Tam Forum Görünümü: Evrimin Kanıtları
Ateistforum > FORUMLAR > BİLİM FORUMU
Sayfalar: 1, 2, 3
CharlesDarwin
Evrim teorisi bu forumda sürekli tartışılagelmiş bir konudur. Ateist forumun düşmanları aynı zamanda evrim düşmanlarıdır. Kanıtları çarpıtarak onlarca web sitesi kurmuş, yalanlarını bu yolla insanların beynine kazımayı hedef edinmiş zararlı kişilerdir. Bu başlık altında evrimin kanıtlarını ve özelikle insan evriminin kanıtlarını derlemek istiyorum. Tabii işten güçten vakit bulduğum sürece.

Öncelikle bahsi geçen sitelerde insan evriminin mihenk taşları olan fosiller birer maymun olarak anlatılmaya çalışılmıştır. Günümüzde hiçbir maymun taş alet yapamamaktadır. Ancak australopithecuslar ile birlikte bulunan bir çok taş alet bulunmaktadır. İşte taş devri denilen devir budur. Çok çeşitli teknikler kullanılarak parçalanmış taşlar belirli amaçlara hizmet etmektedir. Daha çok bu aletler avı parçalamak için kullanılmıştır. Australopithecusların sadece maymun olduğunu iddia etmek saçmadır.

Bir başka şey de bu canlıların dik yürümesi ile ilgilidir. İnsanın ataları olan ve bazıları da olmayan bu canlılar açık şekilde bizim gibi iki ayakları üstünde yürümekteydiler. Kalça yapıları bizlere göre dardı. Ufak beyinleri olduğu için geniş kalçalara ihtiyaç duymuyorlardı. Modern kadınların kalçaları geniştir. Bunun nedeni doğum esnasında bebeğin kafasının çıkabilmesidir. Homo sapiensin beyin hacmi büyüktür ve rahimden çıkabilmesi için kadınların kalçalarının geniş olması gerekmektedir. Australopithecus için buna gerek yoktu. Ancak kalça yapıları ve uyluk kemikleri dik yürüdüklerini göstermektedir. Ayrıca dik yürüyen bizlerde diz kapaklarımızın fırlamamması için onu tutan çıkıntılar vardır. Aynı çıkıntılar bu canlılarda da vardır ki bu onların son derece düzgün bir şekilde dik yürüdüklerini gösterir. Bu fosillerin yanında o canlılar zamanından kalan ayak izleri bulunmuştur. İki ayağının üstünde yürüyen bir canlının bıraktığı izlerdir. Açıkça tarihlendirme australopithecusları işaret etmektedir.

australopithecuslar dik yürüyen, taş aletler yapabilen maymunlar idiler. Bu da onları mükemmel olarak bizim atalarımız yapmaktadır.
Aynen
Evrim ile şu ana kadar pek ilgili olmadım.Evrim hakkında kabaca bir bilgim var o kadar.Evrimi bu yüzden dini tartışmalarda pek savunmam.Zaten dinlere karşı ateizmi savunmak için evrimi bilmek o kadarda gerekli değil.
Merakla bekliyorum CharlesDarwin yazılarını.En azından evrim hakkında biraz daha geniş bilgiye sahip olabilirim.
Sagredo
Evrimin izleri kita tektonigi takip edilerek de bulunabilir. Zira kita tektoniginin kesfi ilk olarak bati afrika ve guney amerikanin dogu kiyisindaki canlilarin benzerligini inceleyen bir bilim adami tarafindan ortaya konulmustu.
gezgin95
.
Genetik, bu konuda noktayı koydu.

İnsan-şempanze DNA'ları çok yakın (%98-%99),
kromozom yapılarımız çok benziyor,
maymunlarda (Goril,Şempanze,Orangutan) bulunan 2 kromozom, insanda uç uca yapışık bir kromozom şeklinde ...

http://fikirsel.ipbfree.com/index.php?show...dpost&p=151

Daha ne olsun???

Basbayağı akrabayız.
.
CharlesDarwin
İnsanın evrimi gün geçtikçe daha çok açığa çıkmaktadır. Paleoantropoloji insanın kökeninde daha eskilere gidebilmekte ve aklımızdaki soruların cevaplarını aralamaya çalışmaktadır. Yaradılışcılar gerçekleri gizlemek için türlü yalanlar ortaya atsalar da hiçbir zaman gerçekler gizlenemez.

