Jump to content

yok olmak....!


Recommended Posts

bir an gelipte ben tamamen yok olacak mıyım...

yoksa benden bir parça ebediyyen var olacak mı....

yaşama güdüsü en temel güdüyse eğer....

olabildiğince gidebildiğince sürebildiğince yaşamak....

yokluk ve yok olacağını düşünmek insana kapkaranlık geliyor...

yokluk karanlıkla zihinde betimleniyor....

yok olmayacağımıza dair ufacık bir işaret bile bir ışık oluyor o karanlık içinde...

yaşamayı gördük var olmayı çok sevdik ve ayrılmak istemiyoruz ...

bize en uzun var oluş ve yaşamı vaad edene her şeyimizi vereceğiz adeta...

bir gün tamamen yok olmayı kabullenmeli miyiz...

bu çok mu zor...

cennetin yada cehennemin ebediliği tanrının ebediliği ile aynı mı...

yoktum ben...

kırk sene önce benden eser yoktu...

yoksa bir yerlerde bir parça var mıydım...

tanrının zihninde planında bir küçük varlığım var mıydı...

olsa bile bundan benim hiç bir haberim yoktu...

ve bir gün yine yok olacağım...

doğmadan önce nasıl yok isem öldükten sonra da öyle...

ama bir yerlerde benim varlığım devam edecek mi...

yine tanrının hafızasında bir yerlerde...

varlığı nasıl sevdiysek belki yokluğu da öyle sevebiliriz....

yani yok olma düşüncesini...

yokluğu hiç istemeyen biz bir gün gelir yok olmayı arzular hale gelebiliriz...

biz ebedi miyiz...

bu dünyada değiliz bu kesin...

ama öldükten sonra ebediyyen tanrıyla beraber sürdüreceğimiz bir ebedi yaşamımız var mı...

tanrı eğer ebedi varlığında benimle beraber olma ister ise....

acaba bunun yolu onun sonsuza kadar beraberliğe katlanacağı biri olmakla mümkün olabilir mi...

yani kimse sevmediği biriyle beraber var olmak istemez...

ebedi varlığın yolu tanrının sevdiği biri olmaktan mı geçiyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 68
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

var olmanın dayanılmaz hafifliği ...

yok olmanın dayanılmaz ağırlığı...

peki o zaman neden bazıları yok olmayı ister...

var olmak ona dayanılmaz ağır gelmeye mi başlamıştır...

var olmanın dayanılmaz ağırlığı...

yok olmanın dayanılmaz hafifliği...

varlıktan kaçan aslında neden kaçıyor....

aslında sorunlardan sıkıntılardan acılardan ....

yoklukta herşey yok olacak çünkü...

acılar da ağrılar da sıkıntılarda...

varlıktan uzaklaşmanın acısı da...

yokluk zorluk içinde yaşayanlara kurtuluş gibi görünüyor...

bu yanılsama mı...

eğer öyleyse bu yanılsama nasıl düzelir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

ölüm yokoluşsa yokoluşun değeri var mıdır?

işten eve, evden işe giderken her gün ağırlaşan çantanız size yokluğu hatırlatır.

eve döndüğünüzde üstünüze tırmanan çocuğun sorduğu sorular da varlığı.

yokluğun kıyısına gelirseniz yokluğa da değer veremezsiniz, varlığa da.

bir an yoklukta olduğunuzu sanırsınız.

halbuki hiçbir zaman yokluğa gidemeyiz.

biz varken yok yok. Biz yokken ise var yok.

fakat ölümden sonra hayat var.

ölümden sonraki hayata inanıyorum.

bencilce değil, cömertçe inanıyorum.

