Jump to content

İSLAM O KADAR İLKELDİR Kİ...İSLAM VE KURANA GÖRE DÜNYA DÜZDÜR..


Recommended Posts

Gazali'nin dünyanın küreselliğinden bahsetmesi inanılabilecek bir şey değil. Bu ifadeleri mutlaka kitabına sonradan eklemişlerdir. Kitabını düzenleyerek yayınlayanların eklemeleridir mutlaka. Gazali'nin böyle bir şeyden söz etmesine inanılmaz. Kitabı mutlaka değiştirilerek yayınlanmıştır. Başka türlüsü olamaz. Olanaksız değil, çünkü arzın küre oluşu milattan önce bile söylenmiştir ama Gazali gibi geri bir adamın bunu bildiğine inanmıyorum.

Meşhur bir hukuk kaidesini hatırlayalım: Müddei davasını ispatlamakla mükelleftir. Eğer bu konuda elinizde kanıtlarınız varsa buyrun hodri meydan!

Said Nursi ve İbrahim Hakkı'nın arzın küreselliğinden bahsettiklerini söylemek ise tam bir rezalet, bir de bahsetmeselerdi bari! Onların zamanında bu gerçek artık son derce kesindi, inkarına yol yoktu. "Kürre-i arz" deyimi çoktan kullanılır olmuştu onların zamanında. İ. Hakkı zamanında dünyanın etrafı dolaşılmıştı, haritaları çizilmişti, daha da mı bilmesin? Ha, Suud şeyhinden daha bilgili oldukları kesin tabii ama bunu Kurandan okumadılar, keşfedilmişti, duydular yani!

Günümüze yakın yaşamış din adamlarının da isimlerini verdim çünkü abdullahabdal sürekli 1975 tarihli Suud şeyhinin fetvasını göstererek el çabukluğuyla İslam dünyasının genel kanaati buymuş gibi gösteriyor. Oysa gerek günümüzde gerek yüzyıllar önce yaşamış pek çok din adamı arzın küreviyetinden bahsetmişlerdir. Ayrıca verdiğim isimler İslam dünyası nezdinde saygın bir konuma sahip, alanında uzman din alimleridir.

Said Nursî, Muhakemat’ında arzın küreselliğini anlamak istersen İbrahim Hakkı’nın (18. yy) arkasına düş demektedir. Kendisi Marifetname’de konuyla ilgili şu bilgiyi verir:

“Bu âlemin tabiî şekli yuvarlaktır. Yuvarlak olduğunun delillerden biri de kâinatın hangi tarafına baksan şekli yumru görünür. Her kıtanın bir yay şeklinde olduğu, düşünme ve görme kanunu ile insan aklının tecrübesiyle bilinir. Sonra kara ve denizlerde dağ ve tepelerin hepsinin küre şeklinde olduğu ve arzın gölgesine düşen ayın tutulması ve tutulma zamanında arzın gölgesinin ayın yüzünde yuvarlak görülmesi, gökyüzünde gezegenlerin hareketiyle, enlem ve boyların yerlerinin değişik bulunması, yuvarlaklığının delilleridir.”

Dahası Hüseyin-i Cisrî, Seyyid Şerif Cürcânî, Sa’d-ı Teftazanî, Kâtip Çelebi ve Fareddin-i Razî arzın şeklinin kürevî olduğunu beyan etmişlerdir. Birunî (11. yy) namındaki Müslim bilimci yine arzın küresel olduğunu söylemiştir. Diğer muhakkikîn-i İslam da ittifak-ı sükûtla kabul etmiştir.

İslam alimlerinin çok önceden arzın küreselliğine vakıf olmalarının vesikalarından biri fıkhi fetvalardır. Bu noktada İmam-ı Şafii'nin fetvalarına danışalım.

Sizin yatmış olan fikr-i hakikatiniz eğer bu yüksek sesle uykudan kalkmadıysa ve gözünüz açılmadıysa, İbn-i Hümam ve Fahru’l-İslam gibi zatların ellerini tutup İmam-ı Şafi’ye giderek fetva isteyiniz ve deyiniz ki;

“Dinde vardır ki bir vakitte beş vaktin namazı kılınır; hem de bazı yerlerde, yatsı namazının vakti bazı zamanlarda yoktur; hem de kutuplara gidildikçe güneş bir çok günlerde batmaz ve birçok gecelerde doğmaz, nasıl oruç tutacaklar? Yani insanlar, kutup bölgelerinde vakitlerini nasıl düzenleyip ibadetlerini yapacaklar? Hem de, namazın şartlarından olan istikbal-i kıble konusunda yüzün tam olarak Kabe’ye dönük olması şart koşulmuştur. Halbuki yalnız kıyamda, yani ayakta iken ve otururken yüzümüz Kabe’ye dönmektedir,” deyip bu konuda açıklama isteyiniz.

Emin olun İmam-ı Şafi; birinci soruya doğudan ve batıdan geçen ekvator dairesinin yuvarlaklığı ile cevap verecektir. İkinci ve üçüncü soruyu, güneyden kuzeye uzanan meridyen dairesinin kavisliğiyle açıklayacaktır. Yani, günümüzden 12 asır önce ‘dünya yuvarlaktır’ deyip, bunu ilmi olarak ispat edecektir. Hem de, kıble konusunda “kıble ve Kâbe öyle nurani bir sütundur ki, gökleri arşa kadar takmış ve düzenleyip yerkürenin tabakalarını yeryüzüne kadar delerek kâinatın muntazam nurani bir sütunu olmuştur. Eğer perde keşfolunsa, şâkül istikametinde sizin gözünüzden çıkan ışınlar namazın herbir hareketinde aynı kıble ile temas ve musafaha edecek” diyecektir.

Geniş bilgi için bknz: 1, 2, 3

Bu da mı gol değil. :)

Benim söylediğim, onların dünya yuvarlaktır demiş olmasında bir keramet olmadığı. Bunu söyleseler bile kurandan okuyup söylemedikleri, keşifleri duymuş söylemiş olmalarının mümkün olduğu. Söylemedilerse zaten normal, beklenen bir şey, ama söyledilerse de ortada bir keramet yok! Onu söylüyorum.

Varsayalım ki öyle. Yani İslam alimleri Kur’an’dan değil de Yunan filozoflarından okuyup öğrendiklerini kabul edilim. Fakat buna rağmen “Müslüman din adamları dünyayı düz kabul ediyor” demek entelektüel sahtekarlıktan başka bir şey değil.

Sırf kendi davasını destekleyen fetvaları alıntılamak, aksi yöndeki fetvaları es geçmek dürüstlükle telif edilemeyecek bir davranıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 254
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bugün Müslümanların % 99.9 u dünya yuvarlaktır diyor. Yaşamakta olan alimlerin de % 99.9 dünya yuvarlaktır diyor. Ama neye göre diyorlar? Bilimsel bilgiye göre.

Arabistan'daki fetva kurulu başkanı dünyanın düz olduğunu ve dönmediğini neye göre söylüyor? Kuran a göre.

Anlaması zor değil umarım.

Aşağıdaki ayetleri kalbinizdeki mührü kaldırıp okursanız dünyanın sabit olduğunu Arabistan Fetva Kurulu Başkanı gibi çok net görürsünüz :D

Rad 2 - Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır.

Araf 54-Muhakkak sizin Rabbiniz, O Allah'tır ki, altı günde(devirde), gökleri ve Arz'ı yarattı. Sonra Arş'a istiva etti(yöneldi). Geceyi, kendisini sürekli takip eden gündüzle örttü. Güneş'i, Ay'ı ve yıldızları, emrine boyun eğdirdi. Yaratma da, emir de, (Allah'ın) değil midir?

Zümer 5. Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine dolar, gündüzü de gecenin üzerine dolar. Güneşi ve ayı buyruğu altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki O, aziz ve çok bağışlayandır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bugün Müslümanların % 99.9 u dünya yuvarlaktır diyor. Yaşamakta olan alimlerin de % 99.9 dünya yuvarlaktır diyor. Ama neye göre diyorlar? Bilimsel bilgiye göre.

Arabistan'daki fetva kurulu başkanı dünyanın düz olduğunu ve dönmediğini neye göre söylüyor? Kuran a göre.

Anlaması zor değil umarım.

:DOlmaması lazım. Ama arkadaş gol yollarında rövöşata, artislik, tribün, alkış peşinde olduğundan, anlamaması normal...

Kürsü sahibi, ağzına bakılan, kendisinden görüş istenen ve görüşleri ülkede yasa yapmada yol gösterici olan adamların zırvalaması dünyanın her yerinde rezalet, kepazeliktir.

Bu kepazeliği buraya taşımak da gayet normaldir. Köpek insanı zaten ısırır, ama insanın köpeği ısırması haberdir, haber yapılır.

Durum bu... Anlamayan, anlamazlıktan gelen din yobazları tabii olacaktır.

tarihinde demirefe tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Gazali'nin ise dünyanın küre olduğunu söylediğine asla inanmam. Onun gibi geri kafalı bir adam bunu asla söylemiş olamaz. Bunu ispata ise tenezzül etmem. İsteyen gazali dünya küredir demiş diye inansın, hiç umrum değil. Ben inanmıyorum. Çünkü herif gerinin teki. Böyle şeylere kafası basacağını hiç sanmıyorum. İhya'sını iki sayfa okuyan, nasıl bir geri olduğunu hemen anlar.

Faraza söylemiş olsun. Yine bir şey değişmez.