İnsanın atalarına dair fosiller araştırılırken bunulan en önemli parçalar çene kemikleridir. Bizlerin diş yapıları goril ve şempanzelerden farklıdır. Bizler birbirini örtmeyen köpek dişlerine sahip olduğumuz için çiğneme hareketini sağa sola doğru yaparız. Goril ve şempanzeler ise ileri geri doğru hareket ile bu işi yaparlar. Köpek dişleri birbirine kenetlenir ve karşılarında bunların bulunduğu yuvalar vardır. Bu nedenden ötürü çenelerini sağa sola hareket ettiremezler ve ileri geri hareket ile çiğnerler.

Bu ayırım fosillerin insansı olup olmadığının da ayrımıdır. Bulunan fosillerde dişlerin dizilimi çiğneme biçimlerimizin benzerliği konusunda ipucu verir. Bu fosillerde köpek dişlerinin karşılığında yuvalar yoktur ve diğer bazı kanıtlardan dolayı çiğneme hareketini sağa sola yaptıkları anlamına gelmektedir. Bu bizi diğer maymunlardan ayıran bir özelliktir ve belli ki fosiller ile aynı özelliği paylaşmaktayız.

Australopithecuslar dan önce var olan fosiller ardipithecuslardır. Dolaylı kanıtlar bunların da iki ayakları üzerinde yürüyebildiğini söyler. Daha çok kafatası kemikleri bulunmuştur ve yapıları insanınki gibi düz küçün "n" şeklinde bir çene değil, "v" şekilde bir çeneye sahip olduklarını gösterir.

Aynı çene şekli australopithecuslarda da bulunmaktadır. "v" şekilde çene daha maymunsu bir özelliktir. Beyin hacmi bir şempanze kadar olan bu türün en önemli özeliği kalça ve uyluk kemikleriidir. Bu kemikler şüpheleye yer bırakmayacak şekilde australopithecusların dik yürüdüğünü göstermektedir.

Australopithecusların bizlerin doğrudan atası olduğuna dair direkt bir kanıt yoktur. Ama insansı evriminde bir türdür. Belki benzer başka bir türden gelmiş olabiliriz. Ancak homo habilisler bizlerden ve australopithecuslardan izler taşır. Daha çok australopithecuslar gibidir ve ayrı bir tür oldukları söylenemez. Bazı bilimciler onları australopithecusların devamı olarak sınıflandırır. Homo habilis arkasında milyonlarca yıl devam eden bir taş alet kültürü bırakmıştır. Bu onların kesinlikle maymun olmadıklarını göstermektedir. Hangi maymun taşlardan kendilerine alet yapabilmektedir?

Düşünün insanların ataları milyon yıl süren bir taş alet yapma durumundaydılar. Ancak o kadardı. Bunu daha fazla geliştirebilecek kapasiteleri yoktu. Bu taş aletleri değiştirerek bir balta va da mızrak ucu yapabilmeyi bile düşünemiyorlardı. 1 milyon yıldan zuun süre boyunca insanların ataları sadece taştan kesici aletler yapabiliyorlar ama başka hiçbir yeni alet yapamıyorlardı. Şimdiki insanın yeteneğini düşünürseniz korkunç aptallıkta olan canlılar olduklarını anlayabiliriz.

Homo erectuslara uzanan bir dizi değişim olmuştur. H.ergster ve ardından Asya içlerine kadar ilerleyebilen H.erectuslar çok daha fazla insana benzemekteydiler. Homo erectus fosilleri ile beraber yanmış kemik ve odun parçaları bulunmuştur. Bu da erectuslar zamanında ateşin kullanılmaya başladığı anlamına gelmektedir. Erectuslar çok başarılı olmuş ve fosilleri Asya da bile bulunmuştur. Gene de yokolmaktan kurtulamamış ancak bir kısmı Avrupa'da değişim geçirmiş ve Homo sapiens ile Homo neanderhal ayrımını oluşturacak insan türlerine evrilmişlerdir. Bu daha sonra iki farklı türe dönüşecek olan H.antecessor olabilir.

Homo türünün evriminde her zaman Afrika önem arzetmiştir. Avrupa'da yaşayan Neanderthaller, Afrika da evrilen ve buradan sonra Avrupaya geçen H.Sapiens ile karşılaşmışlardır. Bu onlar için hiçte hayırlı olmamıştır. Neanderthal adam Sapiens'in oralara gelmesi ile daha sonraları yokolmuştur. Şimdi onları sadece fosillerinden bilebiliyoruz.

Dünya üzerinde tek bir insan türü kalmıştır. Homo sapiens. Her ne kadar farklı ırklara parçalanmış olsakta Homo sapiensler Afrikadan çıkmışlar ve tüm dünyaya yayılmışlardır. Bizlerin ortaya çıkışı ile mağara resimleri de ortaya çıkmaktadır. Bziler kadar yaratıcı bir insan türü daha önce hiç var olmamıştır. Bu macerada anlattığım gibi maymundan insana uzanan evrim basamakları yavaş yavaş aşılmış ve zekanın gelişimi uzun bir zaman dilimi içinde tamamlanmıştır.

