Makaleyi yazan: Yaseen
http://www.free-minds.org/articles/science/timing.htm55:58'deki "yakuplar ve mercanlar gibi" sözü de yine bu meyvelerden bahsediyor.Hayratun Hısan (55:70) 55:62-74
Diyanet Vakfı: 62. Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır...
Arapçası: Ve min dunihima cennetan
Diyanet Vakfı 63. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Arapçası: Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban
Diyanet Vakfı 64. Bu cennetler koyu yeşildirler..
Arapçası: Mudhammetan
Diyanet Vakfı 65. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Arapçası: Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban
Diyanet Vakfı 66. İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır..
Arapçası: Fihima aynani neddahatan.
Diyanet Vakfı 67. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Arapçası: Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban
Diyanet Vakfı 68. İkisinde de her türlü meyveler, hurma ve nar vardır.
Arapçası: Fihima fakihetuv ve nahluv ve rumman
Diyanet Vakfı 69. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Arapçası: Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban
Diyanet Vakfı 70. İçlerinde huyu güzel yüzü güzel kadınlar vardır.
Arapçası: Fihinne hayratun hısan
Diyanet Vakfı 71. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Arapçası: Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban
Diyanet Vakfı 72. Otağlar içinde sahiplerine tahsis edilmiş hûriler vardır.
Arapçası: Hurum maksuratun fil hıyam
Diyanet Vakfı 73. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz??
Arapçası: Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban
Diyanet Vakfı 74. Bunlara onlardan önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur.
Arapça: Lem yatmishunne insun kablehum ve la can
55:70 ayetindeki "Fihinne hayratun hısan" 55:62, 55:64, 55:66 ve 55:68 ayetlerinde ikiliyapıdan (fihima) çoğul dişil yapıya (fihina) geçiş var. Bundan dolayı zamirin bildirdiği iki bahçe (veya içindekiler) değil 55:68'den önce bahsedilen "meyve, hurma ve narlardır." "Hayrat" ve "hisan" kelimeleri sıfattır ve ayette çevirmenlerin eklediği gibi bir özne geçmez."Fihinne hayratun hısan" : "Onlarda üstün iyilik / faydalar (vardır)"55:72'deki "Hurum maksuratun fil hıyam" anlatılmakta olan şeylerin (meyveler) ve bunlarınniteliklerinin devamıdır. Ayette yine bir özne yok. "Hurun" saf / temiz demektir.Artı ayette anlatılanın çadırlara kapatılmış "huriler" olduğunu düşünmek mantıksızdır."Maksuratun fil hıyam" hemen yakında olan yığın halindeki meyveleri anlatıyor. 55:74 tekrar bu meyvelerin daha önce kimse tarafından tüketilmemiş olduklarını yazar: Daha önce onlara ne insan ne de cin dokunmamış / tüketmemiştir.
Büyük Gözlü Huriler? (56:22)
56:15-24
Diyanet Vakfı 15. Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler,
Arapçası: 'ala sururin medunetun
Diyanet Vakfı 16. Onların üzerlerinde karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.
Arapçası: Muttekiiyne 'aleyha mutekabiliyne
Diyanet Vakfı 17. Çevrelerinde, (hizmet için) ölümsüz gençler dolaşır;.
Arapçası: Yetufu 'aleyhim veldanun muhalledune
Diyanet Vakfı 18. Maîn çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.
Arapçası: Biekvabin ve ebariyka ve ke'sin min ma'ıynin
Diyanet Vakfı 19. Bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.
Arapçası: La yusadda'une 'anha ve la yunzifune
Diyanet Vakfı 20. (Onlara) beğendikleri meyveler,
Arapçası: Ve fakihetin mimma yetehayyerune
Diyanet Vakfı 21. Canlarının çektiği kuş etleri,
Arapçası: Ve lahmi tayrin mimma yeştehune
Diyanet Vakfı 22. İri gözlü hûriler,
Arapçası: Ve hurun 'ıynun
Diyanet Vakfı 23. Saklı inciler gibi.
Arapçası: Keemsalillu'luilmeknuni
Diyanet Vakfı 24. Yaptıklarına karşılık olarak (verilir).