İlk müslümanlar içinde bile dünya küredir şeklinde düşünmüş olan çıkabilir, çünkü dünyada bu bilgi milattan önce vardı. Erastotenes dünyanın çapının gerçek değerini hesaplamıştır. Kullandığı yöntem ise tek kelimeyle dahiyanedir. Gazali gibi geri adamların böyle bir ölçümü akıllarından geçirmeleri bile imkansızdır. Fakat onlar yarım bir küre düşünüyorlardı. Bir kutup, bir de ekvator. Tam küreyi düşünmüyorlardı. Kenardakilerin niye düşmediği sorusunu dünya yüzeyinin girintili çıkıntılı olduğu ve kenardakilerin girintilerde durduğu şeklinde cevaplıyorlardı.

tarihinde demirefe tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İSLAMIN ŞARTLARINDA Kİ NAMAZ İSLAM VE KUTRAN DA DÜNYANIN DÜZ OLARAK DÜŞÜNÜLDÜĞÜNÜN SARSILMAZ KANITIDIR.

Kuran da namaz kılma işlemleride Dünyanın Düz olması bilgisine göre düzenlenmiştir. Kutuplara yakın bölgelerde yaşayan bir müslümanın namaz kılması da mümkün değildir. Kutuplarda Altı ay içinde bir kere akşam bir kere de sabah olacaktır.Yani Altı ayda birer kez sabah ve akşam namazı kılınabilir.

Dolayısıyla kutuplarda ve çevresinde yaşayan Müslümanların İslamın şartlarını yerine getirmeleri mümkün değildir.Norveç yada İsveç gibi ülkelerde yaşayan insanlar Müslüman olsa bile Müslümanlığın Namaz emrini yerine getiremeyeceklerdir.

Bir saati keşfetmeyi bilen insan olduğuna göre Allah eğer bu dini işlemlerin yerine getirilmesini isteseydi.Bu ibadetleri verirken saat keşfetmeyi de varirdi.

Allah Dünyanın Yuvarlak olduğunu bilemez mi? Kuranı o göndermiş olsa Dünyanın her yerinde yaşam koşullarını islamiyeti şartlarını yaşayabilecek şekilde düzenleyemezmiydi?

Namaz vakitlerinin güneş ışığı baz alınarak düzenlenmiş olması islamın dünyanın düz olarak bildiğinin kesin ve sarsılmaz kanıtıdır.

Günümüze kadar islam dünyasından kimse dünyanın yuvarlak olduğunu iddia etmemiş zaten kuran da tüm düzenlemeler dünyanın düz olması üzerinedir.

Namaz ibadetini yerine getiren Müslümanlar Yönlerini Kabe ye dönerek bu işlemi yaparlar. Kabeye dönmeleri ancak düz bir dünyada mümkündür.Biliyorsunuz ki Kabeden uzaklaştıkça önce alt bölümü gözden kaybolur sonra sırasıyla orta bölümü ve devamında üst kısmı gözden kaybolarak tamamen göremez olursunuz.Bunun nedeni dünyanın yuvarlak olmasıdır.

Bu kıble işlemi Dünyanın düz olduğu bilgisi üzerine yerine getirilir.Dünyanın yuvarlak olduğu bir durumda nereye dönerseniz dönün zaten kıbleye dönmüş olursunuz.

Nasrettin hocanın Dünyanın ortası burası demesi nedeni Dünyanın yuvarlaklığını bilmesi nedeniyledir.Oysa Müslümanlar dünya düz diye söylemek ve uygulanmak zorundadırlar.

Zariyat/47Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter.

Zariyat/48Yeri de biz döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz.

Zariyat/48’de “yerin” döşendiği, yani bir döşek gibi serildiği, yayıldığı anlatılmaktadır. Ayete her önyargısız bakan bu cümlenin Dünya’nın düz bir tepsi/döşek olduğu fikrini desteklediğini kabul edecektir.

Aynı anlayış diğer bazı ayetlerde de ifade edilmiştir:

Hicr/19Yeri uzatıp yaydık, orada sabit dağlar yerleştirdik , yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik.

Kuran’da Kehf Suresi’nin 83. ayetinden itibaren Zülkarneyn’in hikâyesi anlatılır.

83. Sana Zülkarneyn hakkında soru sorarlar. De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım.

84. Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar ve kudret sahibi kıldık, ona (muhtaç olduğu) her şey için bir sebep (bir vasıta ve yol) verdik.

85. O da bir yol tutup gitti.

86. Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar buldu. Onun yanında (orada) bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz “Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin” dedik.

Kehf/86’da açıkça Dünya’nın başı ve sonu olan düz bir tepsi/döşek olarak tahayyül edildiği anlaşılmaktadır. Güneş, Dünya’nın bir ucunda doğuyor, gök-kubbe boyunca yükseliyor ve diğer ucunda da batıyor. Yani “güneşin battığı bir yer”, bir uç/kenar mevcut. Dünyanın bu ucuna kadar giden olursa (Zülkarneyn gibi) Güneş’in battığı noktaya varmış olur. Hattâ -ayete göre- Güneş’i “kara bir balçıkta” batarken izleyebilir.

Ra’d/2Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş’a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır.

Lokman/10Allah, gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı.

Hac/65Görmüyor musun ki Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.

Bu ayetlerde de yine Dünya’nın düz bir tepsi/döşek olduğu ve göklerin de işte bu tepsi/döşek üzerine kurulmuş ve muzicevi bir şekilde, herhangi bir görünebilen direk olmadan yukarlarda duran bir kubbe/çatı olduğu anlayışı ifade bulmaktadır. Açık bir şekilde “gökler” çadır gibi Dünya üzerine yükseltilen/kurulan bir kubbe olarak düşünülmüş ve yere düşmeyip de yukarda kalabildiği için açıklamalar getirilmiş.

Mülk/5Andolsun ki biz (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.

1242-1273 yıllarında yaşayan Imam El Kurtubi, Zariyat/48’deki ilgili ibareyi şu cümleyle açıklamıştır:Yani Biz yeri tıpkı bir döşek gibi suyun üzerinde yaydık ve uzattık.

El Kurtubi, Tefsiri-el Camiul Ahkamul Kur’an, çeviren: M. Beşir Eryarsoy, Buruç Yayınları Zariyat/48

Şu’ara/28Mûsâ, “O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu böyledir” dedi.

Bu ayette de dünya’nın doğuda ve batıda olmak üzere bir başı ve sonu olduğu tasavvuru ifade bulmuştur.

Muhammed’in nasıl bir evren algısına sahip olduğunu şu sahih hadisten de açıkça anlayabiliriz:

Bilim-öncesi topluluklarda tarih boyunca sorulagelmiş olan bir soruya Peygamber cevap vermekte: “Güneş geceleri nereye gidiyor?”

Peygamberin cevabı:

Arş’ın altında secde yapmaya gider; bu maksatla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip izin verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine: ”Geldiğin yere dön!” denir. Böylece battığı yerden doğar.(Buhari, Tefsir Ya-sin 1, Bed’ul-Halk 4, Tevhid 22,23, Müslim, İman 250, (159), Tirmizi, Tefsir, Ya-sin, 4225)

Rahman 33''Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin bucaklarından/çaplarından geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin. Bilgi ve güç dışında bir şeyle geçip gidemezsiniz!''

Burada yeryüzünün Sınırları olduğu belirli.

yeryüzünden bakıldığında heryer dümdüz bir tepsi gibi görünecektir elbet. Dikkat ederseniz zaten bütün kutsal kitaplar yeryüzünden bakışla anlatılmış, dolayısıyla dünyada düzdür demişlerdir. Ayetleri görelim..ŞEMS SURESİ-6.Yere ve onu yayıp dümdüz yapana ant içerimki... (şems, 6 )

YASİN-40.Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.

Güneş, gece ve gündüzün oluşması için yörüngesinde ilerlemesi (dünyanın etrafında dönmesi ) anlatılıyor.

FATIR-13.Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve Ay'ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşte bu Allah'tır, Rabbinizdir. Mülk yalnızca O'nundur. Allah'ı bırakıp da ibadet ettikleriniz, bir çekirdek zarına bile hükmedemezler.

Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki, o mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. (zümer 5 )

Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah'ın takdiri(düzenlemesi)dir. ( yasin 38 )

O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler (enbiya 33)

Görüldüğü gibi diğer ayetledede açıkça dünyanın yani yerin sabit, güneş ve ayın hareket halinde olup gündüz ve geceyi oluşturduğu söyleniyor.Dinci kesim bu ayetleri kurtarmak için uydurdukları yorumlarla dahada komik duruma düşüyorlar.Savunmaları materyalizmin birinci kuralı olan "madde sürekli hareket halindedir " kanununu baz alarak ayetlerdeki güneşin yörüngesinde çok düşükte olsa hereket halinde olduğu açıklamasnı yapıyorlar.Ama ne yazıkki kurtaramıyorlar çünkü ayetlerde güneşin hareketinden gündüzün ve gece

Ve ilel ardı keyfe sutıhat.

"Yeryüzüne bakmıyorlar mı, nasıl yayılmıştır!" Gâşiye:20 Diyanet çevirisi

Gâşiye:20 de geçen 'sutıhat' kelimesi, 'yayıp-döşedi' şeklinde çevrilmiş.

Halbuki, kelimenin Türkçe anlamı ' satıh yapılmış, düzleştirilmiş" şeklinde.

http://www.kurancasozluk.com/

Bu siteye girip ilgili alana 'sutihat' yazarak, kendiniz de kontrol edebilirsiniz.

Kuranmeali.org adlı sitede, âyette bulunan kelimelerin Türkçe karşılıkları da şöyle.

