Jump to content

''Neden Allah'a inanmıyorsun?'' sorusuna verecek tek bir cevap hakkınız olsa...


Recommended Posts

KEHF 103 - De ki: Amelleri en çok boşa gidenleri size bildirelim mi?

KEHF 104 - Onların dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiştir.OYSA GÜZEL İŞLER YAPTIKLARINI SANIYORLARDI

KEHF 105 - İşte onlar, Rabblerinin âyetlerini ve O'nun huzuruna çıkacaklarını inkâr etmişlerdir de BU YÜZDEN İYİLİK ALTINDA YAPTIKLARI BÜTÜN AMELLERİ BOŞA GİTMİŞTİR.

Artık kıyamet günü onlar için hiçbir ölçü tutturmayız.

KEHF 106 - İşte böyle, onların cezaları cehennemdir. Çünkü inkâr etmişler ve benim âyetlerimi, peygamberlerimi alaya almışlardır.

Çocuk tecavüzcüsünden falan değil kirec direk benden bahsediyor bu allah(:

Kireç bile şunları söyleyen Allah'tan daha adil, daha iyimser, daha sevimli,vicdanlı,mantıklı...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 609
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

KEHF 106 - İşte böyle, onların cezaları cehennemdir. Çünkü inkar etmişler ve benim ayetlerimi, peygamberimi alaya almışlardır.

Çocuk tecavüzcüsünden falan değil kirec direk benden bahsediyor bu allah(:

Kalabalığın içerisinden bir ses yükselir: Hayır, benden!..

Ve kalabalık hep bir ağızdan gürler: HAYIR BİZDEN!!!

:lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çok ilginç

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: 'Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi.' Hayır; bu bir fitne dir. Ancak çoğu bilmiyorlar. Zümer 49

Bence koyulaştırdığım kelime daha ilginç...

Buraki "biz" kimleri kapsar?

Allah'tan başkasına dua edilebilir, "nimet isan etmesi" istenebilir mi?

Va dahi, Allah dışındakiler (kimler ise) bu nimeti verebilir mi?

Not: Allah katından tuzaklar kurulabildiği gibi, fitne de verilebiliyormuş bunu da anlamış olduk bu ayet ile...

Link to post
Sitelerde Paylaş

siz ey tanrıya dine yada peygamberlere inanmadıklarını söyleyenler...

tanrının isteklerini kötü yanlış ve insanlığa zararlı olarak gördüğünüz için mi onu reddediyorsunuz....

dünyada barışın adaletin ve insanlığın huzuru mutluluğu için çalışmayı daha doğru bulduğunuz için mi...

tanrının bunları istemediğini mi sanıyorsunuz...

eğer böyle sanıyorsanız yani tanrının iyileri sevmediğini ve önemsemediğini onun tek gayesinin kendine tapınılması olduğunu sanıyorsanız onu reddetmekte haklısınız...

yok eğer dünyada dilediğiniz gibi yaşamak ve kötü iyi ayrımı yapmadan her şeyi yapabilmek hakkını tanrı inancının elinizden aldığını düşündüğünüz için onu reddediyorsanız...

zalimlikleri haksızlıkları doğru yada normal görerek bunlarla mücadele etmeyi zor bulduğunuz için tanrıyı reddediyorsanız...

hayatınızda hep doğru ve adil olmayı zor görüp yaptıklarınızdan hesaba çekileceğiniz ihtimalini bertraf edeceğinizi sanarak tanrıyı reddediyorsanız...

işte ozaman gerçek kafirler olmaya yaklaşmışınız demektir...

siz her işinizde doğruluk adalet ve merhametten ayrılmazsanız kafir olamazsınız...

istediğiniz kadar inanmadığınızdan bahsedin...

bu sözlerinizin geçerliliği yoktur...

önemli olan yaptıklarınızdır...

Link to post
Sitelerde Paylaş

siz ey tanrıya dine yada peygamberlere inanmadıklarını söyleyenler...

tanrının isteklerini kötü yanlış ve insanlığa zararlı olarak gördüğünüz için mi onu reddediyorsunuz....

dünyada barışın adaletin ve insanlığın huzuru mutluluğu için çalışmayı daha doğru bulduğunuz için mi...

tanrının bunları istemediğini mi sanıyorsunuz...

eğer böyle sanıyorsanız yani tanrının iyileri sevmediğini ve önemsemediğini onun tek gayesinin kendine tapınılması olduğunu sanıyorsanız onu reddetmekte haklısınız...

yok eğer dünyada dilediğiniz gibi yaşamak ve kötü iyi ayrımı yapmadan her şeyi yapabilmek hakkını tanrı inancının elinizden aldığını düşündüğünüz için onu reddediyorsanız...

zalimlikleri haksızlıkları doğru yada normal görerek bunlarla mücadele etmeyi zor bulduğunuz için tanrıyı reddediyorsanız...

hayatınızda hep doğru ve adil olmayı zor görüp yaptıklarınızdan hesaba çekileceğiniz ihtimalini bertraf edeceğinizi sanarak tanrıyı reddediyorsanız...

işte ozaman gerçek kafirler olmaya yaklaşmışınız demektir...

siz her işinizde doğruluk adalet ve merhametten ayrılmazsanız kafir olamazsınız...

istediğiniz kadar inanmadığınızdan bahsedin...

bu sözlerinizin geçerliliği yoktur...

önemli olan yaptıklarınızdır...

Dindeki istekler tanrı isteği falan değil, insanlar kendi isteklerini bunlar tanrının istekleri diye ortaya atarak hem kendilerini hem de başkalarını kandırıyorlar.

Normalde bunlar benim isteklerim dese kim takar bu adamları ama tanrının istekleri dediği zaman mutlaka inanan birileri çıkar.

Bir tanrı ortaya çıkıp da benim isteklerim şunlar, şunlar demiş mi? Yok.

Dinsizler sadece bir tanrıya yüklenen özelliklerle onun olduğu iddia edilen eylem ve söylem arasındaki çelişkileri ortaya koyuyor.

Tanrı çok merhametlidir diyorlar, merhametli dedikleri tanrı sonsuza kadar insan yakıyor.

Tanrı çok adaletlidir diyorlar, dünyaya bakıyorsun adalet yok.

