Jump to content

ADEMLERİN HİKAYESİ


Recommended Posts

Hikaye biraz uzun ama yazan arkadaş bu hikayenin ne kadar çocukça ne kadar mantıktan yoksun ve zayıf bir kurgu üzerine oturtulduğunu esprili bir şekilde anlatıyor. Okumanızı tavsiye ederim..

Ademlerin Hikayesi

Tanrı ve Adem tablosu. Bir Michelangelo klasiği.

Sonsuzluk içinde sıkılmıştı. Milyarlarca, trilyonlarca sene sadece 'varlık içinde yokluk' şeklinde geçmişti. Allah sıkıldı. Ne yapması gerektiğini iyice düşündü. Bir yaratıcı olmasına rağmen, hiç de yaratıcı şeyler düşünemiyordu. Sonsuz zaman içerisinde, kendi tahtında öylece oturmuş, etrafında ki yokluğa bakınmıştı.

Sonra bir karar verdi. Aklına müthiş bir şey geldi. Dünya adında bir yer yaratacak, orada canlılar ve insanı var edecekti. Sonra onlara dinler, peygamberler gönderekti. Bu oyun birkaç bin sene onun sıkılmasını engelleyecekti.

Dünya'yı 6 günde yarattı. 7. günde tahtına geçip dinlendi; bu yaratma eylemi onu epey yormuştu. Dünya gezegeninin bu derece zor yaratılacağını bilmiyordu. Hele 6 gün süreceğini de bilmiyordu. (Günün ne olduğunu da bilmiyordu, belli ki) Sonra Azrail adlı meleğini yanına çağırıp onunla konuştu:

-Dünya'ya in, selamımı söyle; oradan bir parça toprak al gel.

-Tamamdır, Allah'ım.

Azrail yola koyuldu. Uçtu binlerce evren arasında, ve dünyaya geldi. Dünya'ya ''Merhaba'' dedi. Ve konuşmaya başladılar.

''Beni Allah yolladı, bir parça toprak alacağım senden''

''Senden önce de 3 melek daha geldi, ama onlara duygu sömürüsü yaptım, işe yaradı. Ama sana işe yaramayacağını biliyorum, al bakalım. Elden bir şey gelmez, emir büyük yerden.''

''Biliyorum, sen yeryüzüsün, sen topraksın; seninle konuştuğuma bile inanamıyorum, şizofren olduğumu düşünüyorum bazen'' dedi.

''Yok, bu sadece bir masal, şimdilik konuşuyormuşuz gibi var say'' dedi Dünya toprağı. Ve ekledi ''Allah'ın işi, başka ne bekliyorsun ki?'' dedi.

Azrail, aldığı bir parça toprağı bir poşete koydu. Doğada eriyen bir poşete koymuştu, çünkü sıkı bir çevreciydi. Poşetler yeryüzünü kirletmesin istiyordu. Toprakla beraber Allah'ın katına çıktı. Allah'ı selamlayıp huzuruna geçti:

''Merhaba'' dedi.

Allah da karşılık verdi, derin bir uykudan uyanmış biri gibi ''Merhaba''

Azrail utanarak bir soru sordu: ''ya bir şeyi merak ediyorum, sen tanrı değil misin sonuçta, neden toprak için beni dünyaya yolladın ki? Yaratsaydın hemen?

''Bu muydu aklına takılan soru'' dedi gülerek ve birkaç saniye sonra ekledi ''Hem yorgunum hemde fantazi olsun istedim. Sıkıldım sürekli 'ol diyip oldurtmaya'' dedi.

Daha sonra, Allah torağı poşetten çıkardı. Okuyup üfledi, eliyle bir heykeltraş gibi onu yonttu. Sonra nemli olan toprağı kuruması için balkona koydu. Birkaç gün orada durduktan sonra o kurumuş heykeli aldı, cebinden birkaç tane 'ruh' çıkardı. İçlerinden birisini seçti ve seçtiği ruhu avucunun ortasına yerleştirdi. Sonra o ruhu heykele doğru üfledi. Ruh heykele girince, heykelde kıpırdanmalar oldu. Bütün melekler şaşımışçasına izliyorlardı. Birkaç saniye sonra heykel canlandı, kasa büründü, sonra ete büründü. Yüzü gözü oluştu. Cinsel organları falan meydana çıktı. Ama kimse buna şaşırmamıştı, çünkü çiftleşmeyi bilmiyorlardı melekler ve diğerleri(?)

Allah heykele seslendi: ''Senin adın Adem'' tamam mı?'' dedi.

Adem ne olup bittiğini anlamıyordu: ''İyi de sen kimsin?'' dedi.

Allah kızmıştı ''Ben seni yaratan Allah, bana innamıyor musun yoksa?'' dedi.

Adem umursamazmışçasına ''Allah kim ya, ne diyorsun sen? Neredeyim ben, ne oldu bana?'' dedi.

Allah şiddetle bağırdı ''alın şunu huzurumdan, kendi yaratıcısını tanımıyor daha'' dedi.

Melekler Adem'in koluna girdi ve onu oradan götürdüler. Cennet'in içinde bir bahçeye gittiler, ırmağın kenarında oturdular. Melekler Adem'in her bir tarafını mıncıklıyor, nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Adem ise bu durumdan sıkılmıştı, her bir tarafının mıncıklanması onun pek hoşuna gitmemişti. Ama yine de sessis kalmayı yeğliyordu. Melekler meseleyi on anlattılar. Allah'ın bu evrenin yaratıcısı olduğunu(ortada olmayan evrenin?), Bu Cennet'in mülk sahibi olduğunu anlattılar. Onu Allah'ın 'denemek için' yarattığını anlattılar. Adem meseleyi iyice anlamıştı. Daha sonra uykusu geldi, ve oracıkta kıvrılmıştı.

