Gelelim bu konulara ve yanlış anlamaların verdiği sıkıntılara.
Din konusunda çeşitli yazılar mevcut. Bir yerde okumuştum şöyle diyordu yazıda:
"İnsanlar ilk önce çok tanrılı dinlere inanmışlar, sonra da bu çok ilah kavramı yerini BİR ilah inancına bırakmış ve TEK tanrılı dinler ortaya çıkmıştır"
İslam inancına göre ilk insan HZ. ADEM ilk Resul ve nebidir. İman noktasından bakınca da aslında insanlar TEK olan ALLAH inancı ile ortaya çıkmıştır.
Sonra zamanla insanlar malesef olayları karıştırıp TEK olan ALLAH inancından birçok olan İlah kavramına kaymalar yaşamışlar , bu kaymalarda da UYARICILAR gelip insanları yeniden TEK olan ALLAH inancına getirmeye çalışmışlar.
Mesela puta tapıcılık. Hz.Adem ölünce insanlar onun bir heykelini yapmışlar. Atamız Ademi unutmayalım diye. Bir zaman sonra bir ihtiyaçları olduğunda Allah tan dua ederken bu heykelin yanında Ademin hatırına istemeye başlamışlar. Yine bir zaman sonra Ademin ne olduğunu unutup bu heykele İlahlık vasfı verip buna TAPMAYA ve çeşitli hediyeler sunmaya başlamışlar. Gelişip , Dünyaya yayıldıkça da bu heykel yerine geçecek yeni heykel ve heykelcikler yapıp bunları da ilahlaştırmışlar ve puta tapıcılık ortaya çıkmıştır.
Bu puta taparlıkla beraber tabii ki yeni tanrılar ve yeni dinler oluşmuş ve hatta her şehrin bir putu ve inanç sistemi oluşmuş. ALLAH her seferinde bir uyarıcı ile insanları uyarmış (ki riyavete göre 124.000 adet uyarıcı gelmiştir) ama ne var ki zaman geçince yaratılışındaki mayadan dolayı insan yeniden uyarıcıları ve anlattıklarını unutmuş.
İşte dinlerin ve insanoğlunun kısa tarihçesi.
Aslında DİN TEK tir. Bütün Resuller TEK bir DİN üzerinedir. Peki bu TEK olan DİN nedir?
Din demek ALLAHIn yaratmış olduğu sistemdir. Yani evrenin işleyişi de dahil algıladığımız (zahir) ve algılayamadığımız (batın) herşey bu din dir. Allah herşeyi bir sistem üzerine yaratmış ve bu sistem de asla değişmez. İslam da buna ALLAHIN sünnetullahı denir. Kuralları değişmeyen ama hep yenilenerek ilerleyip giden bir sistem. Ve bu sistemi insanın anlaması için İslam adı altında, yani insanların anlayışına uygun olarak formüle edilmiştir. Bu sistemin içinde yine bu sistemin kuralları ile varolan insanı gelecekte bekleyen olaylar var. İşte bu olaylardan kurtulmak ve mutlak gerçeğe ulaşmak için (yani varlığının hakikatına) sistemin işleyişini bilen (ki kendisi de bu sitemin içindedir) UYARICILAR sistemin kitapları ile gelmişlerdir. Kur'an din adı verilen ALLAHIN SİSTEMİNİN işleyişini anlatıldıdğı kitaptır. Allahın sistemi madem ki değişmiyor o zaman bu sistemin anlatıldığı kitapta değişmez. Çünkü kitap bu mutlak değişmez kuralların anlatıldığı kitaptır.
Bu kitap insana gönderilmiştir. İnsan içindir. İçinde sistemin işleyişi, neler olacağı ve insanın bu sistemdeki çarklardan ezilmeden nasıl yaşayabileceği anlatılmıştır. Kur'an da herşey insanın anlayabilmesi için, insanın anlayışına uygun çeşitli örne,tasvir ve olaylarla anlatılmıştır.
