "enbüyük" anlamındaki çevirisi doğru olsa bile, allahın ölçülebilir olandan ölüçütlendiğini göstermesi bakımından pek de birşeyi değiştirmez. Ançıp (fakat) sözlükteki ekberin karşılığı dahabüyük demek olduğundan dolayı Türkçesinde tam çevirisi yeğlenmelidir.

Peki ya allah, neyden "daha büyüktür" azu (veya) neyden "en büyüktür"? Niçin islam dininin tarlasında bu sözcük bulunmaktadır? Hangi oğurdan beri? İşte bunların usluğa yatkın açıklaması şurada.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bildiğim kadarıyla ekber ile kübra aynı anlamda ama kübra dişil nesneler için kullanılıyor...

ismi tafdil deniyor bunlara...

allah en büyüktür yada daha büyüktür diye slogan atmanın ilk söylendiği zamanda ne gibi bir psikolojiyle söylendiğini araştırmak gerek..

tahmin edersek...

o dönemde insanların haksızlığa uğraması ezilmesi zulmlere maruz bırakılması başka ilahlar adına yapılıyordu...

insanların bu haksızlıklara başkaldırışının sembol ifadesi allahu ekber olmuş olabilir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Uğrola Kireç; Öncelikle, konuya sunduğun yanıtın için sağolasın.

bildiğim kadarıyla ekber ile kübra aynı anlamda ama kübra dişil nesneler için kullanılıyor.

Barudi'nin sunduğu osmanlıcaTürkçe sözlük öyle diyor.

Ekber ; Daha büyük, en büyük.

Kübra ; (Ekber'in müennesi/dişili) Büyük, daha büyük, en büyük. İkinci kaziye (İkinci önerme). Yâni, hadd-i ekberin bulunduğu cümle (Bak: Hadd-i ekber).

Ançıp gene de bir ölçüte dayanılıyor hem "ekber" demekle, hem de "kübra" demekle!

o dönemde insanların haksızlığa uğraması ezilmesi zulmlere maruz bırakılması başka ilahlar adına yapılıyordu.

Bu doğru! Putlar ilen İlahlar, aynı öznenin kimlikleri olmadıklarını ben önen/zaten kur'andan çıkardım.

El-İlah, El-Lat, El-Uzza, El-Manat/Manah, Hub-El, bunlar ilah familyasından birer ilah idiler, put familyasından değillerdi. Tıpkı El-İlaha atıf put yaptıkları gibin Ortadoğulular, öteki ilahlara da atıf birer put yapmışlardı. Gerçekte putlar, ilahların öz kimlikleri değil, atıf kimlikleridirler.

El-Lat ; Bereketin kaynakçası sayılan dişi İlah. El-İlah'ın kızı. Lat'a atfedilmiş put'un bulunduğu ev (beyt), Mekke'ye 150 km. uzaklıktaki Taif bölgesindeydi.

El-Uzza ; Bereketin kaynakçası sayılan dişi İlah. El-İlah'ın kızı. Uzza'ya atfedilmiş put'un bulunduğu ev (beyt), yine Mekke'nin 150 km. güneydoğusunda yeralan Taif bölgesindeydi. Bu ilahı Nabatlılarda bilirdi ancak onlar, Uzza adlı ilaha, araplar gibin put atfı yapmamışlardı anlaşılan.

El-Manat/Manah ; Nabatlılarca bilinen adı ilen Manavat. Yunan benzeri (Greko-Romen/Helenistik) ekinçlerdeki adı Nemesis idi ulayu bu da dişi idi. Ayrıca Helenistik ekinçlerde Manat, Hub-El ilahının karısıydı. Menat ilahına da atfen yapılmış Taifte evi bulunuyordu.

Muhammet, eleştirdiği putları; sanem, vesen, cibt olarak 3'e ayırıp kümeleştirmiştir. Bunu kafasına göre değil, yaşadığı günayın ekinçsel içreğinde olanlara göre yapmıştır.

Sanem; Heykelsi putlar gibin biçimsel simgedir bunlar.

Enam 74'den bir örnek sanem'e (صَنَم);

ve iz qale ibraimü li ebi-hi Azere, e tettehizu esnamen aliheten.

demişti İbrahim, babası Azer'e, ediniyormusun putları ilahlar.