1. ve ilâ el ardı : ve arza, yeryüzüne

2. keyfe : nasıl

3. sutıhat : satıh yapılmış, düzleştirilmiş

Aynı âyet kurantefsir.org adlı sitede aşağıdaki şekilde kıvırmadan çevrilmiş

88 / GAŞİYE - 20

Ve ilel ardı keyfe sutıhat.

Ve yeryüzüne, nasıl düzleştirilmiş (bakmıyorlar mı)?

Sutıhat kelimesinini Türkçe anlamı 'satıh yapımış/düzleştirilmiş' olarak veriliyor.

Arapça satıh kelimesi;

1- Düz. Bir şeyin dış yüzü, üstü.

2- Evin damı.

3- Yayıp döşemek.

4- Genişlik.

O zaman neden yirmi küsûr mealde ilgili kelime 'yayıp-döşedi' diye verilir ?

Bakınız Nâziat 30 şöyle der.

"Bundan sonra da yeryüzünü döşedi."

1. ve el arda : ve arz, yeryüzü

2. ba'de : sonra

3. zâlike : bu

4. dehâ-hâ : onu yayıp döşedi

Görüleceği üzere 'Dehâ-ha' kelimesi 'yayıp-döşemek' olarak çevriliyor.

Yâni ilgili kelimenin ilk/esas anlamı bu.

'Sutıhat' ise 'Düzleştirmek' mânâsında.

İslâm, 'Cahiliye' Araplarının elleriyle yaptıkları putlara tapmaları sebebiyle onları eleştirmiyor mu ?

Ey mealciler; siz dünyayı yaratan 'Alemlerin Rabbı Allah'dan fazla mı biliyorsunuz ki, O'nun 'düzleştirdi' dediği yeri 'yayıp döşedi' diye çeviri cambazlığı ile farklı anlamlandırıyorsunuz.

Mâlûm Kur'an'ın yazıldığı dönem ortaçağdır ve o dönemde insanlar dünyayı düz olarak biliyorlar.

Eğer bu telâşınız bir 'açık kapama' ameliyesi ise, Kur'andaki hatâları kapatmaya çabalarken; mantık olarak elleriyle put yapıp sonra da bu putlara tapan müşriklerle aynı şeyi yapmış olmuyor musunuz ?

Dünya'nın düz olduğuna dâir, Kur'andan delil getirme çabası içindeydiler' demişti. Muhtemelen bu âyeti 'delil' olarak gösteriyorlardı.

heyecanlanmayalım devam edecek...

Link to post
Sitelerde Paylaş

@Abdullahabdal bu konuda cerbeze yaparak gerçekleri saptırıyorsunuz. Evet, bazı dinî kaynaklarda Kuran’dan dünyanın düz olduğu fikri çıkarılmıştır. İbni Abbas, İbni Kesir, Celaleyn ve Taberi tefsirini bunlar arasında sayabiliriz. Fakat öte yandan pek çok din alimi de var ki yine Kuran’dan dünyanın küreselliği sonucuna ulaşmışlardır ve bu din adamları Ehl-i Sünnetce de muteberdir ve İslam toplumu nezdinde saygın bir yere sahiptirler. Fahreddin Razî, İmam Gazzalî, İbrahim Hakkı, Hüseyin-i Cisrî, Seyyid Şerif Cürcânî, Sa’d-ı Teftazanî, Kâtip Çelebi, Said Nursî arzın küresel olduğu gerçeğini beyan etmişler ve bunun dinle çelişmediğini söylemişlerdir (Nursi’nin Muhakemat’ında bu konuda geniş bilgi vardır). İmam-ı Şafii, "Dünyada bir vakitte beş vaktin namazı kılınır." demekle dünyanın yuvarlak olduğunu da ifade etmiş olmaktadır. Beyrunî (11. yy) namındaki Müslim bilimci de küreviyet-i arzı/yerin yuvarlaklığını savunmuştur.

Bu bilgileri görmezden gelip sadece “dünya düzdür” diyenlerin görüşüne yer vermek hiç adil değil.

Düşünceni ve tarzını beğendim..

Bu konuyu tartışabiliriz..

Fakat yanıldığınız bir konu var..

ben kişilerin söyledikleriyle ilgilenmem..

O bunu demiş o onu demiş beni ilgilendirmez..

Çünkü onların hepsi benim zekamın onda bir zekaya sahip değiller..

ve benim aldığım eğitimleri almadılar..

ve Benim gördüğüm bilimin mucizelerini görmediler..

Aya gidilebileceğini görmeyi bırak düşünemediler bile..

Ben kişilerin söylediğinde değilim..

sadece Müslümanları uyarıyorum..

Bu fetva hala geçerlidir. ve Adam Kabenin bulunduğu ülkemnin fetva kurulu başkanıdır..

Yalan söylüyor olamaz..

Bir bildiği var..

Dünya yuvarlak olduğunda İslam bitmiştir..

Akıllı bir insan bunu kabul eder..

o nedenle adam dünya düzdür diyor..

İpucu veriyorum size..

Adamın neden öyle söylediğini anlatacağım..

Ben kanıtlarımı sunmaya devam edeceğim..

takip edin..

Normalde kuran da Ayetler de

"Sana Dünyanın yuvarlaklığından sorarlar onlara de ki : Dünya yuvarlaktır."

gibi ayetler gelirdi.

Çünkü böyle bir iddia he yuvarlakmıymış diye geçilmezdi.

Allah net söylemeyi bilmiyor mu? kuran da yazmaz mı..

Allah sizi affetmeyecektir.

Dünyanın yuvarlak olduğu söylenen ayete, yani dönemi için olağanüstü bir bilgiye dikkat çekemiyorsunuz. O zamanlar bu bilgi varmış gibi yani sıradanmış gibi

Dünya'nın yuvarlak olduğunu direk söylemek yerine ayet aralarında kelime anlamlarıyla mı buna dikkat çekilecek.

Dünya Kuran'a göre düzdür bu kadar basit.

Birde saidi kürdi gibi kitabı risalei nurda radyonun içinde cinlerin olduğunu radyonun bu olduğunu anlatan birini Alim diye sunmayın..

Said ciler hala radyonun için de cin olduğunu iddia ediyorlarsa bir radyo evine gidip nasıl yayın yaptığını öğrensinler

tarihinde abdullahabdal tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sizden Dünya’nın küreselliğine Kur’an’ın işaret ettiğini kabul etmenizi beklemiyorum. Ama en azından cumhur-ı ulemanın (velev ki bilimsel bilgi ile bulmuş olsunlar) bu konuyu dine aykırı görmediklerini ve Dünya’nın yuvarlaklığının 1400 yıldır İslam alimleri arasında muhkem bir mesele olduğu gerçeğini kabul etmelisiniz –ki bunların arasında Arap lisanını, belagat ve gramer kaidelerini Vehhabi Suud Şeyhinden daha iyi bilen alimler de var. Demek ki İslam bilginleri “yeri yayıp döşedik” gibi ayetleri sizin gibi yorumlamıyorlar, ve ayetlerin Arapça’nın belagat ve gramer kurallarına uygun bir biçimde yerin yuvarlaklığıyla çelişmeyen bir açıklaması var –ki buna önceki iletilerimde kısaca değinmiştim. Ve bu açıklamalar her ne kadar sizi tatmin etmese de 1400 yıldır Müslümanları tatmin ediyor. Suud müftüsünün bir bildiği varsa onların da bir bildiği var.

Eski Suud Başmüftüsü Abdulaziz bin Baz denilen vehhabi ve İbni Teymiyeci bir adamın fetvasını kaynak olarak göstererek “buyrun Suud müftüsü Dünya’nın düz oluşuna fetva vermiş. Cahil Müslümanlar ise dünyayı yuvarlak kabul ederek dine, Kur’an’a karşı geliyorlar. Siz Suud Müftüsünden daha mı iyi bileceksiniz” diyorsunuz. Ehl-i Sünnetçe bid’at ve dalalet ehlinden sayılan birisinin fetvası ne kadar “kaynak” olabilir? Bu adam sadece Dünya’nın şekli konusunda değil başka konularda da Ehl-i Sünnet Fırkası’na aykırı görüşlere sahip. Buradan bu şahsın akidesi hakkında malumat bulabilirsiniz.

İddiacı diyor: “Suud müftüsüne katılıyorum, Dünya yuvarlak diyen dinden çıkar.”

Bu durumda “dinden çıkan” (!) Müslümanların arasına şu isimler dahil oluyor:

İmam-ı Şafii (9. yy)

Fahreddin Razî (12. yy),

İmam Gazalî (12. yy),

Seyyid Şerif Cürcânî (14. yy),

Sa’d-ı Teftazanî (14. yy),

Kâtip Çelebi (17. yy),

İbrahim Hakkı (18. yy),

Hüseyin-i Cisrî (19. yy),

+ Yukarıdaki kişilerin görüşlerini ittifak-ı sükutla kabul eden din adamları.

