<< Previous Topic | Next Topic >>indekse geri don  

Malum teröristlere karsi direnis stratejileri...

April 9 2003 at 2:56 AM
Darwin Amca  (no login)




Teröristten kastim hak ve hukuk dinlemeyerek demokrasi ve özgürlük maskesi altinda masumlari katledip denizasiri ülkeleri talan edenler oldugunu, sanirim tahmin etmissinizdir. Bu isgalcilere karsi önümüzdeki senelerde özellikle islam dünyasinin gelistirmesi gereken bazi yöntemler sözkonusudur :

1 - Kamikâze direnisinin sadece kendi yurdunda defansif olarak kullanilmasi yeterli degildir. Bu hareket isgalcilerin öz yurtlarinda da yayginlastirilmali ve hedeflerin sivil olmamasina büyük önem gösterilmeli.

2 - Daha küçük çapta fakat tahrip gücü yüksek patlayicilar imal edilerek, kamikâzelerin dikkat çekmesi engellenmeli. Ayrica saatli ve tahrip gücü yüksek bombalardan yararlanilarak, sivillerin olmadigi saatlerde isgalci ülkelerdeki köprüler, barajlar ve enerji santrallerine yönelik akilci eylemler gelistirilmeli.

3 - Iletisim organlarindaki siyonist ve yahudi tekeli kirilarak, entellektüel düzeyi yüksek ve her türlü ütopik söylemlerden uzak, manevi oldugu kadar realist, bilgilendirici ve egitici dergiler, gazeteler ve televizyon kanallari olusturulmali ve abonelik usulüyle yayginlastirilmali.

4 - Siyonist ürünlere karsi mümkün oldugunca ve elden geldigince boykot uygulanilarak, alternatif ürünler gelistirilmeli ve fiyat kirma ve reklam yoluyla kitlelere tanitilmali. 1.5 milyarlik müslüman pazar bilinçlendirilmeli ve propaganda yolu ile ikna edilmeli. Teknolojinin yetersiz kaldigi yerlerde, emperyalizm ile en az iliski içerisinde olan ükelerin ürünleri tercih edilmeli.

5 - Savas bir nêvi hiledir, Vietnam'da bir köyde ABD askerlerinin çiplak ayakla dolastigini farkeden yasli bir köylü, yilan zehiriyle karistirdigi fasulye tanelerini yere saçarak onlarca isgalci ve tecavüzcünün cehennemi boylamasini saglamistir. Gida ile (su, tatli, vs...) zehirlemenin savaslardaki etkisi gözardi edilmemelidir.

6 - Yurt disinda egitim gören onbinlerce zeki ve yüksek kapasiteye sahip burslu müslüman ögrenciler vardir. Bunlar özellikle informatik alanda da çalismalar yaparak sifre kirma, hesaplara girme, virüs gelistirme, gizli bilgilere ve askeri kaynaklara ulasma ve benzeri alanlarda çalismalar yürütmeli. Bu çalismalar karda yürü ama izini belli etme tarzinda gerçeklestirilmeli.

7 - Caydiricilik açisindan nükleer çalismalara agirlik verilerek sömürgeci ülkelerin bankalarindaki hesaplar ufak ufak kaydirilmali. Gerilla ve sokak çatismasi üzerine bilgi sahibi olunarak ve teoriler gelistirilerek, kimyasal saldirilara karsi korunma maksatli (maske, giysi, vb) techizat stoku yapilmali. Bilgisayar ve uydu teknolojisi avantajli oldugu kadar, zaaflari da çokça olan bir alandir. Bu teknolojiye dayali saldiri gücünün basit teknikler ile zayiflatilmasi (örnegin füzelerin yönlerinin saptirilmasi, cep telefonu yüzünden uçaklarin ariza yapmasi, bilgisayar bilgilerinin silinmesi, vs.) mümkündür. Üzerinde durulmaya deger...

8 - Bazi Avrupa ülkelerinde dernekler kurarak sanatsal ve kültürel faaliyetler için karsiliksiz devlet yardimi almak mümkündür. Kanunlardaki bosluklardan ve emperyalist ülkelerdeki sosyal avantajlardan azami ölçüde yararlanilmali ve bunlar öz çikarlar için kullanilmalidir.

9 - Etnik ve mezhepsel farkliliklar derhal ortadan kaldirilmali ve iç ve dis kaynakli provokasyonlara tamah edilmemeli. Özellikle Türkiye'de ordu içindeki Amerikanciliga karsi Atatürk ulusalciligi bahane edilerek yazili, sözlü ve görsel alanda medyatik çalismalar hizlandirilmali. Türkiye içerisindeki sömürgecilige karsi dinsel söylemlerden çok Atatürkçü söylemler ile mücadele verilmeli ve karsi tarafin bahane ve savunma kapisi kapatilmali. Orduyu dinsizlik ile suçlayarak laiklik karsiti gereksiz manifestasyonlardan ve ilkel Atatürk düsmanligindan derhal vazgeçilmeli...

10 - "Düsmanimin düsmani düsman kaldigi sürece dosttur" hükmünden yola çikilarak, emperyalizme karsi ortak menfaatleri içeren güç birlikleri olusturulmali. Özellikle Filistin davasinda mutlaka hristiyanlar ile isbirligi içerisine girilmeli. Gerçek isevilerin müslümanlara karsi yahudilerden daha yakin oldugu akildan çikarilmamali...

slm&slm


 
    
AuthorReply
Darwin Amca
(no login)

Elimizden geldigince devam...

April 9 2003, 3:02 PM 




11 - Emperyalist ülkelerin kendi iç sorunlari vardir. Örnegin ABD'nin zenciler ve latinler ile, Ingiltere'nin IRA ve Hindistan ile, Fransa'nin Korsika ve Bröton bölgesiyle, Cerzayirle, Ispanya'nin BASK ile ve hakeza... Bu ayrilikçi akimlar çok iyi tahlil ve teshis edilerek özellikle yurtdisindaki müslüman ve Türk ögrencilerinin doktora çalismalarina kaynak teskil etmeli ve entellektüel düzeyde ele alinmali. Daima savunmada kalmak ve defans oynamak rakibe çokça gol pozisyonu yaratir (tipki Ermeni ve Kürt meselelerine karsi emperyalistlere dil dökmenin nafile oldugu gibi)... Rakibi kendi ceza sahasinda avlamak için özellikle akademik kariyer yapmis müslümanlardan tarihçi ve sosyologlara büyük görevler düsüyor.

12 - Sayet birgün müslüman gençler cephede savasmak mecburiyetine düserlerse, öldürmekten çok agir yaralamanin düsmana daha büyük bir eziyet getirecegini ve hizini yavaslatacagini unutmasinlar. Birara atesli tüfeklerin yanisira, felçeden zehir ihtiva eden uzun mesafeli igneli tüfek tasarilari üzerine arkadaslarla kafa yormustuk. Mobilize küçük birlikler zirhlilardan gelen top atislarindan korunabilmek için, ilk darbeyi alan yere dogru yönelerek ikinci atisin hedefi olmaktan korunabilir (santimlik oynama dolayisiyla gerçeklesen metrelik farklar). Bu ve benzeri çesit detaylar konusunda her genç bilgi sahibi olmak zorundadir. Bu konularda teorik bilgi içeren brosürler hazirlanabilir.

13 - Birara zirhsiz savas alanina çikan Hz.Hamza'ya bir sahabe, "Ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayin" mealindeki ayeti misal getirince, Hz.Hamza'nin cevabi çok müthis olmustur. "O emir ölümü tehlike sayanlar içindir !" Keza Mevlana da ölümü, sevgiliyle kavusulan bir bayram havasi içerisinde anlatir. Henüz emperyalist güçlerin ölümü öldürebilmek gibi bir teknolojileri mevcut degildir ve hiçbirzaman da olamayacak. Bu sade formül, isgalcilerin çok basini agritacak bir problemdir. Pozitivistler bu getirdigimiz örnegi anlamasa da olur...

14 - Suudi prensler ve petrol krallari büyük sermaye sahibidirler ve bu kapital, legal yayincilik ve propaganda yardimi açisindan ele alindiginda çok caziptir. Kendileriyle çesitli vesileler ile temasa geçilerek, Israil karsiti ve sömürgeci ülkelerdeki iç karisikliklari gündeme tasiyacak eser dagitimi ve yayinciligi ve tercümesi için maddi yardim tedarik edilebilir. Bu eserlerin telif hakkinin örnegin Filistin yararina bagislanmasi, bu yardim sürecini daha etkili kilacak ve kitleleri etkileme gücü ise dogal olarak artacaktir. Bu kardesiniz zamaninda kitap da yayinladigindan, az çok bu islere âsinadir...

15 - Internet olmazsa olmaz bir mücadele vasitasidir. Islam'in üzerindeki sisirilmis sûni terör bulutlarinin kaldirilmasi için büyük önem tasiyor. Hem her gizli bilginin de paylasilmamasi gereken, ortaliga açik bir alandir. Bu konuda müslümanlar uyanik olmak durumunda. Ayrica mailler atarak bizlerle benzer ideolojiyi tasiyan köse yazarlari hangi görüsten olursa olsun tebrik ve tesvik edilmeli, kendilerine güzel sözlerle iltifatlar gösterilerek bu çalismalarinin devami için iyi dileklerde bulunulmali. Yalniz olmadiklari bu yazarlara hissettirilmeli. Medya'nin kamuoyu olusturmakdaki gücünü, okurlar medya olusturmak konusunda kullanmali. Insan pisikolojisi ilginçtir, bu söylediklerimiz küçümsenerek ihmal edilmemeli.

slm&slm


 
    

(no login)

ben yokum!.. :)

April 9 2003, 5:12 PM 

Dogru düsüncelerle akla, kalbe ve vicdana hitap etmek daha etkin bir yol olsa gerek... Direnis zorunlulugu birazda bu yollarin denenmemis olmasindan kaynaklanmiyormu?... İnsanin psikolojik yapisinda doyumsuzlukta var.. Söyledigin hersey gerçeklestirilmis olsa bile uslumu durulacak sanki.. Bilim, teknoloji kimdeyse onun borusu ötüyor.. güç kimdeyse onun psikolojisi geçerli.. Ademoglu her iki kutuptada isi eline yüzüne bulastirdi.. beceremeyecegi anlasildi.. İs Mehdiye kaldi.. Artik Mehdi (=Bilim) konusacak... Darwinizmden kaynaklanan Deccal felsefesini o öldürecek.. Ben böyle inaniyorum.. Yazin kit zekalara oldukça ciddi gelebilir aslinda.. bayada adam toplarsin gibi...

 
    
Darwin Amca
(no login)

Sevgili Izafi...

April 9 2003, 6:32 PM 


Yazim sana ilginç gelmedigine göre (anladigim kadariyla) sen kit zekâli olmamalisin. Senin kendi söylemine göre.

Var sen isini Mehdi'ye birak. Insan kendi siçtigi boku kendi temizleyemedikten sonra Mehdi aleyhisselam neylesin ? Ama digerlerine de engel olma. Hani atalarimizin dedigi üzere :

"Gölge etme baska ihsan istemez!"

Sevgiyle kal.

slm&slm


 
    
Darwin Amca
(no login)

Bu yazı, “Evrensel Amerikan Gücünün Ölüm İlânı”dır!

April 9 2003, 7:15 PM 



Diyeceksiniz ki; kafayı mı yedin sen?.. Diyeceksiniz ki; Amerika’sından İngiltere’sine, “cebi dolarlı”sından “beyni yularlı”sına, “CNN Gâvur”undan “CNN Türk”üne varıncaya kadar hemen herkes “Saddam’ın ölüm ilânı”nı yazmaya hazırlanırken, sen kalkmış “Evrensel Amerikan Gücünün Ölüm İlânı”ndan söz ediyorsun!..

Haklısınız!..

Amerikan “Coni”lerinin ve İngiliz “Toni”lerinin Bağdat’ı kuşattığı, günboyu füze ve bomba attığı bir günde; kalkıp da, “Amerika’nın ölüm ilânı”ndan söz etmek, biraz abes gelebilir!..

Öyle ya;

Saldırının başladığı 19 Mart’tan bu yana attıkları “18 bin güdümlü bomba” ve “750 Tomahawk füzesi” ile taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmayan ve artık “çocukları da kolsuz bırakmaya” başlayan bir “katiller sürüsü”nün, “sonun başlangıcı”nı yaşadığını söylemek, herkese garip gelebilir!..

Hele de, bu “Evrensel Güç” sahipleri, “vur-kaç” taktikleri ile, Bağdat civarında “güç gösterisi” yapıyorlarsa!..

Öyle diyor, ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Binbaşı Ben Owens;

“Bağdat’ta gerçekleştirdiğimiz operasyonları pek fazla abartmayın!.. Çünkü bu; Bağdat Savaşı’nın başlamasından ziyade, bir GÜÇ GÖSTERİSİ’DİR!”

“YIKILMADAN ÖNCE”

Evet, böylesine “güçlü” bir ülkenin, kalkıp da şimdiden “ölüm ilânı”ndan söz etmek, “hayâl görüyor olmak” olarak yorumlanabilir!..

Ne var ki;

“Evrensel Amerikan Gücünün Ölüm İlânı”nı yazan, ben değilim!..

Zaten, bir “ilân” da değil bu!..

Piyasaya yeni çıkmış bir “kitap”!..

Yazarı da, Fransız tarihçi Emmanuel Todd...
Şöyle denilebilir:

Adı Emmanuel Todd da olsa, ortada “fizikî gerçekler” dururken, kim kulak verir, bir “tarihçi”ye ve böyle “fantezi”lere?..
Ama, bir dakika...
Emmanuel Todd denilen bu Fransız tarihçisi, 1976 yılında da “Yıkılmadan Önce” başlıklı bir kitap yazmıştı!..

Gerçekten de; Sovyetler Birliği’nin “Yıkılmadan Önce”sini görmüştü!..
1976’da “Yıkılmadan Önce”yi yazdı, 1989’da da Sovyetler Birliği dağıldı!..
1992’de de tamamen parçalandı!..

İşte; 1976’da “Yıkılmadan Önce” kitabını yazan ve böylece “13 yıl sonrası”nı gören Emmanuel Todd, şimdi de bu kitabı yazmış;

“Evrensel Amerikan Gücünün Ölüm İlânı!”
AMERİKA ÇÖZÜLÜYOR!
Geçenlerde, Alman Der Spiegel dergisi, bir röportaj yapmış kendisiyle.
Sormuş ona;
“Böyle bir yargıya nasıl vardınız?”
O da cevap vermiş:
“Çünkü; ABD, bütün süper güçlerin çöküş hastalığının her türlü belirtisini göstermeye başladı!..”
Meselâ, ne gibi;
“İçten içe bir çözülme yaşıyor Amerika” demiş, Emmanuel Todd... Sonra da ilâve etmiş:

“ABD, tedrici olarak, askerî oligarşik güç tarafından yönetilmeye başlandı!.. Askerî oligarşinin egemen olmaya başladığı bir ülke; süper güç de olsa çökmeye mahkûmdur!”
İlk etapta insanın inanası gelmiyor!..
Öyle ya;

Amerika, bir dev!.. Dünya nüfusunun binde 45’ine sahip!.. Dünya ekonomisinin yüzde 31’ini üretiyor!..
Dünyanın en fazla “Nobel ödüllü bilim adamı” onlarda!.. Ellerinde “güçlü bir savaş makinesi” var!..

Öyle bir “güç” ki;
“Taş” ve “baş”lardan sonra, küçücük çocukların “kol”larını ve bacaklarını da uçurmaya başladılar!..

AMERİKA, NEREYE?

Hal böyle iken;
Amerika gibi bir “dev” nasıl yıkılır?..
Yoksa;
Fransız tarihçi kafayı mı yedi?..
Ama, hayır;
Madalyonun bir de “öteki yüzü” olduğu gibi, ekrandaki görüntülerin de “perde gerisi” var!..
Alman Der Spiegel dergisi, Fransız tarihçi ile röportaj yaptığı sayısında, bir de “Amerika analizi” yapmış!..
Demişler ki;

“ABD’deki ekonomik kriz, önümüzdeki 10 yıl içerisinde 500 milyar dolardan 1 trilyon 800 milyar dolara çıkacak!”
Niye?..
Çünkü Amerika; aynı anda “yeryüzünün bütün cepheleri”nde savaşıyor!..
Bu da;
“Aşırı silahlanma”ya mecbur ediyor kendisini!..

Düşünebiliyor musunuz;
ABD’nin “silahlanma”ya ve “savaş”lara ayırdığı para, kendisinden sonraki “10 ülkenin toplamı”ndan daha fazla!..
Tam, 329.1 milyar dolar!..
Rusya’nın 65,
Çin’in 47,
Japonya’nın 40.3,
İngiltere’nin 35.4,
Fransa’nın 33.6,
Ve Almanya’nın 27.5 milyar dolarlık bir bütçe ayırdığını söylersek; ABD’nin “silahlanma ve savaş” için ne korkunç para harcadığı kendiliğinden ortaya çıkar!..
Peki, nereye kadar?..

Siz ne dersiniz bilmem ama, Amerikalı tarihçi Paul Kennedy diyor ki;
“Yakın bir zamanda; Amerika’nın gerileyişine ve ikinci dereceden bir devlete dönüşmesine tanık olacağız!”

GURUR VE KİBİR!

Emmanuel Todd ve Paul Kennedy, bu devasa gücün “sonun başlangıcı” sürecine girdiğini söylerken, Robert Graine de, “Gücün Kuralları” adlı kitabında “47. Kural”dan söz edip, şöyle diyor:

“İnsanoğlunun karşılaşacağı en büyük tehlike; büyüklenme, kendine aşırı güven ve gerekenden fazla öteye gidip, yeni düşmanlar edinmektir!
Başları döndüren başarı istekleri; nasıl ki insanın felâketini hazırlarsa, imparatorlukları da genişleme arzusu gibi duygular öldürür!”

Doğrusu;
Çok yerinde bir tesbit!..
Tarih, bunun örnekleriyle dolu!..
“Ad” ve “Semud” kavimleri, öylesine “azmışlar” öylesine “kibir ve gurur” abidesi olmuşlardı ki, “yıkılmak” akıllarına gelmiyordu!..
Ama “deprem”ler, dağlardan fışkıran “kızgın lâv”lar helâk etti onları!..
Tabiî;
Nemrut’u devirenin bir küçük “sinek” olduğu, Firavun’un sonunun da “suda boğulmak”la gerçekleştiğini unutmamak gerek!..

Evet;
ABD’den önce de birçok millet “helâk” oldu... Birçok medeniyet silindi gitti.
“Ölümün kuralı”dır bu!..
Adı da;
Fransız Sadi Carno’nun deyimiyle,
Biyoloji’de “yaşlılık”tır,
Kimya’da “çözülme”dir,
Sosyoloji’de “bozulma”,
Tarih’te ise “çöküş”tür!..

IRAK ORDUSU TAMAM!
YA İŞSİZLER ORDUSU?

Kim ne derse desin, “biyolojik” olarak yaşlanıyor, “kimyasal” olarak çözülüyor, “sosyolojik” olarak bozuluyor ve “tarihî” olarak da “çöküş süreci” yaşıyor Amerika!..

Evet;
“Sonun başlangıcı”nı yaşıyor!..
Bırakın gerisini; sadece şu “ekonomik veriler” bile, Amerika’nın nasıl bir “uçurum”a doğru sürüklenmeye başladığını görmeye yeterlidir...

Buyrun, işte rakamlar:
• Son dört aydır yükselen işsizlik oranı mart ayında yüzde 5.8’e çıktı.
• Tüketici güven endeksi yüzde 62.5’e geriledi.
• 2003 yıl için büyüme hedefi yüzde 2.6 olarak öngörülüyor.
• Savunma sanayii endeksi savaşla beraber yüzde 33 düştü.
• Cari işlemler açığı yüzde 28 artışla 503 milyar dolara yükseldi.
Bu “veri”ler de gösteriyor ki, Bağdat’ın semalarını kaplayan “kara bulut”lardan çok daha fazlası, Amerika’nın üzerinde dolaşmaktadır!..

“MÜJDE”YE AZ KALDI

Tüm bunlardan sonra; yazımızı, 2 Nisan 2003 tarihli Şark-ül Evsat’ta çıkan bir “yorum”la tamamlayalım:
“ABD, Irak’ı işgal edip Irak’tan ilerisine gidebilir, petrolü kontrolüne alabilir, petrol fiyatlarını belirleyebilir ve bölgenin haritasını yeniden çizebilir, ancak kandaki panzehir gibi direnişle karşılaşacak ve nihayetinde gidecek.

Geriye;

Başını isteyen devletlerin kuşatmasındaki Siyonist devlet kalacak, Salahaddin ve Haçlıların hikâyesinde olduğu üzere tarih tekrarlanacak. O yüzden üzülmemeli ve hep iyi yönde yürüyen tarihin bu kuralını müjdelemeli.”

ÖNCE EVDE TEMİZLİK!

Evet, bunu müjdelemeli...
Fransız tarihçi Emmanuel Todd da bunu yapmış zaten...
“Evrensel Amerikan Gücünün Ölüm İlânı”’nı şimdiden yazmış!..
Demek ki;
“Ölüm” yakında!

Ortadoğu’da “rejim değişikliği” arayışında olan Bush oğlu Bush’a, kendi ülkesinden bile tepkiler gelmeye başladığına ve “Asıl, Amerika’da rejim değişikliği yapılmalı” sesleri yükselmeye başladığına göre; ABD, hızla “sonun başlangıcı”na gidiyor!..

Demokrat Parti Başkan Adayı John Kerry’den şarkıcı Barbara Streisand’a, rahip Jesse Jackson’dan Hollwood’un ünlü yıldızı Susan Sarandon’a, Oscar törenlerinde “Utanmalısın Bay Bush” diyen film yönetmeni Michael Moore’dan Demokrat Parti Milletvekili John Conyers’a ve Louis Farrakhan’a kadar, hemen herkes “Önce kendi evimizde rejim değişikliği yapalım” demeye başlamışsa, “çanlar, ABD için çalmaya” başlamış demektir!..

Öyle sanıyorum ki;

ABD’nin, bir “3. Dünya Ülkesi” olduğunu, hepimiz göreceğiz!..

Çünkü ABD, iyice azdı!..

Azan, kendi mezarını kazar!..


NOT : Yazi alintidir... slm&slm


 
    
Darwin Amca
(no login)

Bir izah...

April 9 2003, 11:53 PM 



Yukaridaki maddeler, Darwin Amca'nin klavye basinda dogaçlama olarak yazdigi ve henüz üzerinde tartisilip görüs birligine varilmamis geçici maddeler olarak ele alinmali.

Ben sahsen ekseri olarak cumhurun kararlarina her zaman hayatim boyunca saygi duymus ve bir isi yaparken, en cahil sanilanindan en kültürlüsüne kadar, her türlü insanla istisare etmeyi bir aliskanlik haline getirmis bir kimseyim.

Bir problem hakkinda çözümler üretilirken yapici tenkitlerin ve katilimlarin muazzam bir önemi olduguna inaniyorum. Ortaya attigim bazi maddeler çok aykiri, sert, hatta kimi zaman abartili kaçabilir. Fakat bunlarin savas hâli gözönünde bulundurularak kisasta hayat vardir sirrinca ele alinmis mevzular oldugu unutulmasin !

Sayet bir isgal ordusu denizleri asip, herhangi bir ülkede seyreltilmis uranyum içeren silahlarla, kusaklari sakat birakacak silahlar kullaniyor, çoluk çocuk ayrimi yapmadan sivilleri katlediyorsa, elbette alacagi cevap da o denli sert olmak gerektir.

Yine bir ülke, iç ve dis düsmanlar tarafindan kiskaca alinmis ve birnevi ABD mandaciligini açiktan savunan satilmis kalemler ile halk uyutulmaya çalisiliyorsa, hem bir kisim ordu ABD ile isbirligini halka ragmen içine sindirebiliyorsa, elbette Atatürk'ün ulusalciligi ve bagimsizlik inanci ile bu engellere karsi mücadele verilmek zaruridir. Bu bir takiyye olarak anlasilmasin. Ucuz Atatürk düsmanligindan hayatim boyu nefret ettim, fakat kisilerin dokunulmazliklarina ve putlastirilmasina da hep karsi çiktim. Seriat isterük naralariyla seriati alet edip seriata muhalefet edenlerden igrendim...

Bugünkü Hürriyet gazetesinde iki ayri yazar her ne tesadüfse ayni anda Tanshu Chiller'den bahsetmisler ve dolayli olarak bu ABD güdümlü cahil ve içtenliksiz baciyi(!) övmüsler. Bunlardan birisi, yani genel yayin yönetmeni, zamaninda süper lüks yatlarda Özer Chiller denilen soytari üçkagitçiyla sik sik biraraya gelip, yanina medya patronunu da alarak gizli toplantilar yapmis Ertugrul top-kek ! Sanirim fazla izaha gerek yok... Bugünkü bu ilginç tesadüfü aklimizin bir kösesine yazarak geçelim.

Kavramlari kendi kisir ideolojileri ile sisirip kirli emellerine alet edenlere hiçbir zaman arka çikmadim. Bugün ortadogu ve islam dünyasi açiktan bir savas tehdidiyle karsi karsiyadir. Herseyden önce bölge halklari, baslarindaki münafiklardan ve diktatörlerden arinmak, emperyalist güçlerin tuzaklarindan tedrici olarak kurtulmak zorundadir. Zaman bunun için uygun olup sartlar yavas yavas lehimize dönmeye baslamistir. Önce Taliban, daha sonra Saddam, tarihe karismak ve yeni bir özgürlük ve bagimsizlik dalgasinin önünü açmak üzeredir. Özgürlükler agir bedel ister, ödedik, ödüyoruz, ödeyecegiz... Fakat ümitvar olunuz, zira çokça söylenildigi üzere :

- Gecenin en karanlik oldugu an, safaga en yakin olan andir !

Bu firtina öncesi sessizligini saygiyla selamliyorum...

slm&slm


 
    

(no login)

Darwin amca bok cleaning Services...

April 10 2003, 9:49 AM 

Demek kit zekali olan senmisin.. yazdiklarini ilginç bulmami bekledigine göre ciddi ciddi yazmisin anlasilan.. Hayallerinle daha baska alanlarda güzel senaryolar yazabilirsin.. bu yetenegin var.. Usa-me Bin Laned'de gelin cihad edelim falan biseyler söylemisti.. ben o zamanda gitmemistim.. Bence ondanda, burdaki ateistlerdende pek farkin yok.. Mehdiden ne kasdettigimi güzel anlamissin.. daha dogrusu anlamak istememissin.. AMA MALESEF YALNİZSİN... Mehdi geldi bilenem.. Senide temizleyecek... İçindeki kine İslami alet etmeye çalissanda.. İslamda öyle nefretler, acimasizliklar, ikiyüzlülükler, düsmanimin düsmani dostum vs yok.. Stalin'i animsatiyorsun...
 
    

(no login)

ayrica çok konusuyorsunuz..

April 10 2003, 10:01 AM 

konustunuz, konustunuz, yazdiniz, çizdiniz dünya gene gelecegi yere geldi.. Sadece savaslardaki masum halkin durumunu yazman etkili geldi bana.. geri zirvaliklar Mehdinin isi... Birak ve take it easy.. O halledecektir...
 
    
Darwin Amca
(no login)

Izafi Kardes !

April 10 2003, 4:11 PM 





Ingilizce biliyor oldugunu gözümüze sokman gayet güzel, fakat Yasar Nuri amca'nin câzibesinden de biraz olsun kurtulup, kafani küçük sanal kulübeciginin pembe panjurlu penceresinden disari uzatmani öneririm sana. Gerçeklerin hiç de herzaman dolmalik biber gibi kisa ve aci olmadigini hûsu içerisinde temâsa edecegine kâniyim.

Kisilerin Usâme'yle yahut Stalin ile arasira lügat benzerliginin olmasi, kavramlarin da lügatçanin tasvir ettigi sekilde yorumlanmasini elbette gerektirmez. Corc Pusht da özgürlük ve hürriyet der, Hz.Ali de... Sen sanki Hz.Ali'ye Corc Pusht'luk yakistirmasi yapmaya çalisan bir demagog gibi duruyorsun, dilerim yaniliyorumdur. Bu arada kendim gibi âciz bir sahsiyeti Hz.Ali gibi kahraman bir mümin ile kiyaslamadigimi da lüzumsuz polemiklere girmemek açisindan ifade edeyim. Tesbihte hata aranmaz...

Dikkat et, sevgi ve baris gibi nârenin ve Özcan Deniz'li pembe dizilerin müptelâsi olmus liseli çitkirildim kizlarin rüyalarini süsleyen romantik söylemlerle Nuri sarhoslugu içerisinde kaldirimlarda turlar iken, Toni Biler'in domdom kursunuyla kiçindan vurulup gafil avlanmayasin. Sonra bombardimandan ötürü ülkende taksi de islemediginden, eve yalpalayarak ve sek sek sekerek dönmek durumunda kalabilirsin.

Yazdiklarimi tenkit edenler lütfen hangi maddeyi ve niçin elestirdiklerini de bizahmet söylesinler ki biz cahil kullar da yararlanalim. Öyle çömeldigi tabureden kamisini sarkittigi Zemzem kolasini yudumlarken, iki-üç geyirmeyle elestiri olmaz. En azindan alternatifinizi sunacaksiniz...