Vesen; Yalnıksal (İnsani) görünüşte figürlerdir bunlar. Uygulanımı, etkisel iz bırakmak içindir. Örneğin bugünkü müzik klipleri, kaleografi ve dansları, eğer ilahlara atıf için yapılsalardı vesen kümesi içinde değerlendirilmesi gerekirdi.

Ankebut 25'den bir örnek vesen'e (وَثَن);

ittehaztum min düni allahi evsanen meveddete. (مَوَدَّة).

edindiniz allahın berisinden putları sosyalbağ. (samimi toplumsal sevgi).

Açıkca hoşbeş edinilen sosyal bağlar, vesen putunun çoğulu olan evsan için kullanılıyor. Siyasal koşuşturma da bu kümededir.

Cibt; Kahin uğraşı ereğince bildikleri şeylerde kullanılmıştır. Bugün kısaca bu sözcük, büyücülerin yaptığı işlerin boş uğraşıları ilen ölçülebilir etmenlerdir. Ayrıca; dövme, arma, amblem ulayu imzalar da, kullanımına göre bu küme içindedir.

Nisa 51'den bir örnek cibt'e (جِبْتِ);

yü'minüne bi el cibti ve el tağuti. (et tağuti/الطَّاغُوتِ).

iman ediyorlar bir kahinlikle ve bir allahkarşıtlığıyla.

insanların bu haksızlıklara başkaldırışının sembol ifadesi allahu ekber olmuş olabilir.

Ölçüt(kıyas)lenmiyor olsa, belki olabilirdi. Ancak ne var ki Allah, ilah familyasındaki diğer ilahlar ilen ölçütleniyor (kıyaslanıyor). Bakınız şimdi; Rad 8 ilen 9 ncu ayetler, yalnıklarca (nâs) yararlanılan doğal kaynakların, allah katından ölçülebilir etmenle anık(hazır)landığını belirtiyor.

Rad 8

Allahü ya'lemu... ve küllü şey'in inde-hü bi mıqdarin (مِقْدار).

Allah bilir... ve her şey onun katında ölçülüdür/miktarlıdır/ölçü ilendir.

Rad 9

âlimu el gaybi ve eş (الشَّهَادَةِ) şehadeti-l, (el) kebiru (الْكَبِيرُ) el muteâli.

bilir o gaybı ve o tanıklananı, o büyüktür, o üstündür.

Mıqdarin sözcüğünün kökeni, bildiğimiz qader kökündendir. Miqtarin (مِقْدَارٍ) sözcüğünün anlamı, ürün ile değerin "değişimi tutarı"dır. Qader (قَدَر) sözcüğü ise allahın galü belada yazdığı biz yalnıkların yaşantısına pineklenen kararlarıdır. Hani var dı ya bir öykü;

E lestü bi Rabbiküm = Değilmiyim Rabbiniz sizin?

Qalu Bela = Dediler Evet (Aynen öylesin).

İşte bu öykü öncesi allah, bizim hangi kullanım değerini, ne ile karşılayacağımızın tutarını belirlemiştir. Tutarını belirleyen, tutar ilen neyi aldığımızı havada karada bilir demek istiyorlar. Neyse biz konumuza dönelim; Rad 9 ncu ayette allah, kendisine, kendisini tanımlayan büyük olmanın paydasını çıkartmştır. Demekki payda çıkarabildiği bir pay varmış. Pay'dan daha nice paydalar çıkmış olmalıki, pay'ın büyük bir paydasını allah kapmış. Çünkü, pay'ın diğer paydaları arasında, onun paydası kadar büyük bir payda olmadığı anlaşılıyor bu 2 ayette.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Daha büyük olsa da en büyük olsa da kendisinden başkalarının büyüklüklerini kabul etmiş oluyor. İngilizcede comparison of adjectives deniyor bunlara. Yani tek büyük olmuş olmuyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ever Güçİstenci, Arap tanrısı, kendisinden başka öznelere göre, kendi büyüklüğünü savladığının (ifade) daha kolay anlaşılır olması adına, ay ilen güneşin, arapça tümce içinde ölçütlenmelerini aşağıya yazdım. Arapçasını ulayu Türkçe okunuşunu da yazdım.

