Jump to content

Rahman ve de Rahim olan yüce Şiva'nın adıyla..


Recommended Posts

Rahman ve de rahim olan yüce Shiva'nın adıyla;

Bu topic aslında "Allah kelimesinin kökeni" adlı açtığım topiğin devamı niteliğindedir fakat bu yazı arada kaynamasın diye ayrı açtım.

Diğer topic'te Allah kelimesinin manasının tanrıça olduğunu ve Ay tanrıçası Kıble'nin Allah olduğunu anlattım.

http://forum.ateizm2.org/index.php?showtopic=34302

Şimdi ise Kıble-Shiva-Allah ilişkisini anlatacağım.

Allah'ın orijinali Ay tanrıçasıdır. Adını bir kenara bırakırsak, kendisi tüm Aşya'nın ve eski Mısır'ın bereket, gıda, aş tanrıçasıdı. Aşya'ya bu ismi veren de odur. (Aşya: Aş diyarı. Bereket, bolluk ve gıda diyarı).

Pekiyi gerçek adı nedir bu tanrıçanın? Gelmiş geçmiş zaman uzunca bir süre dilimidir. Bu uzun tarih boyunca, çok geniş bir coğrafyada çok çeşitli milletler yaşamış ve çok çeşitli diller kullanmışlardır. Bu sebeple, bu tanrıçaya tapınan her millet kendi dilinin kendi döneminde kullanılan adıyla ona tapmıştır. Millet aynı millet olsa dahi çeşitli zamanlar içinde yine farklı veya benzer adlarla bu tanrıçaya tapmışlardır. Kendi dilinizi düşünün. 2500 yıl önceki Türkçe ile şimdiki Türkçe aynı mı? O halde tek bir millet bile ona farklı zamanlarda farklı isimlerle tapmıştır. Aşya'nın farklı farklı milletlerini ve onların farklı kabilelerinin lehçelerini ve farklı mezheplerini vs. düşünürsek; bu tanrıçanın yere ve zamana göre farklı isimlerinin olması normaldir.

Önemli olan, Allah adlı tanrıçanın muhadili olan diğer tanrıçaların hangileri olduğudur.

Örneğin yere ve zamanna göre bunlar hep aynı tanrıçayı işaret etmiştir: Kıble, Kıbele, Kubbeba, Cybele, Ella, Elle, Alla, Allah, Shin, şin, Shella, Shiva(Şiva). Yunanlılarda Aphrodite.

Lafı uzatmadan; Rahman ve de rahim olan yüce Shiva'ya geçelim. Çünkü bu tanrıçaya yukarda saydığım isimlerden, günümüzde sadece Rahman, Rahim, Allah ve Shiva(Şiva) adıyla tapınılmaktadır.

Fakat lafa başlamadan, Şiva'nın, Arapların Allah'ı ve Mezopotamya'nın Kıble'sinin(kıbele), Hinduizm versionu olduğunu tekrar belirtlelim. Yani neticede bunların üçü de aynı tanrıçalar.

Önce vajinalarına bakalım. Bakalım bunlar aynı tanrıça mıymnış?

post-2241-126977901416_thumb.jpg

Evet, aynı tanrıça olduklarını vajinalarından tespit ettik.

Önceki topicte Kıble'nin kara taşını, Aphrodite'in kara taşını ve Allah'ın kara taşını göstermiştik. şimdi ise Shiva'nın kara taşını görmüş oldunuz.

Vajina, doğumu/doğuranı/yaratanı, kara taş ise doğan'ı temsil eder. Neden beyaz değil de kara olduğu konusunda tarihçilerin çeşitli teorileri var. Fakat ben o muğlak konuya girip birilerine konuyu dağıtma fırsatı vermeyeceğim. Çünkü gereksiz yere bu konuya girersem, ben A derim, o da gelir sanki konuyla direkt alakası varmış gibi, sırf mevzuyu dağıtmak için hikayenin B versionunu bulur getirir kasten konuyu dağıtır.

Shiva kimdir?

Köken olarak Hindu Ay tanrıçasıdır. En az 5-6 bin yıldır Hindular tarafından hala tapınılmaktadır. Arap yarım adası, Mezopotamya'da Şin (Sin) ve Hubal olarak bilinirdi.

Kılıktan kılığa giren son derece esnek bir tanrıdır. Çok geniş bir coğrafyaya ve uzun bir zaman dilimine yayılabilmesinin sebebi de bu esnekliğidir. Çünkü hangi milletin dinine girse, bukalemun gibi o milletin eski tanrısının renklerini almıştır. Üstün yetenekli bir tiyatrocudur. Zaman zaman erkek kılığına bile girmekten çekinmemiştir. Hatta yarı erkek yarı kadın olarak shemale kılığında bile sahneye çıktığı olmuştur. fakat çoğunlukla kadın versionu mevcuttur.

Öyle bir tiyatrocudur ki, sadece Hindu tapınaklarının üzerindeki formlarının çeşidi bile 30 milyondan fazla olduğu söylenmektedir. (Hinduların kendi iddası).

Aşağıdaki resimde görüldüğü gibi, tıpkı Kıble(Kıb-el-lah) ve Arap'ın putu Allah gibi onun da simgesi hilaldir. Çünkü bunlar zaten birbirlerinin biraz farklı versionlarıdır:

post-2241-126977903911_thumb.jpg

Burada da shemal kılığında:

post-2241-126977906598_thumb.jpg

En güzel isimler onundur demiştik değil mi? Demediysek diyelim ve duaya başlayalım:

Rahman ve de rahim olan yüce Shiva'nın adıyla,

Sivastakam (Stanza 8):

Haram sarpa haaram chitta bhu viharam Bvaham veda saram sada nirvikaram Smashane vasantam manojam dahantam Sivam shankaram shambu meshan meday.

Türkçesi:

Sana sığınırım Şiva! Sen Haram olarak da tanınırsın. Sen ki yılanların çelenklerini giyinen(taşıyan), ölülerin yakıldığı yerlerde gezen, kainatın kendisi olan, Vedalar'ın özü olansın.