İslam müfessirlerinden Fahreddin-i Razi (12. yy) Tefsir-i Kebir’inde der ki “Yerin, küre şeklinde olduğu kesin ve yakînî delillerle sabittir.”(Tefsir-i Kebir C.14/S.186)

Lukman 31/10 ayetinin tefsirinde İmam Gazzalî’nin (12. yy) göklerin ve yerin küre şeklinde olduğu görüşünden alıntı yapmıştır:

“Kimileride göklerin yuvarlak (kürevi) olduğunu söylemişlerdir. Mühendislerin hepsi bu görüştedirler. Gazali (r.h) şöyle der:” Bu hususta, biz onlarla aynı görüşteyiz.”(Tefsir-i Kebir C.18.S149)

Râzî, Hicr 15/19-20 ayetlerinin tefsirinde dünyanın küre şeklinde olduğundan gayet emin olarak aynen şöyle der:

"Yerin küre şeklinde olması

Eğer, “yeryüzünü de yaydık” ayeti yeryüzünün düz olduğunu göstermez mi?” denirse deriz ki:

Evet, çünkü yeryüzü her ne kadarki küre şeklinde ise de, son derece büyük bir küredir. Büyük bir kürenin yüzeyinin küçük parçalarına bakıldığında, sanki düz bir yüzey gibi görülür. Durum böyle olunca, ileri sürülen bu problem (soru)ortadan kalkar. Bunun böyle oluşunun delili, “Biz, dağları sabit birer kazık yapmadık mı?(nebe.7)ayetidir."(Tefsir-i kebir.C14.S78) (Ayrıca bknz. Kur’an’da Dünya Düz Diyen Cehalet Mantığı, Cengiz Duman)

Fakat Râzî arzın küre şeklinde olduğunu bilse de Dünya’yı sâkin, Güneş’in de onun etrafında döndüğü düşünmüştür. Ancak O’nun bilimle çelişen görüşlerini İslam’a mal etmek doğru değildir. Kaldı ki Dünya’nın küreselliğini ve dönmesini birlikte savunan muteber din adamları da vardır.

Birde saidi kürdi gibi kitabı risalei nurda radyonun içinde cinlerin olduğunu radyonun bu olduğunu anlatan birini Alim diye sunmayın..

Said ciler hala radyonun için de cin olduğunu iddia ediyorlarsa bir radyo evine gidip nasıl yayın yaptığını öğrensinler

Radyonun içinde meleklerin olması meselesi tamamen bir çarpıtmadır. Orada sadece her bir eşyaya meleklerin nezaret ve vekalet ettiği anlatılmaktadır -ki bu da İslam inancına göre doğrudur. Buradan ilgili açıklamaları okuyabilirsiniz.

Said Nursi’yi küçümsüyor ve O’nu alim olarak kabul etmiyorsunuz. Oysa ki O’nu yakından tanıyan ve eserlerini inceleyen pek çok din adamı, düşünür ve siyasî O’nun büyük bir alim ve deha olduğu konusunda hemfikirdir. Bunlardan bazılarının isimlerini vermek gerekirse: Ali Ulvi Kurucu, Elmalılı Hamdi Yazır, Hasan Basri Çantay, Sadreddin Yüksel, Prof. Dr. Vehbe el-Zuhayli, Ladikli Ahmed Ağa, Ömer Nasuhi Bilmen, Mustafa Sabri Efendi, Mehmed Zahid Kotku, Muhammed Esad Erbili, Kazım Karabekir, Mareşal Fevzi Çakmak, Mehmed Akif Ersoy, Cemil Meriç, Necip Fazıl Kısakürek, Eşref Edip Fergan…

Kayıhan Yayınları’ndan Salih Okur imzasıyla çıkan “Ulemanın Gözüyle Bediüzzaman” isimli eserde pek çok din bilginin ve tarikat-tasavvuf erbabının B. Said Nursî ve eserleri hakkındaki olumlu kanaatleri yer alıyor. Necmeddin Şahiner'in Son Şahitler'ini de unutmamak lazım.

Bunun yanı sıra Batılı düşünürlerden de O'nun kıymet-i ilmiyesini takdir eden pek çok kişi vardır. Eserleri 70 dile çevrilmiş ve görüşleri hakkında pek çok doktora tezi hazırlanmıştır.

Sizce O'nun hakkında şahitlik eden bunca alim ve düşünürlerin hepsi yanılgıya düşmüş ve aldanmış olabilir mi? Bunu da vicdanınıza bırakıyorum.

Bugüne kadar Risale-i Nur’u halkın gözünden düşürmek için pek çok argüman geliştirildi, hatta bu yolda çeşitli sahtekarlıklara da imza atıldı (örneğin 1964’de piyasaya çıkan Mustafa Sabri Efendi imzalı Tuhfetur-reddiye broşürü). Ancak bu iddiaların hemen hepsi kesin delillerle çürütülmüştür. Bunlarla ilgili bulabileceğiniz bir kaynak: Risale-i Nur Külliyatı'na Yönelik İtirazlar ve Cevaplar

“Kuran da namaz kılma işlemleride Dünyanın Düz olması bilgisine göre düzenlenmiştir. Kutuplara yakın bölgelerde yaşayan bir müslümanın namaz kılması da mümkün değildir. Kutuplarda Altı ay içinde bir kere akşam bir kere de sabah olacaktır.Yani Altı ayda birer kez sabah ve akşam namazı kılınabilir.

Dolayısıyla kutuplarda ve çevresinde yaşayan Müslümanların İslamın şartlarını yerine getirmeleri mümkün değildir.Norveç yada İsveç gibi ülkelerde yaşayan insanlar Müslüman olsa bile Müslümanlığın Namaz emrini yerine getiremeyeceklerdir.”

Yanılıyorsun. Kutuplarda namazın nasıl kılınacağı sorunsalı ta 1400 sene önce çözülmüştü. Aşağıdaki Deccal hadisinde bu durum açıklanmıştır:

Hz. Muhammed günleri iyice uzun olmayan yerden çıkacak olan Deccalı haber verirken, "Deccalın bir günü sizin bir seneniz kadar uzun olacaktır. Sonraki günleri de beri geldikçe kısalacaktır", buyurduğunda sormuşlar: Ya Resûlâllah, bir günü bizim bir senemiz kadar uzun olacağını bildirdiğiniz o günde namazlar nasıl kılınacaktır?

Şöyle cevap vermiştir: "Takdir olunarak! Yani uzun günün saatleri takdir edilerek. Hesaplanarak." (Müslim, Kitabu’l-Fiten ve Eşrâtu’s-Sâat, 20)

Bu hadis-i şerif dünyanın yuvarlak olduğunu göstermektedir.

Ayrıca bu hadis kutup bölgelerine de işaret etmektedir: Bilindiği üzere, Kuzey kutup bölgesinde bütün sene, bir gece bir gündüzdür. Güneye doğru gelinse bir ay güneşin batmadığı yerler görülür. Güneye doğru ilerledikçe, bir hafta boyunca güneşin batmadığı yerler görülecektir.

“Namaz vakitlerinin güneş ışığı baz alınarak düzenlenmiş olması islamın dünyanın düz olarak bildiğinin kesin ve sarsılmaz kanıtıdır.

Günümüze kadar islam dünyasından kimse dünyanın yuvarlak olduğunu iddia etmemiş zaten kuran da tüm düzenlemeler dünyanın düz olması üzerinedir.

Namaz ibadetini yerine getiren Müslümanlar Yönlerini Kabe ye dönerek bu işlemi yaparlar. Kabeye dönmeleri ancak düz bir dünyada mümkündür.Biliyorsunuz ki Kabeden uzaklaştıkça önce alt bölümü gözden kaybolur sonra sırasıyla orta bölümü ve devamında üst kısmı gözden kaybolarak tamamen göremez olursunuz.Bunun nedeni dünyanın yuvarlak olmasıdır.

Bu kıble işlemi Dünyanın düz olduğu bilgisi üzerine yerine getirilir.Dünyanın yuvarlak olduğu bir durumda nereye dönerseniz dönün zaten kıbleye dönmüş olursunuz.”

Burada da yanılıyorsun. İstikbal-i kıble şartı Dünya’nın düz olmasını gerektirmez. Ayrıca bir insan nereye dönerse dönsün Kabe’ye dönmüş olmaz. İmam-ı Şafii (9. yy) namaz vakitleri fetvalarını ve kutuplarda yaşayanların durumunu çok açık bir şekilde dünyanın küreselliğiyle açıklamıştır. Kıbleye dönme meselesi de öyle… Hatta bırakın Dünya’yı Ay’da namaz kılmanın bile ta o dönemlerde fetvası vardır. (Bknz. Dünyanın Yuvarlaklığı ve Kıbleye Dönme Meselesi-Sorularla İslamiyet.com)

İmam-ı Şafii Namazın Farzlarından Olan İstikbal-i Kıblenin Yerine Getirilmesini Dünya’nın Küreselliğiyle Açıklamıştır

İmam-ı Şafii Hazretleri’nin (9. yy) içtihadlarında yer alan önemli bir meseleyi Said Nursî’den dinleyelim:

"Sual: Yerkürenin küresel olduğuna dair bir âyet var mı ve hangi sûrededir? Düz veya küresel olduğundan tereddüdüm vardır. Her hükûmetin bulunduğu arazi deniz ortasındadır. Bu denizlerin etrafını koruyucu neler var? Lütfen beyanını rica eder, ellerinizden öperim. Emirdağlı Ali Hoca

Risale-i Nur bu çeşit meseleleri halletmiş. Yerin küreselliği, İslam bilginlerince kabul edilmiş; dine muhalefeti yok. âyetteki satıh/yüzey demesi, küresel olmadığına delâlet etmiyor. Müçtehidlerce, "istikbâl-i kıble" namazda şart olması ve şart ise bütün erkânda bulunması sırrıyla, secde ve rükûda istikbal-i kıble lâzım geliyor. Bu ise, yerin, zeminin küreselliğiyle ve şeriatça kıble Kâbe-i Mükerremenin üstü tâ Arşa kadar ve altı ferşe (yere) kadar bir nurdan sütun olması, küresellikle şartları yerine getirebilir." Şualar, On Altıncı Mektup.