(الشَّمْسُ أَكْبَرُ مِنَ القَمَرِ)

Güneş, Ay'dan daha büyüktür.

Eşşemsü ekberu min el gamer.

(القَمَرُ أَصْغَرُ مِنَ الشَّمْسِ)

Ay, Güneşten daha küçüktür.

El gameru esğaru min eşşems.

Tıpkı buradaki 2 nesne/mef'ul gibin Allah, müslümanlara allahü ekber dedirterek, kendisinin dışında başka ilahları özne kabul etmiştir. Hem de gizli özne falan değil, apaçık diğer ilahları özne kabul ederek kendi ilahlığının dahabüyük/enbüyük olduğunu savlamıştır. Dahabüyük azu (veya) enbüyük olduğu ilah sınıfındaki öznelerin, yalnızca adlarını belirtmemiştir.

Turgut is larger than Oktay. (تورغوت أكبر من أوكتاي) Turgut dahabüyük'tür Oktay dan.

Turgut is older than Oktay (تورغوت أقدم من أوكتاي) Turgut dahayaşlı'dır Oktay dan.

Lai ilahe illallah tümcesiyle kendisini ilah olarak tanıtan allah, allahü ekber ilen de kendisinin dışındaki öteki ilahların, kendisinden daha küçük olduklarını belirtiyor. Bu belirtiş manevi bir büyüklük ulayu küçüklük de olabiliyor. Yalnıklar (nâs) arasındaki yaş farkı da manevidir önen. Ekber sözcüğünün manevi büyüklüğe göre kullanım sahası vardır. Değişik özne olarak yalnıklar arasındaki yaş farkı da bunu gösteriyor. Dolayısıyla ellahü ekberin anlamı, arap toplumunun belleğinde yeredinmiş ilahlar arası çekişmenin ürünü olduğu ortaya çıkıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Karacahil Alchindus, karalığını bu konuyla ilgili olarak da gösterdi.

Notamatiğin başlığında beni yalancılıkla suçlayınca tek bir yalanımı göstermesini istemiştim.

Bula bula TD'daki "Kutsal Kitaplardaki çelişkiler" başlığında gıyabımda bana verdiği yanıtı göstermiş utanmadan:

Beni yok dediklerinin var olduğunu göstermeye mecbur bırakıyorsun!

Bu gösterdiğim müteaddid defalar ifa ettiğin çarpıtmaların, hile ve hurdalarından sadece basit bir misaldir!

TD'da yazmayı kestiğim dönemde ardarda başlığıma mesajlar göndermiş sıkılmadan. Yazmadığımı bildiği halde hesapta beni cevap veremiyor durumunda gösterecek. Bir de kalkmış oradan örnek veriyor. Madem öyle gel bakalım, o konu "ekber" le ilgiliydi. Ben mi yalancıyım, Kur'an mı, yoksa sen mi? görelim.

Ekber'in "daha büyük" mü yoksa "en büyük" mü olduğunu ilk olarak aşağıdaki ayetlerle ele alalım:

Zuhruf-48. Ve mâ nurîhim min âyetin illâ hiye ekberu min uhtihâ ve ehaznâhum bil azâbi leallehum yerciûn.

Onlara gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye, onları azaba uğrattık.

Mümin-57. Le halkus semâvâti vel ardı ekberu min halkın nâsi ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn.

Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.

Evet ayetlerdeki ekber'i mealciler de "daha büyük" olarak çevirmiş.

Alchindus efendi, koy bakalım ekber'in yerine "en büyük" çevirisini.

Ha, şimdi kalkıp dersin ki "Daha büyük anlamına da gelir, en büyük anlamına da"

Ben de sana "Hadi ordan!" derim. Neredeyse zenginliğini övüne övüne bitiremediğiniz Arapça'da yok mu başka kelime?

Var. "Kübra"

Ama dişil olduğu için Allah'a yakıştırılamıyor. Eril olması lazım, Allah hiç dişi olur mu? :lol:

Sen buradan başla "Yaradanların en güzeline" geliriz sonra.

Seni limon gibi sıkmak şart oldu artık. :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
Zuhruf-48. Ve mâ nurîhim min âyetin illâ hiye ekberu min uhtihâ ve ehaznâhum bil azâbi leallehum yerciûn.