Bu dua M.Ö. 1500 yıllarında yazılmış olan, Vedalardandır. Vedalar tıpkı Kuran gibi Hindu kutsal metinleridir ve vahiy yoluyla gelmiştir.

Şiva'nın doğuran vajinasını/Rahimini gördünüz değil mi? Pekiyi evinin adı nedir?

Garbha griha : Rahim evi. Sanskritçe : garbha=rahim , griha=ev.

Garbha griha, Hindu tapınaklarının tam ortasında bulunur. Mescid-i Haram'ın tam ortasında bulunan Kabe gibi.

Garbha griha küb,kab,kare şeklindedir. Tıpkı Kabe gibi.

Garbha griha'nın tek girişi vardır. Tıpkı Kabe gibi.

Garbha griha'nın pencereleri yoktur. Tıpkı Kabe gibi.

Garbha griha'nın içine sıradan halk giremez. Tıpkı Kabe gibi.

Garbha griha'nın Sanskritçedeki diğer adı Haram. Tıpkı Mescid-i Haram gibi.

Hindular, Garbha griha'nın etrafında, 7 kez dönerek hacı olurlar. Tıpkı kabe'nin etrafında 7 kez dönen hacılar gibi.

Hindu hacıları Tirtham denen kutsal suyu içerler. Tıpkı zemzem gibi.

Hindu hacıları saçlarını traş ederler. Tıpkı putperest islam hacıları gibi.

Hindu hacıları tavaf esnasında iki parçadan oluşan beyaz çarşaf giyerler. Tıpkı putperest müslümanlar gibi.

Hindular sabah ve akşam "namazkar" kılarlar, tıpkı müslümanların namaz kılması gibi:

(Çok teşekkürler Mohammed arkadaşım)

Şimdi de şu hacıların resimine bakın bakalım, hangileri Müslüman hangileri Hindu anlayabilecek misiniz? :

post-2241-126977908514_thumb.jpg

Evet şimdi de Rahman ve de Rahim olan yüce Şiva'nın Haram'daki kara taşına bakalım:

post-2241-126977910113_thumb.jpg

Bu taşa hala tapınmaktadırlar. Tıpkı putperest müslüman hacılar gibi.

Fakat bu taş sadece .... filan fişmandır, biz bu taşın kendisine tapmıyoruz diyorlar. Tıpkı putperest müslüman hacılar gibi.

Yani her ikisi de gerçekte neye taptığının farkında değil.

Bu bilgilerin çoğuna, geçen sene bir Hindu'nun yardımıyla ulaştım. Adını hatırlamasam da kendisine çok teşekkür ederim. Gerçi onun maksadı bana yardım etmek değil, beni Hindu dinine çekmekti ama yine de sağ olsun. Bir de çok ilginç bir şekilde Big-Bang patlamasını kendi dinine yontuyordu. Tıpkı müslümanlar gibi fakat daha sağlam argümanlarla.

Bankamatikler arası anlaşma yapıldı. Hangi bankanın olduğu fark etmeksizin istediğin bankamatikte işlem yapabiliyorsun. Şimdi sıra tapmatikler arası anlaşmaya geldi. Bu yapılırsa çok büyük bir tasarruf sağlanacak. Mesela Hint tapınaklarına yakın olan müslüman Hint tapınağındaki kara taşın etrafında dönüp onu öpecek, buna mükabil, Hindulara da müslümanların putunun etrafında dönme hakkı verilecek. Namazı kaçıran müslüman, Şivaya yönelip Hint manazı kılacak, kurban bayramında koyun kesemezse, Hinduların keçi bayramında Rahman ve de rahim olan yüce Şiva'nın adına keçi kesecek. Ne güzel kolaylık değil mi?

Nasıl olsa Hindu dininde hemen hemen hepsi var. Bir tek şunlar yok:

* 9 yaşındaki kızlara sarkıntılık yapmak.

* El, bacak, kol kesmek.

* Yol kesmek.

* Cizye ve haraç kesmek.

* Kan davası gütmek.

* Başlık parasıyla öz kızını satmak.

* Kadını dövülmesi gereken eşek olarak görmek.

* Ramazanda oruç tutmuyorlar diye McDonald'sı bombalamak.

* Mini etek giydi diye küçücük kızların bacaklarına kezzap atmak.

* Allah adına yapılan her türlü dolandırıcılığı, yalancılığı, sahtekarlığı mübah saymak.

* Bunları da saydığın zaman bir o tarafa, bir bu tarafa kıvırtmak.

Olsun bunları da artık kendi tapmatiklerinizde yaparsınız.

Şimdi bir müslüman gibi konuya hazır cevap vereyim:

e nolcek ki bütün dinler aslında islamdı ama deiştirdiler öle ibadetlerin olmasıda normal bu benzerliklerde normal siz zaten bunları hıristiyan sitelerde buluyosunuz ibatetler normal

Hindular da aynısını söylüyor. 2 farkla: 1- Konuştuğu dilin imla kuralarını azıcıkta olsa uyarak. 2- Yeninin eskiden değil, eskinin yeniden türediğini bilerek.

Saygılar, sevgiler.

tarihinde Notamatik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 321
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images



Şarkıdaki Mahadeva'nın Şiva'nın bir başka ismi olduğu söylenir.
İslam öncesi şiir yarışmalarında Mahadeva'nın da içinde geçtiği "Bilginin Babası" adlı şiir en iyi seçilerek Kabe duvarına asılır.
Bunun ne anlamı olabilir?
Araplarda Şiva'nın ne işi var?
Link to post
Sitelerde Paylaş

Emeğine sağlık Notamatik kardeş; Bunca benzerlik aynı kaynakçaların alıntı yolu ile kamusal paylaşıma uğradıklarını göstermektedir. Önen (zaten) bu durumu, bazı müslümanlar da kabul ediyor. Aididsafar'da "Shaivite Roots Of Mecca / Mekkenin Şiva Kökleri" adlı betke (makale), enaz bir yıldır ağbağında duruyor.

