Jump to content

Muhammed'in Mekke Dönemindeki Yalanlar.


Recommended Posts

Bir ya da birkaç yalandan söz etmiyorum. 'Yalan fırtınası' desek herhalde daha doğru olur. Olayı Mekke dönemiyle sınırlandıralım. Çünkü sonraki Medine döneminde yalana gerek kalmayacak, yalnızca kılıçlar konuşacaktır.

Konuyu ana başlıklarla özetleyelim, gerekirse ayrıntılara daha sonra gireriz: (Eksik kalan yalan varsa tamamlayabilirsiniz)

1) Doğumu sırasında gerçekleştiği söylenen bütün 'mucizeler' uydurmadır.

2) Suriyeli Hıristiyan rahip Bahira'nın "Sen peygamber olacaksın" dediği uydurmadır.

3) Müşrikler tarafından 'el-Emin' diye çağrıldığı uydurmadır.

4) Gençliğinde putlara hiç tapmadığı (hanifliği) uydurmadır.

5) Cebrail ile Hira mağarasında görüştüğü ve peygamberlik verildiği uydurmadır.

6) Miraç uydurmadır. Namazın bu süreçte 'emredildiği' de uydurmadır.

7) Namaz kılarken üzerine hayvan işkembesi atıldığı uydurmadır.

8) Müşriklerin İslam'ı seçen kölelerini öldürdüğü uydurmadır.

9) Karısı Hatice'yi çok sevip saydığı için üstüne evlenmediği uydurmadır.

10) Ebubekir ile Mekke'den kaçarlarken girdikleri mağaranın kapısına örümceğin ağ ördüğü uydurmadır.

...............................................................................................................................

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslamın zaten kendisi bile yalan.Bu mucize denilen saçmalıklara inanmamak için dahi falan olmaya gerek yok.Tabi müslümanlar kusura bakmasın ama ateistlerin IQ ortalaması müslümanlardan çok daha yüksek.Bu bir gerçek.

Ama birazcık düşünseler anlayacaklar da korkuları mantıklı düşünmelerine engel oluyor.

tarihinde hayalcimuzisyen tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir ya da birkaç yalandan söz etmiyorum. 'Yalan fırtınası' desek herhalde daha doğru olur. Olayı Mekke dönemiyle sınırlandıralım. Çünkü sonraki Medine döneminde yalana gerek kalmayacak, yalnızca kılıçlar konuşacaktır.

Konuyu ana başlıklarla özetleyelim, gerekirse ayrıntılara daha sonra gireriz: (Eksik kalan yalan varsa tamamlayabilirsiniz)

1) Doğumu sırasında gerçekleştiği söylenen bütün 'mucizeler' uydurmadır.

2) Suriyeli Hıristiyan rahip Bahira'nın "Sen peygamber olacaksın" dediği uydurmadır.

3) Müşrikler tarafından 'el-Emin' diye çağrıldığı uydurmadır.

4) Gençliğinde putlara hiç tapmadığı (hanifliği) uydurmadır.

5) Cebrail ile Hira mağarasında görüştüğü ve peygamberlik verildiği uydurmadır.

6) Miraç uydurmadır. Namazın bu süreçte 'emredildiği' de uydurmadır.

7) Namaz kılarken üzerine hayvan işkembesi atıldığı uydurmadır.

8) Müşriklerin İslam'ı seçen kölelerini öldürdüğü uydurmadır.

9) Karısı Hatice'yi çok sevip saydığı için üstüne evlenmediği uydurmadır.

10) Ebubekir ile Mekke'den kaçarlarken girdikleri mağaranın kapısına örümceğin ağ ördüğü uydurmadır.

...............................................................................................................................

keşke acele etmeyip, maddeleri açıklayarak yazsaydın. bu haliyle okuyan müslüme bir anlam ifade etmez.
Link to post
Sitelerde Paylaş

İslamın zaten kendisi bile yalan.Bu mucize denilen saçmalıklara inanmamak için dahi falan olmaya gerek yok.Tabi müslümanlar kusura bakmasın ama ateistlerin IQ ortalaması müslümanlardan çok daha yüksek.Bu bir gerçek.

