Jump to content

Kuranda Çelişikiler Meselesi


Recommended Posts

Günümüzde önemli olan görüşlerden biri de Kuranın çelişkiler barındırmasıdır.Hem de Kuran çelişki olmadığından hareketle Allahtan geldiğini özellikle vurgulamasına rağmen..

Öncellikle çelişki nedir biliyor muyuz? Mantıkta çelişki; bir doğrunun aynı kategori içerisinde yanlışlanmasıdır. Kuranda çelişki olduğunu söyleyenlerin iddiaları birkaç çeşittir.

Birinici tür çelişki iddiası: Aynı kelimeye değişik anlamların getirilmesidir. En basit örnek olarak Kuranda insanın çamurdan yaratılması konusunda birkaç çamur çeşidinden bahsetmesi bir çelişki mi? Bunu merhalelere yormak ilmi metoda bir zarar getirmez. Çünkü insanın yaratılışından bahseden ayetler bir tane değildir. Burada düşüneceğimiz, yaratılmanın tek şekil olmadığını araştırmak olacaktır. Bu durumda bu ayetin çelişkili bir anlam vermediğini düşüneceğiz. Burada kelime birdir ama işlevleri ve anlamları farklıdır.

Bunun yerine sözgelimi sizler topraktan yaratılmadınız denseydi ancak çelişki olabilirdi.

İkinci tür çelişki iddiası: Birbirlerine tam ters iki hükmün bulunmasıdır. Duruma bağlı olarak hükümler de değişiklikler göstermiştir. Bu, dinin insan hayatının gerçeklerini dikkate aldığını gösterir. Buna İslam terminolojisinde nesh denilmektedir. Bu iddia, ayete bütüncül bakılmadığının ve tek yönlü bakıldığının da göstergesidir.

Üçüncü çelişki iddiası: Muhkem ve Müteşabihlerin her ikisinin de muhkem olarak yorumlanmasıdır.Oysa her iki tür ayetin de Kuranda bulunduğunu Kuran söylemektedir..Bir ayette hiçbir şey Allaha benzemez derken diğer bir ayette Allahın elinden bahsedilir.Hiçbir şeyin Allahın benzeri olmadığı hükmü muhkem ve kesin iken Allahın eli kavramı yoruma açıktır ki bunu tefsirciler zaten kuvvet ve güç anlamında kullanmışlardır.

Dördüncü çelişki iddiası: Kuranın ayrıca bilimsel verilerle çelişkili olduğu iddiasıdır.Bu iddia daha çok evrim ve yaratılış kavramları arasında geçmektedir.Oysa evrim teori olduğu sürece zaten karılaştırmak gerekmediği gibi yasa olsa da bunun çelişkili olmadığı görülebilir.Diğerleri de bunun gibidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 42
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Önce müteşabihliği anlatalım:

Kuranın çelişkili olduğu savlarını güçlendirmek için İslam dışı her türlü akımın kullandıkları argümanların başında müteşabih ayetlerin geldiğini çoğu yerde vurguluyordum. Gerçek ne olursa olsun bu akımın bilimsel bir şekilde Kuran konularına bakmadığı kesindir.

İlk mesajımda müteşabihliğin bilinen genel açılımını(üyelerin tamamına yakını anlamamasına rağmen) verdim. Bu çalışmada ise bu genel tanıtım sonrası konu üzerinde bir araştırma yapmamız gerekecek.

NEDEN MÜTEŞABİH

Buna kesin bir cevap verebilmek için müteşabihliğin ölçüsünü ve alanını netleştirmek gerekir.

1.Dini kitaplar insan hayatının iki alanı için iki ayrı dil kullanmıştır.

Bilindiği üzere dini kitapların amacı insanlarda “Allah bilincini yerleştirmek” ve iyi insan olmasını sağlamaktır. Bunun içinde yasal ve yasak olanları belirlemesi elbette kaçınılmaz olmaktadır. Kısacası “ahkâm” veya “hüküm bildirme” diye niteleyeceğimiz bu alanın da muhkem ve kesin bir şekilde açıklanması, insanları anlaşmazlık konusunda zorlayacak müteşabihlere yönlendirmemesi gerekir.