Adalet daha sonra tecelli edecek diyorlar, başta adalet olmadıktan sonra sondaki nasıl adalet olsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Getirilmiş falan değil din terminolojisinde kullanımı bu anlamda. Her dinde o dine inanmayana kafir denir.

Normal anlamında insanlar neyi örtüp kapatıyorlar? Gerçeği mi? Hangi gerçeği? Herhalde inancının gerçek olduğunu iddia edecek kadar saf olamazsın.

Sana öyle gelmesi öyle olduğu anlamına gelmez. Herkes dinini gerçek sanır, sen de bir hristiyana göre kafirsin.

O devirde vicdanıyla inancını seçen olmadığını nereden biliyorsun? Ki senin dinin de o dinlerden hiç farklı değil, anası, babası çevresi hangi dindeyse insanlar da o dinden oluyor.

Onlarca ayette "Allah'ı ve elçisini örtüp kapattıkları" bildiriliyor. "İnancımın gerçekliği" meselesi değil bu. Tek derdim, Kuran'da bildirilenlerin, benim dediğim anlamdayken tutarlı olduğunu anlatmak. (Size göre) keza Allah kelamı ise, kelime anlamının cümleyle tutarlı olması gerekir, değil mi... işte ben, "kafir" kelimesinin kök anlamına bakıp; tutarlı olmasını bekliyorum. Ayık kafayla bakınca, öyle de. Üstelik, bu şekilde Kuran'dan bizim için daha iyi, daha aydınlatıcı ifadeler ortaya çıkıyor. Kuran'ı Muhammed'in yazdığına inansaydım; zaten böyle köklü bir arayışa girmezdim. "Muhammed, kendisine inanmayanlara kafir demiş işte..." derdim.

***

"kafir = inanmayan" değil.

Bir kafir Allah ile elçisine inanmıyor olabilir. İnanıp inanmaması onu kafir yapmaz. O mesajı, o düşünceyi saklamak, örtmek onu kafir yapar. Bakara'da bir ayet şöyle: Kafir ise, onu uyarsan da uyarmasan da denktir; inanmaz.... Bunu şöyle çevirince olmuyor: Sana inanmayanlardan ise, onu uyarsan da uyarmasan da denktir; inanmaz.... olmadı.

İnanmayan birine gidiyor; heyhat, meğerse kafir olduğu için, uyarsa da inanmıyor. Kafir'in hesabı başkadır; onun işi inanmakla inanmamakla değildir. Kafir olmak, başka meziyet. Ayetlerin devamı şöyle; kulaklarına gözlerine mühür vurmuşuzdur...

Kafir olan biri, en basit anlaşılır anlamıyla, bir fikri örten, yayılmasını engelleyendir. "Gerçek" olması bile şart değil. Belirtilmemişse "İslam inancı" olması da şart değil. Benim görüşüm şudur ki, dünyadaki en büyük kötülük; insanların gerçekten bütün fikirleri edinmesine engel koymak; "topluma zararlı" diye bazılarının açığa çıkmasını engellemek, üzerini örtmek. Düşünün, bütün ama bütün fikirlerin özgürce dolandığını. Ben basbayağı şahidim ki, çok önemli fikirler insanlıktan saklanıyor. Üzerleri örtülmek, çarpıtılmak; dezenformasyon suretiyle. Yine düşünün, o devirde Muhammed ss'in sunduğu, yeni bir fikirdi. Orasının bazı güç odakları da önce güzellikle bunun yayılmasını engellemek için etrafını çitle çevirmek, üzerini örtmek istedi. Sonra da zorla.

Asıl baskı senin dininde, bunu göremiyor musun? Hem de ne baskı, dinden döneni öldürmeye kadar gitmişler, tabii, şimdi devir değişti, çareyi bu durumu inkar etmekte buluyor müslümanlar, vicdanlarına yediremiyorlar artık bu zalimlikleri.

İslam, böyle yapmaya gitmiş olabilir. Kuran öyle yapın dememişti. Sonradan, hadisler marifetiyle ortaya çıkan hükümlerdi bunlar.

Ayetleri karman çorman etmiş, okunmaz hale getirmişsin. Dur, anlaşılır şekilde ben tekrar yazayım da, milletin kafası karışmasın.

Nisa:

150. Allah'ı ve elçilerini (tanımayıp) inkâr eden, Allah ile elçilerinin arasını ayırmak isteyen, "Bazısına inanırız, bazısını tanımayız" diyen ve bu ikisi arasında bir yol tutturmak isteyenler.

151. İşte bunlar, gerçekten kafir olanlardır. Kafirlere aşağılatıcı bir azab hazırlamışızdır.

Orjinalinden bakarak kontrol etmek isteyenler için öyle yazmıştım. Edatların birebir olmasına dikkat ettiğim için böyle oldu; kusura bakma. Buyrun, daha anlaşılırı:

İnne_ellezîne yekfurûne bi_allâhi ve rusulihî, ve yurîdûne en yuferrikû beyne_allâhi ve rusulihî, ve yekûlûne nu’minu bi ba’din, ve nekfuru bi ba’dın,ve yurîdûne en yettehızû beyne zâlike sebîlâ.

Elbette birileri gizlerler/silerler Allah ile elçilerini, ve isterler Allah ile elçilerinin arasını ayırmayı, ve derler inanırız bazısına, ve bazısını da sileriz/gizleriz, ve isterler ikisi arasında bir yol tutmak.

Bu ayetlerde kastedilen hristiyanlar için Muhammed'e inanmamak, yahudiler içinse hem Muhammed'e hem İsa'ya inanmamaktır, adamlar kendi peygamberlerine inanıp, Muhammed'e inanmıyorlar, onlar bile kafir ilan edilmiş.

"İnanmayız" dememişler. "Gizleriz" demişler. Yahut "sileriz" demişler. Düşünüp taşınıp sonunda inanmamak değil; itikatları böyle olduğu için kestirip atmak demek bu; o dinin cemaatine de böyle söyleyip; bunu dinlerinin itikadı yapıp, düşünmelerini engelleyecekler.

Ortada gerçek diye bir şey yok, sadece bazı insanların iddiaları var ki bu iddiaları aklı başında kimse inanmaz. Muhammed'den sonra da bir sürü insan peygamberim diye ortaya çıktı, hangisine inandın?

