Jump to content

TANRI'YA GEREKSİNİM VAR MI?


Recommended Posts

Sevgili hacı ben yine bu soruları cevaplarım...

Ama tek soru tek cevap dedik...(49. ileti)

Sen de benım sorularıma cevap vererek ateizmin ne kadar rasyonel cevaplar verebildiğini gösterebilmelisin...

Ben Yaratıcının mutlak gerekli olduğu ikinci konu:''Bilinç'' demiştim(TANRININ BİLİNCİ)...

''Evet ''Bilinç'' olmadan evrenimizde ki oluşumların ve canlılığın açıklanmasının akılcı bi tarafının olmadığını görmek zor değil'' demiştim...

Ve cevaplaman gereken ilk sorularımı sormuştum...

Şimdi onların cevaplarını bekliyorum...

Eğer ateizm Tanrıya gerek duymadan ''rasyonel cevaplar verebiliyorsa'' bunu herkese göstermiş olacaksın...

(''BİLİNÇ'' ile ''TESADÜFÜN''-''KENDİLİĞİNDEN OLMANIN''-''ZORUNLULUĞUN'' mukayesesini yapmış olacaz)

Bu yüzden ilk sorularımızı soruyoruz:

1-''NEDEN KAOS yerine ''Doğa YASALARI'' var...''

2-“Neden doğa yasaları, evrende gözlenen tasarımları ve tüm çeşitliliği ile canlıların oluşumunu olanaklı kılacak şekildedir?”

3-“Neden galaksilerin, Güneş sistemimizin ve canlıların varlığını olanaklı kılmış olan ''çekim yasası'' var?”

tarihinde dottore tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 102
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Onların olması bir Tanrı'ya gereksinim olduğunun kanıtı olabilir mi?

Aslında onların olması bir Tanrı'ya gereksinim olmadığının güzel bir kanıtı.

Kaotik bir düzenin olması evrenin bir Tanrı tarafından düzenli bir şekilde tasarımlanmadığını gösterir.

Tanrı neden kaosu seçsin?

Kaos madde ve enerjinin davranış biçimlerinden biri olduğuna ve farklı bir düzeni simgelediğine gore, evrende madde ve enerjinin davranışlarının rasgele olması gerekir. Rasgelelik olduğu için kaos vardır.

Evrende canlıların olması ilahi bir kuvvet tarafından mı sağlanmıştır?

Evrende canlılar evreni oluşturan maddenin aynısından oluşmuş olup aynı fizik kanunlarına uyarlar.

O halde evrende yaşamın ortaya çıkması kendiliğindendir. Bir yaratıcıya gereksinimi yoktur canlılığın.

Evrende madde hangi fizik kanunlarına uyuyorsa, canlılar da o fizik kanunlarına uyarlar. Buna entropi dahildir.

Çekim yasası neden var?

Çekim yasasının doğası henüz bilinmiyor.

Üzerinde yoğun araştırmalar yapılıyor. Çekim dalgalarından bahsediliyor. Gravitonlardan bahsediliyor.

Bilinmeyen birçok şey gibi ilerde bir zaman çekimin doğası bilinecek.

Çekim yasasının olması bir Tanrı'ya gereksinim olduğunun kanıtı değil..

Bu Tanrı'yı bilinmeyenlerde aramak anlamına geliyor.

Bütün bilinen çekim yasası bu şekilde olduğu için evren bu şekilde ortaya çıkmış.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Onların olması bir Tanrı'ya gereksinim olduğunun kanıtı olabilir mi?

Aslında onların olması bir Tanrı'ya gereksinim olmadığının güzel bir kanıtı.

Pektabiki de ''kanıt'' olabilir...

Evet ''doğa yasaları'' yerine ''kaos'' olabilirdi...

Ama öyle olmuyor ''yasalar'' var oluyor ve bu yasalar bir birine göre ''uyumlu'' oluyor ve neticesinde varlığımıza olanak sağlanıyor...

''kendiliğinden vardır'' demek rasyonel bir cevap olmuyor, olamıyor...

''Eğer protonun kütlesinin elektronun kütlesine oranı 1836/1 oranında olmasaydı, canlılığı mümkün kılan uzun moleküller oluşamazdı''

Bunun rastlantılarla açıklanması nasıl oluyorda rasyonel olabiliyor?

''Bilinç'' seçeneğini nasıl oluyorda tamamen eleyebiliyorsunuz ve hiç olasılık vermiyorsunuz?