Arapçası: Cezaen bima kanu ya'melune
Öncelikle bahsi geçen nesnelere bakalım:
56:15: Rahat mobilyalar/Cevherlerle işlenmiş tahtlar
56:18: Temiz bir içkiyle doldurulmuş bardaklar, sürahiler ve kadehlerle
56:20: İstedikleri meyveler
56:21: İstedikleri kuş etleri
56:22: "vehurun aynun" -Bunlar iri gözlü kadınlar olabilir mi?-
Dikkat ederseniz, ayette bazı çevirmenlerin ayete, orijinalinde olmayan kadınlar / eşler gibi kelimeler ilave ettiğini göreceksiniz. Cümledeki tek özne "göz" olarak anlaşılan "ayn" kelimesidir. Listedeki diğer nesneler ise inanan kadın ver erkekler için verilecek birer objedir. 22. ayetteki bu "varlıklar" diğelerinin aksine detaylı bir şekilde anlatılmamış, sadece gözlerinin büyük ve
saf olduğu belirtilmiş. Bu da Kuran'ın gerçek manasını yok etmek için çevirmenlerin ürettiği bir fantaziden başka bir şey değildir. "Hurun" kelimesi yalnızca saf ve kristal beyazı anlamına gelir. "Ayn" ise hem "göz" hem de "pınar" anlamına gelebilmektedir. İki kullanımda Kuran'da yaygındır: Ayn kelimesinin "göz" anlamına geldiği ayetler için şu ayetlere bakın: 3:13, 5:45, 5:83, 7:116, 7:179, 7:195, 8:44, 11:31, 12:84, 15:88, 18:28, 20:40, 76:6 vb… "Pınar" anlamları için: 2:60, 7:160, 15:45, 26:57, 55:50, 55:66, 76:18 etc… "Hurun Aynun" temiz / berrak nehirler demektir.
Diyanet Vakfı 2:25 İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe: Bundan önce dünyada bize verilenlerdendir bu, derler. Bu rızıklar onlara (bazı yönlerden dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada ebedî kalıcılardır.
Diyanet Vakfı 4:57 İnanıp; iyi işler yapanları da, içinde ebediyen kalmak üzere girecekleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onları koyu (tatlı) bir gölgeye koyarız.
Aniden, 55. surede resmi çizilen ve cennetin vazgeçilmez öğesi olan "saf nehirlerin" 56. Surenin de bir parçası olduğunu görüyoruz.56. Sureyi tekrar çevirip taşların nasıl yerlerine oturduğunu görelim:
56:18-24 "Doldurulmuş bardaklar, sürahiler, ve kadehler (bunların doldurulduğu) temiz pınarlar.Onları temiz pınar/gözlerle evlendiririz / eşleştiririz?
44:53-55
Diyanet Vakfı 53. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar.
Arapçası: Yelbesune min sündüsiv ve istebrakım mütekabiliyn
Diyanet Vakfı 54. İşte böyle. Bunun yanısıra biz onları, iri gözlü hûrilerle evlendiririz..
Arapçası: Kezali ve zevvecnahüm bi hurin ıyn
Diyanet Vakfı 55. Orada, güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler..
Arapçası: Yed'une fiha bi külli fakihetin aminiyn
Cennette Allah kimse için nikah merasimi düzenlemeyecek. Ayeti çevirenler her zamanki gibi bu ayete de erkek psikolojisiyle bakmışlar ki kadınların müttakilere (44:51) dahil olmadığını düşünmüşler. Adil olan daha önce ayetlerde gösterdiğimiz gibi inananların eşleriyle ve soylarıyla beraber olmasıdır.44:54 ayetinde geçen "zevvece" fiili "eşleştirdi" anlamına gelir. Bu iki farklı şeyi birbirine katmak değildir, bunun anlamı Allah'ın hediyelerinden biri olan saf pınarları daha önce bahşedilenlere (ipek ve satin giysi) katmaktır. İnananlara temiz pınarlar (44:54), bunlara uyan ipek ve satinden elbiseler 44:53) verilecek ve huzur içinde her istedikleri meyveden yiyebilecekler (44:55). "Zevece" ile aynı kökten gelen "ezvece" her zaman "eşler" anlamına gelmez. 38:58 ayetinde de göreceğimiz gibi "arttırma / ikiye katlama / birleştirme" anlamına
da gelir. 38:55-60
Diyanet Vakfı 55. Bu böyle; ama azgınlara kötü bir gelecek vardır.
Arapçası: Haza ve inne lit tağıyne le şerra meab
Diyanet Vakfı 56. Onlar cehenneme girecekler. Orası ne kötü bir kalma yeridir.
