Jump to content

Kur'an'ın Tarihteki Yeri


Recommended Posts

Kur'an İslam'ın eleştirilerinin hem hedefi, hem de ilginç bir şekilde savunucusudur.

Kur'an İslam'ın herşeyidir.

Böylesine önemli bir kitabın uzun yüzyıllar batı biliminin dikkatlerinden kaçmış olması bağışlanamaz bir hatadır.

Batı kendisine İslam'ın yaptığı bütün açıklamaları sorgulamadan veya yeterince sorgulamadan kabul etmiş ve Kur'an konusunu araştırmayı günümüze kadar ertelemiştir.

20'nci yüzyılın ortalarından itibaren Kur'an daha yakından incelenmeye başlanmıştır.

Kur'an apaçık olmadığı gibi, her bakımdan muğlak, gizemli, karanlık bilinmezler, öykü ve menkibelerle dolu ilginç bir yapıttır.

En ilginç taraflarından biri Kur'an'ın bir yazarının olmadığının anlaşılmasıdır. Bu araştırıcılar için beklenmedik bir gelişmedir.

Onlara göre ilk dört İncil'in çok iyi bilinen yazarları vardır. O halde Kur'an'dan da bir yazarının olması beklenmelidir.

Muhammed adı bu yüzden hiç yadırganmamıştır. İslam'a göre Kur'an'ı Muhammed yazmış ve başlatmıştr. Tabii Kur'an Muhammed'e inen bir vahiydir.

Bunlar hem İslam, hem de batı bilim açılarından bilimselliklerinden kuşkulanılmayan, mantıklı ama yine de insansal çıkarımlardır.

Daha sonra biri hariç ilk dört incilin de yazarlarının olmadığı anlaşılınca, Kur'an'ın da spesifik bir yazarının olmaması olasılığı mantıklı görünmeye başlamıştır.

Batı önce kendi dinini sorgulamaya başlamış,ardından sıra diğer dinlere ve onların en büyüğü olan İslam'a gelmiştir.

Bu bölümde batı tarafından şimdiye kadar ihmal edilen Kur'an'ı yakından inceleyecek, gerçek doğasını mümkün olduğu kadar anlamaya çalışacağız.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 153
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

O halde şu videoyla başlayalım;

Muhammed'in yaşamadığına kesin gözüyle bakıyorum,Muhammed isim bile değil ''övülen kişi'' anlamında bir sıfattır,Ahmed de öyle.Hakkında tüm bildiklerimizi Muhammed'den 300 yıl sonra uydurulmuş hadislerdendir.Üstelik Kur'an'da(benim de Turan Dursun'dan öğrendiğim) bir ayet var ki,Muhammed'in soyunun bile uydurma olduğunun kanıtıdır.

Diğer Kur'an versiyonları hakkında filan da takım çalışmasıyla geniş araştırmalar yapabiliriz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence Ahzap ayetleri yaşadığının kesin delilidir

Adamın soyu bile uydurma dostum;

Zuhruf:31=“Bu Kur’an, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!” dediler.

Muhammed eğer gerçekten Abdulmuttalib'in soyundan olsaydı inanmayanlar böyle derler miydi?Bu ayet Muhammed'in soyunun bile uydurma olduğunu açıkça kanıtlıyor mesela.

Video çok güzel. Teşekkürler.

Başlığı sulandırmaya çalışan her iletinin akibeti çöplük olacak.

İtirazlardan buraya asılacak iletiler kadar bilimsel olmaları bekleniyor.

Rica ederim hocam.Kur'an'ın farklı versiyonlarının dışında birde bu Taşkent Kur'an'ından filan ayetler var yabancı kaynaklarda,şimdiki Kur'an'la uyuşmayan ayetler.Bence bu konuların üstüne iyice düşelim derim :)

tarihinde Dark Prince tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslında bu kategoriye Müslümanları almamak lazım,tartışma olmadan tamamen araştırmalardan oluşsa daha iyi olur,konu da bulanmaz :)

Adam gibi yazarlarsa ve iddialara bilimsel karşılıklar verirlerse, Müslümanlardan yararlanmamız mümkün.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Adamın soyu bile uydurma dostum;

Zuhruf:31=“Bu Kur’an, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!” dediler.

