Normal Forum Görünümü: Muhammed ve arkadaşları Kuran'ı nasıl hazırladılar
Ateistforum > ATEİSTFORUM > ATEİSTFORUM
Sayfa: 1, 2, 3
hater
sevgili mehmet...
ganimet diyorsun bak:
çok büyük miktardan söz ediyoruz...5 te bir...
ki savaşmadan kazanılan HEPSİ ONUN...
bunları ben değil KURAN söylüyor...
kazandığı hurma bahçelerini de ben değil SAHİH HADİSLER söylüyor...
iki üç insan çıkıp Muhammed hayatını yoksullukla geçirmiştir yalanını ortaya atabilir...
siz de inanabilirsiniz...
ama gerçek değildir...
yoksullukla geçirdiği dönemler olduğunu söylemiştim...
ayrıca kurban kesme olayı:
evet zenginliktir...
kurbanı kendi kesmiştir yani kendi kurbanlarını kesmiştir...
ki 100 TANE...
100 tane kurban kesebilen bir insanın zengin olmadığını iddia etmek ne kadar mantıklıdır?
Bizim mahallede 100 kurban ancak 10 senede kesilir be...
Muhammed bir veda haccında kesiyor...
yukarıda hadis gösteriyorum size...
bunlar kimsenin karşı çıkmadığı hadisler...
biz hala neyi tartışıyoruz ki?
ki A.H in sorusu saçmadır...
biz burada neredeyse kralları bile dize getirebilecek bir kuvvetten bahsediyoruz...
herkesin cesareti ya da zekası yetermi bu işe?
HAYIR...
ama tarihte ve hatta günümüzde bile bu tür olaylar çoktur:bkz. günümüz hindistanı...
ayrıca size bir ayet söylemek istiyorum...dün Kuran okurken gözüme çarptı...Muhammed in hayatını yoksulluk içinde geçirdiği yalanını çürütecek bir ayet...bu ayet hayatının bir dönemini anlatıyot...Hatice ile evli olduğu dönemi anlatıyor...yani bir döneminin zengin olduğunu bizzat KURAN söylüyor...
Hatice ölünce de yoksulluk içine düşmüştür doğru...
Hicretin ilk yıllarında da zengin sayılmaz...hatta oldukça yoksuldur...Bazı yahudiler yardım bile etmişlerdir hatta...
ama sonra kervanlara vs. saldırılınca hep güçlenilmiş hem de zenginleşilmiştir...güçlenince de kabilelere saldırılmaya başlanmıştır ki bir kaç örneğini önceki mesajlarımda verdim:

DUHA 8-Seni bir yoksul iken ZENGİN etmedi mi?(E.H.YAZIR)
DUHA 8-Seni fakir bulup ZENGİN etmedi mi?(Diyanet)

sevgiler...
ABDULHAKÎM
Sadece bir tek soru soracağım:

Mesela 50 yaşınızdan sonra, kadın para ve mal sahibi olma ihtimaliniz var. 40 yaşınızda tek başınıza meydana çıkıp, bütün dünyaya meydan okuyup, büyük sıkıntılarla halkın sizi yalanlamalarına aldırmayıp, yalanlarınızın ortaya çıkacağından korkmayıp, devamlı bütün dünyayı aldatarak, batıl ve hakikatsiz ve sizin bile inanmadığınız bir fikirle ortaya çıkarak ve düşmanlarınızla savaşarak bütün rahatını ve haysiyetini ve izzetini terekedecek olanınız var mı?

Evet, 50 yaşından sonra, zengin olmak ihtimaliyle yukarıdaki gibi hareket edecek bir insan dünyada varsa çıksın, ben buradayım desin.

Evet, yukarıdaki ihtimalleri kabul edebilecek bir insanın ya aklı yoktur veya kalbi bozulmuştur veya vicdanı çürümüştür...

Caner, ortadoğudan örnek verdiğin adamlar, tek başına ortaya çıkıp, bütün dünyayı aldatmaya çalışmıyorlar. Arkalarında belirli bir güç vardır. Ayrıca, düşmanlarından gizleniyorlar. Ayrıca, onların ''benim yalanlarım acaba ortaya çıkar mı'' diye bir dertleri de yok.

Hater, bir adama sormuşlar:''Neden manaz kılmıyorsun?'' O da demiş ki, ''Kur'anda namaza yaklaşmayın diyor'' Ona denilmiş:''fakat ayetin devamı var, yani sarhoş iken namaza yaklaşmayın'' O adam:''ben hafız değilim demiş''

İşte, sen de, sadece ganimeti söylüyorsun. Fakat, sahabelerin ve Peygamberin aleyhisselam, o ganimetlerle ne yaptığının üstünü örtüyorsun. Neden burada o ganimetlerle ne yapıldığını da söylemiyorsun. Sana göre; Allah bilir, o ganimetlerle saraylar yapıldığını ve o sarayların altınlarla süslendiğini zannediyorsundur. İslam tarihini bir araştır ve o ganimetlerin nasıl kullanıldığını öğren sonra gel...Yoksa, yukardaki tensildeki adam gibi olursun.


Evet, dediğim gibi, madem bu şartları kabul edecek bir insan dünyada yoktur. Öyle ise, Hz Muhammed aleyhissalatü vesselam Allahın Resulu ve elçsidir.
hater
Ganimetlerle ne yapıldı?
rüşvet verildi...
kalbi islama ısındırmak için...
ki bu kuranda da var...
koskoca allah rüşvet veriyor...
kalbi ısınsın diye...
niye kendi ısıtmıyor?
ganimetlerle yardım da yapıldığı olmuştur...
yukarıda bir hadiste onu söyledim zaten...
ki yine hoşgörülü ve eli açık görünme siyasetidir bu...
ben bir şey zannetmiyorum...
islam tarihini söylüyorum...
bu şartları kabul edecek insanın dünya da olmadığını nereden çıkardın?
ya kardeşim kendi doğrundan vazgeçmezmisin?
para vs. teklif edilmesi saçmadır...
asıl 80 müridi olan bir insana para teklif edildiğini düşünmek için kör olmak lazım...
ayrıca...
yukarıda dediğimi oku...
muhammed sadece paraya kavuşmamıştır ki...
onun sahip olduğu kadınlar...milletin onun resmen kölesi olup her dediğini yapması...
muhammed elçilik iddiasından sonra elçilik iddiasından önce sahip olabileceği paranın kat kat fazlasını almıştır...
kadınları,efendiliğini saymıyorum bile...
neden riske atılmasın ki?
ki o zamanın halkıda tam bir cahilken...
ABDULHAKÎM
Mesela 50 yaşınızdan sonra, kadın para ve mal sahibi olma ihtimaliniz var. 40 yaşınızda tek başınıza meydana çıkıp, bütün dünyaya meydan okuyup, büyük sıkıntılarla halkın sizi yalanlamalarına aldırmayıp, yalanlarınızın ortaya çıkacağından korkmayıp, devamlı bütün dünyayı aldatarak, batıl ve hakikatsiz ve sizin bile inanmadığınız bir fikirle ortaya çıkarak ve düşmanlarınızla savaşarak bütün rahatını ve haysiyetini ve izzetini terekedecek olanınız var mı?

Evet, 50 yaşından sonra, zengin olmak ihtimaliyle yukarıdaki gibi hareket edecek bir insan dünyada varsa çıksın, ben buradayım desin.

Evet, yukarıdaki ihtimalleri kabul edebilecek bir insanın ya aklı yoktur veya kalbi bozulmuştur veya vicdanı çürümüştür...

Hater, bir insanın yukarıdaki gibi hareket etmesine ihtimal verebiliyorsan, artık sana diyeceğim hiç bir şey yok.

Ayrıca, İslam tarihine bakarak, Hz Muhammed aleyhissalatü vesselamın evinde hangi malzemelerin bulunduğunu ve yemeklerde ne yediğini bize söyleyebilir misin Hater...
mehmet
selamlar
sevgili hater o tarihlerde insanların ortalama yaşam süresi ne kadardır?peygamber sav 40 yaşında peygamber olduğu göz önüne alınırsa 40 yaşından sonra böyle birşeye girişmek pek akliselim bir insanın yapacağı bir iş değil.ki ben size peygambere servet,kadın ve liderlik teklif edildiğini söylüyorum.insan sonradan da ancak bu kadar zengin olabilir.80 adamı olduğunu söylüyorsun ki bunların hepsi erkek değildi.sonra olsa bile cahil bir çöl bedevisi nasıl olurda farazi olabilecek şeyler üzerine böyle bir serveti reddeder.biraz mantıklı olalım.sen olsnan reddedermisin kardeşim.
ganimet diyorsun bu ganimetlerin bir kısmı onun hakkı.neden? kazandığı savaşlardan elde ettiği ganimetler.senin dediğin fey denilen ganimetler ki bunun tamamı islam devletine aittir ve peygamberin şahsi tüketimine ait değildir. esasen peygamber sav istese bunu istediği şekilde harcayabilirdi ama kesinlikle kendi şahsi harcamalarında kullanmamıştır.
bir de insan bu kadar mücadeleyi şahsi menfaatleri için yaparda çoluk çoçuğuna bir şey bırakmazmı.tekrar ediyorum peygamberler miras bırakmaz.
o yüzden sevgili hater seni insafa davet ediyorum.o bahsettiğin ayetlere itiraz eden yok zaten kardeş.biz peygamber sav hatice ile evli olduğu zamanlar yoksuldu demedik.bu ayette peygamberin sav yetim ive yoksul iken hatice ile evlenerek zenginleştiğine işaret ediyor yani tezat yok.
hater
sevgili mehmet...
kendi için kullanmadığını nereden biliyorsun?
Muhammed yoksul filan değildi....
ben bunu ortaya koydum...
ama siz hala itiraz ediyorsunuz...
o zamanki insanlar kaç sene yaşıyormuş?
kuranın muhammede 23 senede indiği söyleniyor...
23 sene...
hadi bunun 5-6 senesi yoksulluk içinde geçmiştir...
sonrasındaki zenginlik ise dudak uçuklatacak cinsten...
ben sana soruyorum hala cevap vermedin...
80 ve kimi savaşamayan bir güruha sahip olan bir kişiye neden servet teklif edilsin?
ki edilse bile kazandıkları kendine edilenin yanında devede kulak kalıyor..
bende seni insafa davet ediyorum...
ya yukarıda hadis gösteriyorum...
adamın hurma bahçelerini gösteriyorum...
madem kullanmıyordu niye gidip hepsini birine bağışlamadı?
madem para almıyordu nasıl 100 tane kurbanlık kesti?
bunlara cvp veremiyorsunuz...
bu sorularımı hep göz ardı ediyorsunuz...
toparlıyorum bakın:
1-madem hiç para almıyordu neden kurana ganimetle ilgili ayetler koydu?yani bunu 5 te biri devlete vs. diye açıklayabilirken neden direkt allaha ve peygamberine dedi? ki direkt devlete dese gene bir bakıma haklı olurdunuz...
2-madem hiç para harcamadı neden tutup ta hurmalıklarını vs. birine bağışlamadı?
3-madem hiç para almadı nasıl kendi 100 kurban kesti ve kestirdi?
4-nasıl bir adama çok fazla koyun verebildi?
5-neden insanların bazılarına fazladan para verdi?kalbini ısındırmak içinse bu rüşvete girer...ki burada da mantıksızlık oluyor madem allah kalbi islama ısındırmak için para verilmesine izin veriyorsa neden kendi ısındırmıyorda RÜŞVET verilmesine izin veriyor?
6-eğer hala muhammed yoksulluk içinde öldü diyorsanız hadis ve kuranı yokmu sayıyorsunuz?
7-neden yahudi kabilelerine hiç yoktan saldırıldı?evlerinden çıkarıldı?bir kabilenin 5 te biri muhammedin diğer kabilenin de tüm ganimetleri
muhammedin oldu?
8-eğer bu kadar fakirse nasıl her kurbanda iki kurbanlık kesebildi?
tarih kitaplarında muhammedin yoksul olduğu geçebilir...
bu iki anlama gelir:
1-ya muhammedi peygamber gösterme çabalarının sonucudur...
2-ya da hayatının belli bir bölümüne işaret eder...
yoksa muhammedin son 15 vs. yılını yoksul olarak görmek körlüktür...
A.H sana cvp veriyorum sen hala tekrar ediyorsun sorunu...sana laf anlatmaktan bıktım doğrusu...o yüzden bir daha cvp vermeyeceğim...
yawash
Mutezile, Cebriyeci ve ateist

İmam-ı a'zam hazretlerine bir ateist, bir mutezile, bir de cebriyeci üç kimse gelir. Ateist sorar:
(Allah varsa, var olan görülür. Varsa ispat et.)