Yani; Burada, ibadetin sahih olma şartlarının arasında yer alan kıbleye yönelmek ve bu yönelmede yönlerin açıları ve muhtelif durumlarını fıkıh alimleri değerlendirmeye tabi tutmuşlardır. Bu yönler ve açılar da dünyanın yuvarlaklığı ile ilgili olunca, o zaman bu yuvarlaklığa göre hesap edip fetva vermişler. Bu da o zamanlar o zatların dünyanın yuvarlaklığını bildiklerini gösteriyor.

Kabenin üstü ve altını nurani bir sütun olarak tarif edip, ta arşa ta kürenin altına kadar indirip, geniş bir kıble belirlemişler. Bugün faraza ayda namaz kılınsa, ona bile fetva vermişler, ta o zamanlardan. Bütün bu fıkhi sorunların çözümü, dünyanın yuvarlaklığına ve meridyenlerin konumuna bağlıdır ki, bu da o konulara vakıf olmaktan geçer.

Said Nursî, Muhakemat’ta da bu meseleye temas eder:

Sizin yatmış olan fikr-i hakikatiniz eğer bu yüksek sesle uykudan kalkmadıysa ve gözünüz açılmadıysa, İbn-i Hümam ve Fahru’l-İslam gibi zatların ellerini tutup İmam-ı Şafi’ye giderek fetva isteyiniz ve deyiniz ki;

“Dinde vardır ki bir vakitte beş vaktin namazı kılınır; hem de bazı yerlerde, yatsı namazının vakti bazı zamanlarda yoktur; hem de kutuplara gidildikçe güneş bir çok günlerde batmaz ve birçok gecelerde doğmaz, nasıl oruç tutacaklar? Yani insanlar, kutup bölgelerinde vakitlerini nasıl düzenleyip ibadetlerini yapacaklar? Hem de, namazın şartlarından olan istikbal-i kıble konusunda yüzün tam olarak Kabe’ye dönük olması şart koşulmuştur. Halbuki yalnız kıyamda, yani ayakta iken ve otururken yüzümüz Kabe’ye dönmektedir,” deyip bu konuda açıklama isteyiniz.

Emin olun İmam-ı Şafi; birinci soruya doğudan ve batıdan geçen ekvator dairesinin yuvarlaklığı ile cevap verecektir. İkinci ve üçüncü soruyu, güneyden kuzeye uzanan meridyen dairesinin kavisliğiyle açıklayacaktır. Yani, günümüzden 12 asır önce ‘dünya yuvarlaktır’ deyip, bunu ilmi olarak ispat edecektir. Hem de, kıble konusunda “kıble ve Kâbe öyle nurani bir sütundur ki, gökleri arşa kadar takmış ve düzenleyip yerkürenin tabakalarını yeryüzüne kadar delerek kâinatın muntazam nurani bir sütunu olmuştur. Eğer perde keşfolunsa, şâkül istikametinde sizin gözünüzden çıkan ışınlar namazın herbir hareketinde aynı kıble ile temas ve musafaha edecek” diyecektir.

Said Nursî’nin “fikren biraderim” dediği Hüseyin-i Cisrî (19. yy) namındaki İslam bilgini yerin küreselliğini inkar edeni şiddetle reddetmiştir etmiştir “Kim dine istinadla, himayet yolunda müdevveriyet-i arzı/Dünya’nın dönmesini inkâr ederse, sadîk-ı ahmaktır, adüvv-ü şedidden/şiddetli düşmandan daha ziyade zarar vermiş olur.”

Neden Kur’an bilimsel keşiflerle ilgili meseleri müphem/belirsiz/üstü kapalı bırakmıştır ve neden bazı ayetleri zahiren aklî delillere aykırıdır?

Bu konuda Bediüzzaman Said Nursî, İşaratül İcaz’da açıklayıcı bilgiler ve örnekler vermiştir. Detaylı bilgileri oradan alabilirsiniz. Ben sadeleştirerek kısaca bir alıntı yapayım:

"Yaratılışa ve maddiyata dair meselelerde Kuran mübhem/belirsiz geçmiştir dedikleri ikinci şüphelerine cevap, şöyle ki:

Alem ağacında, meylül istikmal/olgunluğa ulaşma meyli vardır. Yani kainatın, bir ağaç gibi, bütün atomları ve parçaları kemale meyleder ve kemale doğru yürümektedirler. O genel meylül istikmalden ayrı olarak, insanda da meylüt-terakki/ilerleme meyli vardır. Bu ilerleme meyli çekirdek gibidir; büyüme ve gelişmesi pek çok tecrübeler vasıtasıyla olur ve çok fikirlerin mahsulü olan neticelerin bir araya gelmesiyle teşekkül ve tevessü’ etmekle/genişlemekle fenleri netice verir. Bu fenler de, irtibatlı/bağlantılıdır. Yani her ikinci fen, birincisinin neticesidir. Birincisi olmasa, o olamaz. Birincisinin ona mukaddeme/hazırlık ve ulûm-ı müteârefe/yaygın, herkesçe bilinen ilimler olması şarttır.

Bundan dolayı, bundan on asır önce gelen insanlara günümüz bilimlerini ders vermek veya garip meselelerden bahsetmek; onların zihinlerini şaşırtmaktan ve o insanları safsatalara atmaktan gayri bir fayda vermezdi. Mesela, Kur’an-ı Kerim, “Ey insanlar! Güneş’in hareketsiz durmasına, arzın hareketine ve bir damla su içinde binlerce hayvanatın bulunduğuna dikkat ediniz ki azamet-i İlahiyeyi anlayasınız” demiş olsaydı, bütün o zamanların insanlarını yalanlamaya sevketmiş olurdu. Çünkü, hiss-i zahirîye/dış duyuya aykırıdır. Bununla beraber, on asırdan beri gelip geçen insanları şaşırtmak; yalnız modern bilimlerin ortaya çıkmasından sonra gelen insanları memnun etmek, irşad makamına aykırı olduğu gibi, belagatın ruhuyla da bağdaşmaz." İşaratül İcaz, Bakara Suresi 23-24. ayetin tefsiri

tarihinde Bloody Pages tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

sayın Boody

Mezheplerle ilgili olarak Kuran dışında kimsenin söylediğinin Müslümanları bağlamadığını söylemiştim.Muhteşem diye yutturmaya çalıştığınız kuranı hepiniz işinize gelen şekilde anladığınız için bu kadar çok mezhep var zaten

Yani sen İmam Cafer bin Kudüs olarak bu gün Dünya yuvarlak diyor olabilirsin.ya yarın?

Ancak

Allah Düz diyorsa,

Kuran düz diyorsa

Muhammed düz diyorsa

Ve 1975 yılına kadar islam dünyasının tümü Düz diyorsa

İslamiyetin Tüm uygulamaları Dünyanın düz olduğuna göre ayarlanmış sa

Bu ülkede yaşayan bizler Dünya yuvarlak dediğimizde falakalara yatırılmışsak

Beni Senin yuvarlak demen bağlamaz.

Senin saydığın isimlerin demeside bağlamaz.

Ki O kadar yazı yazmışsın onların içinde Dünya yuvarlaktır kelimesinin geçmesini bırak..

Dünya yuvarlaktır kelimesinin iması bile yok.

Ayrıca Kutup ta oruç tutmaya ve Namaz kılmaya da çözüm yok..SANKİ ÇÖZÜM BULMUŞ GİBİ YAZMIŞSIN AMA..MAALESEF

KUTUPTA ORUÇ TUTACAK NAMAZ KILACAK MÜSLÜMAN KURANA KARŞI GELECEK AYETE UYAMAYACAK…BUNU NASIL YAPACAK?

ÇÜNKÜ KURANDA NAMAZ VE ORUÇ GÜNEŞE GÖRE YAPILACAK DİYE SÖYLENMİŞ..ALLAH ÇÖZÜM BULAMADI BEN BULDUM MU DİYECEKSİN ONA..

SENİN AHMET YADA MEHMET EFENDİN BÖYLE SÖYLEDİ ,BÖYLE ÇÖZÜM BULDU DİYE KURAN VE ALLAHA KARŞI GELEREK BU İBADETLERİ YAPACAK.

PEKİ BU MÜSLÜMAN CEHENNEMİ BOYLAYINCA SENİN AHMET YADA MEHMET EFENDİN KURTARABİLECEKMİ?

Aşağıdaki ayetlerde Kuranda herşeyi eksiksiz anlattım denmektedir.

En’am-114:Allah size Kitab’ı açıklanmış indirmişken, ondan başka hakem mi isteyeceğim?

NUR SURESİ-46AYET"Andolsun ki, biz, bilmediklerinizi size açık seçik bildiren ayetler indirdik."

EN’AM SURESİ-3 AYET.."Kitapta biz, hiçbir şeyi eksik bırakmadık..."

HUD SURESİ-14-AYET.".. ayetleri kesin kılınmış, sonra da uzun uzadıya açıklanmış bir kitaptır"

KASAS SURESİ-2 AYET."Bunlar apaçık kitabın ayetleridir"

BAKARA SURESİ-99 AYET. " Andolsun ki, sana apaçık ayetler indirdik"

Allah bu Ayetlerde açık yazdım benim yazmadığım şeyleri Ahmet efendi böyle söylüyor.Mehmet efendi böyle söylüyor diye kabul etmeyin kurana uyun diyor.

Kuran ne söylüyor

BAKARA 187.Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı.Sabahın beyaz ipliği, siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın.

Orucu bu şekilde tutun ..tutamıyorsan ben demekki dünyanın yuvarlak olduğunu bilmiyorum diyor.