Birkaç gün sonra uyandı Adem. Uyandığı yerde etrafını süzdü ve elma ağaçlarının, üzüm ağaçlarının oraya gidip kendine yiyecek birşeyler buldu. Karnını iyice doyurmuştu. Ama birşeyleri eksik hissediyordu. Çıplak olduğunu farketmişti, ama önemsememişti. Aklına birden neyin eksik olduğu geldi. ''Evet'' diye bağırdı. ''Bir kadın istiyorum, hormonlarımın farkına vardım'' dedi.

Adem ne'yi istediğini biliyordu artık. Ama bilmediği şeyler de vardı. Mesela, mastürbasyonu keşfetmiş olsaydı, kendine birkaç sene boyunca bir kadın istemeye gerek duymayacaktı'' Ama o daha bazı güzel şeyleri keşfetmemişti. Allah'ın yanına gidip, onunla kendisine bir eş yaratması meselesini konuşacaktı. Allah'ın katına gitmek üzere yola koyuldu, yolda Allah'la nasıl konuşacağını düşünüyordu.

Adem, Allah'ın katına doğru giderken; Allah ise o sırada Adem'i nasıl kandırabileceğini düşünüyordu. Adem, uyandığında elma ve üzüm ağaçlarından yemişti; ama bir türlü yasak elma ağacından elma yememişti. Bu da Allah'ı sinirlendirmişti. Adem'e o yasak elma ağacından elmayı bir şekilde yedirip, onu dünyaya postalamak için bir yol düşünmeye çalışıyordu.

Adem, Allah'ın yanına doğru gelirken, Allah geleceği görme gücünü önceden kullanıp, Adem gelmeden önce melekleri yanına çağırmıştı ve Şeytan'ı da ayrıca çağırmıştı. Bu sefer, Allah daha farklı şeyler düşünüyordu. Adem, bir süre sonra Allah'ın konforlu çek-yatlarının bulunduğu katına geldi. Etrafına bakındığında, Cennet'teki herkesin orada olduğunu düşündü; acaba neler oluyor diye merak etti ve Allah'a sordu:

- ''Neler oluyor burada? Herkes neden toplandı?''

- ''Sana bir süprizim var Adem, egonu okşayacak bir süprizim var'' dedi Allah.

- Adem heyecanlanmıştı, ilk defa bir süpriz alacaktı ve merakla sordu: ''Hadi ya, nedir süprizin peki?'' dedi.

- Allah: '' Bütün bu varlıklar biraz sonra benim emrimle sana secde edecekler'' dedi.

- Adem: ''Eee, sonra ne olacak?'' diye meraklı bir şekilde atıldı.

- Allah: ''Sonrasını elbette ben biliyorum, ama senin için biraz eğlenceli olacak. Şu sıkıcı sonsuzlukta, hem biraz da ben eğlenmiş olacağım'' dedi.

- Adem: '' Hayır, demek istediğim; bu varlıklar bana secde edince ne olacak yani? Bu mu süprizin'' dedi sitemle.

- Allah: ''Ne beğenmedin mi?'' diye sert çıkıştı.

- ''Beğencek bir şey yok ki bunda, bende benim için bir hatun yaratacaksın falan sanmıştım. Bana secde edeceklermiş, peh!... Ben senin gibi megolaman değilim ki bundan zevk alayım'' dedi Adem.

Allah Adem'in bu sözleri karşısında biraz öfkelenmişti. Ama yine de planını bozmak istemiyordu ve sukünetle konuşmasını sürdürdü: ''Tamam, onu da yaratırım; ama önce sana hazırladığım bu süprizi gerçekleştireyim, olur mu?''

- ''Ee, madem bu kadar hazırlanmışsın, gerçekleştir o halde'' dedi Adem.

Allah derinden bir nefes aldı, ve bütün varlıklara seslendi: ''Herkes Adem'e secde etsin!'' Allah'ın bu emri üzerine tüm melekler Adem'in önünde secdeye durdular, ama içlerinden de küfür ediyorlardı. Adem'in sonradan peydahlanmış varlığı, kendilerinin varlığından daha önemliydi, melekler bu durumdan gerçekten sıkılmıştı, ama hepsi de mecburiyetten secde etmek zorunda kalmıştı. Ama... Yalnızca Şeytan secde etmemişti. Allah bunu gördü, ve Şeytan'a seslendi: ''Hey, duymadın mı beni; Adem'e secde edin diyorum?'' dedi.

- ''Seni duydum Allah, ama ben o pis çamurdan yaratılmış bir varlığa secde etmem, benden ne üstünlüğü var? Hem sen bizi yarattın diye ne bu afra tafra, çekilmez bir tanrısın Allah'' dedi Şeytan.

Allah Şeytan'ın öncenden bunu yapacağını zaten biliyordu; geleceği görme yeteneği sayesinde. Ama bunu yine de canlı canlı yaşamak istemişti; sıkıcı varlığına biraz heyecan katmak için. Ama Allah da iyi bir oyuncuydu, Şeytan'a döndü ve '' Seni lanetliyorum, defol git katımdan. Benim lafımı dinlemeyi öğreneksin bundan sonra, tamam mı? Cehennem'de yakacağım seni'' dedi.

''İyi de ben zaten ateşim, ateş ateşi yakmaz ki'' dedi gülerek Şeytan. Allah iyice kızmıştı, kendisiyle dalga geçen bu yarattığı varlığa haddini bildirmek istiyordu, ama kafasında kurguladığı planı bozmamak için biraz daha alttan alması gerektiğini düşündü. Bir süre sonra konuşmasına devam etti '' Tamam, haklısın. O zaman bende senin için buzdan bir soğuk ateş yaratırım, çok da zor değil benim için.'' dedi.