''Güçlü nükleer kuvvet çekirdekteki proton ve nötronları bir arada tutar. Bu kuvvet biraz daha zayıf olsaydı, hidrojen dışında hiçbir atom, dolayısıyla canlılık oluşamazdı,Zayıf nükleer kuvvet biraz daha güçlü olsaydı, BigBang’de çok fazla hidrojen helyuma dönüşürdü. Eğer bu kuvvet

biraz daha zayıf olsaydı, yıldızlardaki ağır elementlerin

oluşumu olumsuz etkilenecekti ve canlılık oluşamayacaktı''

Nasıl oluyorda bu ''Kanunlar'' canlılığa olanak sağlıyacak şekilde oluyor, öncesi olmayan, deneme yanılma şansı olmayan bir ''hiçlikten'' çıkmış oldukları halde...

Aniden var oluyorlar ve '' tam da olması gerektiği gibi oluyorlar''...

Nasıl tesadüf olabiliyor?

Nasıl ''bilinç'' seçeneğine hiç olasılık tanımıyorsunuz?

Yasaların birbirine ''uyumu'' dedik şimdi ona da örnek verelim...

''Çekim kuvvetinin elektromanyetik kuvvete oranı sırf 10 üzeri 40 da 1 oranında bile değişseydi, yıldızların oluşumundaki olumsuzluklar canlılığın oluşumuna izin vermeyecek seviyede olurdu.''

''Yasaların'' kendiliğinden var olduğunu rasyonelce açıklayamayan sizlerin bu uyumu açıklamasını beklemiyorum ama nasıl oluyorda herşeye tamamen ''tesadüf'' diyebildiğinizi açıklamanız lazım...

Evet ''elektronun'' , ''protonun'' ,''kanunların'' varlığı bile ''tesadüflerle'' açıklanamazken ''aralarında ki bu hassas uyumu'' ''tesadüf-kendiliğinden'' olmayla açıklamak sadece duygusal nedenlerle olabilir, mantıktan herhangi bir nasibinin olduğunu söylemek mümkün değil...

Aksi takdirde bunu gösterebilmelisiniz....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kaotik bir düzenin olması evrenin bir Tanrı tarafından düzenli bir şekilde tasarımlanmadığını gösterir.

Tanrı neden kaosu seçsin?

Kaos madde ve enerjinin davranış biçimlerinden biri olduğuna ve farklı bir düzeni simgelediğine gore, evrende madde ve enerjinin davranışlarının rasgele olması gerekir. Rasgelelik olduğu için kaos vardır.

Aslında tam tersi kaos içinde ki ''düzenlilik'' ''TANRInın'' delillerindendir...

Entropi enerjinin çok kullanıldığı bir formdan daha az kullandığı bir forma doğru akmasıdır...

Süreklidir, tersinemezdir...

''Toplam entropi'' sürekli artmaktadır...

Düzensiliğin sürekli artmasıdır kısacası...(Evrenın son bulmasını gerektirir, bu yüzden bilimsel kıyameti gösteren kanundur)

Termodinamiğin ikinci ''KANUNUDUR''...

Şimdi sorulması gerek asıl soru ''düzensizliği arttıran bir kanuna rağman nasıl oluyorda canlılığa imkan sağlayan şartlar oluşabiliyor''...

Evet bu düzensizlik içinde ki ''DÜZENİ'' ''tesadüflerle- kendiliğinden olmayla'' açıklamaya çalışmanın neresi rasyonel?

Nasıl oluyorda ''BİLİNÇ'' seçeneğini ekarte edebiliyorsunuz?

Canlılığa imkan sağlayan başlangıc entopisi için Penrose(günümüzde ki en saygın fizikçi, astro fizikçi, kozmolog ve matematikçilerindendir, karadelikler ve tekıllık ile ilgili çalışmaları hawkıng ile beraber yapan ve ortaya koyan bilim adamıdır)un şu olasılık hesabını ''özellikle okumanızı'' öneriyorum...Akıllara durgunluk verecek bir olasılık hesabıyle karşı karşıya kalacaksınız çünkü...