Mehdi gelecek ve bizi kurtaracakmis, let's teyk it iziymis, eger buysa alternatifi tuttum. Artik oturdugumuz yerde çakilip dudaklarimizda derin bir tebessüm ile Sam amcanin Tomhawk'larinin basimiza yagmasini bekleyebiliriz. Nasil olsa Mehdi bizi kurtarir. Ilimli ve pasif müslümangil beyinlere has ilginç bir düsünce tarzi...

Zamaninda üstat Bediüzzaman'a bir zat, "Üstadim ne diye yorulup bunca mücâdeleye giriyor ve kendinizi tehlikeye atiyorsunuz, nasil olsa Mehdi aleyhisselam gelip bizi kurtaracak" deyince üstadin cevabi gayet mânidar olmustur,

- Iyi de güzel kardesim, sen de birseyler yap ki Mehdi Aleyhisselam geldiginde seni de çalisiyor bulsun !

Filistin'de, Afganistan'da, Bagdat'ta, surda, burda masum insanlar katledilirken isini Mehdi aleyhisselâma havale edip sonra hiçbirsey olmamis gibi kiçini dönüp semirenlere yaziklar olsun ! Kendileri hiçbir fikir ortaya koyamadiklari halde digerlerine destek degil de köstek olanlara ve kardeslerinin hatalarini düzeltmek için gayret göstermeyenlere binlerce yuhlar !

Musibete karsi sabretmek ayridir, ki kisinin derecesini artirir, zulme karsi sabretmek ayri. Zulme ve zalime karsi sabredilmez, yok öyle birsey, bilmiyorsaniz ögreneceksiniz ! Kardesleri zulüm altinda inlerken is Mehdi'ye havale edilip sabir yolu tutulmaz. Hiçbirsey elinizden gelmiyorsa dilinizle ve kalbinizle bugzediniz ve zalimlere yardimci olmayiniz. Istanbul'u isgal eden Ingiliz köpeklerine üstadin gazetesinde verdigi cevap gibi :

"Tükürün Ingiliz lâininin o hayasiz yüzüne! Ey ekpekü'l küpekadan tekepküp etmis köpek!"

Yada Mehmed Akif'in haykirdigi üzere :

"Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkis dagitan kahpelere!
Tükürün Ehl-i Salibin o hayâsiz yüzüne!
Tükürün onlarin asla güvenilmez sözüne!
Medeniyet denilen maskara mahluku görün,
Tükürün maskeli vicdanina asrin, tükürün! "

Gecenin en karanlik oldugu an, safaga en yakin olan andir !

Bu firtina öncesi sessizligini saygiyla selamliyorum...

slm&slm


 
    

(no login)

çabuk risale....

April 10 2003, 5:36 PM 

Kardesler zulüm altinda inlerken pembe sanal odamizda kisa kisa gegirdigimiz dogrudur.. Sende ayni odada biraz uzun gegiriyorsun.. pek fark yok... Ama sen baliklama dalinan kulelerdeki çolugu çocugu olan, sistemin zorunlu isçilerinin masumiyetinden hiç bahsetmiyorsun... Sanki Allah, Kuran, Peygamber yetmiyormus gibi laf ebeligiyle en güzel sadeligi dahada iyi açiklama gayretine düsmüs, aradaki farki kendi bencil duygularinin tatmin hanesine yazan üstadlarin söylemlerinin etkisiyle dogruyu kaybetmissin... Zaten üstadinin düz yolu çiçeklerle süsliyeyim derken, insanlari, yolu kaybetmek gibi bir riske attigini düsünmüsümdür hep.. örneklerini görüyoruz... Hatta senin o kadar olabilecegini sanmiyorum- Risalelerin "yazdirilmis" olduguna bile ciddi ciddi inananlar var... Kana kan felsefen çok genelci.. aradaki yaslari hiç hesaba katmiyorsun.. Biz bize zulmedenden elbet davaciyizdir ama faturayida muhatabina kesmeli degilmi... Bir ABD dir tutturmus gidiyorsun.. Masonlari hesaba katmadan stratejiler gelistirip 10-15 kisiye sorulmasi gereken hesabi herkesten sormaya kalkiyorsun.. ondan sonra masum halk edebiyati.. Biz haksizliga, zulme ugramis herkese üzülürüz... Masumun dini, milleti susu busu olmaz... Ve malesef sistem ister istemez o pembe odalara mahkum ediyor bizi.. ne yapabilirizki.. Bosnada insanlar kesilirken en fazla maddi yardim yapabildik.. onuda mercimek pilavi yaptilar.. Biz o adamlara güvenmistik... inançlilardi.. Adamlar füze yapiyor biz tugladan füze yapmanin gevrek hazzini yasiyoruz hala... Kime güveneceksin... Sende çikmis arap çöllerinde dinini üçkagitçiligina malzeme yapmis, miskin miskin esnemis, yatmis uyumus insanlarin ati alan üsküdari geçtikten sonraki tüh! hallerinin intikamini almaya çalisiyorsun... neyse benim fazla zamanim olmuyor... Nasil biliyorsaniz öyle yapin.. Ama asla basaramayacaksiniz... Temel saglam degil.. Temeli bastan insa etmedikçede bu bina yikilacaktir... İrak halkina aciyoruz ama Saddam o halkin azinliklarina zulmederken yine o halk kirmizi papyonlu sevgili ogluna prof ünvani veriyordu... Allah "Kiminin öcünü kiminden çikarmaya gücü yetendir".. Saldiranda, saldirilanda Allah'in Bilgisi dahilindedir.. At gözlügünü çikarsakta kimin kimden daha hakli oldugunu göremeyiz artik... Onun için Mehdi diyoruz.. Bütün gevezeliklerden müstagni Bilim diyoruz...
 
    
Darwin Amca
(no login)

Bir yazarin tespitleri...

April 10 2003, 8:01 PM 


Türkiye Bataklıktan Nasıl Çıkacak?

+ Elektrik ve yakıt fiyatları son derece yüksektir. Bu fiyatlarla sanayide üretim yapmak, ihraç etmek, rekabet edebilmek çok zordur. Çinliler binlerce kilometre uzaktan mallarını gönderiyor, bunca yol parası ve gümrük ödüyor ve çok ucuza satıyor.

+ Türkiye, kendisini bataklıktan çıkartacak vasıflı ve müessir beyinleri yetiştirememektedir. Üniversiteler işsiz orduları yetiştiriyor.

+ Arivist ve popülist politikacılar, bilhassa son otuz yıl içinde ülkeyi batırmışlar, bitirmişlerdir. Devlet kadrolarına ihtiyacın birkaç misli memur; devlet işletmelerine ihtiyacın birkaç misli işçi alınmıştır. Üç yüz vasıflı elemanla çok iyi çalışacak bir fabrikaya; işe adam değil, adama iş bulmak siyasetiyle üç bin kişi alırsanız o fabrika elbette batar.

+ Yirmi küsur seneden beri ülkemiz faiz, repo, rant çılgınlığı ile bu günlere gelmiştir. Üretmeyi, ticareti, çalışmayı bırakıp da para spekülasyonları ile zengin olacağını sanan bir toplum sürünmeye mahkûmdur.

+ Kokuşmayı bir an bile hatırımızdan çıkartmamalıyız. Ülke gırtlağına kadar kokuşmaya batmıştır. İki yüz milyar dolardan fazla kara para olduğu söylenip durmaktadır.

+ Türkiye kasıtlı olarak iki yüz elli milyar dolar borca batırılmıştır. Devletin, ülkenin, halkın gelirleri faize gitmektedir.

+ Tuzu kuru, hattâ çok kuru iki milyon kişiye karşılık altmış sekiz milyon halkın durumu kötüdür. Bugünkü yönetim âdil gelir dağılımını temin edememektedir.

+ Kötü eğitim, kötü üniversite, kötü medya, kötü ideoloji, kötü yönetim, kötü politika yüzünden halk yığınları son derece bozulmuş olup; teşebbüs ruhu, üretmek, ticaret yapmak, çalışıp çabalayıp helâl kazanç elde etmek gibi hasletler körletilmiştir. İstanbul'un bazı sokaklarında, semtlerinde güzel giyimli Çinli kadınlar görülüyor; kaldırımın kenarında küçük bir sergi içinde ıvır zıvır işporta eşyası satarak ticaret yapıyor, para kazanıyorlar. Bizde böyle bir zihniyet yok. Aklımız fikrimiz memuriyette, işçilikte, az da olsa maaş ve ücret almakta. Teşebbüssüzlük, hırsızlık, kolaycılık, hazır yiyicilik bizi mahvetti.

+ Uzun yıllar boyunca, üretmeden tüketmek istedik ve ülkeyle devletin kaynaklarını sömürüp bitirdik.

+ Birkaç yıl önce İzmir'de iflâs eden büyük bir tekstilci Habeşistan'a gitti, orada üç bin kişi çalıştıran büyük bir tekstil fabrikası kurdu, başarılı oldu, ürettiği malların bir kısmını ABD'ye ihraç ediyor, bol para kazanıyor, hattâ Türkiye'deki borçlarını da ödemeye başladı. Yine yüzlerce, binlerce büyük veya orta iş adamımız ve sanayicimiz ülkemizdeki fabrikalarını, iş yerlerini kapatarak Bulgaristan, Romanya, Rusya gibi başka ülkelere taşımışlardır.Demek ki, Türkiye'nin sosyal, ekonomik, malî şartları ve imkânları sağlıklı sanayie ve ticarete müsait değildir. Bu bozulma, bu müsaitsizlik kasıtlı olarak haince meydana getirilmiştir.

+ Müslümanların son yıllarda kurmuş oldukları ve İslâm karşıtlarının "Yeşil Sermaye" adını verdikleri bazı holdingler, büyük sanayi ve ticaret müesseseleri de, ehliyetsizlik ve liyakatsizlik yüzünden büyük ölçüde başarısızlığa uğramıştır.

+ Türkiye'de eski Fenikelilerde, eski Cenevizlilerde olduğu gibi ticarî deha ve zekâ yoktur. Zengin olunca, eline para geçince; azan, şaşıran, saçıp savuran, hattâ bazısı kuduran kişilerle, güçlü, dengeli, sağlıklı bir sanayi ve ticaret hayatı kurulması ve işletilmesi mümkün değildir.

+ Ülkemizde maalesef ilkellik, bedevilik, hazımsızlık hakimdir.Bizde cep telefonu bir ihtiyaç olmaktan çıkmış, bir fetiş, bir ibtilâ haline gelmiştir. Lüks Mercedes otomobiller de öyle.Türkiye sinaî ve ticarî sermayesini lüks meskenlere, lüks dekorasyona, lüks otomobile, lüks yazlıklara, lüks giyim kuşama, lüks elektronik eşyaya, lüks bir hayat sürmeye yatırmış ve bitirmiştir. Sanayi ve ticaret için elde yeterli sermaye ve nakit para yok; buna mukabil arazi ve meskene trilyonlarca dolar bağlamışızdır. Bu kafadaki bir toplum batmaz da ne yapar?

+ İkinci Dünya Harbi'nden sonra, 1945'te Almanya yanmış, yıkılmış, on milyondan fazla ölü vermiş, kıskıvrak esir düşmüş, perişan olmuş vaziyette idi. Kısa zamanda yaralarını sardı, harabelerini imar etti, sanayiini kurdu ve yine zengin, müreffeh (refahlı), üstün bir ülke haline geldi. Kendi nüfusu yetişmediği için dışarıdan milyonlarca yabancı işçi getirdi, onlara da ekmek ve zenginlik temin etti. Biz Türkiyeliler, Almanya'nın son elli sekiz yıl içinde yaptıklarının tam tersini yapıyoruz. Bunun ana sebebi de ehliyetsizlik, beyinsizlik ve ahlâksızlıktır.

+ Şu yetmiş milyonluk Türkiye'nin içinde yedi sekiz zekî, akıllı, üstün insan çıkıp da bize örnek olacak, (Güney Kore, Taiwan, Singapur, Finlandiya vs. gibi) ülkeler hakkında kitaplar yazamıyor. Yine şu anda Türkiye'nin durumu, yapılan yanlışlıklar, hastalıklar hakkında bir tek ciddî kitap bile yazılmamıştır; dedikodularla, ajans haberleri ile meşgul oluyoruz hâlâ.

+ Şu koskoca Türkiye'yi bugünkü berbat ve perişan hale kimler getirmiştir? Elbette ki, bu işi hâkim ve egemen sınıflar ve kesimler yapmıştır. Türkiye onların eseridir. Eserlerine baksınlar, eserleriyle öğünsünler.

+ Amerika bir milyar dolar verecekmiş de bu parayla memur maaşları ödenecekmiş...Zavallı ülke, sen ne hallere düştün, düşürüldün.

+ Türkiye'nin bugünkü durumu, Almanya'nın ve Japonya'nın 1945'deki durumundan daha kötü değildir.Lâkin onların beyinleri vardı. İlimleri, kültürleri vardı. Ehliyetli ve liyakatli kadroları vardı. Onlar dertlerine çare ve çözüm bulmuşlar, çalışıp çabalayıp bataklıktan çıkmışlardı.Bizde yeterli beyin yok, ehliyet yok, ilim ve irfan yok, çare ve çözüm yok, şehirli ve medenî burjuva sınıfı yok. Terazinin öbür kefesinde bol miktarda popülizm, arivizm, demagoji, faiz ve repo, hıyanet, haram yiyicilik, kokuşma, kara para, sapıklık, uyuşturucu ticareti, rüşvet var.

Bu şartlar altında Türkiye nasıl selamete çıkar? Düşündükçe insanın beyni zonkluyor.

NOT : Bu forumda yazan arkadaslarin da tespit, tahlil, çözüm ve önerileri var midir ?

slm&slm




 
    
HACI
(no login)

SEFERBERLIK YAPMALIYIZ..

April 10 2003, 8:26 PM 

Darwin Amca;
Bu forumda yazan akli basinda insanlarin senden farkli dusunebilecegini tahmin etmek cok guc..

Bu ulke bu hale mi getirildi, yoksa hep boyle mi idi? Bence sorun bu..

Saptamalarinin hepsine katiliyorum. Istisnasiz.. Ama cozum yolunu bilmiyorum. Bilenin oldugunu da sanmiyorum..

Turkiye kapitulasyon batagina bu yuzden batmisti..
Simdiki durum da oyle bir batakliga benziyor..
Icinden cikmamiz cok zor.. Borc para ile memur maasi verilir mi?

Turkiye'nin yalniz bir devrime degil, ayni zamanda her turlu seferberlige ihtiyaci var.

Egitim seferberligi, ahlak seferberligi, ekonomik seferberlik.. Demokratik ve laik seferberlik. Hasili hemen her sosyo-ekonomik etkinlikte seferberlik ilan etmek ve ulke olarak onlara uymak zorundayiz. Bu nasil basarilir bilmiyorum. Ama bu bir zaruret..

Bu seferberliklerin ikisi onemli.. Biri egitim, digeri ahlak.. Ama bu ahlaksiz kadro ile bunlari nasil basaracagiz? Ne aci bir durumdayiz.. Ne kotu!

Hemen her seyimizi degistirmek zorundayiz. Vergi sistemimizden, egitim sistemimize ve ic politikamizdan, dis politikamiza kadar.. her seyimizin degismesi zaruri... Bunlari nasil basaracagiz?

Biz Avrupa'ya benzemeye calisiyoruz. AB de bizi kendine benzetmeye calisiyor. Oysa AB tek bir ulke degil ki.. Her birinin kendine gore sosyo-ekonomik yapisi ve ona gore cozum yolu var. Biz AB'nin tavsiye ettigi bir utopik ulkeye benzemeye calisiyoruz. Bos bir caba. Biz kimseye benzemiyoruz. Kendimize uygun cozumler bulmaliyiz. Kendi kendimizi kalkindirmaliyiz. Disarinin lafi ile kalkinamayiz.. Bunun icin de once kendimizi yeterince tanimaliyiz..

Egitim, egitim, egitim.. Once kendimizi taniyacagiz. Sonra digerlerini ve daha da sonra kendimizi nasil kalkindiracagimiza karar verecegiz. Bunlar bizim kararlarimiz olacak. Baskalarinin degil.. Bunun icin de hemen bir egitim seferberligi yapmaya baslamaliyiz.. Butun duzeyde olmali bu atilim. Hem ilk ve orta okul duzeyinde, hem de ayni zamanda lise ve universite duzeyinde.. Ayni anda.. Disardan hoca getirtmeliyiz.. Ileriye donuk aydin yetistirecek kursuler olusturmaliyiz. Ileri dusunceye buyuk onem vermeliyiz. Dusunce ozgurlugu olusturmaliyiz. Bati'dan bilimi kopyalamamaliyiz. Onlari adapte edip, kendimize uygun teknolojileri olusturmaliyiz.. Taklitci degil, yaratici olmaliyiz, yani.... Kuracagimiz endustrunun temeli olmali.. Montaj sanayi olmamali.. Butun bunlari basarmak zor geliyor ama, degil..... 10-20 yil icinde bu seferberligin meyvalarini derleyebilir, 50 yil icince bir super guc olabiliriz. Egitime onem verirsek diger butun sorunlarimiz corap sokugu gibi gelecektir.

Ama herseyden once sorunlarimizi kesin olarak saptamaliyiz..
Sorunlarimiz Darwin Amca'nin belirttigi gibidir.. Daha da fazladir onlardan belki ama, bu kadarini kabul eden, digerlerini de edecektir..

Selamlar
Haci

 
    
Darwin Amca
(no login)

Korktugumuz yavas yavas basimiza geliyor !

April 10 2003, 8:33 PM 




Ermeniler sonunda amaçlarına ulaştı. Paris'e bir tane daha 'sözde soykırım anıtı' dikiliyor... Anıtın 2 metrelik kaidesinin yapımına başlandı... İnşaat masraflarını Paris Belediyesi karşılıyor. Anıt, 24 Nisan'da açılacak.

TÜRKİYE'NİN çabaları yetmedi. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Başbakan Raffarin ve Paris Belediye Başkanı Bertrand Delanoe nezdindeki resmi girişimler sonuçsuz kaldı. Ermeniler amacına ulaştı. Sözde soykırımı kabul ettirmek için yaptıkları anıtlara bir yenisini daha ekliyorlar. Başkent Paris'in göbeğindeki Kanada Meydanı'na sözde Ermeni soykırımı anıtı dikiliyor.

KAİDEDEKİ SÖZLER


İŞE anıtın kaidesiyle başlandı. 2 metrelik kaidenin inşaat masraflarını Paris Belediyesi karşılıyor. Kaidenin üzerinde, 'Kompozitör ve müzikolog Komitas'ın ve 1915'te Osmanlı İmparatorluğu'nda gerçekleştirilen 20'nci yüzyılın ilk soykırımının kurbanı 1.5 milyon Ermeni'nin anısına' ve 'Fransa için ölen Ermeni gönüllü askerler ve direnişçilerin anısına' yazıları yer alıyor.

6 METRELİK ANIT


KAİDENİN üzerine Ermeni plastik sanatçısı David Babayan'ın yaptığı Rahip Komitas'ın heykel dikilecek. 4 metre yüksekliğindeki heykel 125 bin Euro'ya maloldu. Anıt 24 Nisan'da açılacak. Bu Ermeniler'in sözde soykırım günü ilan ettikleri tarih... Tören için hazırlıklara başlayan Fransa'daki Ermeniler, tüm dünyadaki Ermeni halkını, 24 Nisan'da Paris'e çağırdı.

KINAMA EYLEMİ


TÜRK sivil toplum kuruluşları ise, 'Anıtı dikilecek rahip Komitas, 1915'te İstanbul'da gözaltına alındı, sonra serbest bırakıldı. Paris'te akıl hastanesinde öldü. Ermeniler'in iddia ettiği, sözde soykırım olaylarıyla ilgisi bile yok' diye isyan ediyor. Mücadeleyi sürdüren Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı Mehmet Göker, anıt açılışından bir gün önce Paris Büyükelçisi İsmail Erez'in şehit edildiği Bil Hakeim Köprüsü'ne karanfil bırakarak Ermeni terörünü kınayacak...




 
    
Darwin Amca
(no login)

.

April 10 2003, 8:37 PM 


Hacinin gayretleri takdire sayan. Bu arada Necef'de Abdulmecid el Hoei isimli Sii liderinin camide öldürüldügü gelen son haberler arasinda.Aman dikkat ! Aleviler, sünniler, Kürtler ve Türkler...

Sakin ha !

slm&slm

 
    
Cenk
(no login)

Darwin Amca'ya

April 10 2003, 10:06 PM 

Amerika'dan bu kadar nefret etmenizin sebebi nedir?

Nicin Ingilizler'den "Ingiliz Köpekleri" diye sözettiniz? Kaç tane Ingiliz tanidiniz hayatinizda? Bu ırkçı önyargı yakişiyormu? Mehmet Akif de öyle öküz öküz irkci laflar ettiyse kendi okuzlugu. Okuzle okuz mu olmak lazim?

Emperyalizm dediginiz Nedir? Amerikan emperyalizmi diye birsey yoktur. Bunu Lenin uydurdu. Sadece global Serbest piyasa vardır. Alan memnun satan memnundur. Bundan nefret edenler bellidir: Sadece para kazanmak icin ticaret yapmak, bir egitim alip VASIF sahibi olmak veya orijinal bir fikir veya insanlarin talep edecekleri bir buluş icat edecek kadar akilli olmak lazim oldugunu goren TEMBEL AYLAK insanlar bu "emperyalizm" masalini geveleyip dururlar.

Komunistlere gore, hicbir vasfi olmayan el iscileri (ameleler) dunyayi yonetmeliymis, diger siniflar yok edilmeliymis, sadece ameleler ve askerler olmaliymis. Emperyalizm lafi da onlarin uydurdugu bir laftir. Aslinda bunlar sadece serbest piyasanin, yani alanin da satanin da memnun oldugu ozgur ortamin varligindan tiksinirler, bu ozgurlugun yok olmasini isterler. Size de bir musluman-komunist misiniz? Yoksa marxizm'in karizmasina kapilmis bir muslumanmisiniz? Yakısmıyor. Belki bilginiz yok ama Islami ekonomi anlayisi da serbest piyasayi kabul eder ve kisisel mulkiyet haklarini tanir. Kisacasi kapitalisttir.

Asil Emperyalizm ne oldugunu size soyleyeyim. Asil emperyalizm SOVYETLER BIRLIGI'ydi. Imparatorluk ve emperyalizm kelime olarak ayni kokten gelir. Sovyetler bir imparatorluktu. Habire genislemeye calisiyordu. Allahtan Amerika vardi da bu picleri durdurdu. Yoksa bugun Turkiye de demir perdeye coktan girmisti. Ve Amerika olmasaydi Sovyetler oyle kolay kolay dagilmazdi da.

Bu arada Islam'in da bir emperyalizm oldugunu soylemek lazim. Ilk 100 yilinda dunyanin YARISINI isgal etmedi mi? Sagi solu her tarafi haraca baglamadi mi? Bunun ismi emperyalizm degil mi?

Yazdiginiz yazilar insanin kanini donduruyor. Yazdiginiz metotlar terorizmin ta kendisi. Butun bunlar nicin? Amerika'nin cok guclu bir devlet olmasini cekememekten midir? Irkciliktan midir? Kiskanclik midir? Nedir?

Komunistler ve sizin gibi Muslumanlar bu kendilernce davalarina baslamadan once bu hedefin (yani Komunist veya Islam imparatorlugunun) tum insanligin (irk/din ayirmaksizin) iyiligi icin olduguna inanirlar ve bunu iddia ederler. Yani;

eylem---(sebebi)---> islam/komunizm ----(sebebi)---> iyilik/guzellik

Ama aslinda bu ikiyuzlu bir aldatmacadir, kendilerini kandiriyorlar. Psikolojide "rationalization" denilen olaydir. Bir noktadan sonra olay su hale donusuyor:

eylem---(sebebi)---> islam/komunizm

Yani asil (hesaptaki) hedef olan IYILIK/GUZELLIK unutuluyor, ve sizin de o terorizmin metotlarini iceren korkunc maddeleriniz ortaya cikiveriyor. Komunistler de insanlik icin az katliam yapmadilar. Usame'de sagolsun insanliga buyuk katkilarda bulundu, dunyaya o billur guzelligini katti.

Elinizi vicdaniniza koyup soyleyin, sizin bu "metotlar" dunyaya guzellik katmak icin mi? Yoksa bazi irkci ve kiskanc durtulerin maskelenmis tezahurleri mi?

Eger asil isteginiz bu dunyaya tum insanlara guzellik iyilik getirmek olsaydi o zaman Amerikali Ingiliz ayrimi yapmazdiniz, ve onlarin da yapmaya calistiklarini anlamaya calisirdiniz. Amerika Israili desteklemesi sebebiyle basina bu El Kaide derdini aldi. Ve simdi bu dertten kurtulmak icin Israille FIlistin'in arasini yapmak istiyor. Bunun icin de Hamas gibi orgutlerin ortadan kalkmasi gerekiyor. Cunku bu orgutlerdeki milliyetci bagnazlik Filistinlileri baskiyla direnisci olmaya zorluyor, ve kesinlikle uzlasmaci bir tavira musamaha gostermiyor. Tamamiyle irkci, yani tum Yahudilerin denize dokulmesi gibi ipe sapa gelmez irkci istekleri var, ve bu barisa engel teskil ediyor. E bu orgutler yok etmek icin bunlar Irak'tan Suriye'den gelen destekleri kesilmeli. Bunun icin de bu ulkelerin yonetimler daha akli basinda insanlarla degismeli. Su andaki yonetimler irkcidir. Saddam nasyonel sosyalisttir.

Bu resimde iyi adam Amerika'dir. Amerika her ne kadar zamaninda buralarda diktatorlukleri desteklediyse de bunun komunist emperyalizmle olan mucadelede ellerindeki tek secenek olmasi yuzundendir. Bu ulkelerdeki komunist faaliyetleri anca bir milliyetci veya islamci diktator, veya islamci akimlar durdurabilirdi. Amerikali insanlar gozu donmus caniler degildir. Aksine senden benden daha fazla gelismis bir vicdanlari ve kultur olarak duygusal olarak bizden kat be kat daha ondedirler. Siz bir cocugun kolunun kopmasini buraya getirip propaganda malzemesi yapiyorsunuz, ama Amerikalilarin boyle birseye kayitsiz sartsiz karsi olacaklarini biliyormusunuz? Halbuki siz dininiz geregi BAZI SARTLAR ALTINDA kol bacak kesimimin OLABILECEGINE inananmiyor musunuz? Bu ne perhiz bu ne lahana tursusu demezler mi?

Amerika Locke'cu "yaşa ve birak yaşasin" felsefesi uzerine kurulmus bir devlettir, ve INSANLIGIN IYILIGI GUZELLIGI amacina DIREKT olarak ortaya koyarlar, bunlari bazi baska emellere ulasmak icin goz boyama ve vicdan kandirma malzemesi yapmazlar. Sizin gibilerden bin kat daha serefliler. Yazdiginiz yazida zaten durustluge, insan sevgisine ne kadar duskun, irkci/milliyetci bagnazligin ne kadar karsisinda oldugunuz ortaya cikti.

Son yazınızdaki "biz nasil bu hallere dustuk" tarzindaki yillarin eskitemedigi geyiğin cevabı basittir: tarihe bakın, Bir Locke, Bir Kant varmi Turk veya Islam tarihinde? Islam tarihinde bir Gazzali cikmis 1000 sene once, o gun bu gundur de insanlar ayni teraneyi gevelemis durmus. Bir arpa boyu yol giden olmus mu? Yok. Oturup ondan sonra "ah biz bu hallere dusecek adammiydik" laflarini birakmak lazim, artik gulunc oluyor.

Selamlar

 
    
HACI
(Login hacihaci)

HAKIKAT........

April 10 2003, 11:04 PM 

Darwin Amca’nin iletisini buyuk bir zevkle okudum. Hep bildiklerime deginmis.. Yadirgamadim.. Sorunlarimizi teker teker ve akici bir sekilde dile getirmis. Ingilizler icin kullandigi dile bile dikkat etmemisim. Amerika’dan nefret ettigi de gozumden kacmis. Artik bu saldirilar kliselesti. Hakaret bile sayilmiyorlar.

Cenk onlari farketmis ve onlardan rahatsiz olmus. Ben de nedense Cenk’in iletisi uzerine irkilmeden kendimi alamadim. Koltuguma rahat oturamaz oldum.. Ayaga kalkmak ihtiyaci hissettim. Durdum ve derin bir nefes aldim…. Isin garibi onun goruslerini de tam anlami ile degilse bile, mantikli, cekici ve carpici buldum ama, bir tur rahatsizlik da hissettim. Muthis keskin bir dili var.. Muthis…… Soylediklerinin coguna katilmam mumkun ama, Amerika emperyalizmini kucultmus.. Sovyetlerinkini ise abartmis.. Aslinda bence dogrusu ikisi arasinda bir yerlerde.. Tabii bu hakikati bulmaya, saptamaya ve herkese kabul ettirmeye olanak yok…
Gercekten oyle.. Cenk asil emperyalizmden bahsediyor.. Onun zamani geceli cok oldu. Simdi emperyalizm cehre degistirdi. Globalizm oldu.. Benim bahsettigim Cagdas Emperyalizm oldu.. Islam da emperyalist idi bir sure once, Eski Yunan da.. Turk’ler de. Asurlullar da.. Misir da.. Zavalli Sovyetlerin emperyalizmi fazla surmedi.. 70 yilda tukendiler.. Emperyalist olmalarinin nedeni de cok basit.. Olmaya mecburdular.. Onune gelenden bir tokat yemislerdi. Birkac Dogu Avrupa ulkesinden olusan bir tampon yaptilar kendilerine ve kabuklarina cekildiler. Bunun da fiyatini aci bir sekilde odediler. Coktuler.. Simdi biliyoruz ki, Macaristan ve Cekoslovakya’ya mudaheleleri aslinda emperyalist emellerinden dolayi degil, Sovyetlerin.. Onlarina arkasina saklanmaya calismak. Onlari tampon ulke yapmak.. Onlar orada olunca Bati Sovyetlere tekrar saldiramaz gibi sapkin bir dusunceye saplandilar..