Akılcı olan mutezile sorar:
(Cehennemde ateş var. Şeytan ateşten yaratılmıştır. Şeytana ceza vermek mümkün mü?)

Cebriyeci de sorar:
(Sen irade-i cüziyye var diyorsun. Her şeyin hâlıkı Allah iken insan ne yapabilir ki?)

İmam-ı a'zam hazretleri, yerden 3 avuç nemli toprağı top gibi yapıp, her topu birine atar.
Üçü de, durumu kadıya şikayet eder. Kadı niye çamur topu attığını sorar.

İmam-ı a'zam hazretleri der ki:
Bunlar bana soru sordu ben de cevap verdim. Ateist, Allah varsa, var olan şeyin görünmesi gerekir demişti. Toprak başımı acıttı dedi, madem ağrı var, ağrıyı göstermesi lazımdır. Ağrıyı bile göremeyen Allah’ı nasıl görebilir ki? Ateist akılsızdır, aklı varsa göstermesi gerekir. Ruh da akıl gibi görünmez, ama yaptıklarından anlaşılır. Kâinatın var olması da onun bir yaratıcısının olması gerektiğini gösterir.

Mutezile olan ise, topraktan yaratılmış olduğu halde, çamur toptan etkilendi. Toprak topraktan etkilendiğine göre ateş de ateşten etkilenir. Demir testeresi demiri kestiği gibi, ateş de ateşi yakar.

Cebriyeci ise, (Allah her işi zorla yaptırır) diyordu. O zaman o toprağı Allah attı, bu beni niye şikayet ediyor? Kendi kendini yalanlamış oluyor.

Ustasız yapılan kayık
Hz. İmamın böyle kısa cevaplar verdiği çoktur. Mesela bir ateistle saat onda buluşup münazara etmek üzere anlaşırlar. Hz. İmam kasten toplantıya bir saat kadar geç gelir. Gecikince, ateist, (Bakın imamınız korktu gelemiyor) der, gelince de niye geç kaldın diye sorarlar. O da, (Kayık yoktu. Irmaktan geçemedim, bir de baktım ki, ağaçtan kopan dallar kendiliğinden bir kayık oluverdi, ben de binip geldim, ondan geciktim) der. Ateist, gülmeye başlar, (Gördünüz mü nasıl yalan söylüyor, hiç kendiliğinden, bir ustası olmadan kayık yapılır mı?) der. Hz. İmam hemen taşı gediğine koyup:
(Bre ateist, bir kayık bile ustasız kendiliğinden olamazsa, bu koca kâinat kendiliğinden nasıl var olur?) diyerek ateistle münazara bile etmeden galip gelir.

Sayıların sonu olmaz
Yine bir ateist, (Allah var ise, başlangıcı olmadığı gibi, sonsuz da olamaz, yani Allah ezeli ve ebedi değildir) der. Hazret-i İmam, (Birden önce sayı var mı?) der. O da yok der. (Birden itibaren sayıları sonuna kadar say bakalım) der. O da, epey saydıktan sonra, bırakır. Hz. İmam, (Devam et, sonuna kadar say) der. Ateist, (Milyon, milyar, trilyon, katrilyon…. Bunun sonu olmaz) deyince, Hz. İmam, (Sayıların bile başlangıcı ve sonu olmadığına göre, kâinatı yoktan yaratan ezeli ve ebedi olmaz mı) der.
yawash
Sual: Peygamberimiz, niye çok evlenmiştir?

CEVAP

Resulullah efendimiz, önce 25 yaşında iken, 40 yaşında dul bir kadın olan Hz. Hatice ile evlendi. 25 yıl onunla yaşadı. Peygamber efendimiz, ilk zevcesi Hz. Hatice hayatta iken başkası ile evlenmedi.

55 yaşında iken, Hz. Hatice’nin vefatından uzun bir müddet sonra, Allahü teâlânın emri ile Hz. Âişe’yi nikahladı. Diğerlerini dini sebeplerle veya ihsan ederek nikah etti. Bunların hepsi dul ve çoğu da yaşlı idi.

Bir örnek:

Eshab-ı kiramın bir kısmı Habeşistan’a hicret etmişti. Habeş padişahı Necaşi, İsevi idi. Müslümanlara sorular sorup, aldığı cevaplara hayran kalarak imana geldi. Ubeydullah bin Cahş, papazlara aldanıp, Hıristiyan olmuştu. Karısı Ümmi Habibe’yi de dinden çıkarıp zengin olmaya zorladıysa da, o, fakirlik ve ölüme razı olacağını, ama dinden çıkmayacağını söyleyince, sefalet içinde sürünmesi için bunu boşadı. Hz.Ümmi Habibe, Mekke müşriklerinin baş kumandanı Ebu Süfyan’ın kızı idi. Resulullah, o zamanlarda, onlarla, çok çetin savaşlar yapıyordu.

Resulullah, Hz.Ümmi Habibe’nin dininin kuvvetini ve başına gelenleri işitince, Necaşi’ye mektup yazıp, (Ümmi Habibe ile Nikahımı yapıp buraya gönder) buyurdu. Necaşi daha önce Müslüman olduğu için mektuba çok hürmet edip, oradaki müslümanları sarayına davet ederek, ziyafet verdi. Nikah yapılıp, hediye ve ihsanlarda bulundu. Bu suretle, Hz.Ümmi Habibe, imanının mükafatına kavuştu. Onun sayesinde, oradaki müslümanlar da rahat etti. Bu nikah, Ebu Süfyan’ın ileride müslüman olmasını hazırlayan sebeplerden birisi oldu.

Hz. Ömer, dul kalan kızı Hz. Hafsa’yı alması için Hz. Ebu Bekir ve Hz. Osman’a teklif etti ise de olumlu cevap alamadı. Durumu öğrenen Resulullah, çok sevdiği üç arkadaşının üzüntülerini giderip onları sevindirmek için, (Ya Ömer, kızını, bu ikisinden daha iyisi ile evlendireyim) buyurdu Hz. Ömer şaşırdı. Zira onlardan daha iyisinin olmadığını biliyordu. (Ya Ömer kızınla ben evleneyim) buyurdu.

Beni Mustalak kabilesinden alınan yüzlerce esir arasında, Cüveyriyye, kabilenin reisi Haris’in kızı idi. Bunu satın alıp azat ederek, kendilerine nikah edince, Eshab-ı kiramın hepsi, (Resulullahın ailesinin, annemizin akrabasını hizmetçi olarak kullanmaktan haya ederiz) dedi. Hepsi, esirlerini azat etti. Bu nikah, yüzlerce esirin azat olmasına sebep oldu.

İnsafı olana da, bu üç misal, elbette yetişir. İkinci bir husus, her bakımdan, insanların en üstünü olduğu halde, sadece birkaç yıl dokuz ailesi ile yaşamıştı. O zamanlar, zaten hep savaşlarla uğraşıyor, evinde az kalıyordu. [Mekke ve Medine devrini okuyunuz.] Genç kızlarla evlenme imkanı olduğu halde evlenmemişti. Savaşlarda, Ona canlarını feda eden o aslanlar, kızlarını Ona vermezler mi idi? Ama O, istemedi.

Resulullah, halasının kızı Zeyneb’i, evlatlığı Zeyd ile evlendirdi. Epey sonra, Hz. Zeyd, boşayacağını söyledi. (Boşama) buyurdu ise de, Allahü teâlâ, Resulünün buna mani olmamasını istedi. Hz. Zeyd boşayınca, Allahü teâlâ, Resulüne onu nikah eyledi. (Mevahib)

Çok evlenmesinin önemli bir sebebi de, dini bildirmek içindi. Hicab âyeti gelip, kadınların yabancı erkeklerle oturmaları, konuşmaları yasak edilince, yabancı kadınları kabul etmedi. Hz. Âişe’den sormalarını emretti. Soranların çokluğundan, Hz.Âişe, hepsine cevap vermeye zaman bulamıyordu. Bu hizmeti kolaylaştırmak ve Hz. Âişe’nin yükünü hafifletmek için, gerektiği kadar hanımı nikah etti. Kadınlara ait yüzlerle ince bilgileri, kadınlara, mübarek hanımları yolu ile bildirdi. Hanımı bir tek olsaydı, bütün kadınların ondan sorması güç ve hatta imkansız olurdu.
hater
bu argümanlar çocuk argümanı...
gereksiz ve saçma şeyler...
çöldeki saat olayı gibi...
acı hissederken insanın mesela bazı duyularında sinir hücrelerinin hareketinde vs. değişme olur...
getirip binlerce sene önceki ilkel bir olayı kanıt olarak sunuyorsun...
ama artık yenmez...
bak burada bir arkadaş çöldeki saat... diye bir yazı yazmış...

http://www.ateizm.org/html/portal/modules....=article&sid=92


adresi yazım...
oku orada bu saçma laflara cvp var...
ve son sözü çok güzel:
*Bir topluiğne bile ustasız olmazsa, "tanrı" hiç olmaz.*
yawash
Kur’an-ı kerimde tenakuz yoktur


Aşağıdaki sualler (Kur’anda tenakuz [çelişki] var) diyen ateist ve misyonerlere ait. Bunlara nasıl cevap vermeli?

Ateist sorusu:

Sual: (Tanrı, insanı şu âyette topraktan, şu âyette sudan, şu âyette çamurdan yarattığını söylüyor.)

CEVAP

Bir karıncayı yaratmaktan aciz birinin, kâinatı bir nizam içinde yaratan ve devam ettiren Yaratıcıya böyle söylemesi ne kadar ahmaklıktır. Bu koca kâinatı görüyorlar da, bunun bir yaratıcısının bulunduğunu kabul etmiyorlar.

Allah’ın kelamında tenakuz [çelişki] olmaz. Cenab-ı Allah buyuruyor ki:

(Eğer o [Kur’an-ı kerim] Allah’tan başkası tarafından [gelmiş] olsaydı, elbette onda tutarsız [uyumsuz] çok şey bulunurdu.) [Nisa 82]

Eshab-ı kiramdan birkaç zat, bir âyet-i kerime üzerinde farklı yorumlar yaparken, Resulullah efendimiz çıkageldi ve buyurdu ki:

(Sizden önceki ümmetler, Allah’ın gönderdiği kitabı yanlış yorumladıkları için helak olmuştur. Bu Kur’anın bir kısmı, diğer bir kısmına zıt değildir. Anlayamadığınız yerleri bilenlerden sorun!) [İ. Ahmed]

Peygamber efendimiz, kimseden bir şey öğrenmemiş, hiç yazı yazmamış iken ve geçmişlerden ve etraftakilerden haberi olmayan insanlar arasında hasıl olmuş iken, Tevrat’ta ve İncil’de ve bütün başka kitaplarda yazılı şeyleri bildirdi. Geçmişlerin hâllerinden haber verdi. Her dinden, her meslekten ileri gelenlerin hepsini hüccet ve burhanlar ile susturdu. En büyük mucize olarak Kur’an-ı kerimi ortaya koydu. Allahü teâlâ, Resulüne buyuruyor ki:

(Sen bundan [Kur’an-ı kerim gelmeden] önce bir kitap okumuş ve onu yazmış değildin. Eğer öyle olsaydı bâtıl yoldakiler, [Kur’anı başkasından öğrenmiş veya önceki semavi kitaplardan almış] derler ve [Yahudiler de, Onun vasfı Tevrat’ta ümmidir, bu ise ümmi değil diye] şüpheye düşerlerdi.) [Ankebut 48]

Kur’an-ı kerimde çelişki yoktur ve olamaz. Kur’an-ı kerim, her cahilin kolayca anlayacağı basit bir kitap değildir. Kur’an-ı kerimin tercümesini okuyup da, hüküm çıkarmaya çalışmak çok yanlış olur.

Hz. Âdem’in, Âl-i İmran suresinde topraktan, Hicr suresinde balçıktan, Sâffât suresinde cıvık çamurdan, Rahmân suresinde kuru balçıktan olduğu belirtilmektedir. Mesele ilmi bir şekilde incelenince, her dört kelimenin de menşeinin toprak olduğu görülür. Demek ki, Hz.Âdem çeşitli topraklardan yaratılmıştır.

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselamı yeryüzünün her tarafından alınan topraklardan yarattı. Bu sebeple neslinden, siyah, beyaz, esmer, kırmızı renkte olanlar olduğu gibi, bu renkler arasında bulunanlar da oldu. Kimi yumuşak, kimi sert, kimi de halis ve temiz oldu.) [Ebu Davud]

Hz. Âdem, yeryüzünde yaratılan ilk insan ve ilk Peygamberdir. Bütün insanların babasıdır. Çeşitli ülkelerden getirilen toprakları melekler su ile çamur yapıp, insan şekline koydu. Mekke ile Tâif arasında kırk yıl yatıp, pişmiş gibi kurudu. Önce Muhammed aleyhisselamın nuru alnına kondu. Sonra Muharremin onuncu Cuma günü ruh verildi. Kendisine her şeyin ismi ve faydası bildirildi.