Ancak dini metinlerin sınır koymayan ve “serbest alan” diye nitelendireceğimiz yönleri de vardır. Kıssalar, atasözleri ve söz sanatlarına başvurulan bu alanda müteşabih anlatımlar kendilerini göstermektedirler. Bu açıdan bakıldığında Kuranın gerek tarihi olaylar, gerekse fen bilimlerinin sahasına giren konulara girdiğinde, bilgi vermediğini bu alanlarda bilinçlendirmeye ağırlık verdiğini görülmektedir. Böylece doğal yasa ile işlenen konuların kuranda bilgi düzeyinde verilmemesinin sebebini anlamış bulunmaktayız. Çünkü kutsal kitaplar bilgi değil, bilinç kitaplarıdır. Müteşabih bilgi kitabında olmaz ama bilinç kitanında olur.

2.Bu serbest alanda dilin sembolik, mecaz ve yorumlanabilir(müteşabih) olması gerekir.

Bilindiği üzere dil değişebilen bir olgudur. Çevremizde insanların konuşmalarının içinde aynı isim kullanıldığı halde değişik anlamların verildiği önemli oranda kelimelere rastlamaktayız. Sürekli değişebilen dili sonraki kuşaklara aktarabilmenin yolu dili güncelleştirmektir.(Kesinlikle bu kazın ayağını ters çevirmek değildir. Müslümanların henüz savunma konumuna geçmediği ilk 3 asırda bile tefsirlerin var oluşu, bunu gösterir)

3.Müteşabih alana girebilecek ve bilinçlendirmeye yönelik olarak düşünülen bu ayetlerde kesin hüküm aramak gerekmediği gibi bilimsel gerçeklikler de aramamak gerekir.

Fakat bilinen bir husustur ki iyi niyete dayandığı bilinen ve son yüzyıllarda artan müteşabih kavramları “bilimleştirme” hareketleri görülmüştür. En önemli örnekler evrenin genişlemesi, insanın evrimleşmesi, tatlı ve tuzlu suların karışmamasının bulunması v.s dir. Klasik dönemde bu ifadeler muhkem olarak alınırken ve bu noktada da sorunlar vermişken modern dönemde bunlar müteşabih olarak bilinmiş ama müteşabihliğin sonradan bilinecek konular olacağı görüşü sebebiyle bunların bilimselleştirilmesi yoluna gidilmiştir. Bu hem yorumlanmaya açık olanı kesin bir yoruma katmak olduğu için hem de edebi bir dili laboratuar diline çevirmek olduğu için yanlıştır.Bir işe geç kalındığını ifade etme bağlamında “atı alan Üsküdar’ı geçti” deriz.Bunu laboratuar mantığı ile yorumlasak Üsküdarı geçen bir atlının var olduğunu kabullenmek gerekecektir.

Klasik yorumcular müteşabihlerin bir kısmını muhkem olarak aldıkları için zamanla yalan söyleyen bir Kuranla bizi baş başa bıraktılar.Modern yorumcular da bunu bilimselleştirerek sonu yanlışa götüren bir Kurana doğru gidebileceğinin farkında olmalıdır.Kaldı ki güya bu bilimsel tespitlere değindiği söylenen bu ayetlerin neden hep icat ve keşiflerden sonra çıktığı da başka bir tartışma konusudur.Kladı ki bu müteşabihliği muhkemleştirdiğiniz zaman laboratuar ,bunu kesin bilgi olarak kabul etmeyecektir.

4. Konu ile ilgili 3.Sürenin 7.ayeti

Neden müteşabih diye sorduğunuz zaman karşınıza çıkacak bir cevap da bunula ilgili ayetin olmasıdır. Oysa ayeti okuduğumuzda karşımıza yığınla soru çıkmaktadır.

—Burada kastedilen kitap Kuran mıdır?

—Eğer Kuran ise peygambere inmeden önceki durmu mu yoksa indikten sonraki durumu mudur?

—İkinci anlamda kuran hali, birinci anlamda ise levhi mahfuzdaki hali olacağından Tevrat ve İncili de kapsayacağından kitap hangisinden bahsetmektedir?

—Ayetin içinde bile iki defa kitap geçmektedir. Bu ikisi aynı kitap mı ayrı kitap mı?

—Kuranda ayet sadece kitabın içindeki yazılı ifadeler değil,(mucize ile ilgili tespitlerde söylediğiz gibi) varlıkların sistem ve işleyişine de ayet dendiğine göre ve bu sistemin de bir kısmı gayb alanı olduğuna göre muhkem ve müteşabih olan ayetler yazılı ayetler mi yoksa varoluş sistemi anlamındaki ayetler mi?