Amerikanin emperyalizmi ise daha sinsi, gizli ve ince ama, daha az degil. Daha degisik.. Baglandiklari ilkelerin digerlerinden daha ustun olduguna inaniyorlar, Ingilizler ve Amerikalilar.. Bu yuzden emperyalizmi degil, kendi ustun ilkelerini yayip, savunduklarini iddia ediyorlar. Insan haklari gibi, demokrasi gibi, dusunce ozgurlugu gibi kavramlari sosyo-ekonomik paket olarak kabul ettirmeye calisiyorlar. Bunda bir dereceye kadar basarili da oldular. Almanya’yi medenilestirdiler. O barbar Almanlar, burunlari iki kere surtuldukten sonra, birden insanlastilar ve eski megalomanyakliklarini yitirdiler. Ama Fransa yitirmedi. Amerika tarafindan Ikinci Dunya savasinda kurtarilmayi asla hazmedemedi ve ilk firsattta Amerika’ya isyan etti. Hala ediyor..

Amerika’nin emperyalist bir ulke oldugu kesin.. Su goturmez. Ingiltere ise eski parlakligini kaybetti. Amerika’nin pesinde gidiyor. Onun gorkeminden yararlaniyor. Irak savasi bunun en guzel ornegi..

Neyse…. Aslinda tartisma konusu farkli.. Darwin Amca terorizme karsi direnis stratejilerinden bahsediyor.. Islam ulkelerinin cok sayida terorist yetistirdigi kesin. Ama neden? Butun sorun burada..
Tartisma sonunda Turkiye’nin neden bu hale dustugune dondu..
Cenk Islam’i sucluyor.. Bir Kant, bir Locke yetistirmemis diyor. Ama neden? Sorumlu olan Islam mi? Yoksa baska seyler mi? Onlar ne olabilir? Bunun icin ayri bir baslik acmak gerekiyor.

Basinda da dedigim gibi.. Darwin Amca’nin hemen her iletisine katiliyorum bu sayfalarda.. Cenk’in iddialarinin da cogunu paylasiyorum.. Hakikati ariyoruz, ama bulacagimizi sanmiyorum..
Neyse, acacagim yeni baslikta devam ederiz..

HAKIKAT

Hakikat, hakikat...
O erisilmesi guc hakikat..
Bir buz zerresi gibisin,
Kaybolursun elimde,
Sonra yeniden olusursun,

Bir ruhsuzun tekinde.

Hakikat, hakikat...
Bilinmez ne oldugun,
Ulasilamazsin cogu kere,
Bazan iyisin, bazan kotu,
Bazan sirta saplanan bir hancersin,

Yalancinin dilinde.


HACI

 
    
orhan11
(Login orhan11..)
Forum Owner

...

April 11 2003, 12:31 AM 

Zavalli cahil!

En ufak bir bilgi kirintisi olmayan, salt ABD ve Ingiltere askini gozler onune seren bu aptal yaziya cevap vermemek gerekiyor, ama insan dayanamiyor...

Ne emperyalizm ne de tarih hakkinda en ufak bir bilgisi olmadan, bunlar hakkinda insan nasil yazabilir? Iste yukaridaki hoduk gibi yazar...

Cenk yavrucum, birak somurgen emperyalist ABD ve Ingiltere yalakaligini da biraz tarih oku, oku da boyle komik durumlara dusme...

Bastan asagi ipe sapa gelmez zirvalarla dolu yazinin tumune degil, bazi bolumlerine soyle bir bakalim;

""Amerikan emperyalizmi diye birsey yoktur. Bunu Lenin uydurdu.""

Ossuruktan bir cumle ile degil, somut bilgilerle ABD'nin emperyalist olmadigini kanitla... Bekliyoruz...

""Komunistlere gore, hicbir vasfi olmayan el iscileri (ameleler) dunyayi yonetmeliymis, diger siniflar yok edilmeliymis, sadece ameleler ve askerler olmaliymis. Emperyalizm lafi da onlarin uydurdugu bir laftir.""

Dandirik Cenk, komunizm hakkinda bu gune kadar en ufak bir kitap okudun mu? Okumamissin belli... Kulaktan duyma bir sekilde anlattigindan anlasiliyor... Marx diye bir isim, Marksizm isimli bir ideoloji duydun mu? Materyalizm ve diyalektik hakkindaki bilgilerin nedir? Proleterya diktatorlugu diye bir seyden haberin var mi? Ortak mulkiyete, mecburi ise ve esit mal dagilimina dayanan toplum ogretisine ne ad verilir? Sosyalistler neden emperyalizm'e karsidir ve neden Sosyalizm yapisal olarak emperyalist davranis gosteremez? Peki sen emperyalizm nedir biliyormusun? Ornegin, Ingiltere emperyalist olmadigi icin mi uzun yillar uzak dogu, Hindistan, Pakistan, Kanada vs vs yerleri somurmustur?

Sana daha cok soru sormak lazim ama, bunlar da seni epey ugrastirir. Hadi bakim ansiklopedi ve tarih kitaplari karistirmaya...

""Asil Emperyalizm ne oldugunu size soyleyeyim. Asil emperyalizm SOVYETLER BIRLIGI'ydi.""

Cumle yanlis. Emperyalizm'in ne oldugunu soyleyeyim deyip, yanlis bir cumleyle SSCB'yi emperyalist ilan ediyorsun. Ikinci cumle soyle olmaliydi; 'Asil emperyalist devlet, Sovyetler birligi'ydi.' Ama bu cumlenin yerinde emperyalizm'in aciklamasi bulunmaliydi. Evet Cenk, bekliyoruz emperyalizm'in ne oldugunu aciklamani...

""Imparatorluk ve emperyalizm kelime olarak ayni kokten gelir.""

Yapma yaw! Bir sen biliyordun bunu... Acikla bekliyoruz... Uyduruk cumlelerle kurtulamazsin!

""Sovyetler bir imparatorluktu. Habire genislemeye calisiyordu.""

Simdi bir soru; soyle bakalim 20. yuzyilda en cok genisleyip somurge yaratan ulke(ler) hangileridir. (Sana bir ip ucu; bu genisleme cabasina Turkiye'yi de dahil etmeye calistilar ama, karsilarinda emperyalizm'e karsi ilk mucadeleyi vererek, mazlum ulkelere onder olan bir ulke buldular. Burada bir soru daha sormam gerekiyor; peki emperyalizm'e karsi yapilan bu mucadelede, Turkiye'ye sadece bir ulke onemli miktarda yardim yapmis ve Turkiye'yi ilk taniyan ulke olmustur. Soyle bakiiim hangi ulkedir bu ulke? SSCB mi yoksa ABD mi?)

""Allahtan Amerika vardi da bu picleri durdurdu.""

Yazinda Darwin amcayi ayipliyordun. Simdi bu oldu mu? 'Bu picler' derken, ahlaksizlik yapmiyormusun ABD hayrani cocuk?

""Amerika'nin cok guclu bir devlet olmasini cekememekten midir? Irkciliktan midir? Kiskanclik midir? Nedir?""

Cocugum sana ne elalemin ABD hakkinda soylediklerinden? Neden ABD'nin kicini bu kadar yaliyorsun? ABD vatandasimisin? Degilsen basvur, kesin bir kiyak yaparlar..."

""Komunistler de insanlik icin az katliam yapmadilar.""

Komunistlerin katliamini soyluyorsun, ama neden bir delikanlilik yapip da ABD'nin yaptigi katliamlardan bahsetmiyorsun? Mesela Vietnam'da yaptiklari ve 3 milyon kisiyi katlettikleri katliamdan, ne bileyim Amerikan yerlilerine yaptiklarindan, 1. ve 2. Irak savasinda yaptiklarindan, Kore'de yaptiklarindan veya bizim aklimiza gelmeyen bir baska katliamdan bahsedebilirsin.

""Usame'de sagolsun insanliga buyuk katkilarda bulundu, dunyaya o billur guzelligini katti.""

A zavalli cahil cocuk. Usame kimin eseridir bir gecmise bak da ogren... Kim beslemis? Kimin icin beslemis ve bitini kanlandirmis bu teroristin... (Okumazsin ya yine de sana bir kitap onereyim; Hedefteki Ulke Afganistan, Esedullah orhan11) Accik kafani kaldir ve cevrene bak... ABD yalakaligi ile bir sey kazanamazsin, dogrulari gor...

""Amerika Israili desteklemesi sebebiyle basina bu El Kaide derdini aldi.""

Hayir cocugum! Yukarida da soyledik El-Kaide ABD'nin kendi urunudur... Basina bela aldiysa kendi kendine aldi...

""Bunun icin de Hamas gibi orgutlerin ortadan kalkmasi gerekiyor. Cunku bu orgutlerdeki milliyetci bagnazlik Filistinlileri baskiyla direnisci olmaya zorluyor, ve kesinlikle uzlasmaci bir tavira musamaha gostermiyor. Tamamiyle irkci, yani tum Yahudilerin denize dokulmesi gibi ipe sapa gelmez irkci istekleri var, ve bu barisa engel teskil ediyor. E bu orgutler yok etmek icin bunlar Irak'tan Suriye'den gelen destekleri kesilmeli. Bunun icin de bu ulkelerin yonetimler daha akli basinda insanlarla degismeli. Su andaki yonetimler irkcidir. Saddam nasyonel sosyalisttir.""

Guzel Cenk! Irkcilik yapanlari karsi cikarken, caktirmadan irkcilik yapiyorsun, cok ayip!! Simdi, bu orgutler dedigin orgutlerin neredeyse tamami ABD tarafinda beslenmis ve canlandirilmis orgutlerdir. Bu orgutlerin temeli asagi yukari 'Musluman kardesler' orgutune dayanir. Bu orgutun palazlanmasini ile bizzat ABD ugrasmis ve yillarca her konuda cok buyuk yardimlar yapmistir. Peki neden? Iste bunu ogrenmek icin hemen tarihe donecek ve ABD karsiti radikal calismalar baslatan NASIR donemine bakacaksin. Ve NASIR'in bu musluman kardeslerin buyuk yardimlariyla al asagi edildigini ogreneceksin. Ama sende bu ne gezer! Sen agizdan dolma tufek salla dur...

""Bu resimde iyi adam Amerika'dir. Amerika her ne kadar zamaninda buralarda diktatorlukleri desteklediyse de bunun komunist emperyalizmle olan mucadelede ellerindeki tek secenek olmasi yuzundendir.""

Sen bizimle dalgami geciyorsun yoksa adam mi seciyorsun! Emperyalist olan ABD'dir ve bolgede kendi hesaplari vardir. Bunun icin Saddam'i kiskirtmis Iran'in uzerine salmistir. Cunku Iran'da ABD'ye karsi ciddi bir muhalefet vardir. Bertaraf edilmesi gerekmektedir. On yil desteklemesine ragmen Saddam basaramamis ve ABD'nin elinde kalmistir. Unutma emperyalist ABD becermeyecegi essegin onune ot atmaz.

""Bu ulkelerdeki komunist faaliyetleri anca bir milliyetci veya islamci diktator, veya islamci akimlar durdurabilirdi.""

Cahil Cenk! Saddam Islamci bir diktator degildir... Tamamen SSCB yanlisidir ve BAAS partisi sosyalist bir partidir. Durum boyleyken senin soyledigin su cumlenin bir anlami kaliyor mu cahil hokkabaz!

""Amerikali insanlar gozu donmus caniler degildir. Aksine senden benden daha fazla gelismis bir vicdanlari ve kultur olarak duygusal olarak bizden kat be kat daha ondedirler."""

Tabi yalaka Cenk, tabi... Devam et irkciligina... ABD dunyada en cok cinayet islenen ulkesidir. Ulke manyak, piskopat ve uyusturucu muptelasi doludur. ABD'de psikologlar, bu dengesiz halki tedavi etmek nedeniyle muazzam para kazanirlar. Gecen sene ekim ayinda Washington civarinda zevk icin arabanin bagajindan ates ederek insanlari olduren sniper'i hatirlayin. Okula girerek bosaltilan sarjorleri hatirlayin. Hangi birini yazayim, bunlari hatirlayin ve Amerikali insanlarin gozu donmus caniler olmadigi lafi ile irdeleyin.

""Amerika Locke'cu "yaşa ve birak yaşasin" felsefesi uzerine kurulmus bir devlettir, ve INSANLIGIN IYILIGI GUZELLIGI amacina DIREKT olarak ortaya koyarlar, bunlari bazi baska emellere ulasmak icin goz boyama ve vicdan kandirma malzemesi yapmazlar. Sizin gibilerden bin kat daha serefliler. Yazdiginiz yazida zaten durustluge, insan sevgisine ne kadar duskun, irkci/milliyetci bagnazligin ne kadar karsisinda oldugunuz ortaya cikti.""

ABD 'yasa ve birak yasasin' felsefesi uzerine kurulmus bir devletmis. KOSKOCA BIR YALAN ve ABD YALAKALIGI. ABD kanli ve eli kirli bir devlettir. Coluk cocuk demeden Vietnamda yaptigi mezalim ve bunu yapmalari icin askerlere uyusturucu verdigi gercekleri bir ibret vesikasidir. Tum dunyada ve kendi ulkelerinde (Amerika yerlileri ve kole zencilere) yaptiklari onumuzde bir insanlik ayibi olarak durmaktadir.

Bunlari gizlemeye calisarak gercekleri saptiran Cenk ise bir ABD yalakasi ve ABD halki disindaki diger irklardan nefret eden bir IRKCIDIR.

Umarim bu yalanci ve cahil YALAKA bir daha burada yazmaz... Yazarsa cok daha sert bir sekilde saldiracagim, bilinsin isterim...


 
    
Darwin Amca
(no login)

.

April 11 2003, 1:06 AM 




Reis, galiba sen haklisin, Istanbul'u isgal eden ve öz yurdumda ukâlalik taslayan Ingilizlerden köpek diye bahsetmekle, masum köpek milletinin günahini aldik, gayri Allah affetsin !

Fakat tasalanma, her milletten insan tanimis, ortak çalismalar yapmis, dünyayi gezmis insaniz evelallah. Gidip de durduk yere Trafalgar meydaninda paten kayan, havaya dikilmis yesilli kirmizili saçlari jölelenmis, kulaginda walkman Sepultra dinleyen ingiliz Maykil'a köpek sifatini yapistirmayiz.

Yukarida siraladigim maddelere, biri ateist digeri dindar iki ayri taraftan itirazlar gelmesi, dogrusu nesnellik açisindan içimi rahatlatti. Fakat ben Türkiye'nin tutumunu elestirip Tayyib'i yerden yere vururken, kimse de gelip neden Türkiye'den bu kadar nefret ediyorsun diye sormamisti nedense..

Emperyalizm denince salt teritoryal yayilmacilik anlasilmaz, çagdas emperyalizmin ekseni kültürel ve ekonomik agirlikli olup az farkli bir söylemle karsimiza çikar. Fakat her zaman oldugu gibi, bu söylemler geride yatan niyeti saklamaya yetmez, aslinda sömürgecinin pek de umrunda degildir bu. Onlarin açikça söylemeye yanasmadigi fakat bizim gayet net anladigimiz sudur :

"Biz dünyayi sömürgelestirirken büyük bir risk aldik ama sonuçta diger halklari kiliçtan geçirerek, kaynaklarini Batiya aktardik ve uygarlastik. Zira uygarlasmamiz için zengin olmamiz, zengin olmamiz içinse, baskalarinin kaynaklarini her ne pahasina olursa olsun ele geçirmemiz gerekmekteydi. Herseye ragmen, bu savastan basarili çiktigimiz için sevinmeliyiz"

Bugünkü Irak saldirisinin fikir babalari da, birnevi dedelerinin yöntemini izliyorlar. Sömürgecilik kendisini, varolan herseyi islah etmeye, mükemmellestirmeye, düzene sokmaya çagrili olarak hissettiginden, öncelikle dünyayi esirlestirmek için kendi halkinin beynini dumura ugratmis ve iradesini kirmistir. Bunun sorumlulugunu ister iletisim organlarina, ister egitim sistemine yükleyin, farketmez.

Bugün Irak'ta sisme bebege 69 çekip sarap içen teksasli Coniler yahut Meksikali Gomezler, sorsan haritada Irak'i gösteremeyecek kadar cahil ve niçin orada olduklarini bilemeyecek kadar zavallidirlar. Zaten bizim arasira masonlugu ve siyonizmi ön plana çikarmamizin altinda da bu gerçeklik yatar. Amerika'da bu çirkin savasa karsi olan nice sanatçi, yazar, ilimadami vardir. Bu kisiler elbette bizim fikir dostlarimizdir, Amerikan pasaportu tasirlar, isimleri de öz be öz Amerikandir fakat yürekleri ve vicdanlari haksizliga el vermez. Onlar in-san-dir-lar ve saygiyi hakederler.

Osmanli da zamaninin fetihçi imparatorluklarindandir, hatasiyla sevabiyla 6 asir ayakta kalmis ve bugünkü Cumhuriyet kadar asagilik bir dis politika, çöküs dönemi hariç -ki o da tartismali- izlememistir. Onu Batili sömürgecilerle ayni kefeye koymak dogru olmaz, zira fethettigi devletlerde yasayan halklara hiçbirzaman dilini ve kültürünü zorla empoze etmek yolunu benimsememistir. Onlari vergiye baglamistir, fakat Türkler hiç mi vergi vermezlerdi Osmanli'da ?

Kabul, devsirme yöntemiyle yabanci çocuklardan ordusuna da katmistir, fakat hiçbirzaman onlari pamuk tarlalarinda köle olarak parasiz çalistirmamistir. Osmanli'da hiç mi kelle uçmamistir, uçmustur, ancak bu uçan kelleler içinde hanedan kellesi de yok mudur ? Bunlarin sapka inkilabi sonrasi daragacinda sallandirilanlardan farkini, birakalim dürüst ve nesnel tarihçiler tartissinlar. Bugünkü Cumhuriyeti ilan eden ne kadar devrimci subay varsa, hepsi de zamaninda Osmanli'nin gerici diye itham edilen okullarinda egitim görmüslerdir. Uzatmayalim...

Bugün Arap halkini yagmacilikla itham edenler, Sovyetlerin ekim devriminde Rus köylülerinin yagmaciliklarini niye anlatmiyorlar? KNZ kirk yilda bir dogru laf söylemis, Harlem'de ve Bronx'da bir elektrik kesintisi yahut otorite boslugu olsun, züccaciye dükkanina dalan fil ordusu gibi kaç magazanin Amerikan pasaportu tasiyanlar tarafindan yagmalanacagini hep birlikte görürdünüz. Ambargodan kan kusmus fakir ve sefil bir halkin, "Nasil olsa isgalci güçler zenginliklerimize el koyacak korkusuyla" giristigi bu hareketi yadirgamak ve dine maletmek çifte standarttir. Gerçekleri nesnel olarak tahlil edememenin ideolojik mastürbasyonudur.

Islam el-kol kesiyormus, peygamber ve selef-i salihin döneminde kaç uygulamasi olmustur bunun, birileri çikip da tarihi kaynaklardan söylese... Sonra depremde bilezik çalmak için el kesen yagmaci hirsizlardan bahsederler, birakiniz bunu, ihtiyar kadinin yüzügünü çalmak için çikmayinca canli canli parmagini kesen hirsizlar var ve gasteler de bunu yaziyorlar. Simdi sormazlar mi, sizin annenizin yahut haniminizin kolunu gaddarca kesip de bilezigini çalan hirsizin elinin kesilmesine hükmedecek seriata hangi gözle bakarsiniz ? Geçelim, ates düstügü yeri yakar...

Galiba yine çok konustum, hâ, ne demisti Cenk kardes Sovyetlerden bahsederken,

- "Allahtan Amerika vardi da bu picleri durdurdu..."

Kuzum, yoksa siz de Rus irkçisi misiniz ? Selametle...

slm&slm


 
    
Darwin Amca
(no login)

.

April 11 2003, 1:08 AM 



Yukaridaki yazimi asarken, orhan11'un ve Haci'nin iletilerini henüz okumamistim. Neler olmus acaba?

Internet baglantisini kestikten sonra okuyacagim. Duyurulur.

 
    
Darwin Amca
(no login)

Izafi kardesin iletisini es geçmeyelim, sayfa senlensin !

April 11 2003, 3:54 PM 



Selam...

Nedense bazi kel Nuri'nin câzibesine takilmis uydu arkadaslar, rölatif takilmayi fasulyeden sayip bol bol gaz çikararak, sanal alemlerinde kanabis tüttürüp Mehdi aleyhisselamin gelmesini ve kendilerini dibine düsmüs olduklari lagim çukurundan kurtarmasini bekliyorlar. Es o es, es o es, hoca kurtar bizi fillerden diyorlar...

Hay hay, Mehdi aleyhisselam gelecek ve ömrünüz elverirse sizlerin de kurtulusunuza insâllah vesile olacak. Fakat bu kadercilik ile etrafiniza üsüsmüs deccallere karsi daha ne kadar dayanabileceginizi sanmaktasiniz ? Ebrehenin ordulari parlak top namlulari ile kiçiniza kadar dayandi bile...

Bu arada Bediüzzaman gibi, Ibrahim Hakki gibi ve benzeri aksiyoncu islam büyüklerini ise Ödip kompleksi (Edip Yüksel) ile küçümseyerek, ham çarik kil salvar postmodern kulvarda müslüman Hawkingciligi oynamanin kime ne faydasi var ? Ayranim yok içmeye, internet molasindan sonra giderim siçmaya misali...

Bu arkadaslar galiba islam dinini, Himâlaya daglarinda yasayan ve ommmm... miriltilari içerisinde tefekküre dalmis budist kesislerine has pasif bir mezhep olarak görüyorlar. Yada sömürgecilerin kolonilerine yolladiklari Hristiyan misyonerlerin empoze etmeye çalistigi gibi, sag yanagina vurana sol yanagini da çevir, gömlegini alana ceketini de ver, tarzinda bir Gandhi dini zannediyorlar.

Bunlarin uhuddan, bedirden, hendekten haberleri yok. Bunlar zülfikâr nedir duymamislar. Bunlar Topkapi sarayini da mi hiç gezmemis ve kutsal emanetlerin oldugu bölümü ziyaret etmemisler ? Bunlar haksizlik karsisinda susan dil seytandir hadisinin hâkikatini, Kel Nuri'nin "Kuran'a dönüs" harekâti ile izole edebileceklerini mi zannediyorlar ? Bunlar "Give me a little peace" romantizmi ile atari oynarken, baslarina yagan Tomehawk'lari Mehdi aleyhisselamin patriotlari ile savmasini mi bekliyorlar ?

Islam'da yasamak kadar ölmek de haktir. Islam'da musibete karsi sabretmek ile zulüm karsisindaki tavir bir degildir. Islam barisçi oldugu kadar savasçi bir dindir. Islam realisttir. Kisasta hayat vardir hükmünün dahi ancak taraflar gönül rizasi ile vazgeçerlerse yürürlügü kalkar...

Temel saglam deyil, basaramazsiniz diyen kel Nuriciler, bunu neye dayanarak iddia ediyorsunuz ? Lütfen biraz izâhat... Sizin temeliniz nedir ? Ve o geldigini iddia ettiniz Mehdi nerede... Mehdi esittir bilim derken, hangi bilimden bahsediyorsunuz ?

Buyrunuz...

slm&slm


 
    

(no login)

Re: Malum teröristlere karsi direnis stratejileri...

April 11 2003, 9:06 PM 

Benim Nurim kel olunca senin üstadinda tipsiz olmazmi simdi.. Masallah üstad okuya okuya sende ona benzemissin.. bol laf... üstadin bir hayal dehasindan baska birsey degildir.. simdi yasasaydi hollywoodun belkide en iyi senaristlerinden biri olabilirdi.. buna inaniriz ama asla bizden daha çok müslüman olduguna inanmayiz.. Hem biz çiçekleri, böcekleri, renkleri, cümbüsleri kendimizde yorumlayabiliriz.. Biz salakmiyiz.. Ayni sekilde Nurinin müslümanlik dereceside bizi irgalamaz.. Dürüst yasamis bir ateiste ikiyüzlü bir "müslüman"dan daha çok saygi duyariz.. Biz Atatürküde severiz.. Özgürlügü, Kula kulluga degismeyen herkes saygidegerdir bizim indimizde.. Biz Uhudu, Hendeki, Bediri biliriz.. ama zülfikari, kutsal emaneti, tesbihi, takkeyi bilmeyiz.. Biz peygamberin amcasi gibi sakal sallamasakta, Peygamber gibi saçta uzatiriz icabinda... Biz analarimiza, bacilarimiza güveniriz.. onlarin kafalarinin içine, disindan daha çok deger veririz.. Bizde özgür irade vardir, zorlama yoktur.. Biz Kuran ile amel etmeye çalisiriz.. Dinsizin adaleti, Dincinin zulmünden evladir bize.. Biz arabin kültürüyle degil Kitabin kültürüyle amel etmeye çalisiriz... Bizim cihad bayragimiz müsbet ilimdir.. Biz namazi arabada DNA'yi anlatan bir kasedi dinlerkende kilariz!.. Rabbimize imanimiz orda daha güçlüdür bizim.. Sirke ve ekmekten baska ikram edecek birseyi olmayan garibana "Sirke ne iyi katik" diyen anlayisa tuş olmusuzdur... Biz seriatin getirilecegine degil var olduguna inaniriz.. Biz cehaletimizi kimlere emanet edecegimizi bilmeyecek kadar cahil degiliz.. Biz Yaradan adiyla okudugumuz kitaplari yüklenenlerdeniz... Biz..................................................

MEHDİ GELDİ!.. ORDULARİYLA... HER YANDAN SARILDIK!.. Biz ufukta görenlerdeniz.. Sizin ordulariniza gerek kalmadi.. Artik birbirinizi yemenize gerek kalmadi..Artik dincininde, dinsizinde leylekleri uçtu.. Varsin biz görmeyelim....

 
    
Darwin Amca
(no login)

Cümle cümle analiz :

April 12 2003, 1:44 AM 




Izafi kardesimiz degerli zamanini ayirarak bizlere cevap yazmis. O halde biz de kendisine ayni saygiyi göstererelim ve "Mehdi esittir bilim" kokan yorumlarini cümle analizine tâbi tutalim, alinmak gücenmek yok :

+++Benim Nurim kel olunca senin üstadinda tipsiz olmazmi simdi..+++

- Allah rahmet eylesin, üstad dis görünüse pek önem vermezdi. Bizim Kel Nuri dememiz, eski diyanet isleriyle karistirmayasiniz diye, gücenmeyin öyle hemen... Hem kellik hakaret oldugu nerede görülmüs ?

+++Masallah üstad okuya okuya sende ona benzemissin.. bol laf...+++

- Estagfurullah, bu elbise bize biraz bol gelir.

+++Üstadin bir hayal dehasindan baska birsey degildir.. simdi yasasaydi hollywoodun belkide en iyi senaristlerinden biri olabilirdi.. buna inaniriz ama asla bizden daha çok müslüman olduguna inanmayiz..+++

- Üstad hiçbirzaman kendisinin digerlerinden daha çok müslüman oldugunu iddia etmemistir. Hatta o kerâmete de sanildigi kadar ehemmiyet vermez, esas kerâmeti ihlasta arardi. Ilham meselesi ise sairinden ressamina herkese açiktir, (ilahi, yahut meleki dersek daha dogru) ilham ise, ihlas sahibi her kula mahsus olup kimsenin tekelinde olmadigina dair risalelerde örnekler mevcut. Önemli olan bunun derecesini iyi tayin edebilmek. O da zikrullah, yani zikir ehli olmaktan geçer. Kuru siki kel Nuricilik ile elbet mümkün degil...

+++Hem biz çiçekleri, böcekleri, renkleri, cümbüsleri kendimizde yorumlayabiliriz.. Biz salakmiyiz..+++

- Elbette ki yorumlayabilirsin, ama yorumlarina kim ne kadar deger verir ve bunlar gerçekler ile ne kadar bagdasir ve nasil bir yanki uyandirir, esas mühim olan budur. Yani isin sirri açik sari olinde degil, seni takip ve tasdik edecek olanlarin kifayetinde ve kemiyetinde yatar. Müctehidlik kolay is degildir vesselam, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu ? Hem sendeki mantiga göre, kel Nuri'nin yorumlarina ve çagrilarina da gerek yok gibi bir demagoji ortami yaratilmis oluyor, bindigin dali kesmeyiver.

+++Ayni sekilde Nurinin müslümanlik dereceside bizi irgalamaz.. Dürüst yasamis bir ateiste ikiyüzlü bir "müslüman"dan daha çok saygi duyariz.. Biz Atatürküde severiz..+++

- Amenna, yaratilani severiz yaradandan ötürü...

+++Özgürlügü, kula kulluga degismeyen herkes saygidegerdir bizim indimizde..+++

- Yanilmiyorsam Orhan Gencebay abin de öyle düsünüyordu.

+++Biz Uhudu, Hendeki, Bediri biliriz.. ama zülfikari, kutsal emaneti, tesbihi, takkeyi bilmeyiz..+++

- Bilmemek ayip degil, ögrenmemek ayiptir, bir bilene danis.