Bunun üzerine Şeytan, ''Çok korktum. Yakacaksan yak? Ne bekliyorsun?'' dedi ve soluklanıp konuşmasına devam etti ''Ne tür bir manyaksın ya, bilmiyorum gerçekten. Şimdiye kadar Kendi yarattıklarıyla eğlenen bir tanrıya taptığım için kendimden iğrendim, keşke daha önce isyan etseymişim'' dedi.

Allah Şeytan'ın bu sözlerine alındı, kendine biraz ders çıkardı ve alttan alması gerketiğini düşündü. ''Tamam, seni insanlık tarihi boyunca yaşatacağım, sende onları isyana teşvik edeceksin. Senin görevinde bu olsun, anlaştık mı?'' dedi. Allah bu sözleri söyler söylemez, ağzından kaçırdığı bu cümlenin Adem'i uyandıracağını düşündü bir an. Ama Adem o kadar umursamazdı ki, testosteronlarının geleceği hakkında düşünüyordu o an. Kendi için yaratılacak hatunla ne tür fanteziler yapacaklarını planlıyordu sadece; Allah ve Şeytan'ın atışmalarıyla ilgilenmiyordu bile; onun ilgilendiği şey, önünde ki 'küçük Ademdi' yalnızca.

Adem, Allah'ın planını anlamamıştı ve Allah bundan dolayı rahatlamıştı ve derin bir ohhh çekti. Sonra koltuğuna uzandı, ve elleriyle başını ovdu. Şeytan'la da anlaşmıştı. Adem hayaller kuruyordu hâlâ, Allah, Adem'e dönüp ''Şimdi senin için bir eş yaratacağım, hadi yine iyisin Adem'' dedi. Adem, Allah'ın bu sözü üzerine çok sevindi ve ''Eyvallah'' demekle yetindi.

''Ama bu kadın için, senin kaburga kemiğinden bir parça almam gerekiyor; yoktan var edebilirim tabi, ama bu biraz zahmetli; onun için senden rica etsem, kaburga kemiğinden bir tane alabilir miyim?'' dedi Allah.

- ''Lafı bile olmaz, ama canımı acıtmazsen sevinirim'' dedi. Adem.

Bunun üzerine Allah, Adem'in kaburga kemiğini çıkardı; iki eli arasına aldı ve ovdu, ovdu, ovdu. Sonra üfleyip, püfledi; ve sonra bir su buharıyla beraber ortaya bir kadın çıktı. Adem, kendini o kadının üzerine atmamak için zor zaptediyordu. Ortalıkta çok insan vardı, ve açık alanda cinsel birlikteliğe karşı utanabilirdi; bu yüzden sakin kalmaya çalıştı.

Allah konuşmaya başlamıştı: ''Adem, şimdi bu yaratığım kadının(daha doğrusu 'kızın' adı) Havva. Şimdi Cennet'e gidin, doya doya ne yapıyorsanız yapın, istediğinizi yiyin ve için'' dedi. Sonra planının o can alıcı cümlesini kuracağı anı düşündü Alah, ve ekledi ''Amaaa, sakın yasak ağaçtaki elmalardan yemeyin'' dedi.

Adem bunun üzerine Allah'a sordu, ''neden o ağaç yasaklı peki?''

- ''Bunu hiç düşünmemiştim harbiden'' dedi ve ne uyduracağını düşünmeye başladı. ''Çünkü o ağaç, ilaçlı. Evet, yeni ilaçladık o ağacı, ondan yerseniz zehirlenirsiniz'' dedi Allah.

Adem, bunun üzerine ''tamam'' dedi ve Havva'nın elinden tutup, Cennet'in yolunu tuttu.(lar)

Adem, Havva ile birlikte Cennet'e doğru gidiyordu. Yolda, Havva ile konuşacak birşeyler arıyor, ama ne konuşacağını bilemiyordu. Çünkü Allah onları 'hoppidik' diye yaratıvermişti. Adem, ne siyasetten, ne sanattan, ne de romantiklikten anlamıyordu. Havva ise zaten konuşmayı bile pek öğrenememişti.

Allah, Adem'e bir katım kelimeleri öğretmişti. Bu kelimelerin Arapça olması büyük bir ihtimal, ama pek de emin değilim. Çünkü aslında Allah da Arapça'dan başka dil bilmediği için, başka bir dili öğretemezdi.

Adem ve Havva Cennet'e vardıklarında, yasak elma ağacına yakın bir yerde; üzüm bağlarının kenarına çömeldiler. Adem, Havva ile oynaşıyor, Havva ise ''Dur yapma, burada olmaz'' diyordu. Havva, utancın ne olduğunu aslında biliyordu. Belki de Cennet açık bir alan olduğu için utanıyordu, ama Cennette kimsenin özel bir evi yoktu zaten...

Adem, Havva'yı öpüyor, mıncıklıyor; Havva ise artık direnmek istemiyordu. Etraftaki melekler, Adem ve Havva'nın garip oynaşmalarına bakıyor, kendi aralarında konuşuyorlardı. Meleklerden Mikail, Cebrail'e:'' Cebo, bunlar ne yapmaya çalışıyor abi? Bir bok anlamadım, anladın mı sen?'' dedi. Bunun üzerine Mikail bu konuyu biliyormuşçasına bir ukalalıkla önce sırıttı, sonra konuşmaya başladı: '' Cebo, sanıyorum ki bunlar çiftleşecekler'' dedi.

Cebrail hayret içinde ''O nasıl birşey lan?'' dedi.

