Jump to content

Kuran ve cariyeler (kadın köleler)


Recommended Posts

3 hours ago, Tumagü said:

Muhammed 4'de köleliğin kaldırılması yoktur, devlet başkanının savaş esirlerini salıverme yetkisi vardır.

Ayette "Sonra yapmaniz gereken esirleri salivermeniz ya da alikoymanizdir" denmiyor, öyle denip te size bi seçme hakki yani sizin deyiminizle yetki verilmiyor. Ayette söylenen açik ve net: "Sonrasi iyilik olarak (KARSILIKSIZ) ya da fidye karsiliginda salivermektir, fe imma MENNEN ba'dü ve imma fidâen. Ya saliverecek ya salivereceksiniz. 

 

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 121
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

2 hours ago, sağduyu said:

Ahzab/50.     Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları...

Güzel kardesim, Arapça metinde ganimet anlamina gelebilecek hiç bi ifade yok. Orda söylenen: ve mâ meleket yemînuke mimmâ EF allahu aleyk, ve Allah'in sana verdiklerinden senin yeminin kimi yönetiyorsa onlar. EF fiili VERMEK demek, o kadar.

Allah "mâ meleket eymânukum-yeminlerinizin yönettikleri"ni degisik sekillerde verir. Örnegin siginmacilar  seklinde. Bkz 60:10. Siginmacilar ganimet degildir, örnegin Suriye'li siginmacilar ganimet degildir. 

Devam edeceksek yanlislarimizi düzeltelim önce.

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

elinin altında bulunan kadınlar ... Bunun Arapça metindeki karsiligi: mâ MELEKET yemînuk. Eksiltmesiz, artirmasiz, kisacasi yorumsuz çevirisi: o eslerin ki onlari senin yeminin YÖNETTi.

Araplara özgü bir nikah türü bu. Bizdeki imam nikahi gibi. Konuyu kendisiyle müzakere ettigim bir Arap şöyle dedi: Bu nikah Araplarin yaşadigi bazi bölgelerde bugün de kiyiliyor.

MELEKET bizim dilimize YÖNETiCi anlaminda MELiK diye geçen kelimenin fiil halidir.  Örnegin TBMM, bizi temsilen, bize "melik"lik eder, yönetir. Ama dikkat edilirse yönetir sözünün içinde şu anlamlar da var: bizim ihtiyaçlarimizi karsilar, bize bakar, hizmet eder... TBBM ki bizi yönetti yani bizi yöneten TBMM.

Burada özne "TBMM"dir. Özne "mâ meleket yemînuk"te ise "senin yeminin"dir.  Mâ meleket yemînuk: o eslerin ki onlari senin yeminin yönetir. Burda yemin tekildir çünkü söz konusu olan yalnizca bir kisinin yani Muhammed nebinin ettigi yemindir. 

Tartisilmamis çok ham bi konudur bu. O yüzden olsa gerek söylenenler hep yari dogrulardir ve yalan yanlis, hatta çarpitilmis bilgilerdir... Iste kölelik islama o çarpitmalar ile yapistirilan bi zulümdür. Ilahiyatci profesör Abdülaziz Bayindir şöyle diyor:

Kölelik ve cariyelikle ilgiliymis gibi gösterilip te çarpitilmamis hiç bir ayet birakilmamistir. Kölelik ve cariyelik ancak o sayede üretilip sürdürülebilmistir.

 

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu muhammed 4 ün köleliği kaldırdığı safsatasına müslümlerin denize düşenin yılana sarılması gibi sarılmaları çok komik. Köleliğin kalkması için genel ve kapsayıcı, apaçık ve kesin bir ifade gerekir. Örneğin şarabı yasaklarken "şeytan işi pisliktir" demesi gibi. Domuz etini yasaklarken de benzer ifade kullanır. Diyeceği, bundan sonra kölelik kalkmıştır. Kimse kimsenin kölesi olmayacaktır. Biter...

Ama biz yine de bu muhammed 4 denen sözlerin ne dediğine surenin bütünlüğü içinde bakalım. Bu surenin islam palazlanmadan, daha katliam yapma gücüne erişmeden düzenlendiği çok açık. Çünkü bunun 16. pasajında muhammedi dinlemeye gelen karşıtlarının alay ettiklerinden bahsedilir. Demek islam yeterince güçlenmemiş.

Bu bilgiyi bir cebe koyalım ve başka bir pasaja bakalım: Seni yurdundan çıkaran şehir diye bir bahis var. 13. pasaj... Bu da islamın henüz zayıf olduğunun kanıtı. Bu çıkaran şehir tehdit ediliyor. Yani çıkarmalarının bedeli daha ödetilmemiş. İslam daha kelek kesen olmamış.