Onlara gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye, onları azaba uğrattık.

Mümin-57. Le halkus semâvâti vel ardı ekberu min halkın nâsi ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn.

Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.

Alchindus efendi, koy bakalım ekber'in yerine "en büyük" çevirisini.

"Kübra" dişil olduğu için Allah'a yakıştırılamıyor. Eril olması lazım, Allah hiç dişi olur mu?

Sağolasın Pante; Benimde anlatmaya uğraştığım buydu. Yani, yalnızca birtek olan özne, ölçütlenebilen olamazdı ançıp ellah ölçütlenerek ekber nitelemesi alıyor. Başka bir örnek şunu vereyim; "Güzel, daha güzel, en güzel" sözcüklerinin oturduğu anlam ilen "büyük, ekber, kübra"nın oturduğu anlam, yordam bakımından aynıdır. Yani ekber nitelenmesinin iyeliğinde, enaz 2 özneden ölçüt alınma durumu vardır. Hadi bir tanesi ellah olsun, öteki özne, ilah sınıfından başka bir ilahdır.

TD yazışmalığında yaptığım paylaşımı da aktarmayı arzuluyorum;

Konya, kendisi gibin kent olan diğer kent Isparta'dan ölçütlenerek büyüklüğü savlanmaktar; Doğrudur.

Atatürk, kendisi gibin yalnık olan diğer yalnık Engse'den ölçütlenerek büyüklüğünü savlıyorsunuz; Doğrudur.

Ellah, kendisi gibin ilah olan diğer İlahlardan ölçütlenerek büyüklüğü savlanmaktadır; Burası da doğrudur.

İşte bu kadar... Enaz ikinci bir özne ilen ölçütleme yapmak bir zorunluluktur.

Uğrola

Link to post
Sitelerde Paylaş
Allahu ekber sözünde hiçbir mükayese unsuru olmadığından mana elbette Allah en büyüktür olacaktır!

Allah enbüyük olacak ançıp hiçbir özne ile karşılaştırma yapılmadan enbüyük olacak öylemi!

İşte o dediğin, yalnızca kendini kandırabildiğin bir yalandır.

Bak şimdi mümin 57 ayetine;

halku es semavati ve el ardı, ekberu

yaratılış o göklerin ulayu o yerin, dahabüyüktür

(خَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَكْبَرُ)

min halkı en nasi.

o yalnıklar dan.

(مِنْ خَلْقِ النَّاسِ)

Gördün mü nasıl karşılaştırma yapılmış!

Gök ulayu yerin yaratılışı ilen yalnıkların yaratılışı karşılaştırılarak,

yalnıkların yaratılışı, gök ulayu yerin yaratılışından daha küçüksenmiş,

gök ulayu yerin yaratılışı, yalnıkların yaratılışından daha büyüksenmiştir.

Zuhruf 48'e gelelim;

ma nurihim min ayetin

onlara göstermedik ayetlerden

(مَا نُرِيهِم مِّنْ آيَةٍ)

illa hiye ekberu min uhtiha

ancak o dahabüyük öbüründen.

(إِلَّا هِيَ أَكْبَرُ مِنْ أُخْتِهَا)

Biri diğerinden daha büyük olmadıkça, onlara bir ayet göstermedik diyor;

yani ölçütlenerek geçilen aşamalardan sonuca varılıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allahın başka özneler ile karşılaştırı yapılarak en büyük olabilmesi, putperest kalıntılarının islam içerisinde yaşama olanağını bulabilmesindendir. Müslümanlar da bilerek veya bilmeyerek putperest kalıntılarında debeleniyor. Oysa biraz düşünen anlayabilir ki bir tane olan, en büyük olamaz. Bir tane, bir taneder. Karşılaştırı olabilecek başka birşeyi olmayan bir tane özne veya nesne, niceliğinden kaynaklanan ayrıcalığa kavuşamaz. Ama o eylemse durum değişir. Çünkü eylem bir tane olsa bile, o eylemin şiddeti ölçülebilirdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gördün mü nasıl karşılaştırma yapılmış!

Ah babylon nahivcisi, işte onu senin görmen lazım!

Yani verdiğin misallerde cümle içinde mükayese edilenler var, böyle olduğunda ekberi ingilizcedeki more gibi düşünebilirsin!