Bakın cehennem meselsi nedir? Bütün yıldızlar ölmeden önce süpernova pozisyonuna geçer. yani normal boyutlarının milyon katı kadar. İşte bir gün bizim yaşam yıldızımız olan Güneş te aynen bunun gibi büyüyecek. Dünya dahil çevresindeki gezegenleri yutacak. Ölüm denilen ve mikro (atom altı) boyutta ama yine Dünyanın çekim alanındaki insanda bu büyüme anında Dünyanın yok olası ile Güneş le(yani tasvir adı ile cehennem) karşı karşıya kalacak. ibadet denilen ve aslında Ruh dediğimiz atom altı boyutundaki bedenimizde antiçekim kuvveti oluşturmaya yarayan (ibadet asla bir ilaha yalakalık olsun diye yapılan tapınmalar değildir. Allahın da zaten bizim ibadetimize falan ihtiyacı yok) çalışmaları yapmayanlar Güneşin çekim alanına kapılıp yutulacaklar. İbadetleri yapan ve kendinde NUR adı verilen anti çekim kuvveti olanlar ise uzaya yani bu güçle gidebilecekleri en uzun mesafeye gideceklerdir. Beden ve Dünya kayıtlarıdan kurtulan insan Cennet adı ile tasvir edilen bu boyutta ne düşünürse onu yapacaktır. Çünkü beden kısıtlamaları dünya ve cehennem ile beraber geride kalmıştır.
İşte Din budur. Müslümanlıkta bu din adı verilen ve insanların anlaması için İslam adı altında formüle edilmiş ALLAHIN SİSTEMİNDEN anladığı kadarıdır. Yani müslümanlık kişiden kişiye değişir. Kimi daha iyi müslümandır kimi daha kötü. Çünkü anlaması ve yapabilmesi nispetindedir herşey. Yani din tektir amam müslümanlar çoktur. zaten her müslümanda anlayışı ve kavrayışı kadarını yapayor.
Yazı biraz uzadı sıkılmayalı diye diğer konuları da daha sonra anlatmaya devam edeceğim.
Sahi iyilik nedir? İyi olan nedir? Kötü olan ne? Yani nefsimize ve bedeni arzularımızın hoşuna giden şeylere iyilik, hoşuna gitmeyenlere de kötülük deriz.
Peki iyilik yapan insan ne alır? Fakire yardım eden, aç olanı doyuran, hasta olana en azından bir geçmiş olsun diyen.
Allah garip kullarının isteklerini geri çevirmez derler. Alam mazlumun ahını çıkar aheste aheste derler.
Peki ya dua nedir ki? Ne işe yarar ki? Allah razı olsun nedir?
Dua yukardakine bir yalvama mıdır? Yoksa insanın biyoenerji de denilen ve belki de çok daha ötelerde olan enerjisinin yoğunlaşması mı? Yosa iyilik yapan bir insanın aldığı ferhalık ve haz bu yoğunlaştırılmış enerjini kişide verdiği bir oluşum mu?
Mademki ALLAH yukarda bir yerde olamayan sözümüzü duyacak bir ilah olmadığına göre bu dua bir enerji yoğunlaşması mı? Yoksa bunun için mi müslümanlara beraber dua edilmesi istenmiş? Hep beraber yapılan bu yoğunlaşma ALLAHIN sistemindeki birşeyleri harekete geçiriyorda olmaz denilen şeyler oluyor?
İyilik yapan insanın ruhunda ne gibi değişimler oluyorda , ruhundaki bu değişimler bedeni etkiliyor?
Yapma be dostum. Yoksa sen bu enerji yide mi inkar edeceksin? Tıpkı aslın olan ve varlığının arkasındaki ALLAHI inkar ettiği gibi? Görmüyorum mu diyeceksin gözlerini sımsıkı kapatıp, ışığı gösterenleri dinlememek için kulaklarını kapattığın gibi?
TV. kumandasının ışığını göremeyen, Radyo dalgalarını göremeyen, cep tlf. dalgalarını göremeyen sen? Bunları ortaya çıkaran eletler yokken de bu dalgalar yokmuydu? Vardı. O zaman bilki iyilik yaptığının bir duası sana öyle bir yükleme yaparki bu enerji ile gidebileceğin mesafeye sen bile şaşırırsın. İnsanı küçümseme ve salt beden olarakta görme. Beden bu Dünyada yaşayabilme için kullanılan techizattan başka birşey değil. Sen içindeki cevheri gör.
