DeHRi
Jan 27 2007, 11:22 PM
tefsirciler "sebe" memleketinin yemen'de bir yer olduğunu söyler dururlar. ne yapsınlar, ihtimal kadim mısır'dan, özellikle de thebes'ten bihaberdiler. baştaki th petlek se'dir. bügün kısaca "teb" de denir.
http://en.wikipedia.org/wiki/Thebes%2C_Egypt sayfasında şehrin bir kaç hanedan'a başkentlik yaptığı belirtiliyor.
orada bence ilginç bir bilgi daha var: thebes, yani kuran'da geçtiği şekliyle sebe, mısır dilinde şehir demekmiş. peki, mısır (aslı, mısr) ne demek? bkz kuran 2:61. "o halde şehre inin." evet, buradaki "şehir" kelimesi asıl metinde "mısr," aynı kelime.
peki, folklorumuza "saba melikesi belkıs" olarak giren sebe melikesi kimdi? thebes'in başkent olduğu zamanlardaki hanedanlardan 18. hanedanda ünlü bir kadın firavun var: hatshepsut. belki odur, belki de bu kurgu tamamen alakasızdır, ama kuran'da ilgili krallık şöyle tasvir ediliyor:
27:23 "Gerçekten, onlara hükümdarlık eden, kendisine her türlü imkan verilmiş ve büyük bir tahta sahip olan bir kadınla karşılaştım."
27:24 "Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm."
her türlü imkana sahip bir krallık, ve GÜNEŞ'i tanrı sayıyorlar...
deist
Jan 28 2007, 03:25 PM
Geçmişte Süleyman-Sebe masalıyla ilgili bir mizahi yazı yazmıştım.
Konusu gelince sizlerle tekrar paylaşmak istedim.
Bir varmış bir yokmuş
Zamanın birinde bir ülkede Süleyman isimli bir Kral yaşarmış. Halkı ona kısaca Sülo demiş , ama Sülü diyenler çoğunluktaymış.
Sülü , ara sıra ormanda gezintilere çıkar , hayvanlarla konuşur özelliklede kuş ve karıncalarla sohbetler edip, hal hatır sorarmış.
Rüzgarı istediği yerden estirip, “Len doğudan es len” dediğinde rüzgar doğudan, “len batıdan es len” dediğinde rüzgar batıdan esermiş.
Sülü’nün etrafındaki koruma görevlisi badigartlar da cinlerden oluşurmuş.
Bir gün Sülü kuşlarla sohbet ederken hüdhüd kuşunun aralarında olmadığını görerek sinirlenir ve : “Len hüdhüd nerde len” demiş.
Tam bu sırada hüdhüd gelince Sülü aynen şunları söylemiş; ”Len hüdhüd müsün hödük müsün nerdesin len bi saattir seni arıyom”
Hüdhüd hemen Sülü’nün yanına gelip şunları söylemiş.
“Lan oğlum Sülo dur hele dinle beni , bugün Sebe diye bir ülke gördüm melikesi güneşe tapıyordu.”
Bunu duyan Sülü öfkelenir ve aynen şunları söyler:
“Has…tir, Allah’tan başka kime tapılır ki.”
Bunun üzerine Hüdhüd kuşu da Sülü’yu doğrulayıp:
"(Halbuki) O büyük Arş'ın sahibi olan Allah'tan başka tapılacak yoktur." (Neml-26)
der.
Hemen ardından Sülü bir mektup yazıp hüdhüdle Sebe melikesine gönderir. Mektupta aynen şunlar yazılıdır;
“Len , nedir ulen Allah varken sen gitmiş güneşe tapıp duruyormuşsun. Artist misin oğlum sen.
Gelirsem bacaklarını kırarım senin. Dağıtırım len orayı.”
Mektubu alnıca 3.5 atan Sebe melikesi Sülü’ye rüşvet gönderir.
Rüşveti kabul etmeyen Sülü etrafındakilere : “Len kim o melikenin tahtını baba getirecek” der.
İfrit adındaki cin : “Ben getiririm” diyo.
Ama ‘Kitaptan ilmi olan kimse ise’ : göz açıp kapayana kadar tahtı Sülü’nün önüne getirir bile.
Tahtı yanında gören Sülü : “Has…tir. Bu ne oğlum. Şimdi şükür mü edeyim , nankörlük mü edeyim” diyerek şaşkınlığını dile getirir.
Sülü tahtın biçimini değiştirip Sebe melikesinin tahtını tanıyıp tanıyamayacağını test etmek ister.
Sebe melikesi gelip Sülü’yü görünce “ Vay vay vay vay Sülü , nasılsın, çağa çocuk nasıl” diye hal hatır sorar. Kendi tahtını ise gözü bir yerlerden ısırmasına rağmen ‘tanımayanlardan olur’.
Sonra hep beraber Sülü’nün sarayına giderler. Sülü’nün sarayının tabanı camdan , altından da su aktığından, Sebe melikesi yeri ıslak zanneder ve eteğini yukarı dahi çeker.
Bu ihtişamı gören Sebe melikesi : “Keşke bende daha önce Müslüman olsaydım da Allah beni de hidayete erdirseydi , benim de böyle saraylarım olsaydı” diye iç geçirir. Ve hiç zaman kaybetmeden Müslümanlardan olur.
Öldükten sonra Sülü’yle birlikte cennete gidip sonsuza kadar mutlu yaşarlar.
Gökten 3 tane Allah düşmüş. Hepsi bu masalı 21.yy’da bile insanlara gerçek diye yutturmayı başaran Muhammed’in başına.
NEML SURESİ
16- Süleyman Davud'a varis olup dedi ki: "Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur."
17- Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları Süleyman'ın hizmetinde toplandı, hepsi bir arada (onun tarafından) düzenli olarak sevkediliyordu.