Ama birazcık düşünseler anlayacaklar da korkuları mantıklı düşünmelerine engel oluyor.

IQ ortalaması yüksek hali bu mu? Ya bi de düşük olsaydı....

Link to post
Sitelerde Paylaş

IQ ortalaması yüksek hali bu mu? Ya bi de düşük olsaydı....

Tüm bu gerçeklere rağmen hala müslüman kalabilen bir insanın zekasını kullandığına inanmıyorum.İnandığı kitabın anadilindeki anlamını bile okumayan biri zekadan bahsetmesin.Okumasına rağmen inanmaya devam ediyorsa ya vicdanı yoktur; zalim,acımasız biridir ya da zekasında sorun vardır.Ben başka bir açıklama göremiyorum.

Benim tanıdığım tüm ateistler (hatta non-teistler) ortalamadan çok daha zeki.Ateistlerin IQ ortalamasının düşük olma olasılığı yok.(Tabi gerçek ateistlerden bahsediyorum.Farklı görünmek için kendini ateist zannedenlerden değil.)

http://t24.com.tr/haber/on-yillardir-surdurulen-analizler-ateisterin-dindarlardan-daha-zeki-oldugunu-gosterdi,236994 Buradan bakabilirsiniz.Ateistler dindarlardan daha zeki.Müslümanlar için acı da olsa bu bir gerçek.

tarihinde hayalcimuzisyen tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

O yalan bu yalan. Bunlar neden yalan?

Bunlarin yalan oldugunu aciklayabilecegin bir arastirma yapmis olman lazim ki bos konusmadigin bilinsin.

Biz islamin baslibasina yalan oldugunu zaten biliyoruz fakat mumin kisiler bunlari neye dayanarak yalanliyorsun diyememeli..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir ara bir mesaj yazmıştım..Kaydetmiştim,ekleyeyim konuya..

-İsa ve diğer insan tanrılar yaşadıkları yerlerde kabul görmemişler ve göç etmişlerdir..
Muhammed'in Mekke'de başına gelenler ve Medine'ye kaçışı,bu hikayelerden yola çıkılarak uydurulmuştur..

-İsa ve diğer insan tanrılara,insanlar saldırırlar..
Muhammed'e de,Mekke'de ve Taif'te saldırıldığı yazar..

-Palmiye ağacı pagan insan tanrılarında semboliktir..İsa'da Kudüs'e girerken,kalabalık onun önüne palmiye ağaçları serer ve sallar..
Muhammed'de Medine'ye vardığında,insanlar ellerinde ağaç dallarını sallarlar..

-Pagan tanrı insanları ve İsa,hastaları iyileştirirler,cinleri kovarlar..
Muhammed'in de aynı şeyleri yaptığı yazılıdır..

-Paganlar ve hristiyanlar kendilerinden kardeş diye söz ederler..
Müslümanlar da öyle..

-Antik Yunan'da/Mısır'da/Suriye'de pagan gizemlerinin baş rahibi elinde asası ile çizilmiştir..İsa'nın da en eski çizimlerinde elinde bir asa bulunur..
Muhammed'in de bir asası vardır..

-Dionysos ve büyük gizemlerin filozoflarının birçoğu,tıpkı İsa gibi haksız şekilde suçlanan ''adil insan'' olarak aktarılır..
Muhammed'in lakabı Muhammed'ül emindir..

-Dionysos ve İsa,mağarada doğarlar..
Muhammed'in mağarada doğup doğmadığını bilmiyorum ama bu kişinin peygamber olarak doğuşu bir mağarada başlar..

-Dioysos ve İsa uzun saçlı ve sakallı aktarılır..
Muhammed'de öyle..

-Dionysos'ta,İsa'da ilk başta ilah olarak kabul edilmezler..Daha sonra yüce bir nitelik kazanırlar..
Muhammed'de yıllarca kabul görmez..