İnsanlar bir kişiden, Hz.Âdem’den yaratılmıştır. (Nisa 1, Zümer 6, Enâm 98)

İlk insan, çamurdan, balçıktan, yani topraktan yaratılmıştır. (Âl-i İmran 59, Enâm 2, Rum 19, 21, Sâffât 11, Rahmân 14, Arâf 12, Hicr 26, 28, 33, İsrâ 61, Sad 71)

İlk insanın çamurdan, nesli, nutfeden yaratılıp; nutfe, çeşitli devrelerden sonra et, kemik, sonra insan hâline geldi. (Müminun 12-14, Secde 7-9, Hac 5, Mümin 67)

Her canlı şey [hayvan ve bitki] sudan yaratılmıştır. (Enbiya 30, Nur 45, Furkân 54)

İnsan nutfeden yaratılmıştır. (Nahl 4, İnsan 2, Abese 19)

İlk insan topraktan, nesli nutfeden yaratıldı. (Fâtır 11, Hac 5, Kehf 37, Mümin 67)

Bu âyetlerde, insanın nutfeden yaratıldığı açıkça bildirilirken, aşağıdaki âyetlerde, nutfe için, su, hakir su, atılan su gibi ifadeler, teşbihler kullanılmıştır. Bir damla sudan, bir damla nutfeden yaratılan insan, kibirlenir, kendini bir şey zanneder. Böyle bir insan için buyuruluyor ki:

(Bakarsın ki Rabbine apaçık bir hasım oluverir.) [Nahl 4]

Hakir su ifadesinden de kolayca anlaşılacağı gibi, insan basit bir sudan yaratılmıştır. Allahü teâlâ, (Aslın bu, niye kibirleniyorsun) buyuruyor. İblis de, ateşi üstün, toprağı da hakir gördüğü için, kibirlenerek topraktan yaratılan Hz. Âdem’e doğru secde etmedi. (Arâf 12, Hicr 33, Sad 74, 75)

İnsan sudan [nutfeden] yaratıldı. (Furkân 54)

İnsan hakir sudan [nutfeden] yaratılmıştır. (Secde 8, Mürselât 20)

İnsan, atılan bir sudan [nutfeden] yaratılmıştır. (Tarık 6)

Görüldüğü gibi, âyetin birisinde nutfe, diğerinde su denmesi farklı bir şey değildir. Ateistin anladığı gibi Kur’an-ı kerimde asla çelişki yoktur.

Misyoner sorusu:

Sual: “Hac suresinin, (İnkâr edenler için ateşten bir elbise giydirilecek ve başlarına kaynar su dökülecektir) anlamındaki 19. âyeti ile, Haşr suresinin, (Allah rahman rahimdir [esirgeyen, bağışlayandır]) anlamındaki 22. âyeti çelişkilidir. Affedici olan Allah, inkârcıları hiç cezalandırır mı?”

CEVAP
Çelişki bunun neresindedir?

Affedici olmak, mazlumun hakkını zalimden almamak mıdır? Yahut hainleri, canileri cezasız bırakmak mıdır? Suçluları adaletle cezalandırmak, affedici olmaya aykırı olur mu? Dünyada suçluları cezalandırmayan bir nizam var mıdır? Cezasız, hukuksuz nizam olur mu? Bu cezalar, ülkenin kiminde hafif, kiminde ağır olur. Mesela Avrupa’da namusla ilgili suçların cezası az, fakat para ile ilgili olan suçlarınki ağırdır. Bu da, Avrupa’nın paraya, namustan çok önem verdiğini göstermektedir. Katile ceza verilmiyorsa veya hafif ceza veriliyorsa, insana değer verilmiyor demektir. Ölen insanın bir değeri olsaydı, elbette katilin hak ettiği ceza verilirdi.

Katillerin, canilerin ölümle cezalandırılmalarına da misyoner ateş püskürüp, (Katiller öldürülürse, dünyada insan kalmaz) diyor. Birisi, birisini öldürünce, kendisinin de muhakkak öldürüleceğini bilse, acaba başkasını öldürebilir mi? Buna rağmen öldüren çıksa da, çok az olur. Her suç için caydırıcı ceza vermek papaza göre yanlışmış. Ceza verilmezse, katillik o zaman daha çok artmaz mı?

Bir cani, çoluk çocuk demeden on kişiyi öldürüyor. Ceza olarak bu da öldürülmeli denince, (İnsanlığa yakışır mı) deniyor. Caninin on kişiyi öldürmesi insanlığa yakışır mı? Katliamlara son vermenin çaresi, öldürenin cezasız kalmamasıdır. Cezaların hafif olması, hapse girince bütün ihtiyaçların karşılanması suçları teşvik olmaz mı?

Her şeyi yoktan yaratan Rabbimizin, emrini dinlemeyenlere ceza verme yetkisi yok mudur? Cezayı suçluların kendisi mi tayin eder?

Demek ki, Kur’an-ı kerimde asla çelişki yoktur. Kendi başına tıp kitabı okumakla doktor, hukuk kitabı okumakla hakim olunamadığı gibi, meal okumakla da din öğrenilemez. Misyoner papaz gibi yanlış anlar. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Rabbin elbette hem bağışlayan, hem de çok acı azap verendir.) [Fussilet 43]

Mekke’nin Rabbi
Allahü teâlâ, (Bu beldenin [Mekke’nin] Rabbi) buyuruyor. (Neml 91)

Misyoner, (Bu âyeti anlayamadım) demiyor da, (Her şehrin bir Rabbi mi olur?) diyor. Tıp kitabını herkesin kolayca anlayamayacağı gibi, bir ilim tahsil etmeden Allah’ın kitabını, dinden habersiz bir yabancı nasıl anlayabilir ki?

Allahü teâlâ buyuruyor ki:

(Âlemlerin Rabbi olan Allah) [Neml 8]

(Her şeyin Rabbi olan Allah) [Enam 164]

(İnsanların Rabbi) [Nas 1]

(Arş’ın Rabbi olan Allah) [Enbiya 22]

Âlemlerin Rabbi olan Allahü teâlâ, cinlerin de, canlı cansız diğer varlıkların da Rabbi olduğu halde, niçin insanların ve Arş’ın Rabbi denmiştir?

Ayrıca Kur’an-ı kerimin birçok yerinde Rabbike [Senin Rabbin] ifadesi vardır. Senin Rabbin demek, âlemlerin Rabbinden ayrı değildir. Senin Rabbin ile Mekke’nin Rabbi ifadesindeki Rab, farklı değildir. Farklı olmadığı halde niçin ayrı ifade kullanılmıştır? Allahü teâlâ mekandan münezzehtir. Kâbe, kıymetli, şerefli yer olduğu için Beytullah, yani Allah’ın evi denmiştir. Arş da çok kıymetli, şerefli olduğu için Arş’ın Rabbi denmiştir. Allahü teâlâ, Mekke-i mükerremeyi emniyetli kıldı. Orada kan dökülmez. Av hayvanları avlanmaz ve yaş bitkiler koparılmaz. Bunun için bu şerefli beldeden bahsederken, Mekke’nin Rabbi denmiştir.


Ateist sorusu:

Sual: “Kur’an çelişkilerle doludur, Allah kelamı olsa, bir yerde ben, bir yerde biz, bir yerde o diye söylemez. Mesela Fatiha’da âlemlerin rabbi diye üçüncü şahıs olarak söylüyor.”

CEVAP

Bu ateistin ifadeleri, din düşmanlığından çok, onun cahilliğini göstermektedir. Fatiha bir duadır. Müminlerin nasıl dua etmesi gerektiği bildirilmektedir. Meali şöyledir:

Alemlerin rabbi, ceza gününün tek sahibi, rahman ve rahim olan Allah’a hamd olsun. Ey rabbimiz, sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi nimet verdiğin kimselerin doğru yoluna ilet, gazaba uğrayanlarla sapıtanların yolundan uzak tut.

Kur’anda ben, biz, o gibi ifadelerin kullanılışı hakkında İsmail Hakkı Bursevi hazretleri buyuruyor ki:

Sultanların dört türlü konuşma tarzı vardır:

1- Ben yaptım der.

2- Biz yaptık der.

3- Kendinden bahsetmeden (Şunlar emredildi) der.

4- Yalnız unvanı ile (Sultanınız size şunu emretti, şunlar size yasak kılındı) der. Üçüncü şahıs olarak o diye de bildirir.

Allahü teâlânın, bazen ben, bazen biz demesi, halkın aşina olduğu sultanlara mahsus bir hitap tarzıdır. O, sultanlar sultanıdır. Yukarıdaki gibi dört tarzla da hitap etmiştir. Kur’an-ı kerimden üçer örnek verelim:

1- Ben dediğine örnekler:

Yalnız benden korkun. (Bekara 40)

Ben tevbe edenin tevbesini kabul ederim. (Bekara 160)

Kullarım beni sorarlarsa, bilsinler ki ben, onlara yakınım. Benden isteyenin, bana dua edenin duasını kabul ederim. (Bekara 186)


2- Biz dediğine örnekler:

Biz şükredenlerin mükafatını vereceğiz. (Al-i İmran 145)

Biz kâfirler için perişan edici bir azap hazırladık. (Nisa 37)

Biz Cehennemi kâfirler için bir zindan yaptık. (İsra 8)

3- Kendinden bahsetmeden verdiği emirlere örnekler:

Oruç size farz kılındı. (Bekara 183)

Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. (Nisa 24)

Namaz, müminlere belirli vakitlerde farz kılınmıştır. (Nisa 103)


4- Üçüncü şahıs olarak bildirdiğine örnekler:

Allah ki sizi yarattı. (Rum 40)

O Rab ki, yeri sizin için bir zemin, göğü de bir tavan yaptı. (Bekara 22)

O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. (Bekara 29)


Allahü teâlânın Ben demesi yüce zatına göre, Biz demesi, isim ve sıfatlarına göredir. İsim ve sıfatlarının çokluğu zatının birliğine zıt değildir. Çünkü isim ve sıfatların hepsi, zata aittir. (Ruh-ul-beyan c.1, s.37

Ateist sorusu:

Sual: “Kur’anda, biz insanı en güzel şekilde kusursuz yarattık” deniyor. Sakat doğanlar olduğuna göre demek ki Kur’an yalan yazıyor.”

CEVAP

Allahü teâlânın yaratması iki türlüdür. Birincisi, (Ol) der hemen o şey oluverir. İkincisi ise sebeplerle yaratır. Bu ikisinin arasındaki farkı elbette ateist bilemez. Her ikisini de Allahü teâlâ yarattığı halde bunlar farklı şeylerdir. Çocuk olması için ana ve babayı sebep kılmıştır. Ama Hz. İsa’yı babasız, Hz. Âdem’i ise hem anasız, hem de babasız yaratmıştır. Mucize ve kerametlerde sebepler ortadan kaldırılabilir. Allahü teâlâ, çok şeyi de sebeplerle yaratmaktadır. Mesela rızkı Allah verir, ama çalışmayı sebep kılmıştır. Çalışmadan rızık bekleyen açlıktan ölebilir. Hastalıklara şifayı veren de Allah’tır. Ancak doktoru, ilacı sebep kılmıştır. Doktora gitmeyen, tedaviyi ilacı kabul etmeyen hastalıktan ölebilir. Alkol ve zararlı ilaçlar almak, röntgen ışınlarının etkisinde kalmak veya yakın akraba ile evlenmek, iyi beslenememek gibi sebeplerle doğan çocuk kör de, sakat da olabilir. Sebeplerle yaratmak âdetidir.

Bu ön bilgiden sonra sualin cevabına geçelim:

Ateist, önyargılı olarak okuyor, inançsız olarak okuyor, yanlış tercümelerden okuyor, yanlış anlıyor. Suçu da Kur’an-ı kerime buluyor. Âyetin açıklamasından önce tercümesine bakalım:

(Biz insanı ahsen-i takvim üzere [en güzel surette, yani boylu boslu, sureti güzel, organların yeri, sayısı, en iyi kullanmaya müsait tarzda, kâinatın bütün özelliklerini içine alacak şekilde] yarattık.) [Tin 4 Beydavi]

Ahsen-i takvim = en güzel suret ne demektir? Kurtubi tefsirinde diyor ki:

Allahü teâlâ kâinatta büyük âlemde yarattığı her şeyinden küçük âlem olan insanda da örneğini yaratmıştır. Bu âyet buna işaret etmektedir.

