<< Previous Topic | Next Topic >>indekse geri don  

MEZHEP!?(6)Kur'an canlı toplum yaşamından neden uzaklaştırılmıştır?

April 3 2002 at 11:32 AM
FAZIL  (no login)


6)KUR’AN, NEDEN, CANLI TOPLUM YAŞAMINDAN UZAKLAŞTIRILMIŞTIR?

Muhammedden sonra gelenler,İslam toplumunun gelişmesi ve yaygınlaşması sonucu toplumu yönetmek için Kur’an’ı yorumlayarak yeni kurallar oluşturmamışlardır.

Diğer taraftan,Kur’an’ın çoğu hükmü siyasi otoriteyi elinde bulunduranların halk üzerinde acımasızca baskı kurmasını engellemekteydi.Yoksullara,kadınlara haklar vermekteydi.Bu nedenle,Kur’an’ın değiştirilmesi gerekmekteydi.Değiştirme hareketi fazla başarılı olamadı.O zaman, Kur’an ile halkın ilişkisinin kesilmesi gündeme geldi . Halkın Kur’an’ı okuyup öğrenmesi,haklarını bilmesi engellenmeliydi.Bunun yolu ise halkın ya zorla Kur’an okumasının engellenmesi olacaktı ki bu geniş halk yığınlarını siyasi otoritenin karşısına almak olurdu.Olanaksızdı.Ya da Kur’an’ı kutsayarak ,kutsallaştırıldığı ileri sürülür ve bu yolla dokunulması,okunması merasimlere tabi tutulabilirdi.İkinci yol siyasi otoritenin çıkarlarına daha uygundu. Kur’an kutsallaştırıldı.Tapınılacak şey haline getirilip yükseklere asıldı.Kur’an hıristiyanların evlerinde bulunan ve karşısında günah çıkarılan küçük heykelciklere( ikonalara) dönüştürüldü. Zaman zaman halkın siyasi otoriteye kızdığında tepkisini dile getirirken; “Padişahım senden büyük Allah var!Senin kurallarıdan daha yukarda olan Kur’an var!” demelerini önlemek için de “Kur’an her somut meseleyi çözemez!”denildi .Dünya meselelerini aklın çözebileceğini ileri sürmek gerekirdi. Bu nedenle Mu’tezile aklı savunmuş ve ancak aklın dünya meselelerini çözebileceğini söylemiştir. “Akıl ile Kur’an ayetleri çeliştiğinde önceliği akla vermek gerekir. Kur’an ayetleri bu yolla icabında yok sayılabilir.”tezi işlenmiştir.

Günümüzde de buna benzer düşünceler ileri sürülmektedir. Bu defa Kur’an ayetlerinin toplumun her meselesini çözememesi karşısında denilmektedir ki; “Akıl ve bilim ancak problemleri çözebilir. Kur’an ayetleri ile bilim çeliştiğinde ayetleri yok sayıp bilime öncelik tanımalıdır. Kur’an ayetleri ile siyasi otoritenin kanunları çeliştiğinde Kur’an ayetlerini yok sayıp kanunları geçerli saymak gerekir.”

Gerek geçmiş zamanlardaki Mu’tezile düşüncesinde ,gerekse günümüzde bilimin ve kanunların ilahlaştırılmasında hakim olan düşünce ayetlerin toplumun ihtiyaçlarına cevap verememesinden kaynaklanmaktadır. Ama bunun müsebbibi Kur’an değildir. Kur’an’ı önce ilahlaştırıp duvarlara asan ve donduran sonrada,dondurulmuş kuralları canlı topluma uygulamaya çalışan çağ dışı düşünce tarzıdır. Oysa Kur’an kendisinin ne olduğunu ve ne olmadığını açıklıyor.Gerçekten kendisine ikonalar gibi tapınmak mı gerektiğini,duvarlara asıp dokunmamak mı gerektiğini,ayetlerinden büyüler mi yapmak gerektiğini...açıklıyor. Ancak bu tartışmaları bir başka yazının konusu olması dileği ile burada kapatıyor ve tekrar ana tartışma konusuna dönüyoruz.

Daha sonra Mu’tezile düşüncesi dört sünni mezhebe, Eş’a rilik ve Ma’turidilik adları altında sirayet etmişse de bunlarda yazımızın ana konusu dışındadır. Zaten normal bir müslüman dört mezhebe sirayet eden bu akımların etkilerini pek fark edemez.

Ancak şu düşünce zaman içerisinde kesin olarak billurlaşarak şu şekle dönüşmüştür: DÖRT SÜNNİ MEZHEP HAK MEZHEPLERDİR DİĞERLERİ HAK MEZHEP DEĞİLLERDİR! Gerçek olan mezhepler değillerdir. Ve İslamiyet eşittir dört sünni mezhep. Diğerleri hak olmadıkları için İslamiyet dışıdırlar.