Amma bu cümlede yok ise ve zati daha çok manevi büyüklük içün kullanılan ekber ise kelime bunu en büyük olarak çevireceksin!

"Allahu Ekber" de bir mükayese yoktur, zat-ı zülcelalin eşsiz azametinin tekidi vardır!

Diyorum sana babylon ile olmaz, eğer sende doğruyu kabul edebilme ihtiyarı göre bilsem elinden tutacağım amma malesef sende o yok!

Gerçeğe sadakat şart!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Pante irtifayı çok düşürdün, şu ecnebilerin charisma dediği şeyin sende olduğunu ve yara aldığını düşünmekten mütevellid dengeni kaybettin!

Evvela bilirsinki ben hala turandursunda sadece islamı mevzu edinen konularda yazarım, bu mevzu ile bazen irtibatlı olan inkar ediciliğin sebepleri, genel manada vahiy ve cemiyet münasebetleri gibi konularda da bazen yazarım!

Siyasi münakaşaların nerede yapıldığındanda haberim yoktur, alakamda yoktur, alakadar olmak gibi bir niyetimde yoktur!

Bu dünde öyle idi bu günde öyle!

İmdi yalan olduğunu bildiğin şu sözleri söylemişsin!

"Hangi tartışmada beni zorlayabildin?

Hangi iddiamı, hangi tezimi çürütebildin ki senden çekinmiş olayım be zavallı?"

Başlığın orada duruyor, verdiğim bağlantılardan okuyucu gezer görür o olmadı dediğinin olup olmadığını, bu ayrı bahiste ben asıl şunu diyeceğim!

Eğerki şu kelamına kendini inandırmış isen sana HODRİ MEYDAN pante, ya oraya gel yere düşmüş bayrağını kaldırabiliyor isen kaldırmaya çabala, yok arzu eder isen burada yapmaya çalış o işi!

Senin yüzüne karşı ve sen tabiri amiyane ile arazi olduktan sonra da "yalan, yanlış, çarpıtma, hatalı tefsir, cahillik mahsulü yorum" dediğim ve tek tek tenkit ettiğim iddialarını burada savun!

Bu birazda çocukluk eseri "ben yenilmedim" veyahut ağzı gözü kan revan içinde eve gelip "kavgada dayak yemedim, ben daha çok yumruk attım" gibi boş konuşmaktan daha evla bir davranış olur!

Hadi göreyim seni :)

Gerçeğe sadakat şart meal münekkidi!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kübra "en büyük" bunu kabul ediyorsunya eçhel, ekberin "en büyük" olduğunu nasıl inkar ediyorsun!

Ben bunu enbaşından ayırdını yaparak belirmişim.

Ekber = Dahabüyük. (أَكْبَرُ) .... Kübra = Enbüyük. (كُبْرَى)

Bugünkü arapça dişil olana enbüyük anlamında, kübra sözcüğünü yeğler, erkil olana enbüyük anlamında ekber sözcüğünü yeğler. Ançıp kur'an da, "büyük" anlamındaki "kebir" sözcüğünün çekimlerinde enbüyük savı, bugünkü gibin erkil ilen dişil ayırdına (tam olarak) oturtulmamıştı anlaşılan.

Bugün kübra sözcüğü dişil enbüyük, ekber sözcüğü eril enbüyük anlamlarında yeğ tutulur.

"Allahu Ekber" de bir mükayese yoktur, zat-ı zülcelalin eşsiz azametinin tekidi vardır

Vardır; aşağıdaki ayetleri okuyan herkes, ellahın öznesi ile enaz başka bir öznenin karşılaştırılması yordamından ölçütlenerek, ellahın ekber/dahabüyük/enbüyük savının yerleşimini anlayabilir.

bakara 217

el mescidi el harami ve ihrâcu ehlihi minhü ekberu inde allahi

o mescidi haram ve onun ehlini oradan çıkarmak dahabüyük (günahtır) allah'ın katında

ve el fitnetu ekberu min el katli

ve o fitne dahabüyüktür öldürmekten

kalem 33

le azabu el ahıreti ekberu

elbette ahiret işkencesi dahabüyüktür

sebe 3

la asĞaru min zalike ve la ekberu

yoktur dahaküçük bundan ve yoktur dahabüyük.

