Jump to content

islamda, kizlar icin seks yasi ve ayse


Recommended Posts

az once izledigim videoyu paylasmak isterim. forumda bazi insanlar gormustum, aysenin muhammed ile 18 yasindan once seks yapmadigini iddaa eden.

bu arkadaslar videoyu izlesin ve ogrensin istedim. kurani ve arapcayi videodaki konusmacidan daha iyi bildigini dusunen izlemeyebilir.

islamda 1 yasindaki kiz ile evlenilebilir, ayse 6 yasinda evlendi, 9 yasinda muhammed ile seks yapti diyor (ben tecavuz diyorum).

Pedophilia is OK in Islam

Dr Ahmad Al-Mu'bi

Saudi Marriage Officiant

LBC TV (Lebanon)

June 19 2008

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 321
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Muhammed baska kabilelere saldirdiginda ne yapardi*? Mallarini ve kizlarini kacirir, kizlarin guzellerini kendine alir digerlerini satardi. Alin size modern Musluman versiyonu avrat pazari. Muta nikahini SHIA uydurugu diye lanse edenler iyi okusun. OKUYUN.

Hadi muhammedin getirdiği bazı şeyler erkekler için kullanışlı kadınları köle etme özgürlüğü bunu anladık ama bu kadınların bu islam takıntısı aynı kasabın bıcağını yalayan dana misali. Bu dini savunan onun hükümlerini savunan kadınlar gerçek bir şeriyat sisteminde başlarına neler gelebleceğine dair bir bilgileri varmı acaba.

adana-da-turban-eylemi-2902264_o.jpg

tarihinde Protagoras tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Buna sorhoş insanlar bile inanmazlar yada inanamazlar...

Düşünün bir defa adet halinde ilişkiyi yasaklayan bir din...

Adet görmemiş birisine nasıl izin verecek....

İşte hezayanlarınız sizi yoldan etmiş haberiniz yok..

Uyanmaya niyette yok zaten..

Karanlık artıkça ışık daha da parlar...

İyi uykular..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed'in Aişe ile 9 yaşında gerdeğe girdiğini dürüstçe söyleyen Müslüman bir hoca:

İlahiyatçı yazar Mehmet Azimli'nin Oryantalist eleştirilerine karşı Aişe'nin yaşını büyütmek suretiyle savunmacı bir refleksle cevap vermenin yanlış olduğunu söylediği yazısını da unutmamak gerek:

AİŞENİN EVLİLİK YAŞI TARTIŞMALARINDA SAVUNMACI TARİHÇİLİĞİN ÇIKMAZIMehmet AZİMLİ (Yrd. Doç. Dr. Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi)

Kaynak:İslami Araştırmalar Cilt 16 Sayı 1/2003

Özet

Bu çalışma, Hz. Aişenin Hz. Peygamber ile evlendiğinde yaşının dokuz mu onsekiz mi olduğu konusundaki tartışmayı incelemektedir. Hz. Aişenin onsekiz yaşında iken evlendiği görüşünü savunanların, bölgenin iklim ve evlilik kültürünü dikkate almadıktan, bu görüşün bilimsel olmaktan ziyade Oryantalist söyleme karşı tepkisel bir savunma psikolojisi içerisinde ortaya konulduğu belirtilmektedir. Bölgenin iklim yapısı ve evlilik kültürü göz önüne alındığında birçok örneği olan ve toplumsal olarak hiç problem edilmeyen bu evliliğin esasen Hz. Aişe dokuz yaşlarında iken gerçekleştiği ve rivayetlerin de bu noktada odaklandığı sonucuna ulaşılmıştır.

Giriş

Hz. Muhammet (a.s.),VII. yy.da Arabistanda yaşamış ve Arap kültürü içinde yetişmiştir. Bu kültürün bir üyesi olan Hz. Peygamber, İslam Dini olarak insanlara tebliğ ettiği Din ile mensubu bulunduğu kültürde önemli değişiklikler yapmıştır. Sosyal yaşamın birçok alanında ve kurumlarında gelenek haline gelmiş yaşam biçiminde (adetlerde) büyük ölçüde değişimleri gerçekleştirmiştir. Aile yapısı, kadının konumu, evlilik ve boşanma gibi sosyal hayatın en başat değerleri de söz konusu değişimden pay alan kurumlar arasındadır.

Büyük değişimlerin mimarı olmasına rağmen, aynı geleneğin bazı adetleri İslam Dini içinde kabul edilmiş ve sürdürülmüştür. Örneğin evlilik akdi (nikâh) konusunda Hz. Peygamber önemli değişiklikler, düzenlemeler getirmiştir, fakat evliliğin yaşı, evlilik merasimi vs. gibi geleneğin hâkim olduğu cihetlere dokunmamıştır. Hatta kendisi de bu alandaki geleneğe tabi olmuştur. VII. yy. Arap kültürünün bir üyesi olmasına bağlı olarak yapmış olduğu bir kısım davranışları, zaman zaman eleştiri konusu olmuştur. Hz. Aişe ile evliliği de eleştiriye konu olan hususların başında gelmektedir. Özellikle bir kısım Oryantalistler, Arap örfüne (kültürüne) ait özel durumları yanlış yorumlayarak veya kendi kültürlerine kıyaslayarak eleştirilerinde ileri gitmişlerdir. Hz. Peygamberin 9 yaşındaki Hz. Aişe ile evlenmesi olayını 54 yaşlarında bir erkeğin oyuncaklarla oynama çağındaki bir çocukla evlenmesiolarak nitelendirerek, bu evliliği bir anlamda şehvetperestlik, hatta daha da ileri götürerek *******lık olarak nitelendirmişlerdir. Yaşlı bir erkeğin, bakire bir kız çocuğuyla garip evliliği diye yorumlamışlardır.

Oryantalistlerin haksız ve hatalı eleştirmelerine, savunmacı bir refleksle cevap veren Müslüman alimler, benzer bir hata ile Hz. Aişenin evlilik yaşını, kendi kültürlerindeki ortalama evlenme yaşı olan 15-20 arasına çekmeye çalışmışlardır. Hz.Peygamberin 9 yaşında bir kız çocuğuyla evlen-i ermeyeceğini, bunun bir iftira ve düzeltilmesi gereken bir yanlış olduğunu savunup, Hz. Aişe ile 17-18 yaşlarındayken evlendiği görüşünü dile getir¬mişlerdir.Rivayetlerin, zorlama tevillerle yorumuna dayalı bu tutum da, ayrı bir problem teşkil etmektedir. Bu görüşü benimseyenlerin önde gelenlerinden olan Ö. Rıza Doğrul, tercüme ettiği Mevlana Şiblinin Asr-ı Saadet isimli eserine yaptığı ilavede bu konuyu uzunca tartışmış ve Hz. Aişenin evlilik yaşının 17-18 olduğu görüşünü savunmuştur.

Biz bu çalışmamızda, hem batılı bilim adamlarının, hem de onlara cevap veren Müslüman tarihçilerin konuyla ilgili görüşlerini, kaynaklarımızda yer alan Hz. Aişenin evlilik yaşıyla ilgili rivayetlerle yeniden değerlendirmeye çalışacağız.

Araştırmamızın temel hedefi, bu konudaki kanaatimizce yanlış olan iddiaları inceleyip, tarihi rivayetler ışığında mevzuyu aydınlatmaya çalışmaktır. Çalışmamızda, ağırlıklı olarak Ö. Rıza Doğrulun, kısmen de benzer kanaatesahip olan çağdaş müelliflerin görüşlerine yer vereceğiz. Eleştirisini yapacağımız görüşlerin akabinde kendi görüş ve kanaatlerimizi de belirteceğiz.