Bir âyet meali de şöyledir:

(Gerçeklere inananlar için, yeryüzünde [dağlarda, denizlerde, ağaçlarda, bitkilerde, madenlerde, hayvanlarda, Cenab-ı Hakkın mutlak kudretine, iradesine, rahmetine delalet eden] ve kendi vücudunuzda [Yaratılışınızın başlangıcından sonuna kadar ve insanı hayret içinde bırakan organların ve salgı bezlerinin işleyişinde] Allah'ın varlığına nice deliller vardır; bunları görmez misiniz? [Görüp de bununla bir yaratıcısının bulunduğunu anlamıyor musunuz?]) [Zariyat 20,21]

İnsanın duygu organları, ışık saçan gezegenler gibidir. Kulak ve göz idrak edilebilenleri anlamakta, Güneş ve Ay yerindedir. İnsanın uzuvları çürüdüğünde toprağa karışır, Su, bedende bulunan kan ve rutubettir. Hava, ruh ve nefesidir. Ateşi safrasıdır. Damarları ırmaklar gibidir. Irmaklara kaynak derecesinde olan kara ciğer pınar gibidir. Çünkü damarlar kara ciğerden beslenir. Aynı zamanda deniz gibidir. Çünkü bedenin bütün damarları oraya bağlıdır. Irmakların denize dökülmesi gibidir. Kemikleri dağlara benzer. Dağlar, yerin direkleridir, uzuvlar ağaç gibidir. Nasıl ki ağacın yaprakları ve meyveleri varsa, her uzvun da bir işi ve eseri vardır. Vücuttaki kıllar, yeryüzündeki otlar gibidir. İnsan diliyle her türlü hayvanın ve diğer yaratıkların seslerini çıkarabilir. İşte koca kâinatta bulunan her şeyin bir örneği küçük âlem denilen insanda bulunur. (Kurtubi 4/95)


Demek ki, küçük âlem olan insan, kâinattaki varlıklara benzemektedir. Bu bakımdan en güzel surette yaratıldığı bildirilmiştir. Doğarken her uzvu sağlam doğuyor denmiyor. Hilkat garibesi olarak ne sakatlar doğabiliyor. Bu da yine Allahü teâlânın kudretini göstermektedir.

Ateistlerin soruları
Sual: 1- Allah neden önceki ilahi dinlerin bozulmasını önlemedi de yeni bir ilahi din gönderdi?

CEVAP
Allah sorguya çekilecek makam değildir. Niye bunu böyle yaptın diye kimsenin soru sormaya hakkı yoktur. Nasıl isterse öyle yapar. Niye melek yarattı? Niye insanları imtihan ediyor? Niye çeşitli dinler gönderdi? Bunları kimse soramaz, öyle istemiş öyle yaratmıştır. Önceki dinler bozulduğu için yenisini göndermemiştir. Mesela daha önce iç yağı yemek helal idi, Hz. Musa’nın kavmine haram etti. Daha sonra İsa aleyhisselamın ve Muhammed aleyhisselamın dininde ise helal etti. Bozulduğundan dolayı değil, öyle istedi. İçki de daha önceki dinlerde haram değildi. Muhammed aleyhisselama gönderdiği dinde bunu haram etti. Hem de bir anda değil, yavaş yavaş, toplumu alıştıra alıştıra haram etti. Bu Onun bileceği iş, niye diğer dinlerde haram etmedi de son dinde haram etti? Hiç de haram etmeyebilirdi. Öteki dinlerde haram olmadığı gibi bizim dinimizde de haram olmazdı. Kıble de farklı idi. Mülk Onundur dilediği gibi kullanır. Niye böyle demeye kimsenin hakkı yoktur.

Sual: 2- Madem Kur’anı muhafaza etmeyi başardı onları da koruyabilirdi...

CEVAP
Başardı tabiri çok çirkindir. Çünkü başarmak yorularak bir iş yapmaktır. Allah (Ol) der demez olur. Bir karınca, bir buğday danesi yaratamayan insanın, Allahü teâlânın, bu muazzam kâinatı yaratmasına başardı gibi bir tabir kullanması çok çirkindir. Ol der demez hemen olur. İncil bozulup değiştirildiği için yeni bir din gelmedi, Allah öyle istedi. Ama İncil de değişti, İnciller oldu. Onun yeni bir din gelmesiyle ilgisi yoktur.

Sual: 3- Ve Kur’anın bozulmadığının delili nedir?

CEVAP
İlkokul talebesine, yüksek matematikten bahsedilince anlamaz. Kur'andaki nazmı bilmeyene bunu anlatmak imkansız. Kur'andaki ölçüleri bilen kimse böyle bir iddiada bulanamaz. Belli bir kalıpla aruz vezni ile yazılan bir şiirin benzerini yazmak mümkün, fakat Kur'anın ki mümkün değil. Bu bir mucizedir, kimse yapamaz. Bunu iddia eden ateistlere soralım: (Haydi bir benzeri meydana getirin!) Getiremezler, getirmeleri de mümkün değildir. Ölçüler bozulur, insan sözü olduğu hemen meydana çıkar, bunu da ancak ehli bilir.

Allahü teâlâ da; her milletin kıymet verdiği şeylerde mucizeler gönderdiği için, Muhammed aleyhisselama da benzeri yazılamayacak olan bir kitap gönderdi. İnatçı kâfirler hariç, bir çok edip, bunun insan sözü olmadığını, Allah’ın kelamı olduğunu anlayıp iman etti. Bir benzerini hiç kimse söyleyemedi.

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Kulumuza [peygambere] indirdiğimizden [Allah’tan geldiğinden] bir şüpheniz varsa, iddianızda doğru iseniz, Allah’tan gayri şahitlerinizi [bilginlerinizi] de yardıma çağırıp, haydi onun benzeri bir sure meydana getirin! Bunu yapamazsınız, asla yapamayacaksınız da.) [Bekara 23, 24]

(De ki: Bu Kur'anın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler toplanıp, birbirine destek de olsalar, yemin olsun ki yine de benzerini ortaya koyamazlar.) [İsra 88]

14 asırdır, din düşmanları, Allah’ı yalancı çıkarmak için uğraşmışsa da yapamadılar.

Peygamber efendimiz ümmi idi, okur yazar değildi, kimseden bir şey okumamış, öğrenmemiş, hiçbir şey yazmamıştı. Allahü teâlâ, Peygamber efendimize buyuruyor ki:

(Sen [Kur'an gelmeden] önce bir kitap okumuş ve elinle onu yazmış değildin. Eğer öyle olsaydı müşrikler [Kur'an-ı kerimi, başkasından öğrenmiş veya önceki semavi kitaplardan almış] derlerdi.) [Ankebut 48]

Evet, ateistlere söylüyoruz, bir sure meydana getirsinler, Kur'andaki nazma uydurmaya çalışsınlar. Bu yapılamadı, yapılamaz da, yapılamayacaktır da. Bu da Kur'anın insan sözü olmadığının bir isbatıdır.

Sual: 4- Muhammedin [aleyhisselam] Kur'anı uydurmadığının delili nedir?

CEVAP
Yukarıdaki âyetlerde de yazılı. Okur yazar olmayan birinin dünyaya meydan okuması kendi yazmadığına delil değil midir? Ayrıca çeşitli mucizeler göstermesi de Onun peygamber olduğunu gösterir. Miraca gittiğinde bütün kâfirler Onu imtihan etti, O da başka zaman görmediği Mescid-i Aksa’yı kaç penceresi olduğuna kadar tarif etti. Bin kadar mucizesi görülmüştür.
hater
acaba gerçekten muhammed zeynebi sevmiyormuydu?
sadece kocası boşadı diye mi aldı?
bunu kuran ayeti yalanlar be...
sen daha neyi tartışıyorsun ki?
hater
saçmalıyorsun...
alıntı yapıyorsun oradan buradan çalıyorsun yazıları...
bir de kendi yazınmış gibi gösteriyorsun...
kuran çelişkiler yumağıdır...
nesh olayı bile kuranın allahının ya da yazanının kararsızlığını gösterir...
verdiğin cevaba bak:
*Bir karıncayı yaratmaktan aciz birinin, kâinatı bir nizam içinde yaratan ve devam ettiren Yaratıcıya böyle söylemesi ne kadar ahmaklıktır. Bu koca kâinatı görüyorlar da, bunun bir yaratıcısının bulunduğunu kabul etmiyorlar. *
cvp mı vermiş oluyorsun şimdi sen?
sadece sallıyorsun...
bak bir adam çok güzel bir laf söylemiş:
*Müslümanlardan bazı yobazlar diyor ki sakat insan da allahın lütfudur millet bakıp örnek alsın diye yaratmıştır...
tamam bunu bir şartla kabul ederim o zaman:
ey allahım bana da sakat bir çocuk ver ki millete örnek olsun diye*
okur yazar olmadığıymış...
o kadar bilgili köleleri var...
ki Kuran ne yazıkki 23 senede yazılmış...
o zaman bu lafının değeri olurdu...
incilde de güzel laflar vardır...güzel bir anlatım görürüm ben...mesela mat-5 oldukça güzeldir...ama çelişkiler vardır...
kuran da ise sadece şuradan buradan alınmış şeyler yazar...
orjinal bir tane şey yoktur...
yawash
QUOTE
ve son sözü çok güzel:
*Bir toplu iğne bile ustasız olmazsa, "tanrı" hiç olmaz.*


Bir toplu iğne bile ustasız olmuyorsa, evrende bir yatarıcı olmadan kendi kendine var olamaz herhalde.

nasıl toplu iğne ustasız olmuyorsa. bu evrende bir yatırıcı olmadan var olmus olamaz. mutlaka bir yaratıcının yaratması ile olmuştur.

Herhalde burda yaratıcının olduğunu ispat ettiniz. smile.gif
hater
yaratıcıyı ne yaratmış sorusu ortaya çıkar o zaman...
yalnız yazıya bakarsanız burada o saçma iddia ile dalga geçilmiş olduğunu görürsünüz...
kayık vs. ile canlı bir yapıyı karşılaştıramazsınız...
evrenin nasıl oluştuğu ile ilgili kabul edilen kuramlar var...
hem de TANRISIZ....
evren de anlatıldığı gibi muhteşem bir denge yoktur...
ki dünya yaşamınıda açıklayabiliyoruz...
eksik noktaları olsa da açıklamamız tanrı fikrinden çok daha mantıklı...
her halükarda teist iddiaları çürüktür...
eninde sonunda çökmeye mahkumdur...
tanrı fikri kendi içinde çelişkilerle doludur...
ama sizler bunu göremiyorsunuz...
hater
mesela saat olayını alalım...
yazıda da yazılmıştı...
saatlerde evrimleşir...
basit bir saatten digital saate kadar bir evrimleşme görülür...
elbette saati yapan bir vardır...
ama o cansız bir şeydir ve birleşme olanağı yoktur...
ama cansız maddelerin canlıya dönüşme olanağı o zamanın şartlarında çok büyük bir olasılıktır...
ki inorganikten organiğe geçiş bir çok deneyle kanıtlanmıştır...
türler arasındaki geçişede tonlarca kanıt vardır...
peki cansız madde nasıl canlı olur?
dış etkilerle...
dediğim gibi inorganikten organiğe geçiş vardır...bunu lab. da kanıtladık...
dünya sürekli dış etkilerin altındadır...açık bir sistemdir...termodinamiğin ikinci yasası evrim karşıtı değildir yani...o kapalı sistemler için olan bir olaydır...
yawash
QUOTE
saçmalıyorsun...
alıntı yapıyorsun oradan buradan çalıyorsun yazıları...
bir de kendi yazınmış gibi gösteriyorsun...


smile.gif Alıntı yapacağım elbette. neden alıntı yapmayayım. islamiyet nakil dinidir. bende size islamiyetin bildirdiklerini alıntı yaparak sizlere aktarıyorum. yoksa kendi kafama göre olanları yazsam ininacıma ters düser. farkımız burda biz inancımızda olanları sizlere aktarıyoruz. siz kendinize göre yorumluyorsunuz. siz bile incilden alıntı yaparak bana örnekler vermissiniz.

QUOTE
kuran çelişkiler yumağıdır...
nesh olayı bile kuranın allahının ya da yazanının kararsızlığını gösterir...
verdiğin cevaba bak:
*Bir karıncayı yaratmaktan aciz birinin, kâinatı bir nizam içinde yaratan ve devam ettiren Yaratıcıya böyle söylemesi ne kadar ahmaklıktır. Bu koca kâinatı görüyorlar da, bunun bir yaratıcısının bulunduğunu kabul etmiyorlar. *
cvp mı vermiş oluyorsun şimdi sen?
sadece sallıyorsun...