+++Biz peygamberin amcasi gibi sakal sallamasakta, Peygamber gibi saçta uzatiriz icabinda... Biz analarimiza, bacilarimiza güveniriz.. onlarin kafalarinin içine, disindan daha çok deger veririz.. Bizde özgür irade vardir, zorlama yoktur.. Biz Kuran ile amel etmeye çalisiriz.. Dinsizin adaleti, Dincinin zulmünden evladir bize..+++

- Kafalarin içindekine daha çok deger verdiginize göre, peygamber gibi saç uzatmanin da pek bir önemi olmasa gerek. Ama bitlenip pirelenmedikten sonra mühim degil.

+++Biz arabin kültürüyle degil Kitabin kültürüyle amel etmeye çalisiriz... Bizim cihad bayragimiz müsbet ilimdir..+++

- Suna kisaca biz hadis madis tanimayiz desenize, lafi evelemeye gevelemeye ne gerek. Ayni seyleri Ödip Yüksel abiniz de söylüyor. O da halifesinden ögrenmis. Öyle ya, resulullah Arap olduguna göre hadisler de Arap kültürü oluyor... Peki ya akla ve bilime ters düsmeyen, Kuran ile çelismeyen hadislere ne demeli ? Önyargi virüsü tasiyan genellemeleri geçecegiz..

+++Biz namazi arabada DNA'yi anlatan bir kasedi dinlerkende kilariz!.. Rabbimize imanimiz orda daha güçlüdür bizim..+++

- Aman dikkat, yagisli havalarda kazaya sebebiyet vermeyesiniz. Fakat kolayi var, bilim ve teknoloji harikasi tirtilli lastikler.. Bilimi sevdiginiz için söylüyorum, yanlis anlasilmaya !

+++Sirke ve ekmekten baska ikram edecek birseyi olmayan garibana "Sirke ne iyi katik" diyen anlayisa tuş olmusuzdur...+++

- Ne o öyle, yagli güres mi bu ? Yoksa bedava sirkenin baldan tatli olduguna dair gayri ihtiyari bir tasdik mi? (Laflar söyleyenin agzinda deger kazanir unutulmaya)

+++Biz seriatin getirilecegine degil var olduguna inaniriz.. Biz cehaletimizi kimlere emanet edecegimizi bilmeyecek kadar cahil degiliz.. Biz Yaradan adiyla okudugumuz kitaplari yüklenenlerdeniz...+++

- Seriat isterim diye seriati alet edip seriata muhalefet edilmez ! Yeterince tanimadigin getirdigin yorumlardan asikâr olan üstada ait bir söz. Bilmem sizler için birsey ifâde eder mi ?

+++Biz............................................+++

- Siz.............................................???

+++MEHDİ GELDİ!.. ORDULARİYLA... HER YANDAN SARILDIK!.. Biz ufukta görenlerdeniz.. Sizin ordulariniza gerek kalmadi.. Artik birbirinizi yemenize gerek kalmadi..Artik dincininde, dinsizinde leylekleri uçtu.. Varsin biz görmeyelim....+++

- Yine yeterince açiklik getirilmemis ve kimbilir belki de Kel Nuri'ye ait, içerigi doldurulmamis klise sloganlar. Fakat açliktan midesi kursagina yapismis arap dünyasinin ve Kerbela'da kör kursunlara hedef olmus masum annelerin ve çocuklarin yaralarina maalesef merhem olamiyor. Keske olabilseydi...

Siz neymissiniz be abi ?

slm&slm


 
    

(no login)

Üstad...

April 12 2003, 7:42 AM 

Gerçegi bildigimiz seyler sanacak kadar fakir kalinca, zengin görünme duygularimiz agir basmis olabilir.. Siradan insanlariz.. bu dogaldir.. Ancak Her ne kadar paydalarda birlessekte paylasamadigimiz çok sey oldugu açik.. Ahkamciligimizdan sizlerin tahrikiyle oldugu için üzülürüz.. Dogrusunu Allah bilir.. Yine kaliplasmis sloganlarla konustugumuzu konuya açiklik getirmedigimizi söylüyorsun.. Ben Bilimci degilim simdi oturup Biyoloji uzmani gibi Cansiz bir maddeden Canli bir molekülün çikma ihtimalleri üzerindeki çalismalarimdan örnekler sunamam.. Bunu hiç bir etki altinda kalmadan salt bilim olarak yapan insanlari okuruz.. Orda yorum yoktur, kesif vardir.. Ne zamanki böyle bir ihtimalin, milyonda degil, milyarda degil, trilyonda, ketrilyonda degil, MÜMKÜN OLMAYAN SARTTA oldugunu görürüz iste o zaman Dinimizide, Allahimizida, Kitabimizida, Peygamberimizide, Kuran ahlakina ters düsmeyen hadislerimizide buluruz.. Artik orda bile bile ne inad eder, ne de görmezlikten gelebiliriz...Vucudumuzdaki 100 trilyon hücrenin, her bir hücredede 100 trilyon atomun çekirdegindeki cazibedir bize Allah dedirten.. Ve galaksimizdeki 200 milyar günes sisteminin, Milyarlaca galaksiden sadece biri oldugudur bizi pusaltan.. Bir yapragin, agacinin kökündeki bir uc ile uyumlu ve bilincli iletisimidir bize suskunluk veren.. Ve bütün buncalari Ol deyince olduran, Öl deyince öldürendir bizi acizlerin acizi kilan.. Ve buna ragmen adam yerine konusumuzdur bizi utandiran... İnsanin makroda mikrolugu mikrosundaki makrolugudur bizi asan... Zaten onun için degilmidirki "Sadece teblig et" denmistir benim peygamberime... "Allah beni üstünüze zorba kilmadi" ... "sirke ne iyi katik!" demistir bizim peygamberimiz... "BIR TOPLULUGA OLAN KİNİNİZ SİZİ ADALETLİ DAVRANMAKTAN MEN ETMESİN" dememismidir Yüce Rabbim... İhtiyatsiz cesaretin bes para etmedigini "Aklinizi isletin" diyerek göstermemismidir.. "Dogruluk ve Adalet üzere beyatlesin" dememismidir.. YEZİD MANTİGİYLA MÜSLÜMANLİK OLURMU HİÇ?.. YALELLI ZIHNIYETIYLEMI KURTARACAGIZ MAZLUMU?.. Fikirlerimiz vardir elbet ama YANLİS EYLEMLERDENDE ALLAHA SIGINIRIZ.. Stratejiler elbet kabulümüzdür.. Ama canimizi ortaya koyacak bir strateji bulamadik henüz.. %30 saygilarimla....
 
    

(no login)

ayrica...

April 12 2003, 3:14 PM 

Müthis bir mizah yeteneginiz oldugunu harici bir konu olarak belirtmek isterim.. Bak ona sapka çikarilir hani.. Bu yetenek okumuslugunuzlada pekisince dahada etkili oluyor sahsen... Keske Üsdatsiz takilsaydiniz hayata... selamlar...
 
    
Darwin Amca
(no login)

+

April 13 2003, 4:15 AM 



Izafi kardes, bizde üstadlar sanildigi gibi bir degil, belki bindir. Islam öyle bir takim dar pozitivist hükümler arasina sikistirilacak, yahut cahil yobazlarin fetvalariyla tekke duvarlari arasina hapsedilecek bir din haline getirilmemeli.

Bunun mücadelesini verirken, elbet Kel Nuri birsey söylediginde, örnegin bakalim Mevlana o konuda ne söylemis diye geriye dönüp bakmak, bir gericilik olarak anlasilmasin. Yahut sevgideger Ödip efendi hazretleri, hadisleri toptan reddettiginde, "Dur bakalim, takva sahiplerinden ve ilmi tartisilmaz Muhyiddin Arabi bu konuda ne diyor, acaba hiç eserlerinde hadis kullanmis mi?" diye kendi kendimize sormak, zamanin gerisinde insanlar oldugumuz anlamina gelmesin...

Sen sanirmisin ki ben araplari çok seviyorum yahut bunlarin kültürüne falan da hayranim. Bunlarin Uwarzadad çöllerinde nane çayi kaynatirken, kapali dolaplar arkasindan da yemedikleri nane olmadigini eger Darwin Amca bilmezse, baska kim bilebilir?

Kiçlarinda besyüzbir livays marüana tüttürüp damardan beyaz hanim çekerken, öteyandan altin yüzügün mekruh olup olmadigi konusunda hararetli tartismalara girip, hasmina orospu çocugu çekecek kadar da hayret-i muciptirler... Üç sayfalik cografya ve tarih bilgileriyle Türkiye'nin laikliginden dem vurup bu halka küfre düsmüs iftirasini yapistirirken, kendi liderlerinin ABD kiçi yaladigindan sanki bihaber burunlarini karistirip, yagli ve pilavli parmaklariyla avret yerlerini kasirlar.

Fransizlarin üfürükten bir bisiklet vererek tav ettigi ve kafakol çektigi onüç yasindaki patriot güdümlü cahil krallarin ve kiçikirik seyhlerin istibdadi altinda yasam sürmeye islam adini verip, Cumhuriyet çocuklarinin imanini sorgulamayi ve yargiçlik taslamayi ise ulemaliktan sayarlar. Bak istersen bu dallamalara da küfür edeyim de gör :

Hassiktirsinler ibneler ! Arap milliyetçiliginden dem vurup da iki kursun atamadan güzelim sehri altin tepsi içerisinde Sam amcaya hediye eden göt sümbülleri ! Basçavusun ossuruktan teyyare cumcum muhafizlari ! Burunlarindan kil aldirmayip da is zora düstü mü, kiçlarindaki killari avuç avuç yolsun diye Conilere dönen pezevenkler !

Bugün çok öfkeliyim, agzimi bozdum kusura bakilmaya... Sözüm Irak'in sözde yönetici takimina. Fakat böylesine assagilik deyyuslarin, Saddam gibi satilmis hainlerin, onlarca yil ülkelerinin basinda bir kahraman edasiyla hüküm sürmeleri onuruma dokunuyor, tahammül edemiyorum.

Korkak tavuk sürüleri bunlar, üç kurus dolara memleketini satan sigir çobanlari... Saray meraklisi haramiler... Kaliplarindan utanmaz asagilik cüceler... Palyalço kilikli Saddam'in karbonatla sisirilmis hamam oglanlari... Bayraklarina Allahuekber yazdiracak kadar ikiyüzlü çagdas Muâviye bozuntulari... Böyle o... çocuklarini gördükçe Hasan Tahsinlere, Seyh Samillere, Che Gueveralara olan saygim inanin bin kat daha artiyor ve insanligin bu kahramanlara ne kadar çok seyler borçlu oldugunu daha da yürekten duyumsuyorum. Allah bu özgürlük savasçilarindan razi olsun...

Fakat biz yine de öfkemize hâkim olmak zorundayiz, bütün araplari ayni kefeye koymamaya kendimizi zorlamamiz lâzim, yoksa bu öfkeler emperyalistlerin de isine geliyor. Bu araplar yapilan kötülügü çabucak unutmazlar. Dünyanin gözü önünde bu kadar asagilanmaya, Filistin'de rezil rüsva olmaya, Bagdat'ta yagmaci olarak anilmaya daha fazla tahammül edeceklerini sanmiyorum. Bir yolunu bulacaklar ve örgütlenmeye baslayacaklar, bu arada çinden ve rusyadan da dolayli yardim göreceklerdir mutlaka.

Üstelik siiler Amerika için çok daha zor bir lokmadir, kolay kolay yutamazlar, bogazlarina takilir. Iste Lübnan'da tokadi yiyip kiçina bile bakmadan kaçan Israil örnegi. Lübnan hizbullahi muazzam çalisir ve içlerinde saglam adamlar vardir. Bilgisayarla is görürler. Hastanesinden okuluna, lokantasindan spor salonuna varincaya dek örgütlenmislerdir ve müthis bir istihbarata sahiptirler. Aralarinda zehir gibi zekalar bulunur. Bunlarin lideri Abdunnasr yanilmiyorsam 40 yasini doldurmamis çok zeki ve aksiyoncu bir adam. Bizzat oglu isgalci siyonist köpeklere karsi savasirken sehit düsmüstür. Öyle kendileri saraylarda saklanip da baskalarini cepheye sürecek kalleslerden degildirler. Daglik yerlerde savasmak düz çölde savasmaya benzemez.

Ayrica Siiler liderlerine baglidirlar, daha derli toplu bir hava çizerler. Kismetse bu yaz Lübnan'daki Siilerin fikir babalarindan Fadlillah ile bir görüsme yapmak planim var. Lübnan'daki komünist parti kurucularindan tanidiklar vasitasiyla bu bulusmanin çok zor olacagini zannetmiyorum. Kör kursunlara gitmez isek bir takim dökümanlar hazirlamak gibi tasarilarimiz var, insâllah muvaffak oluruz.

Karsisinda düzenli bir ordu olmadigi halde en az bence 300 askerini telef eden ve onlarca zirhlisini ve birçok uçagini kaybeden ve savunmasiz bir sehre arap ve müslo destegiyle ancak 21 günde giren ABD'yi gözlerde büyütmek ve bu sömürgeci isgaline zafer adini vermek hatadir.

Irak halkinin aydininin olup olmamasi da mühim degil, bizdeki aydinlara sor çogu ABD mandaciligina dal tasak "Buyur yâ Sam" diyeceklerdir. O halde savasi azmin ve yüregin kazanacagina dair herhangi bir kusku duymak abestir. Yeter ki moraller yüksek tutulsun. Sular bulanmadan durulmaz.

Bu itler de geldikleri gibi gidecekler !

slm&slm


 
    

(no login)

Agabey,

April 13 2003, 7:25 AM 

Çok bilenin acisida çok olurmus.. Sizi anliyabiliyorum.. Bizlerin böyle senelerce yurtdisinda, farkli kosusturmacalarla bogusurken bazi gerçekleri hakkiyla göremeyisimiz dogaldir.. Ayrica bende sunu belirtmek isterim, her ne kadar islamiyete su veya bu pencereden degilde açik havadan bakmayi tercih etmis biri olsakta yinede bu gurbetellerde (Australia) sicak dostluklarimizin, muhabbetlerimizin karsilikli muhataplari sizin gibi kardeslerimizdir... Bakis açilarimizda farkliliklar olsada En azindan ayni yere bakmis olmanin verdigi bir bag vardir... Aslinda bizlerde inancimiz geregi "Kisasa kisas"tan yanayizdir.. Özellikle geçmise bakinca bazen bunu artik bir zorunluluk olarakda hissedebiliyoruz.. Ama dedigim gibi, bizler yeterli arastirma ve bilgiden yoksun oldugumuzdan tepkimelerimiz duygusal oluyor.. Kimin kimden daha hakli oldugu meselesi gerçekten anlasilabilirligi oldukça zor.. Gavur diyoruz ama bakiyoruzki onlar insana bizden daha saygili.. En azindan böyle bir sistemi -iyi kötü- kurmuslar... Kendi ülkelerinde savunulamayan haklar örnegin bu ülkede -korkmadan, büyük bir güven içinde savunulabiliyor.. Kimsede, hangi ülkenin vatandasi olursa olsun en ufak bir güvensizlik yok... İstisnalar ise bunu suistimal edenlerden kaynaklaniyor.. Adam fabrikada 3 ay çalisiyor belim agriyor diye $60.000 kapip çikiyor.. Buna kompa (tazminat) diyorlar ve inan simdi biraz zorlastirilmis olsada eski gelenlerden bunu yapmamis insan elin parmaklari kadar anca çikar.. Bunu "Gavur"uda yapmistir elbet ama Bizden hiç kaçmaz!.. Yani demek istedigim Kisasa kisasi nerde, neye dayanarak uygulayacagiz.. İnsanin ekmegini yedigi yerede sirf inanci geregi savas açmamasi gerek.. Adam gibi çalisinca -dünya standartlarina göre- hakkini fazlasiyla aliyorsun bu ülkede.. Bunlar resmen Peygamberimin Hadisine göre amel ediyorlar.. Alninin teri kurumadan aliyorsun ekmegini.. Bunlar sanki Kurani bilmeden Kuranii amel ediyorlar.. birçok konuda... Yani diyecegim suki.. Zulüm var ama Allahta var.. İnsanligin en büyügünü taslarlarkende Allah vardi.. Ama noolduu... çagimizdaki bu taşlamalarda Allahin bilgisi dahilindedir süphesiz.. Ve saniyorum zamani geldiginde bu taslayanlara belkide peygamber duasi etmek zorunda kalacagizdir kimbilir.. Ben Islam aleminde bir birlik, beraberlik olusturulabilecegine inanamiyorum.. Munisligimiz ondandir.. Yanlis anlasilmaya... Ama dilerim olur... Can feda, Canlar feda... En büyük düsmanimiz zulümdür, sömürüdür, kibirdir... Ama kahpeler karanlik gecenin kara karincasi gibi sinsi.. Önüne siper yaptiklari masum insanlardan görünmez durumdalar... %90 saygilarimla.. (Bu oran beni baglar.. siz kendinizi biliyorsunuzdur süphesiz... Selam, selam..)
 
    
Darwin Amca
(no login)

Genel bir yazi...

April 14 2003, 3:11 AM 




Bizi anlayabilenlere selam ! Insan ekmek yedigi yere, masum insanlara savas açmasin elbet, düsmanimiz olanca çiplakligiyla bellidir bizim. Hiçbir ülkenin zenginliginde ve topraginda gözümüz yok, sömürüye ve bile bile sömürülene kahrolduk hep. Avrupada insana sayginin püf noktasi, atesin etrafinda isinan ve adeta bir çember olusturmus kirpiler misalidir. Biz ise insan'i insan oldugu için sevebilecek, içten pazarliksiz has sevgiler pesinde kosuyoruz. Menfaata ve çikara dayanan sayginin ve kardesligin, bozuk paralar üzerine kazinmis içi bos sloganlarina karnimiz tok.

Ben bireysel tesebbüslerin önemine inandigim kadar, hakka ve barisa teslim olmus ve yalniz zulme karsi savasmayi erdem bilmis kalabaliklarin gücüne ve bu kalabaliklarla birlikte hareket etmenin gerekliligine inaniyorum.

'Manikürcü Kaddafici' Erbakan gibi bir islam(!) birligi pesinde kosup teokratik devlet arayislari içerisine girecek kadar degil, belki bütün haksever insanlarin iseviler de dahil tüm dünyayi tehdit eden bu deccalvari akimlarin karsisina dikilecegi bir birlik ideali için çarpisiyorum.

Yahudi düsmani degilim (nasil ki Arap düsmani olmadigim gibi), ancak israilogullari içerisinden çok çok azinin bu ortak insanlik hareketine katilacagini da seziyorum. Herkesin seyhi, üstadi, idolü kendine, bizi ilgilendirmez. Fakat ortak paydalar altinda beraber hareket edecek dürüst ve namuslu insanlardir hayallerimizi ve ümitlerimizi atesleyen. Yalniz olmadigimizi biliyorum..

Bu noktada Irak, belki de önemli bir firsat kaçirdi... Arkasinda kendisini destekleyen milyarlar vardi. Yakinda baslayacak çöl sicaklari ile sartlar düsmanin aleyhine dönecekti. Yüz-ikiyüz kisilik gönüllü milisler karsisinda ilerleyemeyerek çöle saplanan zirhli güçler, takviye istemek zorunda kalmislar ve ele güne rezil olmuslardi.

Eger ülkesini satmak yerine Saddam ve ürekasi bin-binbesyüz kadar Yanki kellesi uçursaydi ve savasi mümkün oldugunca uzatsaydi (ki bu arkasinda bulacagi milyonluk halk destegi ile kaçinilmazdi), iste o zaman görürdük koalisyon güçlerinin boyunun ölçüsünü. Zaten geçmisten gelen yeterince yenilgi sendromu ile sarsilmis ve meydanlara dökülen ABD halki, arkasi kesilmeyen tabutlar ile daha da isyan edecek, baskanlarina lanet okuyarak dünyayi ayaga kaldiracakdi. Bu arada azginlasarak sivillere yönelen bu serefsizlerin foyasi da gün geçtikçe daha iyi anlasilacakti.

Heyhat, her iste bir hayir vardir diyoruz hep. Bundan böyle Irak halki Saddam ve rejimi için degil, kendi bagimsizligi için ve dünyadaki bütün özgürlük savasçilari adina mücadele vermek zorunda. Zaten Saddam kahraman olmayi hakeden ve örnek teskil edecek birisi de degildi, defolup gitti... Yakalandiktan sonra, "Zaten benim annem de Türktü, devlete hizmete hazirim" diyen kukla APO ne ise, Saddam da o...

Evet, bizler meslegimizi ve efkarimizi hak bildigimiz vakit, meslegimiz haktir veya daha güzeldir demeye hakkimiz var. Fakat, yalniz hak benim meslegimdir, demeye hakkimiz yoktur. O halde saflarimizda savasan hakseverleri mahkum etmemeye dikkat göstererek ve sinek isiriklarina ehemmiyet vermeden, etrafimizi ates çemberine almis vahsi ejderhalara karsi mücadele vermekle yükümlüyüz.

Nihayet bu ates çemberi Türkiye'yi de sarmis durumda. Tahminim 5-10 sene kadar daha müminlerin ve bu yöre halklarinin çesitli izdiraplara ve belalara düçar olacagi, fakat gelmesi muhakkak olan zaferin ise gecikmeyecegidir. O günü görecek olanlara selam olsun ! Ölen ölür, kalan saglarla devam..

slm&slm



 
    
Darwin Amca
(no login)

.

April 14 2003, 4:49 AM 




 
    
Cenk
(no login)

Ayetler size karşı Darwin ve Izafi -- Kısas demek terorrizm yapmak demek değildir

April 14 2003, 11:31 AM 

Yanlış biliyorsunuz. Eğer muslumanlar bir yerde eziyete uğradıklarını düşünüyorlarsa o zaman Kuran a göre kalkıp başka yere gitmelidirler:

NISA 97:
Kendilerine yazık eden kimselere melekler, canlarını alırken: «Ne işde idiniz!» dediler. Bunlar: «Biz yeryüzünde çaresizdik» diye cevap verdiler. Melekler de: «Allah'ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» dediler. İşte onların barınağı cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir.

Yukarda "kendine yazik edenler" den kasit acaba çoluk çocuk kadın yaşlı dinlemeden otobuslerde uçaklarda masum ve silahsız insanları kendilerini patlatarak, uçakları binalara düşürerek öldürenler olabilirmi acaba?

NAHL 41:
Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, onları dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz. Eğer bilirlerse ahiretin mükâfatı elbette daha büyüktür.

Ayetleri okudunuz. Şimdi de kısas mevzusuna ilişkin birşey söyliyeyim. Kısas sadece şeriat devletinde olur, adi suçların cezası kısastır, yani birisi birisne yumruk atmışsa devlette ona yumruk attırır. Tabi hırsızlıkta adam televızyon çalmışsa ona bir televizyon parası ceza ödetmek kısas olucağı halde elinin kesilmesi vardır ki bu kısas ilkesine uymuyor, ama Kuran da zaten o kadar tutarlı bir kitap olmadığı için sorun değil. Ama insanların nasıl davranmalara gerektiğine gelince, Kuran da zorbalığa karşı hiçbirşey yapmamak doğru hareket olarak gösterilmiştir. Şu ayetlere bakın:

MAIDE 27 VE 28:
Onlara, Âdem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden), «Andolsun seni öldüreceğim» dedi. Diğeri de «Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder» dedi (ve ekledi:)
«Andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan (bile) ben sana, öldürmek için el uzatacak değilim. Ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.»

Ve aşşağıdaki:

FUSSILET 34:
İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.

İşte kötülük gördüğünüzü düşünüyorsanız, Kuran'a da inanıyorsanız işte size nasıl davranmanız gerektiği. Ve böyle iyi adam olursanız herkesde sizi sever.

 
    
Darwin Amca
(no login)

.

April 14 2003, 4:45 PM 



O dediklerin, kendi yurdunda zulüm görüp de imkâni olanlar için. Isgale karsi savas kaçinilmazdir. Terör sivilleri ve masumlari hedefe alan eylemlere denir. Örnegin Lübnan Hizbullah'i hedeflerini daima askeri kisilerden ve guruplardan seçer ve her eyleme karsi bir karsi eylem gelistirerek yapilanin kâr kalmayacagi mesajini iletir. Büyük ölçüde basarili oldugunu söyleyebiliriz...

Araplar bugün strateji gelistirmek ve fikir üretmek zorundalar. Sivil ayrimi yapmayan Hamas gibi örgütlere ben de üzülüyorum. Fakat devlet terörist olduktan sonra, örgütlerin bu yaptigini da ne kadar kinayabiliriz? Sharon kasabiyla ve kana susamis Sam amcayla baris yapilamayacagi herkesin malumu. Ütopik hayallerden uzak duracagiz...

"FUSSILET 34:
İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur."

Yurdunu isgal ve talan edenlere karsi kötülügü önlemenin en güzel sekli, onlara gereken cevabi vermektir.

Getirdigin örnekler gerçekleri ifâde etmekten uzak. Yani yorumun hatali.

slm&slm



 
    
Darwin Amca
(no login)

FIRST WE TAKE MANHATTAN

April 15 2003, 4:35 AM 




They sentenced me to twenty years of boredom
For trying to change the system from within
I'm coming now, I'm coming to reward them
First we take Manhattan, then we take Berlin

I'm guided by a signal in the heavens
I'm guided by this birthmark on my skin
I'm guided by the beauty of our weapons
First we take Manhattan, then we take Berlin

I'd really like to live beside you, baby
I love your body and your spirit and your clothes
But you see that line there moving through the station?
I told you, I told you, told you, I was one of those

Ah you loved me as a loser, but now you're worried that I just might win
You know the way to stop me, but you don't have the discipline
How many nights I prayed for this, to let my work begin
First we take Manhattan, then we take Berlin

I don't like your fashion business mister
And I don't like these drugs that keep you thin
I don't like what happened to my sister
First we take Manhattan, then we take Berlin

I'd really like to live beside you, baby ...

And I thank you for those items that you sent me
The monkey and the plywood violin
I practiced every night, now I'm ready
First we take Manhattan, then we take Berlin

Ah remember me, I used to live for music
Remember me, I brought your groceries in
Well it's Father's Day and everybody's wounded
First we take Manhattan, then we take Berlin


LEONARD COHEN


 
    
Darwin Amca
(no login)

Bati-Dogu üzerine tespitler...

April 17 2003, 6:58 AM 



Dedi ki: (1)

— (Bugünkü modern Avrupayı meydana getiren şey, birbirine tamamen zıt iki temayülün terkibidir: İslâm'a mukavemet ve İslâm'ı taklit...)



Dedi ki: (2)

— (Batı'nın, daha sonra Doğu'dan gelecek şeye ihtiyacı vardı: Ordunun mutlak hakimi olan savaşçı bir kumandan ve kendisine bağlayan bağın dışında hiçbir bağı olmayan askerler...)



Dedi ki: (3)

— (Modern insanların hiç birinde medeniyetin büyük meselelerine saldıracak kadar zekâ ve cesaret yok. Toplumun üstün insanlara ihtiyacı var, çünkü artık kendini idare edemiyor ve Batı medeniyeti tâ temelinden sarsılmış bulunuyor.)



Dedi ki: (4)

— (Hürriyete körü körüne tapma işini Avrupa ve Amerika'ya, ışık asrının filozofları sokmuştur. Bunlar, akıl namına gülünç olanı gelenekleşmiş disiplinlerin üzerine oturtmuşlardır. Böylece, saçmalığı ve menfurluğu mecburi hale getirmişlerdir. Bundan sonra da atalarının itaat ettikleri hayat kaideleri ile mücadele devri başlamıştır; bu kaideler, hem insanlığın binlerce yıllık tecrübesinden, hem de din ahlâkından geliyordu... Makyavel’in cüretle ifade ettiği gibi, artık insanın varoluş sebebi Allah değil, menfaat idi. İşte o zaman ekonomik güçlerin en büyük kudret olma yolunda ilerlediği görüldü.)



Dedi ki: (5)

- (Gerçekte, komünist manifestosundaki prensipler de, Fransız ihtilâli prensipleri de, ilmî veriler değil, felsefî görüşlerdir. Liberal burjuvalar ve komünist işçiler, ekonominin üstünlüğü mevzuunda aynı görüşü paylaşıyorlar.)



Dedi ki: (6)

- (Haçlı savaşları sırasında Avrupa, tarihin en uzun ömürlü medeniyeti olan İslâm hareketinin gerçekten sadece kırıntıları ile karşı karşıya gelmişti.)



Dedi ki: (7)

— (Medeniyet hastalığının sebebi, tabiî kanunlara itaatsizliktir. İtaatsizliğin cezası otamatik olarak verildi. Acemi ve cahil bir şöförün idaresindeki makine gibi hayatımız zedelendi ve batı medeniyeti çöküyor.)



Dedi ki: (8)

— (Ortadoğu, halklarının çeşitliliğini, dinî mezheplerin çokluğunu ve siyasî kadrolarının kararsızlığını, milletlerin ileri geri akmalariyle defalarca çiğnenmiş ve kıtaların kavşak noktası olma durumuna borçludurlar.)



Dedi ki: (9)

- (İsrail, şimdiki başarısını ancak dışardan gelme sermayeler ve yardıma borçlu olmuştur.)