18- Nihayet karınca vâdisine geldikleri zaman, bir karınca: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!" dedi.
19- (Süleyman) onun sözüne gülümseyerek dedi ki: "Ey Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi iş yapmamı gönlüme getir. Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat."
20- (Süleyman) Kuşları gözden geçirdikten sonra şöyle dedi: "Hüd-hüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?"
21- "Ya bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirecek, ya da onu şiddetli bir azaba uğratacağım, yahut boğazlıyacağım!"
22- Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip: "Ben, dedi, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe'den sana çok doğru (ve önemli) bir haber getirdim.
23- "Gerçekten, onlara (Sebelilere) hükümdarlık eden, kendisine her türlü imkan verilmiş ve büyük bir tahta sahip olan bir kadınla karşılaştım."
24- "Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için hidayete giremiyorlar."
25- "Göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a secde etmezler."
26- "(Halbuki) O büyük Arş'ın sahibi olan Allah'tan başka tapılacak yoktur."
27- (Süleyman Hüdhüd'e) dedi ki: "Doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız."
28- "Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarına bak."
29- (Süleyman'ın mektubunu alan Sebe melikesi): "Beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı" dedi.
30- "Mektup Süleyman'dandır, Rahmân ve Rahîm Allah'ın adıyla (başlamakta)dır. "
31- "Bana karşı baş kaldırmayın, teslimiyet göstererek bana gelin diye (yazmaktadır)."
32- (Sonra Melike) dedi ki: "Beyler, ulular! Bu işimde bana bir fikir verin. (Bilirsiniz) siz yanımda olmadan hiçbir işi kestirip atmam."
33- Onlar, şöyle cevap verdiler: "Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız, buyruk ise senindir; artık ne emredeceğini düşün taşın."
34- Melike, "Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi orayı perişan ederler ve halkının ulularını hakir hâle getirirler. (Herhalde) Onlar da böyle yapacaklardır" dedi.
35- "Ben (şimdi) onlara bir hediye göndereyim de, bakayım elçiler ne (gibi bir sonuç) ile dönecekler."
36- (Elçiler, hediyelerle) gelince Süleyman şöyle dedi: "Siz bana mal ile yardım mı etmek istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir. Ama siz, hediyenizle böbürlenirsiniz."
37- "(Ey elçi) Onlara var (söyle); iyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamayacakları ordularla gelir, onları, muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız!"
38- (Sonra Süleyman müşavirlerine) dedi ki: "Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o Melike'nin tahtını bana getirebilir?"
39- Cinlerden bir ifrit, "Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm ve güvenim var." dedi.
40- Kitaptan ilmi olan kimse ise, "Gözünü açıp kapamadan, ben onu sana getiririm" dedi. (Süleyman) onu (Melike'nin tahtını) yanıbaşına yerleşivermiş görünce, "Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; nankörlük edene gelince, o bilsin ki Rabbim müstağnidir, çok kerem sahibidir."
41- (Süleyman devamla) dedi ki: "Onun tahtını bilemeyeceği bir vaziyete sokun; getirin bakalım tanıyabilecek mi, yoksa tanıyamayanlardan mı olacak?"
42- Melike gelince, "Senin tahtın da böyle mi?" dendi. O şöyle cevap verdi: "Tıpkı o! Zaten bize daha önce bilgi verilmiş ve biz teslimiyet göstermiştik."
43- O'nu, Allah'tan başka taptığı şeyler alıkoymuştu. Çünkü kendisi inkârcı bir kavimdendi.
44- Ona "köşke gir!" dendi. Melike onu görünce derin bir su sandı ve eteğini çekti. Süleyman "Bu billurdan yapılmış, şeffaf bir zemindir" dedi. Melike dedi ki: "Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmiştim. Süleyman'ın maiyyetinde, âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum."
zazax
Jan 28 2007, 08:17 PM
Dehri!
Süleyman peygamberin millattan önce 6. yüzyılda yaşadığı söylenir.
Davutun oğludur ve israil devleti engüçlü dönemlerini yaşıyordu.
Mısırda firavunllar yaşamıyordu.
israil devleti en geniş sınırlara ulaşmıştı.
anlatılan yemendeki sebelerdir.
deist
Jan 28 2007, 09:52 PM
QUOTE(zazax @ Jan 28 2007, 08:17 PM)

