Jump to content

Fil Olayı


Recommended Posts

Kuran'da geçiyor. Fil suresi...

Cübbeli;

Fil suresinde bir tuzaktan bahseder:

Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?

Üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar atan sürü sürü kuşlar gönderdi. Nihayet onları yenilmiş ekin yaprakları hâline getirdi.

Ama Fil Vakası hikayesinde bir tuzaktan bahsedilmez.

Anlaşılan uyduranlar o tuzağı uyduramamış ya da umursamamış.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 77
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Burda taraf tutma yok. Kabenin korunması var..

Cübbe Lee,

Örneğin kabe bu selde neden korunmamış?

400387a3c3cnj9.jpg

İşin bir de şu tarafı var ki, seli gönderen de Allah... Yani, bu durumda kabenin Allah tarafından bilinçli olarak sel baskınına uğratıldığı sonucu ortaya çıkıyor.

Eee ne demişler?.. "Hikmetinden sual olmaz..." :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

:D

Müslüman değil putperest sevgili Magnesia. O sıra Muhammed daha doğmamış bile.

Mabedin duvarına değil, içine pislemiş.

Def-i hacetten kasıt işemek mi yoksa büyüğünü mü yapmak, onu bilemiyorum. :D

Bir kaç yerde müslüman tabirini duyduğumdan, maytap kabilinden müslüman dedim. Gerçekte o dönem daha müslümanlık ve müslüman yok. Aktarımlara göre zaten Muhammed de o yıl doğuyor...

Taberi fil vakasını anlatırken Arabın büyük hacetini yaptığını söylüyor. İlgili bölümü Taberi aynen şu şekilde anlatıyor;

(Ebrehe varın Araplara, bırakın içi put dolu kabeyi hac etmeyi, gelin benim emsalsiz kiliseme hac yapın diye emir gönderir. Araplar kiliseyi görmesi için içlerinden birini gönderirler. Gönderdikleri Arap Ebrehe'ye Ben Arap taifesindenim, Yemen meliki bir kilise yapmış, göreyim Arapları hac etmek için buraya getireyim der. Ebrehe de tamam götürün kiliseye koyun, her yeri gezsin görsün, engellemeyin der)

Arap Kayyumlardan destur diledi ki bu gece beni bırakın, burada yatayım ibadet edeyim dedi. Kayyumlar destur verdiler, o gece orada sabaha kadar kiliseyi tenha buldu büyük abdestini yapıp, pisliğini o kilisenin mihrabına ve duvarlarına sürdü. Sabah kapıcılardan destur diledi, dışarı çıktı ve o saat kaçtı...

Görüldüğü gibi Arap çiş yapmamış, resmen kilisenin içine sıçmış. Necaseti (pisliği) de sağa sola sürmüş. Yediği nanenin farkında olduğundan hemen oradan tüymüş.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çooookk akıllı bir yönetici olan Ebrehe bir kilise pislemesinden dolayı koca orduyu harekete geçirir. İlle de Beyt'i yıkma derdindedir.

Amaaa... Kabe bu.

Zaten önemli bir mekan.

İlerde ise daha önemli bir yer olacak...

Bu yüzden Yemen eşrafından Zu Nefr hemen kendi kavmini ve bazı arap kavimlerini toplayarak, Kabe'yi korumak amacıyla Ebrehe'ye karşı savaş açar ve yenilir.

Bir pisleme yüzünden ordu yürüten Ebrehe nedense Zu Nefr'i öldürmez, sağ bırakır.

Bu Ebrehe ve ordusunun ne kadar güçlü ve kuvvetli olduğunun birinci delili olmuş olur(!).

Ebrehe ordusuyla Hasam topraklarına geldiğinde, karşısına Nüfeyl el-Hasami komutanlığında bir ordu daha çıkar. Nüfeyl Şerhen ve Nahis kabilelerini ve bir çok diğer arap kabilelrini toplamış Ebrehe'yi durdurma niyetindedir.