ölümden sonra kendime değil başkalarına inanıyorum.

hayat bensiz devam edecek.

bana miras bırakılanı işleyip başkalarına bırakacağım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bir an gelipte ben tamamen yok olacak mıyım...

yoksa benden bir parça ebediyyen var olacak mı....

yaşama güdüsü en temel güdüyse eğer....

olabildiğince gidebildiğince sürebildiğince yaşamak....

yokluk ve yok olacağını düşünmek insana kapkaranlık geliyor...

yokluk karanlıkla zihinde betimleniyor....

yok olmayacağımıza dair ufacık bir işaret bile bir ışık oluyor o karanlık içinde...

yaşamayı gördük var olmayı çok sevdik ve ayrılmak istemiyoruz ...

bize en uzun var oluş ve yaşamı vaad edene her şeyimizi vereceğiz adeta...

bir gün tamamen yok olmayı kabullenmeli miyiz...

bu çok mu zor...

cennetin yada cehennemin ebediliği tanrının ebediliği ile aynı mı...

yoktum ben...

kırk sene önce benden eser yoktu...

yoksa bir yerlerde bir parça var mıydım...

tanrının zihninde planında bir küçük varlığım var mıydı...

olsa bile bundan benim hiç bir haberim yoktu...

ve bir gün yine yok olacağım...

doğmadan önce nasıl yok isem öldükten sonra da öyle...

ama bir yerlerde benim varlığım devam edecek mi...

yine tanrının hafızasında bir yerlerde...

varlığı nasıl sevdiysek belki yokluğu da öyle sevebiliriz....

yani yok olma düşüncesini...

yokluğu hiç istemeyen biz bir gün gelir yok olmayı arzular hale gelebiliriz...

biz ebedi miyiz...

bu dünyada değiliz bu kesin...

ama öldükten sonra ebediyyen tanrıyla beraber sürdüreceğimiz bir ebedi yaşamımız var mı...

tanrı eğer ebedi varlığında benimle beraber olma ister ise....

acaba bunun yolu onun sonsuza kadar beraberliğe katlanacağı biri olmakla mümkün olabilir mi...

yani kimse sevmediği biriyle beraber var olmak istemez...

ebedi varlığın yolu tanrının sevdiği biri olmaktan mı geçiyor...

...

Kireç soruların çok güzel benimde aklımdan geçen.. hatta takıntı olan soruları sormussun..

Birde; Tanrının ebedi yaşamda insanlardan sıkılmayacagı ne malum..

Tanrı neden var ettiğini deneyerek yok ediyor.

tarihinde MissSecret tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kireç:

Bu yazıyı yazmadan önce zaten yoktun..

Sebebin ne olduğuna girmeden, senin iraden dışında oluşan bir sonuç, senin var olma sebebin oldu.

Yine kendi iraden dışında oluşan bir takım sonuçlar, senin yok olma sebebin olacak.

Yoktun var oldun, varsın, yok olacaksın..Sen, senin iradenden bağımsız bir varsın bir yoksun..

Yarın yok olduktan sonra, iradenden bağımsız hiç var olmayacağını kim garanti edebilir ki?

tarihinde Paradigmax tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yokolmayı ''yokluk'' içinde varolmak gibi düşünmek akıllıca değil. Yokluk size karanlık, hiçlik gibi geliyorsa bu hayalgücünün yada düşüncelerinizin yetersizliğindendir.

Yok olursanız ne karanlığı ne hiçliği ne yokluğu hissetmezsiniz.Yok olunca ''cansıkıcı'' bir durum içinde algılamazsınız kendinizi, isteseniz de başaramazsınız, ki isteyemezsiniz de.

Bu yüzden böyle basit bir gerçekliği gereksizce dramtikleştirip kabul edilmez bir hale sokamay çalışmaktan vazgeçin.

Yok olmak varolan bir şeyin başına gelebilecek en güzel şeydir.Hele o varlık canlı bir varlık ise

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet ben yoktum, var oldum, tekrar yok olacağım. Yani ben olmasaydım olmazmıydı? İşin püf noktası da burası zaten. Tamamen irade dışında gelişen olaylar.