-İsa ikiyüzlülere saldırır..
Muhammed'de münafıklara saldırır..

-İsa,başlangıçtan beri Tanrı ile beraberdir..
Allah'ta kainatı Muhammed yüzünden yarattığını söyler..

-İsa babasını hiç görmüyor..
Muhammed'de babasını hiç görmüyor..

-İsa 3 gün sonra dirilir..
Muhammed ölünce,cesedi 3 gün ortada kalır..

-İsa veda yemeği düzenler..
Muhammed veda haccı düzenler..

-İsa kitap filan yazmaz.
Muhammed'de birşey yazmadan ölür..

-İsa kılıç getirdim der..
Muhammed'in de elinden kılıç düşmez..

-İsa,Tanrı'nın sağında oturur..
Bir kısım müslümanlarda Muhammed'in Allah'ın sağında oturduğunu söyler..

-İsa,bazı gnostik hristiyanlara ve müslümanlara göre göğe yükselmiştir..
Muhammed'de miraca çıkmıştır..

-İsa Cennet'i veya Cehennem'i anlatır..
Muhammed'de anlatır bunları..

-İsa tarihi kanıtlarda yer almaz..
Muhammed'de öyle..

-İsa ve miladi takvim..
Muhammed ve hicri takvim..

Link to post
Sitelerde Paylaş

1) Doğumu sırasında gerçekleştiği söylenen bütün 'mucizeler' uydurmadır.

Aşağıdaki alıntıda sözü edilenler tüm İslamcı kaynaklarda geçer. Bu kadar uydurma için fazla söze gerek yok.

Bir İslamcı siteden alıntı:

PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V)'İN DOĞUMU

Peygamberimiz Fil vakasından 50 gün sonra, Rebiullevvel ayının on ikinci Pazartesi günü, tan yeri ağarırken, Mekke'de doğdu.

EFENDİMİZİN DÜNYAYA TEŞRİFLERİ SIRASINDA MEYDANA GELEN HÂRİKÂ HÂDİSELER:

Kâinatta en büyük hâdise hiç şüphe yok ki, Kâinatın Efendisi Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (a.s.m.) dünyaya teşrifleri hâdisesidir.

Çünkü, hilkat ağacının çekirdeği odur. Kâdir-i Zülcelâl, onun gelişini takdir etmemiş olsaydı, kâinat da, insan da olmayacaktı. Dolayısıyla imtihan dünyasının kapısı da açılmayacaktı. "Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, Nûr-u Muhammedî (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir: Eğer o âlem-i kebir, bir şecere tahayyül edilirse, Nur-u Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi [meyvesi] olur. Eğer dünya mücessem bir zîhayat farzedilirse, o nur onun ruhu olur. Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur."

İşte, "Sen olmasaydın, ey Habîbim, felekleri [kâinatı] yaratmazdım" kudsî hadisi , bu sırra işaret etmektedir.

Ayrıca, Efendimizin risâleti diğer peygamberler gibi hususî değil, umumi ve cihanşümûldür. Buna binâen elbette dünyaya teşrifleri esnasında birtakım hârikâ hâdiseler vücuda gelecekti. Ve bu hâdiseler akıl ve basîret sahiplerini düşünceye sevkedecekti.

Nebiyy-i Ekrem Efendimizin dünyaya teşrifleri esnasında belli başlı şu hârikâ hâdiseler meydana geldi :

1) Teşrif Ettikleri Gece Bir Yıldız Doğdu.
2) Medâyin'deki Kisrâ Sarayından On Dört Burç Çatırdayarak Yıkıldı.
3) Kâbe'nin İçini Karanlık ve Kirlere Boğan Putların Pekçoğu Başaşağı Yıkıldı.
4) İstahrabat'ta Bin Seneden Beri Yanmakta Olan Mecûsîlerin Kocaman Ateş Yığınları Bir Anda Sönüverdi.
5) Takdis Edilen Meşhur Sâve (Taberiyye) Gölü Bir Anda Kuruyuverdi.
6) Dünyaya Teşrifleri Ânında, Şark ve Garbı Küçük Bir Oda Gibi Aydınlatan Bir Nur Görüldü.
7) Semâve Vadisi Taşan Seller Altında Kalıp, Suya Gark Oldu.
8) Gök Kubbeden Salkım Salkım Yıldızlar Döküldü.