Bütün hak dinlerde, iman bilgileri yani Amentünün esasları bozulmadan önce aynı idi. İmanda değişiklik olmaz.

İki âyet meali:

(Kur’an, önce gelmiş olan kitapları tasdik edicidir.) [Bekara 97]

(Tevrat’ı tasdik eden Kur’ana inanın!) [Bekara 41]

Nesh, peygamber kıssaları ile Cennet ve Cehennemi bildiren âyetlerde olmaz. Yalnız, emir ve yasaklarda olur. Nesh; emir ve yasakları değiştirmek demek değil, bunların yürürlük zamanlarının bittiğini haber vermektir. Kur’an-ı kerim, Tevrat ve İncil’i nesh edip yürürlükten kaldırdı. (Beyan-ül-hak)

Dinin emir ve yasakları tedrici olarak bildirildi. Mesela Bekara suresinin 219. âyetinde, önce içkinin büyük günahı yanında, bazı faydalarının da bulunduğu bildirildi. Daha sonra haram edildi. (Maide 91)

Nesh hakkında iki âyet meali:

(Biz, daha iyisini veya onun gibisini getirmeden bir âyeti nesh etmez veya unutturmayız.) [Bekara 106]

(Ya bize bundan başka bir Kur’an getir, yahut onu değiştir diyenlere de ki, Onu kendiliğimden değiştiremem.) [Yunus 15]

Demek ki nesh edilen ve unutturulan âyetler vardır. Hadis-i şerifle de olsa, nesh yine Allah’ın emri iledir. Çünkü Resulullahın dine ait sözleri vahiydir:

(Onun sözü vahiyden başka değildir.) [Necm 5]

Neshin çeşitleri şunlardır:

1- Âyetin, âyet ile neshi:

Bekara suresinin 180. âyetinde, ölüm hastasının ana, baba ve yakınları için vasiyette bulunma şartı vardı. Nisa suresinin 11. âyetinde, herkesin ne kadar miras alacağı bildirilmiş ve böylece vasiyet şartı kaldırılmıştır. Nisa suresinin, (Yeminlerinizin bağladığı kimselere de hisselerini veriniz) mealindeki 33. âyetine göre, akraba olmayan iki kişi yeminleşir ve biri diğerine mirasçı olurdu. Ama Enfal suresinin, (Yakın akrabalar vâris olmaya daha uygundur) mealindeki 75. âyeti ile neshedildi. (Ebu Davud)

Nur suresinin, (Zina eden ancak zina edenle evlenebilir) mealindeki 3. âyeti, Nur suresi 32. âyeti ile ve İbni Mace’nin bildirdiği (Önceki zina, nikahı haram kılamaz) hadis-i şerifi ile nesh edildi. Dört mezhepte de, zina eden, zina etmeyenle ve zina etmeyen, zina edenle evlenebilir. (Cessas)

2- Âyetin, sünnet ile neshi:

Bekara suresinin (Ölüm gelince, ana baba ve yakınlara vasiyet farzdır) mealindeki 180. âyeti, [Buhari’deki] (Vârise vasiyet yoktur) hadis-i şerifi ile nesh edildi.

Zekat verilmesi bildirilen 8 sınıftan biri olan Müellefe-i kulub, iman etmesi veya kötülükleri önlenmek istenilen kâfirler ve yeni iman etmiş olan zayıf Müslümanlar idi. Hz. Ebu Bekir zamanında, Beyt-ül-mal emini olan Hz. Ömer, [Kütüb-i sittenin hepsinde bulunan] (Zekatı Müslümanların zenginlerinden al, fakirlerine ver) mealindeki Muaz hadisini bildirip, (Müellefe-i kulub’a zekat verilmesini Resulullah nesh etti) dedi. Eshab-ı kiramın hepsi, bunu kabul etti. Nesh edilmiş olduğuna ve bunlara zekat verilmemesi gerektiğine icma hasıl oldu. (Redd-ül Muhtar)

3- Sünnetin âyet ile neshi:

Beyt-ül-makdis’e doğru namaz kılınırken, Bekara suresinin, (Yüzünü artık Mescid-i Haram [Kâbe] tarafına çevir) mealindeki 144. âyeti ile nesh edildi. Kıble Kâbe oldu.

4- Sünnetin sünnet ile neshi:

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kabir ziyaretini yasaklamıştım, bundan sonra ziyaret edin!) [İbni Mace],

(Bazı âyetlerde olduğu gibi, hadislerimden de birbirini nesh eden olur.) [Deylemi]

Şimdi, Allah’a ve Resulüne dün böyle diyordun bugün niye değiştirdin, çelişki içindesin mi denir?

Hatta, Allah öteki dinlerde haram olan bazı şeyi bu ümmete helal kılmış, helal olanları da haram kılmıştır. Hâşâ Allah’a niye böyle yaptın denebilir mi? Nitekim Âdem aleyhisselamın çocukları ikiz olmayan kız kardeşleri ile evlenmişlerdir. O zaman mubah kılmıştı, bugün ise yasakladı. Din Allah’ın değil mi? İstediğini yapamaz mı? Mesela, Mütayı da üç defa mubah kılmış, üç defa da yasaklamıştır. Buna çelişki denir mi? Mütayı sonradan yasakladı diye Allah ve Resulü suçlanır mı?


QUOTE
bak bir adam çok güzel bir laf söylemiş:
*Müslümanlardan bazı yobazlar diyor ki sakat insan da allahın lütfudur millet bakıp örnek alsın diye yaratmıştır...
tamam bunu bir şartla kabul ederim o zaman:
ey allahım bana da sakat bir çocuk ver ki millete örnek olsun diye*



Hakiki müslüman, Allahü teâlânın rızasından başka muradı olmayan kimsedir. Allahü teâlâ emrettiği için rızk kazanmaya çalışılır. Çalışırken ibadetlerini terk etmez ve haram işlemez. Kazanırken de, kazandığını sarf ederken de dinimize uyar. Böyle kimseye zenginlik de, fakirlik de faydalı olur. Fakat böyle olmayan kimse, Allahü teâlânın kaza ve kaderine razı olmaz. Fakir olunca az diye itiraz eder. Zengin olursa, doymaz, daha ister. Kazandığını haramlara sarf eder. Zenginliği de fakirliği de, dünyada ve ahirette felaketine sebep olur.

Körlük, topallık ve diğer sakatlıkların faydalı veya zararlı olması insandan insana değişir. Kimi, Allahü teâlânın takdirine razı olduğu için sonsuz olarak Cennet nimetlerine kavuşur, kimi de razı olmadığı için sonsuz olarak Cehennemde cezaya müstehak olabilir. Bir kimse kendisi için sakatlığın faydalı veya zararlı olduğunu bilemez.

Bir arkadaş, fakültede okurken son sınıfta kaldı. Sonra yeni arkadaşlarla tanışma mecburiyeti hasıl oldu. Bunların içinde salihlerle beraber olduğu için, kötü yolu bırakıp doğru yolu buldu. Görünüşe göre onun sınıfta kalması kötü idi. Fakat salih arkadaşlarla tanışması dünya ve ahiret saadetine sebep oldu.

Bazısı illa son model bir arabasının olmasını ister. Arabayı alıp çoluk çocuğuyla bir dereye uçabilir. Onun için illa bir şeyin olmasını değil, hayırlı olmasını istemelidir!

Çocuğun sakat olarak doğmasında kendi günahı yoktur. Eğer bunda ana-babasının kusuru varsa, günahı onlara aittir. Kör bir kimse, eğer kör olmasaydı kötü işler peşinde gezip dünya ve ahiretini mahvedebilirdi. Kimi de kör olduğu için isyan edip Yaratıcının takdirine razı olmaz, ebedi felaketine sebep olur.

Doğuştan veya sonradan kör olan bir müslüman, Cennete gider. İki hadis-i şerif meali:

(Allahü teâlâ, iki gözü olmayan müslümanı Cehenneme koymaz.) [Taberani]

(A’ma, sabrederse, Allahü teâlâ mükafat olarak ona Cenneti verir.) [Buhari]

Yalnız gözü olmayan değil, diğer sakatlıkları olan da sabrederse, ölürken, kabirde ve mahşer yerinde

sıkıntı çekmeden Cennete girer. Cennette ise sakatlık yoktur. İmansız olan, sağlam da sakat da olsa, yeri sonsuz olarak Cehennemdir.

Adaletle ihsanı karıştırmamalıdır! Herkese, fazlası ile adalet yapılmıştır. Akıl-baliğ olmadan ölen kâfir çocukları Cehenneme girmez. İslamiyet’i duymadan ölen kâfirler de girmez. Bunlar, İslamiyet’i, Cenneti, Cehennemi işittikten sonra, öğrenmez, inat edip inanmazsa, o zaman azap görür.

Çevrenin etkisi
Akıl-baliğ olanlar, ana-babanın, çevrenin etkisi altında kalmaz. Eğer kalsaydı, yıllardır İslam ülkelerinde, İslam terbiyesi ile yetişen müslüman çocukları, İslam düşmanlarının yalan ve iftiralarına aldanmaz, dinsiz olmazdı. Bunlar, akıl-baliğ olunca dinden çıkıyor. Ana-babasına, gerici diyerek alay ediyorlar.


Bu acı misaller, ana-babanın verdiği terbiyenin devamlı olmadığını açıkça göstermektedir. Bunun içindir ki, bugün dinden çıkmak, bütün dünyayı saran feci bir akım halindedir. Genç, ihtiyar, bu felakete kapılmayan pek az kimse kalmıştır.

Diğer taraftan, birçok kâfirler, ilim, fen adamları müslüman oluyor. Pek az olsa da, dinini değiştirmeyenlerin bulunması, ana-baba terbiyesinin etkisinin, bazen de devamlı olduğunu gösteriyor. Bir çocuğun müslüman evladı olması, İslam terbiyesi ile yetişmesi, Allahü teâlânın bir ihsanıdır. Kâfir çocuklarına bu ihsanı yapmıyor. Fakat, kimseye ihsan yapmaya mecbur değildir. İhsan yapmamak zulüm olmaz. Mesela, bakkaldan bir kilo pirinç alsak, tam bir kilo tartması adalettir. Noksan tartarsa zulüm olur. Biraz fazla verirse ihsan olur. Bu ihsanı istemek, kimsenin hakkı değildir.

QUOTE
okur yazar olmadığıymış...
o kadar bilgili köleleri var...
ki Kuran ne yazıkki 23 senede yazılmış...
o zaman bu lafının değeri olurdu...
incilde de güzel laflar vardır...güzel bir anlatım görürüm ben...mesela mat-5 oldukça güzeldir...ama çelişkiler vardır...
kuran da ise sadece şuradan buradan alınmış şeyler yazar...
orjinal bir tane şey yoktur...


İlkokul talebesine, yüksek matematikten bahsedilince anlamaz. Kur'andaki nazmı bilmeyene bunu anlatmak imkansız. Kur'andaki ölçüleri bilen kimse böyle bir iddiada bulanamaz. Belli bir kalıpla aruz vezni ile yazılan bir şiirin benzerini yazmak mümkün, fakat Kur'anın ki mümkün değil. Bu bir mucizedir, kimse yapamaz. Bunu iddia eden ateistlere soralım: (Haydi bir benzeri meydana getirin!) Getiremezler, getirmeleri de mümkün değildir. Ölçüler bozulur, insan sözü olduğu hemen meydana çıkar, bunu da ancak ehli bilir.

Allahü teâlâ da; her milletin kıymet verdiği şeylerde mucizeler gönderdiği için, Muhammed aleyhisselama da benzeri yazılamayacak olan bir kitap gönderdi. İnatçı kâfirler hariç, bir çok edip, bunun insan sözü olmadığını, Allah’ın kelamı olduğunu anlayıp iman etti. Bir benzerini hiç kimse söyleyemedi.

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Kulumuza [peygambere] indirdiğimizden [Allah’tan geldiğinden] bir şüpheniz varsa, iddianızda doğru iseniz, Allah’tan gayri şahitlerinizi [bilginlerinizi] de yardıma çağırıp, haydi onun benzeri bir sure meydana getirin! Bunu yapamazsınız, asla yapamayacaksınız da.) [Bekara 23, 24]

(De ki: Bu Kur'anın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler toplanıp, birbirine destek de olsalar, yemin olsun ki yine de benzerini ortaya koyamazlar.) [İsra 88]

14 asırdır, din düşmanları, Allah’ı yalancı çıkarmak için uğraşmışsa da yapamadılar.