Daha geniş bir açıyla bakalım. Biz evrende tesadüf sonucu oluştuk ve olasılıklara göre hiçbir zaman oluşmama ihtimalimiz de vardı(Sadece insan değil, farkındalığı olan her canlı). Oluştuk ve yok olup (evrenin yapısının bozulması) bir daha hiç farkında olamama ihtimali de var. Peki bu durumda benin konumu nerede olur. Eğer böyle bişey olursa yok olmak budur.

tarihinde casimir tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

...

Kireç soruların çok güzel benimde aklımdan geçen.. hatta takıntı olan soruları sormussun..

Birde; Tanrının ebedi yaşamda insanlardan sıkılmayacagı ne malum..

Tanrı neden var ettiğini deneyerek yok ediyor.

Kirece sormuşsun özür dileyerek düşüncemi söyleyebilir miyim :)

Tanrı hayatın gerçek sahibidir.Canlıların varolmasını dilemiştir.Hayatı dilemiştir.Canlıların yaşamaktan başka ibadeti olamaz.Hem yaşayıp hem de diğer bütün canlıların hayatına saygı duymak ibadettir.

Empati insanlaın bir özelliğidir.Kaldıki hayvanlar bile bunu yapabiliyor.

Tanrı neden var ettiğini deneyerek yok ediyor ?

İnsana empati yapma fırsatı veriyor.Yapmayan kişiler diğerlerinin yaşam hakkına saygı duymayanlar aslında kendi hayatlarına kastediyorlar.Kendin için istediğini başkası içinde istemelisin.

Başkasının hayatını yok sayah hayatı haketmiyor.

..............................

Var olmak yok olmak..

Güzel bir yerde varolmak güzeldir..Kötü bir yede yok olmak güzel...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayatın anlamı temelde iki çeşittir . Yok olacağını kabullenmek ve yok olacağını kabullenememek . Aslında hayatın bir anlamı yoktur . İnsanlar bu iki temel anlamı kendi kendilerine göre yaratmıştır . Kendi düşüncelerinde . Diğer sorular ve bulunan cevaplar bu anlamların , alt dallarıdır . Yani anlamcıklar . Bunları biz kendimiz yaratırız kafamızda . Aslında yok olmak yada olmamak diye birşey yok . Bunlar bizim düşüncelerimizde yarattığımız şeylerdir . Kabullenmek ve kabullenmemek ise Ayrı mesele . Bunlar da sadece alternatiflerimizdir .

Link to post
Sitelerde Paylaş

bu konu hakkında düşünmeyen insan yoktur herhalde.dinlerin ne büyük bir yalan olduğunu anladığımda yok olmak hakkında düşünmüştüm.insan onada alışıyor.doğmadan önce yoktum hiçbirşey hissetmiyordum.hatırlayanınız varmı yok.öldükten sonrada hiçbirşey hissetmeyeceksiniz tıpkı doğmadan önce olduğu gibi çünkü yoksunuz yokun derdi olmaz.tamamen bir yok olma değil ama atomlarınız doğada kalır ve şekil değiştirir.kimbilir belkide bilinç bir şekilde devam ediyordur bir fikrim yok bu bilinemez benim inandığım bu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

samimiyetle söyleyeyim ki beni yok olma düşüncesi değil ölümden sonra ki bilinemezlik ürkütüyor..yok olmaktan neden ürkeyim?nasıl yok olduğumu bile anlamayacakken..

ölüm sonrası bilinemez derken ahiret denen hayatın var olup olmamasının bilinemezciliğinden bahsetmiyorum çünkü bence var,inanç boyutunda da olsa.

fakat inandığım dinde de ölüm sonrası müteşabih olarak anlatılmış ve inananlar sadece teslimiyete çağrılmış.

beni ürküten hayatın ta kendisi olmuştur.

ölüm değildir ürküten.

omer hayyamın dizelerindeki gibi yaşamın sırlarını çözseydin ölümü de anlardın....gibi...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Doğmadan önce yoktuk. Çünkü bilincimizde yoktu.