A. Hz.Peygamberin Evlilik Hayatı

Hz. Peygamberin birden fazla kadınla evlenmesine, özellikle Batılı bilginler tarafından, çok evliliğin o dönemin sosyal sisteminin bir parçası olduğu ve birçok ahlaki, sosyal ve iktisadi sorunların çözümünde gerekli bir olgu olduğu düşünülmeden, tarafgir bir anlayışla tenkitler yöneltilmiştir. Bu tenkitleri yapan Batılı bilginlerin, aynı geleneğin mensubu olan, Hz. Davud ve Hz. Süleymanın evlilikleri konusunda hiçbir eleştiride bulunmamaları, tenkitlerinde tarafsız olmadıklarını göstermektedir.

Hz.Peygamberin kadın düşkünü bir şehvetperest olduğu şeklindeki iddialara karşı, Hz. Peygamberin niçin çok evlendiğinin sebeplerini anlatarak savunan bir çok reddiyeler yazılmış ve bu konuda değişik araştırmalarda cevaplar verilmiştir. Onun çok evliliğini sırf Müslüman müellifler değil, aynı zamanda bazı insaflı müsteşrikler de savunmuşlar ve cevaplar vermişlerdir. Bunlardan birisi olan Cariyle şöyle demektedir:

O, 25 yaşında iken kendisinden 15 yaş büyük olan bir kadınla evlendi ve onunla 25 yıl ömür sürdü. Kadınlara rağbet etmedi. Birden bire huyunu karakterini ve davranışını değiştirip nasıl kadın düşkünü olabilir ki? Buna ben kendi hesabıma inanmam .

Gerçekten de 25 yaşında iken evlendiği ve kendisinden 15 yaş büyük olan, Hz.Hatice ile 50 yaşına kadar yaşayan Hz. Peygamber, 50 yaşında iken yaşıtı olan Şevde ile evlenmiş ve çok evliliklerine 53 yaşından sonra başlamıştır. Evlendiği hanımlardan biri hariç tümü, ya dul ya da önceki evliliklerinden çocukları olan kadınlardır. Bu da, evliliğin ana saikinin şehvet olmadığını göstermektedir.

Hz. Peygamberin çok evlenmesinde, siyasi amaçların ağırlıkta olduğunu düşünüyoruz. Örneğin, Hz. Aişe ve Hz. Hafsa ile evlenerek, Hz. Ebubekir ve Hz.Ömerle ilişkilerini güçlendirmiştir. Beni Mahzumdan Ümmü Seleme ile evlenerek, İslama en büyük düşmanlığı yapan Ebu Cehilin kabilesinin düşmanlığını önlemiştir. Ümmü Habibe ile evlenerek, Mekke lideri olan babası Ebu Süfyanla ilişkilerini yumuşatmaya çalışmış, bir daha savaşta kendisinin karşısına çıkmamasını sağlamıştır. Benî Nadir liderinin kızı Safiyye ile evlenerek Yahudilerin düşmanlığını azaltırken, Benî Mustalikin liderinin kızı Cüveyriye ile evlenerek de, bu kabilenin İslama girmesini sağlamıştır. Meymune, ile evlenerek Meymunenin kız kardeşinin evli olduğu ünlü kabile lideriyle bacanak olmuş ve onlarla yakınlık sağlamıştır. Zeynep b. Cahşla evliliğini, bir Cahiliyye adetini yıkmak için Allah istemiş ve Kuranda bu konuyla ilgili ayetler indirmiştir. Diğer hanımı Zeynep binti Huzeyme ise, Hevazinin çok güçlü bir kabilesine mensuptur.

Kısaca zikrettiğimiz bu politik sebeplerin bile onun evliliğinin şehvefile ilgili olmadığını göstermeye yeteceği kanaatindeyiz.

B. Hz. Aişenin Evlilik Yaşı Konusundaki Görüşlerin Tenkit ve Tahlili

Hz. Aişenin Hz. Peygamber ile evlilik yaşı konusundaki tartışmaları maddeler halinde verip, her bir madde içinde; bu görüşlerin eleştirilerini yaptıktan sonra, kendi görüş, değerlendirme ve cevaplarımızı da aynı madde içinde belirteceğiz.

Mevlana Şibli Asr-ı Saadet isimli eserinde; Hz. Aişenin doğum tarihi ile ilgili bilgilerin güvenilir olmadığından hareketle evlilik yaşını tespit etmeninde mümkün olamayacağını, dolayısıyla rivayetlerde belirtilen yaşın, kuşkulu olduğunu söylemiştir.Aynı görüşe Rıza Savaşda katılmaktadır.İslam tarihi kaynaklarında, hiçbir sahabînin doğum tarihi konusunda net bir bilgi yoktur. Asrı Saadet isimli esere yaptığı (ilave) açıklamalarda Ö. Rıza Doğrulun da belirttiği gibi, o dönemde, bugünkü gibi nüfus daireleri yoktu ve kimsenin doğum kaydı yapılmıyordu. Nitekim günümüzde bile, özellikle kırsal kesimde, doğan çocukların doğum kaydı yapılamamakta, çocukların ailelerine çocuğun yaşı sorulduğunda, tarih olarak ekinler biçildiği zamanda, narlar kızardığında, bir kış günü veya şu önemli olay olduğunda doğdu şeklinde cevaplar alınmaktadır.O dönemde bütün sahabilerin yaşları, genelde ölüm zamanındaki yaşlarına göre hesaplanıyordu. Bu ilkeden hareketle, Hz. Aişenin vefat tarihinden, yaşı çıkarıldığında yaklaşık olarak doğum tarihi bulunabilir. İslam tarihçileri, Hz. Aişenin vefat tarihi olarak genelde H. 58 yılını, vefatı sırasındaki yaşı olarak da 66 yaşını vermektedirler. Bir kısmı, vefat tarihi olarak H.56-59′u, vefatı sırasındaki yaşı olarak da 65-67 yi belirtseler de, çoğunluğu birinci görüşte müttefiktirler.11 Böylece Hz. Aişenin vefat esnasındaki yaşından, vefat tarihini çıkardığımızda (66-58=8) Hicret sırasında Hz. Aişenin yaşının 8 olduğu ortaya çıkar. Hicretten bir yıl sonra evlendiğine göre ise evlilik yaşı 9 olacaktır. 12 İbn Kesir bu yaşta evlendiği konusunda hiçbir ihtilafın olmadığını belirtir.

Hicretin ilk yılında evlendiği sırada 9 yaşında olduğuna göre, doğum tarihi Nübüvvetin IV. yılına tekabül etmektedir. Hz. Aişeden gelen Ben kendimi bildim bileli İslam in içindeyim sözü de bunu kanıtlamaktadır.

Ö. Rıza Doğrul, Hz. Aişenin vefat ettiği sırada 74 yaşında olduğunu belirtse de bu rakamı (yaşı), tarihsel olarak kabul etmek mümkün değildir. Çünkü hiçbir tarihi kayıtta Hz. Aişenin bu yaşta vefat ettiği belirtilmemektedir. Müellifin, Hz. Aişenin 74 yaşında öldüğü konusundaki görüşü yalnızca Hz. Aişenin 17 yaşında evlendiği görüşünü esas alarak yaptığı yanlış bir kıyaslamanın sonucudur.

Sonuç olarak Hz. Haticenin Nübüvvetin 10. Yılında vefat etmesi üzerine Havlenin teklifi ile söz kesilmiş ve Hicretin I. Yılında ise evlilik gerçekleşmiştir. Bizzat Hz. Aişeden gelen rivayetlerde 6 yaşında sözlendiği ve 9 yaşında da evlendiği belirtmektedir.

Ö. Rıza Doğrul, Hz. Aişeden nakledilen Ben Mekkede oynayan bir çocuk iken Hz. Peygambere Hatta onların vadeleri kıyamettir ve kıyamet ise daha dehşetli ve daha acıdır.