Peygamber efendimiz ümmi idi, okur yazar değildi, kimseden bir şey okumamış, öğrenmemiş, hiçbir şey yazmamıştı. Allahü teâlâ, Peygamber efendimize buyuruyor ki:

(Sen [Kur'an gelmeden] önce bir kitap okumuş ve elinle onu yazmış değildin. Eğer öyle olsaydı müşrikler [Kur'an-ı kerimi, başkasından öğrenmiş veya önceki semavi kitaplardan almış] derlerdi.) [Ankebut 48]

Evet, ateistlere söylüyoruz, bir sure meydana getirsinler, Kur'andaki nazma uydurmaya çalışsınlar. Bu yapılamadı, yapılamaz da, yapılamayacaktır da. Bu da Kur'anın insan sözü olmadığının bir isbatıdır.
hater
kuranda ki nazımmış...
pohahaha...
ne nazım ama...
kararsız bir kişi bir gün yazdığını sonra değiştiriyor...
nesh fikri bile tanrı fikrine hakarettir...
kurandaki nazım yokki...
kuranda orjinal bir şey de yok...
kuranın tekrarlamalarını çıkarsak kitap 3 te birine iner diyordu sevgili İlhan Arsel...
ama bence onda birine iner...
nesh olayını söyleyen bir kitap kutsallığına en büyük darbeyi kendi vurmuştur...
ne bu yüce yaratıcı sürekli sözünü değiştiriyor?
offfffffffffffffffffffffffffffffffffffffff offffffffffffffffffff
sıkıldım size laf anlatmatan ya...
bu tür tartışmalarda sonuca ulaşmıyorki millet bildiğinden vazgeçmeyip kafadan sallıyorlar...
nazımmış carmış curtmuş...
yawash
QUOTE
yaratıcıyı ne yaratmış sorusu ortaya çıkar o zaman...
yalnız yazıya bakarsanız burada o saçma iddia ile dalga geçilmiş olduğunu görürsünüz...


işte burda inanc devreye giriyor. zaten bir yaratıcının olmadıgını ve kainatın kendi kendine var olduğuna inananların, yatarıcının sıfatlarının olduğuna da inanmaz.

Allahü teâlânın Sıfat-ı zatiyye’si altıdır:

1- Vücûd: Allahü teâlâ vardır. Varlığı ezelidir. Vacib-ül vücûddür, yani varlığı lazımdır.

2- Kıdem: Allahü teâlânın varlığının evveli, başlangıcı yoktur.

3- Bekâ: Allahü teâlânın varlığının âhiri, sonu yoktur. Hiç yok olmaz. Ortağı olmak muhal olduğu gibi, zat ve sıfatları için de yokluk muhaldir.

4- Vahdaniyyet: Allahü teâlânın zatında, sıfatlarında ve işlerinde ortağı, benzeri yoktur.

5- Muhalefetün-lilhavadis: Allahü teâlâ, zatında ve sıfatlarında hiçbir mahlukun zat ve sıfatlarına benzemez.

6- Kıyâm bi-nefsihi: Allahü teâlâ zatı ile kâimdir. Mekana muhtaç değildir. Madde ve mekan yok iken O var idi. Zira her ihtiyaçtan münezzehtir. Bu kâinatı yokluktan varlığa getirmeden önce, zatı nasıl idi ise, sonsuz olarak, hep öyledir.

Allahü teâlânın Sıfat-ı sübûtiyye’si sekizdir.

1- Hayat: Allahü teâlâ diridir. Hayatı, mahlukların hayatına benzemeyip, zatına layık ve mahsus olan hayat, ezeli ve ebedidir.

2- İlm: Allahü teâlâ her şeyi bilir. Bilmesi mahlukatın bilmesi gibi değildir. Karanlık gecede, karıncanın, kara taş üzerinde yürüdüğünü görür ve bilir. İnsanların kalbinden geçen düşüncelerini, niyetlerini bilir. Bilmesinde değişiklik olmaz. Ezeli ve ebedidir.

3- Sem’: Allahü teâlâ işitir. Vasıtasız, cihetsiz işitir. İşitmesi, kulların işitmesine benzemez. Bu sıfatı da, her sıfatı gibi ezeli ve ebedidir.

4- Basar: Allahü teâlâ görür. Âletsiz ve şartsız görür. Görmesi göz ile değildir.

5- İrade: Allahü teâlânın dilemesi vardır. Dilediğini yaratır. Her şey Onun dilemesi ile var olur. İradesine engel olacak hiçbir kuvvet yoktur.

6- Kudret: Allahü teâlâ, her şeye gücü yeticidir. Hiçbir şey Ona güç gelmez.

7- Kelam: Allahü teâlâ söyleyicidir. Söylemesi alet, harfler, sesler ve dil ile değildir.

8- Tekvîn: Allahü teâlâ yaratıcıdır. Ondan başka yaratıcı yoktur. Her şeyi O yaratır. Allahü teâlâdan başkası için yaratıcı dememelidir.

Allahü teâlânın sıfat-ı sübûtiyyesi de, sıfat-ı zatiyyesi gibi kadimdir. Bu sıfatları da, zatından ayrılmazlar. Yani sıfatları zatının, kendinin aynı da değildirler, gayrı da değildirler.

Allahü teâlânın sıfatlarının hakikatlerini anlamak da muhaldir. Hiçbir kimse ve hiçbir şey Allahü teâlânın sıfatlarına ortak ve benzer olamaz.


QUOTE
kayık vs. ile canlı bir yapıyı karşılaştıramazsınız...
evrenin nasıl oluştuğu ile ilgili kabul edilen kuramlar var...
hem de TANRISIZ....
evren de anlatıldığı gibi muhteşem bir denge yoktur...
ki dünya yaşamınıda açıklayabiliyoruz...
eksik noktaları olsa da açıklamamız tanrı fikrinden çok daha mantıklı...
her halükarda teist iddiaları çürüktür...
eninde sonunda çökmeye mahkumdur...
tanrı fikri kendi içinde çelişkilerle doludur...
ama sizler bunu göremiyorsunuz...


yaratıcı çelişkiler ile dolu değildir. yaratıcı ne yaptığını bilmekte ve yaptıklarınıda kimseye hesap vermeden yapmaya kadirdir.

burda çelişki inanmayanların kafasındaki çelişkilerdir. inanmayanların kafasındaki bu çelişkiler ise yaratıcı ile hiç bir ilgisi yoktur. senide, benide, inananlarıda, inanmayanlarıda yaratan yaratıcıdır.


İstisnalar hariç, bütün fen adamları, bu kâinatın kendiliğinden var olmadığını, bir yaratıcısının bulunduğunu ittifakla bildirmişlerdir. Fen ne kadar ilerlerse ilerlesin, insanların bir karıncayı, bir kuşu, bir balığı yaratması mümkün değildir. Akıllı ve bilgili bir kimse, kâinata bakınca, çok intizamlı yaratıldığını görür. Bunun kendiliğinden olmadığını anlar. Mesela güneş dünyaya çok yakın olsaydı, sıcaktan her şey yanar, hayat olmazdı. Güneş çok uzak olsaydı, soğuktan yaşanmaz, yine hayat olmazdı. İnsan vücudu ise bir harikadır.

Allahü teâlâ, dünyayı yarattıktan sonra, her asırda, en az bir kişiyi peygamber olarak göndermiş, ona çeşitli mucizeler vermiştir. Mesela Hz.Musa zamanında sihir, büyücülük çok ilerlemişti. Musa aleyhisselam asasını yere koyunca büyük bir ejderha olmuş, sihirbazların ellerindeki aletleri, ipleri yutmuştur. İsa aleyhisselam zamanında tıp çok ileri idi. Hz.İsa mucize olarak, körleri iyi etmiş, ölüleri diriltmiştir. Bizim Peygamberimiz zamanında ise edebi söz ve yazı sanatı çok ileri idi. Yarışmada birinci olan şiir, yazı ve konuşmalar Kâbe duvarına asılırdı. Kur'an-ı kerim gelince, bunlar indirilip yerine, gelen âyetler kondu. İnatçı kâfirler hariç herkes Kur'an-ı kerimin Allah’ın kelamı olduğuna inandı. Bir benzerini hiç kimse söyleyemedi.

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Bu Kur'an, Allah kelamıdır. İnanmıyorsanız, bir âyeti kadar siz de söyleyin! Fakat söyleyemezsiniz.) [Bekara 23-24]

Bütün düşmanlar el ele verip, aylarca, yıllarca uğraştıkları halde, onun benzerini bugüne kadar söyleyemediler. Söylemeleri de mümkün değildir. Bir aletin, bir evin nasıl bir yapıcısı varsa, bu kâinatın da elbette bir yapıcısı, yaratıcısı vardır. Bu körükörüne bir inanış değil, aklı olan herkesin kabul edeceği bir gerçektir.

Bir insan bir alet, bir makine yapınca bunun nasıl ve nerelerde kullanılacağına dair bir tarifnamesini de yanına koyar. Tarifname ile de anlaşılması zor ise, kullanması için kurslar açar. Bir makine yanlış kullanılırsa elden çıkar. Her şeyin yaratıcısı olan Cenab-ı Allah da, insan denilen bu muazzam makineyi yaratıp başıboş bırakmamıştır. Bu konuda Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Sizi boş yere yarattığımızı mı sandınız?) [Müminun 115]

Başıboş yaratılmayan insanın, ne yapması gerektiğini elçileri vasıtası ile, kitaplar göndererek bildirmiştir. Son elçi olan Muhammed aleyhisselama gönderilen kitabı ise Kur'an-ı kerimdir. Kur'an-ı kerim çok veciz olduğu için, Peygamber efendimiz bunu hadis-i şerifleri ile açıklamıştır. Hadis-i şerifler de, diğer insanların sözlerine göre veciz olduğu için, bizlerin kolayca anlayabilmemiz için âlimler bunları açıklamıştır. Kur'an-ı kerimde insanın niçin yaratıldığı açıkça bildirilmiştir:

(Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.) [Zariyat 56]

Allahü teâlâ, “Emrime uyan Cennete, uymayan ise Cehenneme gidecektir” buyurmuştur. İbadetlerin faydası Allahü teâlâya değil, herkesin kendinedir. Maaşla çalışan bir doktor, bir hastaya ilaç verse, ilacın doktora faydası yok diye o ilacı kullanmamak akla uygun değildir. Zehir içsem doktora ne zararı olur diyerek zehir içmesi de ahmaklıktır. İşte, günahlarımın Allah’a bir zararı yok diyerek, her çeşit günahı işlemek akıllı insanın yapacağı iş değildir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

(Akıllı kimse, Allah’a ve Peygamberine inanan ve ibadetlerini yapandır.) [İ.Muhber]

Öldükten sonra başına gelecekleri düşünmeyen kimse akıllı olabilir mi? Kendisini ebedi tehlikeye atana akıllı denebilir mi? Kur'an-ı kerimde sık sık, (Düşünmüyor musunuz?) diye ikaz edilmektedir. Hadis-i şerifte, (Aklı olmayanın dini de yoktur) buyurulmuştur. (Tirmizi)

Şerefüddin Ahmed bin Yahya Müniri hazretleri buyuruyor ki:

Bazıları, ibadetlerin Allahü teâlâya faydası olduğunu ve bunun için emrolunduklarını zannediyorlar. Böyle zannetmek çok yanlıştır. Her insanın yaptığı ibadetin faydası kendisinedir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Kim, [ibadetlerini yapar ve günahlarından] temizlenirse, faydası kendisinedir.) [Fatır 18]

(Benim ibadetime Allah’ın ihtiyacı yok) diye, yanlış düşünen kimse, perhiz yapmayan hastaya benzer. Bu hastasına doktor, perhiz tavsiye ediyor. Bu ise, (Perhiz yapmazsam doktora hiç zararı olmaz) diyerek, perhiz yapmıyor. Doktora zararı olmadığı doğrudur. Fakat kendine zarar vermektedir. Tabib, kendine faydası olduğu için değil, onun hastalıktan kurtulması için, perhiz yapmasını tavsiye etmiştir. Doktorun tavsiyesine uyarsa, şifa bulur. Uymazsa ölür gider. Tabibin bundan hiç zararı olmaz. Bunun gibi, (Allah’ın benim ibadetime ihtiyacı yok) diyerek ibadetten kaçanlar da, Cehenneme gider.
elfeyn
Hater,

Herşey kararsız olan insan ve toplum icin. Hukumler degismis olabilir, ama sozun gecerliligi ve ilahi olusu degismis degildir. Bu dinin kaynakları hic degismeyecegi malum. Merak etmeyin kıyamete kadar ateistler icin malzeme olacak islam. Ama degismeden ve sahiplenilerek wink.gif
hater
o zaman sana bir soru..
tanrı madem herşeyi biliyordu neden bizleri dünyaya koydu?
madem benim dünyada ateist olacağımı biliyordu neden yaşatıyor?direkt beni cehenneme mesela inanan birini de cennete koymuyor?