—Müteşabih ve muhkem nedir? Zıt anlamlı mıdırlar? Yoksa birbirini kısmen kapsayan kavramlar mıdır?

—Hud süresi 1.ayet kitabın tüm ayetlerinin muhkem olduğunu söylerken, Zümer süresi 23.ayetse tümünün müteşabih olduğunu ifade etmektedir. O halde tamamı muhkem olan, tamamı müteşabih olan ve nihayet bir kısmı muhkem diğer kısmı müteşabih olan ayetler hangi kitapların ayetleridir.

—Müteşabihleri sadece Allah mı bilir, yoksa Allah ve ilimde derinleşenler mi?

—Eğer ilimde derinleşenler de biliyorlarsa sayı üzerinde bir görüş birliği varmıdır?

—Eğer sayı konusunda görüş birliği yoksa kesin bilgi olduğu nasıl gerçekleşecek?

—İlimde derinleşenlerden maksat kimlerdir. Din âlimleri mi, bilim insanları mı?

—Kalplerinde eğrilik olanlar kimlerdir? Sadece inanmayanlar mı?

—Eğer onlar da Allahın ayetleri ise yorumlamaya kalkışmak neden fitne olsun

Link to post
Sitelerde Paylaş

KONUNUN AÇIKLANMASI

1—Burada kastedilen kitap Kuran mıdır? Diğer kitaplar mıdır?

Kuran mahiyetleri itibariyle iki türlü kitaptan bahseder. Birincisi “indirilen kitaplar”, diğerleri ise “korunan kitaplar.”Ancak kitaptan bahsedilince genel anlamdan Kuran anlaşılmıştır. Hâlbuki kuran, indirilen kitaplar kategorisine girmektedir. Kuranın değiştirilemez, her şeyin içinde açıklandığı ve herkesin ulaşamadığı kastettiği kitaplar korunan kitaplardır.

Kuran yorumcularının tamamına yakını burada kastedilen kitabın Kuran olduğunu söylemektedir. O halde muhkem ve müteşabihlik de Kuranda aranmalıdır. Diğer bir görüşe göre ise buradaki kitaptan maksad korunan kitap olup Tevrat ve İncil ile Zeburu da kapsamaktadır. Bu açıdan birçok örnekte olduğu gibi burada da kalplerinde eğrlikik olanlar ile kastedilenler onu yontmaya çalışan rahip ve hahamlardır. Farklı bir görüş de “kitabın anası”olarak açıklana kitabın korunan kitap iken “sana indirilen geçen kitap” ise Kurandır.

Kanaatimize göre, Kuran indirilen kitaplar arasında fark görmediği için hepsine kitap demiştir.”Bu kitap” ile a Kuran, Tevrat Ve İncili beraber kastedilmesi mümkündür. Ancak hangi kitaplar kastedilirse edilsin korunanın vahiy olduğu kesindir. İsterse hala korunma halinde olsun isterse de indirildikten sonraki hali olsun fark etmez.

2-Muhkem Ayetler

Ayet, Arapçada işaret, ipucu, delil, ibret gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Kuranda da ayet bu şekilde kullanılmıştır. Ancak Türkçede ayet, kutsal kitaplarda ve özellikle de Kurandaki cümleler için kullanılmıştır. Kuranda ise beş çeşit bir kullanım görebilmekteyiz.

a) Evrende oluşum ve değişim halinde olan olağan olgu ve olaylar

B) Evrende olağandışı sanılan olaylar, mucizeler

c) İnsanın kendisindeki akılsal kanıtları

d) Mukaddes kitapların cümleleri

e) Korunan kitaptaki ayetler.

Muhkem de Arapçada ise gem vurabilen, sağlamlaştırılmış, dayanıklı, kesinleştirilmiş gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Ayetler bağlamında düşünsek, kesinleştirilmiş ayetler anlamını vermiş olacağız. Nitekim ayette muhkem ayetlerin kitabın anası yani merkezi olduğu söylenmiş ve ve geri kalanın müteşabih olduğu ifade edilmiştir. O halde vahiyde muhkem ayetler merkez durumunda olduklarından öz anlatır ve az bulunur.