Namaz ise zaten Kuranda olmayan Allah ın emrinin olmadığı bir ibadet.Bedevi düzenlemiş insanları sömürmek için ama onuda Dünyanın düz olmasına göre ayarlamış.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sizden Dünya’nın küreselliğine Kur’an’ın işaret ettiğini kabul etmenizi beklemiyorum.

Kuranın Dünya yuvarlaktır yazdığını dediğini söylemeni Bende aynen senden beklemiyorum..

Varsa Dünya yuvarlaktır yazan bir ayet bence hemen as herkes görsün..

Ayrıca İslamda Dünyanın yuvarlak olduğuna dair bir ibadet uygulama bişey koy görelim..

İSLAMIN ŞARTLARINDA Kİ ORUÇ TUTMA İSLAM VE KUTRAN DA DÜNYANIN DÜZ OLARAK BİLİNDİĞİNİN VE DÜŞÜNÜLDÜĞÜNÜN SARSILMAZ KANITIDIR.

YASİN-38..Güneş de kendi yolunda akıp gitmektedir. Bu mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah'ın takdiri(düzenlemesi)dir.

YASİN-40..Ne güneş aya yetişebilir,ne de gece gündüzü geçebilir.Her biri bir yolda ilerlemektedir.

ENBİYA-33..O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yol tutar ve gider

Ne ilginçtir ki Kuranda yazanlara göre Allah bir ortaokul öğrencisi kadar bile güzel cümleler kuramamaktadır.Yukarda ki Ayetlerde ki anlatımı görüyorsunuz.

Görüldüğü gibi diğer ayetlerde de açıkça dünyanın yani yerin sabit, Güneş ve ayın hareket halinde olup gündüz ve geceyi oluşturduğu söyleniyor.

Bu ayet islam ve kurana göre Dünyanın sabit olduğu Güneşin Dünyanın etrafında döndüğünün düşünüldüğünün kanıtıdır. Çünkü Güneş Dünyanın üzerinde bir sabit bir çizgide ilerlemekte denilmektedir.

Yoksa günümüzde bildiğimiz gibi gece ve gündüz hep birbirini geçmektedir.Biri diğerinden uzundur.Kuran Yasin 40 ayetinde ise ne gündüz geceyi nede gece gündüzü geçebilir yazar.

Bu ayette açık açık yazmaktadır ki Müslümanların kuranına göre gece ve gündüz eşittir.

Peki bilimsel olarak böylemidir?

Tabiî ki hayır gece ve gündüz yılda sadece 2 gece birbirine eşit olur.21 mart ve 23 eylül günleri gece gündüz eşittir.onun dışında biri diğerini geçmektedir.

Gece ve Gündüzün birbirine eşit olması küre olan bir dünyada mümkün değildir.

Dünya Düzdür anlayışında gece ve gündüz eşit olur.Evinizdeki tavandaki ampulün altına bir tepsi getirin ve lambanın altında güneye ve kuzeye kaydırmadan doğu batı yapın hep işte orada gece gündüz hep eşit olur.

Kuzey ve Güney kutup dairelerinde gündüz ve gece süresi 24 saat ten fazla olup kutuplarda yazlar aydınlık kışlar ise karanlıktır.Gece ve gündüz süreleri Yıl boyunca Ekvator dışında ki yerlerde değişkenlik gösterirken Gecenin gündüzü geçtiği saatler kutuplara yaklaştıkça artmaktadır.Yukarda ki Yasin 40 ayetindeki gece ve gündüzün eşit olması kurana Dünyanın düz olarak yazıldığının sarsılmaz kanıtıdır.

Dünyanın yuvarlak olması nedeniyle Dünyanın her bölgesinde gece ve gündüz uzunlukları farklıdır.Dünya Güneşin etrafında ve kendi etrafında dönerken güneş gören yüzeylerinde farklılıklar olmaktadır.Ekvator bölgeleri hep aynı şekilde güneşi dik alırken kutuplar farklı alır.

Tepsi gibi düz bir yüzeyi bir taraftan bir tarafa geçen ışık olduğu sürece aynı olduğu düşünülür.

BAKARA 187.Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı.Sabahın beyaz ipliği, siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın.

Yukarda Ayette görüldüğü üzere oruç tutma zamanı saat olarak verilmemiştir. O dönemde Arapların bildiği şekilde havanın karanlık olması ve aydınlanması şeklinde söylenmiştir.

Yukarda ki sureye göre Dünya’nın Kuzey ve Güney kutuplarına yakın bölgede yaşayan insanların oruç tutması mümkün değildir.Kutuptaki Müslüman eğer oruç tutmak isterse 6 ay bir şey yemeden aç durmak zorunda kalacaktı.Öyleyse: Allah oruç tutan insanın altı ay aç kalamayacağını bildiği için sanırım kutupta yaşayan insanların ölmesini istiyordu.

İslamın şartlarındaki namaz ve oruçtan anladığımız kadarıyla Dünyanın kutupları yoktur.

Kutupları olmayan bir yer tepsi gibi düzdür.Her küre ve yuvarlağın kutupları olur.

Gece ve Gündüzün Dünyanın Güneş karşısında kendi etrafında bir tur dönmesiyle olduğunu da bilmiyorlardı. Dünyanın yuvarlak olduğunu da bilmiyorlardı.Kutupta bir gecenin altı ay gündüzünde altı ay olduğunu da bilmiyorlardı.Dünyanın Yuvarlak olduğunu bilmeyenlerin kutup diye bir şeyi bilmesi ve Dünyanın farklı yerlerinde gece gündüz olaylarının farklı olabileceğini düşünebilmeleri ve yazabilmeleri tabiî ki mümkün değildir.

Kuranda oruç tutma zamanı BAKARA 187.ye göre belirlenmek zorunda olduğuna için kutuba yakın bölgelerde bir Müslüman olması yada yaşaması durumun da nasıl oruç tutabilir?

tarihinde abdullahabdal tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Meşhur bir hukuk kaidesini hatırlayalım: Müddei davasını ispatlamakla mükelleftir. Eğer bu konuda elinizde kanıtlarınız varsa buyrun hodri meydan!

Günümüze yakın yaşamış din adamlarının da isimlerini verdim çünkü abdullahabdal sürekli 1975 tarihli Suud şeyhinin fetvasını göstererek el çabukluğuyla İslam dünyasının genel kanaati buymuş gibi gösteriyor. Oysa gerek günümüzde gerek yüzyıllar önce yaşamış pek çok din adamı arzın küreviyetinden bahsetmişlerdir. Ayrıca verdiğim isimler İslam dünyası nezdinde saygın bir konuma sahip, alanında uzman din alimleridir.

----------------------

bloody arkadaşım

Biliyorsun ki,

Yalan söyleyenler Cehennemde yanacaklar

Kaynar su bağırsaklarını parçalayacak ....ağzını ve midesini.... parçalamadan geçerek

Gazali ve ya bir başkasının dünyanın yuvarlak olduğunu kitabını ve sayfa numarasını ver..

hemen inceleyelim..

İyimisin sen

bunu yazan..... söyleyen müslümanlar tarafından direk öldürülürdü..gazali idam edildimi?

Dünyanın ve islamın en büyük müftüsü bunları bilmiyor da..Dünya düzdür..yuvarlak diyen öldürülür diyor.da.

kuran da Dünya düzdür diyor..

ve sen onlardan iyi biliyorsun...

Senin mensup olduğun dinin islam olduğuna emin misin?

tarihinde abdullahabdal tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Said Nursî, Muhakematında arzın küreselliğini anlamak istersen İbrahim Hakkının (18. yy) arkasına düş demektedir. Kendisi Marifetnamede konuyla ilgili şu bilgiyi verir:

Varsayalım ki öyle. Yani İslam alimleri Kurandan değil de Yunan filozoflarından okuyup öğrendiklerini kabul edilim. Fakat buna rağmen Müslüman din adamları dünyayı düz kabul ediyor demek entelektüel sahtekarlıktan başka bir şey değil.

Sırf kendi davasını destekleyen fetvaları alıntılamak, aksi yöndeki fetvaları es geçmek dürüstlükle telif edilemeyecek bir davranıştır.

Yanlış anlamayın,lütfen tarzınıza ve şahsınıza herhangi bir şeyim yok..

Bir Türk(arapdeğil)

Nasreddin Hoca

Dünyanın yuvarlak olduğunu ilk söyleyen Türktür.

Dünyanın ortası sorusuna ayaklarımın altı diyerek..

tabiki bunu islamdan ve Kurandan öğrenmedi..

Avrupada muhammed zamanında bile hristiyanlar Dünyanın yuvarlak olduğunu biliyorlar dı.

Galileo dünya yuvarlak dediği için değil...

Kuranda ve İncilde yazan Güneş dünyanın etrafında dönüyor yerine..

Güneşin merkez olduğunu söylediği için engizisyona verildi..

Nasreddin hocayı o devirde anlayabilecek müslüman olmadığı için kelleyi kurtardı..

Ama başka olmadı..

Benim çocukluğum da bile islama göre dünya düzdü..

o nedenle dünya yuvarlak falan demişler..

Sana islamcılar çok güler güldürme kendine

seni kandırmışlar git bak o kitaplara...

hakaret olarak algılamazsan sevinirim

sen said cisin anladığım kadarıyla..

sana özel sorum..

said in senden akıllı ve bilgili olduğuna inannıyormusun?

hakaret diye düşünme..lütfen..

bunları yazmasam zaten konu olmaz..

Önemli tarikatlardan birinin liderinin teknoloji konusunda görüşleri aşağıdadır.