Süleyman peygamberin millattan önce 6. yüzyılda yaşadığı söylenir.
Davutun oğludur ve israil devleti engüçlü dönemlerini yaşıyordu.
Bir düzeltme yapıyım.
Süleyman'ın M.Ö 6.yy'da değil M.Ö 10.yy'da yaşadığına inanılır.
Ama sadece inanç , yoksa tarihte Süleyman isimli bir krala rastlanmaz. Kral Süleyman bir masal kahramanıdır.
Yani bizim keloğlanın , kızına talip olduğu padişahtan farkı yoktur.
zazax
Jan 28 2007, 10:48 PM
QUOTE(deist @ Jan 28 2007, 09:52 PM)

Bir düzeltme yapıyım.
Süleyman'ın M.Ö 6.yy'da değil M.Ö 10.yy'da yaşadığına inanılır.
Ama sadece inanç , yoksa tarihte Süleyman isimli bir krala rastlanmaz. Kral Süleyman bir masal kahramanıdır.
Yani bizim keloğlanın , kızına talip olduğu padişahtan farkı yoktur.
Tevrat daha çok bir tarih kitabıdır, Hititler, Asurlar gibi milletlerin tarihi hep tevrattan alınıp tarih kitaplarına aktarılır.
Süleyman, Davudun Hititli eşinden çocuğudur.