Mikail, ''Oğlum, amma da cahilsin ha! Canlılar üremek için çiftleşirler, bir ara Allah kendi kendisine konuşurken, ondan duymuştum. Bu onların üremesini sağlıyormuş. Kendilerinden bir başka varlığı ortaya çıkarıyorlar böylece'' dedi.

Cebrail ''Hay am... s...'' dedi, ve sonra kendisine geldikten sonra ''Bizde de olsaymış ya böyle birşey?'' dedi.

Mikail, ''Abi, Allah'a bağlı; o da bize vermiyor cinsiyet, ne yapalım? Şeytan gibi isyan edelim de bizi de mi lanetlesin yani? Boşver, Allah bu, işine akıl sır ermez'' dedi.

İki melek bu konuşmanın ardından Adem ve Havva'yı izlemeye koyuldu. Adem ve Havva ise çoktan mercimeği fırına vermişlerdi.

Adem, ilk defa sigara benzeri bir şey arıyordu. Orgazmdan sonra o aradığı şeyi tüttürmek gerçekten süper olur düye düşünüyordu. Adem'in bu düşüncesi, binlerce yıl sonra öncelikle Kızılderilirler sonrasında kapitalizm sayesinde tüm insanlığa yayılacak olan kurutulmuş tütünden, yani sigaradan başka birşey değildi.

'''' '''''''' '''''''''''''''

Günler çok hızlı geçiyordu, gerçi günler geçmiyordu. Çünkü ortada zaman yoktu, ama birşeyler geçiyordu sanki. Adem ve Havva Cennet'in herbir santimetre karesinde sevişecek kadar zaman geçmişti diyelim öyleyse. Artık sıkılıyorlardı, herşeyin olması sıkmıştı onları. Değişik fantazileri ve pozisyonları bile denemişlerdi, artık daha farklı şeyler arıyorlardı. Allah ise Adem ve Havva'nın ne zaman 'yasak elma ağacında yiyeceklerini ve bu sayede onları Cennet'ten atcağının' hayalini kuruyordu sürekli. Artık, Allah bu durumdan sıkılmıştı. Yılan'ı onların üzerine salacaktı, Şeytan'ı da arkasından salacaktı. Allah, Adem ve Havva'yı Cennetten onları kandırmadan atamayacağını gayet iyi anlamıştı. Artık tüm sinsi planlarını faaliyete sokacaktı.

Adem ve Havva birgün yasak elma ağacının dibinde oynaşıyorlarken, tepeden yılan indi ve onlarla konuşmaya başladı:

- ''Tepenizde ki elmalar çok lezzetliymiş, bir deneyinsene'' dedi yılan.

- ''Olmaz, Allah yasaklamış onu, biz almayalım'' dedi Adem. Havva'da Adem'i başıyla onayladı.

- ''Lan, Allah şaka yapıyor size, inanmayın her dediğine siz onun; arada öyle şakalar yapar o'' dedi yılan.

- ''Olmaz dedik ya lan, çek git buradan, almayım ayağımın altına'' diye hiddetle çııştı Adem. Havva, Adem'i sakinleştirmeye çalışırken ''Adem, ne olacak sanki be, bir taneden birşey olmaz'' dedi.

''Peki yiyelim, ama sadece bir tane tamam mı?'' dedi Adem ve ayağa kalkıp elma ağacından bir elma kopartıp, Havva'ya uzattı. Havva elmadan bir kıt aldı, sonra Adem kıtladı. Daha sonra, oracıkta Allah ortaya çıkıp: ''Ne yaptınız siz? Ha ne yaptınız, yasaklamıştım ben onu? Benim sözüm sizin ... bile değil mi lan? Nasıl yersiniz lan o elmayı, kolay mı yaratması ha? O kadar şey verdik, hala yetinmediniz mi? Defolun gidin dünyaya, orada üreyip, kendiniz ekip, biçin de göreyim sizi? Defolun dünyaya. Orada mücadele edin de fantazi arayışınız son bulsun, oğullarınızın ebesi sikilsin...'' diye bağırarak konuşuyordu Allah. Adem ve Havva ise sessiz kalmışlardı. Sonra Dünya'ya fırlatıldılar.

Allah, melekleri etrafına toplayıp: ''Plan başarıldı, sonunda Adem'i Cennetten sutlamayı başadık çocuklar. uzun sürdü, çok uğraştık, fazla sinsi planlarımıza rağmen kanmadı, ama sonunda 'biz' kandırmayı başardık çocuklar. Şimdi, iyi bir tiyaro izleyeceğiz. Cebrail, milyonlarca on palamış mısır kap gel, binlerce sene sürecek olan sinemamız başlayacak birazdan'' dedi gülerek Allah...

Adem ve Havva ise dünya da birbirlerini arıyorlardı başlarına geleceklerden habersizce. Çocuklarının, torunlarının Allah'dan çekecek çok çileleri olduğu için acımıştı onlara. Yedikleri elma yüzünden, trilyonlarca insana Allah neler çektirecekti kim bilir, yedikleri elma mıydı yoksa y.. mıydı? Sanırım ikincisiydi, kocaman büyük bir y...

Allah, Adem'in torunlarından bir kısmına kitaplar yollayacak, onlar bozulacak, sonra başka kitaplar yollayacak, peygamberler yollayacak, ve onlarla bir güzel eğlenecekti. Başlarına depremler, seller, yanardağ patlamaları gibi binbir türlü acı verecek, dünyayı bir korku filmi sahnesine döndürecekti; ve oracıkta öylece yatıp, patlamış mısırlarıyla birlikte sıkılmadan onları izleyecekti.