Muhammed eğer gerçekten Abdulmuttalib'in soyundan olsaydı inanmayanlar böyle derler miydi?Bu ayet Muhammed'in soyunun bile uydurma olduğunu açıkça kanıtlıyor mesela.

Soyu hakkında çok detay bilmiyorum ama Ahzap ayetleri özellikle 50-53 arası ayetler düşünüldüğünde yaşamış olması lazım. Kuran sonradan yazılırken bu ayetleri buraya eklemenin kimseye faydası yok. Dolayısıyla bence yaşamamış olma ihtimali yok. Soyu konusundaki bilgiler yanlış olabilir ama kendisi kesinlikle yaşamış ve o komik ve kendine yontan Ahzap ayetlerini bize kazandırmıştır. Tebbet süresi de yaşadığının kanıtıdır bence

Link to post
Sitelerde Paylaş

Soyu hakkında çok detay bilmiyorum ama Ahzap ayetleri özellikle 50-53 arası ayetler düşünüldüğünde yaşamış olması lazım. Kuran sonradan yazılırken bu ayetleri buraya eklemenin kimseye faydası yok. Dolayısıyla bence yaşamamış olma ihtimali yok. Soyu konusundaki bilgiler yanlış olabilir ama kendisi kesinlikle yaşamış ve o komik ve kendine yontan Ahzap ayetlerini bize kazandırmıştır. Tebbet süresi de yaşadığının kanıtıdır bence

Ama böyle bir yere varamayız dostum,Kur'an yazılırken orada değildik,Kur'an'ı yazanların ne düşündüklerini,o zamanki ortamı vb. bilmiyoruz.Muhammed'e kimlerin helal olduğu sorusuna yanıt olarak yazılmış ayetler,peygambere şunlar helaldi diye.

Dolayısıyla somut kanıtların olması gerekir,adamın kafası bozulmuştur o ayetleri uydurmuştur,başka birşey olmuştur...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ama böyle bir yere varamayız dostum,Kur'an yazılırken orada değildik,Kur'an'ı yazanların ne düşündüklerini,o zamanki ortamı vb. bilmiyoruz.Muhammed'e kimlerin helal olduğu sorusuna yanıt olarak yazılmış ayetler,peygambere şunlar helaldi diye.

Dolayısıyla somut kanıtların olması gerekir,adamın kafası bozulmuştur o ayetleri uydurmuştur,başka birşey olmuştur...

Başka çaremiz yok. Çünkü birinci dereceden kanıt olarak kabul edebileceğimiz bildiğim kadarıyla hiç birşey yok. O zaman mantık yürütmekten başka çare yok. Bu arada mantık yürütmeyi kesinlikle küçümsememek lazım. Ben ayetleri okurken Muhammed'in nasıl bir ruh hali içinde olduğunu bile anlayabiliyorum. Tahrimi yazarken ne düşünmüş, Tebbet deki çaresizliği, Ahzap'daki gözü dönmüşlüğü vb. Ebu Leheb konusu Muhammed yaşamasaydı ve o zaman öz amcası dahi ona inanmamış olmasaydı, Kuran'da yer almazdı diye düşünüyorum. Muhammed nasıl Tahrim de karılarına karşı Allah'ı tehdit unsuru olarak kullanmışsa Tebbet'de de muhtamelen çevreden gelen eleştirilerin verdiği çaresizlikle Allah'ı amcasına beddua ettirecek çaresizliğin ve komikliğin içine düşmüştür. Muhtemelen o zaman ebu Leheb'in durumu Muhammed'e karşı "daha amcan bile sana inanmıyor, yalancı olduğunu söylüyor, biz nedem inanalım" şeklinde kullanılıyordu. Aslında benim bakış açımdan yaşayıp yaşaması hiç önemli de değil. Metin kul yapısı olduktan sonra ister Muhammed ister sonrakiler yazdırmış önemli görmüyorum. Tabii tarih adına yine de konu tartışılmalı ve araştırılmalı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

senin gibi yaşamadığını iddia eden biriyle ne konuşulabilirki.tedavi görmen lazım.