Bu kadarla bitmiyor. Üstelik elbette bu şehir Mekke... Bu anlaşılıyor. Şimdi Mekke, Arap yarımadasının din ticareti merkezi. İslam burayı ele geçirip yeni dinin merkezi yapmak istiyor. Burayı elinde tutan Kureyş'i de aslında islama dahil etmek istiyor. Bunları öldürüp yok etmek ya da köle yapmak istemiyor. Bunları daha sonra yapacak. Daha güçlenmedi ve Mekke merkezli devleti ilan etmedi.

Kureyş adına sûre yazıldığı dikkate alınırsa, durum apaçık anlaşılır. Ne demek ülen? Sen tapınmalarda okunan, insanlara dikte edilen bir dogmatik, kutsadığın metinde, mensup olduğun kabileyi ismiyle anarak nasıl yüceltirsin? Böyle rezil bir kabilecilik olur mu be! Kepazelik bu, rezalet! Şu skandallar kralı kitabın peşinden bir milyar insanın koyun sürüsü gibi akması utanç verici. Herif kabilem diye kutsal dediği kitaba adıyla koyuyor ve tapınmalarda okutuyor kabilesinin adını be!

Yani durum o kadar açık ki, Kureyş kabilesinin islama olabildiğince az zarar vererek eklemlenmek istendiği o kadar belli ki, resmen kabilecilik yapılıyor. Bu kabile mensupları şerefli görülerek esir alınmalarının uygun görülmediği apaçık ortada. Burada Kureyş esirlerinden bahsedildiği son derece kesin. Bu genel olarak bütün savaşlardaki bütün esirler kesinlikle değil, bunu belirtecek en küçük bir ifade yok ortada.

Üstelik gerekli olan böyle bir ifade de değil. Gerekli olan, kölelik kaldırılmıştır, bundan sonra kimse köle edinmeyecek, olan köleler serbest bırakılacaktır demesi. Köle azadının getirilmesi hiç bir şey ifade etmez. Havuz üstten besleniyorsa alttan giderin hiç bir önemi yoktur, havuz dolu kalır. Bu köleler elbet yaşlanıyor, yeni genç köleler geldikçe yaşlılar elbet azat edilecek. Eşekler bile azat ediliyor yaşlanınca.

Müslümler, hiç boşuna kıvrım kıvrım kıvranmayın cahil çöl yağmacısı çiziktirmesi bu ilkel cep ajandasını savunacağız diye... Kıpraşacak yeriniz yok. Gerçek son derece açık şekilde ortada. Dininiz ilkel, vahşi bir cahil yağmacılar dinidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 hours ago, Hasan Akçay said:

Güzel kardesim, Arapça metinde ganimet anlamina gelebilecek hiç bi ifade yok. Orda söylenen: ve mâ meleket yemînuke mimmâ EF allahu aleyk, ve Allah'in sana verdiklerinden senin yeminin kimi yönetiyorsa onlar. EF fiili VERMEK demek, o kadar.

Allah "mâ meleket eymânukum-yeminlerinizin yönettikleri"ni degisik sekillerde verir. Örnegin siginmacilar  seklinde. Bkz 60:10. Siginmacilar ganimet degildir, örnegin Suriye'li siginmacilar ganimet degildir. 

Devam edeceksek yanlislarimizi düzeltelim önce.

Haşr/6. Ve onlardan (onların mallarından), Allah'ın Resûl'üne fey olarak verdiği şey (savaşsız elde edilen ganimet) için, o zaman, onların üzerine at ve deve koşturmadınız (savaşmadınız). Ve lâkin Allah, resûllerini dilediklerine musallat eder. Ve Allah, herşeye kaadirdir.

2.    efâe    : fey verdi, savaşsız elde edilen ganimetten verdi
3.    allâhu    : Allah

Geri dönmek, vazgeçmek, gölge yayılmak fâe-yefıu-fey'en fiilinden mastardır. Bir isim olarak fey'; güneşin doğudan batıya dönmeye başlayan gölgesi; güneşin gurubuna kadar olan gölgesi; haraç, cizye, ticaret rusûmu; düşmandan savaşsız elde edilen ganimet; beytü'l-malde bulunan herhangi bir mal anlamlarına gelir.