Aslında oyunun tüm amacı, Allah'ın canının sıkılmasıyla başlamıştı. Sonrasında, insanlara başka bir amaç daha yükledi; ''Onlar kendisine tapınacak, böylelikle pipilerine layık hatunlar verecekti onlara'' Ödül ve cezayı da ustaca faaliyete sokmuştu Allah, artık tiyartoyu izlemek daha zevkli hale gelmişti.

''''''' '''''''''''''' ''''''''''''''''''''

Adem, Havva'yı ararken çok fazla küfür etmişti: ''O o.. geberteceğim bir bulursam, onun elmayı yemesi yüzünden ne hallere geldik Bir elma yüzünden başımıza gelenlere bak. Bir elma yüzünden bu kadar kızan tanrının da ben a.....'' diye başlayan küfürler hiç son bulmadı. Hatta, Ebu zırvırpırmırhadibesendeordan rivayetine göre Adem hayatı boyunca Şeytan'a karşı sempati beslemiş birisiydi.

Herneyse, hikayemiz burada son buluyor; Adem'in oğullarına, yani Ademoğullarının başına gelenleri ise hiç sormayın derim. Psikopat bir tanrının sürekli yap-boz gibi oynadığı 'kutsal metin ve peygamber gönderme oyunu' binlerce yıl sürdü. Bu masal ise hâlâ devam etme özelliğini koruyan en saçma masallar arasına girmiştir.

Çocuklarınızın uyumasını sağlamak için Kırmızı Başıklı Kız'ı değil, bu masalı anlatın; zira böylesine saçma kurgulanmış bir masalı dinlemek istemeyen bir çocuk oracıkta ateist olacaktır, ve muhtemelen bu masalı dinlememe için hemen uyuyacaktır.

''''''''' '''''''''''' '''''''''''''

Hikaye, Adem ve Havva mitinin hikayesidir, yorum ve kurgular, bazı ayrıntılar ve eklemeler 'benim tarafımdan' yapılmıştır. Ama bazı 'çok zeki(!) kimse-cikler tarafından 'gerçekçi' bulunmuştur, hatta bana ''bu ata-ist değil, müslüman'' diye yakıştırmalarda dahi bulunulmuştur. Yahu, nasıl bir mal, masal yazan birisinin o masala inandığını düşünebilir ki?

Adem ve Havva'yı ele almamın sebebi, bana eğlenceli ve üzerinde çok salga geçilebilecek türden saçmalık içermesi, tamamen masalsı olmasıdır; başka ne olabilirdi ki?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Al bi masalda benden:

Yeryüzünde cinlerin kıyametinden sonra yüce Allahımız ARŞ katında bir gün çevresinde ki meleklere "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım" deyince.melekler telaşla ve masum masum "keşke bizi halife kılsaydınız, bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsatıp yüceltiyoruz, daha önce cinler de olduğu gibi yeni bir halife yeryüzünde yeni bir fesad çıkaracaktır" dediler.Yüce Allahımız hemen bir açıklama yaptı: "halife hem beni temsil edecek olan demektir, hem de bana muhalefet eden demektir." (HaLiF-muHaLiF) Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim. . Melekler yine telaşla ve masum masum "kuşkusuz sen herşeyi bizden iyi bilensin, seni tenzih ederiz Ya Rabbi!" dediler. " Yüce Allahımız hemen yanına AZRAİLi çağırdı ve mukarrebun yardımıyla ARZa yani dünyaya inmesini emretti.(Kendi inemez miydi? Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi. Allah da, “Beni (dünyada) katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin.” dedi. Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim” dedi.)

Neyse devam edelim:

Dünyaya inen Azrail dünyanın belirlenmiş yedi noktasından yedi toprak alarak mukarrebun vasıtasıyla cennete yüce Allahımızın huzuruna geri döndü.Bu toprağı Allah kevser suyu (kutsal tükürük -eser-eter-kevser) ile karıştırarak büyük bir çamur salsal haline getirdi.Bu çamur salsalın cennette 40 günlük bir bekleme koza süresi var .Ancak bu süre bildiğimiz 40 gün değil .Cennet takvimine göre bir günün ellibin yıla eşit olduğunu ayetten bildiğimiz için aslında oldukça uzun bir süre.İşte bu süre zarfında dünyamız ARZ yani yeryüzü ateştop olmaktan çıkıp soğumaya ve organik kimya moleküllerinin oluşumuna uygun hale gelmeye başladı. İlk gün tek hücreli canlılar ve oksijen solunumu ortaya çıkarken , sonraki iki gün hemen çok hücrelilere geçildi. Daha sonra hızla yüksek yapılı hayvan ve bitkiler görünmeye başladı.. Kur'an'da ve hemen memen tüm kutsal kitaplarda dünyanın bu hali yerin yayılıp döşenmesi olarak 2+2+2=6 gün diye anlatılır. Bu süre çamur halinde bekleyen salsal insan'ın 40 gününün sadece altı günüdür. İnsan dünyada ki tüm bu organik yaşamın tamamını o salsal çamuru içinde yaşadı. Yeryüzünde oluşan tüm varlıklar ve doğal evrim, işte bu çamur-insan'ın yeryüne düşen izdüşümlerinden başka bir şey değildi. Sonraki 6 günde beslenme savunma ve üreme içgüdüleri kazanıldı. Kalan 28 gün ise hayvan-ötesi yani İNSAN denen Halife'nin yaratılma süreci oldu.Ayrıca yine bir izdüşüm olarak , yeryüzünde bir çift ilkel yaşam türü daha ortaya çıktı. Bunların yeşil renkli ve bitki yiyen türüne küçük oldukları için cüce anlamında MECÜC . beyaz ve et yiyen türüne ise büyük olduklarından YÜCE anlamında YECÜC denildi.(Belki de dinazorlar)

Cennet'te bu 40 günlük süre dolunca ,yüce Allahımız yaklaşık 40 metrelik bir çamur olan salsal eserine ruhundan üfledi böylece çamur yani keramik pişmeye başladı. Allahımız ona piştiği için HARİ dedi.Geride kalan çok daha ıslak salsala da kutsal ruhundan üfledi ve ona da pişmediği için HURİ dedi.