Konu dışına çıkmak istemiyorum ama uydurma rivayetlerden başka kanıt var mı yaşadığına dair?Varsa göster?Ayrıca şu ayet hakkında ne düşünüyorsun;

Zuhruf:31=“Bu Kur’an, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!” dediler.

Sen Muhammed'in dedesi şu,amcası şu vb. diye ezberlerken aslında dedesinin,amcasının o olmadığını Kur'an söylüyor,Kureyş kabilesinden bile değildi Muhammed!

Başka çaremiz yok. Çünkü birinci dereceden kanıt olarak kabul edebileceğimiz bildiğim kadarıyla hiç birşey yok. O zaman mantık yürütmekten başka çare yok. Bu arada mantık yürütmeyi kesinlikle küçümsememek lazım. Ben ayetleri okurken Muhammed'in nasıl bir ruh hali içinde olduğunu bile anlayabiliyorum. Tahrimi yazarken ne düşünmüş, Tebbet deki çaresizliği, Ahzap'daki gözü dönmüşlüğü vb. Ebu Leheb konusu Muhammed yaşamasaydı ve o zaman öz amcası dahi ona inanmamış olmasaydı, Kuran'da yer almazdı diye düşünüyorum. Muhammed nasıl Tahrim de karılarına karşı Allah'ı tehdit unsuru olarak kullanmışsa Tebbet'de de muhtamelen çevreden gelen eleştirilerin verdiği çaresizlikle Allah'ı amcasına beddua ettirecek çaresizliğin ve komikliğin içine düşmüştür. Muhtemelen o zaman ebu Leheb'in durumu Muhammed'e karşı "daha amcan bile sana inanmıyor, yalancı olduğunu söylüyor, biz nedem inanalım" şeklinde kullanılıyordu. Aslında benim bakış açımdan yaşayıp yaşaması hiç önemli de değil. Metin kul yapısı olduktan sonra ister Muhammed ister sonrakiler yazdırmış önemli görmüyorum. Tabii tarih adına yine de konu tartışılmalı ve araştırılmalı.

Dediğim gibi dostum,neden böyle yazılmış diyerek bi sonuca varamayız,yazanların yanında değildik,kimbilir ne oldu da öyle yazıldı.Muhammed'in adını bile bilmiyoruz,hakkında hiç kaynak yok,soyunun bile uydurma olduğunu Kur'an'dan anlıyoruz bunlar zaten direk yaşamadığının delilidir.

O zamanın ilkel insanı öyle düşünmüş öyle yazmış,aksi takdirde zaten dediğin ayetler Kur'an'da olmazdı.En azından şunu gözönünde bulundur gerçek olma ihtimali gibi ''uydurma olma ihtimali de var''.

tarihinde Dark Prince tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Başka çaremiz yok. Çünkü birinci dereceden kanıt olarak kabul edebileceğimiz bildiğim kadarıyla hiç birşey yok. O zaman mantık yürütmekten başka çare yok. Bu arada mantık yürütmeyi kesinlikle küçümsememek lazım. Ben ayetleri okurken Muhammed'in nasıl bir ruh hali içinde olduğunu bile anlayabiliyorum. Tahrimi yazarken ne düşünmüş, Tebbet deki çaresizliği, Ahzap'daki gözü dönmüşlüğü vb. Ebu Leheb konusu Muhammed yaşamasaydı ve o zaman öz amcası dahi ona inanmamış olmasaydı, Kuran'da yer almazdı diye düşünüyorum. Muhammed nasıl Tahrim de karılarına karşı Allah'ı tehdit unsuru olarak kullanmışsa Tebbet'de de muhtamelen çevreden gelen eleştirilerin verdiği çaresizlikle Allah'ı amcasına beddua ettirecek çaresizliğin ve komikliğin içine düşmüştür. Muhtemelen o zaman ebu Leheb'in durumu Muhammed'e karşı "daha amcan bile sana inanmıyor, yalancı olduğunu söylüyor, biz nedem inanalım" şeklinde kullanılıyordu. Aslında benim bakış açımdan yaşayıp yaşaması hiç önemli de değil. Metin kul yapısı olduktan sonra ister Muhammed ister sonrakiler yazdırmış önemli görmüyorum. Tabii tarih adına yine de konu tartışılmalı ve araştırılmalı.