Neymiş efa fiili, savaşsız elde edilen ganimetmiş, bir sikim bildiğin yok, gelmiş burada bir bok biliyormuş gibi atıp tutuyorsun, yalanını ortaya koyunca bir zaman kaybolup her şey unutulmuştur herhalde diyerek yine ortaya çıkıyorsun. 

Ma meleket eymanukum da sığınmacılar anlamına geliyormuş, buna hassiktir oradan derim sadece. 1400 yıldır köle anlamında kullanılmış bir deyimi sığınmacılar olarak yutturacak güya. 

Bir de utanmadan arlanmadan yanlışlarımızı düzeltelim diyor yalancı, sahtekar herif. Sen önce dürüstlük nedir onu öğren.

 

tarihinde sağduyu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
7 hours ago, Hasan Akçay said:

elinin altında bulunan kadınlar ... Bunun Arapça metindeki karsiligi: mâ MELEKET yemînuk. Eksiltmesiz, artirmasiz, kisacasi yorumsuz çevirisi: o eslerin ki onlari senin yeminin YÖNETTi.

Araplara özgü bir nikah türü bu. Bizdeki imam nikahi gibi. Konuyu kendisiyle müzakere ettigim bir Arap şöyle dedi: Bu nikah Araplarin yaşadigi bazi bölgelerde bugün de kiyiliyor.

MELEKET bizim dilimize YÖNETiCi anlaminda MELiK diye geçen kelimenin fiil halidir.  Örnegin TBMM, bizi temsilen, bize "melik"lik eder, yönetir. Ama dikkat edilirse yönetir sözünün içinde şu anlamlar da var: bizim ihtiyaçlarimizi karsilar, bize bakar, hizmet eder... TBBM ki bizi yönetti yani bizi yöneten TBMM.

Burada özne "TBMM"dir. Özne "mâ meleket yemînuk"te ise "senin yeminin"dir.  Mâ meleket yemînuk: o eslerin ki onlari senin yeminin yönetir. Burda yemin tekildir çünkü söz konusu olan yalnizca bir kisinin yani Muhammed nebinin ettigi yemindir. 

Tartisilmamis çok ham bi konudur bu. O yüzden olsa gerek söylenenler hep yari dogrulardir ve yalan yanlis, hatta çarpitilmis bilgilerdir... Iste kölelik islama o çarpitmalar ile yapistirilan bi zulümdür. Ilahiyatci profesör Abdülaziz Bayindir şöyle diyor:

Kölelik ve cariyelikle ilgiliymis gibi gösterilip te çarpitilmamis hiç bir ayet birakilmamistir. Kölelik ve cariyelik ancak o sayede üretilip sürdürülebilmistir.

 

Adama bir arap öyle söylemiş, bize de bir sürü arap bu ifade ile kastedilenlerin cariyeler ve köleler olduğunu söylüyor, üstelik bu "bir sürü araba" İslam alimi deniyor. O müzakere ettiğin arap da senin gibi yalancı, sahtekar birisi demek ki.

Tüm İslam aleminin 1300 yıldır uyguladığı, ancak batı ülkelerinin zoru ile terketmek zorunda kaldığı kölelik müessesine bu İslam'da yoktur demek insanları aptal yerine koymak, göz göre göre yalan söylemek demektir.

Bu sahtekarın yöntemi şu: Bir kelimeyi alıyor, sözlükteki anlamlarının arasından işine geleni seçip o anlama göre yorumluyor, o anlam gerçekten kastedilen anlam mı değil mi umurunda bile değil, onun derdi her türlü yalan ve çarpıtma ile bu aşağılık, rezil ve pislik arap dininin reklamını yapmak. 

Meleket kelimesi sadece melik kelimesi bağlantılı değildir, malik yani sahip kelimesi ile de bağlantılıdır, peki bu sahtekar neden bunu görmez? Yemin ise sağ el demektir, sağ el ile edilen yeminler de anlaşılır. "Ma meleket yeminuke" ise köleler ve cariyeleri ifade eden bir deyimdir, tüm İslam alemi  "Ma meleket yeminuke" dendiğinde köle ve cariye kastedildiğini bilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Buna çok anlattık, sağ elin sahip oldukları öz mal, sol elde tutulanlar emanet demektir, bu sadece araplarda değil, tüm dünyada ortak bir kültür olarak böyle kabul edilir.

Dediğin gibi bu yalanları ortaya çıkınca pırrr toz oluyor, aradan zaman geçince nasıl olsa unutuldu diye aynı yalanları bir daha ortaya döküyor.