Arapçası: Cehennem yaslevneha fe bi'sel mihad
Diyanet Vakfı 57. İşte bu; kaynar su ve irindir. Onu tatsınlar!
Arapçası: Haza fel yezukuhu hamımüv ve ğassak
Diyanet Vakfı 58. Buna benzer daha türlü türlü başkaları da vardır.
Arapçası: Ve aharu min şeklihı ezvac
Diyanet Vakfı 59. (İnkârcıların liderlerine İşte bu sizinle beraber cehenneme girecek topluluktur (denildiğin de, liderler Onlar rahat yüzü görmesin (derler) Onlar mutlaka ateşe gireceklerdir.
Arapçası: Haza fevcüm muktehımüm meaküm la merhabem bihim innehüm salün nar
Diyanet Vakfı 60. (Liderlere uyanlar ise Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin! Onu bize siz sundunuz! Ne kötü bir yerdir! derler.
Arapçası: Kalu bel entüm la merhabem biküm entüm kaddemtümuhü lena fe bi'sel karar
Başka bir eşleştirme durumu (ayetler 52:19-21)
Diyanet Vakfı 19. Onlara: Yaptıklarınıza karşılık âfiyetle yeyin,için (denilir).
Arapçası: Kulu veşrabu heniem bima kuntam ta'melun
Diyanet Vakfı 20. Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak"Onları,ceylan gözlü hûrilerle evlendirmişizdir:
Arapçası: Muttekiine ala sururim masfufeh ve zevvecnahum bi hurin ıyn
Diyanet Vakfı 21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi olanlar (var ya)! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir.
Arapçası: Vellezine amenu vettebeathum zurriyyetuhum bi imanim elhakna bihim zurriyyetehum ve ma eletnahum min amelihim min şey' kullumriim bima kesebe rahin
52:20 yiyecek ve içeceğin yanında iman edenlere verilecek saf pınarları anlatıyor.En Kötü Tanım Kevaib = tomurcuklanmış göğüsler? 78:31-36
Diyanet Vakfı 31. Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü vardır.
Arapçası: İnne lilmuttekıyne mefazen
Diyanet Vakfı 32. Bahçeler,bağlar,
Arapçası: Hadaika ve a'naben
Diyanet Vakfı 33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,
Arapçası: Ve keva'ıbe etraben
Diyanet Vakfı 34. Ve içki dolu kâse(ler) .
Arapçası: Ve ke'sen dihakan
Diyanet Vakfı 35. Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan işitirler.
Arapçası: La yesme'une fiyha lağven ve la kizzaben
Diyanet Vakfı 36. Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır.
Arapçası: Cezaen min rabbike 'ataen hısaben
Bazı Kuran çevirilerinde ve lügatlarda, kevaib kelimesinin İslam'ın mesajına hiç yakışmayan tanımlarına rastladık. Bunlara göre bu kelime kadınların göğüslerini anlatıyordu. 78:31'e bakılırsa cinsiyet ayrımı yapılmaksızın bu ödüllerin takva sahiplerine bahşedileceğini görebiliriz. Kadınlara da tomurcuklanmış göğüslü huriler mi verilecek?Bir önceki ayetin içeriği (78:32) bahçeler ve bağlar. Kevaib kelimesinin tekili "kâbe"dir. Bu Kuran'da geçen Kabe'nin dışında tek bir üzümü anlatmak için de kullanılır.Bu nadir rastlanan bir anlam da değildir, bulunduğum yerde (Kuzey Afrika); hala üzüm için bu kelimeyi kullanıyoruz. Artı ayette çevirmenlerin hayal ettiği gibi bir isim yok (kız, kadın vs...) Kevaib ancak "etraben" (hep aynı kalan / bozulmayan) sıfatını niteleyen özne olabilir.78:31, 78:32 ve 78:33 ayetleri arasındaki mantıksal bağlantıya da dikkatinizi çekerim:Bahçelerde, bağlar var (78:31).Bağlardan kişi üzüm toplayabilir (78:32).Üzümlerden, içki elde edilebilir (78:33).Üç ayet de bahçeleri, meyveleri ve içecekleri anlatıyor. Bağlar ve bahçeler (78:31) ile dolu kadehlerin arasına konulan "huriler" ayetin manasını öldürüyor.78:31-36 ayetleri aynı zamanda 78:22-27 ayetlerinin zıttı olarak düşünülebilir. İlki takva sahiplerinin bahçeler, meyveler ve içecekler ile başarısını diğeri ise azgınların cehennemde içecek soğuk bir şey bulamayacağını ancak kaynar su ve irin içeceklerini anlatıyor (78:25). "Etraben" sıfatı genelde "aynı yaş/yaşıt" olarak çevrilir. Diğer anlamları ise tüm nitelikleri ve görünüşleri ile "birbirine uyan" veya "bozulmayan"dır. 38:52 ve "kasıratüt türfi etrabun" 38:49-54
Diyanet Vakfı 49. İşte bu, bir hatırlatmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır.