Sizin mantığınız size kardeşim.

Delil yokluğu bu durumda yokluğun delilidir.

Konuyu bu şekilde bir takım bilimsel olmayan polemiklerle doldurmanıza izin vermeyeceğim.

Bu konuda devam ederseniz, iletinizi silecek ve size forumu yasaklayacağım. Bu uyarılarımı ciddiye alın ve bize yalnız bilimsel ve ciddi delillerle karşılık verin.

Fantezilerinizle ve düşlerinizle değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kur'an ciddi olarak ilk defa Batılı araştırıcılar tarafından 1970'li yıllarda sorgulanmaya başlanmıştır.

Kur'an hakkında o zamana kadar kabul edilen geleneksel görüşlere, Günter Lüling, John Wansbrough, Michael Cook ve Particia Crone tarafından meydan okunmuştur.

Ama bu araştırıcılar aralarında bir konsensusa varamamışlardır.

Tabii onların geleneksel kabullere karşi başlattığı bu akım hem Batı'da, hem de İslam dünyasında, dirençle karşılanmıştır.

Ayrıca aralarında bir konsensus da olmadığından, ortaya atılan çesitli kuramlar ve açıklamalar tatmin edici olmamışlardır.

Farklı da olsalar, Kur'an ve İslam'ı temellerinden sarsan bu yeni görüşler, diğerlerinin de konu ile ilgilenmelerine neden olmuştur.

Bu ilk meydan okumalar, kısa bir zaman sonra İslamsal dogmalar ve Kur'an hakkında geleneksel görüşlerden radikal olarak farklı bir takım görüşlerin ortaya çıkmasını sağlamışlardır.

Başka bir ifade ile İslam ve Kur'an ile ilgili çağdas anlayışların mayası atılmıştır.

Önceleri bu maya yalnız birkaç Batılı araştırıcının domaini ile sınırlanmış, geniş halk kitleleri bu gelişmelerden haberdar olmamıştır.

Her ne kadar ilk defa 2000 yılında Christoph Luxenberg'in yazığı bir kitap olan Die Syro-Aramaische Lesart des Koran oldukça yaygın bir kitleye ulaşmışsa da, bu kitap daha önce yazılanlardan daha ileri ve devrimsel diyebileceğimiz görüşlere yer vermemiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslında bu kategoriye Müslümanları almamak lazım,tartışma olmadan tamamen araştırmalardan oluşsa daha iyi olur,konu da bulanmaz :)

mukemmel bir fikir! bu muslolarin comak sokmalari olmadan,konu bulanmadan bilgi edinelim biraz.. onlara kapali olsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslümanlar bu konularda kendilerinden çok eminler.

Bu konularda belge arayacaklardır. Bulurlarsa bizlerle paylaşmalarına izin vereceğiz elbette.

Ama boş laflarla savlarını savunamazlar.

Burası Müslümanlara kapalı değildir. Sadece onların sapkınlıklarına kapaldır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslümanlar bu konularda kendilerinden çok eminler.

Bu konularda belge arayacaklardır. Bulurlarsa bizlerle paylaşmalarına izin vereceğiz elbette.

Ama boş laflarla savlarını savunamazlar.

