M.Ö. III. yüzyılda İskenderiye'de kurulmuş olan kütüphane, insanlık tarihinde meydana getirilmiş önemli eserlerden biridir. Eski kaynaklar, burada 900 bin cilt el yazması eserin toplandığını kaydeder.
İskenderiye şehri M.Ö. 382 yılında, Makedonyalı Büyük İskender tarafından kurulmuştur. Onun ölümüyle imparatorluğun dağılışı sonunda kumandanlarından Lagus’un oğlu Ptolemaeus’un eline geçti. O da Mısır’da krallığını ilan etti. Mısır’da 300 yıl devam eden bu hanedanın ilk hükümdarı olup, 383 yılında 24 yaşında iken 24 yıl hüküm sürmüştür. Savaşı sevmeyen Ptolemaeus, hiçbir zaman ülkesinin sınırlarını genişletmek hevesine kapılmadı. Bilim ve edebiyata düşkünlüğüyle, Mısırlılar'ın gelenek ve göreneklerini, dinlerini benimseyerek halkın sevgisini kazandı. Eski kanunları, dini törenleri muhafaza etmekle kalmayıp, eski Mısır hükümdarlarının lakabı olan Firavun unvanını aldı ve onları taklit ederek öz kız kardeşiyle evlendi.
Bu yeni devletin merkezi İskenderiye şehriydi. Yeni firavun burayı baştanbaşa onarıp, genişleterek o devrin en meşhur başkenti haline getirdi. Burada meydana getirdiği en önemli eser ise müze ve buna bağlı olan kütüphane idi. Kurulması için saray civarında ve güzel bir yer seçildi. Müzede o devirde bilinen bütün ülkelerdeki hayvan ve bitkilerin bir örneği vardı. Ayrıca botanik bahçesi ve bir rasathane bulunuyordu. Otopsi yoluyla insan vücudunun incelenmesi için bir anatomi salonu açılmıştı. Bu bilim sitesinde fizik, kimya, tıp, astronomi, matematik, felsefe, edebiyat ve fizyoloji bilgileri için evler yapılmıştı.
Müzenin en önemli bölümü kütüphanesiydi. Kütüphanenin müdürü, bulabileceği her yazılı eseri alma yetkisine sahipti. Mısır’a giren her kitabın buraya götürülmesi mecburiyeti vardı. Kitabın burada bir nüshası çıkarılıp sahibine verilir, kitabın aslı ise kütüphanede kalırdı. Bir taraftan da yurt dışına gönderilen memurlar, başka ülkelerde buldukları kitapları satın alıp, getirirlerdi. Böylece, o zamana kadar birçok bilime ait dağınık halde ve kaybolmaya mahkûm durumda olan eserler emin bir yerde toplanmış oldu.
KÜTÜPHANENİN YIKILIŞI
Genel kanı bu kütüphanenin, çıkan çeşitli fanatik görüşler nedeniyle, antik Pagan tapınakları ve yapıların imhası sırasında Hıristiyanlar tarafından yakıldığı yönündedir. Bu görüşe göre 391 yılında Bizans’ın Mısır Valisi Theophilos, İskenderiye’de Mısır’ın eski din mensuplarına ait Osiris tapınağının yeri olan bir arsayı, kilise inşa edilmesi için Hrıstiyanlar’a verdi. Burada yapılacak kilisenin temel kazıları sırasında üzerinde eski dine ait yazılar bulunan bir taş çıktı. Hıristiyanlar bunu bir alay konusu yaptılar. Bu olay şehirde oldukça kalabalık halde bulunan putperestleri kızdırdı ve sonunda İskenderiye’de dini bir ayaklanma çıktı. İki taraf çarpıştı, insanlar kitle halinde kılıçtan geçirildi. İskenderiye Kütüphanesi’nin olduğu bölge yerle bir edildi. İmparator I. Theodosius, valiye başka büyük şehirlere göre eski dinin İskenderiye’de hala neden bu kadar canlı olarak devam ettiğini sorunca, buna sebep olarak İskenderiye Kütüphanesi’nin eski putperestlik kültürünü devam ettiren kitaplarını ileri sürdü. İmparator, bunun üzerine hepsinin yok edilmesini emretti. İskenderiye Kütüphanesi’ndeki tüm eserler şehrin hamamlarına dağıtılarak yaktırıldı ve böylece insanlık tarihinin bu bilim ve kültür hazinesi yok oldu.
Daha önceleri bu kütüphanenin şehrin Müslümanlar tarafından alınmasından kısa bir süre sonra ikinci İslam Halifesi Hz. Ömer’in emriyle Mısır Fatihi Amr İbnül-As tarafından yakılarak yok edildiği ileri sürülmüştür. Genelde bu iddialar Hristiyanların Müslümanlara suçu atmaları olarak kabul görmüştür. Tarihi gerçeklerden habersiz bir takım sürüler şunu der: “Kasıtlı olan bu yanışının sorumlusu Ömer Bin Hattab'dır.. Hatta kitaplar, yakılmadan bir kaç dakika önce, şu konuşmaları işitmişlerdir Ömer Bin Hattab'ın ağzından: Bu kitaplarda, ya Kuran'da olanlar vardır, ya da başka şeyler. Her iki durumda da gereksizler.” 630'lu yıllarda olan bu olay, kan davasına dönüşmüştür adeta…
Burada şunu söylemek gereksizse de insaf ehline belki faydası olur. Hz. Muhammed (s.a.v.) 632 yılında vefat etmiş daha sonra hilafete Hz. Ebu Bekir (r.a.) geçmiş ve hilafet makamında 2 yıl kalmıştır. İkinci halife Hz. Ömer (r.a.) 624 yılında halife olmuştur. Nasıl oluyor da Hz. Ömer halife iken 630 yılında İskenderiye kütüphanesini yakabiliyor.