Shiva kimdir? Köken olarak Hindu Ay tanrıçasıdır. En az 5-6 bin yıldır Hindular tarafından hala tapınılmaktadır. Arap yarım adası, Mezopotamya'da Şin (Sin) ve Hubal olarak bilinirdi. tıpkı Kıble(Kıb-el-lah) ve Arap'ın putu Allah gibi onun da simgesi hilaldir. Çünkü bunlar zaten birbirlerinin biraz farklı versionlarıdır: En güzel isimler onundur demiştik değil mi? Demediysek diyelim ve duaya başlayalım: Rahman ve de rahim olan yüce Shiva'nın adıyla, Sivastakam (Stanza 8):

Haram sarpa haaram chitta bhu viharam Bvaham veda saram sada nirvikaram Smashane vasantam manojam dahantam Sivam shankaram shambu meshan meday.

Türkçesi: Sana sığınırım Şiva! Sen Haram olarak da tanınırsın. Sen ki yılanların çelenklerini giyinen(taşıyan), ölülerin yakıldığı yerlerde gezen, kainatın kendisi olan, Vedalar'ın özü olansın.

Bu dua M.Ö. 1500 yıllarında yazılmış olan, Vedalardandır. Vedalar tıpkı Kuran gibi Hindu kutsal metinleridir ve vahiy yoluyla gelmiştir. Şiva'nın doğuran vajinasını/Rahimini gördünüz değil mi? Pekiyi evinin adı nedir? Garbha griha : Rahim evi. Sanskritçe : garbha = rahim , griha = ev. Garbha griha, Hindu tapınaklarının tam ortasında bulunur. Mescid-i Haram'ın tam ortasında bulunan Kabe gibi.

Garbha griha küb,kab,kare şeklindedir. Tıpkı Kabe gibi.

Garbha griha'nın tek girişi vardır. Tıpkı Kabe gibi.

Garbha griha'nın pencereleri yoktur. Tıpkı Kabe gibi.

Garbha griha'nın içine sıradan halk giremez. Tıpkı Kabe gibi.

Garbha griha'nın Sanskritçedeki diğer adı Haram. Tıpkı Mescid-i Haram gibi.

Hindular, Garbha griha'nın etrafında, 7 kez dönerek hacı olurlar. Tıpkı kabe'nin etrafında 7 kez dönen hacılar gibi.

Hindu hacıları Tirtham denen kutsal suyu içerler. Tıpkı zemzem gibi.

Hindu hacıları saçlarını traş ederler. Tıpkı putperest islam hacıları gibi.

Hindu hacıları tavaf esnasında iki parçadan oluşan beyaz çarşaf giyerler. Tıpkı putperest müslümanlar gibi.

Hindular sabah ve akşam "namazkar" kılarlar, tıpkı müslümanların namaz kılması gibi

Muhammet, eleştirdiği putları; sanem, vesen, cibt olarak 3'e ayırıp kümeleştirmiştir. Bunu kafasına göre değil, yaşadığı günayın ekinçsel içreğinde olanlara göre yapmıştır.

Sanem; Heykelsi putlar gibin biçimsel simgedir bunlar.

Enam 74'den bir örnek sanem'e (صَنَم);

ve iz qale ibraimü li ebi-hi Azere, e tettehizu esnamen aliheten.

demişti İbrahim, babası Azer'e, ediniyormusun putları ilahlar.

Vesen; Yalnıksal (İnsani) görünüşte figürlerdir bunlar. Uygulanımı, etkisel iz bırakmak içindir. Örneğin bugünkü müzik klipleri, kaleografi ve dansları, eğer ilahlara atıf için yapılsalardı vesen kümesi içinde değerlendirilmesi gerekirdi.

Ankebut 25'den bir örnek vesen'e (وَثَن);

ittehaztum min düni allahi evsanen meveddete. (مَوَدَّة).

edindiniz allahın berisinden putları sosyalbağ. (samimi toplumsal sevgi).

Açıkca hoşbeş edinilen sosyal bağlar, vesen putunun çoğulu olan evsan için kullanılıyor. Siyasal koşuşturma da bu kümededir.

Cibt; Kahin uğraşı ereğince bildikleri şeylerde kullanılmıştır. Bugün kısaca bu sözcük, büyücülerin yaptığı işlerin boş uğraşıları ilen ölçülebilir etmenlerdir. Ayrıca; dövme, arma, amblem ulayu imzalar da, kullanımına göre bu küme içindedir.

Nisa 51'den bir örnek cibt'e (جِبْتِ);

yü'minüne bi el cibti ve el tağuti. (et tağuti/الطَّاغُوتِ).

iman ediyorlar bir kahinlikle ve bir allahkarşıtlığıyla.

Hub-El ile El-İlah birbirlerinin rakibi idiler ulayu (ve) her ikisi de ilah familyasındandı, put familyasından değillerdi. Tıpkı El-İlaha atıf put yaptıkları gibin Ortadoğulular, Hub-El'e de atıf put yapmışlardı. Gerçekte putlar, ilahların öz kimlikleri değil, atıf kimlikleridirler.

El-Lat ; Bereketin kaynakçası sayılan dişi İlah. El-İlah'ın kızı. Lat'a atfedilmiş put'un bulunduğu ev (beyt), Mekke'ye 150 km. uzaklıktaki Taif bölgesindeydi.

El-Uzza ; Bereketin kaynakçası sayılan dişi İlah. El-İlah'ın kızı. Uzza'ya atfedilmiş put'un bulunduğu ev (beyt), yine Mekke'nin 150 km. güneydoğusunda yeralan Taif bölgesindeydi. Bu ilahı Nabatlılarda bilirdi ancak onlar, Uzza adlı ilaha, araplar gibin put atfı yapmamışlardı anlaşılan.