Bu müslümün ben bir tane doğrucusunu bulayım, Marslı görmüş kadar şaşıracağım. Bunların doğrucusu yok. Bunların en doğrucusu, yalana mahkum olduklarını ve artık bu saatten sonra doğruyu söyleyemeyeceklerini düşünen tırsaklardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nisa/34. Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. Başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın, onları dövün. Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür.

25.vadrıbû-hunne: ve onlara vurun

Mesela şu ayeti alalım, ikiyüzlü, sinsi ve kaypak çevirmenler bu ayetteki "dövün, vurun" anlamına gelen d-r-b fiilini yola çıkın, evden gönderin falan gibi alakasız bir şekilde çevirirler, buna sebep olarak da d-r-b fiilinin "yola, sefere çıkmak" anlamını gösterirler. Evet, d-r-b fiilinin hem vurmak hem yola çıkmak hem de misal vermek anlamı vardır ama yola çıkmak anlamında kullanılabilmesi için yer, mekan bildiren bir nesne ile kullanılması gereklidir, misal vermek anlamında kullanılabilmesi için de "mesel" kelimesi ie beraber kullanılmalıdır.

Örnekler:

Nisa/101. Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.

2.    darabtum    : sefere çıktınız
3.    fî el ardı    : yeryüzünde

Ali İmran/156. Ey iman edenler! Kardeşleri sefere veya savaşa çıktığında onlar hakkında,...

8.    izâ darabû    : sefere çıktıkları zaman
9.    fî el ardı         : yeryüzünde

Zuhruf/5. Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim?

1.    e    : mi
2.    fe    : o zaman, öyleyse
3.    nadribu ... (safhan)    : vazgeçip bırakalım
4.    an-kum    : sizden
5.    ez zikre    : zikir
6.    (nadribu) ... safhan    : vazgeçip bırakalım
7.    en kuntum    : sizin olmanız
8.    kavmen    : bir kavim
9.    musrifîne    : müsrif, haddi aşan

İbrahim/24. Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir.

3.darabe allâhu meselen: Allah örnek (misal) verdi

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 hours ago, sağduyu said:

Neymiş efa fiili, savaşsız elde edilen ganimetmiş, bir sikim bildiğin yok, gelmiş burada bir bok biliyormuş gibi atıp tutuyorsun, yalanını ortaya koyunca bir zaman kaybolup her şey unutulmuştur herhalde diyerek yine ortaya çıkıyorsun.

 

Sözlüklere körü körüne inanmaktan yana degilim. Çünkü bir kelimeye sözlükte bir çok anlam verilir. Ve verilen anlamlar bir birine zit bile olabilir. O yüzden sözlükten bir kimse kendi isine gelen anlami alabilir, baska birisi kendi isine gelen anlami..

Durum bu olup dururken ben muhatabima "bir s.k.m bildigin yok" diyemem ve bunu diyen biriyle konuyu müzakere edemem. O yüzden sizi muhatap almayi birakmistim daha önce. Simdi bos bulunup muhatap aldim. Bos bulundugum için özür dilerim.

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Just now, Hasan Akçay said:

 

Bir kelimeye sözlükte yalnizca bir degil bir çok anlam verilir. Ve verilen anlamlar bir birine zit bile olabilir. O yüzden sözlükten bir kimse kendi isine gelen anlami alir, baska birisi kendi isine gelen ama sizinkinden farkli olan anlami. 

Durum bu olup dururken ben size "bir s.k.m bildigin yok" diyemem ve konuyu sizinle müzakere edemem. Daha önce farketmistim bunu ve sizi muhatap almayi birakmistim. Simdi bos bulunup muhatap aldim. Bos bulundugum için özür dilerim.

Bir kelimeye sadece tek bir anlam verilir diyen mi var da sanki yeni bir şey keşfetmiş gibi bir kelimeye bir çok anlam verilir diyorsun? Tabii ki bir çok anlam verilir ve bir kelimenin cümledeki hangi anlamında kullanıldığı cümlenin bağlamına, söylendiği yere ve zamana bağlıdır ama sen de bu kriterlerden hiç birine bakma yok sadece işine gelen anlamı alma var. 

Ayrıca öyle işime gelen anlamı alırım diye bir şey olamaz geri zekalı, kelimeyi kullanan kullanan kişi hangi anlamı kastettiyse o anlam ele alınır. Daha önce de dediğim gibi gerçekten bir sikim bildiğin yok, bilmediğin yetmezmiş gibi bir de biliyorum ayaklarına yatman seni daha da komik duruma düşürüyor. 