Link to post
Sitelerde Paylaş

2) Suriyeli Hıristiyan rahip Bahira'nın "Sen peygamber olacaksın" dediği uydurmadır.

Hıristiyan Rahip Bahira uydurma bir kişilik olup İncil’den çalınmıştır. Karşılaştırın.

İncil’den alıntı:

Çocuğun sünneti için gerekli sekiz gün dolunca, anne karnına düşmeden önce melek aracılığıyla bildirildiği gibi O’na İsa adı verildi.

Musa’nın ruhsal yasasına göre paklanma günü gelince, Yusuf’la Meryem çocuğu Yeruşalim’e Rab’be sunmaya götürdüler. Rab’bin ruhsal yasasında, “İlk doğan her erkek Rab için kutsal sayılacaktır” diye yazılı olduğundan, bir çift kumru ya da iki güvercin yavrusu sunmaya gelmişlerdi. Bu, Rab’bin ruhsal yasasında belirtilmiştir. Yeruşalim’de Simeon adında bir adam vardı. Doğru ve tanrısayar biriydi o. İsrail’in avunç bulacağı günü beklemekteydi. Kutsal Ruh onun üzerindeydi. Rab’bin Mesih’ini görmeden ölmeyeceği Kutsal Ruh aracılığıyla kendisine bildirilmişti. Simeon Ruh yönetiminde tapınağa geldi. Anneyle baba ruhsal yasanın gereğini uygulamak üzere çocuk İsa’yı tapınağa getirdiklerinde Simeon O’nu kucağına aldı; Tanrı’ya yücelikle yüklü sözler söyledi:

“Ey egemen Rab, verdiğin söz uyarınca gayrı uşağını esenlikle bu yaşamdan ayırabilirsin.
Çünkü gözlerim kurtarışını gördü.
Tüm insanlığın önünde hazırladığın bu kurtarış uluslara
Tanrı açıklamasını sağlayan ışık ve halkın İsrail’e yüceliktir.”

Annesiyle babası çocuk için bildirilen sözlere şaştılar.Simeon onları kutsayarak çocuğun annesi Meryem’e, “İşte bu çocuk İsrail’de birçoklarının düşmesi ve kalkması içindir” dedi. “Hem de ona karşı konuşulacak bir belirtidir. Bir kılıç senin canını da delip geçecek. Öyle ki, birçok kişinin yüreğindeki düşünceler açığa çıksın.”

Orada Anna adında bir peygamber de bulunuyordu. Fanuel’in kızıydı kendisi. Aşer oğulları kuşağından çok yaşlı bir kadın. Kızlığından sonra eşiyle yalnızca yedi yıl yaşamıştı. Seksen dört yıldır da duldu. Tapınaktan hiç ayrılmaz, gece gündüz oruçla duayla Tanrı’ya tapınırdı. Anna o saatte yaklaşıp Tanrı’ya şükrederek, Yeruşalim’in kurtuluşunu gözleyen herkese İsa’dan söz etti.

Anneyle baba, Rab’bin yasası uyarınca gereken her şeyi yaptıktan sonra, Galile’ye, kendi kentleri Nasıra’ya döndüler. Çocuk bilgiyle dolarak gelişiyor, güçleniyordu. Tanrı iyiliği O’nun üzerindeydi.