Evrimin kanıtları bu kadar değil. Daha fazla kanıtlar ile yazı devam edecek......
CharlesDarwin
Evrimin en büyük kanıtlarından biri canlıların genetik kod dizliminin akrabalık ilişkisine göre benzerlik göstermesidir. Bir sempanze ile insanın genetik kod benzerliği %96 civarındadır. Fare ile benzerlik %90 civarındadır. Akrabalık arttıkça benzerlik artmaktadır.

Bu neden bir kanıttır peki? Canlıları oluşturan temel yapılar proteinlerdir. Yani canlının yapısını, şeklini, davranışlarını aklınıza canlılık ile ilgili olan ne geliyorsa tamamına yakınını proteinler belirler. Proteinler aminoasit denilen temel moleküllerden oluşmuşlardır ve bir proteini diğerinden ayıran şey aminoasit diziliminin şeklidir. Aminoasitlerin protein oluşturmak üzere nasıl dizileceklerini ise DNA belirler. DNA da oluşacak en ufak bir değişiklik proteinleri bambaşka hale sokabilir.

Bir canlının şekli diğer başka bir canlıya benzeyebilir. Ancak bu iki canlıyı akraba yapmaz. Örneğin pandalar ile ayılar birbirine benzer. Her ne kadar benzer görünseler de pandalar ve ayılar arasında yakın bir akrabalık yoktur. Bunu DNA larından anlıyoruz. Bir maymunun bizlere benzemesi bizler ile onları yakın akraba yapacak şartı sağlamaz. Aynı zamanda DNA larımız da benzer olmalıdır. DNA larımız çok büyük oranda benzerdir ve bu benzerlik bizler ile onlar arasında büyük bir ilişki olduğunun en sağlam kanıtıdır.

Peki bu benzerlik veya farklılık neden kaynaklanmaktadır?

Bahsettiğim gibi canlıyı canlı yapan proteinleri DNA belirler. Yani aynı mantıklar canlıyı canlı yapan şifre DNA dadır. DNA daki şifre zaman içinde değişebilir ve bu da canlının yapısını değiştirebilir. Bu değişimler ile canlıların evrilmesine evrim diyoruz. Bunun yollarını anlatan teoriye de EVRİM TEORİSİ diyoruz.

Diyelim ki bizler ile bir maymunların bir zamanlar yaşamış ortak bir atası vardı. DNA dizilişi AAAATTTTGGGGCCCC şeklindeydi. Bu canlı bir kıtada etrafa yayıldı. Kuzeye gidenlerin DNA sı zaman içinde AAAATTTTGGGGCCCA oldu ve güneye gidenlerin GAAATTTTGGGGCCCC olarak değişti. İşte buradaki fark % 99 luk farktır. Daha sonra Kuzeydekilerin DNA sı TAAATTTTGGGGCCCA olarak, güneydekilerin ise GAAATTTGAGGCCCC olarak değişti. Zaman içinde aradaki farkın arttığını görebilirsiniz. Yani akrabalık uzaklaşmaktadır.

Şempanzeler ile olan akrabalığımız daha yakın bir tarihe dayalıdır. İşte o yüzden genetik yapımız daha yakındır. Ancak fare ile olan akrabalığımız daha önceki dönemlerden ayrıldığı için daha azdır. HAtta araştırmacılar insan genleri ile bir mantarın genlerinde bile ortak yapılar keşfetmişlerdir. Bu da onlar ile çok çok uzaktan da olsa akraba olduğumuzu ortaya koyar.

DNA dizilimindeki bu benzerlikler açık şekilde canlılar arasındaki akrabalıkları ortaya koyar. Ve bir zamanlar ortak atalardan geldiğimizi, zaman içinde farklı kollara ayrıldığımızı ve zaman geçtikçe tüm canlıların akrabalıklarının uzaklaştığını anlatır.
CharlesDarwin
İnsan ne kadar maymundur diye soran birine son derece maymunuz cevabını rahatlıkla verebilirsiniz. Onlar ile benzerliklerimiz o kadar fazladır ki. Bu yazımda bizlerin ne kadar maymun, maymunların da ne kadar insan olabileceğini anlatmaya çalışacağım. Tabii en yakın akrabamız olan şempanzelerden örnekler vereceğim.