(Kamer 46) ayeti inmişti şeklindeki Hz.Aişeden nakledilen bu rivayeti delil alarak özetle şunları belirtir;

Bu yaşta bir çocuğun bu ayetleri ezberlemesi, müşriklere acı azabı müjdeleyen bu ayetleri anlaması, Müslümanların başından geçen buhranlı vakalarla bu kadar alakadar olması ruhen ve fikre mümkün değildir. Bunu kabul etmeye imkan yoktur. Ne kadar zeki olursa olsun bu yaşta bir çocuk Kuranla bu kadar alakadar olamaz. Ayrıca Kamer suresinin boykot yıllarında inmesi mümkün değildir. Çünkü bu konuda mucize gösteriminin gerçekleşe¬bilmesi için Müslümanların müşriklerle görüşmeleri lazımdır. Öyleyse bu surenin Müslümanların işkence yıllarında inmesi gerekir. Bu yıllarda Hz. Aişe hin çocuk olduğunu kabul etsek bile bu durumda Hz. Aişe peygamberlikten önce doğmuş demektir şeklinde görüşlerini aktarmaktadır.

Bu görüşü Rıza Savaş da paylaşmaktadır.

Yazarın kendi görüşünü desteklemek için delil olarak ileri sürdüğü Hz. Aişeden nakledilen bu rivayet, aslında yazarın görüşlerinin aleyhine bir delil olarak alınabilir. Bu yaşta bir çocuğun söz konusu ayetin ne şekilde indiğini bilmesi değil, bilememesi mümkün değildir. Çünkü bu yaş grubundaki çocuklar, o dönemdeki bir olayı rahatlıkla anlayabilecek ve kavrayabilecek bir çağdadır. Günümüzde de, 56 yaşlarında hafız olmuş çocuklar görebilmekteyiz.

Kaldı ki Doğrul; Altı yaşında bir çocuk ne kadar zeki olursa olsun nihayet çocuktur. Bu ayetlere nüfuz edemez şeklinde açıkladığı paragrafta bu sözleri aktarırken aynı paragrafta Hz. Aişenin Nübüvvetin gelişinden 2 veya 3 yıl önce doğduğunu, Kamer suresinin de Nübüvvetten sonra IV. Yılda indiğini belirtmiştir. Bu durumda kendi hesabına göre bile bu ayet indiğinde Hz. Aişe 6 veya en fazla 7 yaşında olmaktadır. Böylece müellif kendi de çelişkiye düşmektedir. Ayrıca Kamer suresinin boykot yıllarında, yani Nübüvvetin 810. senelerinde indiği ifade edilmiştir. Demek oluyor ki bu ayet indiğinde Hz. Aişe en az 5 en fazla 7 yaşlan arasındadır. Çünkü boykot yılları İslamın gelişinin 8. veya 10. yılları arasında olmuştur. Kamer suresi de boykot yıllarında indiğine göre Hz. Aişe sure indiğinde en azından 56 yaşlarındadır. Bu yaşta biri de ayetleri rahatlıkla ezberleyebilir ve anlamlarını kavrayabilir.

Yazarın; bu sûre boykot yıllarında inemez, çünkü Müslümanlar müşriklerle görüşmüyorlardı22 şeklindeki iddiası da doğru değildir. Çünkü, Müslümanlara bu dönemde, Haram Aylarda, 4 ay boykot uygulanmıyordu.23 Bu dört ay içerisinde müşriklerle görüşüyorlardı ve Kamer suresi de bu dönemde, boykot yıllarında, Minada iken inmiştir.

Dolayısıyla Doğrulun bu yaklaşımı da isabetli değildir.

Rıza Savaş, Hz. Aişenin; Kendini bildi bileli anne-babasının dine inandıklarını belirten ve devamında, Hz Ebu Bekirin Habeşistana hicret etmek üzere yola çıktığını anlatan rivayeti delil göstererek, Hz Aişenin bu olayı nakledebilmesi için, yaşının bu olayı gözlemleyecek kadar büyük olması gerektiği sonucuna varmaktadır. Olayı Hz. Aişenin daha sonra birilerinden nakletmiş olabileceği şeklindeki bir yorumun ise, ancak rivayeti ikiye bölerek (I.kısımla II. kısmı birbirinden ayırarak) yapılabileceği, bunun da yanlış olduğu kanaatindedir.

Fakat rivayetin ilk bölümü de, Hz. Aişe Nübüvvetten sonra doğmuş olduğunu apaçık göstermektedir. Rivayetin II.kısmı ise, muhtemelen Hz. Aişein yaptığı bir mürseldir. Aynı rivayetle ilgili Doğrul, Hz. Aişenin, Kendini bildi bileli anne-babasının dine inandıklarını belirten rivayeti delil alarak, bu rivayetin Hz. Aişenin Nübüvvetten sonra doğduğunu gösteremeyeceğini, bilakis Hz. Ebubekirin Nübüvvet gelmeden önce de putperest olmadığını Hanif olduğunu, bundan dolayı bu rivayetin onun Nübüvvetten sonra doğduğu konusunda delil alınamayacağını, belirtmektedir.

Halbuki rivayete iyi baktığımızda, bu yorum ikiyönden geçersizdir. Birincisi; hadisteki Din kelimesi ed-Din şeklinde marife olarak kullanılmıştır. Bundan da İslamı kastettiği anlaşılmaktadır. İkincisi ve daha önemlisi; Hz. Aişe rivayetin devamında bu dinin İslam dini olduğunu ve çocukluğunda Hz. Peygamberin devamlı kendilerine geldiğini anlatarak, kendisinin Nübüvvetin geldiği dönemde doğduğunu açıklamıştır. Rivayette yer alan vurgu, onun İslam döneminde doğduğunu belirtmektir. Böylece, rivayette zikredilen yaşın doğruluğu ortaya çıkmış olmaktadır.

Rıza Savaş ve Doğrul, Hz. Aişenin ablası Hz. Esmanın, Hicret sırasında 27 yaşında olmasından hareketle, ablasından 10 yaş küçük olan Hz. Aişenin de buna göre 17 yaşında olacağı sonucuna ulaşmaktadırlar. Hz. Aişe de hicretten hemen sonra evlendiğine göre, evlendiği sırada 17-18 yaşlarında olması gerektiği görüşünü dile getirmektedirler.Şimdi bu görüşü incelemeye çalışalım.

Öncelikle Hz. Aişenin vefatı sırasında kaç yaşında öldüğünü tespit edebilirsek evlendiği esnada ki yaşını tespit etmek kolaylaşacaktır. Daha öncede aktardığımız gibi tarihçiler Hz. Aişenin H. 58 yılında 66 yaşında vefat ettiğini kabul etmektedirler.30 Buna göre eğer H.58 de Hz. Aişe 66 yaşında vefat ettiyse, Hicret sırasında 8 yaşında ve evlendiği sırada H. I. yılda 9 yaşında olacaktır.(6658=8, 8+1=9)

Aynı hesaplama yöntemini ablası Hz. Esmaya da tatbik edersek, Hz. Aişe vefat ettiğinde (H. 58) Hz. Aişeden 10 yaş büyük olan Hz. Esmanın 76 yaşında olması gerekir. (66+10=76) Hz.Aişe vefat ettiğinde, yani H.58 de 76 yaşında olan Hz. Esma, Hicret sırasında 18 yaşlarında, 10 yaş küçük olan Hz.Aişe ise 89 yaşlarında olacaktır.(7658= 18)

Hicret sırasında 27 yaşında olduğunu savunan yazarlar, Hz. Esmanın ölümü esnasındaki yaşından yola çıkarak bu sonuca varmaktadırlar. Şimdi bu konuyu biraz daha geniş bir şekilde inceleyelim. Hz. Esmanın H. 73 yılında öldüğü kesindir. Bu konuda tarih kitaplarında hiçbir ihtilaf yoktur. Öldüğü esnadaki yaşı konusunda bazı bilginler 100 rakamını verseler de kaç yaşında öldüğü konusunda ihtilaf vardır. Hz. Esma, oğlu Abdullah b. Zübeyrin Haccac tarafından şehit edilmesinden birkaç ay sonra vefat etmiştir.Hz Esmanın ölüm yaşı konusunda ihtilaf bulunduğundan bazı bilginler, Arapçada genel de 40,70,100 gibi sayıların çok¬luktan kinaye olarak kullanılabileceği prensibinde olduğu gibi, 100 yaşında öldüğünü bildirmişlerdir. Yani, bu bilgiyi veren bilginlerin kasıtları Hz. Esmanın uzun süre yaşadığını belirtmektir. Yoksa net olarak tam yaşını vermeyi değil. Örneğin, muhakkik bilginlerden, İbn İmad ve ez-Zehebi bu şüpheli bilgiden dolayı Hz.Esmanın 90 yaşında veya bunu biraz aşmış bir yaşta vefat ettiğini belirtirler.