Birisi peygamberliğini ilan etse, onun hakkında düşünür taşınır, kendim karar veririm. Bir din görevlisinin öfke ve heyecanla "ey cemaati müslimin, bu adam sahte peygamberdir" demesine ihtiyacım yok. Kuran; kendisi için bu konuda "önündekileri (Tevrat'ı vs. doğrulayan ve ayrıntılandıran" der. Kuran'ın Tevrat ve incili doğruladığını söyler. Ben o devirde olsam, bi düşünürdüm. Şimdi bir peygamber çıkacaksa; Kuran'ı doğrulamalı. Fakat bu mümkün değil; Kuran adeta mühürlemiş. Sizlerin birinden duyduğum gibi: "en son benim" "kurnazlığı" ile sonrakileri saf dışı bırakmış. Olsun; ben gene de Kuran'ı ve tüm İbrahimi dini terketmek pahasına bi düşünürüm, bi simüle ederim. Ateizmi düşündüğüm gibi. Kuran da "başka kötü şeyleri düşünmeden buna inanın" gibi bir ibare yok. Aksine düşünün, anlayın, akl edin ibareleri bol bol var.

Kehf/105. İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız.

Bu ayette de yine Muhammed'e inanmayanlar direk cehenneme atılmakla tehdt edilmiş. Kim bunlar, yahudiler, hristiyanlar, budistler, hindular, dinsizler vs. tabii ki.

"İşte onlar, üzerini örttüler/sildiler Rabblerinin ayetlerini ve ona kavuşmayı..." diyor. Böyle yapan bazı yahudiler, hristiyanlar, budistler, hindular, dinsizler için tartı kurulmayacak olmalı elbette. Buna bazı müslümanları da ekleyebilirsiniz. Ayetlerin üzerini örtmek, yapmadıkları şey, hiç değildir. Size, direkt, topluluk olarak, itikat olarak "kafir olmayan" bir musevi topluluğunu örnek göstereyim: Karaimler! Evet, Musa'nın ve Tevrat'ın hükümlerine bağlılar, dinlerini, ibadetlerini tevrat üzerine kurmuşlardır fakat Muhammed ss'i de tanırlar. Onu da peygamber sayarlar. Onu silmemişlerdir. Gizlemezler, üzerini örtmezler. Ayrıca, kendi halinde, şehirli, laik bir yahudinin de çok katı olduğunu sanmıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Onlarca ayette "Allah'ı ve elçisini örtüp kapattıkları" bildiriliyor. "İnancımın gerçekliği" meselesi değil bu. Tek derdim, Kuran'da bildirilenlerin, benim dediğim anlamdayken tutarlı olduğunu anlatmak. (Size göre) keza Allah kelamı ise, kelime anlamının cümleyle tutarlı olması gerekir, değil mi... işte ben, "kafir" kelimesinin kök anlamına bakıp; tutarlı olmasını bekliyorum. Ayık kafayla bakınca, öyle de. Üstelik, bu şekilde Kuran'dan bizim için daha iyi, daha aydınlatıcı ifadeler ortaya çıkıyor. Kuran'ı Muhammed'in yazdığına inansaydım; zaten böyle köklü bir arayışa girmezdim. "Muhammed, kendisine inanmayanlara kafir demiş işte..." derdim.

***

"kafir = inanmayan" değil.

Bir kafir Allah ile elçisine inanmıyor olabilir. İnanıp inanmaması onu kafir yapmaz. O mesajı, o düşünceyi saklamak, örtmek onu kafir yapar. Bakara'da bir ayet şöyle: Kafir ise, onu uyarsan da uyarmasan da denktir; inanmaz.... Bunu şöyle çevirince olmuyor: Sana inanmayanlardan ise, onu uyarsan da uyarmasan da denktir; inanmaz.... olmadı.

İnanmayan birine gidiyor; heyhat, meğerse kafir olduğu için, uyarsa da inanmıyor. Kafir'in hesabı başkadır; onun işi inanmakla inanmamakla değildir. Kafir olmak, başka meziyet. Ayetlerin devamı şöyle; kulaklarına gözlerine mühür vurmuşuzdur...

Kafir olan biri, en basit anlaşılır anlamıyla, bir fikri örten, yayılmasını engelleyendir. "Gerçek" olması bile şart değil. Belirtilmemişse "İslam inancı" olması da şart değil. Benim görüşüm şudur ki, dünyadaki en büyük kötülük; insanların gerçekten bütün fikirleri edinmesine engel koymak; "topluma zararlı" diye bazılarının açığa çıkmasını engellemek, üzerini örtmek. Düşünün, bütün ama bütün fikirlerin özgürce dolandığını. Ben basbayağı şahidim ki, çok önemli fikirler insanlıktan saklanıyor. Üzerleri örtülmek, çarpıtılmak; dezenformasyon suretiyle. Yine düşünün, o devirde Muhammed ss'in sunduğu, yeni bir fikirdi. Orasının bazı güç odakları da önce güzellikle bunun yayılmasını engellemek için etrafını çitle çevirmek, üzerini örtmek istedi. Sonra da zorla.

Kafire ille de başka bir anlam vereceğim diye bir sürü açıklama yapmışsın ama ortada görünen gerçek şu: Muhammed kendine inanmayan, soylediklerini reddeden herkesi kafir diye nitelendirmiş.

Kafir kelimesi dini söylemlerde kullanıldığı zaman o dine inanmayan herkes kafir demektir, o kişinin karakteri, eylemleri ve söylemleri önemli değildir.

Dinler insanların bir fikri örtmesini ve yayılmasını engelleyip engellemediğine bakmaz, o kişi o dine inanmışsa bir anda kafir olmaktan çıkıp inanan olur, eğer senin verdiğin anlamda değerlendirirsek en büyük kafirler müslümanlardır, aynı bağlamda diğer dinlere inananlardır, çünkü bu insanlar kendi inançlarından başkasına tahammül edemez, ellerinde olsa o fikirleri ortaya atanları yoketmek isterler ve bunu tarih boyunca da yapmışlardır.

İslam, böyle yapmaya gitmiş olabilir. Kuran öyle yapın dememişti. Sonradan, hadisler marifetiyle ortaya çıkan hükümlerdi bunlar.