İnsan sosyal olması yönü ile maymundur. Bize yakın olan maymunların hepsi sosyal canlılardır. Türdeşleri ile yakın ilişkiler kurarlar, beraber yaşarlar, beraber avlanırlar ve beraber uyurlar. Özellikle şempanzeler ile benzerliklerimiz çok fazladır. Oldukça sosyaldirler ve birbirlerini aynı bizler gibi yüzlerinden tanırlar. Yüzleri senelerce unutmazlar. 5 sene sonra gördüğü bir sahibini bile hemen tanıyıp onun yanına koşa koşa gidebilirler.

Çocuk bakma işini anne ile yeni bebeğin kız kardeşi üstlenir. Kız kardeş için bu önemlidir çünkü ileride kendi bebeğine bakmak için tecrübe sahibi olmasına yardımcı olur. Çocuklar öğrenmesi gereken şeyleri büyüklerinden bakarak öğrenmeye çalışırlar. Alet kullanmak gibi. Bir taş yardımı ile bir kubuklu yemişi parçalamayı, ulaşılmayan yerlerde bulunan suyu çiğnenerek ezilmiş yaprak parçasıyla emdirip sonra içmeyi büyüklerinden öğrenirler.

İnsanların arasında yaşamaya başladığı zaman iyi kötü konuşulanları anlamaya başlarlar. Tabii tüm bir cümleyi anlamazlar ama siz ona öğretmeseniz de yanınızda uzun süre kalan bir şempanzeye "bana bir bardak su getir" derseniz, mutfağa giderek suyu musluktan bardağa doldurup getirebilir. Onlar için yapılmış bilgisayarlar vardır. Şekilleri tanıyabilirler ve bu bilgisayarlar vasıtası ile isteklerini ifade edebilirler. Örneğin bu bilgisayar panellerinde çok üzgünüme veya beni kaşıya işaret eden bir şekil vardır ve ona bastığı zaman kendini ifade eder veya bu çevirmen bilgisayarlar sayesinde bir nevi konuşabilirler. Hatta sağır-dilsiz işaretleri şempanze ve gorillere öğretilebilir. Bu şekilde de kendilerini iafede edebilirler.

Akşam olduğu zaman kendilerine dal ve yapraklardan, ağaçların tepesine yatak yaparlar. Bunu sadece rahat uyuyabilmek için yaparlar.

Gülmenin biz insanlara has bir özellik olduğunu sanırız ama bir şempanzeyi koltuk altından gıdıklarsanız katıla katıla gülmeye başlar. Hem eli ile itmeye çalışır hem de gülmekten birşey yapamaz. Yani biz insanlar gibi gıdıklanırlar.

Bebeklerin ağlaması tıpkı bir insan bebeğinin ağlaması gibidir. Hatta hiçbir farkı yoktur. Bir bebeğin en kuvvetli refleksi tutma refleksidir. Tıpkı insanlarda olduğu gibi. Ama bebekleri daha güçlü oldukları için parmağınızı tutan bir goril yavrusunu kolaylıkla ve ona zarar vermeden havaya kaldırabilirsiniz.

İnsan bebeklerinde de tutma refleksi vardır. Bu işte bize atalarımızdan kalan bir reflekstir. İşin ilginç yanı insanda yürümeye yarayan ayaklar da bile tutma refleksi görülür. Ayakları ile de tutunmaya çalışır insan yavrusu. Bu kıllı atalarımızdan kalan bir reflekstir. Bebekler annelerinin kıllarına bu refleks sayesinde tutunarak bir yerden bir yere taşınır. Ancak insanda bu refleks var olmaya devam ettiği halde insan kıllarını dökmüş ve bebeğini kendi taşımaya başlamıştır.

Bu anlattıklarım bizim davranışlarımıza ne kadar çok benziyor değil mi? Oysa biz onlara çok benziyoruz: Nedeni ise bizlerin de maymun olmamızdır.
Aynen
QUOTE(CharlesDarwin @ Jun 25 2007, 10:15 PM) *
İnsanların arasında yaşamaya başladığı zaman iyi kötü konuşulanları anlamaya başlarlar. Tabii tüm bir cümleyi anlamazlar ama siz ona öğretmeseniz de yanınızda uzun süre kalan bir şempanzeye "bana bir bardak su getir" derseniz, mutfağa giderek suyu musluktan bardağa doldurup getirebilir. Onlar için yapılmış bilgisayarlar vardır. Şekilleri tanıyabilirler ve bu bilgisayarlar vasıtası ile isteklerini ifade edebilirler. Örneğin bu bilgisayar panellerinde çok üzgünüme veya beni kaşıya işaret eden bir şekil vardır ve ona bastığı zaman kendini ifade eder veya bu çevirmen bilgisayarlar sayesinde bir nevi konuşabilirler. Hatta sağır-dilsiz işaretleri şempanze ve gorillere öğretilebilir. Bu şekilde de kendilerini iafede edebilirler.