Bu hususta şöyle bir hesaplama yaparsak konu daha da netleşebilir: Hz.Aişenin vefat ettiği H. 58 den Hz. Esmanın vefat ettiği H. 73′e kadar geçen 15 yıllık süreyi Hz. Esmanın H. 58 deki yaşına eklediğimizde Hz Esmanın yaşı vefat ettiği sırada 91 eder. (76+15=91). Bu da gösteriyor ki Hz. Esma vefat ettiğinde 91 yaşlarıda olmaktadır ve 100 yaşında olması mümkün gözükmemektedir. 91′den öldüğü tarih olan H.73 ü çıkardığımızda (91-73=18) Hz. Esmanın Hicrette, yani Hz.Aişenin evlendiği yılda 18-19 yaşlarında olduğunu buluruz. Hz.Esma ile Hz.Aişe arasındaki yaş farkı 10 yaş olacağına göre Hz. Aişeden nakledilen ve bütün tarihçilerin müttefik olduğu 6 yaşında sözlendim 9 yaşında evlendim ifadesinin doğru olduğu ortaya çıkar.

Bütün bunlara ilaveten şunu da söylemek mümkündür; O. Rıza. Doğrulun görüşüne göre, Hz.Esma Hicrette 27 yaşında olmaktadır. Biliyoruz ki Hz. Esma Hicret sırasında ilk çocuğuna hamile idi. Kızların çocukken nişanlandığı, 9-10 yaşlarında evlendiği bir yörede, 27 yaşında evlenerek ilk çocuğu doğurmak oldukça geç bir yaştır. Günümüzde bile kızlar küçük yaşta evlenebilmekte¬dir. O gün için, sıcaktan dolayı ergenliğin erken yaşlarda başladığı bir yöre de, Mekke gibi, çok evli¬liğin yaygın olduğu ve kadınların hiçbir zaman bu yaşa kadar bekâr kalmadıkları bir bölgede, Hz. Esmanın 27 yaşında evlenmesini kabul etmek oldukça zor, hatta muhaldir diyebiliriz. Söz konusu yaş o günkü şartlarda, torun sahibi bile olunabilen bir yaştır. Çünkü daha sonraki dönemlerde de kızlar, çocuk denecek yaşta evlendiriliyorlardı.

Özetle tarihi rivayetlere dayanarak yaptığımız hesaplara göre Nübüvvetten 6 yıl önce doğan Hz.Esma, Hz. Aişe doğduğunda 10 yaş civarındadır. Hicrette ise, genç bir kadın olarak Hz. Peygambere erzak taşımış ve 18 yaşlarında ilk çocuğuna hamile kalmıştır. Hz. Aişe ise bu sırada 8-9 yaş civarındadır.

Doğrul, Hz. Aişenin 9 yaşında evlenmediğine bir diğer delil olarak; Hz. Peygamberin, Hz. Haticenin vefatından sonra evi idare edecek, çocuklara bakacak birisine ihtiyacının olduğunu, bu vazifeyi ise 9 yaşlarında bir çocuğun yapamayacağını belirterek, bundan dolayı Hz. Aişe ile 18 yaşlarında evlen¬mesinin daha makul olacağını, söylemiş ve bu konu¬da nakledilen Hz. Peygamberin ev işlerini görmesi için Şevde ile evlenmesiyle ilgili rivayetlerin güvenilir olmadığını, şayet bu rivayetler kabul edilse bile Sevdenin iri, yaşlı ve yavaş haliyle ev işlerini yap¬maya elverişli bir hanım olmadığını belirtmektedir.

Doğrulun görüşlerinden yola çıkarak, Hz. Haticenin vefatından sonra ev işlerini üstlenecek, çocuklara bakacak birisi lazımsa, neden Hz.Pey¬gamber Hz.Aişe ile (yazarın iddialarına göre Hz.Haticenin vefatında Hz.Aişe 15 yaşlarında idi) Hz.Haticenin vefatından sonra Mekkede evlenme¬di de, Medine dönemine kadar bekledi? Ev işlerini çocuk bakımını neden ihmal etti? Kaldı ki Hz. Peygamberin en küçük çocuğu Hz. Fatıma bile Hz. Aişeden büyüktür. Bu nedenle, Hz. Âişe ile evliliği¬ni, çocuk ve ev bakımı gerekçeleriyle açıklamak kabul edilebilir bir durum değildir.

Ayrıca Hz. Sevdenin Mekke döneminde, Hz. Haticenin vefatından hemen sonra, Hz. Peygamberle evlendiği sabittir. Bu rivayetlerin güvenilir olma¬dığı şeklindeki yazarın görüşü pek tutarlı görünme¬mektedir. Çünkü tersine bir rivayet yoktur. Müs¬limde geçen Şevde Resulullahın benden sonra ni¬kahladığı (tezevvece) ilk kadındı42 ifadesindeki tezevvüc kelimesi söz kesmek anlamında olmalı¬dır. Zira, Hz. Aişe kendisinin söz kesilmesini anla¬tırken de aynı kelimeyi tezevveceyi kullanmakta; Rasulullah beni altı yaşımda iken nikah etti (söz kes¬ti), dokuz yaşımda iken de zifafa girdidemektedir.

Yukandaki bilgileri özetleyecek olursak; Hz. Peygamber, Hz. Haticenin vefatından sonra Hz. Şevde ile hemen evlenmiş, Hicretten sonra da, Hz. Aişe ile evlenmiştir.

Doğrulun iddia ettiği gibi, Hz. Peygamberin Hz. Aişe ile evlenme sebebinin ev işlerini yaptırmak olmadığını şu şekilde de izah edebiliriz:

Hz.Peygamber, Hz. Aişe ile küçük yaşta evlenerek onun, diğer hanımlarından daha iyi bir şekilde İslamî bilgileri kendisinden almasını ve Müslümanlara aktarmasını amaçlamış olabilir. Çünkü, diğer hanımları, hem yaşları hem de zeka seviyeleri bakımından Hz. Âişe ile kıyaslanamazlar. Hz. Âişenin, erken yaşlarda peygamber hanesine girmesinin en önemli nedeni bu olmalıdır diye düşünüyoruz. Bu küçük ve zeki kız sayesinde diğer sahabenin göremedikleri Hz Peygamberin evinde meydana gelen olayların, özellikle kadınlarla ilgili özel meselelerin, Müslümanlara aktarılmasını ve Hz.Peygamberin Müslüman kadınlarla olan bilgi alışverişini o sağlamıştır. Bundan dolayı, kaynaklarımızda yer alan İslami bilgilerin neredeyse tümü Hz. Aişeden gelmiştir, diyebiliriz.