Haşr/6. Ve onlardan (onların mallarından), Allah'ın Resûl'üne fey olarak verdiği şey (savaşsız elde edilen ganimet) için, o zaman, onların üzerine at ve deve koşturmadınız (savaşmadınız). Ve lâkin Allah, resûllerini dilediklerine musallat eder. Ve Allah, herşeye kaadirdir.

2.    efâe    : fey verdi, savaşsız elde edilen ganimetten verdi
3.    allâhu    : Allah

Geri dönmek, vazgeçmek, gölge yayılmak fâe-yefıu-fey'en fiilinden mastardır. Bir isim olarak fey'; güneşin doğudan batıya dönmeye başlayan gölgesi; güneşin gurubuna kadar olan gölgesi; haraç, cizye, ticaret rusûmu; düşmandan savaşsız elde edilen ganimet; beytü'l-malde bulunan herhangi bir mal anlamlarına gelir.

Ben ortaya kanıt, belge koyuyorum, sense sadece boş boş yazıyorsun, var mı yukarıdaki argümanlara karşı bir argümanın? "Efa" kelimesinin hangi anlamında kullanıldığı hakkında ortaya eveleyip gevelemekten başka ne gibi bir argüman koyabildin?

Bir de muhatap almayı bırakmış, çok sikimdeydi sanki muhatap alıp almaman. İster al, ister alma, ben her türlü senin ikiyüzlülüğünü, sahtekarlığını, yalancılığını gösteririm. Siz dinciler kendi aranızda birbirinizi yağlamaya, birbirinizi pohpohlamaya, evet efendim, sepet efendim demeye alışmışsınız, dediğinizin aksi yöndeki argümanlarla gelen ve bunu da dosdoğru belirten, sahtekarlığınızı, yalancılığınızı, ikiyüzlülüğünüzü direk yüzünüze çarpan birisi olunca afallayıp kalıyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kelimemizin anlamini sözlüge dayandirip ta müminlere Allah'in verdigi kadinlari savas ganimeti diye çarpitmayi bi tek 60:10 bile çürütür. O ayete gönderme yapmamin nedeni bu idi. Yani Kuran için ASIL sözlük Kuran'dir. 

Bu iletiyi yazarken "sağduyu has replied, sagduyu cevap verdi" notu düstü. Istedigi kadar cevap versin, okumuyacagim. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hasan Akçay hiç değişmiyor, istikrarlı.

Asıl sorulara hiçbir zaman cevap vermiyor. İşine gelmeyenleri ise direk tü kaka ilan edip görmezden geliyor. Ne kendinden başka bir avuttuğu, ne kendinden başkasına bir faydası var.

1-Bu kuran neden yıllarca neden farklı şekilde anlaşılmış ve uygulanmış?

2-Neden onlarca farklı çevir meal var?

3-Kaç kişi bu hasan akçayla aynı fikirde?

4-İyi niyetli, art niyetsiz okuma ve çeviri yapan onlarca insan; onu bırak alim, nasıl olur da bu kitabı nu kadar farklı şekillerde anlayabilir?

5-Hasan akçayın kastı; kuranın yüzyıllardır yanlış anlaşıldığı, çevrildiği ve uygulandığı mıdır? Peki bunların hepsi art niyetli midir?

6-Kendisininki ile birebir ikinci bir çeviri bulabilir mi? Gösterebilir mi? Bu olmazsa olmaz bir şart. Bu kitap ilahi ve kusursuz

 mükemmel ise, art niyetsiz okuyan en az iki kişi birebir aynı çeviriyi yapmış olmalı.

7-Biz hangi çevirinin doğru olduğuna nasıl karar verecez? Kriter nedir? Arapça öğrenmek zorunda mıyız? Öğrensek dahi ana dilimiz gibi olabilir mi?

8- Öğrenenlerin ve ana dili arapça olanların arasındaki anlaşmazlıklar dahi ortada iken, bu kuran denen meret; onlarca mezhebin kurulmasına, insanların birbirini kırmasına, zulüm etmesine engel olamamışken, mahal vermişken, hatta sebep olmuşken; biz bu dili öğrensek ne yazar?

9-Herkes anlasın diye apaçık indirilen kitap için tüm dünyanın arapça öğrenmesini beklemek akıllı işi midir? Öteki türlüsü zaten bok çukuru.

10- Allahın kitabı; hem de son kitabı, bunca karmaşıklığa, bunca yanlış anlamaya nasıl mahal verebilir?

11- Gül gibi aklım varken, bu kitabı neden yol gösterici olarak seçeyim? Kuranı kılavuz alanların hali ortada.