Ama Ebrehe'ye yenilir. Bir pisleme yüzünden o kadar kan akıtan Ebrehe nedense Nüfeyl'i de sağ bırakır.

Ebrehe'nin ordusunun gücünün büyüklüğünün ikinci delildir bu(!).

Bu orduyu insan gücü durduramayacağını artık herkes, sağır sıltan dahi anlamış oldu.

Taifliler de anlamışlar meğer. Hemen Ebrehe'ye artık Ebrehe'nin kulları olduklarını bildirirler.

Ve Ebrehe'ye Mekke'nin yolunu göstermeyi teklif ederler. Eh ne de olsa Ebrehe yol bilmez. Buraların yabancısı. Yazıktır yolunu şaşırmasın.

Bir orduyu Taif'e kadar herkes getirir. Önemli olan Mekke'yi bulamak, Meke'yi.

Böylece Ebrehe Taif'e dokunmaz.

Ebrehe'ye Mekke yolunu gösteren Ebu Rigal Mugammis'de ölüverir. Evinin yolunu bilmeyenlere evinini yolunu gösterdiği için Allah onu cezalandırmıştır. O gün bu gündür araplar Ebu Rigal'in mezarını taşlar dururlar.

Ebrehe Esved'i Mekke'ye gönderir. Esved Tihame halkının mallarını ve Abdulmuttalib'in 200 devesini alır gelir.

Artık Abdulmuttalib devrededir. Rica-minnet ile Ebrehe'nin huzuruna çıkar.

Ebrehe Abdulmuttalib'den Kabe'yi yıkmaması ricası beklerken, Abdulmuttalib sadece 200 devesini geri ister.

Ve Ebrehe'ye ders verir:

- Şüphesiz ben develerin sahibiyim. Beyt'inde şüphesiz bir Rabbi, sahibi vardır ki, yakında o onu koruyacaktır.

Ve develerini geri alıp Mekke'ye döner.

Eh artık tamamen eminiz ki, Kabe'yi şu dünyada hiç bir insan, hiç bir güç, hiç bir kuvvet kurtaramaz.

Ancak ve ancak Allah devreye girerse Kabe kurtulur.

Başka çaresi, mümkünatı yoktur.

Gerisi bildik teraneler.

Abdulmuttalip'in kabe kapısını tokmağını tutarak dua etmesi,

Dağlara kaçmalar

Filin kulağına fisiltılar

Ebabil kuşlarından oluşan savaş filosu

Sel baskını

Ebrehe'nin küçülüp kuş kadar kalması.

...

Şahidimiz ise Ayşe'dir:

- And olsun ki, filin yöneticisini ve bakıcısını Mekke'de kör ve kötürüm halde, insanlardan yiyecek dilenirken gördüm.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mantıklı sorular sorucaz diye bence mantık dışına çıkıyorsunuz.

Örneğin kabenin yada harem bölgesinin sel sularıyla dolması yada bazı depremlerde kabenin hasar görmesiyle bir ordunun kabeyi yok etmek ve hac için kendi yapıtını ikame etmek adına mekkeye gelmesi farklı olaylardır.

İlahi müdahalede sebep aranıyorsa bu açık fark görmezden gelinebilir mi?

Bence güzel bir soru başlıkta sorulmuş.

Örneğin hıristiyan rumların rum suresinde galip geleceklerinin haber verilmiş olmasından hareketle "hıristiyanları ateşperestlere tercih eden Allah neden fil olayında putperestlere yardım ediyor" denmiş.

Yardım edilen aslında putperestler olmamakla birlikte bu güzel bir soru.

Yanılmıyorsan Fahreddin Errazi'de bu soruya benzer bir soru soruyor.

Bulabilirsem onu paylaşmak istiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu arada, bir Allah'ın evine bakıyorum, bir de kullarının yaptığı evlere...

resim2gdq.jpg

"Vay canına" diyorum...