Hz. Âişenin üstlenmiş olduğu bu görevi diğer hanımları üstlenemez miydi, şeklindeki bir soruya şu şekilde cevap verebiliriz: Hz. Peygamberin diğer hanımları, daha önce birkaç evlilik hayatı geçirmiş, zeka olarak yorulmuş aynı zamanda yaşlanmış olan kadınlardı. Bir kısmının, coçuk sahibi olmak gibi, zihinsel anlamda önemli meşguliyetleri de bulunuyordu ki bu durum, Hz. Âişenin bilgi edinmedeki konumu ile kıyaslandığında, hanımlar arasındaki fark daha iyi görülebilir. Hz.Aişe ise, özel yetenekleri, diri zekası ile müstesna bir kadın olarak, İslamın bütün Medine dönemi hadiselerini gözlemlemiş ve bizlere aktarmıştır.

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız Hz. Âişenin meziyet ve gayretleri konusunda Siret Ansiklopedisi yazarı Afzalurrahman şunları aktarmaktadır:

Hz. Peygamberle erken yaşta evlenen Hz.Âişenin eğitim ve talimi bizzat Hz.Peygamberin rehberliği ve nezareti altında gerçekleşti. Hz Aişe çok zeki, tecessüs sahibi, hıfzı kuvvetli, çok çabuk öğrenmeye kabiliyetli idi. Hz.Peygamberden ne görüp duydu ise onu hatırladı ve başkalarına nakletti. Bu sebeple Hz.Peygamber ona çok yakınlık duydu ki her söylediğini dinleyip izlesin ve yaptığını daha hevesli yapsın. Böylece Hz.Aişe, İslam prensiplerini ve Resulün sünnetini diğer hanımlarından daha fazla öğrendi ve hafızasında tuttu. O, bu ilmi Hz.Peygamberden sonra yaklaşık 45 yıl kadar anlattı. Hz.Peygamberden 2210 hadis rivayeti ile en fazla hadis rivayet eden altıncı sahabi olmuştu. Bütün bunlardan Ö. Rıza Doğrulun öne sürdüğü gerekçelerin, isabetli olmadığı anlaşılmaktadır.

Doğrul, bir önceki maddede anlattığımız Hz. Âişenin bilgisi, kabiliyeti ve İslami bilgilerdeki büyüklüğünü genişçe anlatarak; Bütün bunları 9-18 yaş arasında bir çocuk öğrenemez. Bu evliliğin 18-27 yaş arasında olması daha makul değil midir? şeklinde bir akıl yürütmeğe girmiştir.

Böyle bir akıl yürütmenin zorlama olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü, bunun için çocukların zeka ve öğrenme yaşına baktığımızda, çocuk eğitimcilerinin büyük çoğunluğunun kabul ettiği ve dünyada hemen hemen her yerde uygulanan öğrenme yaşı 7-20 yaşları arası olduğunu görürüz.

Bu yaşlar, genelde çocukların her bilgiyi toplama çağıdır. Yirmi yaş sonrası ise, artık bilgileri değerlendirme çağı başlamaktadır. Bir de sıcak iklimde çocukların bedensel ve zeka bakımından erken geliştikleri düşünülürse, öğrenme yaşının birkaç yıl daha düştüğü görülecektir. Buna göre, Hz. Âişenin Hz.Peygamberle birlikte yaşadığı (9-19) yaşları arası, onun öğrenmek için en müsait olduğu yaşlardır diyebiliriz. Hz. Peygamberden sonra ki döneminde, elde etmiş olduğu bilgileri diğer Müslümanlara 45 sene boyunca aktarmıştır.

Hz. Âişenin Hz. Peygamberle nişanlanmadan önce, Cubeyr b. Mutimin oğlu ile nişanlanmasından hareketle Doğrul, bu nişanlanmanın nübüvvet geldikten sonra olamayacağı, çünkü İslama göre müşrike kız verilmeyeceğinden dolayı bu nişanın nübüvvet gelmeden önce vuku bulması gerektiğini, bunun sonucu olarak da Hz. Âişenin İslamdan önce doğduğunu iddia etmiştir.

Bu iddia da iki yanlış tespit etmekteyiz: Birincisi, aktarılan rivayetteki Hz. Âişe ile nişanlanan şahıs Cubeyr b. Mutimin oğlu değil, bizzat Cubeyrin kendisidir. Yani Hz. Aişe, Mutim b. Adiyyin oğlu Cubeyr ile nişanlanmıştır. Yazar burada bir isim yanlışlığı yapmıştır.

ikincisi ve daha önemli hatası ise, nübüvvetin gelişinden sonra müşrike kız verilmeyeceği görüşüdür.Halbuki Mekke döneminde böyle bir yasak yoktu. Bu yasağı bildiren ayet Medinede inmiş ve bu nedenle sahabe müşrik eşlerini boşamışlardı. Ancak Mekke döneminde, sadece Hz.Ebubekir değil, Hz.Peygamber bile İslamın en büyük düşmanı olarak Kuranda ismi zikredilen Ebu Lehebin iki oğluna iki kızını vermiş ve Nübüvvet geldikten sonra da Ebu Leheb oğullannı zorlayıp bu iki kızı boşatıncaya kadar boşatmamıştı.

Müslümanlar için durum böyle olduğu gibi. Müşrikler için de böyle bir yasak bahis mevzu değildi. Mekkede bu yasak ilk defa Haberus-Sahife olayında: yani, Mekkelilerin Müslümanlara boykot yaptıkları sırada gündeme gelmiş ve Müslümanlarla kız alışverişini durdurmuşlardı. Fakat Hz.Sevdenin Hz. Peygamber ile evliliğinde olduğu gibi, boykottan sonra da bu yasağa uyulmuyordu. Nitekim Hz.Şevde nin müşrik olan babası nübüvvetin 10. Yılında Hz.Peygamberi beğendiği ve kızına denk bir insan gördüğü için onunla evlendirmişti.

Doğu toplumlarında, ülkemizde de olduğu gibi. çocukların küçük yaşta Beşik Kertmesi adı altında sözlenmeleri oldukça yaygındır. Hz. Ebû Bekir gibi Mekkenin saygın iş adamlarından birinin kızını, almak isteyenlerin çok olacağı muhakkaktır. İşte Hz. Aişenin Cübeyr ile sözlenmesi de bu kabil bir söz kesme olayıdır, diyebiliriz. Dolayısıyla, O. Rıza Doğrulun söz konusu nişanlanmadan hareketle. Hz. Aişenin yaşının büyük olması gerektiği şeklindeki çıkarımına katılmıyoruz.

Doğrul. Hz. Aişenin nişanlısı Cubeyr b. Mutimin annesinin Hz.Ebubekire eğer bu kız benim evime girerse oğlumu atalarının yolundan çıkarır demesini54 delil getirerek, Hz.Aişenin dînî et¬kinliğinden dolayı nişanın bozulduğunu söylemiş ve bu nişanın nübüvvetten önce vuku bulduğunu dolayısıyla da Hz. Aişenin yaşının rivayetlerde zikredilen yaştan büyük olduğu sonucuna ulaşmıştır.Bir kısım yazarlar da bu görüşte ona katılmaktadırlar.

Doğrulun bu yaklaşımı, yukarıda açıkladığımız üzere kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi. Ibn Hanbelden naklettiği. Cübeyr b. Mutimin annesinin Hz.Ebubekire söylediği sözün tercümesi de yanlıştır. Bu yanlış tercüme. Doğrulun rivayetten yanlış sonuç çıkarmasında etkili olmuş olmalıdır. Ibn Hanbeldeki rivayetin tercümesi şöyle olmalıdır: Ey Ebubekir! oğlumuzu senin kızınla evlendirdiğimizde, sen onu yeni dinine sokmak istersin Doğrulun yaptığı tercümeden, kadının oğlunu yeni dine sokacak şahsın Hz. Aişe olduğu anlaşılırken, rivayetin doğru tercümesinde söz konusu şahsın Hz.Ebubekir olduğu anlaşılmaktadır. Bizim tercümemize göre kadının korktuğu şahıs Hz.Aişe değil, bilakis Mekke döneminde birçok kimsenin hidayete ermesine sebep olan Hz.Ebubekirdir. Kadın bundan dolayı oğlu Cübeyrin Hz. Aişe ile evliliğini bozmuştur. Onunkorkusu oğlunun Hz. Ebubekirin etkisine girmesidir.