Princeton Üniversitesi Doğu tetkikleri kürsüsü başkanı Prof. Philip K. Hitti şöyle diyor: Halifenin (Hz.Ömer’in) emriyle Amr İbn As'ın altı ay boyunca şehrin çok sayıdaki hamamlarında, ocaklarında İskenderiye Kütüphanesindeki kitapları yaktığına dair anlatılanlar, tamamen hayali ve farazi tatlı HİKÂYELERDEN ibaret olup tarihi gerçeklerle alakası yoktur.
Büyük Plotemy Kütüphanesi pek erken bir devirde daha M.Ö. 48 senesinde Julius Sezar tarafından ateşe verilmişti. Yeni İskenderiye Kütüphanesi ise İmparator Teodoius emri üzerine takriben M.S. 389 yılında ikinci defa ve tamamen yok edilmiştir. Bu duruma göre İslam fetihleri esnasında İskenderiye'de önem taşıyan herhangi bir kitaplık mevcut olamazdı ve ayrıca o çağda yaşamış hiçbir tarihçi ne Amr'a ne de Ömer'e bu konuda bir suç atfetmez. (İslam Tarihi C.l Sf. 251)
Kütüphanenin Sezar tarafından, İskenderiye'yi kuşattığı sırada yok edildiği görüşü de çeşitli tarihi eserlerde yer almaktadır. Kütüphanenin varlığını 4. yüzyıla kadar sürdürdüğü bilinmektedir. Sezar'ın kuşatmasında sadece bir bölümünün zarar görmüş veya yıkılmış olduğu da düşünülmektedir.
İskenderiye Kütüphanesi üstüne araştırmalar yapan Gazi Üniversitesi öğretim görevlisi Tuncer Tuğcu; "Hz. Ömer zamanında, Müslüman olanların sayısı çığ gibi büyümüştü. Hıristiyanlar sayılarının giderek azalması karşısında çaresizliğe düşmüşler ve o dönem İskenderiye"deki putperestleri (paganları) Hıristiyanlaştırıp Müslümanlara karşı kışkırtmışlardır. Aynı dönemde İskenderiye Kütüphanesi"nin başında ünlü kadın matematikçi ve filozof Hypatia bulunuyordu. Paganları kışkırtan Piskopos Cyril (18. yüzyılda aziz ilan edildi), Hypatia"nın Hıristiyan dogmalarına karşı öne sürdüğü savları duyunca şaşkına döndü. İskenderiye Kütüphanesi"nin yakılması dönemin en önemli aydınlarından olan Hypatia"nın açıklamalarından sonra oldu" diyor.
İskenderiye Kütüphanesi"ndeki eserler, bu kütüphaneyi kullanan aydınlar ve kütüphane müdiresi Hypatia, Hıristiyanlığın dogmalarına karşı etkin bir savaş veriyorlardı. Kütüphane, Hıristiyan karşıtlarının bir merkezi olmuştu o dönemde. Burada şekillenen fikirlerin Hıristiyan inancına zarar vereceğine inanan azizler ise rahipler aracılığıyla savaş başlattılar.
Hypatia öldürülüyor, suç başkasına atılıyor Tuncer Tuğcu, İskenderiye Kütüphanesi"nin yakıldığı günü şöyle anlatıyor: "414 yılının Lent bayramında, Hypatia"nın konuşmalarından etkilenen halk kütüphanenin önünde toplandı. Piskopos Cyril"in rahipleri bu kalabalıktan rahatsız oldu ve silahlı güçleri çağırdı. İlk Hypatia tutuklandı, eziyet edilerek öldürüldü. Daha sonra İskenderiye Kütüphanesi"ndeki kitaplar toplatıldı ve hamamlarda ateşe verildi. Ve kütüphane alevler arasında sonsuz bir sessizliğe gömüldü. Böylece insanlık tarihinin bu eşsiz bilim ve kültür hazinesi yok oldu, dünyanın eski çağlarına ait pek çok değerli bilgi bir daha elde edilmeyecek şekilde ortadan kalktı."
Antik örneği devam ettirme düşünceleri seksenli yılların sonunda, kütüphanenin yeniden inşası için bir uluslararası komitenin kurulmasıyla ön plana çıktı. Planlara göre, binanın eski yerinde 1995 yılına kadar 100 milyon Dolar değerinde bir inşaat yapılacaktı. Ancak ardından gelen dönemde bölgedeki politik ihtilaflar ve temellerin altında eski kral saraylarının olduğunu düşünen arkeologların muhalefeti nedeniyle gecikmeler yaşandı.
UNESCO’nun 1987 yılında yaptığı çağrıda sonra 1990 yılındaki Assuan Konferansı’na katılan komisyona bazı Arap ülkeleri ve özel kişiler 65 milyon Dolar yardımda bulundu. Kütüphanenin inşaatına 1995 yılında başlandı ve inşaat 2001 yılında bitirildi. 45 bin metrekarelik kullanım alanına sahip olan yapı toplam 250 milyon Dolara mal oldu.