Peki inanmayanlar. Bunlar iyilik yapsa bile alırlarmı bu enerjiyi? Alamazlar. Çünkü onların alıcıları bunu almamak için takdir edilmişti. Nasıl ki yağmur kayaya yağsa da kaya bunu alamaz,çarpar düşer ama yumuşak toprak bu yağmuru alır? İşte bunun gibi inan ve inandığın gibi yaşa ki yağmuru doya doya alıp hazmet. yoksa o taş gibi benliğnle sana yağmur değil, kaya atsalar birşey etmez.
Sen zannediyor musun ki allahın izni olmadan inkarcı olabilceğini? Biliyor musun kulluğunu böyle ifa ettiğini? Kulluğu yoksa ona inanıp ibadet etmekten mi ibaret sandın? Mecbursun yaptıklarını yapmaya, kulluğunu ortaya koymaya, hayatın boyunca da bu kulluğunu seyretmeye ve sonucuna katlanmaya.
benzetmeler yaparak sonuç çıkartmışınız.
verdikleriniz bilgi değil, vahiy almadıysanız eğer.
o halde spekülasyon yapalım,
o inanmıyor ama neye inanmıyor ?
o yaşama inanıyorsa,
olduğu gibi,
yani yaşam her nasılsa,
gerçeklikliğe, allah inancını bile katmayacak kadar
salt gerçekliğe sadıksa,
bu evrende onlara vize mi var ?
sanmam.
vizeli geçişler var mı, onu da bilemem.
ama varsa eğer, sizin dedidiğinizden farklı olmalı.
Vahiyi alan ben değil. Çünkü bunu Resuller alır ve resuuluk kapısı Hz.Muhamed ile kapanıştır.
Ben Kur'an ve gerçeklerinden anlatıyorum Kur'an da vahiydir. Yani Allah kelamı. kelam denilince bunu konuşma olarak anlamayın. Çünkü Allah zahiri itbari ile konuşmaz.
Hz.Musa Allahı agaçtan dinledi amam ağacı dinlemedi. Farkı ayırt etmek lazım.
Şimdi gelelim diğer mevzuuya.
Diyelim ki ABD ye gitmeniz gerekiyor veya gidişiniz mecburen ABD ye. 2 yolu var. Ya havadan yada denizden. Eğer denizden gideceğim derseniz 2 şıkkınız var. Ya yüzeceksiniz yada gemiye bineceksiniz. Yok havadan gidecem derseniz ya hava taşıtına binersiniz ya da kendi başınıza kollarını çırparak uçacaksınız.
Eğer ki yok kardeşim ben yüzerekte giderim derseniz. buyrun deniz orda ABD de. Atlayın yüzmeye başlayın. ama varır mısınız? Yada ben uçak taştlarına binmam çıkarım dağa atlarım boşluğa çırpara kanatlarımı giderim derseniz atlayın ve çırpın kanatlarınızı.
Ama yok gemiye yada uçağa binerim derseniz de seçim sizin.
Evet gidiyoruz mecburen karşıya. Gdişinizde seçim ve karar sizin. Sonucuna da mecburen katlanırsıznız. Ya bu taşıtlara binersiniz ya da.............
Her ne kadar mustafa arkadasin bu konulara yaklasimi degisik olsa da malesef musluman oldugu icin fazla da bir secenegi yok.
Yukarida evren, supernova, anti madde falan ile ilgili "dusuncelerini" baska musluman arkadaslardan baska versiyonlariyla da dinlemistik. Her ne kadar felsefi ve bilimsel gorunse de bunlar Kur'an suzgecinden pek gecemeyecek gibi gorunuyor. Konu ile ilgili ayetleri arastirmani tavsiye ederim. Soylediklerinden farkli seyler bulabilirsin. Burada artik bu isin ustasi olmus ateist arkadaslar var. Onlar yapmaya baslamadan sen basla yavas yavas istersen.