Doğrul ayrıca bu rivayeti kabul edip kendisine delil olarak aktarırken, aynı rivayetin birkaç satır sonrasında yer alan; Hz. Aişenin 6 yaşında Hz.Peygamberle sözlendiği ifadelerini maalesef göz ardı etmektedir.

Rıza Savaşda aynı rivayetten yola çıkarak, Cübeyrle nişanın Hz. Ebu Bekirin faal olarak tebliğe başlamasından önce olduğunu, buradan da nişanın bozulduğu nübüvvetin 10. yıllarında Hz Aişenin 14-15 yaşlarında olabileceği sonucuna varmaktadır. Bu tespiti esas kabul edersek akla şu soru gelmekte¬dir: Eğer bu nişan nübüvvetten önce veya en azın¬dan nübüvvetin ilk yıllarında yani Ebu Bekrin faal olarak tebliğe başlamadığı yıllarda oldu ise. neden Cübeyr in ailesi Hz.Haticenin vefatına kadar 10 yıl bekledi? Nübüvvetin 10. yılına kadar beklemeden bu nişanı daha önce bozması gerekmez mi idi? Bu gerekçeye göre daha önce bozmaları gerekiyordu. Bu konudaki bir diğer görüş de. Hz. Aişenin ifk hadisesi sırasında Hz.Peygambere karşı sarfettiği sözlerin o sıralarda 15 yaşlarında, olgun olmayan bir kızın söyleyebileceği sözler olmadığı, dolayısıyla Hz Aişenin yaşının daha büyük olduğu iddiasıdır.

Bu iddia, tamamen sübjektiftir. Çünkü, insanın önemli sözler söylemesi, yine önemli işler görmesi kişiye ve yaşa göre değişir. Örneğin, çeşitli sanat ve felsefe alanında çok küçük yaşlarda, ileri zeka seviye¬si gösterenler her zaman var olmuştur. Bu nedenle. Hz. Aişe on beş yaşında böyle önemli sözleri sarf edemez demenin bir delili yoktur. Ayrıca bu tezin, bilimsel bir dayanağı da söz konusu değildir.

Bu yaşlarda o sıcak bölgede genç kızlığının tam zirvesinde olan üstelik 6 yıldır Hz. Peygamberin yanında yaşayan, daha önce de Hz.Ebubekir gibi İslamın en önemli şahsiyetlerinden birinin yanında bulunan bir kimse bu sözleri rahatlıkla söyleyebilir. Üstelik bu kimse Hz.Aişe gibi gayet kabiliyetli, zeki bir kimsedir.

Rıza Savaş, Hz. Aişenin abisi Abdurrahman b. Ebi Bekirle aynı anneden doğduklarını göz önüne alarak, iki kardeş arasındaki yaş farkını Hz. Aişenin yaşının tespitinde delil olarak kabul etmiştir. Ona gö¬re, o dönem şartları içinde iki kardeş arasındaki yaş farkının 10 yaş kadar olamayacağı, ancak 1-2 yaş olabileceği tezinden hareketle, Hz. Aişenin de 18 yaşlarında olacağı belirtmektedir. Çünkü, Abdurrah¬man b. Ebî Bekrin Bedir Savaşında 20 yaşların¬dadır. Buna göre, aralarında 1-2 yaş fark bulunması

gereken Hz. Aişe de, 18 yaşlarında olmalıdır.

Rıza Savaşin yukarıdaki tezini, o günkü Arap toplumunda yaygın olan çocuk edinme koşullan içinde makul kabul etmek gerekir. Ancak genel olan bu durumun, her özel durum için de aynı şekilde değişmez bir yasa imiş gibi kabul edilmesi, bilimsel olmadığı gibi. delil olarak da kabul edilemez. Bu sadece tahmini bir varsayımdır. Bir bilgiye/belgeye dayanmamaktadır. Çünkü, bir kadından doğan çocuklar arasındaki yaş farkının şu ya da bu miktarda olmasını sağlayacak bir çok neden olabilir. Bu nedenleri tespit etmeden, yukarıdaki gibi, sadece belirli bir adeti öne sürerek iddiada bulunmak, kabul edilebilir bir durum değildir. Bu nedenle, Hz. Âişenin yaşının büyüklüğünü, söz konusu yaklaşımla ispatlamak mümkün gözükmemektedir.

Dozy gibi müsteşrikler, 54 yaşlarında bir adamla, küçük bir kız çocuğunun evliliğini garip görüldüğünü belirtirlerken bazı yazarlarda insanlık tarihi boyunca böyle bir evliliğin olamayacağını söylemişlerdir.

Dozy kendi kültürünün tesirinde kalarak konuyu değerlendirmiş ve yadırgamışür. Biz bu iddialara, hem o dönemden, hem de günümüzden örnekler vererek cevap vermek istiyoruz. O dönemde bu tip evlilikler çoktu. 60 yaşlarındaki Halife Ömerin Hz. Alinin çocuk yaşta baliğ olmamış kızı ile evlenmesi o dönemde bu yaş farkının problem olmadığını gösterir.

Zehebinin naklettiği şu rivayet bu konuda ilginç bir örnektir. Amr b.el-As. oğlu Abdullah b.Amr dan tam 11 yaş büyüktür.63 İbni Hacer bu yaş farkını 12 olarak verir. Bu rivayete göre. Amr yaklaşık 10-11 yaşlarında evlenmiş olmalıdır. 10 yaşında erkeklerin evlilik gerçekleştirebildiği bir yörede, daha erken ergenliğe giren kızların 9 yaşında evlilik yapması kadar normal bir şey olamaz. Yine 53 yaşlarındaki Hz.Ebubekire Hz. Ömerin 20 yaşlarındaki kızı Hafsayı teklif etmesi yaş farkının o dönemde pek de garip karşılanmadığını göstermektedir.

Ergenlik yaşının yüksek olduğu ülkemizde bile kırsal kesimlerde kızlar 12-15 yaş arası evlenebilmektedir. Arabistan bölgesinde ise ergenliğin 8 yaşlarına kadar düştüğünü ve kızların 20 yaşlarında biyolojik gençlik çağını bitirme noktasına geldiğini biliyoruz.

Arap kültüründe yer alan bu durumun günümüzde de devam ettiğini, Kuran Mesajı adlı eserin yazarı Muhammed Esedin Medinede iken, başından geçen evlilik göstermektedir. Bu evlilikte, ileri yaşlardaki Esed, 11 yaşlannda bir çocukla evlendirilmiştir. Buna itiraz eden Esede Araplar şöyle demişlerdir: Kız kocasının evinde büyür.

Günümüzde ergenlik çağı yüksek olan Batı ve ABD gibi soğuk bölgelerde bile 9-10 yaşlarında bakire bir kız çocuğu bulmanın çok zor ve bu yaşlardaki çocukların serbestçe cinsel ilişki içerisinde olduğu bilinen bir gerçektir. Bu nedenle insanlık tarihinde, Hz. Peygamberin evliliğinde olduğu gibi bir evlilik olmadığını iddia etmek, bilimsel değildir.

Bu yaşlarda evliliğin halen Batıda ve ABDnin kırsal kesiminde uygulandığı bilinmektedir. Yapılan tespitlere göre Batı gibi soğuk ülkelerde bile ergenlik yaşları, çok küçük yaşlara kadar düşmüştür. Bu gerçekler göz önüne alındığında, Hz. Peygamber in o yaşta bir kız ile evliliğini garip karşılamamak gerekir. Nitekim Rodinson, Dermenghem, Caetani, gibi bir kısım Oryantalistlerde Hz.Aişenin evliliğinin o dönem şartları içerisinde normal olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca insaflı Oryantalistlerden Watt; Arabistan bölgesinde kızlar erken geliştiği için Âişenin bu yaşta evliliği normaldir demektedir.