Tevbe suresini baştan sona oku, insanların arasına kin ve nefret tohumları eken, savaş kırkırtıcılığı yapan, inanmayanların öldürülmesini teşvik eden ayetlerle doludur.

Orjinalinden bakarak kontrol etmek isteyenler için öyle yazmıştım. Edatların birebir olmasına dikkat ettiğim için böyle oldu; kusura bakma. Buyrun, daha anlaşılırı:

İnne_ellezîne yekfurûne bi_allâhi ve rusulihî, ve yurîdûne en yuferrikû beyne_allâhi ve rusulihî, ve yekûlûne nu’minu bi ba’din, ve nekfuru bi ba’dın,ve yurîdûne en yettehızû beyne zâlike sebîlâ.

Elbette birileri gizlerler/silerler Allah ile elçilerini, ve isterler Allah ile elçilerinin arasını ayırmayı, ve derler inanırız bazısına, ve bazısını da sileriz/gizleriz, ve isterler ikisi arasında bir yol tutmak.

"İnanmayız" dememişler. "Gizleriz" demişler. Yahut "sileriz" demişler. Düşünüp taşınıp sonunda inanmamak değil; itikatları böyle olduğu için kestirip atmak demek bu; o dinin cemaatine de böyle söyleyip; bunu dinlerinin itikadı yapıp, düşünmelerini engelleyecekler.

Hangi mealden okuyorsun bilmiyorum ama orada gizlemek, silmek diye bir şey yok.

yekfurûne: inkâr ederler

yuferrikû: ayırırlar, ayırım yaparlar

nu'minu: îmân ederiz, inanırız

ve nekfuru: ve inkâr ederiz

İşte bu senin yaptığın örtmek, gizlemektir. Ben de bunu nasıl yapıyorsunuz, ona hayret ediyorum. Kafandan ne geçiyor acaba, insanların hiç açıp da ayetteki kelimelerin anlamını kontrol etmeyeceğini mi sanıyorsun?

Birisi peygamberliğini ilan etse, onun hakkında düşünür taşınır, kendim karar veririm. Bir din görevlisinin öfke ve heyecanla "ey cemaati müslimin, bu adam sahte peygamberdir" demesine ihtiyacım yok. Kuran; kendisi için bu konuda "önündekileri (Tevrat'ı vs. doğrulayan ve ayrıntılandıran" der. Kuran'ın Tevrat ve incili doğruladığını söyler. Ben o devirde olsam, bi düşünürdüm. Şimdi bir peygamber çıkacaksa; Kuran'ı doğrulamalı. Fakat bu mümkün değil; Kuran adeta mühürlemiş. Sizlerin birinden duyduğum gibi: "en son benim" "kurnazlığı" ile sonrakileri saf dışı bırakmış. Olsun; ben gene de Kuran'ı ve tüm İbrahimi dini terketmek pahasına bi düşünürüm, bi simüle ederim. Ateizmi düşündüğüm gibi. Kuran da "başka kötü şeyleri düşünmeden buna inanın" gibi bir ibare yok. Aksine düşünün, anlayın, akl edin ibareleri bol bol var.

Birisi "Ben peygamberim" dese onun hakkında bir dakika bile düşünmem, anında sahtekar ve yalancı damgasını alnına yapıştırırım. Bunda düşünecek ne var?

tarihinde sağduyu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

@Temple Grandin

Aşağıdaki soruya neden cevap veremiyorsun?

BRUTAL, on 21 February 2013 - 09:51 AM, said:

Hadi diyelim ki senin dediğin gibi olsun, yani bir çocuk tecavüzcüsünün hormonları vs onu bu eyleme itmiyor olsun, allah onu buna karşı koyabilecek şekilde yaratmış olduğu halde özgür iradesiyle bu kötülüğe yeltenmiş olduğunu farzedelim..

Sana kendi sevgisinden küçük bir parça verip bununla tecavüze seyirci kalmamanı isteyen tanrı, kendi yüce sevgisiyle, bu tecavüzlere nasıl seyirci kalıyor, onu soralım sana da..

"Allah'ın yüce sevgisi" bizlere pay edilir; biz seyirci kalmayınca; O da seyirci kalmamış olur.

Dersen ki, tecavüz, kimse görmeden vuku buluyorsa; Allah niye tam o sırada bi kalp krizi filan göndermiyor; ya da bi sara krizi.

Bilmiyorum; o kişide damar tıkanıklığı olmadığı için; yahut beyin kimyası buna müsait olmadığı için olabilir. Sünnetullah var; doğa kanunları.

Allah'ın bu konuda bir yönteminin olduğunu, dini kaynaklarda, Kuran'da görüyoruz: helak. O topluluk tamamen azıtınca, aralarına uyarıcı gönderir; iyi olanlar ayıklandıktan sonra Allah oraya meleklerini gönderip yerle bir eder. Herhalde, iş o reddeye gelmeden topumun kendini düzeltmeini istiyor. Tek tek nokta atışıyla O hallederse her problemi; toplum kendini düzeltmez; bu hastalık hep nükseder.

RAD 11

Lehu muakkibâtun min beyni yedeyhi ve min halfihî yahfezûnehu min emrillâh,

innallâhe lâ yugayyiru mâ bi kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim,

ve izâ erâdallâhu bi kavmin sûen

fe lâ meredde le_h, ve mâ le_hum min dûnihî min vâl.

Allah'ın buyruğundan, onun için (Rad 10- içinizden gündüz yürüyen, geceye gizlenen için...) ellerinin arasından ve arkasından izleyen bir koruyucu (var).

Elbette Allah başkalaştırmaz bir toplumu, kendilerini başkalaştırmadıkça.

Bir toplumun kötülüğünü isteyince Allah,

Artık ne onu geri çevirecek (var), ne de ondan başka koruma.

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Allah'ın yüce sevgisi" bizlere pay edilir; biz seyirci kalmayınca; O da seyirci kalmamış olur.

Aynı mantıkla, biz seyirci kalınca o da seyirvci kalmış olmaz mı?

Dersen ki, tecavüz, kimse görmeden vuku buluyorsa; Allah niye tam o sırada bi kalp krizi filan göndermiyor; ya da bi sara krizi.