Hari'ye yüce Allah'ımız ilk işlem olarak A'la suresi ile üfledi: "Büyük yaratıcının adına çabala, o ki seni yarattı ve biçimlendirdi, seni seçti ve gerçek kömüre (Karbon) çevirdi. Tüm gereksinimlerini o çıkarıp hazırlıyor" . Sonra Huri ye dönerek sen cehennem ateşi görmedin bu yüzden cennet'in halifesi kılınacaksın. Cehennem ateşi görüp pişerek senin kozandan çıkan da yeryüzü halifesi kılınacaktır. Bu yüzden sen keramik halinde kalacaksın, ama diğer keramik pişirilip seramik yapılacaktır "dedi.

Böylece keramik HAR HAR pişmeye devam etti .Bu arada yüklemeler yapılıyordu .Altıncı işlemlemeye gelince ARZ daki dört varlığa dört VAHY geldi.

1.Tuwa vadisinde yer alan Adamotu (Ademotu=Ginseng) bitkilerin peygamberi oldu.

2. Hayvanların peygamberi ise Arı oldu: (Kuran daki arıya da vahyetti ayeti...Bal sentetik olarak yapılamaz. sadece vahyolunduğu biçimde arı üretir. Azrail cennetten getirdiği bal maddesini glikoz üzerinden arıya adapte etmiştir)

3. Kadına vahyetti: Kadın olan tek peygamber hz. Meryemdir.Hz. Adem hem annesiz-hem babasız doğmuştu.. Hz. İsa Hz. ise hz Adem gibi babasız doğdu, fakat annesi hz Meryem vardı. Bu yüzden Allahımız tüm insanlara "ruhundan üflemiş" ancak huride olduğu gibi Hz. İsa'ya "kutsal ruhundan" da üflemiştir.(Kuranda hz İsa için Hz Adem gibidir diyor)

4.Allah resullerine gelen vahyler.

Tüm bunlardan sonra artık insan en güzel yaradılışla (Ahseni takvim) kusursuz yaratılmıştı. İlk atamız, gözünü açıp hemen oturdu, Hiç çocukluğunu yaşamadığı için 7x7 49 yaşında koskoca adam olarak doğmuştu, Ama üflenen ruhu masum ve safdı .Hemencecik Safiyullah lakabını alıverdi. Safiyullah da yeni doğan her çocuk gibi ağlamaya başladı.Yüce Allah'ımız birden tecelli etti ve "Baban yerine RAHMAN ve anne yerine RAHİM olarak ben varım sen kaybolmadın." diye vahyetti.Bu vahy üzerine safiyullahın ağlaması durdu. Şirin bir bebek gibi gülümsedi . Hiç gülmeyi bilmeyen ve çok ciddi olan melekler bu işe çok şaşırdılar .Biraz sonra Rabbimizin ilk emri olarak İKRA vahyolundu (İKRA hitap=konuşmak, söylemek okumak anlamında).Safiyullah "Bi" diye kekeledi (Bi=Arapça başlamak ve yanında olmak İng. Begin ve By (Burada dillerin kökenine inmeyelim) ) "Bİ"den sonra hemen ekledi "İSMİ" Allah'ımız hemen yanıtladı, "Rabbike=Senin Rabbinim=Öğretmenin, eğitmeninim Safiyullah sordu "Rabbim ismini nasıl okuyacağım?". Rabbimiz, "İsmimi çevrende şu zikreden meleklerden öğrenebilirsin." dedi. Bu ayrıca ilk sınavdı safiyullah için.