''Roger Penrose, evrenin başlangıç entropisinin hassas ayarını gösteren matematiksel betimlemeye, fizik biliminde bildiği hiçbir verinin yaklaşamayacağını söyler: Şu anda evrendeki yaklaşık 1088 olan entropi miktarı, evren eğer Büyük Çöküş ile çökerse 10123‘e çıkacaktır. (Penrose bu hesabı Bekenstein-Hawking entropi formülünü kullanarak yapar.) Evrenin Büyük Çöküş’ünde, her bir baryon için 1043 entropi olacaktır, buna göre toplam 1080 adet baryonlu evrenin entropisi 10123 olarak bulunur. Evrenin başlangıcındaki entropinin hassas ayarı, evrenin muhtemel sonunun entropisinden yola çıkılarak hesaplanır. Aslında evrenin başlangıcı, pekâlâ aynı hacimdeki bu sonun entropisine sahip olabilirdi; böylesi bir durumda ne galaksimiz, ne dünyamız, ne de bu makaleyi yazan ve okuyanlar var olabilirdi. Evrenin başlangıç entropisindeki hassas ayarı hesaplayan Penrose, sonucu şöyle değerlendirmektedir: “Yaradanın ne kadar isabetle hedefini belirlediği görülüyor, yani doğruluk oranı şöyledir; 1010123‘te 1.”Ortaya çıkan bu sayının iki üslü yazılma sebebi, bu sayıyı üssüz olarak yazmaya (1′in arkasına sıfırlar koyarak), evrendeki tüm hammaddenin bile yetersiz kalacak olmasıdır. Bu sayıyı üssüz olarak yazmak için evrendeki tüm parçacıkların (1080 kadar) ve tüm ışık taneciklerinin (1088 kadar) her birinin üstüne katrilyon (1015) tane sıfır yazsaydık bile; ancak 10104 tane sıfır yazabilirdik. Oysa 10123 tane sıfır yazabilmek için bu evrenimiz gibi on milyon (107) kere trilyon (1012) daha fazla evrene sahip olmamız ve o evrenlerin proton, nötron ve fotonlarını, katrilyonlarca sıfır yazılabilen defterler olarak kullanmamız gerekirdi ki; ancak evrenin başlangıç entropisinin hassas ayarını ifade eden bahsedilen sayıyı üssüz olarak yazmayı başarabilelim. Görüldüğü gibi, bırakın başlangıç entropisindeki kritik ayarın tesadüfen gerçekleşmesini, bu ayardaki hassasiyeti ifade eden sayının 1′in arkasına sıfırlar konularak yazılması bile mümkün değildir. Evrenin başındaki bu hassas ayarın bir Düzenleyici’si olmaksızın açıklanması mümkün değildir''

Kısacası ''kaosun'' varlığı değil, kaosa rağmen ''DÜZENİN'' varlığı ancak TANRI ile rasyonel temellendirilebilir...

tarihinde dottore tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Evrende canlıların olması ilahi bir kuvvet tarafından mı sağlanmıştır?

Evrende canlılar evreni oluşturan maddenin aynısından oluşmuş olup aynı fizik kanunlarına uyarlar.

O halde evrende yaşamın ortaya çıkması kendiliğindendir. Bir yaratıcıya gereksinimi yoktur canlılığın.

Evrende madde hangi fizik kanunlarına uyuyorsa, canlılar da o fizik kanunlarına uyarlar. Buna entropi dahildir.

Evet ''canlılığın'' oluşması tek seçenek olarak ''TANRI'' ile açıklanabilir...(''Tesadüfün SONU'' adlı başlığıma bakılabilir)

Evet burda ''tesadüfe-kendiliğinden olmaya hiç olasılık tanımıyorum''...

Madem madde canlılığın hammadesi...

Madem madde herşeye cevap...

Madem madde karşımızda...

Madem ''geçmişte kendiliğinden-tesadüfen'' canlılık oluşabildi...

Sizde ''tesadüfen'' olabilecek ''canlandırmayı'' tekrarlayında argümanınız ''çöp'' olmasın...

Hem sizin ''beyin'' avantajınız da var...

Beyinsiz tesadüf maddeyi kullanarak bunu gerçekleştirebildi ne de olsa...

''Bilmiyoruz'' , ''ileri de olacaktır'' demek sadece kendinizle çeliştiğinizi gösterir...

Biz teknolojik bir şey istemiyoruz ki(ışınlanma makinası falan) sadece geçmişte tesadüfen olan şeyin tekrarlanmasını istiyoruz...

Israrla bilmiyoruz derseniz artık ''agnostiksiniz'', ''maddenin herşeye cevap'' olması argümanı ''çöp'' olmuş oluyor...

Cansız maddelerden canlı elde ederek şu ayetleri geçersiz kılıp Kuranın davasını çökertmiş olacaksınız...