sahiplenilen öyle dinler var ki...
tahrif edilmiş dediğiniz islamla büyük farklar gösteren hristiyanlığa inanan sayısı islama inananlardan fazla...bu hristiyanlık doğru mu demek?

evet her şey kararsız olan insan içindir...
Muhammed de bir insandır ve doğal olarak yazdığı kitapta yanılması normaldir...
ki yanılmıştır...
nesh de bunu gösterir...
yoksa biz Şiva dan mı bahsediyoruz?
dans eden Hint tanrısından...
yoksa tanrımız kıvırtıyormu?
hehehe
yawash
QUOTE(elfeyn @ Aug 28 2005, 02:11 PM)
Hater,

Herşey kararsız olan insan ve toplum icin. Hukumler degismis olabilir, ama sozun gecerliligi ve ilahi olusu degismis degildir. Bu dinin kaynakları hic degismeyecegi  malum. Merak etmeyin kıyamete kadar ateistler icin malzeme olacak islam. Ama degismeden ve sahiplenilerek wink.gif
*



kararsız olan inanmayanlar. Bu dinin kaynakları hic degismeyecegi malum. (itiraf etmissiniz). inanmayan malzemeler ise yatarıcının yarattığı CEHENNEMDE yanacaktır. cünkü insan evinde olan gereksiz malzemeleri yakıyor veya çöpe atıyor. yaratıcı ise inanmayanları çöpe değil CEHENNEME atıyor. Her evin bir sahabi olduğu gibi bu dinin (islamiyetin) de bir sahibi vardır.

bir eve misafir olarak gittiğinizde o evin sahibinin islerine karısılmayacağı gibi. bu dinin sahibininde bildirmis olduğu kuralları hic bir sekilde degistirilemeyecektir. bu dinin kımayete kadar değistirilemeyeceğini yaratıcı bildirmistir.
elfeyn
Hater,

Eger Allah'in yaratmasinda ki sırrı bilsem emin ol soylerdim. Ama bu ruyanın ruyayı göreni bilmesi ve onu sorgulamasına benzer, hatta daha da öte bir şey. Şu var ki cennet ve cehennem ehli olanlar bu amelleri işlemek üzere varlar. Bunun hikmetini ben nerden bilebilirim. Var edildik. Oyle veya boyle varız. Neden bizi dogrudan bu sona ulaştırmadı demişti birisi de peygambere. O da cennetlikler ehli cennet ehlinin ameli ile ve cehennem ehli de cehennem ehlinin ameli ile muyesser kılınmak icin dunyaya geldi. Bundan ote bir sır var evet ama bunu zaten direkt bilmiş olsak Tanrıyı bizzat idrak ederdik. Bunun dışında kim ne yapıyor, kim neye sahip çıkıyor, kim kıvırtıyor, kim değiştiriyor bizi hic ilgilendirmez. Sonucta bu hakikati boyle acıklayabilen baska bir din yok.
hater
bakhale...
insanları çöpe benzettiniz...
mantığınızı anladım...
inanmayanları insandan saymıyorsunuz...
hehehe...
bravo dininizin müthişliğini ortaya koyuyorsunuz...
hater
sevgili elfeyn...
doğrusu hakikati açıkladığı filan yok bence dininizin...
ama sizin kişisel düşüncenizdir saygı duyarım...
en sevmediğim şey oldu...
tartışma gene çıkmaza girdi...
gene bnmki doğru seninki doğruya döndü...
ama galiba bu tür tartışmaların sonu hep böyle oluyor...
hep dediğim bir şey var:
ateist olduğum için kendimi akıllı görmüyorum ya da müslüman,hristiyan vs. diye insanları aptal diye de görmüyorum...
benden çok daha akıllı insanlar inançlı da olabiliyor inançsızda...
bu biraz da insanın içi işi...yani akılla değil inançla ilgili bölümü...
nese...
sevgiler...
met_1969
yawash,
Alıntı yaptıgın adresleri belirt, yoksa bundan sonraki alıntılarını silecegim. Başkalarının fikrini kendi fikrin olarak sunmaya hırsızlık denir. Katıldıgın yerleri alıntılarken quoteler içine al.
yawash
QUOTE(hater @ Aug 28 2005, 02:26 PM)
bakhale...
insanları çöpe benzettiniz...
mantığınızı anladım...
inanmayanları insandan saymıyorsunuz...
hehehe...
bravo dininizin müthişliğini ortaya koyuyorsunuz...
*



siz söylediklerimi aklınızla yorum getirdiğiniz icin zahiren baktığınız ve bir yaratıcıya inanmadığınız icin bu sekilde anlamanızı (cöpe benzetme) normal karsılıyorum. dinim tabiki müşhiş bir dindir.

eğer burda bir yaratıcının var olup olmadığını bile tartışıyorsak, demekki yaratıcı var.

cünkü olmayan bir seyi kimse tartısmaz. bundan sonra sizi kendinizle basbasa bırakıyorum. benimle yaratıcının varlığını tartısıyorsunuz. var olan birseyi tartısmak ise akılsızlıktır. bu neye benziyor biliyormusunuz.
hater
yanlış mantık yürütüyotsunuz...
süpermen de tartışılıyordu...
noel baba da...
marstan gelen uzaylılarda...
bunlar olan şeylermi?
hepsi tartışıldı ama...
hatta bir ara dünyalar savaşı radyoda oynarken millet sokaklara dökülmüştü...marslılar geldi diye...
marsa gidilmeden önce marsta zeki hayat ve yerleşim varmıdır diye tartışılıyordu...
ama olmadığı ortaya çıktı...
sanırım iddianızın yanlışlığını ortaya koydum...yukarıdaki örnekler uzarda uzar...
yawash
QUOTE(met_1969 @ Aug 28 2005, 02:32 PM)
yawash,
Alıntı yaptıgın adresleri belirt, yoksa bundan sonraki alıntılarını silecegim. Başkalarının fikrini kendi fikrin olarak sunmaya  hırsızlık denir. Katıldıgın yerleri alıntılarken quoteler içine al.
*



Kusura bakmayın .Simdiye kadar belirtme fırsatı olmadı. Şu ana kadar bildirdiklerimin hepsi www.dinibilgiler.org sitesinde yer almaktadır. Bunlar baskalarının fikri değil islam alimlerinin bildirdiği ehli sünnet bilgileridir.

Bir fikri insanlığın yararına sunmak çalmak değildir. Eğer çalma olsa idi bütün Felsefeçiler fikirlerini ortaya koymazdı.

Diğer insanlarda bu felsefecilerin fikirleri ile düşünüyor veya düsünmüyor. yazıyor veya yazmıyor. o zaman felsefeçilerin fikirleri ile yazanlarda bu fikirleri çalmış mı oluyor?
met_1969
Yawash,
Buna intihal diyorlar, yani kendi yazın içinde alıntı belirtmeden başkalarının yazılarını sanki saan aitmiş gibi gösteriyorsun. Kelimeler birebir aynı olunca ve yazının başkasına ait oldugu belirtilmezsen yapılan aşırma oluyor. O açıdan şu siteden alıntılıyorum diye belirtmen herkes için en dogrusu olacaktır.

Başkasının düşüncesine katılmak ve onu benimseyip yazmak hırsızlık degildir, ama başkasının kelimelerini aynen aktarıp, kaynak belirtmemek hırsızlıktır.

Umarım anlatmak istedigim daha net anlaşılmıştır.
yawash
QUOTE(hater @ Aug 28 2005, 02:39 PM)
yanlış mantık yürütüyotsunuz...
süpermen de tartışılıyordu...
noel baba da...
marstan gelen uzaylılarda...
bunlar olan şeylermi?
hepsi tartışıldı ama...
hatta bir ara dünyalar savaşı radyoda oynarken millet sokaklara dökülmüştü...marslılar geldi diye...
marsa gidilmeden önce marsta zeki hayat ve yerleşim varmıdır diye tartışılıyordu...
ama olmadığı ortaya çıktı...
sanırım iddianızın yanlışlığını ortaya koydum...yukarıdaki örnekler uzarda uzar...
*



bahsettiğiniz seylerin hic biri yoktur. olmadığı bilinerek tartısılmıstır. inananlan hic bir sekilde bu seyleri tartısmamıstır. tartısanlar ise zaten inanmayanlardır.

dogru olan bir seyin yanlıslığını nasıl ortaya koyacaksınız ki?
yawash
QUOTE(hater @ Aug 28 2005, 02:39 PM)
yanlış mantık yürütüyotsunuz...
süpermen de tartışılıyordu...
noel baba da...
marstan gelen uzaylılarda...
bunlar olan şeylermi?
hepsi tartışıldı ama...
hatta bir ara dünyalar savaşı radyoda oynarken millet sokaklara dökülmüştü...marslılar geldi diye...
marsa gidilmeden önce marsta zeki hayat ve yerleşim varmıdır diye tartışılıyordu...
ama olmadığı ortaya çıktı...
sanırım iddianızın yanlışlığını ortaya koydum...yukarıdaki örnekler uzarda uzar...
*



bahsettiğiniz seylerin hic biri yoktur. olmadığı bilinerek tartısılmıstır. inananlar hic bir sekilde bu seyleri tartısmamıstır. tartısanları yapaplar ise zaten inanmayanlardır.

dogru olan bir seyin yanlıslığını nasıl ortaya koyacaksınız ki?
hater
hayır...
bir zamanlar marslıların olmadığı bilinmiyordu...
bir zamanlar mitolojideki zeusun vs. olmadığı bilinmiyordu...
onlar tartışılıyordu...
inananlar la inanmayanlar..
bunlar tartışıldı..
yanlış olduğu BİLİNMEYEREK...
doğru olduğu SANILARAK...
bu günkü TANRI gibi...
bunlar gerçek mi olacak yani?
yawash
QUOTE(met_1969 @ Aug 28 2005, 02:51 PM)
Yawash,
Buna intihal diyorlar, yani kendi yazın içinde alıntı belirtmeden başkalarının yazılarını sanki saan aitmiş gibi gösteriyorsun. Kelimeler birebir aynı olunca ve yazının başkasına ait oldugu belirtilmezsen yapılan aşırma oluyor. O açıdan şu siteden alıntılıyorum diye belirtmen herkes için en dogrusu olacaktır.

Başkasının düşüncesine katılmak ve onu benimseyip yazmak hırsızlık degildir, ama başkasının kelimelerini  aynen aktarıp, kaynak belirtmemek hırsızlıktır.