mümin 10

inne ellezîne keferu yunadevne le

muhakkak o inkar edenlere elbette seslenilir

maktu allahi ekberu min makti-küm

ellahın öfkesi dahabüyüktür öfkenizden-sizin

isra 21

unzur, keyfe faddalna ba'da-hum alâ ba'dın

bak, nasıl üstün kıldık birkısmını-onların bir kısmına

ve le el ahıretu ekberu derecatin

ve elbette ahiretin dahabüyüktür dereceleri

ve ekberu tafdilen

ve dahabüyüktür erdemleri

enam 19

Gul, eyyu şey'in ekberuşehadeten

Söyle, hangi şey dahabüyüktür şahit olarak

Gul, allahu şehidun beyn-i ve beyne-kum

Söyle, allah şahittir benim-aramda ve sizin-aranızda

ve ühiye ileyye haza el kur'anu li unzire-kum bihi

ve vahyolundu bana bu bir kur'an, sizi uyarmam için onunla.

Şimdi yineleyebilecek misin aynı şeyi diye soracak olsam, bunun yanıtı belli? Evet. Çünkü islamda, arap tanrısına olan inancını yıkıma uğratmak istemeyen senin gibin her müslüman, inandığı tanrısını yalan ile ayakta tutmanın başka bir olanağı kalmadığından yalanlar ile yaşamaya alışkındır.

Dipçe; Konudışı içeriği şurada sordum. Yanıt gelinceye dek lütfen konudışı içeriği bu konu içine taşıyıp konuyu saptırmayalım. Bu allahü ekberin anlamı konusu benim için önemlidir.

tarihinde BegTeginli tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İlave olarak; silinmiş bir mesajım, tarafından alıntılanması sayesinde kurtulmuş.

Bak o alıntımda ne demişim:

Yaz bakalım muhterem! Gün senin günün

Sana açıkça demek istemişim ki; Sen fırsatçının tekisin. Yokluğumu fırsat bilerek ardımdan çelişki yazılarımı tek tek alıp sözde yanıt veriyorsun. Bir kişi de çıkıp başlığa sahiplenemiyor. Sana yanıt veremiyor. Çünkü onları uyardık: Bizi kaybettiğinizde İslamcılara yanıt verecek adam bulamazsınız. Ondan sonra Hakdoğan gibi banlamak, denetime alarak susturmak zorunda kalırsınız. İşte benim yokluğumda başlığıma yazılanlara yanıt verebilecek kapasitede bir tek kişi yok. Biri çıkmış: Rahman konusuna pante yerine benim başlığımda ben cevap vereyim." demiş ama ne yazık ki verememiş. Yani, boşluğu dolduramamışlar. Ama örnek vermişim: "Exclusive 2 senedir yok ama biz onun başlığını "Kur'an'daki Matematik Hatası" boş bırakmadık. Her mesaja yanıtımızı verdik" diye. Yazmayışımızın da seninle ilgisi olmadığını, imzamızda açıklamasının olduğunu belirtmişiz. Sen de bunu mesajında kabullenmişsin.

Buna rağmen hangi yüzle burada bu adi iddiada bulunabiliyorsun.

O karşılıksız mesajların hepsinin yanıtını alacaksın.

Kendi elinle yakayı verdin, bırakmam yakanı!

Link to post
Sitelerde Paylaş
mümin 10

inne ellezîne keferu yunadevne le

muhakkak o inkar edenlere elbette seslenilir

maktu allahi ekberu min makti-küm

ellahın öfkesi dahabüyüktür öfkenizden-sizin

Sevgili BegTeginli

Buradaki "elbette" anlamına gelen "le" eki, maktu sözcüğünün başına gelmeliydi.

le maktu allahi ekberu min makti-küm...

elbette allahın öfkesi sizin öfkenizden daha büyüktür...

Muhammed, allahü ekber söz kalıbını putperestlerden beğenerek islama katmamıştır. Aksine, Muhammedin isteği dışında allahü ekber söz kalıbı islama yerleşmiştir. Bunu bakara 163 ayet pasajından anlayabiliriz. Putperestler ilahlarını büyükledikçe büyüklemekten hiçbir zaman caymadılar, caymayacaklardır da...