(Hac suresi ayet 73)

''Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. ''

(Secde Suresi, ayet 9)

''Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!''

Evet insanın sadece maddeden oluşmadığını ''RUH'' u da barındırdığını ve bu işin sadece ''TANRININ'' işi olduğunu kabul etmiyorsanız, maddeyi kullanarak işiten, göre, idrak eden bir canlı meydana getirin de davanızı ispat edin...

İlk ilkel canlının bır Yaratıcı tarafından yaratıldıgını söyleyen kişilerden biri de DARWİNDİR...

Darwin ‘Türlerin Kökeni’ni bu cümleyle bitirmiştir: “Yaratıcı’nın

meydana getirdiği bir veya birkaç basit canlıformundan diğerlerinin

evrimleşmiş olduğunu öngören bir hayat görüşünde yücelik

vardır.

Charles Darwin, The Origin of Species,s. 459-460.

Peki siz nasıl oluyorda ''BİLİNÇ'' seçeneğine hiç olasılık tanımıyorsunuz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çekim yasası neden var?

Çekim yasasının doğası henüz bilinmiyor.

Üzerinde yoğun araştırmalar yapılıyor. Çekim dalgalarından bahsediliyor. Gravitonlardan bahsediliyor.

Bilinmeyen birçok şey gibi ilerde bir zaman çekimin doğası bilinecek.

Çekim yasasının olması bir Tanrı'ya gereksinim olduğunun kanıtı değil..

Bu Tanrı'yı bilinmeyenlerde aramak anlamına geliyor.

Bütün bilinen çekim yasası bu şekilde olduğu için evren bu şekilde ortaya çıkmış.

Bilinmeyenlerde Tanrıyı aramıyoruz...

Aksine, bildiklerimizden hareketle ''TANRI'' var diyiyoruz...

Çölde bulunan bir saat nasıl bir insanın varlığını gerektiriyorsa, mevcut eserler de(madde-enerji-evren-kanunların varlığı ve aralarında ki hassas uyum) TANRININ varlığını gerektirir...

Umarım ''saati insan yaparken gözlemledik'' ama ''Tanrıyı bunları yaparken gözlemlemedik'' demezsin...

tarihinde dottore tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Mumun bir yerde sönecekti. Sonunda söndü... Bittin Dottore..

Umarım yazacaklarımı diğer Müslümanlar da okur. İletileri onlar için asıyorum zaten.

Senin onları anlayacağını ve öğreneyeceğini sanmıyorum.

İletilerinde bilimsel konulara değiniyorsun. Bilimsellik siz yobazlara hiç yakışmıyor.

Zaten bilimsel konulara kafanız basmıyor. Onları çarpıtmaya çalışıyorsunuz ama beceremiyorsunuz.

Bazı bilimsel açıklamaları Antropik İlke'den çalmışsın.

Diğerleri kaos ve entropi ile ilgili yanlış yorumlamalar.

Sonuç olarak hepsi zırva. Hepsi yanlış yorumlama ve çarpıtma. Muhtemelen hepsini Harun Yahya'dan almışsın.

Devam etmeden once o konuları tartıştığımız adresleri aşağıya yapıştırıyorum..

Entropinin Canlı Sistemlere Olan Etkileri

http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=54795&hl=entropi

ANTROPİK İLKE

http://haci-haci.typepad.com/hacinin_yeri/2005/11/antropk_lke.html

KAOS

http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=11751&hl=kaos

ENTROPİ NEDİR?

http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=52161

Hayvansal İşlevlerdeki Düzenden Sorumlu Santral Otorite Nedir?

http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=47442

DOĞAL SEÇİLİMİN EVRENSEL YASALAR ARASINDAKİ YERİ NEDİR?

http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=44411

Doğal Seçilim, Kendiliğinden Örgütlenme ve Entropi Arasındaki Entrikalı İlişkiler

http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=44855

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu arada yaptığın fatal bir hatayı da göstermek istiyorum. Bunu her zaman yaparsınız..

Çünkü bilimi de sapkın inançlarınıza alet etmekten utanmazsınız.

Canlılık kaos, entropi gibi düzensizliklere rağmen var değildir.

Onlardan dolayı vardır.

Bu iddianız sizin bilimden uzak olabileceğiniz kadar uzak olduğunuzun kanıtıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Arşivlere ulaşılamadığı için yukardaki iletileri yeniden yayınlayacağım..

Malesef arşivleri kaybettik. Bazı konuları yeninden tartışmaya açmamız gerekiyor.