Dedi ki: (10)

— (Batılının muhasebesi : Hıristiyanlık mirasımıza da önce bir dinî inanma yönünden borçluyuz... Sanatımızın serpilip gelişmesini onda görürüz; Batı dünyasının şekil almasında o kadar önemli bir yeri olan Roma Hukuku Temel düşüncelerinin bize gelmesini sağlayan da bu inanış olmuştur. Kendi ahlâk görüşümüz ve genel moral kavramlarımızın kaynağı da oradadır. Roma ve Yunan edebiyatının bize kadar ulaşmasını temin eden ve bunlarla müşterek edebî ölçüyü kuran da odur. Kısacası, Batı dünyası birliği bu miras üzerine dayanır; Hıristiyanlık üzerine, yunan ve Roma’nın antik medeniyeti üzerine.)



Dedi ki: (11)

- (İlmin, iman, ahlâk ve sanattan ayrılması, zamanımızın en karateristik vechelerinden birisidir ve bu ayrılık şimdi içinde yaşadığımız sanayileşmiş dünyanın temelinde mevcuttur.)



Dedi ki: (12)

- (Amerikalılar kendilerini daha çok orta sınıfa, Fransızların da işçi sınıfına dahil görme temayülünde oldukları anlaşılmaktadır. Bu hadise, kısmen de kullanılan kelimenin itibar derecesine bağlı olarak ortaya çıkıyor. Fransa gibi Marksist tesirin kuvvetli olduğu bir memlekette işçi sınıfına dahil olmak, bir çeşit şeref sayılır; Amerika gibi ideolojisi anti-marksist olan bir memlekette ise, işçi sınıfı terimi aynı heyecanı meydana getirmez.)





Dedi ki: (13)

— (Stalin - Hitler anlaşması yürürlükte bulunduğu müddetçe Amerikan Komünistleri, müttefikleri emperyalistlikle itham ettiler. Halbuki sonunda, sanki başlangıçtan beri bir düşmanmış gibi, Hitlere sövmeye ve yermeye başladılar...)



Dedi ki: (14)

— (Bugün bir kıtayı siyasî hakimiyet olmaksızın, ekonomik ve mali yollarla boyunduruk altına almak mümkündür.)



Dedi ki: (15)

- (Batı'nın, Üçüncü Dünya ile olan ilişkileri yavaş yavaş Birleşik Devletlerin iç politikasına bağlı bir hâl alacaktır...)



Dedi ki: (16)

- (Şuna işaret edelim ki, güçlü Amerikaya karşı yöneltilen düşmanlık asla S,S.C.B.'ne sempatiyi geliştirecek bir etki yapmaz; iki büyükler aynı güvensizlikle örtülmüş bulunmaktadır.)



Dedi ki:(17)

— (Tarihî metodun, bütün insan fikirlerinin, kurumlarının ve faaliyetlerinin gelişmesine sistemli bir şekilde uygulanabileceği fikri, Vico'dan doğmuştur.)



Dedi ki (18)

— (Güneş Kral 14. Louis, Mukaddes Pederi münakaşa götürür bazı imtiyazlara boyun eğdirmekle iftihar ederken, istanbul'daki elçisinin halife tarafından hapsedilip sopa ile dövdürülmesine göz yumuyordu.)



Dedi ki: (19)

— (Hunlar, bugünkü moğollara benziyorlardı; medeniyet, silâh ve elbiseler hakkında Batılılara aktardıkları iptidaî bilgileri, Çin'den ve İran'dan aldılar. Romalıların, iç çamaşırının ne olduğunu bilmediği devirde onlar, yün gömlek giyiyorlardı.)



Dedi ki: (20)

— (Roma, hiçbir zaman barbar Batıyı terbiye edecek bir fikir ocağı olamadı.)



Dedi ki: (21)

— (Osmanlılarda, metinlerin karıştırılmasından ziyade aklı selime ehemmiyet verilir ve mutlak adalet aramaktan ziyade ihtilâfların halline dikkat edilirdi.)



Dedi ki: (22)

- (Avrupa topraklarında ilk üniversiteleri, rasathaneleri, lâboratuarları ve kütüphaneleri tesis edenler, müslümanlardı...)



Dedi ki: (23)

— (Roger Bacon'un optik üzerine olan nazariyesi, el-Hazin'in «Optik Nazariyeleri» adlı risalesinden alınmıştı.)



Dedi ki: (24)

— (Alman şair ve filozofu Goethe'nin şiirinden: Bir anlayış eksikliğidir ki, herkes kendi düşüncesini över; halbuki İslâm Allah'a teslimiyeti ifade eder ve biz hepimiz İslâm'ın içinde yaşar ve ölürüz.)



Dedi ki: (25)

— (İşkenceler, Batının ilim adamlarını yalnız Hıristiyan kilisesine değil, bütün dinlere düşman etti.)



Dedi ki: (26)

— (Şark meselesi aslında iki ana görüşe bağlanmış bulunmaktadır; bunlardan biri dinî, diğeri ise hem dinî hem iktisadîdir.)



Dedi ki: (27)

— (Hristiyanlık âlemi 1870 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğunu sadece dinî cepheden yıkmak istemiş, sonra buna iktisadî cephe de eklenmiştir.)



Dedi ki: (28)

- (Nietzsche'nin düşüncesi, çağımız eşiğinde Batıdaki son büyük toplum düşüncesidir. Bundan sonra gelen, çoğunlukla bir edebiyat tarihidir ve artık felsefe olmaktan çıkmıştır. Önceki düşünceler gayretkeş bir tarihçilikle sıralanmış, çeşitli ayırımlarına göre değişikliğe uğratılıp birbirleriyle kaynaştırılmıştır. Bu, artık sadece tarihî değil de, aynı zamanda felsefî de olma iddiasında bir inceleme mevzuu değildir.)



Dedi ki: (29)

— (Doğu'nun tersine, Batı'da kalabalıkların şuuru hareketsizlik meydana getiren uykuya zorlanmamıştır. Tam tersi; kalabalığa sadece sınırsız fakat yavaş yavaş her türlü kamuoyunu «hiç» ve «sorumsuz» hale getirmek gibi bir sakınca gösteren ifade hürriyeti verilmekle kalmamış, aynı zamanda radyo, televizyon, gazeteler, resimli dergiler, sinema, reklâmcılık, ilmin basitleştirilmesi yollarıyla, gerek iş günlerinde,gerekse pazar günleri sabahtan akşama kadar, sürekli olarak değişen hadiselerin ve yeniliklerin, şaşırtıcı haberlerin ve övgülerin ateşine tutulmuştur. Hiç kimsenin bu kargaşalıkta kendini bulamayışına ve bağımsız bir kanaate sahip olmayışına şaşmamak gerekir. Bunun neticesi ise, fertlerin tamamen tesadüfe bağlı görüşü, ister istemez parça parça olan ve birşeyler kapabileceği şeyi hep unutan dağınık bir hafızadır.)



Dedi ki: (30)

— (Sadece üretim değil, aynı zamanda tüketim de Batı endüstri toplumunda öylesine uzmanlaşmıştır ki, ona katılan hiçbir kimse bütün hakkında tam bir kavram edinemez. Tek başına ilim adamı, gittikçe daha az şeyi daha İyi bilmekle kalmamakta, ayni zamanda her işçi, her teknisyen, her mühendis, her işveren, her işbölümü ve plânlama uzmanı da, ancak, kelimenin tam manâsıyla -sanat veya düşünce yönünden mânâsıyla- bir insan olduğu için değil de, gittikçe daha dar bir alana veya eşyaya daha iyi hakim olabildiği için verim sağlar. Siyasî kuruluş biçimi olarak demokrasi bu gerçekle bağdaştırılamaz. Yunan sitesinde o, gerçi türlü yollardan doğuşundan beri ele alınmıştır ama, ekonomik, ahlâkî ve iç alanda her zaman pazarlık mevzuu olması imkânsız bir biçimde, vatandaş bağımsızlığından hareketle geliştirilmiştir. Teknikleşmiş endüstri toplumu mekanizmasında gerçi insanın çok daha rahat bir hayatı vardır ama, hür değildir.)




 
    
Darwin Amca
(no login)

Tespitlere devam, biraz uzunca ama idare edelim...

April 17 2003, 7:01 AM 





Dedi ki: (31)

— (Alman idealizmine, Fransız ihtilâlinin teorisi adı verilmiştir. Bu demek değildir ki, Kant, Fichte, Schelling ve Hegel, Fransız ihtilâlinin teorik bir yorumunu yapmıştır. O, adı geçen kişilerin Fransa'dan gelen bir isteğe karşılık verdiklerini ifade eder. İstek, devlet ve toplumu, rasyonel bir temele oturtmak, sosyal ve politik müesseseleri, hürriyet ve ferdin çıkarlarıyla uyuşturmaktır... Fransa'daki terör devrini acı acı tenkid etmelerine rağmen Alman idealistleri, ihtilâli hep birlikte hoş karşılamış, onu yeni bir çağın başlangıcı gibi görmüş, temel felsefî prensiplerini bu ihtilâlin ortaya çıkardığı ideallere bağlamışlardır... Fransız ihtilâlinin prensipleri, böylece idealist sistemlerin içinde ortaya çıkar ve büyük ölçüde o sistemlerin mefhum yapısını belirler.)



Dedi ki: (32)

— (İslâm örneğini, şiddetli mukavemete karşı ilk defa Haçlılar, İspanya ile Sicilyalı seyyahlar müdafaa ederek, kaybolan temizlik ve hıfzısıhhanın yollarını Batı'da tekrar açtılar. Hıristiyan Avrupa'nın İslâmiyete karşı tesis ettiği abluka, böylece defalarca izâle edilmiş; yüzbinlerce Hıristiyan bizzat müşahedeleri ile İslâm Medeniyetinin hayranları ve talebeleri olmuşlardır. İslâm medeniyetinin maddî servetleri, italyan gemilerinin kurdukları ticarî köprüler, haçlılar, tüccarlar ve seyyahlar vasıtasiyle Batı'nın günlük hayatını muhtevî bütün sahalarda zenginleştirici ve canlandırıcı tesirler yaptılar. İslâm medeniyetine ait mânevî servetlerin fevkalâde ilkah kudreti sayesinde muhteşem iktisadî gelişmeyi, temkinli, fakat o derece ehemmiyetli bir kültürel yükselme takibetti.)



Dedi ki: (33)

— (Goethe, der ki: Allah Resulünün muvaffakiyetinde olduğu gibi, hakikat her tarafa nur saçabilmelidir; tek ve eşsiz Allah mefhumunu aşılamakla, O, bütün dünyayı yenmiştir.)



Dedi ki: (34)

— (Bilen adam odur ki, kendini ve ötekilerini tanımanın ötesinde şunu da bilir : Bundan böyle Doğu’yu Batı’dan ve Batı’yı Doğu’dan görmek suretiyle de olsa, ikisinin ayrılmazlığı yanında, birbirlerini sadece tamamladıkları noktadan öteye gidilemeyecektir.)



Dedi ki: (35)

- (İslâm TARZI tabiât ve sema araştırmalarının kendine has neticeleri de o derece önemli oldu... Fransız Sedillot: «Bağdat astronomlarının daha 10. yüzyıl sonlarında, merceksiz ve teleskopsuz, nihaî noktalara varmış bir durumda olduklarını» söyler.)



Dedi ki: (36)

— (Müslümanlar, kendilerini Yunanlıların üstüne yükselten en büyük terakkiyi, göz tabâbetinde yaptılar. Müslüman doktorlar kendilerini büyük bir dikkatle göz tabâbetine verdiler. İslâm fizikçilerinin optik sahasındaki devir açıcı keşiflerine, en mesut bir şekilde dayanan tıbbın bu şubesi böylece tamamen müslüman icad ve buluşu sayılır. Göz tababetine ait ilk eseri, Huneyn ibni İshak'ın yazdığı söylenebilir. Ali İbni İsâ ve Musul'lu Ammâr'ın eserleriyle birlikte Huneyn ibni İshâk'ın eseri, 18. yüzyıl sonlarına kadar «Batı Göz Tabâbeti»nin esası oldu.)



Dedi ki: (37)

— (Müslüman olmuş bir Batılı ilim adamı, İslâm güneşinin Avrupa üstüne doğuşunu çerçeveleyen eserinde, kültür faaliyeti olarak tercüme bahsini şöyle anlatır: Büyük kurtarma faaliyetleri neticesinde Müslümanların çekip çıkardıkları eserler, sadece muhafaza olunmaz ve fazla ışık ve havadan mahrum müzelere kapatılmazlar. Yeni ve eski mahallerinden hayata iade olunurlar; herkesin elde edebileceği hâle getirilirler, kısacası tercüme olunurlar.)



Dedi ki: (38)

— (Endülüs'de şiire verilen kıymet: İhmaliyle bir muharebede ve bir ordunun kaybına sebebiyet veren Veliahd el-Mu'tamid'i, idamını beklemek üzere öfkeli Sevil emîri el-Mutadid'in attığı zindandan, bilhassa kendine has şiirleri kurtarmıştı. Böylece mısralar, sert ve haşin, lâkin bizzat kendisi de güzel mısralar tertibine muktedir bir şair olan el-Mu'tadid'in yüzlerce defa tel'in ettiği el-Mu'tamid ile barışmasını sağlamışlardı. Resmî paralan zimmetine geçiren Kurtuba'da bir maliye memuru, bir şiirin zincirleri koparmağa muktedi olduğunu öğrenmişti... Kudretli Naip el-Man-sûr'un, «Halifenin paralarına el sürmeğe nasıl cesaret ettin?» suâline, «Kader sağlam iradeden daha kuvvetli; sefalet, fazileti daima mağlup eder!» şeklinde pervasız bir cevap vermişti. Bunun üzerine zincire vurularak hapse atılsaydı, askerî seferlerinde sairlerden kırkını refakatine alacak derecede şiir sanatına böylesine düşkün olan el-Man-sur, memurun zincirlerini çözecek derecede süratli ve o nisbette de isabetli bulunan bir mısraı tesbit ve takdir edememiş sayılırdı. Affa mazhar olunca, adam şöyle devam etti:

Bilmez olur muyum ki ey efendim senin

bağışlayacağını

Lütuflarına bir yenisini katmak isteyeceğini

Sokmuyor mu Allah cennette nurlu yola,

Rahmetine boğmak istediği kulunu.

Böylece şiir, onun da hemen hürriyetini ve cezasız kalmasını sağlamıştı.)



Dedi ki: (39)

— (Osmanlılarda, senenin hiçbir mevsiminde ne balo maskesi, ne sokak dansları, ne karnaval eğlenceleri, ne de başka memleketlerde daima tesadüf edilen gürültülü halk şenlikleri görülebilirdi... Osmanlının seciyesini teşkil eden vekarın, ağırbaşlılığın ve durgunluğun tasviri kolay değildi; dünyada huzur ve sükûna bunlardan daha müptelâ millet yoktur... Hiçbir şey hayallerini kurcalamaz, hiçbir şey onları heyecanlandırmazdı; ne kimseyi rahatsız eder, ne merak gösterirlerdi... Biraz fevkalâde birşey ve meselâ bir ecnebi kıyafeti, garip bir şey, tuhaf bir hayvan görecek olursa biraz durur, soğukkanlılıkla bakar, gülümser ve daha fazla oyalanmağa lüzum görmeyerek yoluna devam ederdi... Sokakta toplanmak, birini kovalamak, sevinç, yahut hayret taşkınlıklarına kapılmak gibi hâller, hiçbir müslüman şehrinde halk arasında bile görülmeyen hareketlerdi.)



Dedi ki: (40)

— (Tanzimatçı Ali Paşanın tantana ile ilân ettiği 1856 fermanının içyüzü incelenince bunun, yabancı devletlerin tazyik ve müdahaleleriyle yapılmış bir kombinezon olduğu görülür... Kendi eliyle ilân ettiği hatt-ı hümâyûnu, kendi millet ve umumî efkârına değil de, yabancı halk efkârına ve kefaletine arzeden Ali Paşanın bu hareketine karşı, onu yetiştiren Reşîd Paşanın ağır mukabelesi, siyasî mahfillerce hayreti mucip olmuş ve siyasî rakibinin hatasından istifade etme yolunda tefsir edilmişti. «Türkiye ve Tanzimat» isimli eserinde Engelhard:

— «1856 Paris Muahedesi, Osmanlının arazi bütünlüğü meselesi gibi, Tanzimat meselesini de Avrupa'nın devletlerine ait meseleler arasına soktu.»

— «Âli Paşa, Osmanlı tebaasına siyasî, medenî ve mezhep haklan bahşeden ıstılah fermanını, Paris'te toplanan büyük devletler murahhaslarına tebliğ ettiği günden itibaren Osmanlılar, siyasî vesayete girdi.»

Âli paşa da, bir taraftan halkın teessürünü gidermek, diğer taraftan ecnebilere hoş görünmek gayreti içinde hareketini tâdile çalışıyordu.)



Dedi ki: (41)

— (Musevî Emanuel Düşes : Arapları, Büyük İskender’in imparatorluğundan daha büyük bir devleti, fakat bu devletin tesisi için geçen zamanın altında biri zarfında tesise sevkeden kitab-ı mukaddesten bahsedeceğiz. Bu o kitaptır ki, onunla müslümanlar, Avrupa’ya hakim olarak girmişlerdir. Fenikeliler Avrupa’ya tüccar, Yahudiler mülteci veya esir olarak girdikleri halde, müslümanlar, Avrupa’ya hâkim olarak girmişler ve Kur’an’ın yardımiyle buraya irfan meşalesini taşımışlardı. Filhakika müslümanlar, garblılara ve şarklılara felsefe, tıp, heyet, şiir öğretmişler, Yunanın ölüm dimağına ve ölü irfanına hayat vermişler, bütün dünyayı cehalet karanlıkları kuşatmışken, her tarafa nur feyzi akıtmışlar ve bu itibarla, bu insanlar, yeni ilimlerin temellerini atmışlardır.)



Dedi ki: (42)

- (Hind’le Yunan felsefeleri arasındaki benzerlik, insanı hayretten donduracak kadar büyük...)



Dedi ki: (43)

- (Doğu felsefesi karşısında boyun eğmek ve soyumuzun beşiği olan Asya’yı en yüksek düşüncenin vatanı saymak zorundayız; Victor Cousin böyle diyor.)



Dedi ki : (44)

- (Buda’nın delikanlılık çağlarında sokaklar, evler ve orman, tartışmalarla çınlıyordu; ateizmin, maddeciliğin muzaffer olduğu felsefî tartışmalar... Son Upanişadlarla, Budizm’in en eski metinlerinde bu tartışmaların yankıları ile sık sık karşılaşırız. Çömez bulmak veya karşılarına çıkacak hasımlarla cedelleşmek için şehir şehir dolaşan gezici sofistler sınıfı bile var. «Paribacaka-yolcu» deniyor bunlara; kimi mantık öğretiyor, kimi yaratıcının yokluğunu ve faziletin boşluğunu ilân ediyor. Bu kılı kırk yaran konuşmacılar, büyük bir dinleyici kalabalığı da buluyorlar; hükümdarlar, tartışmaları büyük ilgi ile dinliyor ve armağanlar dağıtıyorlar. Her düşüncenin çağlayıp taştığı, türlü felsefe sistemlerinin ortaya çıktığı şaşırtıcı bir çağ.)



Dedi ki: (45)

— (Avrupa yorgun bugün... İngiltere’yi, Almanya’yı, Fransa’yı dolaşın, soluk soluğa insanlar göreceksiniz. Hiçbirinin yaşadığı anla ilgisi yok; hepsi de adı bilinmeyen bir hayal peşinde... Virjil, Homer, Dante, Shakespeare bu şımarık zekâları doyuramıyor artık.)



Dedi ki: (46)

- (Avrupa sözde Hristiyan; bencillikten başka kanun tanımıyor. Çağdaş insanı önüne katan hırs; menfaat. Hayatın tadını çıkarmak tek kaygımız; bahtsızları mutluluğa kavuşturmak kimsenin umurunda değil. Birtakım fedakârlıklara katlanır görünüşümüz, ayaklanmaları önlemek için. Devrimler bencilliği ortadan kaldıracaktı güya... İmtiyazlıların sayısını arttırdı, ihtirasları körükledi; yeni bir ahlâk anlayışı getirmedi. Fedakârlığa yanaşan yok, herşey bizim olsun istiyoruz. Toplumlar bu yüzden uçuruma sürükleniyor; bizi ne ilim kurtarabilir, ne teknik... Eski cemiyetleri kurtarabildiler mi?.. Bu düşünceler, E. Burnoufun.)



Dedi ki: (47)

— (Güzel söyleme hüneri; işte Fransızın özelliği burada. Yüksek tefekkürle kılı kırka yaran müşâhade; dünya çapında düşünceler meydana getirmek kudretiyle küçük olaylar koleksiyonculuğu arasında bîr dehâ bu. O iki kutup arasında gidip gelen, onları birbirine yaklaştıran bu dehâ, açıklamasını, aydınlatmasını, genişletmesini bilir... En derin düşünceyi en basit zekâlara anlatabilen, alabildiğine metodlu, alabildiğine üniversel bir kafa. Fransız, beşer zekâsının sekreteridir.)



Dedi ki: (48)

- (Sanayileşmeği nüfus kesafetine bağlayanların nasıl bir demogoji yaptıklarım anlamak için, şu noktaları hatırlatmak kâfi: Almanya, Hollanda veya Belçika gibi sanayileşmiş bölgeler, bugün de, 19. asrın başlarında da, ispanya, Portekiz, Türkiye veya Brezilya’dan çok daha fazla nüfus kesafetine sahiptirler. 1850'de Hind de az gelişmiş bir ülkeydi, Japonya da. Japonya çok daha hızla sanayileşti; oysa nüfus kesafeti daha fazlaydı.)



Dedi ki: (49)

— (Dostoyevski, «Avrupa'yı kendimizden çok daha iyi tanıyoruz» diyor. Biz, ne kendimizi tanıyoruz, ne Avrupa'yı. Tarihimiz, mührü sökülmemiş bir hazine. Sosyologlarımız, bir Kızılderili köyünü keşfe gider gibi alan çalışmalarına koyuluyorlar. Avrupa'yı, Avrupa'nın istediği kadar tanıyoruz.)



Dedi ki: (50)

— (Ey Hazret-i Ali'nin mutlu çocukları! Sizler ki, ailelerinizi cehaletten, iğva ve bozukluktan muhafaza ve himaye ediyor, onları şiddetle ve kahramanca müdafaa edebiliyorsunuz; ne bahtiyarsınız siz! Günün ışığı, kadınlarınızın kalblerinde yanan alevden daha temiz ve berrak olamaz; inanın bana! Kızlarımız ise, kendilerini meleklerle eş tutan ve onların manevî kuvvetile teçhiz eden kalblerindeki bu büyük alevi söndürecek her hangi bîr felâket gününü hazırladıkları zaman, korkularından bir kuş gibi titrer dururlar!.



Dedi ki: (51)

- (Avrupa milletlerinde izdivacın ilk çeyrek saatinde bütün müşkilât ortadan kalkar! Zifâf, gelinlerin erkeklerine duydukları derin ihtirasın da ispat tarihini teşkil eder. Burada kadınlar, bazan aylarca inatlarında ısrar eden İranlı kadınlar gibi davranmazlar. Zaten bunların bu inat ve ısrara ihtiyaçları da yoktur. Biraz yüz kızartıcıdır ama, bu nazeninlerin sukut tarihleri hemen umumiyetle malûm bir şeydir ve yıldızların esrarına dalmaya hacet kalmadan bebeklerinin doğuş saatleri önceden haber verilebilir! Bunların arasında öyle bedbaht erkekler vardır ki, kendilerini teselliye imkân yoktur; bunlar kıskanç kocalardır! Bir kısmı da vardır ki bunlardan herkes adetâ tiksinir; bunlar da kıskanç kocalardır! Yine bazı erkekler vardır ki, bütün diğer erkekler bunları istihkâr eder; keza bunlar da kıskanç kocalardır! Gel gelelim, dünyada kıskanç kocaların en azı da Fransa'dadır! Buna da sebep, buradaki kocaların, kadınlarına fazla itimât duymaları değildir. Bilâkis karıları hakkında en kötü duygu besleyen yine onlardır ve sebep doğrudan doğruya bu duygudan gelmektedir! Asya'lıların almış oldukları bütün makûl tedbirler; kadınları örten tüller, muhafaza eden duvarlar, haremağalarının basiretleri, hemen hepsi, Avrupa'daki erkeklerin nazarında, kadınları uslandırıp akıllandıracağına, onları bezdirip uyuşturacağına, cinsiyetlerinin kabarıp kamçılanmasına, hile ve dolaplara başvurmalarına sebebiyet verir! Bundan dolayı bura erkekleri kadınlarını müdafaa ederler ve onları haklı bulurlar; ihanetlerini, kaderin önüne geçilmez bir şeameti sayarlar... Montesquieu «İran Mektupları»nda böyle der.)



Dedi ki: (52)

— (Asya kıtasında güzel bir kadının kocası olma unvanı nasıl herkesten bin ihtimamla gizlenmek istenirse, Fransa'da tersine, herkes bu unvanı büyük bir şan ve şeref timsâli gibi serbestçe ve ihtimamla taşımaktadır! Bu sahadaki zıddiyet her tarafta görülmektedir. Meselâ, karısının sadakatsızlığından mustarip bir adam umumiyetle kınanmamakta, bilâkis akıl ve tedbirdeki başarısına bir delilmiş gibi övülüp gıpta edilmektedir! Ancak pek istisnaî hallerde, şeref ve itibarının rencide edilmiş olduğu kabul edilebilmektedir - Montesquieu.)



Dedi ki: (53)

- (Fransa'da kumar çok oynanıyor. Kumarbazlık adeta bir meslek! Sanki asâletin, huzurun, iffet ve istikametin işareti sayılıyor. Bu unvanı taşıyanlar, kimlikleri hiç araştırılmadan, namuslu insanların saflarına sokuluyorlar; bu sebeple de âkibet ekseriya hüsranla bitiyor; bitiyor ama, ibret alındığı da yok!.. Bilhassa kadınlar kumara pek müptelâ!.. Bunların, gençliklerinde zebűn oldukları başka bir iptilâyı tahfif için kendilerini oyuna verdikleri bir hakikat ise de, heyhat, ihtiyarladıkça kumara hakiki bir iptilâ hâlinde sarılmakta ve hattâ zamanla bu ihtirasları diğerlerinin boşluğunu doldurmaktadır! - Montesquieu -)



Dedi ki: (54)

- (Budhacılıkta bir mistiklik görmekten çekinmiyoruz... Fakat onun niçin tam bir mistiklik olmadığını anlıyoruz; tam mistiklik, aksiyondur, iştir, ibdadır... Şüphesiz Budhacılık sevgiyi bilmez değildi; tersine ulu bir dille onu tavsiye bile etmişti, öğüdün yanına örneği koymuştu... Fakat ateşi yoktu!.. Bir din tarihçisinin pek haklı olarak dediği gibi, tam ve esrarlı şekilde kendini vermeği tanımadı. Buna, belki de aynı şey demek olan şunu da ekleyelim: İnsan emeğinin ve insan işinin müessirliğine inanmadı, ona güvenmedi. Yalnız bu güven güçlü olabilir, dağları yerinden oynatabilir. Tam bir mistikliğin buraya kadar gitmesi gerekirdi. Belki Hindistan'da böyle bir mistikliğe rastlanıyor; fakat pek geç olarak... Hintli kendisini tabiatın altında hissettiği müddetçe bu ateşli ve hareketli mistiklik asla meydana gelmedi; Hint'de her türlü insan müdahalesi faydasızdı... Kıtlıklar milyonlarca bahtsızı açlıktan ölüme mahkűm ettiği zaman ne yapılabilir? Hint kötümserliğinin başlıca kaynağı bu aciz ve iktidarsızlıktadır. Hind'i mistikliğin sonuna kadar gitmekten bu kötümserlik alıkoymuştur. Çünkü tam mistiklik, hareket ve aksiyondur, iştir.)



Dedi ki: (55)

— (Kalabalık bir orkestramız, zengin bir paletimiz veya çeşitli kaynaklarımız var. Kurnazlık ve ustalıkla o kadar çok şey biliyoruz ki, belki şimdiye kadar hiç kimse bunları bilmedi. Hayır! Bir şeyimiz eksik; değişmeyen prensibi bilmiyoruz... Eşyanın ruhunu tanımıyoruz. Mevzu hakkında dahi fikrimiz yok. Notlar alıyoruz, geziler tertipliyoruz; yazık yazık... Bilgin oluyoruz, arkeolog oluyoruz, tarihçi, doktor, işçi veya zevk insanı oluyoruz. Neden yapıyoruz bütün bunları? Kalb nerede? Ağacın suyu nerede? Ne yapmalı ve nereye gitmeli?.. Bütün bu sözler, kendi hâl ifadelerini veren bir Batılının!)




 
    
Darwin Amca
(no login)

Dedi ki / SON

April 17 2003, 7:04 AM 




Dedi ki: (56)

- (Hristiyanlar âlim olunca Hristiyanlıkla alâkaları kesilir... Müslümanlar da cahil olunca İslâmiyetle alâkaları kesilir.)



Dedi ki: (57)

— (Komünizm, Fransız ihtilâlinden sonra binbir kola ayrılan, devamlı göğü tarayan milyonlarca projöktür gibi yüzbinde yolunu şaşıran, kendine yol arayan insanoğlunun nihayet intiharından başka birşey değildir.)



Dedi ki: (58)

- (Batı medeniyetinin kötülüğü tesadüfî değildir... Asıl prensiplerine göre yaşamakta kusur eden, sırf beşer zaafından da ileri gelmiş değildir; eksik olan bizzat asıl prensipleridir. Batı medeniyeti teoride de pratikte de kötüdür.)