Bu da ilginç bir resim.. Ekleyeyim, Kabe'nin örtüsüz hali. ^_^

Allah in the house :blink:

ortusuz-kabe.jpg

tarihinde Seyircin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Şurada buldum, Elmalılı Hamdi Yazır alıntılamış. Burada daha ilginç başka bir şey gördüm, bence mantık açısından asıl buraya odaklanılmalı.

Fahreddin Razî der ki: Bu fil olayı dinsizlere karşı ciddi olarak pek mühim bir olaydır. Çünkü birtakım kuşlar gönderilip de, onlarla bir kavmi bırakıp, diğer bir kavmi taşlattırarak öldürmek tabiat kanunlarından bir şey ile izah edilemez. Ve buna diğer bir takım rivayetler gibi zayıftır denilmek de kabil olamaz. Çünkü fil yılı ile Resulullah'ın gönderilmesi arasında geçen müddet henüz kırk küsür seneden ibaret bulunuyor ve Resulullah bu sûreyi okuduğu zaman Mekke'de bu olayı görmüş olanlardan hayli bir topluluk karşısında duruyordu. Eğer olayın bu şekilde nakli zayıf olsa idi, onlar: "İşte yalanını tuttuk." diye elbette yüzüne çarparlardı. Halbuki bunun hakkında: "Hayır öyle birşey olmadı, yalan yanlış söylüyorsun." diye inkâr ve itiraza kalkışan kimse çıkmadı.

Soru kısmına gelirsek orasıda şöyle.

Fahreddin Râzî burada, şöyle bir soru sorar: "Kureyş kâfirleri eski zamandanberi Kâbe'yi putlarla doldurmuş değil miydiler? Bu ise hiç şüphe yok ki Kâbe'nin duvarlarını tahrip etmekten daha çirkin, daha büyük suçtur. O halde Allah Teâlâ o azabı niçin yıkma kastında bulunanlara musallat kıldı da, onu putlarla dolduranlara musallat etmedi?" Sonra da buna şu cevabı verir: "Çünkü Kâbe'ye putları koymak Allah'ın hakkına tecavüz, Kâbe'yi yıkmak ise halkın hakkına tecavüzdür. Bunun benzeri yol kesenler, kanuna karşı gelen, katildir. Bunlar müslüman olsa bile şer'an öldürülürler. Halbuki kocamış, ihtiyar, kör ve sabih savmea (manastırda ibadete çekilen) ve kadın kendi hallerinde iken kâfir iseler de öldürülmezler. Çünkü halka zararları dokunmaz".

Bunun özeti Allah'ın şeriatında dünyaya ait ceza, kulların haklarına zarar ve tecavüz dolayısıyladır. Yalnız Allah'ın hakkı olan hususta azab asıl ahirettedir, demek oluyor. Bundan başka yukarıda izah olunduğu üzere bu hadisenin asıl hikmeti, Allah dininin yayılması için dünyaya gelmek üzere bulunan Resulullah'ın doğumuna bir başlangıç ve onun davetine icabet etmeye bir hazırlama idi. Onun için bu sûre, Peygamber'in şanında ve ona hitap ile nazil olduktan sonra bunu Kureyş Sûresi takip edecektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

arkadaşlar bu olay çok eski bunu ciddiye almak bile yanlış olur.dinazorlara inanıpta bu hikayeye inanmama meselemize gelince dinazorların kuş olmaları bir anda gerçekleşmedi milyonlarca yıl süren doğal seleksiyon ve mutasyonla oluştular archaeopteryx yı bi incele istersen yani dinazordan kuş oluşma meselesi hiçde akıl ve mantık dışı deyil.ama 1 sn içinde kuşların ilhama gelip kızgın taş alıp fillere yagdırmaları saçma ve mantık dışı yani bir ilahı güç gerekli böyle birşeyin olması için ama dinazordan kuş olması için ilahi güce gerek yok.bende ilahi hiçbirşeye inanmam.