Ama dottore bundan sevinmesin. Dottore son iletileri ile bu tartışmaları kesin olarak kaybetti..

Tabii neden kaybettiğine değineceğim. Ben kısa yoldan sorunu çözmek istiyordum. Uzayacak..

Link to post
Sitelerde Paylaş

İddia şu:

''Eğer protonun kütlesinin elektronun kütlesine oranı 1836/1 oranında olmasaydı, canlılığı mümkün kılan uzun moleküller oluşamazdı''

Bunun rastlantılarla açıklanması nasıl oluyorda rasyonel olabiliyor?

''Bilinç'' seçeneğini nasıl oluyorda tamamen eleyebiliyorsunuz ve hiç olasılık vermiyorsunuz?

CEVAP:

Eğer Tanrı evreni yarattı ve bu oranı saptadı ise, bu oranı başka türlü saptayarak canlıları oluşturamaz mıydı?

Bu oranın Tanrı için ne gibi bir önemi olabilir? Tanrı için bu oranın hiç bir önemi olmamalıdır. Tanrı olsaydı canlılık bu orandan dolayı var olmazdı.

Bu orana rağmen olurdu. Tanrı istediği oranıkullanabilirdi.

Bu oranın farklı olması canlılar için uygun değilse, bu oranın Tanrısal olması mümkün değil. Eğer Tanrı bu oranı seçmişse ve başka alternatifler canlılık için uygun değilse, bu oran ilahi değildir.

Fizik değerlerinin dar sınırlar içinde kalması canlıların ve insan gibi entellektüel yaratıkların ortaya çıkması için gerekli koşulların akıllı bir yaratıcı tarafından tasarımlanması demek değildir. Bu değerler böyle oldukları için canlılar vardırlar. Bu değerlerin onlar için tasarımlanmış olduğu iddiası temelsizdir. Bu değerlerin neden böyle olduklarını bilmeye olanak yoktur. Çünkü enerjinin maddeye nasıl dönüştüğü bilinmemektedir. Bu değerlerin başka türlü olmasına da olanak yoktur. Çünkü o zaman o değerlerin neden farklı olduğunu sorgulayabilecek entellektüel bir yaratığın ortaya çıkması mümkün değildir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki bu oran canlılar için özel olarak saptanmamıştır. Bu oran var olduğu için evrende canlılık ortaya çıkabilmiştir.

Bu oran farklı olsaydı bu konuyu tartışacak canlılar da olmayacaktı. Bu oranın değişmeden kalması bir Tanrı'nın olmadığının kanıtıdır.

Tanrı olsaydı bu oranın değişmesinin hiçbir sakıncası olmayacaktı. Değişen orana ragmen canlılar ortaya çıkabileceklerdi.

Bu iddia Tanrı'nın olmadığını kanıtlıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gelelim entropiye...

Canlılık entropiye rağmen mi vardır?

Eğer canlılığın entropiye ragmen var olduğu iddiası doğru olsaydı, doğa üstü bir yaratıcının varlığı elbette kabul edilirdi.

Bu bir Tanrı'nın varlığının en kesin delili olurdu.

Ama canlılarda entropiye karşı gelen bir fizik yasası yoktur. Entropiye karşı ilahi bir yasanın varlığının delilleri de yoktur.

Entropi evrende düzen ve düzensizlikten ve canlılıktan sorumludur.

Entropi olmasaydı ne düzen olurdu ne de düzensizlik. Madde cansız bir yığından ibaret olurdu.

Ama entropi olduğu için onlar var. Entropiye rağmen değil, entropiden dolayı var onlar.

Bu gözlem bir Tanrı'ya gereksinim olmadığının en kesin delilidir. Bunu biraz açalım. Üzerinde durmaya değer...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konuyu biraz açalım dedik.. Şu adrese bakabilirsiniz. Oradan quote yapıyorum.

http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=54795&hl=entropi

Entropi kanununa göre fiziksel sistemler entropilerini etrafa yaymakla yükümlüdürler.

Ayrıca bunu en etkili ve çabuk bir şekilde yapmak zorundadırlar da.

Bu zorunluk düzensiz bir sistemi giderek daha düzenli bir organizasyon kazanmaya iter.

Çünkü ancak o zaman sistem entropisini en çok ve en etkili bir şekilde etrafa yayar.

Bu maksimum entropi üretimi (MEÜ) kanunu olarak bilinir.

Bu kanun düzensiz bir sistemin kendiliğinden örgütlenerek bir düzen kazanmasından sorumludur.