Dedi ki: (59)

- (Paradoks mantığının, Çin ve Hint düşüncesinde, Heraklit felsefesinde ve Hegel’le Marks'ın düşünce sistemlerinde ağırlıklı bir yeri vardır.)



Dedi ki: (60)

- (Nedir bu başdöndürücü yeni alemşűmül hareket: Bir zamanlar uyum içinde işbirliği eden kurumlar ve içtimâî düzenler, bağımsız kafalar, şimdi şaşkın bir çatışma içinde yuvarlanıyor, eziliyor. Kaçınılmaz olarak böyle oluyor; çünkü bu, en sonunda kendini göstermiş olan bir Dünya Yanlış'ının çöküşüdür.)



Dedi ki: (61)

- (Avrupa, medeniyetini Araplar'dan ödünç aldı ve bütün Ortaçağ boyunca bir taraftan kendisinden daha iyi talim ve terbiye görmüş bir rakipten malűmat almak lüzumu, bir taraftan da istiklâlini muhafaza etmek meselesini uzlaştırmakla uğraştı. Bu meseleyi akıl yoluyla değil, beşerî münasebetler nasıl halledilirse öyle, birbirine zıt hislerin ilham ettiği, düzensiz reaksiyonlar, karışık faaliyetler serisiyle, el yardımiyle çözdü. İstikbâldeki terakkisini hazırlayan şart, bu şiddetli mücadele olmuştur. XV. asırda, efendilerinin kendilerinden birkaç asır önce vasıl oldukları noktaya geldiği zaman, onlar gibi durmadı. Tek başına ve iki misline çıkmış bir hızla yoluna devam etti. O halde iki dünya arasında birbirinden esas itibariyle farklı bir şey vardır.)



Dedi ki: (62)

— (20. asırda dünyanın yarısı, 19. asrın mülkiyete dayandığı söylenen sistemlerine şiddetli ihtilâllerle karşı gelerek, kendilerini komünist sistemlere attılar. Bunun vukuu sırasında, komünist olmayan dünya, kendi sanayi sisteminin gitgide ekonomik bir teşkilât haline geldiğini ve bunun da farklı bir iktidar sistemi olduğunu anlıyordu. 18. asrın sonlarındaki ve 19. asrın başlarındaki ihtilâllerin, harplerin, siyâsî düzenlemelerin ve yeni ekonomik doktrinlerin başlıca hedefi, iktidar sistemlerini parçalamak, savunmak veya güçlerini kısıtlamaktı. İktidar hiç bilinmeyen bir fenomen değildi. Feodal sistem ve ondan önceki Roma İmparatorluğu, açıktan açığa iktidara dayanan yapılar idiler. 16. asırda Avrupa ve Asya'da başgös-teren milliyetçi krallık rejimleri de bu tür sistemlerdi. İktidar sistemlerinde, pek tabiî, devamlıca değişiklikler vuku buldu. Bu değişiklikler, genellikle İktidarın nasıl bir noktada toplandığını, (imparator veya kral) veya nasıl (küçük krallıklar, reislikler, lordluklar, loncalar vs.) yayıldığını gösterir. Rönesans, bir hükümdarda salisen tecessüm eden iktidar kavramı ile, iktidarın, kilisenin arzusu ile veya hür cumhuriyetteki yöneticilerin arzuları ile veya ahlâkî kanunların uygulanmaları ile, verilebilen veya geri alınabilen mücerret bir kuvvet halindeki iktidar kavramı arasındaki tezatları gösterdi.)



Dedi ki: (63)

- (Eğer Komünist Doğunun iktidar sistemi, mülkiyet doğurmanın işaretlerini göstermeğe başladı ise, Batı'nın sınâî mülkiyet sistemleri de kendilerini, İktidar sistemlerine dönüştürdüklerinin işaretlerini ortaya koyuyorlar. Her iki rejim de, hiçbir zaman rıza göstermeyeceklerini söylemelerine rağmen, boyun eğiyorlar... Öyle görünüyor ki, bundan böyle, dünyanın büyük bir kısmı, hem mülkiyet hem iktidar unsurlarını ihtiva eden sistemler İçinde yaşayacak ve günlük işlerini bu sisteme göre organize edecektir.)



Dedi ki: (64)

- (Güç dengeleri, her zaman, önceden görülmeyen kuvvetlerle derhal bozulabilir. Aynı büyüklükte ve eşit silâhlara sahip iki milletten veya iki imparatorluktan biri materyal ve psikolojik olarak gerilediği zaman, artık eşit olmaktan çıkarlar. Birbirine eşit kapasiteye sahip İki bloktan biri gücünü muhafaza ederken diğeri parçalanırsa, ikisi arasındaki denge sona erecektir. Günümüzde, bellibaşlı iki bloktan her birinin —NATO VE VARŞOVA gurubu— parçalanmakta olduğu görülür. Ne biri ne de öteki, kurulmalarına temel teşkil eden savunma yolunda dahi güvenilir bir güç cihazı değildir. Bu parçalanma kaosla neticelenebilir; ve böyle bir kaos sonunda da; bir yeni guruplaşmaya gidilecektir.)



Dedi ki: (65)

— (Birleşmiş Milletlerin bugünkü çerçevesini bir arada tutacak, yol gösterecek, destekleyecek, yeterli ve taraflarca kabul edilebilen bir fikir sistemi yoktur.)



Dedi ki: (66)

- (Komünist rejimle faşist tipi rejimler arasındaki temel farklar ve şekil benzerlikleri üzerine bir-iki söz söylemek isterim: Komünist rejim gibi, Hitler rejimi, politik faaliyeti kendi tekelinde tutan tek partiyi kabul eder. Bu tekelci partiye bir ihtilâlci ideoloji güç veya hayat verir. İhtilâlci kelimesinden, sadece, var olan toplumun kökten değiştirilme isteğini anlıyorum. Bu tekelci partinin Almanya'da tapılan bir başkanı oldu. Rus partisinde ise, başkana her zaman tapılmadı; tapıldığı zaman da, ölümünden sonra bunun arkası kesildi.)



Dedi ki: (67)

- (Görmezden gelinemeyecek teşhisleriyle Batı'nın Doğu'ya bakışı; Kesinlik Doğu kafası için nefret edilecek bir şeydir. Bir Hintli bunu hiçbir zaman unutmamalıdır... Kolayca büyük yanlışlıklara yol açabilecek olan bu kesinlik yokluğu, aslında Doğu kafasının genel karakteridir. Avrupalı sağlam düşünür, meseleleri açıkça ortaya koyar ve mantık öğrenmiş olmasa bile, doğuştan mantıklıdır. Tabiî olarak şüphecidir ve teklifin doğruluğunu kabul etmeden önce delil ister. Daima canlı duran zekâsı makine gibi işler; Doğu kafası ise, ülkesinin pitoresk eserleri gibi en yüksek noktada simetri duygusundan yoksundur. Düşünce duygusu düzensiz ve dağınıktır. Arapların ataları söz ilmini en yüksek dereceye kadar çıkarmışlarsa da, onların torunları en dar anlamda düşünce yeteneğinden yoksun kalmışlardır. Geçerliliğini kabul ettikleri en basit tekliflerin dahi sonucunu düşünebilmekten uzaktırlar. Herhangi bir Mısırlıya kolay bir soru sorunuz, vereceği cevaplar genellikle çok uzun ve karanlık olacaktır. Hikâyenin sonucuna gelmeden önce, en az üç-beş defa kendi kendisi ile çelişkiye düşecektir. Arada küçük bir soru sorsanız şaşkınlığı daha da artacaktır.)



Dedi ki: (68)

- (Asyalılar ve doğulular için Fransız medeniyetinin daha çekici oluşunun sebepleri basittir. Kuşku yok ki Fransız medeniyeti, İngiliz ve Alman medeniyetinden daha göz alıcıdır, daha kolay taklit edilebilir. Gösteriyi fazla sevmeyen, içine kapalı, sosyal ayrıcalıklı, değişmez gelenekleri ile bir İngilizi; hayat dolu ve kozmopolit, içine kapalı olmanın ne anlam taşıdığını bilmeyen ve yeni tanıdığı bir kişi ile on dakikada samimi oluveren bir Fransızla karşılaştırınız; netice şaşırtıcıdır. Yarı eğitilmiş Doğu'lu, birincinin her şeye rağmen samimiyete lâyık olduğunu, ikincinin ise her zaman değişik bir rol oynamaktan hoşnud olduğunu anlayamayacaktır. Doğulu soğuk gözlerle İngilize bakar ve gider kendisini Fransızın kollarına atar.)



Dedi ki: (69)

- (Mısırlı, entellektüel zayıflığı içinde Fransız düşünce sisteminin temelinde bir cins boşluk bulunduğunu göremezse, bu netice sürpriz sayılmamalıdır. Elbette o, İngiliz ve Almanların ağır ve çekicilikten yoksun hareketleri yerine, dış yüzeyde de olsa Fransız neş'esini tercih edecektir.)



Dedi ki: (70)

— (Batılının nefs muhasebesi: Biz daima dünyanın tamamını Batı zannetmekteyiz; ancak geniş görüşlü bir müşahit acaba bir gün bize bu bölgeci görüşün tehlikeli olduğunu söylemeyecek mi? Sıkıntılara düşmeyeceğimizden henüz emin olmadığımız için, Avrupa'da yeteri kadar mutlu olamıyoruz.)



Dedi ki: (71)

- (Bazı kişiler Doğu edebiyatını kendileri İçin yeniden incelemeye başlamışlardır... Doğu hakkında yeni bir anlayış dalgası doğmak üzeredir. Bu anlayış yayılarak, Doğu insanlığının hayat tablosu içinde tabiî yerini alacak olursa, Doğu edebiyatı bir kere daha tarihî görevini yerine getirecek ve yeryüzünün Batı'ya ait kısmında, edebiyat, düşünce ve tarih olarak ne varsa hepsini kısıtlayan, dar ve öldürücü baskılardan kurtulmak için yardımcı olacaktır.)



Dedi ki: (72)

- (Gücümüzü ve zaafımızı çerçeveleyen bir bakış: İslâm, din olarak kuvvetinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Ancak bugünkü şartlarda sosyal hayatın düzenleyicisi olarak tahtından inmek üzeredir. Zira dünyada gelişen yeni güçler, onun geleneklerine ve sosyal reçetelerine karşı otoriter bir direniş içindedir. Bu güçler onun gücünü kesiyor.)



Dedi ki: (73)

- (İslâm, yüzlerce, milyonlarca insanın kalblerine, zekâlarına ve vicdanlarına seslenen dipdiri ve hayat dolu bir dindir. Bu din, yolundan, gidenlere, namus, asâlet ve Allah korkusu içinde yaşamalarını sağlayacak ölçüler verir. Taşlaşmış olan, İslâm değildir; fakat onun sun’î çözümleri, sistematik teolojisi ve sosyal görüşleridir. Çöküntünün kaynağı buradadır. İslâmın en ileri aydın, ve en zeki taraftarlarının huzursuzlukları bu noktadan başlamaktadır.)



Dedi ki: (74)

— (Doğu'nun müzmin hastalığı: Fikirlere karşı ilgisizlik, duyarlılık alanında düşüncenin getirdiği disipline yan çizme, önemli mevzularda rasyonel yorum ve tesbit eksikliği, Doğu aydınlarının, zihinlerinde henüz boşluklar bırakıyor...)



Dedi ki: (75)

- (Müslüman âlim Maurice Bucaılle... İncillerin gayesi, Hazret-i İsâ'nın sözlerini ve işlerini aktarmakla, onun yeryüzündeki risâletinin tamamlandığı sırada, insanlara bırakmak istediği, talimatları, onlara tanıtmak olmuştur. Talihsizlik, İncil yazarlarının, bildirdikleri olayların görgü şahidi olmamalarından ileri gelir. Onlar, Hazret-i İsâ’nın hayatı hakkında muhtelif yahudi - hristiyan cemaatlerinin, bugün kaybolmuş bulunan ve sözlü rivayetle nihâî metinler arasında vasıta rolü oynamış olan, veya yazılı durumda korunan bilgilerin, o toplulukların sözcüleri tarafından, anlatılmalarından başka bir şey değildir. İşte şimdi, yahudi-hristiyan kutsal kitaplarına bu açıdan bakmak, ve objektif olmak isteniyorsa, eski tefsir anlayışlarım bir yana bırakmak gerekir.)



Dedi ki: (76)

- (Batı'nın övünmeyi sevdiği basın ve fikir hürriyetinin bugün kuşkusuz, gerçeğin araştırılmasında hiç yararı olmaz; insanların, kendileri, için iyi ve fena olan şeyleri bulabilme ve hür olarak karar verebilme kaygısına da yararı yoktur; halbuki 18. yüzyıl başında bu hürriyetin kurucusu Milton veya diyalogunda Plâton, böyle düşünmüştü. Bu hürriyet her şeyden önce pek önemli ve kazançlı bir hareket biçimidir. Bu nitelikle, endüstri yönünden, sırf ekonomik görüş açılarından, insanların ahlâkî alanda pek kuşkulu ve sun'î olarak durmadan artan bir ihtiyacını karşılar yenilik ihtiyacını... Tıpkı sigortaların güvenlik ihtiyacını, turizm endüstrisinin dinlenme, eğlenme ve değişiklik ihtiyacını karşılaması gibi. Fakat o zaman coşturucu sözcüklerle vurmaya pek önem veren partilerle, büyük çıkar kuruluşlarının, kavgasına âlet olmuş olur. Şurası öteden beri bilinen bir gerçektir ki, her reklâm, halk tarafından tutulmamak korkusuyla, seslenmek istediği kitlelerin seviyesini daima pek alçak olarak değerlendirir; ama böylelikle bu seviyeyi daha da indirmiş olur.)



Dedi ki: (77)

— (Nietzsche, çağında gelişmekte olan büyük felâketin de habercisi olmak ister: Benim anlattıklarım, gelecek iki yüzyılın tarihidir. Daha bugünden bu tarih anlatılmaya başlanabilir, çünkü burada müessir olan, ihtiyaçtır. Avrupa medeniyetimizin hepsi, kaygılı bir bekleyiş içerisinde, on yıldan on yıla, tasalı, karşıkonulmaz, gittikçe hızlanan bir gidişle, felâkete doğru yol almaktadır; tıpkı sonuna doğru akan, hiç düşünmeyen, düşünmekten korkan bir ırmak gibi.)



Dedi ki: (78)

- (Hristiyanlığın esas niteliği, nefsinde bir takım savaşlar hayal etmektir. Fakat kısa bir zaman sonra bunun neden gerektiği pek anlaşılmaz olur... Çünkü sonunda yenilen kim olursa olsun, ezilen hep insanın kendinden bir parçadır. İşte lüzumsuz bir yıpranma.)


slm&slm

 
    
Ali Oktay
(no login)

sevgiliDA

April 18 2003, 11:33 AM 

Kadınların dedikoduyu sevdikleri söylenir,ben erkeklerin de en az kadınlar kadar dedikodu yaptıklarına inanırım.ama bir farkla,kadınlar işin dedi kısmını erkekler ise kodu kısmı yaparlar.
bu bağlamda yazdıklarının kodusunu yapacağım.

Dedi ki: (1)

— (Bugünkü modern Avrupayı meydana getiren şey, birbirine tamamen zıt iki temayülün terkibidir: İslâm'a mukavemet ve İslâm'ı taklit...)

Kodu ki:(1)

-bunun dayanağı ne? bilimin temelleri islamdan binlerce yıl önce atılmıştır.örneğin insanığın şahlanışının dönüm noktası kabul edilen tekerlek on bin yıldan beri bilinmektedir.geomtrinin temelleri de islamdan 700 yıl önce atılmıştır.hidrolik yasaları,atom kavramı da.batının dini 600 yıl sonra müslümanlar tarafından kopya edilmedimi?dinini bile batıdan çalmış bir toplum batıya ne vermiş olabilir?

Dedi ki: (3)

— (Modern insanların hiç birinde medeniyetin büyük meselelerine saldıracak kadar zekâ ve cesaret yok. Toplumun üstün insanlara ihtiyacı var, çünkü artık kendini idare edemiyor ve Batı medeniyeti tâ temelinden sarsılmış bulunuyor.)
Kodu ki: (3)

-Bu yaklaşım tamamen kendi kendini çürüten çelişkilerle dolu.Modern insan bizatihi çağdaş uygarlığı kuran değilmi?ve bu kurulum sorgulamayla ve sorunların temeline inerek yapılmıyor mu? bu hem zeka hem cüret ister.sonra batının kendini idare etmesinden geçtik artık doğuyu da o idare etmiyormu? batı uygarlığının temelinin sallandığını neye dayanarak söylüyorsunuz? batı sizi dizine yatırmış sallıyor,sizde batı uygarlığı sallanıyor sanıyor olmayasınız? bu copy yaptığınız yazılar anlaşılan BS(Saddamdan önce)yazılmış.
Dedi ki: (4)

— (Hürriyete körü körüne tapma işini Avrupa ve Amerika'ya, ışık asrının filozofları sokmuştur. Bunlar, akıl namına gülünç olanı gelenekleşmiş disiplinlerin üzerine oturtmuşlardır. Böylece, saçmalığı ve menfurluğu mecburi hale getirmişlerdir. Bundan sonra da atalarının itaat ettikleri hayat kaideleri ile mücadele devri başlamıştır; bu kaideler, hem insanlığın binlerce yıllık tecrübesinden, hem de din ahlâkından geliyordu... Makyavel’in cüretle ifade ettiği gibi, artık insanın varoluş sebebi Allah değil, menfaat idi. İşte o zaman ekonomik güçlerin en büyük kudret olma yolunda ilerlediği görüldü.)

Kodu ki:(4)

şimdi bu görüşün neresini eleştirsem?
burada eleştirilen özgürlük ise zaten konuşmaya gerek yok demektir.baştan iflas etmiş bir yaklaşım.ve eleştiri niteliği taşımayan bu görüş soyut ithamlar üzerine bina edilmek istenmiş kof mırıltılardan ibaret.şaçmalık ve menfurluk neyin nesi? son derece göreceli bu kavramlar somutlaştırılamazmıydı? çağdaşlık yolunda değişim ve ilerlemeyi başka uygarlıklar üzerinden eleştirme gayreti ucuz bile olmayan demode ayak oyunlarıdır.Ataların itaati kelimesini çok onur krıcı ve utanç verici buluyorum.onurlu insanlar itaat etmezler,köpekler itaat ederler.insanlığın binlerce yıllık deneyimi itaat ile değil savaşım ile birikmiştir.bu birikim üzerindeki dinin katkısı tartışmasız olumsuzdur.dinden önce insanlığın yüzbinlerce yıllık birikimi vardır.din bu gelişimi frenleyen bir faktör olarak iki bin yılda ömrünü tamamlamış ancak yaptığı tahribat oldukça büyük olmuştur.Nicolo Machiavelli sonunda haklı çıkmış galiba.Günümüz dünyasında geçerli olan bu değil mi?
ana babalar çocuklarını yaparken tasarlayarak mı yapıyorlar,onların egolarının yada beş dakkalık zevklerinin ürünleri değilmiyiz?

Dedi ki: (5)

- (Gerçekte, komünist manifestosundaki prensipler de, Fransız ihtilâli prensipleri de, ilmî veriler değil, felsefî görüşlerdir. Liberal burjuvalar ve komünist işçiler, ekonominin üstünlüğü mevzuunda aynı görüşü paylaşıyorlar.)


Kodu ki:(5)

-Son zamanlardaki dinin bilimle olan platonik aşkı madam Butterfly ı bile kıskandıracak nitelikte.
Bilim verilerini çoğu zaman yaşam pratiğinden alır.Fransız ihtilalinin de Marksizminde gerek sosyoloji,gerek ekonomi ve üretim ilşkileri gerekse bilim felsefesi üzerindeki katkıları yadsınamaz.bilimsel doğrular faşistte olsa komunist de olsa doğrudur.

Dedi ki: (6)

- (Haçlı savaşları sırasında Avrupa, tarihin en uzun ömürlü medeniyeti olan İslâm hareketinin gerçekten sadece kırıntıları ile karşı karşıya gelmişti.)

Kodu ki:(6)
-Allahın emirlerinin yeryüzündeki pratiği olduğu savlanan islam uygarlığı neden "kırıntı" haline geldi?bu uygarlık müslümanların "kuruntu"su olabilirmi?

Dedi ki: (7)

— (Medeniyet hastalığının sebebi, tabiî kanunlara itaatsizliktir. İtaatsizliğin cezası otamatik olarak verildi. Acemi ve cahil bir şöförün idaresindeki makine gibi hayatımız zedelendi ve batı medeniyeti çöküyor.)

Kodu ki:(7)
-Medeniyet islama ait olunca iyi bir şey batıya ait olunca hastalık öylemi? insan oğlu ne kadar belleksiz.bir tümce sonra ne yazdığını unutabiliyor.

Dedi ki: (9)

- (İsrail, şimdiki başarısını ancak dışardan gelme sermayeler ve yardıma borçlu olmuştur.)

Kodu ki:(9)
-bu İsrailin görkemli başarısını gölgelemez.kaldı ki dışarıdan yardım yapanlar müslümanlar değil yine musevilerdir.

Dedi ki: (10)

— (Batılının muhasebesi : Hıristiyanlık mirasımıza da önce bir dinî inanma yönünden borçluyuz... Sanatımızın serpilip gelişmesini onda görürüz; Batı dünyasının şekil almasında o kadar önemli bir yeri olan Roma Hukuku Temel düşüncelerinin bize gelmesini sağlayan da bu inanış olmuştur. Kendi ahlâk görüşümüz ve genel moral kavramlarımızın kaynağı da oradadır. Roma ve Yunan edebiyatının bize kadar ulaşmasını temin eden ve bunlarla müşterek edebî ölçüyü kuran da odur. Kısacası, Batı dünyası birliği bu miras üzerine dayanır; Hıristiyanlık üzerine, yunan ve Roma’nın antik medeniyeti üzerine.)

Kodu ki:(10)
-Elbette öyledir,merdiveni çıkarken bastığınız basamak çürük de olsa parağınızın ucuyla dikkatlice basarız baska çare yok.insanlık tarihinde dinler elbette vardır ilerii zamanlarda bunun muhasebesi daha sağlıklı yapılacaktır.

Dedi ki: (11)

- (İlmin, iman, ahlâk ve sanattan ayrılması, zamanımızın en karateristik vechelerinden birisidir ve bu ayrılık şimdi içinde yaşadığımız sanayileşmiş dünyanın temelinde mevcuttur.)

Kodu ki:(11)
-Bilimin dinden ve ahlaktan ayrılmasına laisizm diyoruz.bunun ayrımına varılmış olması sevindiricidir.

Dedi ki: (12)

- (Amerikalılar kendilerini daha çok orta sınıfa, Fransızların da işçi sınıfına dahil görme temayülünde oldukları anlaşılmaktadır. Bu hadise, kısmen de kullanılan kelimenin itibar derecesine bağlı olarak ortaya çıkıyor. Fransa gibi Marksist tesirin kuvvetli olduğu bir memlekette işçi sınıfına dahil olmak, bir çeşit şeref sayılır; Amerika gibi ideolojisi anti-marksist olan bir memlekette ise, işçi sınıfı terimi aynı heyecanı meydana getirmez.)

Kodu ki:(12)
-Bu son derece olağan bir durumdur.Fransızların tarihi insanlık için iki önemli dönemeci saklar.Devrim ve Paris komünü.halkın ütopyalarının gerçek olduğu iki tarihsel deneyimdir.Bu devrimci gelenek sanatta iyice su üstüne çıkar ve sanattaki her cüretkar yenilik Fransadan çıkmıştır.Leutrec.Monet,Matisse,Renoir bu devrimci ruhun duayenleridir.insanlığın paletine yeni renkler katmışlar estetiği yeniden yaratmışlardır.

Dedi ki: (13)

— (Stalin - Hitler anlaşması yürürlükte bulunduğu müddetçe Amerikan Komünistleri, müttefikleri emperyalistlikle itham ettiler. Halbuki sonunda, sanki başlangıçtan beri bir düşmanmış gibi, Hitlere sövmeye ve yermeye başladılar...)

Kodu ki:(13)
-bu konjoktürel bir stratejidir.kıymet-i harbiyesi yoktur.

Dedi ki: (14)

— (Bugün bir kıtayı siyasî hakimiyet olmaksızın, ekonomik ve mali yollarla boyunduruk altına almak mümkündür.)

Kodu ki:(14)
-Bon jour

Dedi ki: (15)

- (Batı'nın, Üçüncü Dünya ile olan ilişkileri yavaş yavaş Birleşik Devletlerin iç politikasına bağlı bir hâl alacaktır...)

Kodu ki:(15)
-müneccim salatası..

Dedi ki: (16)

- (Şuna işaret edelim ki, güçlü Amerikaya karşı yöneltilen düşmanlık asla S,S.C.B.'ne sempatiyi geliştirecek bir etki yapmaz; iki büyükler aynı güvensizlikle örtülmüş bulunmaktadır.)

kodu ki:(16)
-tevekkeli ABD nin her saldırganlığında SSCB yi anmadan edemiyoruz.


Dedi ki:(17)

— (Tarihî metodun, bütün insan fikirlerinin, kurumlarının ve faaliyetlerinin gelişmesine sistemli bir şekilde uygulanabileceği fikri, Vico'dan doğmuştur.)

Kodu ki:(17)
İtalyan bilim adamı Vico (1668-1744), döneminde varılan anlayışın ışığında, tarihsel süreç, insan topluluklarının ve onların kurumlarının (dil, gelenek, hukuk, hükümet vs.)tarihidir.ancak bununla sınırlamaz ve o güne dek sözü edilmeyen bir perspektif getirir ona göre tarihin aynı zamanda doğal olaylar gibi bazı yasalara bağlı olarak ilerleyebileceğini savunur. ilk kez tarihin ne olduğuna ilişkin modern bir tasarım sunmuştur. Vico, bugün için yüzeysel görülen, ancak o dönem için devrim sayılacak nitelikte fikirler ileri sürebilmiştir.bu görüş insanlık tarihinin evrimsel boyutunu dile getirmesi bakımından çok önemlidir.

devam edecek....




-



 
    
Darwin Amca
(no login)

Biz 'dedi' yapanin, siz 'kodu' yapanin yalancisi...

April 18 2003, 2:22 PM 




Ne de olsa hepimiz baskalarinin fikirleriyle fikir dünyasina adimlarimizi attik ve özgünlügümüze de ancak bu bildik yollardan geçtikten sonra kavusabildik, bunun istisnasi yok.

O halde dedi yapan, yani diyenlerin yalancisi olmak ile, kodu yapan, yani koyanlarin yalancisi olmak, bir noktada, yani taklit noktasinda birlestirilebilir.

Tenkit ettigin noktalara ilk firsatta deginmek isterim. Fakat ben 'dedi'leri simdilik biraz daha uzatmak niyetindeyim. Salih Mirzabeyoglu'nun kemalizm üzerine söylesisinden bir kesit aktararak tepkileri ölçmekten baslayalim ise... Ortaya yararli tartismalar çikabilir. Salih'in bu röportajdaki üslubunu biraz dayica buldugumu itiraf etmek durumundayim :

slm&slm


 
    
Darwin Amca
(no login)

KEMALIZMIN SON DEMLERI

April 18 2003, 2:27 PM 




DEDI — Susurlukta meydana gelen kazadan sonra ortaya çikan mafya, polis ve siyasetçi iliskileri hakkindaki görüslerinizi belirtir misiniz?..

DEDIM — Söz konusu hâdisede ismi geçen sahislarin tiynetlerini siz "Akinci Yolu" dergisi olarak zaten biliyorsunuz. Ben, söyledigi sözü söylenen yerde birakip, dün söyledigini bugün yalanlayan ve günün geçer akçe hükümlerinin nagmelerine veya yavelerine nisbetle kalça kiviran bir fikir (!) adami olmadigima göre, bugün kamuoyu yönünden malum olsa da yarin “Susurluk olayi da ne?” gibi bir manasizlik içinde bu satirlarin okunmasini istemem… Açikçasi, bir fikir ve aksiyon adami olarak, mülâkat veya yazili olarak cevaplandirmam için gönderilen sorular vesilesinde, hem târihi yapan ve hem de tarihi yazan adam rolümün geregini yerine getiriyorum; bu bakimdan da, "kalici" haysiyetinde tuttugum fikrimin ilistigi fotograf, yeteri kadariyla net olmali.. Bu çerçevede, Balikesir’in Susurluk Ilçesi'nde meydana gelen kaza: Saatte 200 kilometre hizla giden lüks ve zirhli bir araba, bir kamyona arkasindan çarpiyor ve içindeki muhtemelen sarhos üç kisi terki dünya ederken, biri yarali kurtuluyor. Yarali olan, Urfa'daki Bucak asiretinin reisi ve Dogru Yol Partisi milletvekili Sedat Bucak: Bu adam, ayni zamanda, korucu basi... Yâni asireti, devlet tarafindan, Kemalist rejimi bulundugu yerde korumak üzere silâhlandirilan… Digeri yâni kazada telef olanlardan biri, bilmem nerede ki 'Polis Okulu Müdürü' Hüseyin Kocadag. Bu adam, Istanbul Terörle Mücadele Subesinin basinda iken, IBDA mensublarina yogun iskenceler yapilmasina riza gözüyle bakan biri... Abdullah Çatli: 12 Eylül öncesi bir takim terör olaylarina karismis, gazeteci Abdi Ipekçi ve “Papa suikasti'' olaylarinda adi geçen, sonra Avrupa'da uyusturucu kaçakçiligindan içeri girmis ve Interpol'ün kirmizi bülteniyle aranan, eski Ülkücü… Nihayet, adi ve bahsi gerekmez bir kadin: Abdullah Çatli’nin didikledigi biri... Basinin söz ettigi üçgen bu: Siyasetçi, polis, mafya isbirligi... Aslinda bu isbirligi bugünün isi olmadigi gibi, bu vesileyle de ögrenilmis degil... Fakat Serbakan'in bütün sabalakligina ve küfre yaltaklanici zilletine ragmen onu kabullenmeyen lâiklerin -yâni kâfirlerin-, hükümeti yikma girisimi; basinin, sahsen bizim pek keyifle izledigimiz kuduz saldirganliginin sebebi de aslinda bu… Isin hos taraflarindan biri de, su baslibasina bir pislik olan "çisisleri bakani”nin istifa zorunda kalmasi... Ve hüküm cümlesi: Rejim, siroz hastaligindan gebermek üzere olan ibneligi tescilli bir adamin zavalli perisan hali gibi, son günlerini yasamaktadir vs gömülecegi yerde "anitkenef” tir!..

