<< Previous Topic | Next Topic >>indekse geri don  

inancsizlarla bi nostalji.....

January 16 2004 at 9:36 PM
requiem  (no login)

sizi şüpheye düşüren bit yenigi var dediginiz..kuşkulandıgınız...aTEİZMİN temellerini attıgınız baskaldırı sebebiniz tabuLARI YIKMAYA BASLADIGINIZ....bu tanrının sözleri olamaz yada bu evren tanrının eseri olamaz dediginiz....olay nedir?_
ilk neydi..hatırlayan ve paylasmak isteyen var mı?_
sevgi ile

 
    
AuthorReply
knz
(no login)

Re: inancsizlarla bi nostalji.....

January 16 2004, 9:51 PM 

çok kızmıştım.

ilk defa tğrkçe kuran okuduğumda hiç beğenmedim.
kadınların dövülmesini ilk kez okuduğumda çok öfkelendim.

allahı fena halde haşladım

sonra ablam allah öyle dememiştir demişti,
ben de bu sefer niye anlaşılmaz şeyler yazıyor diye kızmıştım.,

allah benden çok çekti


 
    
Mantik
(Login orhan11..)
Forum Owner

Re: inancsizlarla bi nostalji.....

January 16 2004, 10:05 PM 

Benim icin kader meselesiydi. Ilk olarak o konuda uzun uzun kafa yorup bir terslik oldugu sonucuna ulasmistim. Sonra daha da okuyup arastirinca, hele de kurani okuyunca insan yapisi oldugunu kolayca anladim.
 
    
Sessiz Forum İzleyicisi
(no login)

.

January 16 2004, 10:11 PM 

İlk okuldayken Kuran kursuna gitmiştim bir yaz. Kuran öğreniyoruz, bu arada tabii temel dini bilgileri de. Hatırlarım yeşil renkli bir kitaptı. Okuyoruz: Peygamberlerin anlatıldığı kısıma geldik :

"Dünyaya bugüne kadar 124.000 peygamber gönderilmiştir." cümlesi
Amanın bu ne enflasyon böyle. Oysa ki, ben topu topu 5 tane peygamber adını sayabiliydum o vakit. Şimdiyse 50'yi bile bulmaz


 
    
glaucoma
(no login)

Re: inancsizlarla bi nostalji.....

January 16 2004, 10:57 PM 

İnsanlar çoğunlukla allahı ender düşünürler ve pek ilgilenmezler.Ben hep ilgilendim onunla.Ona hep sorular sordum cevapları hep kendim kendim verdim.Cevapları veremediğim zaman araştırdım....
Kimseye kötülük yapmadım hep merhametli oldum,bunu allah korkusundan değil insan sevgisinden yaptım.ailemin bana verdiği en güzel şey...
Herşeyin başında sevginin geldiğini öğrendim..
Sevginin başında ise insan..Maalesef dinlerin tanrısı bana o sevgiyi değil savaşları,kurbanları,acıları,ölümleri çağrıştıryor ve çağrıştırmakla da kalmayıp çevremde gözlüyorum..Hep diyorum "eğer ben yanılıyorsam,sen varsan at beni cehenneme ben razıyım..ben sorguladım ama seni bulamadım"..Benim suçum fazla sorgulamak herhalde..
sevgilerimle
sevgilerimle

 
    
glaucoma
(no login)

Re: inancsizlarla bi nostalji.....

January 16 2004, 11:02 PM 

Kısacası,ben zaten erdemli bir yaşantı sürdürdüğüme inanıyorum.Eğer amaç dinlerin söylediği erdemli yaşam ise,ben zaten yaşıyorum onu.Kimseye ihtiyacım yok..
sevgilerimle

 
    
ali oktay
(Login promaster)

Re: inancsizlarla bi nostalji.....