Bilmiyorum; o kişide damar tıkanıklığı olmadığı için; yahut beyin kimyası buna müsait olmadığı için olabilir. Sünnetullah var; doğa kanunları.

Doğa kanunlarını yazan kendisi değil mi? Kimsenin müdahale edemeyeceği durumlarda, bizzat devreye girecek şekilde yazamaz mıydı bunları?

Dahası burada bahsini ettiğimiz şey, herhangi bir kötülük değil, insan onurunu hedef alan, karşılığında verilecek hiçbirşey ile tamir edilemeyecek bir olgu bu...

Tanrı senin çok sevdiğin birine ''sınav'' adı altında tecavüz ettirecek ve sana vereceği bir kaç huri için buna razı olacaksın öyle mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aynı mantıkla, biz seyirci kalınca o da seyirvci kalmış olmaz mı?

Biraz islam terminolojisiyle ve Kuran bilgisiyle konuşacağım:

Allah kendi "küll" nefsinden ayrı olarak biz cüz nefsLERi yarattığı zaman,

Onlara "gidin" dedi; istediğinizi yapın.

Nefs'in özelliği parçalanması, her parçanın da kendini düşünmesidir. Yani hepsi birer İLAH olur. Kendilerini Tanrı yerine koyarlar; her şey o şahane zatı içindir.

Allah onları kendi suretinden yarattı, ayrıca "ruhundan" üfledi. Yani, insanın kendini düşünmeyen, O'ndan ayrılmadan önceki halini, yani Allah'ı düşünen, yani birliği, birlikteliği düşünen bir yanı da vardır. Bu: akıl, bilinç. Bir insan, bilincini yükselttikçe, kendinden başkasını da, bütün insanlığı da, bütün canlılığı da düşünmeye başlar.

O türlü bir tecavüze seyirci kalan insanlar, kendi nefslerinden böyle yaparlar. Kalmayanlar ise, birlikteliğe yönelik oldukları için yapmazlar.

*öbür soruya sonra cevap vereceğim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tecavüze seyirci kalıp kalmamanın bilinç seviyesiyle ilgili olduğunu söyleyince, allahı aklamış mı oldun şimdi?

Allah birilerini denemek için çocukları tecavüz ettirme yöntemini kullanmaktan çekinmiyor.

Bazıları ise nasıl bir bilinç seviyesindelerse artık, çocukların ağlamalarına acı çekmelerine yürekleri el vermiyor, böyle iğrenç bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorlar.

Bunlar allahı da aşmış herhalde, neyse diğer cevaplarına da bakalım nasıl birşey çıkacak ortaya..

Link to post
Sitelerde Paylaş

sizlerin bu yorumları , kahvede oturup okey oynarken siyaset yapıp, ülkeyi kurtaranlardan farksızdır.

boş boş oturup konuşurlar, bu ülke şöyle yönetilmeli, şu partyi şunu yapmalı, tarihimizde şunları yapmasaydık , ben olsam şöyle yapardım, diğeri , ben olsam böyle yapardım, şakşakcısı ; haklısın abi...

halbuki, bu konuşanlar, yaşadıkları memlekette bir çivi çakmamışlar, bir ağaç dikmemişler, bir yapıyı onarmamışlar. ellerine fırsat geçince , kaçak elektrik çekerler, ormandan ağaç keserler, devletin bir açığını bulunca , oradan maddi kazanç sağlarlar....

ama muhabbete gelincede mangalda kül bırakmazlar.

sizler Allah cc ı sorgulamadan önce kendinize bir bakın, bu insanlar neden böyle vahşi, neden böyle sefil, neden böyle aç, doyumsuz , tahammülsüz, birbirinden nefret eder hale gelmişler.

islam dini hüküm sürseydi , bu yobaz zihniyet , çocuk tacirleri, ülke sömürücüleri, devlet dolandırıcıları , hırsızlar i katiller , böyle dolanırlarmıydı ortalıkta. Allah ın hükümlerine uymayan bir nesil, alçalmaya mahkum olacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Doğa kanunlarını yazan kendisi değil mi? Kimsenin müdahale edemeyeceği durumlarda, bizzat devreye girecek şekilde yazamaz mıydı bunları?

Dahası burada bahsini ettiğimiz şey, herhangi bir kötülük değil, insan onurunu hedef alan, karşılığında verilecek hiçbirşey ile tamir edilemeyecek bir olgu bu...

Aynı cevabı veriyorum; bu arada imla hatalarını, anlatım bozukluklarını filan düzeltmek için fırsat oldu:

Allah'ın bu konuda bir yönteminin olduğunu, dini kaynaklarda, Kuran'da görüyoruz: helak. O topluluk tamamen azıtınca, aralarına uyarıcı gönderir; iyi olanlar ayıklandıktan sonra Allah oraya meleklerini gönderip yerle bir eder. Herhalde, iş o reddeye gelmeden topumun kendini düzeltmesini istiyor. Tek tek nokta atışıyla O hallederse her problemi; toplum kendini düzeltmez; bu hastalık hep nükseder.

RAD 11

Allah'ın buyruğundan, onun için (Rad 10- içinizden gündüz yürüyen, gece gizlenen için)

ellerinin arasından ve arkasından izleyen bir koruyucu (var).

Elbette Allah değiştirmez bir toplumu, onlar kendilerini değiştirmedikçe.

Bir toplumun kötülüğünü de isteyince Allah,

Artık ne onu geri çevirecek (var), ne de ondan başka koruma.

Ben de bir daha düşünüp yazıyorum. Sen de düşün.

Suçluyu o hale getiren, toplumdur (kendi suçu yok demiyorum). Zulüm eden kişi, muhtemelen zulüm görmüştür. Değilse, kötü yetiştirilmiştir, cezalar caydırıcı değildir... vs. Toplum kendini düzeltmedikçe, bunların "Person of Interest"deki gibi tek tek engellenmesinin ne anlamı var? Suçluyu o hale getiren süreç baki kalacak, yeni suçlular üretecek. Teorik bir tartışma evet; ama belli ki Allah'ın cevabı yukarıda ve net.

Tanrı senin çok sevdiğin birine ''sınav'' adı altında tecavüz ettirecek ve sana vereceği bir kaç huri için buna razı olacaksın öyle mi?