Bir şempanze besleyesim geldi şimdi.Demek su getirebiliyor.
Çok zevkli olur sanırım. smile.gif
CharlesDarwin
(Başka bir foruma cevaben yazdığım yazı)
Evrim nedir? Evrim evrilmekten gelir. Yani aşamalardan geçerek değişmek gelişmek. Peki canlılar aşamalardan geçerek bugünkü formlarına gelmişler midir? İşte evrim bunu araştırır. Bunun böyle olduğuna inanmamız için yeteri kadar kanıt var. Birincisi fosiller. Eski çağlarda yaşamış olan canlılar şu anda bulunanlardan daha ilkeldir. Tüm fosiller bunu söyler. Eskiden şimdi yaşayanlar kadar karmaşık canlıların hiçbiri yoktu. Ne inek, ne koyun, ne fil. Şunu sorabilirsin dinozorlar daha az mı karmaşıktı diyebilirsin. Dinozorlar da evrimleşmiş ve belli bir yere kadar karmaşıklaşmıştır. Ama genel itibari ile koca bir dinozorda bile fındık kadar bir beyin vardı. Sıcak kanlı değillerdi. Üreme sistemleri memelilerde olduğu gibi kompleks değildi. Yumurtluyorlardı. Doğurma işlemi bile son derece karmaşıktır. Evet dinozorlardan memelilerin ve kuşların daha karmaşık olduğu söylenebilir.

Dinozorlardan önce bulunan canlılar daha basitti. Onların ataları olan amfibiler. Yani hem karada hem suda yaşayan canlılar. Geriye doğru gittikçe ciddi olarak bir basitlik mevcuttur.
Amfibilerin ataları balıklar. Şimdiki balıklarla karşılaştırmalı mıyız? O zaman bile şimdi yaşayan balıklar yoktu. Balıkların çenesi bile evrime uğramıştır. Gerçek balıklardan önce çenesiz balıklar varmış.

Bitkilerde aynı şekilde. Çiçekli bitkiler daha sonraları çıkmıştır. Onlarda bile üreme organlarının gelişimi zaman içinde oluşmuştur. İlk bitkiler sporlu bitkilerdir. Yani ayrı bir üreme organı olmayan yapraklarının altında spor kesecikleri olan bitkiler. Ayrı yaprakları, dalları, kök sistemleri yoktur.

Bunları hep fosil kayıtları söylüyor. Şu an yaşayan sürüngenler, balıklar bile öncekilerden daha farklı daha özelleşmiştir. Şunu sorabilirsin. Şu an sürüngenler, balıklar, amfibiler yaşamıyor mu? Elbette yaşıyor. Ama bu geri formları değil. Onlarda başka dallara evrimleşerek her ne kadar şekil olarak atalarına benziyor olsa da emin ol atalarının aynı değil daha farklılaşmış ve gelişmiş formlarıdır.

Gelişmek bir balığın sudan karaya çıkması sonra dinozor olması ondan da memeli veya kuş olması değildir. Çevreye uyum sağlamaktır. Yaşam yarışında daha avantajlı olmaktır. O yüzden tüm balıklar karaya çıkmamış, tüm amfibiler gerçek akciğerlilere dönüşmemişlerdir. Başka yollarda evrimleşmişler ve farklı şekillerde gelişim göstermişlerdir. Örneğin çöl kurbağaları. 2 sene çölün altında su olmadan yaşayabilmeye evrimleşmişlerdir. Bu da onlar için büyük bir gelişimdir.