El-Manat/Manah ; Nabatlılarca bilinen adı ilen Manavat. Yunan benzeri (Greko-Romen/Helenistik) ekinçlerdeki adı Nemesis idi ulayu bu da dişi idi. Ayrıca Helenistik ekinçlerde Manat, Hub-El ilahının karısıydı. Menat ilahına da atfen yapılmış Taifte evi bulunuyordu.

tarihinde BegTeginli tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Natomatik bilgileri harmanlama yaparak saçmalamaktan başka bir şey biliyormusun. ? Bu bilgileri Hristiyan amcaların çok servis etti fakat atladıkları konu, ne Hint kültürüne nede islam kültürüne hakim olamamalarıydı.

Yazık.

Birde her başlıkta şakşakcıların var onlarda ayrı bir komedi.

tarihinde Belial tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ömer bin Hasnam'ın birinci gelen ve Kabe duvarına asılan şiiri:

Kefa vinek zikra min ulumin tav eseru kaluben ayetül heva ve tezekkuru

Ve tezekkuruha uden ilel vedae lilvara veluk yank zatullahe yum tab aseru

Ve ehluleha ezahu ermiman mahadev o menazel ilamuddine minhum ve seyattaru

Ve sahabi kiyem feem kamil hinde yovmen ve yakilun lete hazan feynnak tevajharu .

Meyasseyare akhalekan hasenen kullahum naimun azaed summ gebul Hindu.

Bir adam ki, tüm yaşamını günah ve erdemsizlikle geçirip tutku ve öfke ile harcasa,

Bir yol var mıdır kurtuluşu için, sonunda pişman olup erdemliliğe dönmeyi istese?

Dürüstlük yolunda en yüksek konuma ulaşabilir, bir kez bile içtenlikle Mahadeva’ya ibadet etse,

Ah tanrım! Tüm yaşamımı al, yeter ki ruhumun özgür olacağı Hint’deki kutsal topraklarda bir günlük kalış ihsan eyle;

Soylu davranışların mükemmelliğini kazanır insan ve ideal Hindu hocalarla dindarlığın ayrıcalığını elde eder, Hint’e bir hac sayesinde.

Goddess-Kraliçe

Link to post
Sitelerde Paylaş

:)

Bu da benden olsun..

Hristiyanlığın en önemli inançlarından biri de teslis(trinity) inancıdır.

Hristiyanlara göre üçlübirlik, kendini Baba, oğul ve Kutsal Ruh benliklerinde açıklayan tek Tanrı'dır. Hristiyanlara göre, Tanrı kendini 3 farklı bilinç merkezinde açıklar, bunlar Tanrı'nın parçaları asla değildir. Çünkü Tanrı parçalara bölünemez ancak bunlar Tanrı'nın "kişilik"leridir, "bilinç merkezleri"dir, "Baba", enerjideki güce, oğul enerjinin ışığa dönüşmüş haline, Kutsal ruh da yayılan ısıya benzetilir.

Sonuçta anlatılmak istenen üç ayrı tanrı değil de tek Tanrı'ya inandıkları ama bu Tanrı'nın 3 farklı biçimde var olup kendini açıkladığı felsefesidir.

Bir kültürün teslisi Hristiyanlık teslisiyle nerdeyse aynıdır: Trimurti (Hindu teslisi).

Trimurti üçlü birliği Brahma, Şiva ve Vişnudan oluşur, Brahma, Vişnu ve Şiva, ayrı Tanrılar değil, tek Tanrının farklı halleridir.

Brahma yaratılışı, Vişnu koruyuculuğu Şiva ise yok edilişi simgeler, Tek bir Tanrı vardır ancak bu Tanrı 3 farklı halde işler.

Bu haliyle Trimurti, Hristiyan Trinitysinin (üçlü birliğinin) neredeyse aynısıdır.

Bazı Hristiyan apologistler (Apologist: hristiyanlık savunucusu) bunun farkına varmış ve Trimurtinin gerçekten de hristiyan üçlü birliğine çok benzediğini kabul etmişlerdir.

Ancak şöyle derler En eski Trimurti simgesi, Hristiyanlıktan sonra 4. ya da 5. yüzyıla aittir.

Bu ifade kısmen doğrudur gerçekten de en eski Trimurti (üç başlı gösterim) kalıntıları Hristiyanlığın doğuşundan sonradır ancak bu, Trimurti inancının Hristiyanlıktan çok daha eski olduğu gerçeğini değiştirmez çünkü Hristiyanlıktan en az 400 yıl öncesine tarihlenen Hindu kutsal metinleri Trimurti anlayışından bahsetmektedir.

Tabi burda apologistlerin, eğer doğru ise bir itirafı söz konusudur;

Trimurtinin teslisden etkilendiğini ve teslisin daha önce olduğunu söylerken 4. ve 5. yy da teslis inancının var olduğunu kabul ederler.

Ancak tabi bu inancın günümüzdeki ile aynısı olup olmadığı net değildir.

Örneğin Meryem bu üçlemeye dahil midir değil midir?

Kuran a göre dahildir ve o zamanda var olan bu yanlış inancı Kuran eleştirmiştir.

Hatta bazı Hristiyanlar bunu İslam eleştirisi olarak kullanırlar, Muhammed teslisi bilmiyor, biz Meryem i Tanrı olarak görmüyoruz..şeklinde eleştiriler mevcuttur.

Fakat ortadaki gerçek teslis ve Hindu teslisi trimurti nin birbirine çok benzediği..

Örneğin Hristiyanlıktan en az 400 yıl öncesine tarihlenen Maitri (Maitrayani) Upanişadı, Brahma, Vişnu ve Şivanın; Brahmanın farklı halleri olduğunu söylemektedir. (Maitrayani upanişad, 4:5)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacdaki “niyet etmek” budizmde “cetana”ya denk gelir.

Hacda yasak olan şeylere örnekler: “avlanmak, ot koparmak, böcek öldürmek, koku sürünmek, cinsi münasebette bulunmak“. Sanki bir budist rahibin yapmaması gereken şeyler sıralanıyor. İlginçtir; bir budist rahibin sahip olabilieceği çok az eäyalardan birisi de bir süzgeçtir. Su süzgeci. Dereden aldığı suyu bu süzgeçten geçirsin ki, yanlışlıkla böcek öldürmesin. Yoksa kötü bir „karma“ya neden olur.