Bunun cevabını #490'da vermiştim. Temel kavramlarda bir anlaşmazlık var herhalde. "Nefs"lerin yaptıklarını Tanrı'ya atfediyorsun. Tanrı'nın "nefs"leri birbirlerine her şeyi yapmakta özgür oldukları bir ortam vermesinin kesin bedeli bu. Özgür irade ve müdahale, iki kelime aynı yerde oksimoron. Demokrasi ile askeri müdahale gibi.

Ayrıca, Cennet cennet dediğin birkaç köşkle birkaç huri...

tarihinde Temple Grandin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

... isteyene ver onları bana seni gerek seni diyorsun yani, allahın onca ayette bol bol dile getirdiği şeylere önemsiz diyorsun yani(:

Neyse konuya gelelim, dediğim gibi burada varolan tüm kötülüleri engellesin diye birşey söylemedim, insanları sınamak için türlü kötülükleri kullanabilir..

insanları mallarıyla canlarıyla sınamasını anlayabilirim ama tecavüz gibi bir olguyla sınaması hiçbir sevgi anlayışıyla bağdaştıralamaz, bu yöntemi tanrı seçmiştir insanlar değil

insanlar birbirlerine herşeyi yapmakta da özgür değildir, kimin hangi yükü kaldırabileceğini allah bildiği için, kişinin neyle imtihan edileceğini allah seçer

yani birileri tecavüz ile sınanıyorsa, öncelikle bu allahın ona uygun gördüğü için oluyordur

mesela ıraklı 15 yaşındaki bir kız çocuğuna 10larca amerikan askeri tecavüz etmişti, elbette buna dayanacak güce sahip olduğu için allah onu bununla sınamıştır

ayrıca sınavı geçemeyip intihar etmişti, onca acıdan sonra bir de sonsuza kadar yanacak ama ne yapalım sunnetullah işte değil mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

... isteyene ver onları bana seni gerek seni diyorsun yani, allahın onca ayette bol bol dile getirdiği şeylere önemsiz diyorsun yani(:

Neyse konuya gelelim, dediğim gibi burada varolan tüm kötülüleri engellesin diye birşey söylemedim, insanları sınamak için türlü kötülükleri kullanabilir..

insanları mallarıyla canlarıyla sınamasını anlayabilirim ama tecavüz gibi bir olguyla sınaması hiçbir sevgi anlayışıyla bağdaştıralamaz, bu yöntemi tanrı seçmiştir insanlar değil

insanlar birbirlerine herşeyi yapmakta da özgür değildir, kimin hangi yükü kaldırabileceğini allah bildiği için, kişinin neyle imtihan edileceğini allah seçer

yani birileri tecavüz ile sınanıyorsa, öncelikle bu allahın ona uygun gördüğü için oluyordur

mesela ıraklı 15 yaşındaki bir kız çocuğuna 10larca amerikan askeri tecavüz etmişti, elbette buna dayanacak güce sahip olduğu için allah onu bununla sınamıştır

ayrıca sınavı geçemeyip intihar etmişti, onca acıdan sonra bir de sonsuza kadar yanacak ama ne yapalım sunnetullah işte değil mi?

Allah'ın verdiği akılla Allah'ın kurduğu sistemi bu derece mantıklıca sorgulamak...

Sayın Brutal, Allah'ın kurduğu sınav sistemindeki kendi kulunun bile tahammül sınırlarını aşan vicdansızlık, vahşet fiillerininin sınav adı altında Allah tarafından gerçekleştirildiğini, bunun adaletle,sevgiyle açıklanamayacğını anlatmaya çalışıyorsunuz.

Anlatmak istediğinizi anlayan samimi bir Müslüman bu duruma karşılık en fazla şunu söyler, söylemeli:

Evet, Allah dediklerinizi dediğiniz gibi yapıyor,Allah mülkünde istediği tasarrufu yapar,yaptığı sınav budur, hiçbir şey diyemeyiz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aynı cevabı veriyorum; bu arada imla hatalarını, anlatım bozukluklarını filan düzeltmek için fırsat oldu:

Ben de bir daha düşünüp yazıyorum. Sen de düşün.

Suçluyu o hale getiren, toplumdur (kendi suçu yok demiyorum). Zulüm eden kişi, muhtemelen zulüm görmüştür. Değilse, kötü yetiştirilmiştir, cezalar caydırıcı değildir... vs. Toplum kendini düzeltmedikçe, bunların "Person of Interest"deki gibi tek tek engellenmesinin ne anlamı var? Suçluyu o hale getiren süreç baki kalacak, yeni suçlular üretecek. Teorik bir tartışma evet; ama belli ki Allah'ın cevabı yukarıda ve net.

Senin de tekar düşünmen gerekiyor çünkü toplumu tüzel kişiye çevirmişsin bunun tarifi en fazla deistik tanrı olabilir. allah isimli islamın tanrısı tek tek asıl kişileri cennete yada cehenneme göndermekle tehdit eder. Yeni suçluların üremesiyle veya toplumun sürekli değişecek olan problemlerinin çözümleriyle ilgilenmez. Son derece ilkel ve dar bir açısı vardır.

Sen bir miktar medenileştiğin için 1500 yıl öncesine göre bugünün sana göre normal olanının bireysel hayalini bir şekilde ekleyerek; kendi kişisel nedenini bu ne/nasıl olduğu açık olan dininin açıklamasına eklemişsin.

Bunun cevabını #490'da vermiştim. Temel kavramlarda bir anlaşmazlık var herhalde. "Nefs"lerin yaptıklarını Tanrı'ya atfediyorsun. Tanrı'nın "nefs"leri birbirlerine her şeyi yapmakta özgür oldukları bir ortam vermesinin kesin bedeli bu. Özgür irade ve müdahale, iki kelime aynı yerde oksimoron. Demokrasi ile askeri müdahale gibi.

Ayrıca, Cennet cennet dediğin birkaç köşkle birkaç huri...