Türler değişirken eski atalardan bir şeyler kalır. Örneğin devekuşlarının kanatlarında hala parmaklar vardır. Gerçek parmaklar. Bunu devekuşu kullanmaz. Kanata dönüşmüş olan elin kalıntılarıdır. Böceklerin ataları 4 kanatlıdır. Bazılarında bu fazla iki kanat kabuk şeklini almış ve kınkanatlılar çıkmıştır. Örneğin uğurböceği. Üsteki kabuk kanat eskiden kalan 4 kanatın değişmiş şeklidir. Ama bazı böceklerde de bu güdükleşmiştir. Yani körelmiş ufalmıştır. 2 kanadının ardında ufak kullanmadığı iki kanat daha bulunur.
CharlesDarwin
Fosil kayıtları bize şu söyler. Önceleri çok uzun bir süre dünyada sadece tek hücreli yaşan formları vardı. O kadar uzun süre bu böyle kaldı ki nerede ise canlılık tarihinin yarısı kadar bir süre. 3.5 milyar yıl öncesinden 1,5- 2 milyar yıl öncesine kadarlık bir süre içinde sadece bakteriler yaşadı dünya üzerinde. Sonra ilk birliktelikler ortaya çıktı. Farklılaşmış hücrelerden oluşan koloniler. Bazı hücreler hareketi sağlarken bazıları üreme işime bakıyordu. Ama bunları ayırınca gene tek hücreli olarak yaşayabiliyordu. Bunun bir örneği hala yaşamaktadır. Volvoxlar. Bu koloniler top şeklindedir daha gelişmişlerinin merkezinde çukur vardır ve ilkel mide görevi görürler. Bundan daha gelişmiş olanlar deniz solucanları gibi canlılardır. Deniz tabanına bağlı yaşarlar ama yemek için kabuklarından çıkarlar. Bunların bir türü kabuklu yapısından kurtularak serbest halde suda yüzmeye başladı. İlkel kordalılar sinir düğümü olan canlılar. Zaman içinde bunlar omurga gibi kıkırdak yapının içine sinir sistemlerini yerleştirdiler. Bunların yüzgeçleri de yoktu. Sonra omurgalılar ve omurga ile kemik yapısı şekillenmeye başladı ve çeneli balıklar böyle ortaya çıktı.

Akciğerin gelişmesi ile de amfibiler ortaya çıktı. İlk zamanlarını suda balık gibi daha sonra karada yaşayan balıklar. Daha sonra sürüngenler, dinozorlar; sürüngenlerden memeliler ve kuşlar ortaya çıktı.

Kısaca böyle. Bunların fosil kayıtları mevcut. Fosil kayıtları geçmişe doğru daha basit canlıları gösteriyor. Gelişmişlik daha sonraları ortaya çıkıyor.

Peki gelişmiş olan türlerin bu basit türlerden çıktığını nereden biliyoruz. Öncelikle şunuj biliyoruz. Her canlı bir önceki nesilden doğar. İster insan olsun, ister bir bitki ister bir kuş kendinden önce başka bir canlıdan doğuyor. Bunun dünya tarihi boyunca böyle olduğunu kabul etmek mantıklı olacaktır. Bir ana babadan doğmayan kendiliğinden çıkan bir canlı mevcut değildir. O zaman denebilir ki her canlının atası vardır. Eski zamanlarda koyun keçi vs. olmadığına göre bunlar nereden geldi peki? Tabii ki koyun keçi vs. hep ana babadan doğdu ve yavaş yavaş nesiller değişerek ilkel memelilerden şimdiki hallerini aldılar.
CharlesDarwin
İlkel Dünyada yaşayan o zamanın canlıları denizlerde sperm ve yumurta hücrelerini suya serbest bırakıyorlardı. Bu hala deniz canlıların bir kısmı için böyledir. Su içinde birbirini bulanlar yeni embriyoları oluşturuyordu. Daha sonra ortaya çıkan balıklarda gene dış döllenme vardır. Yani dişi balık yumurtaları suya bırakır erkek balık dişiyi değil yumurtaları döller. Kara hayatına başlanınca aynı şekilde amfibilerde de dış döllenme vardır. Kurbağalar birbirinin üstüne çıksa da dişi yumurtayı suya bırakır erkek de hemen ardından spermlerini bırakır ve döllenme suda gerçekleşir.

Sürüngenlerde artık tamamen kara hayatı başlamıştır ve yumurta hücreleri suya bırakılamayacağı için üreme organı içinde kalması gerekmiştir. Erkek de içeriye sperm bırakabilmek için penis uzantısı gelişmiştir. İlk iç döllenme böyle başlar. Yani erkeğin penisini dişinin üreme organına sokması. Sürüngenler tek deliklidir. Üreme organları anüse açılır. Memeliler ise çift deliklidir. Üreme delikleri ile boşaltım delikleri farklıdır. Memeliler artık yumurtlama işini bırakır ve embriyo yumurta içinde değil anne rahminde gelişir. Testisler ise memeliler sıcak kanlı olduğu için ısıdan etkilenmemeleri için vücut dışına çıkmıştır.

Peki bunlar birden mi olmuştur. Hayır basamak basamak. Zaten anlaşılamayan odur. Her zihin birden olan bir değişimi saçma bulabilir. Ama basamakları takip ederseniz bu değişimin nasıl yavaş yavaş olduğu hemen ortaya çıkıyor. Memelilerin yumurtlamasından doğurmasına geçişini ele alalım mesela:

Tüm memeliler doğurmaz aslında. Hala daha yumurtlayan iki memeli vardır. ornitorenk ve ekidne. Bunlar Avustralya da yaşarlar. Sürüngeler ve kuşlar gibi yumurtlarlar ve yavruları yumurtadan çıkar. Ayrıca memeleri yoktur ve göğüslerinde ter bezleri gibi ufak ufak delikler vardır ve süt bu deliklerden çıkar. Yavrular meme olmadığı için bunları yalarlar. Emme hareketi yoktur.