Hacılar Safa ve Merve arasında gider gelirler, acemi budist rahip namzetleri iki nokta arasında (iki direk, taş/kaya vs) gidip gelerek „yürüyüş meditasyonu“ öğrenirler.

Muhammedin doğumu, ölümü ve ve ilk vahiy aldığı gün aynı gündür. Budanın doğumu, gezginciliğe çıkması, ermişliği, ölümü (pardon nirvanaya girişi) aynı güne denk gelir.

Muhammed küçük yaşta yetim kalır, amcası ve dedesi tarafından büyütülür. Budanın annesi doğumda ölür, kızkardeşi tarafından büyütülür. İsa babasız doğar# başkası tarafından büyütülür.

Doğum öncesi Budanın annesi rüyasında fil görür, Muhammed ise “fil yılında” dünyaya gelir.

Muhammed daha çocukken Bahira isimli bir hristiyan rahip onun büyük adam olacağını bilir (bahira zaten rahip anlamına gelir. :D ). Buda daha çocukken Asita isimli ve yine başka bir inancın rahibi tarafından büyük adam olacağı ile müjdelenir . İsanın büyük adam olacağı ise “doğu ülkelerinin büyücüleri” tarafından anlaşılır.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

Doğrusun DreiMalAli; İslamın ritüel uygulamalarının budizm ile benzeşmesinin altında, islam ritüellerinin, budizm kaynakçalarını kullanması yatmaktadır büyük olasılıkla. Kaldı ki kur'an içeriğinin azımsanmayacak kadarı Sanskrit kökenlidir. Muhammetten önce İbrahim, Brahma öğretisinden bıkarak Arap yarımadasına gitmişliği, yadsınamayacak kadar ciddidir. Dolayısıyla İbrahim, Kabe'yi Brahma öğretisinden edindiği esinle kurmuştu. Kabe'de Hindu kralı Vikramaditya'nın adına ithaf bulunması bunu kanıtlıyor.

Kur'an da salat sesleyişinde okunan namazın aslı, Sanskrit dilinde Namas, Namaste, Namaskar, Namaskara, ulayu (ve) Nama Yajna biçimleri ile bulunmaktadır. Muhammete öğretmenlik yapan, ona kaynakça sağlayan Bel'am, Yaiş, Addas, Yessar, Cebr ulayu İranlı Selman, salat tapınmasını, Sanskritçe namas sözcüğünün değişik eylem çekimlerinin islamın öngördüğü tapınma dizgesine tam uyum sağlamasını fırsat bilip Sanskritçe'den alıntı etmişlerdir. Böylece islamın dinsel ritüelleri de ambalajlanmış oldu.

Ayrıntısal Dipçeler; 01,02,03,04,05.

Uğrola

tarihinde BegTeginli tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Okudunuz mu? Nasıl? Beğendiniz mi yeni kara taşınızı? Yeni değil o, sizin putdan eski. Kab'e'ye kadar gitmişken, Hindistana devam edip 7 kez de yüce Şiva'nın Haram'daki kara taşının etrafında dönün; cennet süper garanti.

Yetmez mi diyorsunuz? O halde hazır dinler arası diyalog başlamışken size diğer putunuzu da tanıtayım da, gidip orda da 7 kez dönün, toplam 21 kez ile cennet multi garanti olur.

Buyrun yeni putunuz. Yeni dediğime bakmayın, bu da sizin putdan eski.

post-2241-126995582963_thumb.jpg

Sen kab ne demektir bilir misin ey mah Amid?

Kab; kab demektir. Kab-kacak, küp demektir. Kırk küp kırkının da kulpu kırık küp var ya hani! Hani şu kırk haramilerin haram ganimetlerini sakladıkları kulpu kırık küpler? İşte öyle küb.

Hala anlamadın mı ey mah Ammid? İşte şöyle küb:

post-2241-126995586362_thumb.jpg

O yukardaki küpler, Mısır'daki, El-Kab adlı tapınağınızda bulundular.

Hala anlamadın mı ey mah Ammid? İşte şöyle küp:

post-2241-126995588699_thumb.jpg

Üstteki küp ise Kıble tapınağınızdan.

Sen Kıble ne demektir bilir misin ey mah Ammid?

Kıble; Kıb-Elle demektir. Esası ise Küb-Ella'dır. Siz ona Küb-Allah veya Kab-Allah da diyebilirsiniz. Şiva, Rahim veya Haram da diyebilirsiniz. Farketmez, aynı kapıya çıkar. Nasıl olsa en güzel isimler onundur.

Ay tanrıçası Küb-Allah, küpleri koruyan bir tanrıçadır. O yüzden Hindistandaki bir adı da Haram'dır. Haram kutsal demektir.

Haram yeme: Kutsal bir hakkı yeme.

Haram aylar: Kutsal aylar.

Haram bölge: Kutsal bölge.

Mescid-i Haram: Kutsal mescid.

Harami: Kutsal hak yiyen şerrrrefsiz.

İşte bu yüzden, Rahman ve de Rahim olan yüce Şiva'nın bir adı da Haram'dır. O yüzden onun mescidinin adı da Haram'dır.

Eskiden kıymetli ziynet eşyaları küplerde saklanırdı. Küpünü iyice doldurmuş deyimi burdan gelmedir. Bu küpler ise başkasının bulamaması için genellikle gömülürdü. Fakat gömmek iyi bir çözüm değildi. En azından gömülecek kadar ziynet eşyası yoksa, yani çok aşırı değerli değilse, gömmeye değmezdi. Çünkü henüz tam dolmamış, çok değerli olmayan küpler sahibi zenginleştikçe devamlı çıkarılıp tekrar tekrar gömülmesi gerekiyordu. Oysaki onu devamlı gömüp çıkarmak büyük bir risktir. Zira her seferinde birisinin görme ihtimali olabilir.