İsa’nın anası babası her yıl Passah Kutlayışı’nda Yeruşalim’e giderlerdi. İsa on iki yaşına girince, kutlama töresi uyarınca kente çıktılar. Orada gerektiği kadar kaldılar. Geri dönmek için yola koyulduklarında çocuk İsa Yeruşalim’de kaldı. Anasıyla babası bunu bilmiyorlardı. O’nun yolcular arasına katıldığını sanmışlardı. Bir günlük yol yürüdükten sonra, akrabalarla tanışlar arasında kendisini aradılar. Bulamayınca, O’nu aramak için gerisin geriye Yeruşalim’e döndüler. Üç gün sonra O’nu tapınakta öğretmenler arasında oturur buldular. Onların dediklerini dinliyor, kendilerinden sorular soruyordu. O’nu dinleyenlerin tümü anlayışına ve verdiği yanıtlara şaşırıyordu. Onlar O’nu görünce şaşırdılar. Annesi, “Çocuğum, neden bunu bize ettin?” dedi. “Bak, babanla ben kaygı içinde seni arıyoruz.” İsa, “Nasıl olur da beni ararsınız?” dedi. “Babamın evinde bulunmam gerektiğini bilmiyor musunuz?” Gelgelelim, onlar kendilerine söylediklerinden bir anlam çıkaramadı. İsa onlarla birlikte yola koyuldu. Nasıra’ya gelip kendilerine bağımlı oldu. Annesi bütün sözleri yüreğinde tutuyordu. İsa bilgice ve boyca gelişiyor, Tanrı ve insanlar önünde iyilik buluyordu.
(İncil, Luka, 2/21-52)

Bir İslamcı siteden alıntı:

'Abdulmuttalib'in malları hayatının son döneminde oldukça azalmıştı, ölümünden sonra oğullarına sadece çok küçük bir miras bırakmıştı. Oğullarından bazıları, özellikle Ebu Leheb olarak tanınan Abdu'l Uzza, kendiliklerinden zengin olmuşlardı. Fakat Ebu Talib fakirdi. Bu nedenle yeğeni kendisini, yaşamını kazanmak için elinden geleni yapmaya zorunlu hissediyordu. Yaşamını keçi ve koyunlara çobanlık ederek kazanıyordu ve gün geçtikçe Mekke'nin üstündeki tepelerde veya ötesindeki ovalarda yalnız geçirdiği günler artıyordu. Buna rağmen amcası onu bazen beraberinde yolculuğa götürüyordu. Bunlardan birinde, Muhammed (S.A.V.) dokuz, bir görüşe göre de oniki yaşındayken bir ticaret kervanıyla Suriye'ye kadar gitti. Busra'da, Mekke kervanının her zamanki konak yerlerinden birinde, içinde nesilden nesile bir hristiyan rahibin yaşadığı bir hücre vardı . Biri öldüğünde, diğeri onun yerini aliyor ve eski el yazmalarını da içeren manastırdaki bütün eşyaya varis oluyordu. Bu el yazmalarindan birinde Araplara bir peygamber geleceği kayıtlıydı. Manastırda yaşayan Rahip Bahira bu kitaplarin hepsinden haberdardı. Bu konuyla ilgilenmesinin asıl sebebi ise Varaka gibi onun da peygamberin kendi yaşam süresi içinde geleceğine inanmasıydı.

Bahira, Mekke kervanının manastırdan pek uzak olmayan konak yerinde konakladığını bir çok defa görmüştü. Fakat bu sefer daha önce hiç karşılasmadığı bir şeyle karşılaştı ve dona kaldı: Alçak ve küçük bir bulut onların üstünde yavaş yavaş ilerliyor ve sürekli yolculardan bir veya ikisi ile güneşin arasında yer alıyordu. Büyük bir ilgiyle onların yaklaşmasını izledi. Birden ilgisi şaşkınlığa dönüştü. Çünkü konakladıkları anda bulut hareket etmeyi durdurdu ve altında gölgelendikleri ağacın üstünde sabit olarak kaldı. Ağaç ise dallarını aşağıya indirerek onların iki kat gölgede olmalarını sağlıyordu. Bahira böyle bir mucizenin önemli olduğunu biliyordu. Sadece yüce bir şahsiyetin varlığı bu olayı açıklayabilirdi ve aniden beklenen peygamber aklına geldi.