MEÜ kanunu yüzünden evrende enerji-madde ilişkileri bir düzen içinde gelişmekte ve kendiliğinden örgütlenme mümkün olmaktadır.

Kendiliklerinden örgütlenen sistemler arasında kasırgalar, tayfunlar, hortumlar, depremler, tsunamiler, diğer organize fırtınalar da vardır.

Canlılık da kendiliğinden örgütlenen bir sistemdir.

Kendiliklerinden örgütlenen sistemler için otokatakinetik sistemler denir.

Bu sistemler çevrelerindeki potansiyelleri ve kaynakları dengeden uzaklaştırıp kendilerine çekerek, kendilerini geliştirmek ve idame ettirmek için kullanırlar.

Bu arada alanın uzay-zaman boyutları da genişler.

Burada alan dediğimiz sistemin kendisi ve çevresidir. Kasırgayı düşünün.

Çevresindeki potansiyelleri ve kaynakları kendine çekip büyür, güçlenir ve bazen birkaç hafta varlığını sürdürür.

Uzay zaman boyutlarının genişlemesinden bunu kastediyoruz.

Bu şekilde ortaya çıkan otokatakinetik sistemler entropilerini etrafa daha etkili ve çabuk bir şekilde yayarlar.

Bu özelliklerinden dolayı gelişmekte olan düzensiz sistemler entropilerini etrafa daha etkili ve çabuk bir şekilde yayabilmek için otokatakinetik bir nitelik kazanmayı yeğlerler ve bir düzene kavuşurlar.

Evrende düzeni simgeleyen otokatakinetik sistemler her fırsatta ortaya çıkarlar.

Görüldüğü üzere temel olarak bir düzensizliği simgelediği söylenen entropi yasası aslında hem düzensizliği belirtir, hem de ondan açığa çıkan düzenden sorumludur.

Bu bağlamda entropi düzensizlikten düzenin ortaya çıkması paradigmasıdır.

Entropi hem düzensizlikten, hem de düzenden sorumlu bir fizik yasasıdır.

Evrende entropi yasasından dolayı bir düzen vardır. Canlılık o düzenin doğal bir sonucudur.

Evrendeki düzenden enerji ve maddenin karşılıklı etkileşmesi sorumludur.

Mevcut yapıların en karmaşigi olan canlılar da enerji ve maddenin karşılıklı tepkileşmeleri sonucu ortaya çıkmışlardır.

Ne kadar karmaşık olurlarsa olsunlar biyolojik sistemler de aynı fizik kanunlarına tabidirler.

Bilinen doğal yasaların dışında ve onlarla açıklanamayan, yalnız canlılara özgün davranış biçimleri ve kanunlar yoktur.

Çünkü yalnız cansız dediğimiz maddeden oluşan canlılar, cansız maddenin uyduğu ve aralarında termodinamik kanunların da olduğu bütün fizik yasalarına uymak zorundadırlar. Biyolojik sistemler için ayrı ve özgün kanunlar yoktur.

Canlılıkla ilgili her türlü özellikler bilinen ve kabul edilen olağan fizik ve kimya kanunları ile açıklanabilirler.

Bu şekilde kendiliklerinden ortaya çıkan düzenli sistemler entropilerini etrafa düzensiz sistemlerden daha çabuk ve daha etkili bir şekilde yayarlar.

Örnegin hava sistemleri sıcaklığı ekvatordan kutuplara bu sistemlerden yoksun durgun atmosferik sistemlerden çok daha çabuk ve etkili bir şekilde iletirler.

Yaşam için de aynı şeyler söylenebilir. Genç dünyada biriken jeotermal enerjinin açığa çıkıp yayılması, canlı varlıklar tarafından hızlandırılmış ve kolaylaştırılmıştır.

İster jeotermal olsun, ister fotosentetik ya da kemosentetik, dünyanın enerjisini etrafa en etkili şekilde yayan sistemler ortaya çıkmıştır.

Yani canlılığın ortaya çıkmasını doğal seçilim ile açıklamak mümkündür.

Eğer durum gerçekten bu ise, koşulların uygun olduğu diğer gezegenlerde de canlıların olmaması için bir neden yoktur.

Çünkü canlı varlıklar enerji dağılımı ile ilgili süreçlerde etkili olmaktadırlar.

Tabii aslında etkili olan biyokimsal süreçlerdir.

Canlılık onun bir yan ürünüdür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İlk ilkel canlının bır Yaratıcı tarafından yaratıldıgını söyleyen kişilerden biri de DARWİNDİR...