Muhammed bakara 163 ayet pasajında şunu der;

ilahüküm ilahün vahidün

Sizin ilahınız birtek ilahdır

lâ ilahe illa hüve; er rahman er rahîmu

ilah yoktur yalnızca o; esirgeyendir bağışlayandır.

Allah, özne durumunda bile bir kişilik değildir, o hep niteliktir. Muhammed, Allahı evrenden ayrılabilen bir özne olarak tasarlamamıştır. Muhammedin tasarladığı ilah, evrenin her tarafına yayılmış şiddeti değişik ama özelliği aynı olan salt enerjidir.

Esenlikle.

tarihinde Iskicap tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

O yazdığınız ayet olamaz. Ayetse numarasını belirtiniz.

Çünkü allahü ekber kuranda geçmez, allahü ehad geçer.

Kunut duaları gibi insanca emekle oluşturulmuş bir dua çeşitine benziyor.

tarihinde Iskicap tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

O yazdığınız ayet olamaz. Ayetse numarasını belirtiniz.

Çünkü allahü ekber kuranda geçmez, allahü ehad geçer.

Kunut duaları gibi insanca emekle oluşturulmuş bir dua çeşitine benziyor.

namazlarda tesbih çekilirken müezzin okur bunu...

ayet değil...

belki hadislerden kaynaklı olabilir...

yada dediğiniz gibi bir müslümanın içten gelerek okuduğu bir duadır...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben bunu enbaşından ayırdını yaparak belirmişim.

"Kübra en büyük bunu kabul ediyorsunya eçhel, ekberin en büyük olduğunu nasıl inkar ediyorsun!" sözü sana değil meal münekkidine söylenmiştir!

Okumadan mı cevap yazıyorsun!

Vardır; aşağıdaki ayetleri okuyan herkes, ellahın öznesi ile enaz başka bir öznenin karşılaştırılması yordamından ölçütlenerek, ellahın ekber/dahabüyük/enbüyük savının yerleşimini anlayabilir.

Sana boşuna doğru konuşmayan zat demiyorum!

"Allahu Ekber" sözünde bir mükayese yoktur dememe "vardır" diye karşılık verip yani yalan söyleyip göya buna da delil diye

-Allah indinde bir günahın başkasından daha büyük olabilmesini yani bakara ikiyüzonyediyi

-Ahiret azabının ekberliğini yani kalem otuzüçü

-Allah ın ilminden zerrenin, ondan daha küçüğünün ve daha büyüğünün kaçmamasını yani sebe üçü

-Allah ın buğzunun beşerin nefsinin buğzundan ekberiyetini yani mümin onu

-Ahirette bazı derecelerin diğerlerinden ekber olacağını yani isra yirmibiri

-Allah ın şahitliğinin ekber oluşunu yani enam ondokuzu

veriyorsun, demiyor musun gören gözü olan görüp bu ayetlerin hiçbirisinde cenab-ı hakkın zatı ile bir başka mahlukun mükayesesi olmadığını görecektir ve daha muhimi bu misallerin hiçbirisinin "Allahu Ekber" sözü içinde bir mükayese olduğu yalanı ile münasebeti olmadığını görüp anlayacaktır!

Senin o bozuk muhakemene göre bazı günahların Allah indinde diğerlerinden büyük olması, ahirette bazı derecelerin diğer derecelerden daha büyük olması ile "Allahu Ekber" sözü arasında nasıl bir münasebet var eçhel :)

Ve görülmekteki ekber kelimesinin geçtiği ayetlerde ekberiyet daha çok manevidir cismani değil!

Saçma sapan iddialar ile ortaya çıkmak ve ayet meallerini renklendirmek yetmiyor, mesnet lazım mesnet!

Allahu Ekber!

Allah en büyüktür!

Burada o bozuk muhakemene göre ne gibi bir sıkıntı var sen ondan bahset!

Gerçeğe sadakat şart!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ve görülmekteki ekber kelimesinin geçtiği ayetlerde ekberiyet daha çok manevidir cismani değil!

Saçma sapan iddialar ile ortaya çıkmak ve ayet meallerini renklendirmek yetmiyor, mesnet lazım mesnet!

Allahu Ekber!

Allah en büyüktür!

Burada o bozuk muhakemene göre ne gibi bir sıkıntı var sen ondan bahset!