Manastıra kısa bir süre önce büyük miktarda yiyecek gelmişti, elindekilerin hepsini birleştirerek kervana şöyle bir haber gönderdi: "Ey Kureyşliler! Sizin için yiyecekler hazirladim ve buraya gelmenizi istiyorum. Yaşlı-genç, köle-hür hepinizi davet ediyorum."

Bunun üzerine hepsi manastıra geldiler, fakat Bahira'nin tembihlerine rağmen Muhammed (S.A.V.)'i develerin ve yüklerin yanında gözcü olarak bıraktılar. Bahira oradakiler içinde kitapta tarif edilene benzer bir yüz göremeyince eksikliği farketti. "Ey Kureyşliler! Geride kimse kalmadığından emin misiniz?" diye sordu. "Başka kimse kalmadı" dediler, "sadece en küçüğümüz olan bir erkek çocuk kaldı." Bahira "Ona öyle davranmayın, onu da çağırın; bizimle beraber yemekte bulunsun" dedi. Sonra çocugu yemeğe çağırdılar.

Çocuğun yüzüne bir kez bakmak Bahira için bu mucizeleri açıklamaya yetti. Yemek boyunca onu dikkatle incelediğinde yüz ve vücut özelliklerinin kendi kitabında anlatılanlara ne denli yakın olduğunu gözledi. Yemekten sonra rahip bu genç misafirin yanına gitti ve ona yaşam şekli, uykuları ve genel konulardaki tavırlarıyla ilgili bazi şeyler sordu. Çocuk ona bu konularda ayrıntılı cevaplar verdi; çünkü adam saygıdeğerdi, sorular ise saygılı ve hürmetkarca soruluyordu. Hatta rahip sırtına bakmak istediğinde, gömleğini sıyırmakta tereddüt etmedi. Bahira zaten kesinlikle onun peygamber olduğu kanaatindeydi. Bir de sırtındaki iki kürek kemiği arasında, kitabinda anlatılan yerde peygamberlik mührünü görünce tüm şüpheleri silindi. Bahira Ebu Talib'e döndü ve "Bu çocukla akrabalık dereceniz nedir?" diye sordu. Ebu Talib "Oğlumdur" dedi. Rahip, "Oğlunuz değil, bu çocuğun babasi sağ olamaz" dedi. Ebu Talib "Kardeşimin oğludur" dedi. "Peki babasına ne oldu?" dedi rahip. Öteki "Daha annesi ona hamileyken öldü" dedi. "İşte bu doğru" dedi Bahira, "Kardeşinin oğlunu ülkene geri götür ve onu Yahudilerden koru. Çünkü benim bildiğimi onlar da bilirler ve görürlerse ona kötülük yaparlar. Kardeşinin oğlunun geleceğinde büyük şeyler gizli."

Link to post
Sitelerde Paylaş

3) Müşrikler tarafından 'el-Emin' diye çağrıldığı uydurmadır.



Bu iddia, sadece İslam kaynaklarında geçmekte olup yenilenen Kabe örtüsünü yerine koymakta anlaşamayan grupların tesadüfen alana ilk giren kişi olan Muhammed'i hakem yapmalarına dayanmaktadır. Bundan başka herhangi bir 'eminlik' argümanı gösterilmemiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4) Gençliğinde putlara hiç tapmadığı (hanifliği) uydurmadır.

Muhammed 40 yaşına kadar müşrik miydi, değil miydi?

Allah, Hadis-i Kutside: "Sen olmasaydın, ey Habîbim, felekleri (kâinatı) yaratmazdım" diyor.

Allah, Muhammed'i peygamberlik için daha doğmadan çok önceleri seçmiş ve O'nun 570 (ya da 571) yılında Mekke'de doğuşunu insanlığa çeşitli mucizelerle bildirmiş. Bunda anlaşıyor muyuz? Evet.