Tarihi düzelteyim, mısırdan çıkış M.Ö 13yy
Süleyman yaşadığı dfönem M.Ö. yy
gezgin95
Jan 28 2007, 10:53 PM
QUOTE(zazax @ Jan 28 2007, 10:48 PM)

M.Ö. 10yy da Musa yaşamıştır,
yahudilerin Mısırdan çıkışıdır.
Tevrat daha çok bir tarih kitabıdır,
Hititler, Asurlar gibi milletlerin tarihi hep tevrattan alınıp tarih kitaplarına aktarılır.Süleyman, Davudun Hititli eşinden çocuğudur.

Ne diyorsun ya sen.
Ne bu zırvalar.
Tarih kitaplarını din kitaplarına bakarak mı yazıyorlar.
Tarih çok daha ciddi bir konu.
Dinler ne ki?
Masal, efsane.
zazax
Jan 28 2007, 11:02 PM
QUOTE(gezgin95 @ Jan 28 2007, 10:53 PM)

Ne diyorsun ya sen.
Ne bu zırvalar.
Tarih kitaplarını din kitaplarına bakarak mı yazıyorlar.
Tarih çok daha ciddi bir konu.
Dinler ne ki?
Masal, efsane.
Evet.
Yahudiler herşeyi kaydederdiler.
Tarih ciddi konuymuş brehbreh
Gelen giden tarihi değiştiriyor,
Örneğin: Şah İsmailin Çaldıranda tahtını bırakıp kaçtığı söylenir, İranlı tarihçilerde tam tersini derler, Yavuz tahtı bırakıp kaçmış
CharlesDarwin
Jan 28 2007, 11:43 PM
QUOTE(deist @ Jan 28 2007, 09:52 PM)

Bir düzeltme yapıyım.
Süleyman'ın M.Ö 6.yy'da değil M.Ö 10.yy'da yaşadığına inanılır.
Ama sadece inanç , yoksa tarihte Süleyman isimli bir krala rastlanmaz. Kral Süleyman bir masal kahramanıdır.
Yani bizim keloğlanın , kızına talip olduğu padişahtan farkı yoktur.
Kral süleyman diye biri yaşamıştır. Ama adı üstünde kraldır peygamber değil. İsrail devletinin de en güçlü çağını yaşatmıştır. Sanırım onun ölümünden sonra da İsrail ikiye bölünmüştür. Her kral için yapılan Süleyman için de yapılmış ve adı tavrata geçmiştir.
Tevrat bir günde veya bir kişinin bir ömürde yazdığı bir kitap değildir. Tevrat aslında İsrail milletinin tarihini de barındırır. Hatta zamanında çok sayıda tevrat var olmuş ve bunlar daha sonra bir kişi tarafında birleştirilmiş ve şimdiki Tevrat oluşturulmuştur.
Tevratta olayların tekrarlanıp durması başka tevratların tek tevratta birleştirilmesi sonucudur. Kuran da olayların tekrarlanıp durması ise Tevrat benzeri olabilmek içindir.
CharlesDarwin
Jan 28 2007, 11:43 PM
QUOTE(deist @ Jan 28 2007, 09:52 PM)

Bir düzeltme yapıyım.
Süleyman'ın M.Ö 6.yy'da değil M.Ö 10.yy'da yaşadığına inanılır.
Ama sadece inanç , yoksa tarihte Süleyman isimli bir krala rastlanmaz. Kral Süleyman bir masal kahramanıdır.
Yani bizim keloğlanın , kızına talip olduğu padişahtan farkı yoktur.
Kral süleyman diye biri yaşamıştır. Ama adı üstünde kraldır peygamber değil. İsrail devletinin de en güçlü çağını yaşatmıştır. Sanırım onun ölümünden sonra da İsrail ikiye bölünmüştür. Her kral için yapılan Süleyman için de yapılmış ve adı tavrata geçmiştir.
Tevrat bir günde veya bir kişinin bir ömürde yazdığı bir kitap değildir. Tevrat aslında İsrail milletinin tarihini de barındırır. Hatta zamanında çok sayıda tevrat var olmuş ve bunlar daha sonra bir kişi tarafında birleştirilmiş ve şimdiki Tevrat oluşturulmuştur.
Tevratta olayların tekrarlanıp durması başka tevratların tek tevratta birleştirilmesi sonucudur. Kuran da olayların tekrarlanıp durması ise Tevrat benzeri olabilmek içindir.
dinsavar
Jan 28 2007, 11:48 PM
QUOTE(deist @ Jan 28 2007, 04:25 PM)