DEDI — Bu iliskiler, rejim acisindan neyi ifade eder?..

DEDIM — Bu sorunuzun cevabi, yukarida verildi... Burada, birinci sorunuzla içiçe bir sekilde devam etmek istiyorum... Evvelâ Kemalist rejimin mahiyetini ortaya koymak lâzim: Kemalizm, insan ve toplum meselelerini kusatici bir Ideolocya manzumesi degil, sadece Islâm'a karsi ve Islam'i tahrib tavrinin adidir... Rejim de, bu rejim… Hiçbir seyden anlamaz mankafalarin, Kemalizm’i müdafaa sadedinde alelusul lâf ederken bayilarak öne aldiklari “çagdas medeniyet seviyesine ermek” sözündeki ahmakligi bu vasfiyla tesbit için fazla bir zeka istemez... “Çagdaslik”, eger dünya çapinda geçerli bir kültür ölçeginin adi ise, halihazirda geçerli ve hakim olan ne ise ona tabi pasif bir rol kabullenmis olmayan her kültür tavri için kendini teklif edecegi bir mevzudur… Nedir çagdaslik?.. Müsbet ilimler manzumesinin esyayi istismar ve verimlendirme payi seklinde mekanize olmasi, teknoloji mi?.. Teknoloji, asliyetinde maddeye tahakküm cehdi olan her düsüncenin, kendi uhdesinde ve ukdesinde olan bu hususu, mevzuun kendine mahsus unsurlari ile iç yüzden demetledikten sonra , dis yüzden basit bir aplike isidir… Marifet iç yüzde… Bugün kavanozu camindan yalar gibi palavradan bir anlayisla tapindiklari Bati için de bu böyle olmustur. Her birinin ayri bir tarihi macerasi olan ve ilk insan topluluklarina kadar bile geriletilebilecek kimi unsurlariyla bir birikim ifade eden malzame ve alet verimi, su veya bu icad sekillerine döne dolasa, nihayet Bati’nin tasarrufuna mevzu olmus; öz bünye imali markasiyla kesif ve bulus ifade eder olmustur… Yani sanayilesme ve teknoloji, maymun kafayla bir taklit isi degil, maledici ve üretici bir deha isidir… Bu söylediklerim çerçevesinde bile belli bir husus halinde, biz gerçekten düsünen insanlarin içine düstükleri garip duruma dikkat ediniz: Karsimizdaki bir sistem veya bir dünya görüsü, anlayisi ve bakis tarzinin elestirisini yapmak yerine, güya bunlarin yerine kaim bir bosluga, kendisinde nelerin bulunmadigini anlatma gibi bir tuhaflik içindeyiz… Her neyse; “çagdas medeniyet seviyesine erme”nin bir unsuru “teknoloji” olarak görülüyorsa, yukarida söylediklerim bir yana, bugün nükleer teknolojinin yikimina ve zararina karsi ses yükselten ve "yapma varlik-teknoloji” tezahürleri yerine “tabii çevre” ve “tabi hayat” tarzini savunan Batililarin durumu nedir?... Çagdas uygarlik?.. Kemalizmin Batlilasma ve “çagdas uygarlik” adina yaptigi “sapka devrimi”ne ve sakal düsmanligina mukabil, Bati’da ne sapka giyen kalmis ve 1960’tan bu yana –Hipilerden bugüne- sakal furyasi sarmisken, çagdas uygarlik?.. Bu çerçevede lafi fazla uzatmadan söyleyelim: Biz hakimiyet kavgasi veren bir kültür olarak, “çagdas uygarlik” a kendimizi teklif edeniz… Yani Islam’i… Bunca ifadenin sorunuzla ilgili olarak kisa hülasasi sudur ki, mevcut rejimi güden zihniyet, bir ruh ve fikir mimarisi halinde taleblerinin içyüz ukdelerini temellendirmis bir ahlak ve disyüz çerçevesini adam gibi çerçevelemis bir proje belirtmiyor; bu haliyle de tabii olarak o olmayan seyin tesirinden bahsedilemeyecegi gibi bir gerçeklik içinde, hiçbir motivasyona sahip degil… Neyi istemedigi belli: Islam… Neyi istedigine gelince, ortada yalniz kuru fasulye gazindan çikan bagirsak gürültüsü kaliyor... "Kemalizm’in motivasyonu yok!” dedim: Bugün rejimin düstügü hâl, babadan kalan servetini kumarhânelerde, batakhânelerde ve daha bilmem hangi pislik hânelerde tüketen bir serserinin düstügü hâli andiriyor… Dikkat edin: Rejim, Islam düsmanligi yapadursun, cemiyet ve müesseseler planinda, halkin an’anevî inanç-örf ve adetlerinin devaminda ayakta durmus, kendi istedigi hayvanî ve nebatî insiyaklari ile hareket eden ahlâksiz kusaklari yetistikçe ve neye âlet oldugunu fark eden Müslümanlar muhalefet tavrinda örgütlendikçe, çözülmeye baslamistir… Müjdeler(!) olsun: “Tüyü bitmedik yetim hakki"ndan bahseden gerici gürühun yerini, “gücün kadariyla mali götürürsün!” anlayisinin sahipleri almistir… Bu sadece ahlâkî ukdenin yoklugundan degil, mevcut rejimin hukukî, iktisadî ve siyasî yapisinin sundugu imkandandir… Eskiden çocugunu saf saf “peygamber ocagi”na diye askere yollayan halk, bu gerici zihniyetten uyandikça çocugunu askerlikten kurtarmaya bakmakta veya gitmemeye gücü yetmeyenlerin ardindan “bir an önce kazasiz belasiz dönse!” diye hayiflanmaktadir… "Vatan için sehit oldu!”… Ne vatani?... Vatan, Müslüman için, Islâmin hâkim oldugu diyardir; ve Islâm’in hâkim olmadigi yerde de, vatan mücadelesinden bahis, Islâm’in hâkimiyeti için mücadeledir… Sehid, seriat için, seriat nizami için can verene denir; Kemalsit rejimin bekçiligini yaparken telef olana degil… Mevcut rejimin keriz sinifindan olup da can verenlerin ardindan “kanimiz aksa da zafer Islâmin!” diye saf saf slogan atanlar tarafimizdan uyandirildikça, Islâmî mücadeleyi suurlu olarak yürüten Müslümanlar rejimin üniformali-üniformasiz saflarinda bulunanlari bu hususta uyandirdikça, kisacasi topyekûn Müslüman halkin rejim tarafindan istismar yollu motivasyonu bozuldukça- ki bu hususta telif hakki IBDA’nindir-, rejim uçurumdan atilmis vaziyette yere çakilacagi âni bekler olmustur… “Motivasyon” hususundaki anlattiklarimin anlasildigini umarak, gelelim silah ve para meselesine: Rejimin kendi yönünden ortaya koyamadigi ulvî idealler ve olus hedeflerinin yerini, yine kendi yönünden ve kendi yetistirmesi halinde nefsanî güç ve iktidar tutkusu-bunun meftunlari almaya baslamistir… Hem de rejimin aleyhine olarak… Bir Fransiz generaline âit diye aklimda kalan söz: “Bir yerde silah biriktikçe, onu kullanma arzusu da o kadar artar!”... Iste Büyük Dogu-Ibda anlayisinin , “fikre tâbi kuvvet” ve “beyin emrinde yumruk” diye vasiflandirdigi ordu ile bir tas parçasi karsisinda “her türlü takdirin ötesinde ilham alan” sersem suratli generallerin ordusu arasindaki fark… Disariya karsi hakli veya haksiz bir vücut isbatinda bulunamayan ordunun, dön dolas kendi ülkesinde silaha davranmasi veya silahla davranma imkanini aramasinin belli basli sebebi budur; o boyuna vatani kurtaracak, çare yok… Polis zümresine gelince : Eline firsat geçen ve imkani olanlariyla, her zaman rüsvet ve haraca yakin durmusken, son zamanlarda bu isi daha organize yapilanmalar içinde becermeye baslamistir… Korucular: Bu zümre, devlet için baslibasina bir bela kesilecek olan zümredir. Zümre de degil ordu. Bir yandan devletten maas alan, öte taraftan devlet gücünü kendi yöresinde hesaplasmalarina alet eden, nüfuz elde etmeye ve menfaat bakimindan semerelendirmeye bakan bu sinif, sahsî çikar veya asiret ukdesi disinda hiçbir ölçü sahibi degildir. Onlarin silahlandirilmasini var eden sartlar ortadan kalksa da, bugün bile belli olmustur ki, onlar baslibasina bir çiban mevzuu ve basbelasi olacaklardir… Siyasetçiye gelince: Sadece meclis kadrosuna bakmanin getirecegi teshis, “vasifsiz insan silosu”dur. Bunlar, her biri davasinda fani olmus bir “örnek insan” kadrosunu göstermek gerekirken,- halihazirda hiçbir parti ayirimi yapmadan belirtelim- seçmene dalkavukluk tavrindan baska hiçbir hüneri olmaksizin bu isi dünyanin en beles meslegi edinmis kimselerdir. “Çogulcu, katilimci, sivil toplumcu, memlekete hizmet” gibi kliseleri isporta münadisi gibi ve güya kendilerine mahsus fikir(!) renkleri ile seslendirdikten sonra milletin vekili(!) diye salinan, sifatlarina nisbeten Allahlik tipler… Su, öööyle “agir delikanli” havasinda ve tevazi gösteriyormus kibrinde genizden gelen bir sesle konusan müstafi “çisisleri bakani"ni ele alin: Bu adam, Özal devrinde onun yalakasiydi. Çek senet tahsilinden, hayâli ihracattan, uyusturucu kaçakçiligindan, iskence seanslarinda tenasül uzvu seyrinden, bir sürü faili meçhul olaya kadar adi karismis, ne bagli oldugu rejimin hukukuna uyan, ne de basit bir ahlakî ukdeye sahip bir adam… Ayrica sunu da belirtmek istiyorum: “Polis-mafya-siyasetçi” üçgeninden bahsediliyor ama, ortada "polis, korucu, asker, mafya, siyasetçi” besgeni var… Ister besken, ister kirkgen olsun: Düzen kendini yiyecek (yiyen) taraftarlarini yetistirmistir… Belediyeye âit yetkiyi çigneyerek zorbalikla diledigi yere heykel diken pasa da, hukuku yiyen sinifindan olarak bu mânâ içindedir… Düzeni tasvib makaminda laf etsinler diye boyuna seyir planina çikarilan kasar uzman(!) hocalar(!) da… Sözkonusu iliskilerin rejim açisindan neyi ifade ettigini açikladigima göre, Müslümanlara su ikazi yapayim: Pek yakinda kopacak olan mahserî kargasa sartlari için hazir olun ve güçlerinizi ikmal edin!..

DEDI — Refah Partisi’nin Kayseri Belediye Baskani, 10 Kasim'da bir çikis yapti. "Içim aglaya aglaya o törenlere katildim. Orada inancimiza, tarihimize, atalarimiza sövüyorlar, birsey yapamiyoruz. Bunlar, bizim gibi olmazsaniz, size hayat hakki yok demeye getiriyorlar. Orada bulunmak zorunda oldugum için katildim. Ancak siz buna mecbur degîlsiniz; içinizdeki hirsi, kini, nefreti asla eksik etmeyin" seklinde sözler etti. Fakat sonra panikleyerek, bir köse yazarinin ifadesiyle "küçüldükçe küçüldü' ve söylediklerini yaladi. Ne dersiniz?..

DEDIM — Dogrudan dogruya sozkonusu hâdiseyi mânâlandirma yerine, bizim karsimizda rejimin durumunu belirleyerek, onu da bunun içinde degerlendireyim... Orhan Hançerlioglu'nun, bundan 25 sene kadar ünce okudugum ve kahramaninin adi galiba 'Ali" olan bir hikâyesi var: Ali su yoldan gider, basina su gelir, bu gelir, ölür. Oradan gitmeseydi?.. Öbür yoldan gider, bu sefer de su olur, bu olur, yine ölür. Öyle olmasaydi da bu yoldan gitseydi?.. Yine ölür... Basit bir hikâye ye basit bir hikâye edis içinde, yazarin muradi bu kadar mi bilmem ama, benim mânâlandirmama nazaran "kaderi neticede gören" bir anlayis belirtiyor... Sözkonusu hikâyeden bahsetmemin sebebi su: Söyle tezahürler olursa, biz onu böyle semerelendiririz; böyle hâdiseler olursa, onu söyle semerelendiririz... Bir Ideolocya manzumesine bagli siyasî hareket halinde, öyle de olsa gelecek olan biziz, böyle de olsa gelecek olan biziz... Tipki, karsisindakinin her hamlesini, onun aleyhine kullanabilen satranç ustasinin, "Sah mat!" hedefini kollamasi gibi... Bu mânâda, bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek, söyle davranarak veya böyle davranarak, bizim hareketimize hizmet eden unsur veya sahislar sayisiz… Bu çerçeve içinde Refah Partisi: Koalisyona girmemeli ve rejimin bütün zaaflarini kendinin - Islâm'in iktidarda bulunmayisi diye gösterebilmeliydi. Ama bu bir fikir ve her türlü gücü edinmeye bakma tavridir ki, zaten onlarda olmayan sey de bu… Fikirde nane, yürekte köfte tip… Arkalarinda, insan ve toplum meselelerini kusatici ve aksiyonu yönlendirici bir ideolocya yok; bu bakimdan da, iktidar bütünüyle bunlara birakilsa ve rejim kendini iptal halinde bütün unsur ve imkanlariyla bunlara teslim olsa bile “insallah”, "masallah", "Cenab-i Allah’in izniyle” lâfizlarinin ardina siginarak mevcuda sarilmaktan baska çareleri yok.. Bugün Adil(!) Düzen(!) Görüsüne(!) bakip da “iste Islâm bu!” diye tefe alamamalarinin sebebi, dogrudan dogruya IBDA'nin belirttigi keyfiyet ve Refah Partisi’ne karsi bilinen muhalefet tavridir… Diger taraftan; rejim güçlerinin, "Refah Partisi’nin tabani IBDA çizgisinde sertlesirse" korkusu ve yanlarinda Dogru Yol Partisi olmasa, bunlari büsbütün itip kakarlar... Refah Partisinin, genelevdeki kadinlari namuslu yola davet diye genelevde sermaye olarak çalismaya baslayan namuslu(!) kadinin hâline benzer durumuna ''taktik" izafe etmenin anlami yok; Anitkabir’e de giderler, orada secde etme âdeti çikarilsa ona da uyarlar, çünkü aksi sekilde davranabilecek yürekleri yok... Iki dövüsen adam arasindaki ileri-geri hamleler, oyun ve aldatmacalarla, birinin karsinda büzülmüs ve onun emrine amade acizlik tavri arasindaki farki anlamak için fazla bir zekâ istemese gerek... Taktik, sahibi için müsbet hamleye mevzu ve zemin olan yerde söz konusudur… "Çaktirma, takiyye yapiyor!" hikâyesi, Turgut Özal için de söylenen mevzuydu; "askeri ürkütmemek için Atatürkçü görünüyor! Bak ne akilli hiç belli etmeden kadro kuruyor! Semra Özal’in hayat tarzi dîye tutturmayin, o, lâiklerin tepkisini perdeliyor." Eger o gözle bakilirsa, Mesut Yilmaz da Islâmci mücadele yapiyor demektir. "Adam Cuma namazina gidiyor! Cenab-i Allah'in izniyle, diyor! Su sözü mü? Çaktirmayin, takiyye yapiyor! Bu davranisi mi? Çaktirmayin, takiyye yapiyor!"... Bir insanin namaz kilmasinin da onun yönünden takiyye olabilecegine nazaran, müsbet ve menfi arasindaki ölçünün ortaya konulmasi ve her durumun kendi özelligine göre ele alinmasi gerekli degil midir?.. "Seriat zahire göre hükmeder" aslî ve esasî ölçüsü ortada iken ve 'takiyye" dedikleri ''arizi" durumlarin asla bagli bir niyet ve davranis belirtmesi gerekirken, müslümanlarin "bugz hedefi"ne karsi tutumlarini kirmanin, yumusatmanin, Allah ve Resûlû'ne düsman olani öyle degilmis gösterme ve sevdirme gayretinin anlami nedir?.. Ve Islâm davasinin istedigi vakar, heybet, haysiyet ve secaat tavrina nisbetle, Refah Partisi'nin iktidardaki hâli: Hürriyet gazetesinde yayinlanan bir fotograf, fazla söze gerek birakmiyor. Erbakan, iki ayagini yana açmis magrur duruslu Genelkurmay Baskani'nin yaninda, boynunu bükmüs, ayaklari hazirol vaziyetinde ve bu durusu kuvvetlendirmek üzere bedene yapisik kollarin ardindan yumulu ve geriye meyil verilmis eller... Allah müstehakini versin emi!.. Basbakana dikiz!.. Onun bu hâli karsisinda Hava Kuvvetleri Komutani da su yorumu yapiyor: "Basbakan kibar adamdir, saygisindan öyle duruyor!"... Demokrasiye dikiz!.. Ve bu fotografin çerçeveledigi mânâ. Kayseri Belediye Baskani'nin düstügü acikli hâli de açikliyor: Adam heyecana gelip birtakim lâflar ediyor, ama arkasindaki teskilât bu... Bütün bunlara ragmen Refah Partisi'nin istese de istemese de oynadigi bir rol var ki, "Truva ati" rolüdür: Onu bu rolde gösteren de, IBDA'nin tesir bankasindaki kitledir... Burada Yilmaz Yalçiner'in "IBDACILAR" baslikli yazisinda ki su hususu hatirlatmak yerinde olur: "Müslümanlarin inancina; Rabbi'na ve Resulüne yönelen küfür karsisinda, n’oluyor, nasil oluyor anlayamiyorsunuz bunlar hemen öne çikip ileri atiliyorlar! Tuzu kuru, uyanik, fakat cani kadar dünyaliklari da tatli muslümanlara ise ertesi gün, "nasil ama, kafirlere gereken cevabi iyi verdik di’mi” diye böbürlenip, parsa toplamak..." ...

DEDI — Geçen ay 130 Aczmendî kardesimiz, bildiginiz gibi tutuklandi. Bu mevzuda ne diyorsunuz görüsünüz ne?..

DEDIM — 130, 1300, 13000... Nereye kadar?.. Söyle bir misâl vereyim: Ayda 6 milyar gelir getiren bir müesseseye, birkaç koruma tutuyorsun. Ayni müesseseyi korumak için birkaç bin koruma gereken sartlarda, o müessesenin göçmesi bizzat koruma giderlerinden degil midir?.. Bu misâli, rejimin korunmasi bahsine tatbik ederseniz, hapishanelerin de içinde bulundugu koruma keyfiyetinin ne mânâya geldîgini anlarsiniz... Bu anlamda, bir direnis hâlinde, kitle olarak hapishaneleri doldurmak ve doldurulamaz duruma getirmek de baslibasina bir taktik olabilir. Rejim, eceli gelmis köpek soyuyla son demini yasamaktadir!..

DEDI — Kemalist rejimi savunanlarin, özellikle son dönemde yogun biçimde güya Islâm adina konusturduklari sapiklar güruhu ile rejimi takviye gayretleri için ne diyorsunuz?..

DEDIM — Birincisi: Rejim yandaslari, bunlar eliyle Müslümanlari ehlilestirebileceklerini sanirken. "Allah isterse bu dini kâfir eliyle de güçlendirir" ölçüsünün tecellisi hâlinde, bu hainleri empoze ediyorum zanninda gündemi Islâm'in tutmasina hizmet etmektedirler... Ikincisi: Kendimizi misâl vererek belirtelim ki, Islâm’i fikir ve aksiyonun motor rolünü oynayan mihrak önünde bunlar, fikri elestiri metodu ve hazir aktüel hâle gelmis meseleleri vesile kilarak kendini ifade teknigi ile verebilenler için, istismar mevzuu basit birer esektirler... Yasamasa da olur “Kaçar Nuri”den, baslayarak, televizyon kanallari (veya kanalizasyonlari) sayisinca dolastirilan, zengin bir koleksiyon... Kimi "Kur'ân'dan baska kitaba gerek yok" sadedinde saatlerce konusur, bu husustaki kitabini anlatir, bir yandan da matematik olarak "19 mucizesi" sapikligini bazilarinin anlayamadigi(!) bir -husus olarak- isbat çabasina girerken, karsisindaki onu konusturan keçi sakalli salak, hem de Islam’i bilmeye gerek olmayan bir mantikla, "Kur'ân'dan baska kitaba gerek yok diyorsun, öyleyse kendinin yazdigi kitab ne?" demez; çünkü, onun vazifesi, Islam adina Islama pislik edenlere çanak açmak... Kasar Nuri, "Allah'la kul arasina kimse giremez" sadedinde, sanki Kur'ân'a aykiri imis gjbî, mezhebleri reddeder, sahâbî'nin rolünü, tabîî olarak hadîs'i, tabiî olarak Peygamber'i reddeder; fakat isin tuhaf tarafi, hem onu takdim eden "uzman" diye takdim etmekte, hem "öyleyse bu söylediklerin dogru yanlis bir yana sen niye araya giriyorsun?" dememektedir. ''Uzman" ne demek?.. Bu salak uzman Islâm büyüklerine basvuru, iltica ve onlardan iktibaslari "yedek ilâhlar edinmek" diye Kur'ân açisindan(l) döktürürken, karsisindaki salak adam söyle diyemez: "Senin dediklerini aynen kabul edib de, 'dogru hüküm!" diye nakletsem; veya senin hükmünü iktibas ederek bir hususun isbatina girissem, hem sen ve hem de ben kendi kendimize çeliskiye düsmüyor muyuz?.." Bu Kasar tip, müthis kivirma kabiliyetine sahibtir; yukaridaki çerçevede ''uzman uzman" döktürürken, birdenbire "hurafe ve safsata" dedigi "tasavvuf"un bir büyügünden –meselâ Mevlana'dan- bir sözle, zimnen görüsünden (!) rücu eder ve kendine kivirma payi birakir... "Hini hacette lâzim olur" hesabi… Ardindan, güya kaynakçiligindan hiç taviz vermiyor havasinda, bir ilizyonist hiziyla "Imâm-i Rabbânî'den ilham aldigini" da lâf arasina sikistirir; adam tam kasar... Isin tuhaf tarafi, bu uzman, ümmetin sahâbîlerden sonra en büyügü olan Imâm-i Rabbânî'nin, "Hanefi mezhebi"nden oldugunu ve en büyük hadis ve sünnet baglisi oldugunu bilmedigi gibi, karsisindaki de "evliyanin en büyügü" oldugunu bilmez; ve hu iki salak, "karsilikli sagirlar, birbirini agirlar!" hesabi cilvelenirken, birinin tam piskin, karsisindakinin de "yahu sen tasavvufu reddediyordun" diyemeyecek kadar çapsiz olusunu tesbit edenlerin, bulundugunu unuturlar… Baska bir misâl: Siz hiç avukata gidip de. "adam öldürmek suç mudur?" diye soracak kadar geri zekâli bir insan gürdünüz mü?.. Bir Kur'ân Kursu'nda, -lâiklerin ahlâki bulasmis olacak ki-, bir livata olayi olmus… Sanki bu hususta uzmana ihtiyaç varmis gibi, "bir uzmana sorduk!" diye uzatilan mikrofon... Uzman (!) hiç firsati kaçirir mi? Hemen fikrini beyan ediyor; "Bu bir pisliktir!"... Halbuki pislik, hâdiseyi Kur'ân kurslarini töhmet altinda birakmaya yönlendiren orospu bayanin niyetine âlet olandir; kendisiyle programi zenginlestirmeye bakan orospuya, "sorunuzla uzamanligin ne alâkasi var? Gayet açik bir suçu, neye âlet etmek istediginizi de anliyorum!" demesi gerekirken içinde bulundugu lesler zümresi vesilesiyle olur olmaz les suratinin sergilenmesini kâr hanesine uygun bilen bir pislik... Bu kasar tipte akil olsa, kendini unutturmaya bakar; malûm, tufan zamani— is isten geçtikten sonra, müstehcen bir uzvu andiran kafasini saklamaya çalismanin ve "yazi orucu tutma" niyetinin ona bir faydasi olmaz... Gelelim "Nonos" takimina: Kanalizasyonlarda her türlü sapiklik, sapikligi özendirici film ve sapiklar lehine bir tarafgirlikle "demokrasi, kisinin kendi tercihi, normal, saygi duyulmali" yaveleriyle sergilenirken, Kur'ân Kursu’nda vukubulan bir senaat karsisinda niye cevvallesiyorsunuz?. Dince hükmü ve cezasi belli bir fiili, dinî müesseseyi tahrib vesilesi olarak kullanmaya çalisiyorsunuz?.. Nihayet, sizin ahlâk ve mesrebinize uygun bir is olmus!.. Meselâ siz namaz kilsaniz, biz içinde bulundugunuz çeliskiyi, sanki namaz namussuzlukmus gibi, 'Vay namussuz namaz kiliyor!" diye zümrenize sizi ve bahaneyle zümrenizi karalama vesilesi olarak kullanamayiz…Ve bir not: Sözkonusu senî hâdisede fâil, kendisine yanlis partner seçmistir, Mef'ul, lâiklerden biri, meselâ Necati Dogru'nun bir yazisinda "sapi silik" diye andigi "kem iblis" ressam Bedri olmaliydi… Veya lâiklerle koyun koyuna olan, "atmasyoncu" anlamina “üfürükçü” uzman(!) hoca(!)lar..

Ve son söz; Islâmî aksiyonu aksatmak için virgüllük tiplerden medet umar hâle gelenler, görüldügü gibi bize aksiyon imkâni sunmaktan, öfkelendirmekten, kizdirmaktan, sonlarini hizlandirmaktan baska bir ise yaramiyorlar... Öyle de olsa gelen biziz, böyle de olsa gelen biziz; biz bu isin satrancini bileniz!..



 
    
ali oktay
(no login)

Da

April 18 2003, 8:23 PM 

Salih kardeşimiz de yakından tanıdığımız ehli sünnet bir kardeşimiz olup iyi sıhhatte olsunlar içeri düştükten sonra tenasül uzvuna iliştirilen düşük voltaj yüksek amperaj elektromagnetik akım şiddetinin kendine getiren şoku ile çok tutarlı ve prodüktif yazılar yazmaya başlamıştır.Başbakanımızı kıskandıracak Kasımpaşa jargonu ile Gırgırcı Heten Keten i andırsa da kendileri halis mulis DERİN ÜMMET mensubudur.İlk kez duyduğunuz bu kavramın patenti bana aittir ama "eşya"nın tabiatına gayet uygundur.
Kendileri cami avlusunda güvercin beslerken derin devlet ajanlarınca kalk gidelim iki laf edelim diye kandırıp e tipi konutuna yerleştirilmiş ve güvenceye alınmıştır.Kemalizmin derin özgürlük ortamında yüce mahkemede mehdi olduğunu iddia etmişse de sesi çok derinden geldiğinden gürültüye gitmiş anlaşılamamıştır.Ahir zaman mehdilerinin geleneğine uyarak uzun saçlarını bukle bukle iki belik yapmış ancak kurdela bulamadığından fiyonk yapamamış paket lastiği ile yetinmiştir.. Gardiyanların naklettiğine göre elini silah gibi yapıp duvara düşürdüğü gölgesi ile dıjınn dıjınn yapan bu arkadaşımız yüksek amperin etkisi ile kendine gelse de geçmişini unutmuş görünmektedir.yıllarca işbirliği yaptığı derin devletletin ihanetini hazımsızlık nedeni sayıp bülbül kesilerek derin ümmet tetikcilerini bir bir ele veren bu mütefekkir kardeşimizin ne kadar mütefekkir olduğuna birgöz atalım mı ?iyi olur iyi olur.