Darwin ‘Türlerin Kökeni’ni bu cümleyle bitirmiştir: “Yaratıcı’nın

meydana getirdiği bir veya birkaç basit canlıformundan diğerlerinin

evrimleşmiş olduğunu öngören bir hayat görüşünde yücelik

vardır.

Charles Darwin, The Origin of Species,s. 459-460.

İşinize gelince Darwin'i de kullanıyorsunuz, Hawking'i de..

Sizi gören evrime de inandığınızı sanacak.

Darwin ateisttir. Öyle bir cümle kurmasının nedeni de zamanın okuyucularına şirin görünmek olmalıdır.

O zaman ateist olunacak veya öyle görünecek bir zaman değildir.

Zaten o zamana kadar yaşamış bilim adamlarının çoğu Hristiyandır.

Wallace da Darwin gibi doğal seçilimi bulmuştur ama Darwin gibi ateist olmayıp, koyu bir Hristiyandır.

İnsan dışında kalan bütün canlıların evrimle ortaya çıktığına, insanların bir istisna olduğuna inanmaktadır.

Sizin batılı bilim adamlarını quote etmenizi ben istihza ile karşılıyor, gülünç buluyorum.

Samimi olmadığınız çok belli oluyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilinmeyenlerde Tanrıyı aramıyoruz...

Aksine, bildiklerimizden hareketle ''TANRI'' var diyiyoruz...

Çölde bulunan bir saat nasıl bir insanın varlığını gerektiriyorsa, mevcut eserler de(madde-enerji-evren-kanunların varlığı ve aralarında ki hassas uyum) TANRININ varlığını gerektirir...

Umarım ''saati insan yaparken gözlemledik'' ama ''Tanrıyı bunları yaparken gözlemlemedik'' demezsin...

Çölde buluna bir saat elbette civarda akıllı bir varlığın olduğuna işaret eder.

Peki tesadüflerin varlığına hükmettiği bir canlı ile karşılaşmak neye işaret eder.

Canlının her hücresinde mevcut genler, farklı oranlarda ürün şifrelerler. Buna genetic stokastisite denir. Genetic stochsticity....

Bir milyon pancreas beta hücresi olduğunu farzedelim.

Onların her biri farklı oranlarda insulin şifreler. Yani rastgele insulin şifreler.

Ama sonunda kana yeter miktarda insulin geçecektir.

Canlı vücudunun bütün hücrelerinde aynı durum geçerlidir. Hiç biri senkronize ve aynı miktarda ürün şifrelemez.

Hepsinin etkinliği rasgeledir.

Bir bilim adamı bunu gözlermelerse, o hücreler hakkında ne düşünür?

Ortaya aynı işlevi rasgele yaptıkları sonucu çıkmaz mı?

Yaşam her şeyi ile stokastiktir. Yani rasgeledir. Tesadüfidir.

Ama bu rasgelelikten ilginç bir düzen ortaya çıkmaktadır.

Bu düzenden de doğal seçilim sorumludur.

Evrende düzen her zaman düzensizlikten çıkmaktadır.

Düzenin anası düzensizliktir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

''Güçlü nükleer kuvvet çekirdekteki proton ve nötronları bir arada tutar. Bu kuvvet biraz daha zayıf olsaydı, hidrojen dışında hiçbir atom, dolayısıyla canlılık oluşamazdı,Zayıf nükleer kuvvet biraz daha güçlü olsaydı, BigBang’de çok fazla hidrojen helyuma dönüşürdü. Eğer bu kuvvet

biraz daha zayıf olsaydı, yıldızlardaki ağır elementlerin

oluşumu olumsuz etkilenecekti ve canlılık oluşamayacaktı''

Halanın testisleri olsaydı amcan olurdu diye bir laf vardır.

Yukardaki zırvaya cük oturuyor.

Atomlar varlıklarını güçlü nükleer kuvvete borçludurlar.

Eğer kuvvet farklı olsaydı, farklı bir atom ortaya çıkardı.

Daha kuvvetli olsaydı element sayısı daha fazla olurdu.

Daha zayıf olsaydı element sayısı daha az olurdu. Ve bu durumda yaşam ortaya çıkardı veya çıkamazdı.

Orasını bilmek mümkün değil. Çünkü öyle bir durum yok.

Evrenin bugünkü haliyle ortaya çıkmasının nedeni güçlü nükleer kuvvetin öyle olmasıdır.