3-Müteşabih Ayetler

Müteşabih, kelime olarak benzetmek ve yerine koymak gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Şüphe kelimesinden türemiştir. Bu haliyle benzeşen anlamındadır ve benzeyen ile benzetilen diye en az iki şey vardır. Ayetlerin benzeşmesinden bahsetmekle beraber benzeşen ayetlerin ne olduğu açık değildir.

4-Muhkem ve Müteşabih Ayetler

İslam bilginleri muhkem ve müteşabihlerin ne olduğu konusunda çok değişik fikirler düşünmüşlerdir.

1. Birinci görüşe göre direk helal ve haram bildiren ayetler muhkem, mukatta harfleri(elif-lam-mim gibi)müteşabihtir. Bu ikisi dışında kalan büyük bölüm ne muhkem ne de müteşabihtir.

2. Muhkem ayetler hükmü kaldırılan, müteşabih ayetler ise hükmü kaldıran ayetlerdir. Bu konu başka bir kuran ilmi olan nesih olayı ile ilgilidir. Nesih kavramını da evrensellik ve tarihsellik bağlamında vereceğimiz uzun makalemizle beraber işleyeceğiz.

3. Muhkemler anlamı ister kapalı isterse de açık olsun bir delil ile bilinebilecek ayetleridir. Müteşabihler ise insanın bilgisinin almayacağı bilgilerdir. Bu görüş kuranın bir kısmının anlaşılmaz olduğunu ifade etmektedir.

4. Muhkem tek bir yorumu olan müteşabih ise birden çok yorumu olan ayetlerdir. Oysa tek bir yorumu tüm zamanlar için olabilecek bir ayetin var olabileceği kesin değildir.

5. Muhkemler detaylı anlatılan kıssalar, müteşabihler ise tekrar edilen kıssaların lafızlarındaki kapalılıklardır.

6. Muhkem anlamı hemen kavranabilen, müteşabih ise derin düşünceden sonra bilinebilen ayetlerdir.

7. Helal ve harama dair olanlar muhkem, biribirini onaylayan diğer ayetler ise müteşabihtir. Önemli tefsircilerden biri olan Mücahidin görüşü olup en isabetli yorum bu gözükmektedir. Buna göre kesin haram söylenmeden bir şeyin kötü olduğunun vurgulanması bir müteşabih anlatım biçimidir.Bu görüş şu hadisle de desteklenmektedir.Haram bellidir helal da bellidir,ikisinin arasında müteşabihler bulunur…….

İster korunan ana kitap olsun isterse de indirildikten sonra özlü ve kesin ifadeler olsun muhkem ve müteşabihliğin birbiriyle eşit konumda bulunmadıkları görülmektedir. Çünkü ayette muhkemleri kitabın merkezi, geri kalanı ise müteşabihleri olarak açıklaması verilmektedir.

Böylece bir konu hakkında hüküm vermeyen, sadece anlatan ve serbest alan olarak tanımlanabilecek tarihi olayları, geleceği, ilahi özellikleri ifade eden her betimleme de müteşabih olmaktadır. Bunlar amaç olan muhkemliğe götürme yolunda bir araç durumundadırlar. Hedefler konusunda ise benzeşirler. Araç sözler kesinlik taşımadığından kötü niyetliler onu isteğine göre yorumlayabilir. İşte kınanan da bu kötü niyetli insanlardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

MÜTEŞABİHLER

1.Gayb(algılanmayan) alem ile ilgili olanlar

Bunu da ilahi gayb ile ilahi olmayan gayb diye ikiye ayırabiliriz.

a)İlahi Sıfatlar

Kuranda müteşabihliğin en yoğun olduğu konu bekleneceği gibi Tanrısal özellikleridir. Herhangi bir İslam inancı ile ilgili bir kitabı okuyanlar şu muhkem ifadelere rastlamışlardır.

Allah vardır ve birdir. Varlığının başlangıcı ve sonu yoktur. Allah yaratıklardan hiç birisine benzemez. Allah’ın varlığı kendisindendir. O hiç bir şeye muhtaç değildir, bütün her şey ona muhtaçtır.

Allah daima diridir. Her şeyi bilir, görür, işitir, dilediğini yapar. Allah sonsuz kudret (güç) sahibidir, yaratıcıdır, dilediğini yoktan var eder.