Bir üst basamak gelişmemiş embriyo doğurmaktır. Kangurular buna örnektir. Bizim gibi gelişmiş bir bebek doğurmazlar. Gelişimini tamamlamamış bir embriyo doğururlar. Bu embriyo ana rahminden kendi çıkar ve ana vücudundan tırmanarak keseye girer. Kese içinde meme başını bulur ve oraya yapışarak bir bebek olmak üzereki gelişimini orada tamamlar. Tüm keseliler embriyo doğurur. Yani bu bizim kadınların 3 aylık iken doğurması gibidir. Kanguru (veya keselilerin atası) yumurtlama işini bırakmış ve daha uzun süre yumurtayı rahminde tutabilmiş ve yumurta kabuğu olmadığı için yavru gelişiminin bir kısmını rahminde diğer kısmını kesenin içindeki meme ucunda tamamlamaya başlamıştır. Bunlarda anneye bağlı olan göbek kordonu yoktur.

Bir sonraki basamak eteneli memelilerdir. Yani bizim dahil olduğumuz grup. Biz insanlar, inekler, koyunlar, yunuslar vs. gelişmiş yavru doğururuz. Embriyo gelişiminin tamamını anne rahminde gerçekleştirir ve besinini annenin kanından göbek kordonu ile sağlar. Memeler ise doğumdan sonra beslenmesine devam etmesi için kullanılır.


Basamaklar kabaca böyle. Tabi milyonlarca yıl içinde bu bizim gördüğümüz basamakların daha ufakları ve ayrıntılıları yaşandı. Bize birden olmuş gibi gelse de değişimler zaman içinde ufak ufak gelişti. Evrim budur zaten. Ufak ufak değişimlerin toplamıdır. Biz milyonlarca yıllık bir filmin üç beş karesini görebiliyoruz. Fosiller ile arada kalanları bulmaya çalışıyoruz. Tüm filmi bilmemizin imkanı yok. Ama ana hikayeyi çıkarabiliyoruz.
aurisss
Arkadaşlar,
Böyle bir HY metnine rastladım :


QUOTE
Örneğin, New Scientist dergisinde aktarılan genetik analizler, nematod solucanları ve insan DNA'larında %75’lik bir benzerlik ortaya koymuştur. (Karen Hopkin, "The Greatest Apes", New Scientist, 15 May 1999, s. 27)


Mesela, bu durumda da diyor ki, genetik benzerlik meselesi evrim kanıtı olarak değerlendirilemez.

Bir örnek de veriyor :

QUOTE
Öte yandan geçtiğimiz aylarda Türk medyasına da yansıyan bir bulgu, Drosophila türüne ait meyve sineklerinin genleri ile insan genleri karşılaştırıldığında, % 60'lık bir benzerlik çıktığı yönündedir. (Hürriyet, 24 Şubat 2000)


Nasıl yorumlarsınız?
Mesela insect ile benzerliyimizi de o zaman akrabalık paradigmasından yorumlayabilirmiyiz?
Benzerlik kavramı evrim delilimidir?

Teşekkürler...

P.S : Yanlış anlaşılmasın. Tek hedef öğrenmek !
haci
QUOTE(aurisss @ Jul 26 2007, 04:46 PM) *
Arkadaşlar,
Böyle bir HY metnine rastladım :

Mesela, bu durumda da diyor ki, genetik benzerlik meselesi evrim kanıtı olarak değerlendirilemez.

Bir örnek de veriyor :

Nasıl yorumlarsınız?
Mesela insect ile benzerliyimizi de o zaman akrabalık paradigmasından yorumlayabilirmiyiz?
Benzerlik kavramı evrim delilimidir?

Teşekkürler...

P.S : Yanlış anlaşılmasın. Tek hedef öğrenmek !


Bu tür itirazlar kabul edilemez...
Çok basit bir nedenden..

İtirazın nedeni açıklanmıyor..

Bu benzerlikler neden türler arasındaki akrabalıkları ve dolayısıyla evrimi desteklemiyor.
Onlar neyi, hangi görüşü ve neden destekliyor?

HACI
aurisss
QUOTE(haci @ Jul 26 2007, 05:52 PM) *
Bu tür itirazlar kabul edilemez...
Çok basit bir nedenden..

İtirazın nedeni açıklanmıyor..

Bu benzerlikler neden türler arasındaki akrabalıkları ve dolayısıyla evrimi desteklemiyor.
Onlar neyi, hangi görüşü ve neden destekliyor?