Bu sebeple, henüz çok değerlenmemiş küpler bankaya yatırılırdı. Bu bankalara ise Kab(Kab'e) adı verilirdi. Herkes küpünü Kab'e'lere emanet eder ve yeri geldiğinde küpünü ister, içine bir şey koyar veya içinden bir şey alır, tekrar emanetçiye teslim ederdi. Emanetçiye de güvenilmeyecek kadar dolarsa, işte o zaman alıp bir yere gömerdi.

Bu emanetçiler kimlerdi? Elbette ki tapınak rahipleri ve rahibeleri idi. Çünkü en güvenilir kişiler onlardı. Gerek Hinduizm'de olsun, gerek İslamda olsun, Kab'elerin içine sıradan halkın girmesinin yasak olmasının sebebi budur. Çünkü içerde emanet küpler vardır.

Fakat sorun şu ki; Kab'elerin de soyulma ihtimali vardı. İşte buna karşı önlem olarak putları Kab'elere yerleştirerek orayı tamamen kutsallaştırıyorlardı. Yani putlar Kab'e denen bankalarda bekçi köpeği vazifesi görüyordu. Kab'enin içine ve üzerine yüzlerce put asılmasının sebebi de buydu. Birinden korkmayan öbüründen korksun da soyguna girişmesin diyedir.

Böylelikle, putların orada çoğalması, Kab'eleri en kutsal yerler yapıyordu. Ve böylelikle bu bankalar en önemli tapınaklar haline geliyordu.

O küpleri en iyi koruyan ise, en çok müridi olması sebebiyle, Rahman ve de Rahim olan yüce Şiva, yani; Sümer'deki(Babil, Anadolu vs.) adıyla, Küp-Elle(Küb-Ella, Küb-Alla , Kab-Allah) idi.

Kab-Allah(Kab'e Allah'ı , Küb Allah'ı) hepinizin kübünü korusun.

Bu resmini gösterdiğim son tapınağınızdaki kara taşınızı henüz bulamadım. Orada da bir kara taştan bahsediliyor ama resmi yok. Bilgiler de net değil. Hatta birden fazla kara taştan bahsediliyor.

Size Afrodit'in kara taşını, Kıble'nin kara taşını, Kab'e deki Arap'ın putunun kara taşını ve Hindistan'daki kara taşınızı gösterdim. El-Kab daki kara taşınızı ise artık oraya hacı olmaya gidince kendiniz bulun bir zahmet.

Nasıl? Beğendiniz mi kara taşlarınızı? Beğenmezseniz beğenmeyin. Ben Dilber hala gibi taşımı ortaya goruuuum, beğenen alur geder; begenmeyen bırahgır gaçar.

Katkıda bulunan arkadaşlara selamlarımla,

Harkese saygılar, sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ben hinduizmi, dinleri araştırmadan önce sıradan bir pagan dini olarak biliyordum, tıpkı afrika'da ki ya da avustralya daki yerlilerin doğa kültü inancina benzer bir şey. ama sonradan gördüm ki hinduizmin hem taraftar sayısı fazla, hem uzakdoğunun temel dini, hemde ibrani dinlerle epey ortak yönü sözkonusu. budizm, cainizm vs. gibi dinlerin bu dinden türediğini öğrenincede savim iyice güçlendi.

hinduizm bana göre paganizm ile monoteizm arasında sıkışıp kalmıştır, çok tanrılı olmasına rağmen , tek tanrılı dinlerle önemli paralellikler arz eder. bu derece tutulması ve dünyanın büyük dinleri arasında yer almasınıda buna borçludur.

ama yine bana göre, hinduizmde tipki islam gibi bir b.ka yaramaz saçma sapan bir dindir. ayni onun gibi yobazdır, şayet gandhi yi öldüren yobaz bir hinduydu. karma inançları islamda günah-sevap inancina paraleldir, trimurtileri teslis e, reenkarnasyon ve dahası karma ile bu ikisine sıkı sıkıya bağlı kast inanişi da bu dinin ilkelliğini gösterir.

kast inanışı hinduizmin ne denli çürük bir din olduğunun kesin göstergesi, insanları kastlara ayırıp, aşağı yukarı sınıflamak , itaate zorlamak olsa olsa ancak bir yobazın yapmaya çalışacaği şeydir.

ibrani dinlerinde domuz eti tabusu gibi, bunlarda da sığır tabusu vardır, sığır sanıldığının aksina tapınılan bir şey değil, bir tabudur, etini yemek günah sayılır. (gerçi ben domuz ve sığır eti yemiyorum ama tabu anlamında değil elbette, sağlık nedeniyle)

hacer esved, ve kabe üzerine benzerliklerde nokta olmuş sanırım,

ibrani dinleri ve hinduizmin bazen kanalizasyon deliğinden içeri tikilmasini yok edilmesini istiyorum. hiç bir işe yaramayan, insanların sırtından geçinen bu asalak inançlardan, artık insanlar kurtulmalıdır kanaatimce.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Taşlar yerli yerine oturdu mu şimdi? Bir tane daha kara taşınız var, yakında o da gelecek.

İtiraz eden müslüm var mı? Yok. Ancak çamur atmak var. Çökertemiyorum bari pisleteyim de kimse yanaşmasın. Tü kaka yapayım da kimse yaklaşmasın. Elleme, yaklaşma, "pis o" , "uff o" , "cıs o" , "yakar o". "Copy paste o" , "hristiyanların uydurması o" , "bilgileri harmanlamış o". Yaklaşma pis o, uf o, cıs o.

Kendisi çocuk zekalı ya! Herkesi kendi gibi sanıyor. Notamatik'in iletilerine bile "copy paste" diyecek kadar alçak o. Yapacak, edecek, diyecek başka bir şeyi kalmayacak kadar zavallı o.

Sanıyor ki biz burada kendisi gibi zavallılara anlatmak için yazıyoruz. Sanıyor ki bu yazıları okuyan herkes kendisi gibi cühelaya abone, cehalete müptela.