Bu sorulara uzun zamandır cevap veremiyor. Kıvırmak için muhatap almıyorum ayağına yatıyor. Bu sorulara cevap veremediği müddetçe yaptığı meallerin gerçekte öyle olsalar dahi hiçbir anlamı yok. Sanırım kendisi de bunun farkında. Beni en çok şaşırtan şey ise bundan hiçbir rahatsızlık duymaması. İnsan utanır.

Ha, cevap vereceğinden ya da vermesini beklediğimden sormuyorum artık. Veremediği zaten belli.

İşbu foruma uğrayacak her misafirin işin bu kısmı ve Hasan Akçay'ın cevapsızlığını da görmesine vesile olmak, şerh düşmek adına yazıyorum.

Bu adam böyle biri. Bunu da hesaba katın, ondan sonra kararınızı verin.

.................

İçinde boyun vurmak gibi gayet nazik bir ve hümanist bir edim bulunan ayetin savaşa ilişkin yönergesini tüm kurana maletmeye çalışıyor. Lütuf ve fidye? Ne lütfu ne fidyesi birader; sen kim oluyorsun da lütfediyorsun? Peki o arkadaş fidye vermek istemezse ne olacak? Burada açık hüküm nerede? Peygamberin evine nasıl girileceğine kadar talimat vermekten erinmeyen bir kitabın sosyal hayata ilişkin hükmü nerede? Halihazırdakiler ne olacak? Köleliği kaldırdı diye getirdiği ayet savaş ayeti..Nerede yazıyor açıkça kölelik kötüdür, yasaktır, bundan sonra yapanı şöyle de asarım keserim diye? Kronolojik olarak(eğer öyle birşey varsa) bu ayetten sonra kuranda köleliği meşru gösteren hiç bir ayet yok mu?

Bir de, neden bu kadar beklendiği sorusu var..?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Köleliği  esir  bırakmakla  kaldırmak  ne alaka?

 

Köle  sadece  savaş  esiri  değilki, Mekke  bir  köle  satış  merkezi  aynı  zamanda,  hediye  yolu  ile  gelen  köle olayları  var(bakınız  muhammedin cariyesi  marya) Esiri  serbest  bırakmakta  lütfa  bağlı. Yani  esirleri  serbest  bırakmak   konusunda  kesin  emir derseniz  cezasınıda  belirtmeniz  gerekir.

 

Ayrıca cariye yoktur yalanlarınıda  aşalım,  arapçaya özgü  cariyelik  müessesi kuranda  helal kılınmıştır  ve hukuğa  bağlanmıştır.

 

Araplar  bilmez  arapçayı  ve kültüründen çıkmış  ırkçı  inancı , Yozgatlılar  acaip  bilir:)Gerçek  müslümanlar  türklerdir,  arapçayıda bilmesekte  biz  doğru  anlıyoz..

saygılar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

1 hour ago, Hasan Akçay said:

Sözlüklere körü körüne inanmaktan yana degilim. Çünkü bir kelimeye sözlükte bir çok anlam verilir. Ve verilen anlamlar bir birine zit bile olabilir. O yüzden sözlükten bir kimse kendi isine gelen anlami alabilir, baska birisi kendi isine gelen anlami..

Burada zaten kendini de, kuranı da ele vermiş. Don lastiği.

Sözlüğü referans almaktan yana değilmiş. Bak şu işe. Golü de saymıyor.

İşte her delikten çıkan bana inan dediği için olsa gerek, hep beraber arap saçına çevirmişler meseleyi. Tımarhane.

Sözlüğe inanma akçaya inan. TSE tescilli mübarek.

On 26.09.2016 at 05:44, Hasan Akçay said:

1.Muhammed 4 köleligi sona erdirdi. Daha önce edinilmis olan kölelerin özgür birakilmasi içinse tasfiye ayetleri indirildi. Örnegin "erdemli köle ve cariyelerinizi evlendirin" diyen Nû 32. Köle evlenince özgür oluyor.

 

Köle ve cariyeler erdemli olmazsa ne oluyor? Neden evlilik? Neden bir kerede serbest bırakın diyememiş? Neden erdem koşullu? Şartlı şurtlu?

De ki: Köle ve cariyelerinizi erdemli olup olmamalarına falan bakmadan serbest bırakın. Kölelik şu dakikadan itibaren bitmiştir. Zaten özgürlük doğuştan hakları olduğu üzere, fidye midye de yok. Ayrıca onların evlenip evlenmeyeceğine dair kararı vermek sizin ne haddinize?! Hür olduktan sonra ister evlenirler ister hoplarlar zıplarlar. Şüphesiz ki, mesuliyetleri kendi yaptıklarına dairdir. Şimdi ikileyin.