Melekler o sırada kendi matematik dilleriyle "1, 0, 1 ve/veya 0" diye zikretmekteydiler. Meleklerin sayısal dilindeki bu ifadeyi Safiyullah sözele çevirdi ve (1=AL, var olan ise 0=LA, yok olan demektir ve Hu=Vahyin kaynağı olduğuna göre tamamı AL+LA+Hu olur. O halde Rabbim ALLAHüwe dir dedi. .Melekler bu sayı ve ses dönüşümüne çok şaşırmışlardı. Safiyullah devam etti "Öyleyse Bİ İSMİ ALLAHu hem babam RAHMAN, hem Annem RAHİM sın " diye ilk besmeleyi söyledi.. Rabbimiz safiyullahın sınavına devam etti: "Üç isim saydın, ALLAH RAHMAN RAHİM ben üç Allahmıyım ? Safiyullah korkuyla "La İlahe (Allahlar yok) illallah! (sadece sen tek ALLAH varsın) Yarabbi!" dedi. Daha sonra Safiyullah sırayla eşyaya ve kişilere isim verdi. O sırada uzaktan olanı biteni derin bir hased ile izleyen, cennetin eski gözdesi Azazil'e sıra gelmişti ki kıskanç Azazil safiyullahdan daha akıllı olduğunu göstermek için önce davranıp "Benim adım Azazil" dedi. Ama Safiyullah onun melekler gibi NUR'dan değil NAR'dan yaratıldığını anladı ve tüm isimler içinde tek yabancı nesne olduğunu kendisi gibi cennet'te yaratılmadığını algıladı. "Azazil değilsin. Azil'sin." deyiverdi ( Azl azlolunmaktan geliyor.) "Azledilmek" sözü o kadar etkili oldu ki, Azazil panikledi . Safiyullah" Sen eşya değilsin, (AL=1 değilsin) Sen ŞEY'sin (LA=0=Şey) , Sen eşyadan eşya'ten değilsin, Şey'densin =Şey'tan'sın dedi. Azazil son derece panikledi, çünkü orada bir tür hakarete uğruyordu "Sen çamur parçası ukala, ne demek istiyorsun?" diyerek Safiyullah'ın üzerine yürüdü ve yumruklar attı. Cennet'te ilk kez bir kavga çıkmıştı. Ama garip bir şey daha vardı ki meleklere rahatça dokunabilen Azazil'in yumrukları boşa gitmişti. "Nasıl olur, nasıl olur, ben sana dokunamıyorum ?" diye sinirle bağırdı. Safiyullah, "Şey'tan olan ŞEY bana ancak vesvese ile dokunabilirsin. " Azazil, "Ben sana zarar veremiyorsam sen de bana veremezsin." Safiyullah, "Benim seni buradan kovacak bir silahım var." dedi. Azazil var gücüyle "Hiçbir şey beni buradan çıkaramaz,hadi bakalım, neymiş silahın görelim?" diye bağırdı. Safiyullah, "Euzü Billah, Bismillah!" der demez, Azazilin Safiyullaha gönderdiği tüm vesveseleri geriye dönüp kendini vurdu. Anlamıştı artık ve bu Safiyullah'tan köşe bucak kaçıyordu.Bu imtihan sonucunda da kendi bilgisini kanıtlayan safiyullaha melekler hayranlıkla ve sevgiyle bakıyorlardı.Yüce Allahımızın daha önce meleklere dediği "Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde ederek eğilin.” sözüyle toplu halde hemen secde ettiler.Sadece Azazil secde etmemiş oradan kaçmıştı.Yüce Allah Azazili bir köşede bulup şöyle dedi: “Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan neydi? Burnu büyüklük mü ettin, yoksa yücelenlerden mi oldun?” İblis daha önce Ademe söylediği şeyi tekrarladı “Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın"İblis bu sözüyle hem ateşin daha üstün olduğunu hemde Adem den daha önce yaratıldığı için Allah nezdinde daha kıdemli kıymetli olması gerektiğini ima etmeye çalışıyordu . Ancak Allah bu söze karşılık olarak Azazili cennetten kovdu“Hadi, çık oradan! Sen kovulmuş birisin.” .İblis Azazil son bir çabayla “Rabbim, o halde insanların diriltileceği güne kadar bana süre ver.” diyerek Allaha insanlardan daha hayırlı olduğunu ispat edeceğini “Kudret ve şerefine andolsun ki, onların tümünü azdıracağım.” diyerek iddia etti.Bu söz üzerine Allah “Peki, süre verilenlerdensin. O bilinen güne kadar.” diyerek İblisle yeni bir ahit yaptı ve hemen ekledi " Gerçek şu ki, ben cehennemi seninle ve onlardan sana uyanlarla tamamen dolduracağım.” Bu ahitle şeytan din gününe kadar ölümsüz oldu. Aslında herşey gibi şeytanın da bir ömrü var ancak şeytan her seferinde zamanını bir ileri bir geri yaşayarak ve her insan için bir kopyasını çıkararak din gününe kadar insanları kandırmaya çalışacaktı.

Bu sırada safiyullahın hazırlanması devam ediyordu..Safiyullaha vahyedildi: "Senin ırkın İNS. Senin adın ise ADEM olsun sen insanların atasısın. (ATA=Adem aynı kelimedir.) Safiyullah, "Ben Adem'im, ben Adem'im. ben Adem'im"diye çok sevindi, sonra merak etti, "Neden kendime ben demekte zorlanıyorum?" Vahy geldi: "Ben nasıl Allah, Rahman, Rahim diye tek kişiysem, Adem sen de tek ad altında üç kişisin." Safiyullah:"Ama ben iki saydım, yerdeki şu koza ve ben..." dedi. Vahy: Yerdeki tek başına ve senin Cennet suretindir bu doğru ama, sen iki kişisin, iki ayrı nefissin!" buyurdu. Adem olarak kendine verilen ismi dijitalize ettiğinde gördü ki, benliğinde X ve Y gibi iki sayı vardı. Gerçekten tek değildi. Koza ise sadece Y idi. XX, XY ve YY gibi üç cins olduğunu hayretle anladı. Adem Rabbim, benim bir şey dileme hakkım var mı?" diye sordu. Allah'ımız Bizzat ve ilk kez Adem'e Cemalini teşrif etti: "Evet Ben Allah'ım, hiç istemem hep veririm. İlk arzunu söylemeyi akıl ettin. Ben bilenim Alimler Alimiyim, senin ne demek istediğini de bilenim. Sen iki cinsini ayırmak istiyorsun. Öteki yarınla arkadaş olmak istiyorsun. Bunu yapacağım. Öncelikle senin hür iradene soruyorum, şimdiki şu bilincin çift nefisten hangisinde kalsın ? Şimdi Kozayı izle ve oradan çıkaracağım iki cinsten Hangisi olacağına karar ver." Rabbimiz, keramik halindeki pişmemiş kozayı aldı biçimledi, sonra ona Ruhül Kudüs'ünden üfledi. Adem gibi çok güzel bir yaratık ortaya çıktı. Sonra o yaratığı uykusundan uyandırmadan ikiye ayırdı. İkiye ayrılma tam gerçekleşti. İki cinsten biri yakışıklı biri güzeldi. .Vildan ve Gılman . Adem" Ben yakışıklı unsurunu seçtim. Arkadaşım ise güzel olsun!"dedi. Rabbimiz "Öyleyse ahitleş benimle, Cennet'te uyku yoktur, seni uyutacağım, böylece şimdiye kadar ne konuştuksa hepsini unutacaksın. Cemalim dahil hiç bir şeyi hatırlayamayacaksın, Şeytan ile konuştuklarınızı da hatırlamayacaksın . dedi .Böylece Adem cennette uykuya kaldı. Uyandığında her şeyi unutmuştu Yanında güzel bir arkadaşı da vardı HAVVA . Ancak oda Adem gibi hiç bir şey anımsamıyordu. Adem görünüş olarak 33 yaşında Havva (Eva Ev Evlenmek aynı kök ) ise 16 yaşındaydı. Allah ile olan Ahit gereği,"Euzü Billah" kalkanı da unutturulduğu için Şeytan onlarla çok iyi bir arkadaş oldu. .Azazil bu sahte dostluk maskesinin ardında vesveselerini Adem'den daha hassas bir varlık olan Havva üzerinde daha etkili uygulayabiliyordu. Cennette her meyve , ırmaklar dolusu akan her içecek herşey herşey serbestti. Ancak sadece bir tek AĞAÇ meyvesi yasaklanmıştı. Lanetli Ağaç.Bu ağaç aslında Huld ağacıydı yani nefsin gıdasını sağlayan ağaçtı ancak nefs terbiye edilirken son çare olarak bu ağacın gıdası kesilmiş ve nefs açlıktan pes ettirilmişti. İşte o günden sonra Huld ağacıda aynen Adem gibi üçe ayrılmıştı. Cennet'teki biçimine tuba ağacı cehennemdekine zakkum adı verildi. Kozası ise Firdevs(Paradise) ve Aden (Eden) cennetlerinin sınırına yasak LANETLİ ağaç olarak bırakıldı.( Tuba ağacı cennetteki ters çekim nedeniyle ters duran bir ağaçtır.. Kökü yukarıda, nimetleri ise aşağıdadır.Zakkum=Zıkkım ağacı ise cehennemdedir ve tubanın tersine kökü her yere yayılıp basıklaşmış bir ağaçtır. Öyle ki, alt kat cehennemlikler Zakkum meyvesine bile erişemeden sadece, kökünü yemek zorunda kalırlar. ("Zıkkımın kökünü ye" bedduasını anımsayınız.)Yasak ya da Lanetli ağaç ise bir istisna olarak cennet sınırında yan durmaktadır.)