Öbür topici de ihmal ettim. Hiç kimse oraya yazılanlara cevap veremediğimi sanmasın. Her satıra ayrı ayrı verilecek tonlarca cevabım var. Ama vaktim yok. Nasıl olsa Notamatik bir sürü pisliğe cevap verecek vakit bulamaz hevesiyle sevinenler sevinmesin. Notamatik'i tanıyanlar verilecek cevabı olduğunu bilirler, çünkü onlar cehaletin değil, bilim ve fennin çocuklarıdırlar.

Sen Arab nedir bilir misin ey mah Ammid? Biraz bekle, sana bu topicte Arap'ın kim olduğunu, neden çorap değil de Arap dendiğini, Arap kelimesinin kökenini anlatacağım.

Sana en son Kıbele olarak Mısır'daki El-Kab'ı göstermiştim değil mi? Senin Kıble'ni yine çevireceğim, feleğini şaşıracaksın.

Dahası, sana senin kim olduğunu, nereden geldiğini anlatacağım, el aleme rezil olacaksın.

Sen "Rah" ne demektir bilir misin ey mah Ammid?

Rah (Ra, "rah" diye okunurdu), eski Mısır dilinde güneş demektir. Yani güneş tanrısı Ra demektir. Yunan'da ise Zeus demektir.

Sen "A" ve "M" kelimeleri yanyana geldiği zaman oluşan o kelime ne demektir bilir misin ey mah Ammid?

A+M delik demektir, oyuk demektir, kovuk demektir.

Rah+A+M ise "Güneş deliği" demektir.(Oyuğu,kovuğu)

Sen o kara taşı oraya koyan, yani o vajinayı oraya koyan Ab-rah-am'ı tanır mısın ey mah Ammid?

Ab=Kul

Rah=Güneş

A+M=Delik

Ab+Rah+Am=Güneş deliğinin kulu.

Yani şeyin kulu demektir.

(Neden güneşin deliği olduğunu daha sonra detayları ile resimli anlatacağım)

O şey kimin şeyidir ey mah Ammid?

Hindistan'da Rahman ve de Rahim olan yüce Şiva'nın, Sümer'de Kıble/Kıbele'nin, Yunan'da Afrodit ve Hera'nın, Arabistan'da ise Allah'ın vajinası demektir.

Sevgili dostlar,

Bu topici takip edin. Bu topicteki ikinci iletimi okumadıysanız okuyun. Bundan sonra bütün taşlar yerine oturacak. Akıllarda hiç bir soru işareti kalmayacak.

Bu topicte size vakit buldukça şunları anlatacağım:

* Arap kimdir? Yahudi kimdir? Nereden gelmiştir?

* Arap kelimesinin açılımı nedir?

* Muhammed kimdir? Necidir? Muhammed kelimesinin tam manası nedir?

* Neden beyaz değil de kara taş?

* Neden Kab'e'de vajinayı öpmek var, penisi ise taşlamak var.

* O taşın etrafında neden dönülüyor? Maksat nedir?

Elbette yine her zamanki gibi, resimleriyle, ispatlarıyla olacak. Ondan sonra da yolcudur Abbas, bağlasan durmaz.

Herkese saygılar, sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

nekadar cok yalan atarsan yalanlar dogru olmuyor netomatik .

yerekapanma tek Islam ve hindularda yok

japonya , budistlerde , kilisede var yere kapnma tam yere uzaniyorlar

----------------------------------------

hindularda ve hiristiyanlardaki seytan cikarma var .

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kab kelimesinin, kab-küp- , kap-kacak olduğunu, Kab'e'lerin aslında ilk önceleri küplerin saklandığı bankalar olduklarını ve putları oraya küpleri korumaları için koyduklarını anlatmıştım. En kuvvetli putlar Kab'elere yerleştiği için, o bankaların kutsallaşarak, zamanla en önemli tapınaklar haline geldiğinden de bahsetmiştim.

Şimdi biraz hafıza tazeleyelim:

Kab = Kab,küb.

Kab'e = kab,küb, çanak, çömlek evi. (Küb bankası)

Al=Tanrı.

La= Dişilik eki.

Alla = Tanrıça.

Küb-Al-La = Küb tanrıça.

Kab-Allah = Kab-küp tanrıça. (Üsttekiyle aynı şey).

Pekiyi Allah orijininde bir küb tanrıçası olduğuna göre, o hangi küpleri koruyordu? Elbetteki Arab'ın Kab'esindeki küpleri koruyordu. Pekiyi o küplere ne oldu? Nerede Allah'ın koruduğu küpler? Nerede olabilir? Tabii ki; müslümanların Kab'esinde:

Buyrun, küpler burada:

post-2241-127024267292_thumb.jpg

Böylece tanrıçanın Yunan tapınağındaki küplerini, Mısır'daki El-Kab'daki küplerini ve Arap'ın Kab'esindeki küplerini görmüş oldunuz.

Şimdi size neden vajinanın öpülüp, penisin taşlandığını anlatacağım.

Önce şu M.Ö 7.yy Grek mitini okuyalım sonra devam edeceğiz:

(Gaia bir Ay tanrıçasıdır.)

""Gaia çocuklarına dedi ki: "Günahkar babalı çocuklarım! Bana sorarsanız, babanızın aşağılık zorbalıklarını

cezalandırmalıyız ki, yaptığı utanç verici davranışları ilk kez olsun düşünsün."

Sonra Gaia dedi ki: "Ama onların hepsini korku sardı, hiç birisi sesini çıkarmadı ama yüce ve şeytani Kronos cesaretini topladı ve sevgili annesine: "Anne! Babamızın adının kötüye çıkmasına sebep olmamak ve o yaptığı zorbalıklar hakkında ilk kez olsun düşünmesini sağlamak için bu işi yapmayı üstleneceğim." dedi.""