Burası Müslümanlara kapalı değildir. Sadece onların sapkınlıklarına kapaldır.

burda ne demek istiyorsun?

müslümana kapalı değilmiş! ben müslüman olarak tabiki kendi doğrularımı savunacam bundan ötesi yok..ama sen buna izin vermiyorsunki.başlığımı tavanarasına yolladın mesela.fikirlerimizi kabul etmiyorsan,siliyorsan,atıyorsan burda uzun uzun yazmanın anlamı ne?

Link to post
Sitelerde Paylaş

burda ne demek istiyorsun?

müslümana kapalı değilmiş! ben müslüman olarak tabiki kendi doğrularımı savunacam bundan ötesi yok..ama sen buna izin vermiyorsunki.başlığımı tavanarasına yolladın mesela.fikirlerimizi kabul etmiyorsan,siliyorsan,atıyorsan burda uzun uzun yazmanın anlamı ne?

Delillerle savunacaksın ama. Lafla değil. Ve deliller bilimsel olacak..

Aksi takdirde burada oyalanıp durma. Lafla olmaz. Anlıyor musun? Sanmıyorum..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kur'an'lar Arasındaki Farklılıklar

Dünya'da 4 İncil olur da Kur'an hiç geri kalır mı?Evet dünyada 4 tane farklı Kur'an versiyonu vardır ve bunlar arasında yüzlerce çelişki bulunur.Kur'an'ın değiştiğinin en somut kanıtlarıdır.

Şuan elimizde bulunan Kur'an diğer metinlerden sadece bir tanesidir.Yani dünya üzerinde içinde farklılıklar bulunan birden fazla Kur'an var.

Örneğin:

Hafs Musahafı:Türkiye dahil diğer birçok ülkede kullanılan Mushaftır.

Cezayir,Fas,Tunus,Batı Afrika,Sudan,Libya,Katar gibi ülkelerde Kur'an'ın farklı versiyonları kullanılır.Bu mushaflar arasında birçok çelişkiler bulunur.Şuan elimizdeki Kur'an bile çelişkilerle doluyken diğer versiyonlar arası çelişkiler olması garipsenilmeyecek bir durum olsa gerek.

Mushaflar arası farklılıkları konu alan eserlere imza atmış birçok saygın İslam alimi vardır.Bunların en bilineninden bahsetmek istiyorum:

Ünlü İslam alimlerinden Ebu Davud,ki aynı zamanda Kuttubi Sitte'deki sahih kaynaklardan birinin yazarıdır.Mesahaf-i Sicistani adlı eseri vardır.Bu eser Kur'an versiyonları arasında bulunan bir kaç bin farklılığı içermektedir.Yanlış duymadınız Kur'an metinleri arasında BİNLERCE farklılık vardır.

Ben dünyada en çok kullanılan Hafs ve Warsh mushaflarını inceleyeceğim.Önce bu mushafları tanıyalım:

Hafs Mushafı:Türkiye dahil diğer birçok ülkede kullanılan Mushaf budur.

Warsh Mushafı: Cezayir,Fas,Batı Afrika,Sudan ve Tunus'un bir kısmında kullanılan Mushaf'dır.

İşte bu farklılıklardan bir kaç tanesi:

Hafs:Bakara:132: ''wawassaa'' vasiyet etti demektir.

Verş:Bakara:132: ''wa'awsaa'' vasiyet etti.

Bunların anlamları hemen hemen aynıdır.Fakat Verş Mushafı'nda fazladan bir ''elif'' vardır.Nedeni lehçe farklılıklarıdır.

Hafs:Ali-İmran:133: ''wasaari'uu'' = ve koşun.

Verş:Ali-İmran:133: ''saari'uu'' = koşun.

Görüldüğü gibbi Hafs Mushafı'ndaki kelimede fazladan bir ''ve'' bağlacı vardır.Anlamı değiştirmez fakat fazladan bir kelime ekler.

Hafs:Maide:54: ''yartadda'' = geri dönmek.

Verş:Maide:56: ''yartadid'' = geri dönmek.