Fatiha suresiyle kula kulluk hikayesiyle falan arkadan dolaşmayı bırakmak gerek. Akıllı adam bunları yemez.

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

 

1 hour ago, Hasan Akçay said:

Kelimemizin anlamini sözlüge dayandirip ta müminlere Allah'in verdigi kadinlari savas ganimeti diye çarpitmayi bi tek 60:10 bile çürütür. O ayete gönderme yapmamin nedeni bu idi. Yani Kuran için ASIL sözlük Kuran'dir. 

Bu iletiyi yazarken "sağduyu has replied, sagduyu cevap verdi" notu düstü. Istedigi kadar cevap versin, okumuyacagim. 

 

Senin okuyup okumaman önemli değil, mesajlarımı sadece senin için yazmıyorum zaten, buraya bir şeyler öğrenmek, bilgi almak, fikir almak için gelenler de var. Herkes senin gibi huri hayalleri ile gözü dönmüş değil, araptapar değil, gerçekten anlamak, öğrenmek isteyenler de var.

60:10 neyi çürütüyor sayın mal?

Al, ayet burada:

60:10. Ey iman edenler! Mü’min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü müslüman hanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de müslüman hanımlara helâl olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara (kocalarına geri) verin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Müşrik karılarınızın nikâhlarına tutunmayın. (Zira bu nikâhlar ortadan kalkmıştır.) Onlara harcadığınız mehri, (evlendikleri kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (İslâm’ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına) harcamış oldukları mehri (sizden) istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Bu ayet neyi çürüttü şimdi?

Asıl sözlük Kuran'mış. Senin bu kadar mal olmana şaşmamalı, be salak Kuran sözlük mü? Sen salağın laflarına bakan Kuran'daki her arapça kelimenin Türkçe açıklaması olduğunu sanır, oysa her öğrendiğin şey yine başka bir arabın lafları. Nereden bakarsan bak, araba göbekten bağlısın Kuran'ı anlayabilmek için. Sana Kuran hakkında her bilgiyi öğreten arap diyor ki, "ma meleket eymanukum" köleleri ve cariyeleri göstermek için kullanılan bir deyimdir.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 hours ago, teflon said:

Hasan Akçay hiç değişmiyor, istikrarlı.

Asıl sorulara hiçbir zaman cevap vermiyor. İşine gelmeyenleri ise direk tü kaka ilan edip görmezden geliyor. Ne kendinden başka bir avuttuğu, ne kendinden başkasına bir faydası var.

 

Hasan Akcay degisiyor kardesim çünkü kendisi sürekli sorgulayan biridir,  gerçek ortaya çiktigi an onu alir ve degisir. Örnegin Ahzâb 50'de geçen "meleket"i daha düne kadar malik oldu diye tercüme ederdi, simdi yönetti diye tercüme ediyor. Mâ meleket yemînuk: ki onlari senin yeminin yönetir

"Asıl sorulara... cevap vermiyor"a gelince.. cevap veremez çünkü akliniza gelen her soruyu soruyorsunuz, aklinizi bi GIDIM isletseniz kendiniz cevap verebilecek durumda oldugunuz halde.

Buyurun.

1.Neden FARKLI sekillerde anlasilmis ve uygulanmis? Cevap: yok öyle bisey. Tam aksine, hep AYNI sekilde anlasilmis ve uygulanmis. Çünkü sorgulanmamis. Örnegin "mâ meleket yemînuk"ü sürekli "elinin altindaki cariyeler" diye okumuslar ve sürekli öyle anlamislar. Siz bunu bilecek durumdasiniz çünkü tam da su anda onu müzakere etmekteyiz, ilahiyat profesörü Abdülaziz Bayindir'a gönderme yaparak açikladim.

2.Neden onlarca farkli çeviri var? Cevap: Konumuz "mâ meleket yemînuk"tür ki mevcut çevirileri üslup hariç yani özde hep aynidir. Siz bunu da biliyorsunuz çünkü açikladim. Sormanizin lüzumu yoktu. 

3.Kaç kisi bu hasan akcayla ayni fikirde? Cevap: Mevcut çevirilere lütfen bi zahmet  bu teflon kendisi  baksin, kaç kisi ayni fikirdedir kendisi görsün. Teflon kardesim, bu da cevabini bildiginiz bi soru. Sorulmasi lü-zum-suz. 

Kusura bakmayin, bu kadar lüzumsuz soruyla ugrasacak vaktim yok.