Yukarıdaki bir alıntıydı ve Ingilizce'sinden tam olarak çevirdim. Devamını ise özet olarak vereceğim:

Kronus ve annesi Gaia bir plan yaptılar. Plana göre Kronus bir yere saklandı. Sonra babası Ouranos, gelerek, keyifli bir şekilde, soyunup, cinsel ilişki için tam Gaia'nın üzerine çıkmaya hazırlanmışken, Kronus aniden ortaya çıkıp,

elindeki keskin bir orak ile babasının cinsel organını kesti.

Mitten birebir alıntı burada bitiyor ve devamını ben anlatacağım.

Kronus, babası Ouranos'un cinsel organını keserek onu hadım eder. Böylece tanrıların kraliyet tahtına kendisi geçer. Fakat mitin bu döneminde Kronus'un kendisi de şeytani, kötü ruhlu, ahlaksız bir tanrıdır.

Tahta geçen Kronus'un karısı Rheia'dır. Rheia'nın büyük bir sorunu vardır ki o da şudur: Her ne zaman Rheia bir çocuk doğursa Kronus o çocuğu yutmaktadır.(Farklı mite göre, yutmaz ama Rheia'nın bağrındaki karanlığa hapseder.) Yani Kronus, yeni tanrı ve tanrıçaların doğmasına engel olur. Çünkü kendisinin babasına yaptığını, çocuklarının da kendisine yapmasından korkar. (Kişi, kendinden bilir işi).

Rheia, her doğurduğu çocuğun yutulmasına hayli üzgündür. Sonunda bir plan yapar ve bir tanrı daha doğurur ama o tanrıyı bir keçiye emanet ederek bir mağarada saklar. Çocuklarını yutan Kronus'a ise, içinde bebek olmayan bir kundak verir. Ağırlık çeksin de anlamasın diye kundağın içine bir de kara taş koyar. Kronus, bebek yerine o kara taşı yutar.

Aşağıdaki figürde Rheia'nın, içinde taş olan bebek kundağını Kronus'a vermesini görüyorsunuz:

post-2241-127024272817_thumb.jpg

Hangi taşı mı veriyor? işte şu kara taşı:

post-2241-127024275275_thumb.jpg

Bu taş müzelerden birinde ama sanırım Vatican müzesinde.

Böylece, Kronus bebek yerine kara taşı yutunca yeni doğan tanrı(Kim olduğunu sonra anlatacağım) kurtulmuş olur. Bu esnada, diğer tanrılar, Rheia'ya yardım etmek için, kılıçlarını çekip birbirleriyle savaşır gibi yaparlar. Maksat kılıç seslerinden dolayı, bebeğin gizlendiği mağaradan bebek ağlaması sesi gelmesin ki Kronus numarayı anlamasın.

Bu hikayenin Yunan versionunda Kronus'un kesilen penisi lanetlenmiştir. Kronus, Mısır mitinde Gebeb ile eşdeğer tutulmuştur. Fakat Arap mitinde Mısır'daki Seth(Sethan), Şeytan ile eşdeğer tutulmuştur. Mısır'da Seth, babası Gebeb'in penisini kesmiştir. daha sonra Seth'in de penisi kesilmiştir.(hiyerogliflerde anlatılmaktdır fakat Seth'in penisini kimin kestiği tıpkı Arap mitindeki şeytanın penisini kimin kestiği gibi belirsiz.)

Yani sizin anlayacağınız; orada şeytan diye taşlanan direk, aslında Şeytanın kendisi değil, pipisidir.

Şimdi bu aşamada kafanızın biraz karıştığına eminim. Çünkü diyorsunuz ki; "Rheia nerden çıktı? Hani doğuran tanrıça Kıble/Kıbelle/Kab Allah idi?"

Hiç kafanız karışmasın. Rheia=Kıble=Şiva=Allah. Sadece farklı dönemlerde ve/veya farklı milletlerindeki adları değişik. Günümüzde bile aynı tanrı diyerek dilden dile bir sürü farklı ad söylemiyorlar mı? Hatta aynı dinde aynı tanrının bir sürü adı yok mu? Neden binlerce yıl içinde, yüzlerce millet arasında aynı tanrıçanın farklı isimleri olmasın? Şimdi ne ise eskiden de öyleydi. Hatta mitler birebir tutmayabilir de. Şimdi bile aynı dinde dahi mezhepler birbirlerini tam tutuyor mu?

Bildiğiniz gibi, her çağın ve her milletin miyolojisi ayrıdır. Bu sebeple, bazen tanrıların adları, hatta tanrıların anasının babasının kim oldukları, mitten mite değişkenlik gösterebilir. Bu değişkenliğin sebebi sadece milletler arası veya çağlar arası farklılık değildir. Aynı zamanda da rejim değişiklikleri ve savaşların sonuçları da mitler arası farklılıklara yol açmıştır. Örneğin; yeni bir kral başa geçer ve radikal değişiklikler yapmak isterse mitlerde değişiklik yapmak zorundadır. Veya bir ülke ilhak edilmişse, ilhak eden millet, ilhak edilen milletin mitinde değişiklikler yaparak kendi mitine uydurur. Bu tamamen politik bir meseledir. Gerektiği zaman tanrılardan biri öldürülür veya daha önce olmayan bir tanrı doğdurulur. Sonra bir bakarsınız tanrılarından biri öldürülmüş olan bir millet yeniden güçlenir ve eski tanrısı yeni tanrılardan birinin çocuğu olarak yeniden doğdurulur. Bu sebeplerden dolayı, bazen bir tanrı bir tanrıçanın koca iken, bir de bakmışsınız ki başka bir mitte torunu veya oğlu olmuş. O yüzden biraz farklı adlar, biraz farklı mitler doğaldır.

Evet, söz verdiğim gibi, senin Kıble'ni yine değiştirdim ay mah Ammid?

Alın bakalım yeni kara taşınızı. Gidin Vatican müzesine, bol bol dönün etrafında.

Bir daha ki sefere, taşın renginin neden beyaz değil de siyah olduğunu anlatacağım.

Saygılar, sevgiler.

tarihinde Notamatik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...