January 17 2004, 10:08 AM 

Dogrusu ben yasamim boyunca hic ikilemde kalmadim bu konuda.Herhalde biraz sansliydim.Babam bu gune dek tanidigim en entellektuel insanlardan biriydi.Ataturkcu yurtsever bir sosyalistti.Turkiyenin en kalbur ustu sosyalistleri evden hic eksik olmazlardi.Bizler bu entellektuel tartismalarin tam ortasinda buyuduk.Babam katiksiz bir ateisti de,ancak bize din konusunda en ufak bir telkinde bulunmamisti.Ben din ile hic yuzyuze gelmedim.Farkinda olmadan kiyisina geldigim ilk olay,anneannemin kardesimle bana cinli perili bir masal anlattigi gun olmustu.Anneannem cok karizmatik biri olan babamdan zaten cok cekinir,bize geldigi zaman parmakarinin ucunda dolasirdi.O zaman henuz okul caginda degildim,babam cin ve peri sozcuklerini duyunca birden sinirlendi anneannemi azarladi.Zavalli kadin hic ummadigi bu tepki ile oldukca sarsilmis bir vaziyette masali kesti ve bir daha bizlere masal da anlatmadi.Oysa anneannem kentin en soylu ailesinin tek cocugu olarak okutulmus,egitimli ve gorgulu bir kadindi,ve cok kuvvetli belleginde herbiri haftalarca suren cok ozel onlarca hikayeler masallar vardi.O zamanlar televizyon falan olmadgindan,diger aile buyukleri uzun kış gecelerinde anneannemi bir sureligine yanlarina alirlar ve bu uzun hikayeleri anlattirirlardi.Bu olaydan sonra kardesimle ben babama cok icerlemis,anneannemize yapilan bu kabaligi anlayamamistik.Ertesi gun babam kardesimle beni karsisina alarak,anneannemi sevdigini ama bizlere anlayamiyacagimiz seyler ogretmesinin dogru olmadigini ne kadar anlatmaya calissa da bizler masalin devamini dinlemekte israrliydik.Anneannem daha sonralari bizlere masallar anlatti ama icinde cin ve peri gibi soyut kavramlarin olmadigi masallar anlatti.Bizler buyuduk ve okula gitmeye basladik ki anneannem vefat etti.Tek cocuk olan ve bellegi de en az annesi kadar guclu olan annem bizler lise cagina geldigimizde bu masallari bizlere anlattiginda artik bilincliydik.Ben bu masallari simdilerde derliyor ve yayinlamayi dusunuyorum.Cok okumama ragmen hicbir yerde rastlamadigim bu binbir gece masallarinin icinde tek kelime din kelimesi gecmemesine ragmen inanilmaz fantastik ogelerle suslu bu surrealist masallarin bir cocuk beyninde nasil algilanabilecegini o kıtapsiz ve cocuk psikolojisinin onemsenmedigi yillarda babamin farketmesi gercekten olaganustu bir bilincti.ikinci olay ise bir ramazan gunu kardesimle birlikte cevremizde oruc tutan cocuklara oykunup sabah kahvaltisi yapmadigimizi farkederek bizi bir guzel haslayan babamizin bu anlasilmaz tepkisi ile olmustu.Oysa babam iyi gelismemiz icin sabah aksam sut icmemizi,sabahlari cig yumurta,geceleri de nefret ettigimiz balik yagi icmemizi mecbur tutmustu.bu duzen yillarca surmustu.
Ben liseye basladigimda secmeli olan din dersini almak istemedim ve kaydimi oyle yaptirdim.Bunu ogrenen babam siddetle karsi cikti ve almami istedi.sasirmistim,ateist olan babam nasil istedi boyle bir seyi?Babam saskinligimi bir tek tumce ile giderdi.
-Bilmedigin bir tehlike en tehlikleli olandir.
Ve ben kaydimi yaptirdim.
Lise caglarina geldigimde evde hala din karsiti tek sozcuk edilmemisti.Edilmemisti ama babamin kitaplari arasinda bulunan Ataturk'un Abdullah Cevdete ozel olarak cevirttigi Jean Meslier'in siyah kapli orijinal baski (1929)"akli selim" adli kitabini coktan kesfetmistim bile.Latin harfleri ile basildigi halde hala agir bir eski Turkce ile yazildigindan ancak cikarsamalarla anlayabiliyordum.
Babamın soyut kavramlari cocuk beynine sokmanin yarattigi tahribatin bilimsel olarak kanitlanacagini ve bu konuda yayinlarin yapilacagini yillar once saptamasi ona olan saygimi bir kat daha artirttirmistir.

 
    
Heineken
(Login 8906)

Re: inancsizlarla bi nostalji.....