Yukarıdaki her bir ifade Kuranda Allah’ı muhkem olarak anlatan ayetlerden alınmıştır. Ne var ki Kuranı okumaya başladığında yukarıdaki cümlelerle çelişen ifadeler bulmaktadır. Allahın kendisini değil de uygulamalarını anlatırken insanlara benzer ifadeleri kullandığını görür. Allahın yemin etmesi, öfkelenmesi, tuzak kurması, intikam alması, elinden bahsetmesi, tahtının su üzerinde olması v.s… gibi betimlemeleri görür. Oysa bu betimlemeler her şeye gücü yetmeyen ve insana benzeyen bir insanın olabilir. İşte bunlar, insanın idrak ve tecrübesinin üstünde olan bir varlığı insanın seviyesine indiren ifadelerdir. Hepsinde Allahın her şeye gücünün yettiği, yapılanların karşılıksız kalmayacağı gibi anlamlar çıkarmak mümkündür.

B)İlahi Olmayan Gayb

Bunu da ikinci yaratılış ve ilk yaratılış açıklarken ifade eder.

İkinci Yaratılış: İnsanın ölümünden başlayıp cennet ve cehennemle son bulduğuna inanılan merhaleler de Kuranda önemli oranda betimleme bulunmaktadır. Normalde diğer âlem ile bu âlemin birbirine benzemediği bilinmektedir. Bu dünyada algılanmayan her türlü şeyin diğer dünyada algılanacaklarına inanılmaktadır. Bu bile diğer âlemin bu evren şartlarında düşünülmemesi gerektiğini gösterir. Ancak diğer âlem betimlenecekse benzer kavramları kullanmak gerekir. Bu açıdan kabir âlemi, sura üfürme, mahşer meydanı, mizan, sırat, cennet ve cehennemi dünyada benzer betimlemelerle kullanır. Nitekim Kuran cennet ve cehennemi anlatırken mesel (yani benzeri) der.

İlk Yaratılış: Evrenin var oluşundan insanın oluşumuna kadar Kuran bahseder. Evrenin önce bitişik iken ayrıldığına, her canlının sıvıdan oluştuğuna, insanın tek bir özden yaratıldığına, insanın bilinçleşme aşamasında halife olduğuna işaret eden ayetler vardır. Ne var ki ilahi sıfatlar ve ikinci yaratılışın aksine bu ayetler genellikle muhkem olarak anlaşılmıştır.

2.Gayb Olmayan Konular(Var oluş Sistemi): En önemlisi imtihan kavramıdır. İnsanlığın bu âlemde ayrıştırılarak diğer âleme geçtiğine ve bunun da bir sistemle olduğuna dair anlatımlar imtihan etmek için oluşmuşuz anlamına sebep olmuştur. Yine sosyal hayat ile ilgili düzenlemelerde muhkem düşünülmeden hükme götüren araçlar üzerine yoğunlaşma olduğundan hükümleri yanlış anlaşılmıştır. Bu konu da daha çok ahkâmın değişmesi ile ilgili olan nesih konusu ile ilgilidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Arapçadaki nir kelimenin çok okunuşundan sayılan çelikilerin açılım(Kuran semantiği)

Kuranın indirildiği dönemde anlaşmazlık sorunu yaşamadığını gerek kuran gerekse de tarihi veriler ortaya koymuştur. Mesajının iletilmiş olduğu toplumun dili kullanıldığı için hangi ayetin ne anlama geldiğini, neyi kastettiğini, Kurana inanan da inanmayan da biliyordu. Bu açıdan indiği toplumda “anlaşılmaz ve çelişkili bir kitap” değildir. Çoğu ayette kuranın apaçık olduğu söylemi de bunu belirtmeye yöneliktir.

Eğer Kuranı sözgelimi indirilmiş olduğu toplumda 100.000 kişi duymuşsa, nerdeyse bu duyanların tamamı, her ayetin ne anlama gelmiş olduğunu da öğrenmiştir. Kuranın ilk çıkış noktasında Kuranının anlaşılmasındaki bu netlik anlaşılmazlığın Kuranın ifadelerinden kaynaklanmadığını göstermektedir. Kuranın anlaşılmaz ve çelişkili olduğu savının son yüzyıllarda dile getirilmiş olması da ilk dönemde bunun net anlaşıldığını göstermektedir.