Arapçası: Haza zikr ve inne lil müttekıyne le husne meab
Diyanet Vakfı 50. Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır.
Arapçası: Cennati adnim müfettehatel lehümül ebvab
Diyanet Vakfı 51. Onlar koltuklara yaslanıp kurularak orada bir çok meyveler ve içecekler isterler.
Arapçası: Müttekiıne fıha yed'une fıha bi fakihetin kesırativ ve şerab
Diyanet Vakfı 52. Yanlarında, eşlerinden başkasına bakmayan, kendilerine yaşıt güzeller vardır.
Arapçası: Ve ındehüm kasıratüt türfi etrab
Diyanet Vakfı 53. İşte, hesap günü için size vâdolunan şeyler bunlardır.
Arapçası: Haza ma tuadune li yevmil hısab
Diyanet Vakfı 54. Şüphesiz bu, bizim verdiğimiz rızıktır. Ona bitmek ve tükenmek yoktur..
Arapçası: İnne haza le rizkuna ma lehu min nefad
38:51 ayeti takva sahiplerinin dinlenirken meyve ve içecek isteyecekleri belirtiliyor. 38:52 de bu çağrıya bir cevap olarak hemen uzanacakları yerde istediklerinin biteceği anlatılıyor.Meyvelerin ve içeceklerin hiçbir zaman bozulmayan ferahlatıcı bir tadı olacak.38:54 ayetinde bu RIZKLARIN (le rizkuna ma lehu min nefad) (hurilerin değil) tükenmeyecek kadar olduğu vurgulanıyor.Kısalan göz kapakları olacak, yumurtalar gibi korunmuş gözler (37:48-49):Başlık şaka mahiyetinde değildir, ayetin kelime kelime çevirisi budur.37:40-49
Diyanet Vakfı 40. (Bu azaptan) Ancak Allah'ın hâlis kulları istisnâ edilecek.
Arapçası: İlla ıbadellahil muhlesıyn
Diyanet Vakfı 41. Bunlar için bilinen bir rızık vardır.
Arapçası: Ülaike lehüm rizkum ma'lum
Diyanet Vakfı 42. (Türlü türlü) meyveler vardır. Ve onlar ağırlanırlar.
Arapçası: Fevakih ve hüm mükramun
Diyanet Vakfı 43. Naîm cennetlerinde ..
Arapçası: Fı cennatin neıym
Diyanet Vakfı 44. Tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar.
Arapçası: Ala sürurim mütekabilın
Diyanet Vakfı 45. Onlara pınardan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.
Arapçası: Yütafü alyhim bi ke'sim mim meıyn
Diyanet Vakfı 46. Berraktır, içenlere lezzet verir..
Arapçası: Beydae lezzetil lişşaribın
Diyanet Vakfı 47. O içkide ne sersemletme vardır ne de onunla sarhoş olurlar..
Arapçası: La fıha ğavlüv ve la hüm anha yünzefun
Diyanet Vakfı 48. Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler vardır.
Arapçası: Ve ındehüm kasıratüt tarfi ıyn
Diyanet Vakfı 49. Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdır.
Arapçası: Ke ennehünne beydum meknun
"Taraf" göz kapağı değil de uzuv olarak aldığımızda, "kasıratüt tarfi" tabiri "bakışlarını kaçıran" değil de "hemen yakında / ellerin altında" olacaktır. "Ayn" (göz/pınar) kelimesi de yine pınarları anlatıyor. Yumurtalar olarak çevrilen "beydun" kelimesi 37:46 ayetinde geçen "beydae" kelimesinin tekilidir. Böylece 37:48-49 yeni çevirisi şöyle oluyor:"Ellerinin altında / hemen yakınlarında pınarlar olacak" "İyi korunmuş kristal beyazımsı / beyazı gibi" Dikkat ederseniz 37:41 ayeti yine rızıklar üzerinde vurgu yapıyor. "Ebkaren" Bakireler mi? (56:36) 56:27-38
Diyanet Vakfı 27. Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!