Burada şu noktayı da zikretmeliyiz; eğer Hz.Peygamberin bu evliliği içinde yaşadığı toplum tarafından garip bir evlilik olarak karşılanmış olsaydı, Hz.Peygamber aleyhinde en küçük eksikliği dahi kaçırmayan Mekkeliler bu durumu dillerine dolayacaklar ve Hz. Peygamber aleyhine kullanacaklardı. Fakat, bu doğrultuda her hangi bir şey kaynaklarda nakledilmemektedir. Ayrıca Hz. Aişe, Hz. Peygamberden önce Cübeyrle nişanlanmıştı, yani, Hz.Peygamber ile nişanlanmasından daha küçük bir yaşta iken yapılmış olan bu tür evlilikler ya da nişanlanmalar, o günkü koşullarda doğal karşılanıyordu. Hatta daha küçük yaşlarda da olabiliyordu. Hz. Peygamberin Hz. Aişe ile 9 yaşında evlendiğiyle ilgili rivayetleri destekleyen başka rivayetler de vardır. Söyle ki: Hz. Aişe, evlendikten sonra kız arkadaşlarıyla oyunlar oynadığı ve oyuncakları olduğunu söylemiştir. Eğer iddia edildiği gibi 18 yaşında evlenmiş olsaydı, bu yaşlarda bir kadının oyuncaklarla oynaması normal ve makul bir davranış olamayacağından, bu konudaki rivayetlerin kabulü imkansız olurdu. Oysa bu rivayetler sahih olarak nakledilmiştir. Bu rivayetlerin bazdan şöyledir:

Ben sokakta oynarken annem çağırdı, eve kapattı ve evleneceğimi anlattı

Ben Peygamberle evliyken evde arkadaşlarımla oynardım. Hz. Peygamber gelince arkadaşlarım kaçardı. Hz.Peygamber gider onları toplar benimle oynamaları için gönderirdi

Ben evde arkadaşlarımla oynuyordum. Hz.Peygamber geldi. Oyuncaklarımı kastederek bunlar nedir ey Aişe dedi. Ben de Süleyman in atlarıdedim.

Bu rivayetlerden hareketle. Hz. Aişe:nin 18 yaşında evlendiğini iddia edip. sonra da Hz.Aişenin çocuklarla oyuncak oynadığı, oyuncakları olduğu. Hz.Peygamberin ona sokaktan arkadaş gönderdiğini kabul etmenin bir tenakuz olduğunu söylememiz gerekir.Sonuç olarak bu rivayetleri dikkate alarak, çocuk yaşta evlendiği Hz. Aişeyi, Hz.Peygamber hem eğitmiş, hem de İslamî bilgiler ile yetiştirmiş ve bu arada onun çocukça isteklerine karşı da anlayış göstermiştir.

Konu ile ilgili bir diğer iddia da: Hz. Aişenin 9 yaşında evlenmiş olduğuyla ilgili rivayetlerin gayet az ve şaz olduğundan hareketle, onun 17-18 yaşlarındayken evlenmiş olması gerektiği şeklindedir.

Hz. Aişenin 9 yaşında evlenmiş olduğu rivayetlerini, az ve şaz olmakla eleştirerek kabul etmeyen yukarıdaki iddia, kendisinin ileri sürdüğü. Hz. Aişenin 17-18 yaşlarında evlendiğine dair hiçbir rivayet yoktur. Yani şaz bir rivayet bile yoktur. Dolayısıyla, söz konusu iddia sadece bir varsayımdan ibaret kalırken. 9 yaşında evlendiğine dair ise bir çok rivayetler bulunmaktadır. Bizzat olayın kahramanı Hz. Aişenin ağzından 6 yaşında nişanlandığı. 9 yaşında evlendiğine dair bir çok tarihi bilgilerin de varlığı tezimizi güçlendirmekte ve desteklemektedir. Bu konudaki tartışmaları noktalamadan önce şu konuyu da aktarmakta fayda mülahaza görüyoruz. Eğer 9 yaş rivayetlerini esas alırsak, bu noktada 9 yaşında evlendiği bir kızı 18 yaşında dul bırakmak ve Kuran da ki yasak gereği bir daha evlenememe-sine sebep olmak zulüm değil midir? şeklindeki bir soru akla gelebilmektedir.

Hz Aişenin 18 inde dul kaldığı doğrudur. Öncelikle 9 yaşında evlenen bu kızdan yani Hz. Aişeden böyle bir pişmanlık hakkında bir rivayet göremediğimiz gibi bu evlilikten ötürü bir çok kazancı olduğunu kendisi aktarmaktadır.

Kimse ne zaman öleceğini bilemez. Nitekim insanlar çok genç yaşta da ölebilmektedir. Öyleyse bu düşünce ile mantıklı bir sonuca varmamız mümkün değildir. Ülkemizde bile halen 18-20 yaş arasında kocası ölüp ona sevgisinden dolayı bir daha evlenmeyen pek çok kadın vardır. Bu Özel bir durumdur, sevgi aşk vs. gibi çok özel şeyler vardır ki bunlar bir başkasının kendi öznelliği ile asla tenkit edemeyeceği realitelerdir. Ayrıca sevdiği ile evlenmediğinden dolayı hayat boyu evlenmeyenleri de dikkate alabiliriz.

Ayrıca Hz. Aişe Hz.Peygamberle evlenmeseydi ne kaybederdi? diye düşünmekte gerekir. Eğer evlenmeseydi onun yanında yetişemez, İslami bilgileri sahabelerin kendisine danıştığı birisi olmazdı. 2210 hadis aktarmazdı. Hatırı sayılır bir fakihe, müfessire. müctehide ve müftiye olmazdı.

Sonuç

Hz. Aişenin Hz.Peygamberle evlendiği evlilik yaşı konusunda klasik kaynaklarda yer alan onun 18 yaşında evlendiğini savunan bilginlerin görüşlerinin isabetli olmadığı göstermektedir.

Bu kadar rivayet, sadece yorumla reddedilemez. Rivayetlerin aksine getirilen deliller ise bilimsel olmaktan ziyade, tepkiseldirler. Dolayısıyla, Hz.Aişenin Hz.Peygamberin hanesine küçük yaşta girmesinin pek çok hikmet ve hayırlı sonuçları dikkate alınmadan rivayetler değerlendirilmiştir. Ulaşılan sonuçlar ise tatmin edici olamamıştır.

Bölgenin iklim yapısını ve evlilik kültürünü göz önüne aldığımızda o zaman ve hatta günümüzde bu tür evliliklerin hiç de garip karşılanamayacağı ortadadır. Onun küçük yaşta oluşu hiçbir zaman problem edilmemiş, oyuncaklarıyla oynamasına ses çıkarılmadan, onun Hz. Peygamberle evliliği devam etmiştir.

Bütün bunlardan sonra özetle diyebiliriz ki Hz. Aişenin Hz. Peygamberle nişanlandığı yaş 6 dır. Bu da nübüvvetin 10. yılına tekabül etmektedir

Evlendiği yaş 9 dur. Bu da Hicretin I. yılında olmuştur. Genelde rivayetlerde bu noktada odaklanmıştır. Bu evlilik o zaman hiçbir kimse tarafından garipsenmemiş ve o dönemde gerçekleşen buna benzer bir çok evlilik bulunmaktadır.