Herşeyin bir başlangıcı var diyerekten , bu varoluşunda bir başlangıcı olduğunu söyleyebiliriz.

Başlangıcımız doğum.

Peki bu başlangıcın bir sonu olacak mı ?

tarihinde antiateist_ tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

1 ve 0. Herşey bundan ibaret. Var ve Yok.

Sıfır olmasaydı bir'in, bir olmasaydı sıfır'ın anlamı olmayacaktı.

Değer ancak bu şekilde kazanılır.

Ve sonsuzluk bu iki değer arasında. 1 ve 0.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yokolmayı ''yokluk'' içinde varolmak gibi düşünmek akıllıca değil. Yokluk size karanlık, hiçlik gibi geliyorsa bu hayalgücünün yada düşüncelerinizin yetersizliğindendir.

Yok olursanız ne karanlığı ne hiçliği ne yokluğu hissetmezsiniz.Yok olunca ''cansıkıcı'' bir durum içinde algılamazsınız kendinizi, isteseniz de başaramazsınız, ki isteyemezsiniz de.

Bu yüzden böyle basit bir gerçekliği gereksizce dramtikleştirip kabul edilmez bir hale sokamay çalışmaktan vazgeçin.

Yok olmak varolan bir şeyin başına gelebilecek en güzel şeydir.Hele o varlık canlı bir varlık ise

+1

Peki bu başlangıcın bir sonu olacak mı ?

başlangıcı olan her şeyin bide sonu vardır Antineo

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öncelikle, yok olacak olmak son derece korkunç, sindirilemez, kabullenilemez olabilir. Ama bu onun kaçınılmaz olduğu gerçeğini değiştirmez. Bundan kurtuluşun yok. Bunu ama öyle ama böyle kabullenmek zorundasın. Bunu yapamayıp kendine hayli bir öbür dünya kurmuş olman seni bu sondan kurtaramaz.

Fakat benim asıl garibime giden, şöyle bir yaklaşım: ebedi varlığın yolu tanrının sevdiği biri olmaktan mı geçiyor.

Tanır var olmadığına göre, bu düşüncede tamamen fos aslen. Fakat asıl önemli olan, tanrının sevdiği biri olmanın yolu nedir, bu..

Tanrı olmadığı gibi, tanrının ne istediğini bilme şansımız da yok. Acaba tanrı gerçekten sizin sandığınız şeyi mi istiyor, bekliyor?

Bir tanrı sizden neden evladınızı kesmenizi istesin? Neden bir deveyi, bir ineği kesip onun adına öldürmenizi istesin?

Bir tanrı neden sizin ona ibadet etmenizi istesin?

Bunların hiç bir izahı yok, olamazda. Ancak, o olmayan tanrı yerine hayali bir karakter uydurulur, ona da insani bir takım özellikler atfedilir, narsist edilir, muhtaç edilir vs. vs. ve buna istinaden o tanrının şunu veya bunu istediği iddia edilir ki, tamamen boş martavallardan ibarettir.

Kısaca, şunu bunu veya onu yaparak tanrının sevgisini kazanabileceğinizi düşünüyorsanız, gaflet ve dalalet içindesiniz demektir. Yapacağınız her şey, tanrının nefretine veya sevgisine yol açabilecektir.

Peki bu iddialar nerden çıkıyor, öncelikle buna bakmak lazım. Aman yağmur yağmıyor, hadi kurbna keselim diyorsunuz. 100 kere yapıyorsunuz, hiç bir halta yaramıyor. Ama yapacak başka bir şeyiniz yok. Gene yapıyorsunuz. Ve bir gün siz hayvanı boğazlayınca, yağmur yağıyor. Ve artık onu hatırlamaya başlıyorsunuz. Sonuç, tanrının kurban istediğini sanıyorsunuz. Ne alaka?

Yağmur yağmıyor, dua ediyor, dans ediyor, bir şekilde ona sesinizi duyurmaya çalışıyorsunuz. İyide, o sizin yağmura ihtiyacınız olduğunu bilmiyor mu? Sizin yalvarmanızı neden beklesin? Neyse, sonra bakıyor ve sanıyorsunuz ki, işinizin iyi gitmesi sürekli ondan istemelisiniz.