Link to post
Sitelerde Paylaş

[/b][/size][/font]

Fahreddin Râzî burada, şöyle bir soru sorar: "Kureyş kâfirleri eski zamandanberi Kâbe'yi putlarla doldurmuş değil miydiler? Bu ise hiç şüphe yok ki Kâbe'nin duvarlarını tahrip etmekten daha çirkin, daha büyük suçtur. O halde Allah Teâlâ o azabı niçin yıkma kastında bulunanlara musallat kıldı da, onu putlarla dolduranlara musallat etmedi?" Sonra da buna şu cevabı verir: "Çünkü Kâbe'ye putları koymak Allah'ın hakkına tecavüz, Kâbe'yi yıkmak ise halkın hakkına tecavüzdür. Bunun benzeri yol kesenler, kanuna karşı gelen, katildir. Bunlar müslüman olsa bile şer'an öldürülürler. Halbuki kocamış, ihtiyar, kör ve sabih savmea (manastırda ibadete çekilen) ve kadın kendi hallerinde iken kâfir iseler de öldürülmezler. Çünkü halka zararları dokunmaz".

Bunun özeti Allah'ın şeriatında dünyaya ait ceza, kulların haklarına zarar ve tecavüz dolayısıyladır. Yalnız Allah'ın hakkı olan hususta azab asıl ahirettedir, demek oluyor. Bundan başka yukarıda izah olunduğu üzere bu hadisenin asıl hikmeti, Allah dininin yayılması için dünyaya gelmek üzere bulunan Resulullah'ın doğumuna bir başlangıç ve onun davetine icabet etmeye bir hazırlama idi. Onun için bu sûre, Peygamber'in şanında ve ona hitap ile nazil olduktan sonra bunu Kureyş Sûresi takip edecektir.

Kabe putlarla dolduruluncada kulların hakkı gaspedilmiş sayılır. İnanç özgürlüğüne müdahale edilmiş olur.

Mesela tevhid inancına sahipsiniz.Veya sahip olursanız cennete gideceksiniz.

Ancak tevhid inancının sembolu olduğu düşünülen kabe birileri tarafından putlarla doldurulumuş vaziyette.

Bu durumda kulların inanç özgürlüğü hakkına tecaxüz olmuyor mu?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mantıklı sorular sorucaz diye bence mantık dışına çıkıyorsunuz.

Örneğin kabenin yada harem bölgesinin sel sularıyla dolması yada bazı depremlerde kabenin hasar görmesiyle bir ordunun kabeyi yok etmek ve hac için kendi yapıtını ikame etmek adına mekkeye gelmesi farklı olaylardır.

İlahi müdahalede sebep aranıyorsa bu açık fark görmezden gelinebilir mi?

Bence güzel bir soru başlıkta sorulmuş.

Örneğin hıristiyan rumların rum suresinde galip geleceklerinin haber verilmiş olmasından hareketle "hıristiyanları ateşperestlere tercih eden Allah neden fil olayında putperestlere yardım ediyor" denmiş.

Yardım edilen aslında putperestler olmamakla birlikte bu güzel bir soru.

Yanılmıyorsan Fahreddin Errazi'de bu soruya benzer bir soru soruyor.

Bulabilirsem onu paylaşmak istiyorum.

Mantıklı olan; ilk başta Ebrehe isimli birinin orduları toplayıp Mekke'ye özellikle de Kabe'ye sefer yapıp yapmadığını sormaktır.

Gerisi hikayedir.

Ancak böyle bir seferin yaptığı kesinleşdikden sonra başka sorular sorulabilir.