Tabi canım, "Allahuekber" deyince cismani mi oluyor?

"Allah daha büyüktür" de olsa, "Allah en büyüktür" de olsa, kastedilen diğer ilahlardır.

Baal'dir, Lat'tır, Uzza'dır, menat'tır.

İlah ilahla mukayese edilmiştir, insanla edilecek değil herhalde.

Örneğin, Uhud Savaşında zafer çığlığı atarken Ebu Süfyan "Hubeluekber" diye haykırıyordu.

Muhammed'in talimatıyla Ömer de ona "Allahuekber" diye karşılık verdi.

Yani biri Hübel'in büyük olduğunu söylerken, diğeri Allah'ın büyük olduğunu öne sürüyordu.

"Yaratanların en güzelini bırakıp da Baal'e mi tapıyorsunuz?" (Saffat-125) ayetinde de bu kıyaslama açıkça ortaya konulmuştur.

Peki neden hem tevhidçilik yani tektanrıcılık, hem de kıyaslama?

Bunun tek açıklaması olabilir o da hala çoktanrıcılığın etkisinden kurtulamamak.

Bu konuda bir de Kur'an dışından örnek verelim:

Kureyş'lilerin nazarında putların en büyüğü Uzza idi. onu ziyaret eder, ona hediye ve kurban verirlerdi. Kureyşliler onun için hurad vadisinde Sükam adını verdikleri bir koruluk kurmuşlardı ve onu Kabe'nin harem'ine benzetmek istiyorlardı. Şeybân b. Câbir b. Mürre oğullarından olan bakıcıları, Beni'l-Haris b. Abdilmuttalip b. Hâşim'in adamlarındandı. bunların en son bakıcıları da "Dübeyye b Harmeselemî idi.

Hz. peygamber (s.a.v) mekke'yi fethettiği zaman Halid b. Velid'e dedi ki: "Batn-ı Nahle'ye git orada üç semüre ağacı bulacaksın, birinciyi kes!"

Halid varıp kesti ve geri dönüp geldi: Peygamber (s.a.v) ona: "bir şey gördün mü?" dedi. o da, "hayır" dedi: "Öyle ise git ikinciyi de kes!" dedi.

Kesip geldiğinde de ona tekrar "bir şey gördün mü" diye sordu. hayır deyince, "o halde git üçüncüyü de kes!" dedi.

Halid b. Velid kesmek üzere gittiğinde kendisini vazgeçirmek isteyen çıplak bir kadınla karşılaştı. Saçlarını dağıtmış, ellerini ensesine koymuş ve dişlerini gösteren bu şeytan kılıklı kadının arkasında da bakıcı olan Dübeyye b. Harmesselemi Eşşeybânî Halid'e bakıp şöyle diyordu:

"Ya uzza! haydi yalan çıkarma, Halid'in üzerine şiddetli bir şekilde saldır. örtüyü bırak ve kollarını sıva, çünkü sen bu gün Hâlid'i öldürmezsen peşin bir zilletle dönecek ve Hıristiyanlaştırılacaksın."

Halid de şöyle dedi

"Ya uzza nankörlük sana, senin için tenzih (berî kılma) yok. gördüm ki Allah seni zelil kıldı."

Ve sonra kılıçla başına vurdu ve onu öldürdü, peşinden de ağacı kesti ve Dubeyye'yi de öldürdü daha sonra da Resulullah'a gelip durumu haber verdi. Peygamber de, "o, uzza idi, artık bundan böyle Araplara uzza yok." dedi. (Elmalılı Necm Tefsirinden, 19-22. ayet, kaynağı İbni İshak)

Halid'in her gidişinde "Birşey gördün mü?" sorusu ve sonuçta o çırılçıplak olan kadının Uzza olduğu ve öldürüldükten sonra artık Araplara Uzza diye bir ilahın olmayacağı ifadeleri ne anlama geliyor acaba?

Bu rivayet de dikkatimi çeken ve İslam'ın başlangıçta bir Hristiyan mezhebi olduğu iddiasına destek veren Uzza'nın bakıcısı kadının ağzından verilen "Hristiyanlaşacaksın" ifadesi. Çok ilginç!<BR style="mso-special-character: line-break">

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...