Stoplumdan sonra gelen toplum ile orun ,kutsal kitapların indirilmiş olduğu başlamıştır.. Anlamın ortaya çıkarılması öylesine çetin bir iştir ki sosyal bilimlerin tüm kazanımlarını kullansak bile, yapabileceğimiz sadece yorumsamadır. Bu da bizi anlamın nesnelliği hakkında ihtiyatlı olmaya zorlamaktadır.

İkinci olarak, kullanılan dilin başkalaşması sonucunda, kelime ve kavramların anlamlarında değişimler söz konusudur. Sözgelimi indiği toplumda bambaşka anlaşılan bazı kelimelerin sonraki dönemlerde anlam kaymasına uğradığı da bilinmektedir. Bu, tüm diller için böyledir. Arapça da ada bu dil değişimi Kuranın anlaşılmasını zorlaştırmıştır.

Üçüncü olarak Emeviler başta olmak üzere, siyasal hareketlenmelerin kutsal metni kendi görüşleri doğrultusunda anlama faaliyetleri de kopuşu artıran etkenlerin önemlilerindendir. Bu açıdan kuran yorumlamalarının değişik olmasını Kuranın kendisinde aramamak gerekir.

Şöyle bir soru sorulabilir. Kuran neden böyle bir anlaşılmaya müsait bir yapıdadır. Tanrıdan gelme olan bir kitap nasıl tarihin akışı içerisinde anlam kaymasına uğrayabilir. Tanrı, evrensel bir dil kullanamaz mıydı? Bunun cevabı şöyle verilebilir:

Kuran edebi bir metin değildir. Tanrı ile insanların konuşmasıdır. Giriş, gelişme ve sonuç şeklinde tasarlanmış edebi bir metin değildir. Konuşmadan ibaret olan bir mesajın sözlerinin tarihin akışı içerisinde değişmesi mümkündür Eğer onu bu şekilde okursak içinde çok tekrar barındıran, bir konudan başka bir konuya sıçrayan düzensiz bir metin olarak değerlendirmek zorunda kalırız. O halde sanılanın aksine Kuran sözlü kültür ürünüdür. Tanrı daha sonraki muhatapları düşünerek yazmamıştır, konuşmuştur.

Dolayısıyla Kur'ân'ın indiği dönemin bütün çevresel şartları elimizdeki metine yansımamıştır. İşte anlamın nesnelliğini zorlayan nokta burasıdır. Otuz cilt tefsir yazılması da, metne yansımayan tarihsel ortamı keşfetmek için yapılan uğraşların sonucudur. Bugün Kur'ân'ın ne demek istediği üzerinde ortaya çıkan tartışmaların beslendiği kaynak tam da burasıdır. Meallerin değişik olmasını sebebi de budur. Sözlü bir konuşma olması…

nebe süresi 33,34 örneğinde Kuranda kelimelere yaklaşım:

Kuranın bu anlaşılabilme sorunun en önemli çözüm noktası Kuranın bütünlüğüdür. Kuranın genel bütünlüğü içerisinde değerlendirilen her konu anlaşılmayı da beraberinde getirebilmektedir. Örneğini verdiğiniz ayeti ben durup dururken kendime göre bir anlam veremem.

Mesela ayete bakıyorum. Gerçekten “kevaib” meme veya daha nazik tabirle göğüs anlamına gelmektedir. Ancak Arapçada bir kelimenin sadece bir anlamı yoktur. Türkçede de eşsesli sözcükler bulunmaktadır. Bu kelimenin sözcük anlamlarından hangisinin Kuranın bütünlüğüne uyduğunu sorgulayarak anlamını bulmaya çalışıyorum. Kuranın genel bütünlüğünden anladığımız cennette cinsler arası bir ayrımcılığın olmamasıdır. Bunu ifade eden yüzün üzerinde ifade var.

Hem aynı kavramın Kuranın bir başka süresi olan vakıa süresinde de geçmesi ve orada anlamının yaşıt olarak verilmesi de bana bir güc oluyor. Böylece bu “kevaib” kavramının göğüs falan değil,”yaşıtlık” anlamını verdiğini görüyorum.Hatta bir kanıt daha bunun yaşıtlık anlamını verdiğini görüyor.Bu da ilgili sözcüğü göğüs olarak açıkladığımız zaman ,diğer nimetlerin de sadece erkeklere özel olduğunu kabullenmek gerekecek.Oysa ayetlerin hiçbirinde sadece erkeklere bir nimet sayılmamıştır.Neden burada sözüm ona göğüs ile beraber,bahçeleri,üzümleri,ibrikler v.b…sadece erkeler için saymış olsun.