Bunun ilahi bir tarafı yoktur. Nasıl olsa bir tür güçlü nükleer kuvvet olacaktır. Çünkü olmasaydı evren olamazdı.

Olan güçlü nükleer kuvvet canlıların ortaya çıkması için uygundur. Bunda bir Tanrı aramak ahmaklıktir.

Asıl hayran olunacak evrenin kendi kendine küçücük bir enerjiden ortaya çıkmasıdır.

Bundan daha muhteşem ne olabilir? Bunu bir Tanrı'ya atfetmek, bütün olayı ehemmiyetsizleştirmektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili haci başından beri ''psikolojik üstünlük'' kurmaya çalıştığını her okuyan rahatlıkla gözlemleyebilir...(Bu her ateistin uyguladığı bir taktiktir ama etki etmediğini belirtmek isterim)

Ama ''bilmiyorsun, bilimi alet ediyorsun, duvara tosluyorsun, bu tartışmayı kesinlikle kaybettin'' demekle olmuyor bu işler :D

Ortada ki argümanlarıma sunacağın ''rasyonel eleştirilerden sonra'' bırak da bunlara izleyenler karar versin....

Richard Dawkins in ''Tanrı Yanılgısı'' kitabını okuyunca öyle bi etki oluşturulmaya çalışılmıştır ki bu kitabı onaylamayan kendisini rahatlıkla ''salak'' hissedebilir... :D

Veya ''ATEİZMİ ANLAMAK'' kitabının ön sözü okunduğunda ''yine psikolojik üstünlük kurma'' taktiğinin aynen uygulandığını anlamak zor değil...

''Sorgulamayan'', ''eğitim seviyesi düşük olan'', ''düşünmeyen'' , ''bilimden bi haber olan'', ''bulunduğu toplum veya kültür etkisi altında olan'', ''kalp gözüyle olaylara bakan'' herbir bireyin ''DİNDAR-teist'' olması gayet olağandır algısı bilinç altına yerleştirildikten sonra kitabın içeriğine geçiliyor...Aynı durum tabiki kitabın geneline yayılmıştır...(rasyonel argüman yoksunluğunu psikolojik üstünlükle doldurma çabası)

Peki kitapların bu ''psikolojik etkiyi'' doğrulayacak içeriğe sahip olduklarını söyleyebilir miyiz...

Tabiki de hayır :D ...

Aynen senin yapageldiğin gibi, önce ''bilimden bi haber de'', ''duvara tosladın de'', ''bilimsel iddiaların bilimsel olmadığını söyle'' , ''kesinlikle kaybettin de'' ama bu iddiaları temellendirecek ve benim iletilerime cevap olacak , bilimsel açıklamalardan, argümanlardan uzak ol...

Evet sizi gayet iyi tanıdığımdan dolayı bu tartışmanın daha ilk iletisinde ateizmin ''psikolojik'' olduğunu söylemiştim...

Zaten bu başlıkta açıkca görülecektir ki ateizm sadece psikolojiktir, bilimsel, mantıksal argümanları olmayan körükörüne bir saplantıdır...

Şimdi sıra, ''kesin kaybettin'' dedikten sonra açıklama yaptığın iletilerinin ''bir cevap'' olmadığının, ''iletilerime cevap olmadıkları gibi bilimsel de olmayan, felsefik ateistik yorumlar olduğunun'' gösterilmesine geldi...

tarihinde dottore tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne psikolojisi kardeşim? Senin kaos, entropi ve tesadüfler hakkında yaptığın yorumlar seni bitirdi.

Yaşamın onlara ragmen var olduğu iddiası seni bitirdi yani.

Çünkü yaşam onlardan dolayı var.

Richard Dawkins'i kurt yesin. Sevmem onun ateist görüşlerini. Bilimsel görüşlerinden bazılarını da kabul etmem zaten.

Sağdan soldan derlediğin ve tam olarak anlamadığın bilimlel gözlemleri din bakış açısından yazınca ortaya sapkın bir din ve bilim çıkıyor.

Kaos, entropi ve stokastisite kavramları ancak bilimsel bir kontekste anlam kazanırlar.

Onları bir Tanrı inancı ile birleştirince Tanrı inancı da sapkınlaşıyor, onlar da sapkınlaşıyor.

Tanrı yoktur. Çünkü Tanrı'ya gereksinim yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Misafir
Bu konu kapalıdır ama konuya cevap yazmaya yetkiniz var görünüyor.
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...