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, Hasan Akçay said:

 

Hasan Akcay degisiyor kardesim çünkü kendisi sürekli sorgulayan biridir,  gerçek ortaya çiktigi an onu alir ve degisir. Örnegin Ahzâb 50'de geçen "meleket"i daha düne kadar malik oldu diye tercüme ederdi, simdi yönetti diye tercüme ediyor. Mâ meleket yemînuk: ki onlari senin yeminin yönetir

Ahzâb 50: Sana helal kildik... yemininin yönettiklerinden olup Allah'in sana verdiklerini -Inna ahlelna leke... mâ meleket yemînuke mim mâ efâ allahu aleyk. 

Bunu ancak DUMURA UGRAMIS AKIL şöyle okuyabilir: Sana helal kildik  Allah'in sana savas ganimeti olarak vermesi üzerine senin sag elinin sahip oldugu cariyeleri.  

Çünkü savas ganimeti oldugu öne sürülen o kimseler savas tutsaklaridir, ki sicak savas biter bitmez karsiliksiz, fidye karsiligi... ya saliverilirler ya saliverilirler (47:4), sanki ganimetmis GiBi YAPILIP ta cariye olarak alikonamazlar.

Konu mümin olmak ya da olmamaktir. 47:4'teki "ya saliverin ya saliverin" emrine uyarsaniz müminsiniz, uymazsaniz mümin degil. 

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Saliverme yetkisi kimdedir? Bu sayfanin en basinda tümagü'nün belirttigine göre "devlet baskani"nda. Ama daha dogrusu devlettedir. ASIL önemlisi ise savas tutsaklarini saliverecek olan da alikoyacak olan da devlettir, bireyler degil. Yoksa devlet devlet olmaktan çikar.

Günümüzde noluyor? Savasi kazanan devlet yendigi devleti durduk yerde kendisine saldirmakla suçlayip savas tazminati ödemeye mahkum ediyor. Çünkü baris sartlarini dikte edecek konumdadir artik. Ama yenilen devlet ekonomik olarak ta bitmisse tazminat ödeyemez. Savasi kazanan devlet o zaman ne yapacak tutsaklari?

Cevap Muhammed 4'te: saliverecek.

47:4 ikinci bi seçenek tanimiyor o devlete yani tutsaklari ZORLA alikoyup cariye, köle yapmak yok. Ama tutsaklar gidecek aileleri, evleri kalmadigi için siginma basvurusu yaparlarsa iste o zaman alikonabilirler. Elbet cariye, köle olarak degil SIGINMACI olarak. Devlet siginmaci kabul eder onlari, koruyup kollayacagini bildirir yani bi bakima iyi bakacagina yemin eder. Iste onlardir, ey devlet, senin yemininin yönettikleri, mâ meleket yemînuk.     

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Şu iki seslenis arasindaki farka lütfen dikkat:

1.Ey devlet!

2. Ey nebi! 

 

Fark?

Devlet evlenmez, 

insanlar evlenir.

 

Örnegin

1.Ey devlet! O siginmacilar "yemininin yönettikleri"dir. Bunlar bakimi üstlenilenlerdir. Bkz 4:3,25; 24:33; 33:55... 

2.Ey nebi sana helal kildik "yemininin yönettikleri"ni. Bunlar kocadir ya da zevcedir. Bkz  23:6, 33:50,52, 70:30.

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 hours ago, Hasan Akçay said:

 

Hasan Akcay degisiyor kardesim çünkü kendisi sürekli sorgulayan biridir,  gerçek ortaya çiktigi an onu alir ve degisir.

Senin sorguladığını sandığın şey bu aşağılık arap dininin pisliklerini, rezilliklerini, ilkelliklerini nasıl kapatabilirim diye düşünüp durman. Boşuna debelenme kapatamazsın.

Kendine sorman gereken soru "Ben bu 9 yaşındaki çocukla, evlatlığının karısı ile evlenen, 9-10 karısı olan, yağmacı arap bedevisini neden böyle büyük bir aşkla savunuyorum?" olmalı.

Ahzab/50. Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, Peygamber’in de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helâl kıldık.) Mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Yahu bu arap bedevisi mehir vermemek için kendine özel ayet yazmış, herif böyle birisi işte. Bir insan bunları öğrendikten sonra hala böyle bir herifi ve dinini savunuyorsa, o insanda bir şeyler eksik demektir ya da sonsuz hayata kavuşup hurilerle alem yapma umudu ve sonsuza kadar yanma korkusu gözlerini kör etmiş demektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...