Sonra hep beraber Sülü’nün sarayına giderler. Sülü’nün sarayının tabanı camdan , altından da su aktığından, Sebe melikesi yeri ıslak zanneder ve eteğini yukarı dahi çeker.
İşte tam burda bizim son derece bilgin tefsriclerimizin hayal gücü devreye girer. Ünlü müfaessir ibni kesir o parlak zekasını kullanarak malum ağda,yı icad eder.
Sebe kıraliçesi eteklerini biraz kaldırınca sülo bakmışki karının bacakları maymun gibi kıllı,len giidin şuna söyleyin tıraş olsun demiş.Yanındaki vezirler,sayın kıralım eğer tıraş olursa kılları daha çok çıkar ve sert olur bu bir çözüm değil demişler.Ne olcak öyleyse len ben bu maymun gibi karıyla evlenemem demiş.Vezirlerde yoğun süren labaratuar araştırmaları sonucunda, bitkisel kıl dökücü imal etmişler.Onlara bu konuda lokman hekim,in tüyo verdiği ise ihtilaflı imiş.
mamuli
Jan 28 2007, 11:52 PM
Tüm dini kitaplar gibi tevrat ta uydurmalarla doludur. Tarih kitabı demek hatalıdır.
zazax
Jan 28 2007, 11:58 PM
QUOTE(mamuli @ Jan 28 2007, 11:52 PM)

Tüm dini kitaplar gibi tevrat ta uydurmalarla doludur. Tarih kitabı demek hatalıdır.
Tanrıların Kağnılarında Eric Von Daniken bile tevrattan alıntı yapmıştır.
Batılı tarihçiler tevrat tarihinden çok yararlanmışlar, bunu History'nin belgesellerinde rastlıyotum.
Daha geçenlerde Babilden Bağdata belgeselinde ha bire atıfta bulunuluyordu. ( Dalyan, Jeremia ve Mukanetnezar arasında geçenler vs)
CharlesDarwin
Jan 29 2007, 12:00 AM
Elbette ki uydurmalarla doludur. Ama gerçekte var olan olayları içerir. Tevrat aslında bir mit kitabıdır da denilebilir. Olaylar bir şekilde yaşanmıştır ama tevratla tanrısallaştırılmıştır.
Davut peygamber ile tanrının güreşmesi ve Davut un onu yenmesi mesela. Bu Davut kralın ne kadar güçlü olduğunu simgelemek için yazılmıştır.
Yaşayanlar aslıdna birer kraldır. Peygamber değil. Tevrat abartsa da İsrail tarihini anlatır. Musa dan sonra yaşanan yüzyılları bile anlatır. Krallar zamanını anlatır
En güzel hikaye de altın buzağı hikayesidir. O hikayenin bile aslı vardır. Ama altın buzağı, hikayesidekinden apayrı bir gerçektir.
zazax
Jan 29 2007, 12:17 AM
QUOTE(CharlesDarwin @ Jan 29 2007, 12:00 AM)

Davut peygamber ile tanrının güreşmesi ve Davut un onu yenmesi mesela. Bu Davut kralın ne kadar güçlü olduğunu simgelemek için yazılmıştır.
Yakup ve tanrı güreşmemişmiydi? öyle hatırlıyorum.
Sanırım yakup kral değildi.
CharlesDarwin
Jan 29 2007, 12:29 AM
Yanlış hatırlıyor olabilirim. Ayrıntılar "kitabı mukaddesi kim yazdı" adlı kitapta. Mutlaka okuyun....