Mezhep liderlerinin yaşadığı devirlerde sünni mezhepler siyasi iktidar ile çatışma içerisinde bulunuyor ve bu nedenle baskı görüyordu. Ancak daha sonraki siyasi iktidarlar bu mezhepleri koruma altına almışlar hatta giderek resmi ideoloji haline getirmişlerdir. Neden? Çünkü bu mezhepler şia’ya karşı halkın ideolojik birliğini sağlamaktadırlar.

Dört mezhep arasında çelişkiler ve farklılıklar nedeniyle mücadele olmuştur. Ancak İranda şiiliğin güçlenmesi,dört mezhep arasındaki ayrılıkların ve çelişkilerin ertelenmesine sebep olmuştur. Mezhepler aralarındaki çelişkileri ört bas etme sanki önemsiz çelişkiler varmış gibi davranma ve propaganda yapma yoluna girmişlerdir. Tarihi süreçte devam eden sünni mezhepler arasındaki bu güç birliği bu günde devam etmektedir. İran ve şia olduğu sürece bu güç birliği de süreceğe benzemektedir. Nitekim Türkiyenin diyanet makamlarını işgal edenler dört mezhep ile ilgili olarak aralarında pek de önemli farklar olmadığını söyleyebilmektedirler. Oysa bu mezhepler arasında kı ayrılık önemli ve derindir. Bu gün şia tehlikesi olmasa kardeş olarak ilan edilen bu mezhepler birbirinin boğazına sarılabilir.

Mezhep liderleri ve sonra gelenler,Kur’andan yola çıkmış ancak müteşabih ayetlerin tümünü yorumlayacak bilgi birikimine sahip olmadıkları ve Kur’an’ı akıl yürütme yöntemi ile yorumlayamadıkları ve şablonculuğa yönelip, hadisler üreterek ,sünnet batağına saplandıkları için, ayrılığa düşmüşlerdir. Kullandıkları düşünme yöntemi ve dayanakları kendilerini önemli ayrılık noktasına getirmiştir. Bu yöntemler bu gün de devam ettirildiği sürece de insanların mezheplere,tarikatlara bölünmesi kaçınılmazdır. Çünkü bu yöntem Kur’an’i bir yöntem değildir. Bu nedenle birleştirici değil parçalayıcı,hiziplere ayırıcı bir yöntemdir.Halk parçalanıp hiziplere ayrıldıkça geçmiş dönemde siyasi iktidarlar halkı daha kolay yönetmişlerdir.Bu gün de halkın bölünüp parçalanması,birbirine karşı kümeler,mezhepler, tarikatler halinde tutulması, onları oy deposu olarak gören siyasilerin işine gelmektedir.


7)DÖRT MEZHEP HAKKINDA YAPILAN TESPİTLER NELERDİR?

Dört mezhep hakkında aşağıdaki tespitleri yapmak olasıdır:

1)Bu mezhepler kullandıkları metodları açısından görüş birliğine varamamıştır. Bir konuda hükme varmak için her birinin kullandıkları metodlar farklıdır. Yukarda da görüldüğü gibi tek ortak noktaları dayanak olarak Kur’an’ı birinci olarak almalarıdır. Bunun dışında aralarında birlik yoktur.

2)Mezhep liderleri kendi düşünceleri için dayanak olsun diye ikinci sırada aldıkları sünnetleri belirten hadislerin tamamını değil sadece bir kısmını almışlardır.Hadisler arasından seçme yapmışlardır.

3)İradi olarak kendilerini fıkıh konuları ile sınırlandırmışlar,itikadi konulara fazla girmemişlerdir. Bu açıdan sünni olmayan mezheplerin ağır eleştirilerine uğramışlardır.

4)Hanbeli mezhebinde akıldan çok nakil ön plandadır. Bu mezhebe göre “Nakil esastır akla gerek yoktur. Bizden öncekiler hangi şekil şartlarına uymuşlarsa bize düşen sadece onları kopya etmektir. Muhakemeye gerek yoktur.” Diğer üç mezhep ise aklı ve muhakemeyi,nakil ile dizginlemişlerdir. Akla ikinci derecede önem vermişlerdir. “Bir meselede nakil varsa öncelikle nakle uymak gerekir” tezini işlemişlerdir.

5)Dört mezhep kendi aralarında ibadetin şekli,biçimi gibi konularda anlaşamamışlar ve her biri kendince ayrı bir yol izlemiştir.

6)Buna karşın dört mezhebin ve bağlılarının ve daha sonra kendilerini takip edenlerin anlaştıkları tek nokta,bu mezheplerin hak mezhep olduğudur. Yani ALLAH KATINDA BU MEZHEPLER GEÇERLİ DİĞERLERİ GEÇERSİZDİR Müslümanlar bu mezheplerden birine uyar ve gereklerini yerine getirirlerse kurtuluşa ererler. Aksi halde kurtulmaları mümkün değildir.


 
    
Current Topic - MEZHEP!?(6)Kur'an canlı toplum yaşamından neden uzaklaştırılmıştır?
  << Previous Topic | Next Topic >>indekse geri don