Bireyler ve toplumlar bir tarih dilimine ve kültürel geleneğe aittir. Bundan kopmak imkansızdır. Bu nedenle, her hangi bir tarihi olayı değerlendirirken onu kendi tarihselliği ve kültürel çerçevesi içinde değerlendirmek gerekir. Yoksa, kendi şartlarımızı ölçü alarak farklı bir tarih diliminde yaşayan ve farklı toplumsal yapılanmalara sahip birilerini yargılamak: hem doğru değildir, hem de bilimsel bir yöntem olarak kabul edilemez.

tarihinde Tasvir-i Efkar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bizim Türk müslümanları da bir acaip yani, araplar Muhammed peygamberdi deyince sanki matematik kuralı gibi inanıyorlar ama yine aynı araplar Muhammed'in hayatından kesitler sunduklarında inkar ediyorlar.

Hadi sokaktaki Kuran'dan, İslam tarihinden, hadislerden bihaber olan sıradan müslümanları anlarım da, burada gerçekleri gördükten sonra hala ısrarla bu dine inanmaya devam eden, savunan insanları hiç anlayamıyorum. Anladık, yıllarca bu yalanlar beyninize işlendi ama insan bir yerden sonra da apaçık gerçekleri nasıl görmezden gelebilir? Kitabına bakıyorsun, neresinden tutsan elinde kalıyor, Peygamberine ve adamlarına bakıyorsun, her türlü rezillik, pislik, zorbalık, çıkarcılık var ama hala bunlar görmezden gelinip yine de inanmaya devam ediliyor. İnsan nasıl sırf falan kişiye inanmadı diye insanları sonsuza kadar yakan bir tanrı tasavvur edebilir ki?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Buna sorhoş insanlar bile inanmazlar yada inanamazlar...

Düşünün bir defa adet halinde ilişkiyi yasaklayan bir din...

Adet görmemiş birisine nasıl izin verecek....

İşte hezayanlarınız sizi yoldan etmiş haberiniz yok..

Uyanmaya niyette yok zaten..

Karanlık artıkça ışık daha da parlar...

İyi uykular..

Senin aydınlık anlayışınadaaaaa sanadaaaa. Videodakilerde senin gibi insanlar işte, sevecen sevecen konuşuyorlar birde, iyi halt ediyorlar sapıklar. Geber..
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kaçıncı baskı.

Selam Sevgili Atılan

Haklısınız.

İnançsız arkadaşlarımız, Sn Aişe hanım ile erken yaşta ifa edilen cinsel birlikteliği sıkça eleştirmekteler.

Lakin haklılar Sn Atılan.

Bir Müslüman olarak yanlış olan uygulamalara sadece "bizden" olduğu için sahip çıkmamalıyız.

"Allah aklını kullanmayanların üzerine pisliğini yağdırır" (Yunus suresi 100 numaralı ayet) ifadesi ile yanlış olan uygulamaları, aklını reddederek kabul eden insanları kast etmektedir.

Henüz çocuk yaştaki bir hanım kızımızın, öncelikle fizyolojisi, sonrasında ise psikolojisi henüz cinselliği algılayabilecek ve ifa edebilecek seviyede değildir.

Keza bu cinsellikten sonra çocuk bireyin yaşayacağı travma ve ortaya çıkacak olan trajedi, ciddi bir sosyo / psikolojik sorun olarak karşımızda durmaktadır.

Bizler, akl-i selim bir düşünce ve lisan ile, "Yanlış" olana Ontolojik veya Teolojik sıfatları bakılmaksızın "Yanlış" demediğimiz ve yanlışı terk etmediğimiz sürece, Allah, düşünsel bazda necasetini üzerimize yağdıracaktır diye inanıyor ve düşünüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Buna sorhoş insanlar bile inanmazlar yada inanamazlar...

Düşünün bir defa adet halinde ilişkiyi yasaklayan bir din...

Adet görmemiş birisine nasıl izin verecek....

İşte hezayanlarınız sizi yoldan etmiş haberiniz yok..

Uyanmaya niyette yok zaten..

Karanlık artıkça ışık daha da parlar...

İyi uykular..

Adet görünce yol veriyor yani, 12 yaşındaki kızın adet olursa kartoroz biriyle evlendirebilirsin veya sen bu kartoroz halinle 12 yaşında adet görmüş kızı alabilirsin, bu yazdığıma cevap vermez kaçarsın ama bu yazdığımı onaylamıyorsan bir nurcu olarak bende neyim, sapık..
Link to post
Sitelerde Paylaş

Selam Sevgili Atılan

Haklısınız.

İnançsız arkadaşlarımız, Sn Aişe hanım ile erken yaşta ifa edilen cinsel birlikteliği sıkça eleştirmekteler.

Lakin haklılar Sn Atılan.

Bir Müslüman olarak yanlış olan uygulamalara sadece "bizden" olduğu için sahip çıkmamalıyız.

"Allah aklını kullanmayanların üzerine pisliğini yağdırır" (Yunus suresi 100 numaralı ayet) ifadesi ile yanlış olan uygulamaları, aklını reddederek kabul eden insanları kast etmektedir.

Henüz çocuk yaştaki bir hanım kızımızın, öncelikle fizyolojisi, sonrasında ise psikolojisi henüz cinselliği algılayabilecek ve ifa edebilecek seviyede değildir.

Keza bu cinsellikten sonra çocuk bireyin yaşayacağı travma ve ortaya çıkacak olan trajedi, ciddi bir sosyo / psikolojik sorun olarak karşımızda durmaktadır.

Bizler, akl-i selim bir düşünce ve lisan ile, "Yanlış" olana Ontolojik veya Teolojik sıfatları bakılmaksızın "Yanlış" demediğimiz ve yanlışı terk etmediğimiz sürece, Allah, düşünsel bazda necasetini üzerimize yağdıracaktır diye inanıyor ve düşünüyorum.

Siz o hadisin doğru olduğuna inanıyor musunuz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Buna sorhoş insanlar bile inanmazlar yada inanamazlar...

Alkol sarhoşları, geçici bu sarhoşlukları sırasında inanmasalar da ayılınca inanırlar, ama din sarhoşları her daim inanmak zorundalar. Aksi halde Müslüman olduklarını iddia edemezler.

Düşünün bir defa adet halinde ilişkiyi yasaklayan bir din...

Adet görmemiş birisine nasıl izin verecek....

Adet halinde ilişkinin yasaklanması: Kadının adetinin, dolayısıyla kadının bu dönemde pis/pislik olarak görülmesindendir. Hal böyle olunca, erkeğin cinsel ihtiyacını karşılayacak eşlere de gereksinimi olacaktır, ki bunlar da henüz adet görmemiş küçük kızlar ile yaşlanarak adetten kesilen kadınlar olmaktadır. Yani Müslüman erkeğin hareminde/repertuarında, henüz adet görmemiş çocuk hatun, adet gören normal hatun ve adetten kesilmiş yaşlıca hatun olmak üzere en az üç nesil hatun bulunmak zorundadır.

İşte hezayanlarınız sizi yoldan etmiş haberiniz yok..

Uyanmaya niyette yok zaten..

Karanlık artıkça ışık daha da parlar...

İyi uykular..

Hezeyan denilince ilk akla gelen Muhammed ve takipçileridir.

Uyku ve karanlık denilince gene akla ilk gelen İslam ve Muhammed ümmetidir. Öyle derin bir karanlık içerisinde uykudalar ki en parlak ışık olan bilim ışığı bile aydınlatamıyor.

Evet! iyi uykular... Bir gün, günaydın sözüne de muhatap olursun inşallah...

Hala yorum yapabildiğini gördükçe "Adam da yüz yok ki, astar olsun"; "Adamdaki yüz değil, kösele" gibi, ata sözleri aklıma geliyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Xseddx

Hadis, Metin ve Ravi (Senet) olarak sahihtir.

Neredeyse tüm muhaddislerin üzerinde ittifak ettiği bir hadistir.

"Aişe ve evlilik yaşı" hadisinin ravisi bilakis Sn Aişedir.

Olay tüm detaylarına kadar bil fiil Sn Aişe'nin dilinden yazılmıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...