Kuran'dan alıntılar:

“Ey Muhammed! Seni bir sapkın olarak bulup doğruya iletmedik mi?” (Duha, 7)

“Sen daha önce kitap nedir, iman nedir bilmezdin.” (Şura, 52)

Bunlardan çıkan sonuç, hiç kuşkusuz Muhammed'in, 610 yılında 40 yaşındayken peygamber oluncaya kadar 'sapkın' ve 'kitapsız-imansız' olup Mekkeli müşriklerin dininden olduğudur. Demek ki o da Kabe'deki putlara tapıyordu.

Peki, Allah madem 570 yılında Muhammed'i peygamberi seçip doğumunu da tam 8 mucizeyle kutladıktan sonra, aradan geçen 40 yıl boyunca Muhammed'in sapkınlığa girmesine, kendisine şirk koşmasına neden izin vermiştir?

Akıl ve basiret sahiplerini düşünceye sevkedebildiysek ne mutlu bize!

Muhammed'in 40 yaşına kadar müşrik olduğu kesindir. Devam edelim:

Kuran'dan alıntılar:

“Ey Muhammed! Sen şirk koşmadan, kendisinden başka ilah olmayan Allah’ın dinine yönel.” (Rum, 30)

“Ey Muhammed! Tek olan Allah’a inanarak dine yönel; Allah’a şirk koşarak değil. Doğrudan Allah’a değil de sana ne yarar ve ne de zarar vermeyenleri Allah’a şirk koşarak yalvarma.” (Yunus, 105-106)

“Ey müşrikler! Bana Rabbimden apaçık kanıtlar geldikten sonra, sizin Allah’a şirk koşarak taptıklarınıza tapmam bana yasaklandı. Bana kainatın Rabbi olan Alllah’a teslim olmam buyruldu.” (Mümin, 66)

Muhammed, Hanifler gibi tek Allah'a inanmış olsaydı, bunlar kendisine söylenir miydi? “Sen hiç şirk koşmadın, aferin” deniyor mu?

(Meraklısına soru: Madem Mekkeli Hanifler –bu arada Muhammed- tek Allah'a inanıyor, namaz kılıyor ve oruç tutuyorlardı; o halde İslam diye yeni bir dine ne gerek vardı? Pekala onların inancı devam edebilirdi.)

Link to post
Sitelerde Paylaş

5) Cebrail ile Hira mağarasında görüştüğü ve peygamberlik verildiği uydurmadır.

Burada bir şeyi inkar etmeyelim: Muhammed'in 40 yaşına doğru Nur dağındaki Hira mağarasına birkaç ay boyunca gidip geldiği ve orada tefekküre daldığı gerçek olabilir. Ama o dönemde bunu yapan başkalarının da -Haniflerin- olduğu düşünülmelidir. Yani Muhammed bu 'tefekkür' eyleminde olasılıkla yalnız değildi.

Cebrail'le görüştüğü konusunda herhangi bir tanık yoktur. Mağaradan eve dönüşünde tutulduğu şiddetli titreme nöbetine bunun neden olduğunu söyleyen kendisidir. Hatice, 15 yaş küçük kocasıyla arayı hoş tutmak üzere anlayış göstererek bu görüşmeyi kabul eder görünmüş olmalıdır.

Konu müşriklere yansıdığında, Ebubekir'e, Muhammed'e peygamberlik indiğinden haberi olup olmadığını sorarlar. Bütün İslam kaynaklarında, Ebubekir'in kısa bir tereddüt geçirdikten sonra "Muhammed öyle diyorsa doğrudur" dediği kaydedilmiştir.

Sözün kısası, Cebrail-Muhammed görüşmesi tanıksız ve kanıtsız olup yalnızca 'inanmak' boyutunda kalmaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

En saçma olanı ise melek gelip kalbini çıkarıp zemzem suyuyla yıkadıktan sonra içine iman ve hikmetle doldurulup geri takmışlar...

daha ne fantastik hikayeler var ;)

uykum kaçtığında YouTube'da dinci videoları açıp uyumaya çalışıyorum. cinler, melekler, allahlar... bir sürü masal.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...