Kavramlarda anlaşmazlıktan - müteşabih denilen yerden bakıyorsun yani açıklayabilmek için kendine anlam büküyorsun . Çünkü taraflısın. nefslerin yaptığı karşılıklı değil ; nefs neye ne yapıyor? diğer tarafın/kişinin iradesini de yazıya/masaya çıkarabiliyormusun, tabiki hayır. Ne yaptığını sen kendin yazmışsın : Özgür irade ve müdahale, iki kelime aynı yerde oksimoron. Demokrasi ile askeri müdahale gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah'ın verdiği akılla Allah'ın kurduğu sistemi bu derece mantıklıca sorgulamak...

Sayın Brutal, Allah'ın kurduğu sınav sistemindeki kendi kulunun bile tahammül sınırlarını aşan vicdansızlık, vahşet fiillerininin sınav adı altında Allah tarafından gerçekleştirildiğini, bunun adaletle,sevgiyle açıklanamayacğını anlatmaya çalışıyorsunuz.

Anlatmak istediğinizi anlayan samimi bir Müslüman bu duruma karşılık en fazla şunu söyler, söylemeli:

Evet, Allah dediklerinizi dediğiniz gibi yapıyor,Allah mülkünde istediği tasarrufu yapar,yaptığı sınav budur, hiçbir şey diyemeyiz.

allah yerine başka bir kelime yada kavram kullanalım...

mesela doğa desek...

yada evrim ...

ya da determinizm...

yada süreç...

yada zaman...

sonuçta ne değişir...

bir şeyler bu hayatı başlatmış ve sürdürüyor...

nasıl sürüdürdüğünü gözlerimizin önünde görüyoruz...

bu hayatın üzerinde işlediği mekaizma tüm açıklığıyla bizim aklımızın ve incelemelerimizin önünde seriliyor...

yapmamız gereken bu mekanizmayı tanımaya çalışmak...

hayatın ve evrenin işleyişini çözdüğümüz oranda sanki daha başarılı daha avantajlı duruma geliyoruz...

peki bütün bu olan şeyler sebebsiz ve amaçsız mı acaba...

öyleyse...

bu sebeb ve amaç arama kötülüklerden şikayet etme dürtüsü hissi nereden geliyor...

acaba hayatı başlatan ve sürdüren her neyse onun verdiği bir şey midir bu...

öyleyse onun da bir amacı olduğundan söz edebiliriz sanırım...

zamanın evrimin sürecin amacı ne olabilir...

evrende süreki bir değişim ve gelişim de gözlenmekte...

gelişime daha iyiye doğru daha güzele daha güçlüye daha dengeliye doğru bu ilerleyiş niye...

düzensizlikler var kötülükler var acılar tecavüzler var çirkinlikler var zulumler de var...

niye var...

sadece güzelliklerin doğruluğun ve hoşgörünün sevginin saygının olduğu bir evren değilde böyle şeylerinde olduğu bir evrendeyiz...

iyiliğe güzelliğe bu sevgi niye var...

kötülüğe tecavüze bu nefret neden...

amaçsız bir evrende ne iyiliğin ne güzelliğin ne de kötülüğün arasında bir fark olmaz olmamalı...

bizdeki bu kötülük düşmanlığı ve iyilik adalaet aşkı neden ve nereden geliyor...

dünya hayatının bir imtihan olması bir yorumdur bütün bu olaylara bir anlam katma çalışmasıdır...

bu yorumu ve anlamı tutmayabilirsiniz...

belki siz daha kabul edilebilir bir yorum getirebilrsiniz bu hayata...

amaçsız sahipsiz başıboş bir hayatın olduğunu kabul ettiğimizde tecavüzlere karşı çıkmanın ne gibi bir haklı gerekçesi olabilir...

tecavüzün olmadığı bir dünya olsaydı belki gerçekten çok daha iyi olurdu...

ama maalesef öyle değil ve bu hayatta akla gelebilecek her türlü kötülük işlenebiliniyor...

tanrının kötü biri olduğunu varsayabiliriz...

yada yok olduğunu...

bu varsayımlarımız kötülükleri bitirmiyor ki...

yine hayat bildiği gibi devam ediyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş

allah yerine başka bir kelime yada kavram kullanalım...

mesela doğa desek...

...

yapmamız gereken bu mekanizmayı tanımaya çalışmak...

hayatın ve evrenin işleyişini çözdüğümüz oranda sanki daha başarılı daha avantajlı duruma geliyoruz...

Bu noktaya kadar deizm var.

Bundan sonra teizme geçiş olmuş.

peki bütün bu olan şeyler sebebsiz ve amaçsız mı acaba...

öyleyse...

bu sebeb ve amaç arama kötülüklerden şikayet etme dürtüsü hissi nereden geliyor...

...

dünya hayatının bir imtihan olması bir yorumdur bütün bu olaylara bir anlam katma çalışmasıdır...

...

Deizmden teizme geçiş ani olmuş.

Şu argüman: "bu sebeb ve amaç arama kötülüklerden şikayet etme dürtüsü hissi nereden geliyor..."

geçiş argümanı gibi duruyor. Ama biraz zayıf geldi bana. Açıklayayım:

Sadece var olanlara bakarsan doğada bir amaç varmış gibi görünür. Doğayı anlamanın doğru yolu sadece var olanlara değil geçmişte yok olmuş olanlara da bakmaktır (bu yeterince açıktır herhalde). Doğada amaç yok. Sadece yok edici bir süreç var. Çoğu varlık yok oluyor. Çok nadiren bazı varlıklar rastlantısal bir yaklaşımla yok olmamanın yolunu buluyor. Yok olmamanın yolunu bulmakta varlıkların hiçbir amacı yok.

Evrende yok olan şeyleri anlamazsak doğayı yanlış yorumlarız. Bu milli piyangoda büyük ikramiyeyi kazanıp kaybeden milyonlarca kişiden habersiz olmaya benziyor. Yok olanları (kaybedenleri) bilmezsen milli piyango sana bir amaç için verilmiş zannedersin. Aslında öyle değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

allah yerine başka bir kelime yada kavram kullanalım...

mesela doğa desek...

yada evrim ...

ya da determinizm...

yada süreç...

yada zaman...

sonuçta ne değişir...

bir şeyler bu hayatı başlatmış ve sürdürüyor...

nasıl sürüdürdüğünü gözlerimizin önünde görüyoruz...

bu hayatın üzerinde işlediği mekaizma tüm açıklığıyla bizim aklımızın ve incelemelerimizin önünde seriliyor...

yapmamız gereken bu mekanizmayı tanımaya çalışmak...

hayatın ve evrenin işleyişini çözdüğümüz oranda sanki daha başarılı daha avantajlı duruma geliyoruz...

peki bütün bu olan şeyler sebebsiz ve amaçsız mı acaba...