Böyle yaparken, tanrının size ihtiyacınızı vermesi için bir karşılık beklediği gibi acayip bir zanna kapılıyorsunuz. Sonuçta, yaptığınız şeylerin sanki tanrının istediği şeyler olduğunu düşünüyorsunuz.

Örneğin kurana bakalım, peki ya şeytan gelip muhammedi "amanda ben cebrailim, beni de allah yolladı" diyerek kandırdıysa? Düşünürseniz, kuranda pek çok rezilliğin de bunu ihtimal sahasına sokabileceğini açıkca görürsünüz. Şimdi aklı biraz rafa kaldıralım, müslüman gibi düşünelim ve bir allah, birde şeytan olsun..

Ben allah olayım. İnsanı yaratmışım. İyi olması için içine sürü güdülerini ve empati gibi mekanizmaları koymuşum. Bu sayede insanlar güzel güzel yaşayacak, bendede kötüleri, yani defolu üretimleri ayıklayacağım güzelce. Şeytan ise siz olun. İnsanları allaha şirk koşturmaya, kötü insan olmaya yönlendireceksiniz. Acaba bu işin, kuran gibi bir kötülük kaynağını sanki allahtan geliyormuş gibi göstermekten daha iyi bir yolunu bulabilir miydiniz?

Şu apaçık ortadadır ki, islam dini, şeytanın yapıp yapabileceği en büyük allaha matik atma operasyonu olabilir.

Ve şimdi konuya dönelim. Acaba islama uygun yaşayıp mesela karınızı dövünce, allahın bundan memnun olacağını nerden çıkarıyorsunuz? Yada tersi de olabilir, karınızı dövmeyince, asıl derdi biraz BDSM izlemek olan sadist tanrının "Ula biz sizi karınızı dövün, bizde seyredelim diye yarattık, uyuz herifler" diyerek, sizi yok etmeyeceğini nerden biliyorsunuz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anibal'ın dediği gibi aklı bir kenara bırakalım ve bir an için şeytan ve tanrının var olduğunu düşünelim.

O halde kuran ve islamın şeytan tarafından gönderilmesi olasılığı daha fazladır.

Sonuçlar itibari ile deliller ;

1) İslam doğrudan veya dolaylı fitneye,ayrımcılığa dolayısıyla savaşlara neden olmuştur.Bu çok açıktır.

Heralde şeytan olsa idiniz,düşmanınız insanı birbirine düşürmek için seçeceğiniz birinci yol bu olurdu.

2) Düşmanınız insanı yenmek için en güçlü silahı olan aklını ele geçirirdiniz,beyin felcine uğramış islam ülkelerinin hali ortadadır.

3 ) Tanrı adına yalan söyler,onu kötüler,insanların ondan nefret etmelerine çabalardınız.Kuranın tanrısı nefret edilecek karakterde sadist,

zalim,küfürbaz ve sevgiden yoksundur.

4 ) Amacınıza ulaşmak için tek şart olarak bu söylediklerinize inanılması gerektiğini söylerdiniz ki kuranın ana teması budur,"iman et"

5 ) Yalan söylediğiniz anlaşılmasın diye kitaba doğru şeyler de yazardınız ama bu ana tema olan imanın önüne geçemezdi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yok olmak ve var olmak aslında üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken konular bana göre...

Tabii ki olaya sadece realist görüş açısından baktığımızda sokakta kedi gördüğünde bu kedi vardır

hala nefes alıyorum ben yokum gibi bir bakış açısında isek üzerinden konuşulması veya tartışılması çok basit konular olacaktır....