Ama bu seferin yapıldığı kesinleşmeden söylenen her söz havanda su dövmek olur.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Çünkü Kâbe'ye putları koymak Allah'ın hakkına tecavüz, Kâbe'yi yıkmak ise halkın hakkına tecavüzdür.
diyerek Kabe’nin içindeki putları temizlemek yerine Kabe’nin yıkılmasına Allah’ın müsaade etmediğini söyleyen Fahreddin Razi’nin bu görüşü ilk bakışta doğru gibi görülebilir. Öyle ya, Kabe’nin yapılmasını emreden Allah ise, yıkılması yerine içindeki pisliklerin temizlenmesini isteyecektir.

Ancak şu da söylenebilirdi. “Ebrehe Kabe’yi yıkmayı başarmış olsaydı dahi; Allah daha sonra elçisi Muhammed’i gönderir, Kabe’yi yeniden inşa ettirirdi.”

Ama anlaşılan o ki; "Mesele, yıkılmış olsa dahi yeniden yapılması değil, Kabe’nin kutsallığı, dokunulmazlığı ve Allah tarafından korunmuşluğudur. Dolayısıyla içinde putlar da olsa, Allah Kabe’ye saldırıyı engeller, saldıranları helak edip, evini korur." görüşü ve inancıdır.

“Kabe, içinde putlar varken yıkılmayı bir nebze hak ediyor ise ve buna rağmen bu yıkım engellenmişse; içinden putlar temizlenmiş iken ve yalnızca Allah’a ibadet ediliyorken, yıkılmayı kesinlikle hak etmemeli ve Allah tarafından engellenmelidir.” Şeklindeki düşünceye kim ve hangi gerekçeyle karşı çıkabilir?

Evet, öyleyse soralım:

Kabe, içinde putlar olmasına rağmen ve Allah’a şirk koşulan bir mabet olmasına rağmen yıkılmasına engel olunuyorsa;

Sadece Allah’a ibadet edilen bir mekan olduğu zamanda, örneğin bugün yıkılması girişimi karşısında, saldırganlar Ebrehe ve ordusuna gönderilen felaketten çok daha büyük bir helakı hak etmezler mi?

tarihinde Pante tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

diyerek Kabe'nin içindeki putları temizlemek yerine Kabe'nin yıkılmasına Allah'ın müsaade etmediğini söyleyen Fahreddin Razi'nin bu görüşü ilk bakışta doğru gibi görülebilir. Öyle ya, Kabe'nin yapılmasını emreden Allah ise, yıkılması yerine içindeki pisliklerin temizlenmesini isteyecektir.

Ancak şu da söylenebilirdi.

Söylenebileceklere bir sınır getirilemez tabi, öyle de böylede söylenebilir.

Arkadaşın "neden" sorusuna güzel bir cevap olduğunu düşündüğümden ve kul hakkına ait bence çok önemli bir göndermesi olmasından razinin tefsirini hatırlattım. Gerçekte kabenin tamamen yok edilip haccın başka bir şehre kanalize edilmesi isteği iradesiyle kabenin kısmi zarar görebilmesinin hala ayırt edilemediğini de görüyorum.

Oysa ikisi çok farklı durumlar.

tarihinde garodi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir fil sürüsünün sulak ve yeşil arazilere sahip olmayan Arabistan Yarımadasında yaşaması imkansız.

Başka bölgeden getirmiş olsalar dahi, bu filleri beslemeleri mümkün değil.

Bir fil günde 200 kilonun üzerinde ot yiyor, 30-40 litre su içiyor.

14 file hergün 3,5 ton yeşillik lazım. Nerede Arabistan'da o bolluk? :D

Sevgili Pante

yaşaması mümkündür,+ olaya sadece burdan bakma o dönemde ordaki savaşların çoğundada kullanılmıştır filler.

Hem sadece o filleri beslemek için bi grup askerin felan olmadığını felan nerden biliyosun ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Böyle aptalca bir hikaye olabilir mi ya? :)

Bu nedir abi?

Mercimek tanesi kadar mı bilmem ne kadar taşlar gelmiş...