Fennin ve medeniyetin bir icadı olan ve nasıl çalışıp işlediği artık herkesçe bilinen radyonun Saidi Nursi'ye göre mahiyeti de şöyledir: Bir melaike var, kırkbin başı var, her başında kırkbin dili var, her dilde kırkbin tesbihat yapıyor. 64 Tirilyon tesbihat aynı anda söylüyor. Demek kürre-i hava bu melaike gibidir. Yani bu melaikenin tesbihatı adedince her kelimei tayyibe hava sayfasına yazıyor. Buna milyonlar şahitlerden birisi radyodur (ihlas Dergisi, 1964, Nu.9, s.3..)

Sait Nursi'ye göre elektrik kontağı ve meteor :Bunların hepsi Kur'anda vardır ve fizik kanunlarına göre açıklama yapmak Kur'anın kudretine, hikmetine aykırı düşmektedir "Sait Nursi, Ramazan Risalesi, s.1-15..)

Yine Sait Nursi'ye göre her şey, her zerre Allah'a ibadet eder, mesela pusulanın Kabe'deki Hacer'i Esvet'i işaret ederek titremesi, namaz kılmasıdır "Tiryak, s.116

Bir çok insanın peşinden koştuğu kişinin bilgi düzeyine bakın ve onun peşinden koşanların seviyesine siz karar verin.

Bu arada eski bir tarikatcı Tv pıroğramın da söyleniyordu.Saidi kürdi nin kitabını değiştiriyorlarmış. Bunu yapmamaları gerekliymiş anlam bütünlüğünü bozuyorlarmış diye.

görüyorsunuz işte..

Bizim çocukluğumuzda radyoryu kırıp cin aramamızın nedeni saidi nursi imiş meğerse..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kur'an yalnızca dünyanın düz olmasıyla ilkel değildir . 7. Yüzyılın dilinden yazılmıştır zaten . Çoğu surede ne kadar ilkel şeylerden bahsettiğini anlarsınız . Hiç kuranda o bilgisayarın başından kalkıp namaz kılan büyük sevap kazanır gibi bir şey gördünüz mü ? Hayır :E

Şimdi sana daha ismini bile bilmediğin bir şeyin başından kalkıp namaz kıl dense idi sen ne derdin ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam medeniyetini ve İslam alimlerini küçümseyerek büyük yanlışlara düşüyorsunuz. Özellikle Gazali kesinlikle aklı-kıt birisi değildir. O zamanın baş medreseleri Bağdattaydı yanılmıyorsam ve Gazali bu baş medresenin de baş müderrisi olmalıdır. En büyük üniversitenin, en büyük müderrisi olarak kalmış aklımda. Oxford'u kuran şahıs da öğrenimini bu 'üniversite'lerde alıp yurduna döndükten sonra kurmuştur Oxford'u. Ezberlerinizi bozmalısınız.

Bunun dışında Müslüman ve Ateist'in Kuran'a bakışı hakkında şu uçurum var. Biri nasıl yanlışlayabilirim, zayıf noktasını bulabilirim diye bakıyor. Diğeri de onu Allah'ın sözleri olarak görüp içerisinde derin anlamlar olduğuna iman ediyor. Bu yüzden biri 'kestirip atarken' diğeri 'derinlemesine' inceleyip hakikat arayışına girişiyor.

Abdullahabdal'ın sorduğu sorulara linkler şurada verilmiştir.

http://www.sorularlaislamiyet.com/article/12053/imam-gazali-gazzali-nin-dunyanin-donmesi-hakkinda-gorusleri-nelerdir.html

http://www.sorularlaislamiyet.com/qna/13327/kurani-kerimde-dunyanin-yuvarlak-oldugunun-belirtilmesi.html

Salt Kuran'a indirgendiğinde inanıp inanmamak bahsettiğim bakış açılarından hangisinin benimsenileceğine kanmıştır fakat İslam Medeniyetleri'nde dünyanın küreselliğine dair görüşler uzun süredir kabul görürler.

Bunun dışında saçma sapan bir şeyhin ne dediğine itibar edilmez. Kişinin söylediği kendisini bağlar.

Ehl-i Sünnet anlayışı dünyanın küresel olduğunu söyler ve alimler bunu savunurlar. Özellikle Şafii'nin yorumu tatmin edicidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ehl-i Sünnet anlayışı dünyanın küresel olduğunu söyler ve alimler bunu savunurlar. Özellikle Şafii'nin yorumu tatmin edicidir.

Hangi tarihten itibaren veya ne zamandır?

Hristiyan alimler de şu anda dünyanın küresel olduğunu söyleyip savunuyorlar

Link to post
Sitelerde Paylaş
Önemli tarikatlardan birinin liderinin teknoloji konusunda görüşleri aşağıdadır.

Fennin ve medeniyetin bir icadı olan ve nasıl çalışıp işlediği artık herkesçe bilinen radyonun Saidi Nursi'ye göre mahiyeti de şöyledir: Bir melaike var, kırkbin başı var, her başında kırkbin dili var, her dilde kırkbin tesbihat yapıyor. 64 Tirilyon tesbihat aynı anda söylüyor. Demek kürre-i hava bu melaike gibidir. Yani bu melaikenin tesbihatı adedince her kelimei tayyibe hava sayfasına yazıyor. Buna milyonlar şahitlerden birisi radyodur (ihlas Dergisi, 1964, Nu.9, s.3..)

Bediüzzaman Said Nursi hakkında internet aleminde yoğun bir bilgi kirliliği yapılmaktadır. Yazdığın bu mesele de O’nu cahil olarak göstermek için yapılan çarpıtmalara iyi bir örnek.

Önce Emirdağ Lahikası’ndaki yazıyı kısmen sadeleştirerek buraya aktaralım:

"Bu Nur Anahtarının radyo bahsine dair, iki üniversiteli ile, birgün hareket etmekte olan, hiçbir telle bağlı bulunmayan bir otomobilde bulunan radyo ile, uzakta bir mevlid-i şerif dinliyorduk. O iki Nurcu üniversitelilere dedim:

Nurda dahi, hayat, vücut gibi doğrudan doğruya İlahî kudretin perdesiz tecellîsi açıklıkla göründüğüne bir delil budur ki: Şimdi bu makinecikteki tırnak kadar bir hava, mânevî az bir nur, yalnız bu mevlidden gelen kelimeleri dinler, söyler değil, belki binler, milyonlar kelimeleri aynı anda dinler, söyler ki, binler istasyondaki ayrı ayrı kelimeleri şimdiki işittiğimiz kelimeler gibi işitir ve işittirebilir, bize söyleyebilir. Demek en cüz'î, en küllî olur.

Hem o küçücük, parçacık hava, atmosfer kadar vazife görür. En küçük, en büyük atmosfer kadar büyür.

Eğer Ezeli Kudret’in tecellisine verilmezse, öyle acip bir hurafeli tezat olur ki, hiçbir hayale gelmez. Birşey zıddına inkılâbı muhal olduğundan, böyle binler derece en cüz'î, zıddı olan en küllî olmak; en küçük, en büyük olmak; en cansız, câhil, şuursuz, âciz en muktedir, en dirâyetli ve iradetli ve şuurlu olmak lâzım gelir ki, yüzer tezad ve muhaller ve hurafetler içinde, emsali bulunmaz bir hurafedir. Demek, apaçık bir şekilde Ezelî Kudret’in bir yansımasıdır. Ve o yansımayı atmosferde bütünüyle temsil eden bu gelen hadis-i şerifin meâli gösteriyor.

Şöyle ki:

Bir melâike var. Kırk bin başı var. Her başında, kırk bin dil var. Herbir dilde kırk bin tesbihat yapıyor. 64 trilyon tesbihat aynı anda söylüyor. Demek atmosfer, bu melâike gibidir. Yani, bu melâikenin tesbihatı adedince her kelime-i tayibe (güzel ve hoş kelime), hava sayfasında yazılıyor.

Atmosfer diyor ki: "Bu hadis, benden veya beni gözetime memur melekten haber veriyor. Çünkü, insandaki bütün konuşmalar ve diğer bütün sınırsız sesler, karışmaları içinde karıştırılmadan tam harfleriyle ve söyleyenlerin şiveleriyle, mümtaz sesleriyle söylenmek gösterir ki, küllî (kapsamlı) bir şuurla yapılan bu iş yalnız tek bir zerrenin (atomun) vazifesi, ne bana, yani atmosfere ve ne de bütün esbaba (sebeplere) vermesi hiçbir cihet-i imkânı yok. Demek her yerde hâzır, nâzır ehadiyet yansımasıyla ve içinde ihatalı bir irade, her şeyi kuşatıcı bir ilim bulunan bir Ezelî Kudret’in yansımasıdır. Buna milyonlar şahitlerinden birisi radyodur." (Emirdağ Lahikası II, 85. mektup, Nur Aleminin Bir Anahtarının haşiyesi)

Said Nursî burada radyodan çıkan sesleri açıklamaya çalışmamıştır. “Radyodan çıkan ses meleğin sesidir” veya “melekler tarafından taşınır” diye bir ifade de yok. Söz konusu olan şey radyo değil “küre-i hava”dır, yani atmosfer. Said Nursi radyo dalgalarının havada yayılmasını kırk bin başlı meleğe benzetmiştir. Altını çizdiğim yerde bu açık bir şekilde belirtiliyor. Sonra hava zerrelerinin/atomlarının marifetleri anlatılıyor ve “buna şahitlerden biri radyodur” deniliyor. Ayrıca “kırk bin başlı melek” tabiri hadislerde geçmektedir. Yani ilk defa Said Nursî’nin kullandığı bir tabir değil. Bu linkten ilgili hadisleri kaynaklarıyla birlikte görebilirsiniz.

Kısacası burada bilime ters bir beyan yok.