Ama beni "var" ve "yok" kavramları uzun uzadıya meşgul eden konular.. Hani insanın neye göre var kime göre var diyesi geliyor :)))))

İnsanoğlu "var" oldu andan bugüne "varlık" ve "yokluk" kavramını devamlı düşünmüş ve üzerinden düşünmeyede devam edecektir , geçmişte bu kavramları düşüne düşüne dini de bulmuştur ya o da ayrı bir hikaye tabii... İnsanın oğlunun bu düşünsel evrimi içinde benim en çok hoşuma giden düşünce şekli şu olmuştur:

"İnsan varoluş putlarını ardında bıraktığı an, Tek’in seyrine başlar. O andan itibaren dünyaya atılmışlığını, köksüzlüğünü, şekilsizliğini, adsızlığını anlayacak. Bu bilinçle hareket eden Tek’in yaşamı, sahici nitelik kazanır. Sahicilikte Tek, Hiç ve Hiç’ten kopan Varlık’la yüzleşecektir. Hiç’i ve Varlık’ı bir arada kavrayacaktır. Burada duyacağı kaygı insan yaşamında daima var olacaktır. Kaygı, kriz ve bulantı gelip geçeci değil, sürekli olandır. Ancak bulantı insana sahici yaşamın olduğunu anımsatır. Tek, buradan yola çıkarak yaşama karşı sorumluluk duyar ve onu düzenleyerek karmaşadan kurtararır. Neticede kendisiyle birlikte tüm varolanları bu bilinçle adlandırır. Sahi olan içinden geldiği hiçliğine geri dönerek yaşamı kurar. (Bu hiç onun doğduğu yerdir.) Buradaki yapıcılık yıkıcılığın tersi değil; ikisi içiçedir. İyi-Kötü ötesidir."

"Varlık" ve "yokluk" kavramları üzerinde bende çok kafa patlattım ama şöyle bir durum var ilk beyin anatomisi derlerine girdiğimde gördüm ki algıladığımız veya hissettiğimiz herşey aslında beyindeki kimsayal veya elektiriksek iletişimle alakalı bir durum... aslında bizim var sandığımız herşey birer elektirik dalgasıda olabilir yada sadece duvarda yansayan gölgelerdir... Yokluk sancısı duymak ve bunla baş etmek için öncesinde var olduğumdan kesin emin olmalıyım....

Yani işte böyle bu konu uzarrrr gider...

Link to post
Sitelerde Paylaş

bir an gelipte ben tamamen yok olacak mıyım... Eh beni bir wampir ısırmazsa olacağım....

yoksa benden bir parça ebediyyen var olacak mı.... var olacak toprakta mineral, beni yiyen böcekte enerji olacağım...

yaşama güdüsü en temel güdüyse eğer....olabildiğince gidebildiğince sürebildiğince yaşamak....yokluk ve yok olacağını düşünmek insana kapkaranlık geliyor...yokluk karanlıkla zihinde betimleniyor....yok olmayacağımıza dair ufacık bir işaret bile bir ışık oluyor o karanlık içinde... onun içinde dinleri icat ettik...

yaşamayı gördük var olmayı çok sevdik ve ayrılmak istemiyoruz ...bize en uzun var oluş ve yaşamı vaad edene her şeyimizi vereceğiz adeta...bir gün tamamen yok olmayı kabullenmeli miyiz...bu çok mu zor... yok olma bilincinin yanında bir de korku var bizi ölümden uzak tutan... ölümden sonra ne var başıma ne gelecek korkusu.. ne de olsa yüzyılların mitolojisi var insanın arkadasın...

yoktum ben...kırk sene önce benden eser yoktu...yoksa bir yerlerde bir parça var mıydım... yoktan var vardan da yok olamıyorsun... çeşitli biyolojik zerreciklerdin anne ve babanın hücrelerinde , onlarda kendi anne babalarının hücrelerinde......

tanrının zihninde planında bir küçük varlığım var mıydı...olsa bile bundan benim hiç bir haberim yoktu...ve bir gün yine yok olacağım... “bilinçsiz” olacaksın...... kendi varlığının bilincinde olmayacaksın...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...