January 17 2004, 11:38 AM 

Ağabeyim 13 yaşında iken (Ben o zaman 11 yaşındaydım) bir yaz tatilinde 2 gün içerisinde evden hiç çıkmadan kuranın mealini okudu ve kuranı bir köşeye fırlatarak bana " Saçma sapan bir kitap, inanma buna" dedi. Ağabeyimin o lafından çok etkilenmiştim ve kuranın Allah tarafından gönderilmediği konusunda kafamda ilk soru işareti o zaman oluşmuştu. 17 yaşında kendim kuranın mealini okuyunca ağabeyime gerçekten hak verdim. Keşke daha önce okusaymışım...
 
    
requiem
(no login)

thanks

January 17 2004, 3:31 PM 

paylastıgınız için tesekkürü bi borc bilirim...dostlaR
 
    

(Login claudandus)

ONLY TRUE

January 17 2004, 11:23 PM 

Alaycılık

Alaycılık cahiliye sisteminde bir tavır bozukluğu olarak değil de, daha çok bir neşelenme ya da keyiflenme şekli olarak algılanır ve bu nedenle de uygulanmasında bir sakınca görülmez. Bu toplumun bireyleri, başkalarını küçük düşürerek kendilerini yücelttiklerine inanırlar.

Alaycılık, sadece sözle değil bazı durumlarda üstü kapalı tavırlarla da uygulanır. Özellikle bakışlar, mimikler, gülüşler ve dolaylı yoldan yapılan "imalı dokundurmalar" cahiliye sisteminde uygulanan alaycılığın "incelikleri" olarak kabul edilir.

Bu "inceliklerin" nesilden nesile, toplumlardan toplumlara nasıl aktarıldığı ve bu dili herkesin nasıl bildiği ise cahiliye sisteminin en karanlık yönlerinden birisidir. Bu konunun inceliklerini ve sırlarını anlatan ne bir kitap vardır, ne de bunları öğreten bir okul. Ama herkes bu konuda yapılan en ufak bir tavrın dahi ne anlama geldiğini bilir. Alaycılık, açıkça konuşulmayan ama herkes tarafından bilinen ve uygulanan gizli bir dil gibidir.

Cahiliye sisteminde nelerin alay konusu edildiğine gelince, öncelikle bu konuda hiçbir sınırlama olmadığını belirtmek gerekir. Aksan bozuklukları, sakatlıklar ya da fiziksel kusurlar gibi insani eksikliklerin yanısıra, dil sürçmesi, hapşırmak ya da hıçkırmak gibi hayatın herhangi bir parçası da alay konusu yapılabilir. Birinin ayağının takılıp düşmesi kahkahalarla gülünecek bir olaydır bu topluma göre. Böyle bir tavrı herkes makul karşılar. Bu şartlarda dili sürçen veya bir yere takılıp düşen kişi de küçük düştüğünü ve alay konusu olduğunu fark ederek bunun altında kalmamaya çalışır. Örneğin canı şiddetle acısa dahi, daha fazla alaya maruz kalmamak için bunu gizler ve bir şey olmadığını söyler. Hatta kendisiyle alay etmelerini önemsemediğini ifade etmek amacıyla çevresindekilerin gülmelerine kendisi de katılır.

Ancak elbette ki sergiledikleri bu cahilce tavırlar, üzerlerinde büyük bir sıkıntı yaratır. Söz gelimi kekeme olan bir insan en yakınım dediği arkadaşlarının yanında bile rahat edemez. Hatta alay edilmesinden korktuğu için çoğu zaman konuşmayıp susmayı tercih eder. Herkes birbirinin yanında son derece temkinlidir.

Bu sistemde yaşanan alaycılık kültürü, belirli bir kesime mahsus da değildir. Sosyetede, gecekondularda, iş ortamında, okullarda yani kısacası cahiliye ahlakının hakim olduğu her kesimde uygulanır. Kültüre ya da modernlik anlayışına göre değişkenlik göstermez. Sonuç olarak ortaya çıkan manzara ise, aşırı dikkat ve efor harcanması gereken, sıkıntı verici bir ortamdır.

Oysa Kuran ahlakının yaşandığı ortamlarda böyle bir zorluk yoktur. Kimse kimseyle alay etmez ve kusur arama gözüyle bakmaz. Acizliklerin tüm insanlara ait vasıflar olduğu bilinir, bunlardan dolayı kimse küçük görülmez. Aksine bunlar istem dışı gelişen ve insanın eksikliklerini ifade eden yönler olduğu için şefkat ve merhamet gözüyle bakılır. Allah Kuran'da müminlere bu ahlakı emretmiştir:

Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi 'olmadık-kötü lakablarla' çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta kendileridir. (Hucurat Suresi, 11)

Bununla birlikte en önemlisi, bu alaycı ruh insanları Allah'ı, hak dini ve ahireti de kavrayamayacak bir konuma getirir. Hayata bakış açısı alaycı ve "dalgacı" olan kişi, ölüm ve ahiret gibi ciddi konulara dahi alayla yaklaşabilir. Ayette cahiliye toplumu insanlarına bu konu hatırlatıldığında nasıl alaycı bir üslupla karşılık verdikleri şöyle anlatılır:

..." Bizi kim (hayata) geri çevirebilir" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defa yaratan." Bu durumda sana başlarını alaylıca sallayacaklar ve diyecekler ki: "Ne zamanmış o?" De ki: "Umulur ki pek yakında." (İsra Suresi, 51)

Ancak alay eden kişinin unutmaması gereken önemli bir konu vardır: Bu tavırları kendisine dünyada yaşanması güç ve sıkıntılı bir ortam oluşturduğu gibi, sonsuza dek sürecek ahiret hayatında da kendisini telafisi imkansız bir hüsranla karşılaştıracaktır:

Sonra kötülük yapanların uğradıkları son, Allah'ın ayetlerini yalanlamaları ve alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu. (Rum Suresi, 10)


 
    
yok
(no login)

Re: inancsizlarla bi nostalji.....

January 19 2004, 1:29 AM 

beni ateizm ile tanıştıran ilk şey, tanrı diye nitelendirilen bu gücün evrenin ve canlılığın oluşturulması/oluşması için gerekli olduğu, fakat tanrı'nın oluşması/oluşturulması için herhangi başka bir güce ihtiyaç duyulmadığı gerçeğini görmem olmuştur.
diğer mantıksal çıkarımlarda bunlara zamanla eklendi.
zaten tanrı inancı terk edildikten sonra müslümanlıkta bununla beraber terk edilmiş oluyor.
fakat sadece mantıksal çıkarımlarda bir ateist olmak için yeterli koşulu oluşturmuyor. işin psikolojik yönü matıksal iknadan sonra aşılması gereken çok daha büyük bir engel.
tanrı kavramı bildiğimiz gibi olgunlaşan insanların, anne ve baba ihtiyaçlarının yerini alan bir kavram. kişileri seven, koruyup gözeten bir güç olarak tanrı düşüncesi anne ve baba ihtiyacının farklılaşmış bir halidir.
insanın kendisini öncelikle böyle bir güce ihtiyaç duymadan da yaşayabilen bir güç olarak görebilmesi ve kendisini buna hazırlaması gerekir. mesela bazı kişilerin inanmak istiyorum ama bana bir kanıt gösterin demeleri, bu psikolojik geçiş evresi içerisinde olduklarının bir göstergesi. benim kendimi mantıksal iknalardan sonra psikolojik olarak hazırlamam yaklaşık 8-9 ay gibi bir süre aldı.
bahsettiğim psikolojik evreden de sonra oluşturulması gereken bir ahlak aşaması geliyor. din ile gelen ahlak kalıpları din ile beraber terk edildiğinden dolayı, bahsi geçen kişiye özel ahlak kurallarının oluşturulması evresi de oldukça önemli.
benim ateist olmam ve daha sonrasına ait kısa hikayem bu şekilde.

 
    
requiem
(no login)

yok

January 19 2004, 1:35 AM 

verdigin aşamaların ve neyin yerine ne koyacagın hakkındaki çıkarımlarının altına imzamı atarım....
çok iyiydi...

 
    
requiem
(no login)

buda benden....foruma hediyem olsun paylasanda paylasmayanada

January 20 2004, 6:29 AM 

düşü elinde
gülüşü gökkuşagi içinde
rengi biraz maviye calan
biraz su kokan sevişmeler..
ardından kesintisiz çıglıklar..
az kullanılmış temmuz serinligi..
ardından iki gül arası garantisi..
kirpiklerini kırpışını saymakla yükümlü zaman...
yüregini şaraba emanet eden gemiciler...
ve kendi tenini mevsimlere bagışlamayan sevgililerim..
hepinizden gectim...
şimdi
kendi cografyalarımın dışında gayrimeşru bir gülüşüm olsun diye...
göğe şöyle bi kafamı cevirip
ayi ile güneş arasına girmeden..
kimse tutulmasın
kimse tutuklanmasın diye....
bi an olsun senin ışıtan yanlarını aklımdan cıkarıp
yıldızları dengin sayıyım diye....
biraz tanrıyı gözümde büyütmeyiyim diye...
birazda hüznü,kimliksizlestireyim diye....
bedenimden bütün organlarımı cıkarıp
içime sesini doldurayım diye....
boyun egmeye müsait yerlerimi köreltmeye gidiyorum.....
acı:gridir...
olsaydı beyaz ..yüregimde siyahın ayak izleri bulunmazdı.......
requiem......

 
    
Current Topic - inancsizlarla bi nostalji.....
  << Previous Topic | Next Topic >>indekse geri don