öyleyse...

bu sebeb ve amaç arama kötülüklerden şikayet etme dürtüsü hissi nereden geliyor...

acaba hayatı başlatan ve sürdüren her neyse onun verdiği bir şey midir bu...

öyleyse onun da bir amacı olduğundan söz edebiliriz sanırım...

zamanın evrimin sürecin amacı ne olabilir...

evrende süreki bir değişim ve gelişim de gözlenmekte...

gelişime daha iyiye doğru daha güzele daha güçlüye daha dengeliye doğru bu ilerleyiş niye...

düzensizlikler var kötülükler var acılar tecavüzler var çirkinlikler var zulumler de var...

...

yine hayat bildiği gibi devam ediyor...

Hayata bakıyorum, iyilik-kötülük,güzellik-çrikinlik gibi kavramlarla adlandırdığımız birbirne zıt yaşam durumlarından oluşuyor.Hayatın iyi-kötü gibi zıtlıklar üzerinde işleyen sistemini Kuran,Allah penceresinden anlamlandırmaya çalıştığımda Allah'ın sınav sistemi tam manasıyla hayatı açıklamaktan uzak kalıyor, hayatla Allah'ın sadece iman edip etmememiz gibi dar,sığ bir değer üzerine kurulu sistemi uyuşmuyor benim aklımda.

Sayın merakeden'nin Allah'ın sınav sistemi üzerinden hayatı değerlenedirmesi mantığında hayattaki tahammül edilemez kötülüklerin kaynağını Allah'a bağlamadan(Allah'ı kötü nitelendrimek istemediği için) açıklamaya çalışmasında, buna karşılık savunduğum,Sayın Brutal'ın savunduğu belki cevabını aradığı insanın iman edecek mi etmeyecek mi sınavının yapılmasında Allah'a,adalete,vicdana sığmayan sınav yöntemlerinin kullanılıyor olmasının Allah'ın kullarını çok sevmesiyle,adaletli olmasıyla açıklanamayacak ve bu açıklamanın kabul edilebilir görünmüyor olması...

Allah'ın sırf insanın iman hâlini görmek için veya kendine inandırmak için türlü insanı zorlayan,insana eziyet gelen sınav yolları benim vicdanımda,Allah'ın bu kadar kötü olmaması gerektiğini düşündüğüm,hissettiğim için kabul edemediğim bir duruma,dünyanın acı yanına bir isyan, bir sitem aslında.

İsyan,sitem ederken bu duruma dünyanın, hayatın gerçekliğinin de farkındayım; Allah yarattı,kurdu bu düzeni desek de demesek de inancımızdan bağımsız kuralları olan bir dünyada yaşıyoruz.iyi-ile kötünün,güzel ile çirkinin,hareket ile hareketsizliğin birbiriyle var olması, birbiriyle anlam kazanması gerçekliğini yaşıyoruz.

Dünyada insanın birbrine yaptığı kötülükler migdemizi bulandırsad a, dünya insana akla ziyan kötülükler yaşatsa da gerçek olan bunların var olduğu,hayatın bu olduğu.

Ben anlamanın bunun anlamının peşindeyim, Kutsal kitaplardaki hayatın anlamı hayatı anlatmaktan,tanımlamaktan ve bunun Allah'ın sınav sisteminin bir parçası olduğu açıklamsından farklı görünüyor,farklı görünmeye başladı bana...

Kutsal kitaplardaki anlatılanlar, bu sistemi kurduğunu söyleyen yaratıcı inancı ve imtihan sistemi şablonuna dünyayı,insanı tam oturtamasam da kendi kuralları içinde işleyen bir sistem görüyorum ben dünyada,insanda ve evrende.

Ve bunu anlamaya çalışıyorum dediğim gibi... :)

tarihinde Mai ve Siyah tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

eğer bir imtihan varsa bunun sadece inanca dayalı bir şey olduğunu düşünmek bana da doğru gelmiyor...

ben tanrı olsaydım en azından böyle mantıksız bir imtihan yapmazdım demek geliyor içimden...

eğer adil bir tanrı yada adil bir gerçeklik varsa ve biz bir şekilde sınavdan geçiriyorsa...

bu sınav nasıl olmalıydı...

elimizde her türlü sınav araç gereçi hazırlamak elde etmek imkanı verilse ve bize adilane bir sınav yapma ihtmali sunulsa neler yaparız...

öncelikle sınav için uygun bir ortamı yaratmamız gerekiyor...

dünya gibi bir yer olması mümkündür marsta neyin sınavını yapabiliriz ki yada güneşte...

bitkileri sınav yapmanın pek mantığı olmaz sanıyorum...

hayvanları da belki bir imtihandan geçirmeyi düşünebiliriz ama ne elde ederiz acaba...

isterse yanlış olanı da yapabilen isterse doğru olanı seçebelicek olan bir canlı yaratmamız lazım önce...

yani aklı fikri olmalı bir de özgür iradesi olmalı ...

seçimlerini gerçekleştirebilecek eli kolu gücü kuvveti filan olmalı...

yani insan bu iş için biçilmiş kaftan...

kötülüğü yapabilecek iken iyiliği seçen insan...

bu bence evrendeki en değerli misafirdir...

tüm evrenin en seçkin parçasıdır...

böyle bir varlığı yokluğa mahkum etmek ne evrene ne gerçekliğe ne tanrıya yakışır...

tanrıyla birlikte sonsuza değin yaşamak onun gibileri için en güzel karşılık olabilir ancak...

tanrı sonsuz yaşamında kendi arkadaşlarını seçmek için böyle bir sınav yapıyor olabilir...

onunla beraber olup evrenin bundan sonraki macerasını izlemek ve yaşamak için seçkin ruhların seçkin ve değerli kimselerin seçimini yapmak için evrenin bu küçük köşesinde bir düzenek kurulmuş olabilir...

tabi bütün bunlar bizim hayal dünyamız...

içinde yaşadığımız hayatı anlamlandırma çabalarımız...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...