Bunun yaşıt anlamını verdiğine dair son bir kanıtımız da “kavaib” kavramına yaşıtlık anlamını verdiğimiz zaman anlamın kendi içerisinde de anlam birliğine kavuştuğunu görmemizdir. Yani bu kavramları her iki cins için düşündüğümüzde ikisine de uyan bir anlam çıkmaktadır. Erkek için düşünüldüğünde “yaşıt” kızlarla, kadınlar için düşünüldüğünde ise kocalarının kendileriyle yaşıt olacaklarıdır.

Kısacası tarihsel oluşum içerisinde bize anlaşılmaz hale getirilen bu gerçekleri bulabilmek için biraz zihin jimnastiğine ihtiyacımız vardır. Bu, kuranın Tanrısallığını bozan bir durum değildir. Çünkü kutsal kitaplar insanın dili ile mesajlarını aktarmışlardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
İkinci tür çelişki iddiası: Birbirlerine tam ters iki hükmün bulunmasıdır. Duruma bağlı olarak hükümler de değişiklikler göstermiştir. Bu, dinin insan hayatının gerçeklerini dikkate aldığını gösterir. Buna İslam terminolojisinde nesh denilmektedir. Bu iddia, ayete bütüncül bakılmadığının ve tek yönlü bakıldığının da göstergesidir

Bu yorum eksik. Bu bakış açısıyla 'çelişki' kavramı zaten yadsınmış olur ve hiçbirşeyde herhalde ki çelişki bulunmaz... :rolleyes:

Yani böyle bir açıklamadan sonra herşeye, her metne, istediği kadar içinde zıtlıklar barındırsın, 'bütüncül' (!) bakılarak çelişki olmadığı savunulabilir... Savunulur savunulmasına da, bu yorum ne kadar güçlü olur...?

Kısacası, kavramların anlamı eğilip bükülürse, heryerde çelişki görülebilir,... hiçbir yerde çelişki görülmez... Objektif ve bilimsel metodlar ise bangır bangır çelişki der.....

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu yorum eksik. Bu bakış açısıyla 'çelişki' kavramı zaten yadsınmış olur ve hiçbirşeyde herhalde ki çelişki bulunmaz... :rolleyes:

Yani böyle bir açıklamadan sonra herşeye, her metne, istediği kadar içinde zıtlıklar barındırsın, 'bütüncül' (!) bakılarak çelişki olmadığı savunulabilir... Savunulur savunulmasına da, bu yorum ne kadar güçlü olur...?

Kısacası, kavramların anlamı eğilip bükülürse, heryerde çelişki görülebilir,... hiçbir yerde çelişki görülmez... Objektif ve bilimsel metodlar ise bangır bangır çelişki der.....

Bangır bangır bağıran o bilimsel ve nesnel çelişkilerinden bir tanesini gereçesi ve yorumunla verebilir misin?

Link to post
Sitelerde Paylaş
ozedonus bu forumdaki topiclere bakarsan yeterince çelişkiyle muhatap olursun tamam mı üşenme oku.

Ama "Kurandaki çelişikiler" üstbaşlığı ile ilk defa burada düzenli ele alınmaya başlanyor.Buyrun, getirin çelişikilerinizi veya yazdıklarımın içindeki safsataları ayıklayın ki hatalarımı anlayayım.Ben,şüpheciyim.Sizin gibi bildiklerime iman etmiş değilim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Al sana dördüncü tür çelişki:

hac 46:Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama

ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.

Şu an halsiz hissediyorum kendimi fazla kalmayacağım ama zaten seninle yeterince ilgilenirler merak etme ok

NOT:ÇEVİRİ DİYANETİNDİR.

tarihinde oymaygat tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Al sana dördüncü tür çelişki:

hac 46:Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama

ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.

Şu an halsiz hissediyorum kendimi fazla kalmayacağım ama zaten seninle yeterince ilgilenirler merak etme ok

NOT:ÇEVİRİ DİYANETİNDİR.

ben düşünce kavgasına girmek için bu foruma girmedim.Kimseyle uğraşamadığım için,kimseyi benimle ilgilenmeye havale etmeniz de gerekmiyır.Gerekirsekafama yatarsa bildiklerim üzerind atesit bile olabilirim.Ama önce şu tarihi verileri sakat sakat ele alamadan..