Azazil böylece daha henüz cennette iken bile Allaha verdiği söz gereği insanları azdırmaya başlamıştı . Havva'ya devamlı olarak vesveseler verdi. Havva Adem'in kendinden bıkacağını, Huri olan diğer cinse gideceğini sanarak, iyiden iyiye dolduruşa geldi. .Komşu Cennette kendi gibi dişi olan Vildan-Huriye (Walküri) nin Adem'i elinden almasından, Adem'in onu tercih etmesinden çok korkuyordu.Şeytanın kandırmasıyla da vildandan daha güzel olmak için lanetli ağaç'tan o ünlü meyveyi bir kerede yedi. İşte o an, nefsi terbiye eden lanetli ağacın nefsi besleyen gıdası birden açıldı.Ağaç Havva ya nefsinin tüm içgüdülerini göstermişti. Beslenme ,savunma ,üreme içgüdüleri topyekün ayaklanmıştı. (Kendinin çıplak olduğunu görmüş ve öylesine paniklemişti ki, yasak ağaç -İncir- yaprağıyla kendini örtmeye çalışıyordu. Asıl dehşetli olan, o yediği meyve, diğer yedikleri gibi, bir parfüm biçiminde uçmamış , şimdiye dek hiç bilmediği bir biçimde, içindeki bir yere çökmüş ve dışarı çıkmak bilmiyordu. Cennette ilk kez bir ağrı hissediliyordu.. O anda birden Allahımız "Ey Nisa niçin yediğinden kurtulmak istiyorsun ? Niçin ziynetini o yaprakla örtüyorsun ? Defol Cennet'ten in yeryüzüne! Adem artık öteki eşiyle kalacak. (Huriye, Vildan ile.) "diye buyurdu.O sırada hiçbirşeyden habersiz olan Adem en sevdiği varlığın dünyaya gönderileceğini duyunca , büyük bir kahramanlıkla hemen koşup yasak meyveyi yiyerek "Beni de kov beni de, onsuz Cennet'i bile istemem" dedi. Allahımız "Soyunun (cennet bedeni SÜNDÜZ ) ve aşağıların en aşağısına inin. Sen de Şeytan onlarla birlikte defol oradan in aşağı Siccin'e" buyurdu.

Bundan sonra şeytan kıyamete kadar dünyada ki asıl görevini yapacak ve ademoğullarından ayarttıklarını kendi özyurdu olan Cehennem'e götürecekti. Bunun dışındakiler ise pek az bir azınlık olarak Cennet'e geri dönecek ve öteki huri Adem-Havva"larla yeniden buluşacaklar.Böylece aynı ilk yaratılış gibi tek vucut olacaklardı...

Bu masalı çocuklarınıza anlatırsanız bişey anlamazlar. Siz anlayın yeter...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 years later...

  Çin’in Shanxi eyaletinde, insanlığın bilinen ilk atası 540 milyon yıl önce yaşadığı belirtilen mikroskobik deniz canlısı, elips biçiminde bir vücuda ve büyük bir ağıza sahip olarak bulundu.

  Bilim araştırma ekibi Çin’in Shanxi eyaletinden elde edilen milimetrik fosillerde Saccorhytus isimli mikroskobik bir canlı türü keşfetti. 

  Ağzı var, götü yok; A huge mouth and no anus – this could be our earliest known ancestor. Thought to have lived 540 million years ago, the discovery of Saccorhytus coronarious fossils sheds light on the early stages of evolution.  

tarihinde Engse Hohol tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...