Adamlar kurşun yağmuruna tutulmuş gibi olmuş....

Sonra o yetmemeiş, yani başarılı olamamış, ardından da bir sel gelmiş..

Oooooohhhhhhhhh...

Kaymaklı dondurma.. :))

Saçma ya... Akla yakın bir yanı yok...

Akıldan uzak..

Nurcu gel, akla bakar de... Hadiiiiiii... :)

tarihinde inevitablen tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Söylenebileceklere bir sınır getirilemez tabi, öyle de böylede söylenebilir.

Arkadaşın "neden" sorusuna güzel bir cevap olduğunu düşündüğümden ve kul hakkına ait bence çok önemli bir göndermesi olmasından razinin tefsirini hatırlattım. Gerçekte kabenin tamamen yok edilip haccın başka bir şehre kanalize edilmesi isteği iradesiyle kabenin kısmi zarar görebilmesinin hala ayırt edilemediğini de görüyorum.

Oysa ikisi çok farklı durumlar.

Hacerül esvedi karmatiler söküp götümüş zamanında...

Buda mı yetersiz bir zarar.?

Ebabil kuşlarını karmatilerin üzerine neden gönderilmemiş?

Yoksa karmatilerin uçaksavarları mı vardı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Evet, öyleyse soralım:

Kabe, içinde putlar olmasına rağmen ve Allah’a şirk koşulan bir mabet olmasına rağmen yıkılmasına engel olunuyorsa;

Sadece Allah’a ibadet edilen bir mekan olduğu zamanda, örneğin bugün yıkılması girişimi karşısında, saldırganlar Ebrehe ve ordusuna gönderilen felaketten çok daha büyük bir helakı hak etmezler mi?

Sorduğum soru gayet basitti.

Ama soruma cevap vermek yerine;

Söylenebileceklere bir sınır getirilemez tabi, öyle de böylede söylenebilir.

Arkadaşın "neden" sorusuna güzel bir cevap olduğunu düşündüğümden ve kul hakkına ait bence çok önemli bir göndermesi olmasından razinin tefsirini hatırlattım. Gerçekte kabenin tamamen yok edilip haccın başka bir şehre kanalize edilmesi isteği iradesiyle kabenin kısmi zarar görebilmesinin hala ayırt edilemediğini de görüyorum.

Oysa ikisi çok farklı durumlar.

Böyle kaçamak bir yanıt verildi.

Kısmi zarar mı?

Yoksa tamamen yakılıp yıkılıp temelden itibaren yeniden yapılmak zorunda kalınması mı?

1. İlk Saldırı:

Yezid’in ordusu Müslim b. Ukbe komutasında Medine’yi kuşatıp teslim olmaları için 3 gün mühlet verdi. 3. günün sonunda şehre saldırdı ve kısa sürede şehri teslim aldı. Üç gün boyunca şehir yağmalandı, talan edildi. Kadınlara, kızlara üç gün boyunca tecavüz serbest bırakıldı. Birçoğu ganimet olarak alındı. Mekke ve Medine’de onbine yakın insan katledildi.

Bu olaydan sonra aileler kızlarını evlendireceklerinde bekaret konusunda garanti veremiyorlardı. Harre katliamı da denilen bu olay İslam tarihinin yüz karası olarak nitelendi ve Kerbela’dan değil asıl bundan dolayı Yezid’e lanet edilmesi caiz görüldü.

Medine katliamından sonra Mekke kuşatıldı. Şehir mancınıklarla dövüldü. Bu saldırılar sırasında Kabe’nin duvarları yıkıldı. Ahşap kısımları ve örtüsü yandı.

1. Mekke kuşatması sırasında Yezid’in ölüm haberi gelince kuşatmaya son verildi ve Emevi ordusu geri çekildi.

Abdullah, harap olmuş Kabe’yi temellerine kadar yıktırıp yeniden inşa ettirdi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...