Bu iki kelimenin yazımı biraz farklı fakat anlamları aynıdır.Farklı lehçelerden kaynaklanır.Ayrıca dikkat ettiyseniz Hafs Mushafı'nda 54. ayet,Verş Mushafı'nda ise 56. ayettir.Anlayacağınız bazı ayetlerin yerleride değişik.

Hafs:Enbiya:4: ''qaala'' = dedi

Verş:Enbiya:4: ''qul'' = de

Hafs:''(Muhammed) Dedi ki: Rabbim herşeyi bilir''.Özne Muhammed,işi Muhammed yapmış.

Verş:''(Allah):De ki: Rabbim herşeyi bilir''.Burada ise özne Allah'tır.

Bu kelimelerin yazılışlarıda,anlamlarıda farklıdır.Fiilin öznesini değiştirir.Hafs Mushafı'nda özne Muhammed'dir.

Hafs:Şems:15: ''walaayakhaafu'' = ve korkmaz.

Verş:Şems:15: ''falaayakhaafu'' = ve korkmaz.

Bu kelimelerin sadece baş harfleri değişiktir.Anlamda fazla değişim olmaz.Verş Mushafı'nda daha vurguludur.

Hafs:Bakara:58: ''nagfir'' = biz bağışlarız.

Verş:Bakara:57:''yugfar'' = o bağışlar.

Bu farklılık özneyi değiştiriyor.

Hafs:Bakara:140: ''taquluna'' = siz söylüyorsunuz.

Verş:Bakara:139:''yaquluna'' = onlar söylüyorlar.

Baş harflerin değişimi özneyi değiştirmiş yine.

Hafs:Bakara:259:''nunshizuhaa'' = bir araya getirmek,inşa etmek(inşa ediyoruz)

Verş:Bakara:258:''nunshiruhaa'' = diriltmek,yeniden canlandırmak

Bu kelimelerdeki farklı harfler iki farklı kelime oluşturuyor.

Hafs:Ali-İmran:81:''ataytukum'' = size verdim.(Ben)

Verş:Ali-İmran:80:''ataynakum'' = size verdik.(Biz)

Yine bu kelimelerdeki farklı harfler özneyi değiştiriyor.

Hafs:Nisa:152:''yu'tiihim'' = onlara verecek (O)

Verş:Nisa:151:''nuutiihimuu'' = onlara vereceğiz (Biz)

Yine burada özne değişmiştir.

Hafs:Bakara:9:''yakhda'uuna'' = onlar aldatırlar.(Geniş Zaman)

Verş:Bakara:8: ''yukhaadi'uuna'' onlar aldatıyorlar.(Şimdiki Zaman)

Zaman bakımından farklılar.

Hafs:Bakara:10:''yakdhibuuna'' = onlar yalanladılar (Etken)

Verş:Bakara:9: ''yukadhdhibuuna'' = onlar yalanlandılar (Edilgen)

Cümleyi aktiften-pasive çeviriyor.Anlam bayaa bir değişiyor.

Hafs:Bakara:214:''yaquula'' = dedi

Verş:Bakara:212:''yaquulu'' = dedi

Görüldüğü üzere sondaki sesli harf ''a'', ''u'' ya dönüşmüş.

Hafs:Bakara:184:''ta'aamu miskiinin'' = yoksulun yemeği(Oruca gücü yetmeyenler bir yoksul doyumu fidye verir).

Verş:Bakara:183:''ta'aami masakiina'' = yoksulun yemeği.(Oruca gücü yetmeyenler yoksullara yemek fidyesi verir).

Bu kelimeler arasında birkaç ünlü harf farklılığı vardır.Ayrıca Hafs Mushafı'nda bir yoksul için fidye emredilir.Verş Mushafı'nda herhangi bir sayı söz konusu değildir.Direk çoğul olarak yoksullar için fidye emri vardır.

Hafs:Ali-İmran:146:''qatala'' = o öldürdü

Verş:Ali-İmran:146:''qutila'' = o öldürüldü

Hafs Mushafı'nda öldürdü derken Verş Mushafı'nda öldürüldü diyor.Anlam gerçekten değişiyor.