Bir parça vardı. Okulda edebiyat dersinde okumuştum. Çok hoşuma gitmişti.
Yazar bakmakla görmek arasındaki farkı anlatmıştı.
Bakmakla görmek arasındaki fakı o zaman anlamıştım. Evet biz herşeye bakıyoruz ama acaba görüyor muyuz? Bir ressamın yaptığı tabloya herkes bakar. Ama pek azı görür o eserdekini. Veya bir heykeltraşın yaptığı darbelerle anlatmak istediğini.
Kur'an da yazanları görmek var bakmak var. Evet herkes Kur'anı okuyabilir. Ama kim gerçekten bakıyor ve anlatılmak isteneni kaç kişi anlıyor ki. Kur'an a bakmak değil görmek lazım.
Bir de bakış açısı önemli tabii ki. Hani içi yarım dolu bardakta ne görülebildiğini anlatan olayda olduğu gibi. Kötümser bardağın boş yanını görür. Bardağın yarısı boş der. İyimser ise dolu tarafını görür ve yarısı dolu der. Demek ki bakış açısı da çok önemli.
Ne dedik. Görmek değil bakmak lazım Kur'ana ve içinde yazılanlara. Bakmak için de Hz.Muhammeddi dinlemek lazım. Çünkü nasıl bakılacağını o anlatmıştır. Yanlış taraftan bakarsan boş dersin. Anlamazsın ki boş dediğinin hikmetini. Neden boş gibi göründüğünü.
Her neyse. Konu dönüp dolaşıp İman hakikatine geliyor. İman olmadan istediğin kadar bak. Göremezsin. Nasıl göreceğini dinle ki hiçbir perde olamadan gören resulü. O zaman açılır gözündeki perdeler. Kurtulursun :
"Onaların gözleri vardır görmezler, kulakları vardır duymazlar,onlar hayvanlar gibidir hatta daha aşşağıdadır ...." ayetinin ne demek istediğini. Ora da bir benzetme yapılıyor. Hakaret mahiyetinde sakın anlamayın bunu. Çünkü hayvanlar yaratılış itibari ile bakarlar ama göremezler. Çünkü buna kaabiliyetleri yoktur. Görmek için yaratılmamışlardır. Ya sen ey insan. Görebilmek için yaratıldığın halde görebilme kaabiliyetinden yoksun olan yaratılmışlar gibi neden davranırsın ki? Onlar hadi bundan özürlü. Ya sen. Bundan özürlü de değilsin. Bak forumda yazılar yazıyorsun Allah la ilgili. Hiç bir inek yapıyor mu bunu? Daha doğrusu yapabiliyor mu? demek ki görme kaabileyetin var.
Önce iman edeceksin. İnanacaksın. Resul ne derse inancaksın. Ondan sonra da dinleyip AKLINLA devam edeceksin. Nereye mi?
"Tabii ki varlığının hakikatine. Nefsinin gerçeğine. Neden yaratıldım ne için varım; nedir bu olanlar sorusunun cevabına"
Ve sesleniyor Mevlananın ağzından karanlıklardakine..:
"Gel ne olursan gel. İster mecusi,ister puta tapan. İstersen tövbeni bin kere bozmuşsan bile yine gel"
NOT: Kur'an da yazılanlar genelde tasvirle ve benzetmelerle anlatılmıştır. Geldiği zaman itibari insanlara bazı bilimsel,fiziksel, kimyasal gerçekler insanlara anlatılamadığı için böyle bir tarzda anlatım yapılmıştır. Hala bile zamanımız ilim seviyesi ile anlatılamayacak ancak gelecek zamanda ki insanların ulaşabileceği konular bile. Ama ayetlerin pek çoğunda "Yakında göreceksiniz" gibi ifadelerle daha sonraki zamanlarda insanların olayları kavrayabilecekleri anlatılmak istenmiştir.Örmek..:
"Allah binmeniz için develeri,atları ve sizin şimdi bilemediğiniz taşıtları yaratmıştır" ayetinde olduğu gibi.
Current Topic - Din nedir? Kur'an nedir? Müslümanlık nedir? Resul nedir? Nebi nedir?