Umarım anlatmak istedigim daha net anlaşılmıştır.
*



met_1969

Söylediklerinizde haklısınız. Bütün forumlarda bu kural gecerlidir. Bir yerden alıntı yapınca belirtmek gerekiyor. Kusura bakmayın.
enes
yawash abi hoşgeldin.
mehmet
selamlar
sevgili hater
peygambere hediyeler geliyordu takdir edersin.ganimetlerden de kendisine düşen hakkı alıyordu.yani 100 deve kurban etmesi onun çok zengin olduğu anlamına gelmez.peygamberin eline elbette para,mal geçiyordu fakat bunları hemen ihtiyaç sahiplerine dağıtıyordu.yani bir an elinde para var, hemen akabinde hiçbirşey yok.anlatabildimmi_? ayrıca kimse yahudi kabilelerine durduk yerde savaş açmamıştır.turandursunun uyduruk kitaplarında yazan herşeye inanma kardeş.hadisleri örnek gösteriyorsun bende sana hadisleri örnek gösteriyorum.hz.aişeden gelen pek çok rivayet var. peygamberin evinde çoğu zaman yemek pişirilecek birşey olmadığına dair.sorularına yeterli yanıt olmuştur umarım.şu teklif meselesini pek anlamadın galiba peygambere mekkenin enzengini ve en yetkili kişisi olma teklif edilmiştir.yani 80 kişiye hükmeden birine diyelim 1000 kişiye hükmetme hakkı teklif edilmiştir.
ABDULHAKÎM
Ayrıca, İslam tarihine bakarak, Hz Muhammed aleyhissalatü vesselamın evinde hangi malzemelerin bulunduğunu ve yemeklerde ne yediğini bize söyleyebilir misin Hater.
bekliyoruz......
hater
evet Abdulhakim istiyorsan doğduğundan beri yediklerini sayayım...
ilk sütünü...
sen say o zaman söyle bakim 621 yılının 300. günü ne yemiştir?
sevgili mehmet...eğer tutupta bana bir kuru üzüm den başka yiyeceğimiz yoktu yada kömür gibi yakacağımız yoktu gibi hadisleri gösteriyorsan bunlar hayatının belli bir dönemini belirtir...ki ben zaten bunları söylemiştim....hayatının belli dönemi yoksulluk içinde geçmiştir kabul...
ama...
yukarıda söylediklerimi muhammedin yakın arkadaşları söylemiş..
sorularıma cvp verin o zaman...
onların yalan olduğunu söyleyebilirmisiniz?
bu kadar kişinin sahih saydığı hadisleri?
yukarıda 8 soru sordum...
hala cvp gelmedi...
Muhammed in hayatını yoksulluk içinde geçirdiği KOCA BİR YALANDIR...
kabile olayında da...
hadisler belli...
neden saldırdıysa saldırsın yine kafa kesme vs. olayları birer GERÇEK...Bunlara kimse karşı çıkmıyor...
ya da bir kaç zavallı çobana maide suresinin bir ayetine uyarak yapılan işkenceler GERÇEK...
Bunları yalan sayacağınıza mantıklı birer açıklama bulun bence...
tüm islamcıların kabul ettiklerini siz kabul etmeyerek beni şaşırtıyorsunuz...
T.D olayına gelince...
Madem T.D sallıyordu...neden bu kadar sene boyunca bir islam alimi çıkıp yalan diyemedi?
pardon biri demişti T.D de onu rezil etmişti...
Artık T.D öldü...birileri onu öldürdü...
ama 15 sene önce ölen adamın ve ondan önceki yıllarca süren iddiaları(zaman olarak bilmiyorum ama mesela 20 yıl diyelim) neden çürütülemedi?
neden kimse çıkıp bir şeyler diyemiyor?
sadece deneyine laf! atıyorlar?
yoksa kitaplarına laf atamadıkları içinmi?
artık T.D gitti ama onun bayrağını taşıyanlar aydınlarımız var...(bkz:İ.A)
onun da söylediklerini çürütemiyorsunuz...
sadece laf atıyorsunuz...
ABDULHAKÎM
Hater Kurban kestiğini biliyorsun. Fakat yemeklerde ne yediğini ve evinde hangi malzemelerin bulunduğunu nasıl bimezsin. Ben tarih istemiyorum. Hz Muhammedin yemeğinde genel olarak neler olurdu ve hangi miktarda olurdu onu istiyorum. Bu iki konu hakkında internette çok bilgi var. Madem Kurban kestiğinden haberin var, yemeklerde genellikle ne yediğini ve hangi miktarda yediğini ve evindeki eşyaların ne olduğunu da bilirsin. Bu konuda bizi aydınlatabilir misin...Bu soruya cevap vermek işine gelmiyorsa ona bir şey diyemem.
hater
hayır işime gelmeme değil...
bilmiyorum...
bana veda haccında 100 kurban kesebilmesi yeter...
ya da her kurban bayramında iki kurban kesebilmesi...
yada kimseye DAĞITMADIĞI VEYA BAĞIŞLAMADIĞI HURMA BAHÇELERİ...
bunlara hiç bir islam tarihçisi yok demezken sen nasıl dersin?
bu kadar mı kör bir mantıkla bakıyorsun?
islamı savunmak bu kadar mı içine işledi ki sorularıma cevap veremeyip soruları BAŞKA YÖNLERE ÇEKİYORSUN?
islamı savunmak bu kadar mı içine işledi ki tarihi YOK SAYIYORSUN?
Muhammedin ne yediği ne yemediği beni ilgilendirmiyor...
ben kanıtlara bakarım...
Muhammed in bağışladıkları ya da kazandıkları belli...
bağışlamadıkları kestiği yüzlerce kurban da belli...
bunları yok mu sayıyorsun?
yok sayıyorsan ya tarih bilmiyorsundur ya da tarihi çarpıtıyorsundur...
yok saymıyorsan o zaman kestiği kurbanlar GÖKTEN Mİ İNDİ?
Muhammed in ne yediğini diyorsun...
ben sana yukarıda adamın zengin hatta çok zengin olduğunu gösteriyorum...
**Benu Nadir kabilesinden kazanılan hurmalıkları vs. paylaştırmamıştır çünkü bunun için savaşılmadığını söyler...Sadece bazı askeri techizatları dağıtmıştır ama hurmalıklar evler vs. ona kalmıştır.(Sahih-i Buhari)*
evler ona kalmış...savaşılmadan kazandığı için...
madem bu kadar dağıtıcıydı neden onları da bırakmadı?dağıtmadı?
evet yukarıda 8 soru sordum...
ısrarla bu sorulara cvp vermiyorsunuz...
ama ben buna 9. yuda ekliyorum....
9-madem bu kadar dağıtıcıydı neden onları da bırakmadı?dağıtmadı?(Benu Nadir den kazandıklarını)
evet cevaplamanız mantıklı cevaplamanız gereken 9 soru var...
ya da evet muhammed hayatının son 15vs. yılını bolluk içinde geçirmiştir dağıtmıştır ama kendi de harcamıştır diyerek SONUNDA DOĞRUYU SÖYLEMİŞ OLURSUNUZ...
İslam tarihçileri karşı çıkmıyor...
sizler karşı çıkıyorsunuz...
ABDULHAKÎM
Peki söyle bakalım o kestiği kurbanları kimin parasıyla aldı. Yani o yüz tane Kurbanın sahibi kimmiş. Ayrıca, o kestiği 100 tane kurbanı ne yapmış?

Daha da önemlisi, bu kadar zengin bir zatın evinde neden sadece bir kaç parça eşya var. Yani, neden kendine bir saray kurmamış.

Daha da önemlisi, bu kadar zengin bir zatın yemeğinde neden sadece bir kaç tane hurma var.

Daha da önemlisi, bu kadar zengin bir zat neden hep doymadan kalkmış.

Daha da önemlisi, bu kadar zengin bir zat, neden açlıktan karnına taş bağlamış.

Elbette, 100 tane kurban kesen bir zatın evinde neden sadece bir kaç parça eşya bulunduğunu ve neden yemeklerinde genellikle bir kaç tane hurma olduğunu da bize söylemen lazımdır.
Kreator
QUOTE(ABDULHAKÎM @ Aug 29 2005, 12:19 PM)
Peki söyle bakalım o kestiği kurbanları kimin parasıyla aldı. Yani o yüz tane Kurbanın sahibi kimmiş. Ayrıca, o kestiği 100 tane kurbanı ne yapmış?

Daha da önemlisi, bu kadar zengin bir zatın evinde neden sadece bir kaç parça eşya var. Yani, neden kendine bir saray kurmamış.

Daha da önemlisi, bu kadar zengin bir zatın yemeğinde neden sadece bir kaç tane hurma var.

Daha da önemlisi, bu kadar zengin bir zat neden hep doymadan kalkmış.

Daha da önemlisi, bu kadar zengin bir zat, neden açlıktan karnına taş bağlamış.

Elbette, 100 tane kurban kesen bir zatın evinde neden sadece bir kaç parça eşya bulunduğunu ve neden yemeklerinde genellikle bir kaç tane hurma olduğunu da bize söylemen lazımdır.
*




sen şimdi bir sendika başkanının altında slr mercedes.. havuzlu villa gorsen ne yaprsın???? ne dersin???
zengin açın halinden anlarmı dersin..b umu bizim hakkımı koruyacak dersin...
ecevit yıllarca nasıl giyindi ?? dilenci gibi ???
THİNK TWICE
ABDULHAKÎM
Peki, madem bu zatın yemeği bir kaç tane hurma ve evinde de bir kaç parça eşya var. Öyle ise, bu zatın amacı neydi?
Kreator
QUOTE(ABDULHAKÎM @ Aug 29 2005, 12:39 PM)
Peki, madem bu zatın yemeği bir kaç tane hurma ve evinde de bir kaç parça eşya var.  Öyle ise, bu zatın amacı neydi?
*




evine mi gittin??

kimse demezdi ki muhammedin evinde vcd var LG plazma var huri var...1001 çeşit meyve var......

burdaki herkes oyle bir anltayorki sanki hepsi muhammetle birlikte buyudu ha.. o vardı bu vardıı...........

bulent ecevitinde birşeyi yoktu.t v de görmedin mi .. diger liderler slk ile gezerken adarm torosla geizoyrıdu......
ağlamayan bebeye sut vermezler...aklında bulunsun....
dost
Arkadasim , sendika baskani eger imkani olsa , inan bana onuda coktaaan yapardida , bakma imkani yok .
Ecevit ve onun gibilere gelince , bir zaman dilenci gibi giyinirler ammaaaa sonunda yine yapacaklarini yaparlar . Bizim Peygamberimiz , hic degismedi . Nasilsa , hep öyle kaldi . Burda demek istedigim , bir insan cikar icin birsey yapar fakat baktiki olcak gibi degil , muhakkak sonunda pes ederdi . Peygamberimiz , neden hep fakir kaldi ? Neden normal bir insan gibi , ulan pisi pisine bir amac icin calistim , bari son anlarimi zenginlik icinde gecireyim demedi ?
Kreator
QUOTE(dost @ Aug 29 2005, 12:49 PM)
Arkadasim , sendika baskani eger imkani olsa , inan bana onuda coktaaan yapardida , bakma imkani yok .
Ecevit ve onun gibilere gelince , bir zaman dilenci gibi giyinirler ammaaaa sonunda yine yapacaklarini yaparlar . Bizim Peygamberimiz , hic degismedi . Nasilsa , hep öyle kaldi . Burda demek istedigim , bir insan cikar icin birsey yapar fakat baktiki olcak gibi degil , muhakkak sonunda pes ederdi . Peygamberimiz , neden hep fakir kaldi ? Neden normal bir insan gibi , ulan pisi pisine bir amac icin calistim , bari son anlarimi zenginlik icinde gecireyim demedi ?
*



tekdir ettitim muhammedi..
hakektten bravo ama adma. öyle böyle değil..

saygılar...
dost
evine mi gittin?? Niye , sen gittinmi evinede böyle iddali konusuyorsun peki ???



kimse demezdi ki muhammedin evinde vcd var LG plazma var huri var...1001 çeşit meyve var......

Niye demesin canim . Bir baslikta , ayin ikiye ayrilmasi konusunda bir ateist söyle demisti . Tarihde öyle brsey olacak ve insanlar görmeyecek . Bende sana diyorumki , Tarihde böyle birsey olacak ve hic bir yerde anlatilmayacak ve yazilmayacak ?! Bak benim imzamda ne yaziyor .


burdaki herkes oyle bir anltayorki sanki hepsi muhammetle birlikte buyudu ha.. o vardı bu vardıı...........

Evet , bende aynisini sizler icin düsünmüstüm . smile.gif


bulent ecevitinde birşeyi yoktu.t v de görmedin mi .. diger liderler slk ile gezerken adarm torosla geizoyrıdu......

Ya simdi nasil o senin dedigin insanlar ??? Hala aynimi ??? Demek insan bir müddet sonra degisiyor . Peki Peygamberimiz niye hic degismedi ?
ABDULHAKÎM
Peki, neden onun Peygamber olduğuna iman eden binlerce sahabe onun yemeğinin genelde bir kaç hurma olduğunu ve evinde bir kaç eşya mal bulunduğunu söylüyor.

Evet, bu zatın ta yeme içme adabını bile taklid eden sahabeler, onun evinde ne kadar mal bulunduğunu ve yemeklerde ne yediğini nakletmişlerdir.

Evet Kraetor, işine gelen rivayetleri kabul ediyorsun, fakat işine gelmeyenleri de gözünü yumuyorsun. Sen bilirsin.
Kreator
QUOTE(ABDULHAKÎM @ Aug 29 2005, 12:55 PM)
Peki, neden onun Peygamber olduğuna iman eden binlerce sahabe onun yemeğinin genelde bir kaç hurma olduğunu ve evinde bir kaç eşya mal bulunduğunu söylüyor.

Evet, bu zatın ta yeme içme adabını bile taklid eden sahabeler, onun evinde ne kadar mal bulunduğunu ve yemeklerde ne yediğini nakletmişlerdir.

Evet Kraetor, işine gelen rivayetleri kabul ediyorsun, fakat işine gelmeyenleri de gözünü yumuyorsun. Sen bilirsin.
*




dünaydaki 5 milyar kişii biliyo onun kim ve ne sıfatta oldugunu ..... bende biliyorum
sende kendince biliyorsun

selametle..
ABDULHAKÎM
Dünyadaki 5 milyar insan onun evinde ne olduğunu ve yemeklerde genellikle ne yediğini nereden biliyorlar Kraetor..
dost
Kreator arkadasim , hayirdir . Hani acaba diyorumda . smile.gif rolleyes.gif
Bu basit görünüm sadece metinlerden oluşur. Resim ve Daha Fazla Bilgi Görmek İçin Forumun Normal Haline Geçmeniz GerekmektedirBuraya Tıklayın.