Ruhu’l-Beyan tefsirinde şu meâlde bir hadis rivayetine yer verilmiştir:

"Hz.Peygamber (a.s.m)'den gelen bir hadîs-i şerifte ferman buyurmuş ki: “Ben Mi'rac gecesinde, Sidret-ül Münteha yanında bir melek gördüm. O uzunluk ve genişlikte hiç melek görmemiştim. Onun uzunluğu bir milyon sene ve yetmiş bin başı vardı. Her bir başta yetmiş bin vechi / yüzü, her bir vecihte yetmiş bin lisanı vardı. ilh..."(Bursavî, 1/294)

İslam inancına göre her bir varlığın vekil bir meleği vardır. Hatta yağmur ve kar tanelerinden tut, ta arşa kadar, her şeye nezaret ve vekalet eden bir melek vardır. Ve bu melekler nezaret ettiği eşyanın sureti ve hilkatindedir.

Mesela kırk bin dal ve yapraklı bir çınar ağacına nezaret eden bir meleğin, kırk bin ağzı ve kırk bin dili olmak gerekiyor. Aynı şekilde hava unsuru da külli bir unsur olup ona vekalet eden melek de onun gibi külli ve azametli bir surete ve hilkate sahiptir. Burada da bunu anlatmaya çalışmış Said Nursî. Detaylı bilgi için tıklayın.

Said Nursî’yi 2. el bilgilerden okumak yerine kaynağından okumayı deneseniz daha iyi edersiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sait Nursi'ye göre elektrik kontağı ve meteor :Bunların hepsi Kur'anda vardır ve fizik kanunlarına göre açıklama yapmak Kur'anın kudretine, hikmetine aykırı düşmektedir "Sait Nursi, Ramazan Risalesi, s.1-15..)

Yine Sait Nursi'ye göre her şey, her zerre Allah'a ibadet eder, mesela pusulanın Kabe'deki Hacer'i Esvet'i işaret ederek titremesi, namaz kılmasıdır "Tiryak, s.116

Açıkçası bu ifadelerin risalelerdeki yerini bulamadım. Ama metinlerin aslını koyarsan ona göre açıklama yapabilirim. Yalnız şu kadarını söyleyeyim:

Nursî doğa kanununlarını inkar etmiyor, tesir-i hakikiyi bu kanunlara verip küfran perdesini çekmeyi, bir başka değişle şükürsüzlüğü eleştiriyordu. Zira sebep ile sonucun beraber gelmesi insanı yanıltan bir noktadır. Elmanın ağaç tarafından icat edildiği zannını doğurur, bu zanna da “iktiran” denir. Determinist felsefeyi yanıltan nokta da bu sebep ve sonucun beraber gelmesidir.

Said Nursî’nin amacı bilimsel bir veriyi inkar etmek değil, bu veri üstünde yapılan inkarcı/determinist felsefeyi reddetmektir. Bu arada pozitif bilimlere düşman olarak gösterdiğiniz Gazalî de bu görüştedir.

Kaldı ki kendisi hayatı boyunca din ile modern bilimlerin kaynaştırılarak öğretildiği “Medresetüz-Zehra” namında bir üniversiteyi doğuda açmak istemiştir. Bu konuda resmi makamlara defalarca başvurmuştur. Şimdi böyle bir kişi bilim düşmanı olabilir mi?

Münazarat’taki şu sözleri de kayda değerdir (yeni dile aktararak veriyorum):

Vicdanın ışığı, dinî ilimlerdir. Aklın nuru, modern bilimlerdir. İkisinin kaynaşmasıyla hakikat tecellî eder. O iki kanat ile talebenin himmeti pervaz eder (uçar). Ayrıldıkları vakit, birincisinde bağnazlık, ikincisinde hile, şüphe doğar. (Münazarat, Sualler ve cevaplar)

tarihinde Bloody Pages tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
bloody arkadaşım

Biliyorsun ki,

Yalan söyleyenler Cehennemde yanacaklar

Kaynar su bağırsaklarını parçalayacak ....ağzını ve midesini.... parçalamadan geçerek

Gazali ve ya bir başkasının dünyanın yuvarlak olduğunu kitabını ve sayfa numarasını ver..

hemen inceleyelim..

İyimisin sen

bunu yazan..... söyleyen müslümanlar tarafından direk öldürülürdü..gazali idam edildimi?

Dünyanın ve islamın en büyük müftüsü bunları bilmiyor da..Dünya düzdür..yuvarlak diyen öldürülür diyor.da.

kuran da Dünya düzdür diyor..

ve sen onlardan iyi biliyorsun...

Senin mensup olduğun dinin islam olduğuna emin misin?

İslam tarihinin başlarından itibaren Dünya’nın küresel olduğunu düşünen din adamları vardı ve bunu açık bir şekilde söylemekten çekinmediler. Yani daha Gazali bile dünyada yokken bir çok İslam bilgini Dünya’nın yuvarlaklığını kabul etmiştir. Biruni (973-1048) her ne kadar din adamı olmasa da İslam topraklarında yetişmiş Müslüman bir bilimci olarak Dünya’nın küreselliğini ilmî delillerle ispatlamıştır. Herhangi bir engizisyonvari bir muameleye de maruz kalmamıştır.

İmam-ı Şafii (767-820) namaz vakitleri fetvalarını ve istikbal-i kıble meselesini Dünya’nın küreselliğiyle açıklamıştır. Bunu da yukarıdaki iletimde açıkladım. Gazali (1058-1111) ve sonrasında gelen bir çok din alimi de onlarla aynı görüşü paylaşmışlardır.

Vehhabilerin, Şiilerin, Batınîlerin ve diğer “firak-i dalle” (sapık fırkalar) kapsamı içinde yer alan mezheplerin engizisyonvari uygulamaları Ehl-i Sünnet’e mal edilemez.

Gazali pozitif bilimlere karşı değildi, bu bilimler üzerinden yapılan maddeci felsefeye karşı idi. Felsefecilerden gelen ve aklî bir temeli olan görüşleri reddetmemiştir. Dünya’nın küreselliği konusu da bunlardan birisidir ve bu gerçeğin İslam’la çelişmediğini söylemekte, bunu inkar edenleri de azarlamaktadır. O bu konuda şunlar söylüyor:

"Felsefenin kabul ettiği prensiplerin bir kısmı İslâm dininin temel esasları ile çelişmez. Meselâ diyorlar: Ay'ın tutulması olayı, arzın güneşle ay arasına girmesiyle ay ışığının görünmemesinden ibarettir. Çünkü ay, ışığını güneşten alır. Arz ise yuvarlaktır ve gök her taraftan onu çevrelemiştir. Matematik hesaplarla ispatlanmış bu çeşit gerçekleri din namına inkâr etmek dine karşı bir cinâyettir. Metotsuz bir tarzda dini savunanların zararları, metotlu bir şekilde dine hücum edenlerin zararından daha fazladır. Darb-ı meselde denildiği gibi: Akıllı düşman, ahmak dosttan daha iyidir." (Gazzâli, Tehâfutu'l-Felâsife, 80)

Kendisiyle aynı yüzyılda yaşamış olan İranlı İslam bilgini Fahreddin-i Razi (1149-1209), Tefsir-i Kebir’inde Lukman 31/10 ayetinin tefsirinde onun görüşünden alıntı yapmaktadır.

Dahası Seyyid Şerif Cürcânî (1340-1413), Sa’d-ı Teftazanî (1322-1390), Kâtip Çelebi (1609-1657) bu konuda Gazali ile aynı görüşü paylaşmaktadır.

Belki de kitaplarına sonradan eklemişlerdir ve her nasılsa bu tahrifat yapılırken bir Allah’ın kulu da fark etmemiş. Büyük komplo!... :)

Kabul etmek istemediğiniz gerçek Dünya’nın küreselliği gerçeğinin İslam bilginleri arasında muhkem bir mesele olması ve bu gerçeği Gazali gibi en “gerici” bir din adamının bile onaylaması. Gözünü kapayan yalnız kendine gündüzü gece yapar.

tarihinde Bloody Pages tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir Türk(arapdeğil)

Nasreddin Hoca

Dünyanın yuvarlak olduğunu ilk söyleyen Türktür.

Dünyanın ortası sorusuna ayaklarımın altı diyerek..

tabiki bunu islamdan ve Kurandan öğrenmedi..

Avrupada muhammed zamanında bile hristiyanlar Dünyanın yuvarlak olduğunu biliyorlar dı.

Galileo dünya yuvarlak dediği için değil...

Kuranda ve İncilde yazan Güneş dünyanın etrafında dönüyor yerine..

Güneşin merkez olduğunu söylediği için engizisyona verildi..

Nasreddin hocayı o devirde anlayabilecek müslüman olmadığı için kelleyi kurtardı..

Ama başka olmadı..

Benim çocukluğum da bile islama göre dünya düzdü..

Nasreddin Hoca’nın (13. yy) “Dünya’nın ortası ayaklarımın altıdır” demesini kabul ediyorsun da İmam-ı Şafii’nin (767-820) "Dünyada bir vakitte beş vaktin namazı kılınır." dediğini neden kabul etmiyorsun? Yoksa Nasreddin Hoca’yı ateist falan mı sanıyorsun? :)

Nasreddin Hoca’nın İslam evliyalarından biri olduğunu hatırlatmama bilmem gerek var mı? O’nun Dünya’nın yuvarlaklığından bahsetmiş olması sizin aleyhinize bir delildir. Türk olup olmaması ve felsefecilerden öğrenmiş olması da bir şeyi değiştirmez. Bence bu argümandan vazgeçsen iyi olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...