Bu tür yaratıklar nedendir bilinmez soy adlarını beğenmezler bir türlü ellerine fırsat geçti mi lk iş olarak soyun sopunu inkardan başlarlar işe.
asıl adı Salih İzzet Erdiş....Erdiş i beğenmemiş anlaşılan Erçiş,İğdiş,Erçüş falan fıstık beğenmemiş demek.tabi ya Mirzabeyoğluna bakarmısınız....amma tumturaklı değilmi? İmirzalıoğlu gibi...artistik ve karizmatik.hakkaten Erdiş in yanında baya iyi...arkadaş işi biliyor,bidefa sonunda oğlu eki var bu Anadoluda soyu gösterir bir san.Derin arkadaşa soylu ad gerek ..ki sözünü dinletsin....yoksa çelimsiz bedenine bakıp hele bir de Erdiş dediniz mi istediğin kadar etkili tümceler yumurtla derinlik veremezsin..Muhterem soy adını beğenmemiş ama astsubay olan babası beğenmiş,Fizik doçenti olan kardeşi beğenmiş,bir kız kardeşi hukuk diğeri siyasal mezunu ve laik bir aile,ama Muş doğumlu bu kürt asıllı arkadaş hukuk fakültesini yarım bırakıp Necip fazılla dergi çıkarmaya hevesleniyor.Eski kumarbaz ve ayyaş yeni Necip arkadaş,bu doğulu gencin yarım kalan aklını da o götürüyor.altmış yaşına dek keş hayatı yaşayan Necip Fazıl yetmişinden sonra hidayete eriyor ve yazdığı enfes aşk şiirlerini unutup ilahi yazmaya başlıyor,Salih arkadaşımız aşk şiiri yazma tekniği öğrenme amacı ile gittiği Necipin yanında necip olmayan idealler ediniyor.
Bu derin devletin işbirlikçisi çukur ümmet, Milli Selamet Partisinin gençlik kolları olan solla değil ama Ülkücülerle kapışan Akıncılar adlı yarı silahlı örgütün ayakları takunyalı olduğundan hız alamayıp daim Ülkücülerden dayak yiyen ve dayaktan sonra başlarında dönen üç hilalin sersemliği ile üç hilali dokuz gören gurubuna mensup olup birahane,kahve hane,büfe,tekel bayii,Atatürk büstü tahrip etmekle vatanı kurtaracağına inanmış ve bu yolda şehit olmaya karar vermiş ve bu ulvi yolda baş koymuş oldukça büyük bir adamdır.Büyük adamın büyük idealleri olmalı desturu ile Akıncılardan ayrılıp son zamanlarda düşlerine giren büyük ideallerini gerçekleştirmek için beş rekat namaz kılıp bismillahla işe başlamış ve ilk eylem olarak, arabalarının camına "izindeyiz" "ne mutlu Türküm diyene" sticketleri yapıştıran vatandaşlara tedit mektupları yazıp,kurduğu örgütün

""yönetim sistemi bugüne kadar bilinen bütün sistemlerden farklı olacak. Buna göre, ülke, başyüce liderliğinde yüceler kurulu tarafından yönetilecek.""

maddesinin yerine getirilmesi için atılmış ilk adımı gerçekleştirmenin huzuru ile "yüce" başını göğe erdirmiştir.
yukarıdaki saydığım eylemler makara olmayıp aynı ile vakidir.hatta günün modasına uyup kendine bir gazete baş yazarı hedef seçip bu eylemi de gerçekleştirmiş ve alışık olduğumuz durumun dışında Zaman gazetesi baş yazarı Fehmi Koruyu hiç bir ateşli ve de ateşsiz silah kullanmaksızın "nus ile uslanmayana etmeli tekdir tekdir ile uslanmayananın hakkı kötektir" babından mubarek elleri ile "dövmüştür".Fehmi koru bu köteğin ardından uslanmış ama zaten tencere kadar olan kafası aldığı ilahi darbeler ile işkembe kazanı kadar olmuştur.
Gelelim DERİN DEVLET-DERİN ÜMMET flörtüne.
O günlerin anarşi çılgınlığı içinde masum eylemler yapan bu "yüce" lideri devletin "derin" ilgisine mahzar olmuş ve bu muhterem liderin ünlü Dersim isyanını islami bir baş kaldırı ve Kemalizmin tavrını se devlet terörü olarak nitelemesi (bu niteleme devlet tarafından dikte ettirilmiş olması kuvvetle muhtemeldir)Kürtlerin Dersim isyanını islami olmayıp milli bir ayaklanmadır yolundaki tezlerine karşı bir anti tez olarak üzerlerine salıp iti ite kırdırma politikası güttüğü bilinen bir olgudur.

Bu yüceler yücesi Erdiş kardeş PKK nın elinden apar topar kaırılmış ve en samimi arkadaşı ile birlikte e tipi istirahatgahında güvenceye alınmıştır.şanssızlığı 28 şubat DGMsine denk gelen tutukluluk ve yargı dönemi yüzünden bir türlü serbest bırakılamamısındadır.işte bu yüzden Kemalistlere verip veriştirmektedir.






 
    
ali oktay
(no login)

yaw DA

April 18 2003, 8:35 PM 

ne güzel dedi-kodu yapıyorduk neren çıkardın buherifi
üstelik dedim -kodum boyutuna getirmen de şık değil.
Oktay Sinanoğlu ile Peygamber soyundan geldiğini iddia eden bir deliyi aynı potaya koyman da şaşırttı beni.

 
    
Darwin Amca
(no login)

A+O

April 18 2003, 11:43 PM 




Selam, nedense hep aykiri fakat davasinda israrli ve inatçi kisilere karsi bir yakinlik duymusumdur. Oktay Sinanoglu, "Islami terör deyimi Pentagon'da üretilmistir" diyecek kadar kompleksiz ve nesnel davranabiliyor, yurduna ve milletine olan bagliligini ve sevgisini her firsatta dile getirebiliyor, faydali birseyler yapabilmek için kendi çapinda da olsa girisimlerde bulunabiliyor ise, bunu elbette olumlu karsilamak gerektir. Her ne kadar örnegin dilde saf Türkçecilik meselesine her zaman sicak bakmasam da...

Fakat samimi olarak sormak isterim, bizim böyle uluslararasi çapta bilimadamlarimiz çikiyor da, niçin onlardan Türkiye'de gerektigince yararlanilamiyor ? Kaç kisi acaba bu bilimadaminin ismini duymustur bizim yurtta, merak ediyorum... Mankenleri kullandiklari sütyen markalarina kadar tanitan cici medyamiz, acaba bu konuda üzerine düsen görevi de layikiyla yerine getiriyor mu? Aslinda Sinanoglu da bazi mevzulari Türk dilinden daha öncelikli olarak ele almali bence. Onca sene bransinda uzmanlasmis bir insan, bu birikimini ve enerjisini kendi alaninin disindaki olur olmaz yerlerde harcamamali...

Gelelim Salih'e, ben de onu IBDA meselelerinden ötürü Salih Erdis olarak bilirdim, fakat böyle guruplasmalara pek itibar etmedigimden, hakkinda yeterince bilgi sahibi degildim ve kitaplarini hiç okumamistim. 41 kitap küçümsenecek bir rakam degildir. Kendisinin ayni zamanda bir boksör oldugunu da okudum, fakat Fehmi Koru'yu patakladigini hiç duymamistim, bu söyledigin gerçek mi yoksa bir balon mu ?

Bu arada Necip Fazil gençlik zamaninda Fransa'ya ögrenci olarak gönderilip de dersten baska her halti yiyen birisi oldugunu, kendi kitaplarinda da yazar. Fakat sanildigi gibi bir alkolik degildir, içkiyle isi olmaz, içindeki bunalimini at yarislari da dahil kumar saplantisiyla bastirmaya çalisirdi. Nitekim sonradan bu aliskanliklarindan vazgeçmis ve kendisini imana adamistir. Kalemi güçlü ve üslubu keskindir. Bu yetenegini bir ölçüde Salih'e de aktarmis. Ancak kendi dogrularinda fazlaca odaklasmak ve kendi fikrini yüceltmek için karsit fikirleri yerli yersiz asagilamak, bir müddet sonra inandiricilik duvarinda çatlaklar açabiliyor. Salih de arasira bu egilimler içerisine giriyor ve hatta kisilere varan agir ithamlarda bulunuyor. Bu kadarini tasvip edebilmek çok güç, örnegin su cümlesini söylemeseydi de olurdu :

"Rejim, siroz hastaligindan gebermek üzere olan ibneligi tescilli bir adamin zavalli perisan hali gibi, son günlerini yasamaktadir ve gömülecegi yer de "anitkenef” tir !.."

Ustalikla söylenmis bir cümle, fakat kalem erbâbi için mesaj gayet açik, kizim sana söylüyorum gelinim sen anla... Herneyse, böylesine zit ve aykiri sahsiyetleri ayni baslik altinda tartismak bence ilginç. Bunlar Türkiye'nin gündemi, biz buyuz... Ne ararsan var, papaya kursun atan da bizde, bilim dünyasini altüst eden Hans von Ayberg de, bu çesitliligi aslinda bir zenginlik olarak görmek de mümkün.

Salih Mirzabeyoglu agir iskencelere mâruz kalmistir, bunun tasvip edilebilir bir tarafi olamaz. Iskence kimden gelirse gelsin, kime uygulanirsa uygulansin, tavir almak zaruridir. Ben Salih Mirzabeyoglu'nun edebi gücünü takdir ettim, fakat isin sirri biraz da üslupda. Birtakim maceracilari ve deliyürekleri sahlandirmak ve atesli duygularini oksamak için, kitleleri ürkütmek ve kendinden uzaklastirmak ne kadar dogru ? Iste bütün mesele... Hakkin hatiri için baskalara bakilmaz hükmü, bu kimizaman aykiri tavirlara mâzeret teskil etmez...

slm&slm



 
    
Darwin Amca
(no login)

?

April 19 2003, 4:09 AM 


IBDA meselesini su son birkaç saattir net üzerindeki sitelerinden incelemeye çalisiyorum. Birçok yerde sap ile saman birbirine karismis. Agir tehditlerin ve kabadayi üsluplarinin öne çiktigi durumlar var, ayrica APO'dan medet ummaya varincaya dek bir yigin karman çorman ideoloji salatasi mevcut. Bu aslinda sempatizanlarin çesitliliginden ve militanliligindan da ileri geliyor olabilir, bütün kabahati Salih'e yüklemeyelim diyorum, fakat o da maalesef bu tescilli terör odaklarina karsi yeterince tavir koymuyor. Düsmanimin düsmani dostumdur hikayesi, ben de birara bunu dile getirdim. Fakat bütün marifet yöntemde ve aksiyon stratejisinde yatiyor. Yani eroin satip gençleri zehirleyerek kemalist rejime yahut siyonizme yahut suna buna karsi mücadele veren guruplari desteklememiz mümkün degil. Örnegin PKK gibi... Bizim demek istedigimiz, ayni fikri ve görüsü paylasmasak da, hakkaniyet çerçevesinde davranmayi kendisine bir düstur kabul edmis kisi ve kurumlari desteklemek... Misalen bati emperyalizmine karsi mücadelesinde Oktay Sinanoglu'nu saygiyla karsilamak gibi. Herneyse, su siteye de bir bakar misiniz ? Forum sayfasi da var, üye olmayanlar sifre ve kullanici adi girmeden anonymous olarak mesaj atabilir. Tabi yazilari silinmez ise, ben bir tane attim bile...

http://www.mezlum.com/

slm&slm


 
    
Darwin Amca
(no login)

.

April 19 2003, 4:23 AM 


Yukaridaki sitenin IBDA ile dogrudan bir baglantisi yok, fakat onlarin bir cephesine mahsus bir sitede link olarak yer almis. Bu sitedeki özellikle "idam edilmeden önceki önemli kürt büyüklerinin son sözleri" ve " Atatürk hakkinda bunlari biliyormuydunuz" baslikli yazilar hayli ilginç. Sitede önemli ölçüde ayrimcilik yapiliyor, oysa ki Islam'da kavmiyetçilik yasaklanmistir. Ümmet birligi ise siyasi bir semsiye altinda, baslarindaki diktatörlerin buyruguna boyun egmis insan yiginlari olarak anlasilmamalidir...

slm&slm

 
    
ali oktay
(no login)

sevgili DA

April 19 2003, 2:57 PM 

Son zamanlardaki tavır değişikliğiniz ve tutarlı çizginizi takdirle karşılıyorum.ayrı görüşte olamızın hiçbir sakıncası yok,burası zaten bir tartışm forumu.burada aynı görüşte olan arkadaşlarl bile bir ço konuda tartışıyoruz.öncelikle bnu belirtmek istedim.

Ben kişisel olarak daha önceki yazılarımda Dünya çapında isim yapmış bilim adamlarından söz ettim,ve onların bu memleketteki durumarından da,bazan yazılar ön yargıların kurbanı oluyor.bu eleştiri hepimiz için de geçerlidir.gerek O. Sinanoğlu,C.Arf,E.inönü,M.Öz,A.Karaosmanolu gibi aktüel isimlerden söz etmiştim hatta A.Karaosmanoğlunun 70lerdeki hükümetin ekonomiden sorumlu bakanlığına Dünya bankası başkanyardımcılığı görevinden ayrılıp getirilmesi ve bu görevden sonra burada kalıp memleketine yararlı işler yapma isteği ile ODTÜ ne girmesi ancak burada kendisine inkilap tarihi dersi verildiğini yazdığımı anımsıyorum.daha adını aktüel olarak bilmediğimiz nice değerli evrensel çapta bilim adamımızın olduğunu ancak bunların haklı olarak dönmediklerini biliyoruz.bu beyin göçünün ana nedenlerinden birincisi burada bilimsel bir ortam bulamamaları ve üniversitelerdeki koltuk kapma yarışıdır.ekonomik kaygılar sanıldığı gibi ön planda olmamakla birlikte bir etken olarak düşünülebilir.

İslami terör değminin cıa kaynaklı olduğunu ilk söyleyen Sinanoğlu değildir.en azından bizler bile bu forumda avazımız çıktığı kadar bunu dile getirdik ama boşuna.Yeşil kuşak projesini tasarlayan ABD elbette islami terörüde beraber tasarlamıştır.çünki ikisni biribirinden ayırmak güçtür.iki günden beribasında çıkan Mehmet Ağar kaynaklı bir söylem çok önemlidir.yıllarca insanları Komunistler Mskovaya diye çığırtanların bunu bilinçli olarak saptırdıkları M.Ağarın ağızından itiraf edilmiştir.Ağarın ifade ettiğine göre Türkiyeyi anarşi ortamına sürükleyen örgütlerin beslendiği kaynak Rusya değil Batılı ülkeler olduğunu aradan yirmi yıl geçtikten sonra sonra en yetkili ağızdan duymak üzücüdür.Türkler tarihleri boyunca dost bildikleri tarafından arkadan hançerlenmiş bir ulustur.

Atatürke dolaylı yoldan yapılan hakaretlere alışığız.Bu tür aşağılık saldırılar Onun değerinden bir şey kaybettiremeyeceği gibi küfrü yapanın cibilliyetini ortaya dökmesi bakımından yararlıdır.

Ben kişisel olarak aykırı görüşlerin boğulmasından yana değilim.Bunu demokrasi havariliğinden çok toplumsal psikolojiyi ters yönde etkilediği için karşıyım.kısaca yasakcılığın cazibe ortamı yaratması gerçeğini artık görmeliyiz diyorum.Türban konusu buna en iyi örnek olmakla birlikte bunu kangren haline getiren laiklerden çok bunun rantını kollayan siyasi islamcılar olmuştur.
Necip fazılın alkolik olduğunu söyleyen en yakın arkadaşlarıdır.bunlardan biri Mina Urgandır.Bir dinozorun anılarında alkolikliğini de kumarbazlığını da anlatır.
Fehmi Koru nun dövülmesi olayı aynen gerçektir.neden balon olsun ki.mahkemelerde dava konusu olmuş ve yargılanmıştır.yaptığı ilk eylemlerdendir.

Peygamber sülalesinden geldiğini de iddia etmiştir.bunu da sana adıyla sanıyla,aşiretiyle yazabilirim.(hangi sülaleden geldiğini)elbette aslı astarı yoktur.

Medya üzerine düşenideğil işine geleni yazar.Millet medyayı Hilalı Ahmer Cemiyeti sanmaktadır.oysa medya ticari bir kuruluştur kar amacı güder.Kendi çıkarı toplumsal çıkarın önündedir.

sevgiler.

 
    
Darwin Amca
(no login)

Yine genel bir yazi...

April 20 2003, 10:21 AM 




Aslinda benim tavrimda son zamanlarda bir degisiklik olmadi. Sadece siyasi agirlikli tartismalara biraz hiz verdim o kadar. Memleketin ve milletin hayrina olduguna inandigim konularda, mümkün oldugunca ayrimciliktan kaçinmaya ve farkli düsünen kitlelerin genis bir yelpaze altinda, ortak noktalarda birlesebilecegini göstermeye çalistim.

Nasil ki Hasan Tahsin'i düsmana ilk kursunu atip canini feda etmesine ragmen hazetmeyen dindarlar var ise (sahip olmus oldugu görüslerden ve zamanlamasindan ötürü), isgalci ingilizlere karsi agir yazilar yazan ve ruslara karsi gönüllü milis olarak mücadele eden Bediüzzaman'i hazetmeyen laikler de var ! Ben ise anlatmak istiyorum ki, bir insan laik olabilir, yahut rejime muhalif bir kimse de olabilir, fakat bu inançlari, o kisilerin yeri geldiginde bu memleket için iyi ve yararli seyler yapmasina mani olmaz. Dolayisiyla biz onlari kiyasiya elestirelim, fikirlerini tenkit edelim, hatta yanlislari varsa yüzlerine de çarpalim, çok lazimsa küfür de savuralim, fakat gerektiginde de haklarini teslim edelim...

Anadolu insaninin çesitliligi ve aykiriligi beni hep hayretler içerisinde birakmistir. Kimler yetismedi ki bu topraklarda, Asik Veyseller, Köroglular, Pir Sultan'lar, Karacaoglanlar, Nasreddin Hocalar, Mustafa Kemaller, Kazim Karabekirler, Bediüzzamanlar, Necip Fazillar, Peyami Safalar, Deniz Gezmisler, Aziz Nesinler, Abidin Dinolar, Cemal Resit Reyler, Dede Efendiler, Baris Mançolar, Mahzuniler, Kudsi Ergünerler, Neset Ertaslar, onlar, bunlar... Hepsi de aykiri ve radikal, topluma renk ve hayat katmis, can vermis insanlar. Ben bu zenginligi seviyorum. Bu mirasa sahip çikiyorum. Onlari kendimden biri olarak görüyorum. Fakat ideolojik planda ise diledigimce elestirilerimi yolluyorum. Bir kisi dindar oldugu için, örnegin bir dinsizle her konuda farkli düsünecek diye bir saplantisi olmamali..

Anadolu insaninin barisa ve uzlasmaya ihtiyaci var. Halk ve devlet arasindaki uçurumlarin giderilmesi gerek. Milletin ordusuna güvenmesi, siyasilerin bagimsizlik bilincini kazanmasi, çesitli kültürden ve mezhepten insanlarin ayrimci dedikodulardan uzaklasmasi gerek. Sansürden veryansin ederek her türlü sansürü bizzat kendi içinde uygulayan medyanin, bir santaj ve tehdit aleti olmaktan çikarilmasi gerek. Iskencenin son bulmasi, rüsvetin ve torpilin kökünün kazinmasi, üniversitelerin askerligi tecil ettirme ve koca bulma çiftligi olmaktan kurtulmasi gerek. Su gerek, bu gerek...

Bir müslümanin laik olmasi mümkün degildir, bu dogru, fakat ibadetlerini yerine getirebildigi, inanç ve fikir özgürlügünden herkes kadar yararlanabildigi müddetçe, devletin laik olmasi da onun için bir düsmanlik duyma sebebi haline gelmemeli, getirilmemeli. Inanmayanlar, sözde dini rejim altinda yönetilen ülkelerin ve bu ülkelerin basindaki diktatörlerin haline bir baksinlar ! Ben Atatürkçü degilim, laik de degilim, fakat bir Suudi Arabistan vatandasi olmaktansa, Türk vatandasi olmayi bin kere tercih ederim. Orada yasayip da kiçi kirik petrol prenslerinin peygamber soyundan geldikleri martavalini dinlemektense, burada kalip da din ve vicdan özgürlügü için gerekirse hapis yatmayi yeglerim.

Bugün Türkiye'nin örnegin her köye sekiz-on cami dikerek cemaatleri bölmekten ve hatta guruplasmalara dahi sebep olarak fuzuli masraflar yapmaktan daha öncelikli halledilmesi gereken meseleleri var. Egitim standardinin yükseltilmesi, saglik hizmetlerinin rayina oturtulmasi, issizlik sorununun çözülmesi gibi...

Ne diyordu Bediüzzaman, "Zaman tarikat devri degil, imani kurtarmak vaktidir"... Cahil adamin imani da saglam degildir, istedigi kadar tekkeye girsin çiksin ! Egitimden mahrum, saglik problemleri olan, issiz güçsüz gençlerin marjinal guruplar içerisine katilmasi, din adina terör eylemlerini gerçeklestirmesi, ona buna tehditler savurmasi kimseyi sasirtmasin. Bunu önlemenin yolu her adim basina cami dikmek yahut kara çarsaflar altina bürünmeyi savunmaktan degil, cehaleti izale etmekten ve hayati önem tasiyan issizlik sorununu çözmekten geçer.

Tekke ve zaviyelerin kapatilmasindan hüzün duyan bir adam, Abdülhakim Arvasi efendiye dert yanar. Aldigi cevap ise müthistir, "Tekkeler ve zaviyeler kapatilmazdan evvel, zaten kendi kendilerini kapatmislardi"... Ali Kalkancilara, Medyum Ketolara, Müslüm Gündüzlere ve daha nice seyh müsvettelerine bakarak içlerinde bulundugu çagi iyi tahlil edenler, zamanin fetvada tesirinin mukarrer bir kaide oldugunu da bizzat kendileri hayretle temâsa edeceklerdir... Simdilik bu kadar..

slm&slm


 
    
knz
(no login)

Re: Malum teröristlere karsi direnis stratejileri...

April 20 2003, 12:05 PM 

ben bediüzaman'ı pek tanımıyorum.
yazıları ağdalı bir dildi.

bazı sözleri hala geçerli, bazı sözleri ise miyadını
doldurmuş olabilir. (burda miyadını doldurmuş sözleri de tartışılmıştı daha önce)

herşeyden önce o her sözü doğru olan,
üzerinde huşu ile konuşulan bir "hazretleri" değil.
o bir fikir insanı ve zamanında birşeyler söylemiş.

darwin amcanın aktardığına göre,
tekkeler hakkındaki yorumu çok doğru.,
duyarlı bir yaklaşım.
lafı eveleyip gevelemem.
o doğru söylenmiş bir sözdür.

(bediüzaman lakabından hoşlanmıyorum.
belki yaşasa o da hoşlanmazdı.
insanlar ölenlerin ardından hep böyle yapyor.
bir çok insan hep bir yığın ağdalı sıfatlarla anıldılar., Bne kullanmam mesela.
bu tabi ki, kişisel düşüncem,.)

 
    
Darwin Amca
(no login)

Bediüzzaman'in iskencecilere cevabi ve önemli mesajlar !

April 20 2003, 7:35 PM 




"Ben Kürdistan daglarinda büyümüs idim. Istanbul'u güzel tahayyül ediyordum. Kürdistan'daki uzvu hastalanmis zannediyordum. Vakta ki hasta olan Istanbul'u gördüm, nabzini tuttum, tesrih ettim ki ; kalpteki hastaliktir, her tarafa sirayet eder."

"Eger derseniz, 'Sana Said-i Kürdi derler, belki sende unsuriyetperverlik fikri var; o isimize gelmiyor'. Ben de derim, 'Hey efendiler ! Iste bütün yazdiklarim meydanda. Sahit gösteriyorum ki ben, katiyyen eski zamandan beri menfi milliyet ve unsuriyetperverlige, Avrupanin bir nevi firenk illeti oldugundan, bir zehr-i katil nazariyla bakmisim. Ve Avrupa, o firenk illetini bizim içimize atmis ; tâ tefrika versin, parçalasin, yutmasina hazir olsun diye düsünür. O firenk illetine karsi eskiden beri tedâviye çalistigimi, talebelerim ve bana temas edenler biliyorlar. Madem böyledir, hey efendiler ! Herbir hadiseyi bahane tutup, bana zahmet vermeye sebep nedir acaba ? Sarkta bir nefer hata etse, garbda bir nefere askerlik münâsebetiyle zahmet ve ceza vermek veya Istanbul'da bir esnafin cinâyetiyle Bagdat'ta bir dükkânciyi esnaflik münâsebetiyle mahkum etmek nevinden, her hadise-i dünyeviyede bana zulüm etmek hangi usul iledir ? Hangi vicdan hükmeder ? Hangi maslahat iktizâ eder ?"

"Dünyada hükümet süren, hükmeden her kavmin, hatta insan eti yiyen yamyamlarin ve vahsi çete reislerinin dahi bir usulü var, bir düstur ile hükmeder. Siz hangi usul ile bu acip tecavüzü yapiyorsunuz ? Kanununuzu ibrâz ediniz. Böyle hususi bir meselede cebr-i keyfi kanun olmaz ; yoksa bazi alçak memurlarin keyiflerini kanun mu kabul ediyorsunuz ?"

"Birseyi reddetmek baskadir, kalben kabul etmemek baskadir ve onunla amel etmemek bütün bütün baskadir. Ehl-i hükümet ele bakar, kalbe bakmaz. Nasil ki Mecusi hakimiyeti altinda Müslümanlar ve mesela selef-i salihin zamaninda Yahudiler ve Hristiyanlar bulunmus ve asayise ve idareye ilismeyenin sahsi hürriyeti her hükümette vardir ve ilisilmez ; demek idare ve asayise ilismeyen siddetli muhalifler her hükümette olabilmek gerektir."

"Asyada uyanan kavimler, milliyet fikrine dayanip aynen Avrupa'yi her yönüyle taklit ederek, hatta çok mukaddesatlari o yolda feda ederek hareket ediyorlar. Halbuki her milletin kiymet derecesi baska bir elbise ister ; bir cins kumas bile olsa, tarzi ayri ayri olmak lazim gelir. Nasil ki bir ihtiyar hocaya, tango bir kadin kiyafeti giydirilmedigi gibi... Körü körüne taklit dahi, çok defa maskaralik olur."

"Benim altimda yedi milyon insan vardir. Bu büyük yekünü teskil eden Sark insanlarina hammal nazariyla bakiyorsunuz. Ve o milleti sureten oldugu gibi, sireten de vahsi ve hammal biliyorsunuz. Iste ben bu elbisemi degistirmemekle, benim bu elbisem altinda tam manasiyla hakiki insanlarin bulundugunu ispat etmek isterim !"

"Bu haydut hükümet, istibdat zamaninda (osmanlinin son dönemlerini kastediyor), akla husumet ederdi. Simdi de hayata adavet ediyor. Eger hükümet böyle olursa, yasasin cünun, yasasin mevt !"

"Zulüm basina adalet külahini geçirmis ; hiyanet, dindarlik elbisesini giymis ; cihada bagy ismi takilmis ; esârete hürriyet nâmi verilmis ! Zitlar, suretlerini mübâdele etmisler. Simdilik Istanbul siyaseti, Ispanyol hastaligi gibi bir hastaliktir.."

"Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat ! Ve ey Al-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Aleviler ! çabuk bu manasiz ve hakikatsiz, haksiz, zararli olan çekismeyi aranizdan kaldiriniz. Yoksa, simdiki kuvvetli bir sûrette hükmeyleyen zindika cereyâni, birinizi digeri aleyhinde âlet edip, ezmesine istimâl edecek. Bunu maglup ettikten sonra, o aleti de kiracak. Siz ehl-i tevhid oldugunuzdan, uhuvveti ve ittihadi emreden yüzer esasli râbita-i kudsiye mâbeyninizde varken, iftirâki iktizâ eden cüzi meseleleri birakmak elzemdir."

"Ey Türkler ve Kürtler ! Acaba simdi bir miting yapsam, sizin bin seneki ecdâdinizi ve iki asir sonraki evlatlarinizi su gürültühâne olan asr-i hazir meclisine davet etsem, acaba sag tarafta saf tutan eski ecdâdiniz demeyecekler mi, 'Hey mirasyedi yaramaz çocuklar ! Netice-i hayatimiz siz misiniz ? Heyhat ! Bizi akim bir kiyas ettiniz, bizi kisir biraktiniz'. Hem de, sol tarafinda duran ve sehristan-i istikbalden gelen evlatlariniz, sagdaki ecdatlarinizi tasdik ederek demeyecekler mi ki, 'Ey tenbel pederler ! Siz misiniz, hayatimizin sugrâ ve kübrâsi ? Siz misiniz su sanli ecdâdimizla bizi rabteden râbitamizin hadd-i evsâti ? Heyhat ! Ne kadar hâkikatsiz ve karistirici ve müsâgabeli bir kiyas oldunuz'... Iste manzara-i hayal üstünde gördünüz ki, su büyük mitingde iki taraf da sizi protesto ettiler."

"Ey hürriyet ! Öyle müthis ve fakat güzel ve müjdeli bir sadâ ile çagiriyorsun ki, benim gibi bir bedeviyi gaflet tabakalari altinda yatmisken uyandiriyorsun. Sen olmasaydin, ben ve umum millet esaret zindaninda kalacaktik. Seni ömr-ü ebedi ile tebsir ediyorum. Ey ebna-i vatan ! Hürriyeti sû-i tefsir etmeyiniz ; tâ elimizden kaçmasin ve kokusmus olan eski esâreti baska kapta bize içirmekle bizi bogmasin. Zira hürriyet, hükümlere riâyet, terbiye ve güzel ahlak ile tahakkuk eder ve nesv ü nemâ bulur."

Bediüzzaman'in sözü burada tamam oldu...

slm&slm


 
    
Current Topic - Malum teröristlere karsi direnis stratejileri...
  << Previous Topic | Next Topic >>indekse geri don