Hafs:Maide:67:''risaalatahu'' = onun mesajı.

Verş:Maide:69:''risaalatihi'' = onun mesajı.

İki kelimenin son sesli harfleri birbirinden farklı.

Hafs:Kasas:48:''sihraani'' = iki büyü (Ayet:İki büyü birbirini destekliyor).

Verş:Kasas:48:''saahiraani'' = iki büyücü (Ayet:İki büyücü birbirlerini destekliyor).

İlk iki harfin seslileri farklı.Anlam gerçekten değişmekte;Hafs Mushafı'nda ''büyü'' iken,Verş Mushafı'nda ''büyücü'' olmuş.

Tüm bu örnekler göstermektedirki Kur'an'ın bir harfinin bile değişmediği inancı asılsızmış.Gerçekler öyle demiyor.Buraya yazılanlar değişikliklerin sadece bir kısmıdır.Çok daha fazla fark vardır Kur'an mushafları arasında.

Aşağıdaki linklerdeki videolarda daha ayrıntılı bilgiler bulacaksınız,izlemenizi tavsiye ederim:

http://dinsizdeist.blogspot.com/2010/11/mushaflar-aras-farkllklar.html

http://dinsizdeist.blogspot.com/2010/11/mushaflar-aras-farkllklar-2.html

Kelime farklılıklarını gösteren tabloyu ve daha detaylı bilgileri aynı zamanda kelimeleri aldığım kaynak olan;

http://www.answering-islam.org/Green/seven.htm#appendix_1

Linkinde bulabilirsiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kur'an'ın tarihdeki yerini araştırırken aşağıdaki beş sorunun yanıtını vermeye çalışacağız.

İlk soru:

1. Bugün mevcut Kur'an'ı, geçmişte yazılmış ve henüz kutsallaştırılmamış orijinal verziyonuna kadar izleyebilir miyiz?

Bu henüz kutsallaştırılmamış Kur'an için Günter Lüling Ur-Qur'an terimini kullanıyor.

Batılı Kur'an uzmanları şimdiki Kur'an'ın bir öncüsü olan ve çok önceleri yazılmış bir metnin var olduğuna inanmaktadırlar.

Onlara göe bugün mevcut Kur'an, (eğer yaşamışsa) Muhemmed zamanından kalmadır.

Bu konuda, konunun bazı hususları hakkında farklı düşünen Luxenburg dahil, hemen bütün batılı Kur'an uzmanları hemfikirdir.

Ancak bu inanışı paylaşmayan'lar da vardır.

Onların başinda gelen Wansbrough, bugünkü Kur'an'ın daha önce mevcut bir antik metne kadar uzanmadığı ve iki yüzyıl gibi uzun bir süre içinde, Arap toplumunda mevcut çesitli yazılı materyellerin bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu tezini savunmaktadır.

Başka bir deyişle daha çok Arap toplumunun yazılı olmayan kollektif bilincinin bir meyvasıdır, Kur'an.

Warnsbrough, Muhammed zamanında hiç bir yazılı metnin olmadığına inanmaktadır. Muhammed'in yaşayıp yaşamadığının önemi yoktur. Yaşamış olsa bile, Kur'an'la Muhammed'in bir ilişkisi olamaz. Çünkü Kur'an, hem Muhammed'in ölümünden sonra kutsal bir kitap olarak derlenmiştir, hem de zaten Arabistan'da değil, Mezopotamyada bir yerlerde bir araya getirilmiştir.

Görüldüğü üzere bunlar İslam kaynaklarının ögretileri ile bağdaşmayan, konunun muğlaklaşmasına neden olmakla beraber, kesin çözümler getirmediği için daha bilimsel ve olası görüşlerdir. Çünkü İslam kaynaklarına göre bilgi eksikliği olması gerekirken, bilgi çoklugu ve kesinliği söz konusudur.

İslam kaynakları bu konuda en ufak bir kuşkuya yer vermemektedirler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...