Link to post
Sitelerde Paylaş
ben düşünce kavgasına girmek için bu foruma girmedim.Kimseyle uğraşamadığım için,kimseyi benimle ilgilenmeye havale etmeniz de gerekmiyır.Gerekirsekafama yatarsa bildiklerim üzerind atesit bile olabilirim.Ama önce şu tarihi verileri sakat sakat ele alamadan..

Yok yani sorunu görüp cevap verememek gibi algılama diye öyle dedim yani

Bu foruma kimler geliyor bir bilsen,ne kafa yapısında ki insanlar ,önlerine ne sürülse de aklının sınırları olan 2-3 cümlenin dışına çıkamıyorlar.

Böyle işte dostum kastımı aştımsa affola...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kurandaki insan haklari ve hukuki düzenlemeler, basli basina ilkeldir. Kuranda celiski filan yoktur. Kuran, bastan sona sapik, ilkel ve aptalca emir ve ögütlerle doludur. Kuranin hitap ettigi kitle, tamamen cahil ve korkaklardir.

Isinize gelince anlasilir, isinize gelmeyince anlasilmaz diyerek, kurandaki ilkel hukuksal emirleri bir yere saklayamazsiniz. Hukuksal emirler, insanlar icin indigine göre, bunlara kilif uydurup anlasilmaz demek, cahilligin dik alasidir.

Bazi somut ögüt ve emirleri, mecazi diye yorumlayamayacaginiz icin, kivirma paylari hic yoktur.

tarihinde ateist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bangır bangır bağıran o bilimsel ve nesnel çelişkilerinden bir tanesini gereçesi ve yorumunla verebilir misin?

Kuran'daki ayet olarak tabir edilen ve sonsuz kudret sahibi bir yaratıcının sözleri olarak inanılan metinlerin tüm zamanlar için geçerli olduğu, Allah'ın ayetlerinin mutlak olduğu ve bu metinlerde hiçbir şeyin eksik bırakılmadığı iddia edilir. Halbuki mutlak olduğuna inanılan ayetler, zamana, mekana ve olaya özgü olarak tanımlanmıştır. Ayrıca kitapta "hiçbir şeyin eksik bırakılmadığı..." iddiasına rağmen tüm metinler, astronomi, kozmoloji, biyoloji, fizik, kimya, tarih... gibi bilimlerden fazlasıyla yoksundur ve sadece çağının öngördüğü bilgileri vermektedir. Coğrafik olarak sadece dönemin Arap yarımadasının mekanını içermektedir.

İçinde hiçbir çelişkinin olmadığını savlayan sözde Allah -özde Muhammed-, yine kendinin sözleri olduğuna inanılan ayetlerle Kuran'da hükmü ortadan kaldırılan ve unutturulan ayetlerin olduğunu söylemektedir;

- "Herhangi bir Ayet'in hukmunu yururlukten kaldirir veya unutturursak, onun yerine daha hayirlisini veya benzerini getiririz." Bakara 106

İddialara örnek istiyorsan, al sana bütün Kuran...

Tabi kafanı dogmatizmin külüne bulamamışsan...

Çünkü bu metinlerin hiçbir mutlak tanı olmadığı gibi, bilimsel olarak incelenip aklın süzgecinden geçirildiğinde ortaya tek bir gerçek çıkar; Tarihsellik...

Ötesi boş...

Link to post
Sitelerde Paylaş

kuranda ol deyince oldururuz der ama insanı topraktan yaratır(!)

eşitsiniz der 2 kadın 1 şahit yerine geçer

dinde zorlama yoktur der yahudilerle dost olmayın yazar

allah istediğini doğru yola iletir der bir yandan da nefisten bahseder bunlar birkaçı tabi

ee çelişki mi demiştik?

Link to post
Sitelerde Paylaş
kuranda ol deyince oldururuz der ama insanı topraktan yaratır(!)

eşitsiniz der 2 kadın 1 şahit yerine geçer

dinde zorlama yoktur der yahudilerle dost olmayın yazar

allah istediğini doğru yola iletir der bir yandan da nefisten bahseder bunlar birkaçı tabi

ee çelişki mi demiştik?

Evet çelişki demiştiniz biz demedik.Aklındaki çelişkileri bir bir yaz ben de Allah'ın izniyle bir bir cevaplarını vereyim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...