Arapçası: Ve ashabulyemiyni ma ashabulyemiyni
Diyanet Vakfı 28. Düzgün kiraz ağacı,,
Arapçası: Fiy sidrin mahdudin
Diyanet Vakfı 29. Meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları,
Arapçası: Ve talhın mendudin
Diyanet Vakfı 30. Uzamış gölgeler,
Arapçası: Ve zıllin memdudin
Diyanet Vakfı 31. Çağlayarak akan sular,
Arapçası: Ve main meskubin
Diyanet Vakfı 32. Sayısız meyveler içindedirler;
Arapçası: Ve fakihetin kesiyretin
Diyanet Vakfı 33. Tükenmeyen ve yasaklanmayan
Arapçası: La maktu'atin ve la memnu'atin
Diyanet Vakfı 34. Ve kabartılmış döşekler üstündedirler.
Arapçası: Ve furuşin merfu'atin
Diyanet Vakfı 35. Gerçekten biz hûrileri apayrı biçimde yeni yarattık.
Arapçası: İnna enşe'nahunne inşaen
Diyanet Vakfı 36. Onları, bâkireler kıldık.
Arapçası: Fece'alnahunne ebkaren
Diyanet Vakfı 37. Eşlerine düşkün ve yaşıt.
Arapçası: 'Uruben etraben
Diyanet Vakfı 38. Bütün bunlar sağdakiler içindir.
Arapçası: Liashabilyemiyni
56:35-37 arası tekrar "hatalı hüviyet"e örnek. Bu ayetler bir özne içermiyor (huriler, kadınlarvs...). Sadece 56:35'te dişil çoğul zamir "-hunne" (enşe'na-hunne) var. Aynı şekilde 56:36'dada birşeye hitap eden -hünne zamiri mevcut (Fece'alna-hunne). Bu zamir 56:34'te geçenözneyi rahat mobilyalar / yükseltilmiş döşekleri (furuşin merfu'atin) niteliyor. Gramerdeki hatayı görmüş olacak ki M. Esed "Message of the Quran" kitabında yükseltilmiş eşler olarakçevirmiş. Aslında kanepe veya döşek anlamına gelen "firaş" kelimesinin mecaz olarak eşlerianlattığını not düşmüş.Kuran'da eşler "ezvec" olarak geçer yani bu çeviri zorlamadır. Üstelik 56:34-37'de anlatılan"kişi veya kişiler" ödüllendirilmiyor, aksine onlarda ödülün bir parçası ve cennetteki nesnelerile birlikte listelenmişler."Ebraken" kelimesini bakire olarak çevirmek nahoş ve kabul edilmez bir şeydir. Arapça'da
bakire kelimesi "'ıdrae"dir ve Kuran'da geçmez. Bu kelimenin anlattığı şeyin mobilyalarolduğunu öğrendiğimize göre alternatif anlamlara bakıyoruz: taze / yeni / temiz. Bu cennettekidiğer nesnelerin tanımı ile tutarlılık gösteriyor (temiz olmaları)."Uruben" temiz, kusuru bulunmayan demektir. "Etraben"i zaten gördük. Her nitelikbakımında uyumlu / bozulmayan demek. Şimdi 56:34-37'nin muhtemel çevirisini yapalım:
Ve yükseltilmiş döşekler,Biz onları o şekilde yarattık,Onları temiz / yeni kıldık,Kusursuz ve eskimeyen / uyumlu Sağdakiler için!
Almanya'da bir üniversite alimi; Christoph Luxenberg takma adıyla bir kitap yayınladı.Kitabın adı: "Kuran'ı okumanın Süryani ve Arami yolu: Kuran'ın lehçesini çözmek için bir katkı"idi.Kitabında o da benimle aynı sonuçlara ulaştı ve bu ayetlerin içecek ve meyvelerden bahsettiğini belirtti. Almanca bilgim olmadığı için kitabın yorumlarından anladığım kadarıyla Kuran ayetlerinin bazılarının ancak Süryani ve Aramice bilgisiyle çözülebileceğini yazmış.İlgili kitap hakkında Guardian gazatesinin yapmış olduğu haberi aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz (İngilizce):
http://www.guardian.co.uk/religion/S...631357,00.html