HACI

Katılıyorum sayın Hacı...
Onların zaten kendi kuramları yokki...
Sadece Evrimi eleştirmekle(!) bi şeylere ulaşılmaya çalışılıyor.

Ama benim sorum daha çok evrimi ilgilendiren mesele.
Mesela diyorum ki, nematod solucanları ve insan arasında da yakın akrabalık varmıdır?
Evrim Kuramına göre yok, herhalde.
Yani bunu nasıl çözeriz?
Eğer bi benzerlik delil ise, öbür benzerlik niye delil olmasın ki?
Aslında bilimsel meselelere bu kadar basit mantık ile yaklaşamayız...
Ama biraz daha aydınlatırsanız sevinirim...

Saygılar...
haci
Benim buna ekleyeceğim tek şey bütün canlıların birbirleri ile akraba olduklarıdır.
Çünkü genetik şifre, ister bakteri olsun, ister mavi balina, hepsinde aynıdır..
Bundan daha önemli ve kesin bir delil olamaz..

Ama nematodlar insana ne kadar yakındır gibi bir soru beni hiç ilgilendirmiyor.
Şu kadar yakın veya bu kadar yakın olması neyi değiştirecek..
Yüzde 80 yakın olursak, onurumuz mu kırılacak?
Bence bu önemsiz bir ayrıntıdır..
Nematodların da insanın zamanla evrimleştiği ortak bir atadan çıktığını biliyoruz..

Yakınlığın derecesi bize bazı şeyler kazandırabilir..
Nematodları kullanarak bir takım ilaçlar falan elde edebiliriz.
Veya nematodları bir tür ilaç olarak kullanabiliriz.
Bu bakımdan önemini soruyorsanız, o zaman bile akrabalığın yakınlığının önemi yok..
Bakteri bile akraba olduğumuza göre, nematodlarla çok daha yakından akrabayız..

Bu arada bazı hastalıkların tedavisinde solucan bir parazit türünün kullanıldığını hatırlatayım. Bu yöntem henüz başlangıç aşamasında.
Zaten bakteri akrabalarımızı bile insan insülin hormonu sentez etmede kullanıyoruz..

Önemli olan, solucanların da bizim akrabalarımız arasında olduğunu kabul etmek zorunda olmamızdır.

Selamlar..

HACI
diehardrocker
arkadaşlar bu yazılarınız gerçekten çok ilgimi çekti. Çok istememe rağmen bir türlü türlerin kökeninin orjinalini okuyamadım. Hep onun özeti niteliğinde makaleler okudum.

National Geographic ve Discovery'de genetik bilimi ile ilgili müthiş belgeseller oluyor.
Sık sık izliyorum.Herkes birazcık meraklı olup bu konularla ilgilense kahvede oturmak yerine ne cahillik kalır ne de yobazlık
aurisss
Arkadaşlar bu kaynak hakkında biraz yorum yapalım...

QUOTE
Our closest relative, the chimpanzee, is not quite as close to us as was thought.

Chimps are likely to have thousands of genes that differ in subtle but important ways to human genes, making it harder than hoped to identify the key bits of DNA responsible for unique human characteristics such as speech and complex thought, new research shows.

Previous studies have estimated we share more than 98 per cent of our DNA with our ape cousins. But the new study is the first to make a detailed "letter" by "letter" comparison of the DNA sequence of a chimp chromosome and its matching human chromosome, and work out the big effects of these small differences.

An international team led by Dr Asao Fujiyama of the National Institute of Informatics in Tokyo lined up human chromosome 21 against its chimp equivalent, which has more than 33 million letters of DNA.

The researchers found that the instances where one letter was substituted for another in the two species accounted for only 1.5 per cent of the genetic code.

But they were surprised to find that there were 68,000 bits of DNA, some of them containing only 30 letters, some up to 54,000 letters long, which had been either gained or lost by the human genome in the 6 million years since our evolutionary pathway diverged from that of chimpanzees.

At least 47 chimpanzee genes were found that were different enough from their human equivalents that they would produce very different proteins. About a fifth of the chimpanzee genes studied were also switched on to a greater or lesser degree in the apes' brains and livers than in our organs.

"The biological consequences due to the genetic differences [between chimpanzees and humans] are much more complicated than previously speculated," the team concludes in the journal Nature today.

Dr Jean Weissenbach, of Genoscope, the French national centre for DNA sequencing, said the findings from this one chromosome suggested that, overall, chimpanzees could have thousands of genes that differed significantly from ours.

"This will not simplify the search for the hypothetical key genetic changes that prevented us from remaining as apes," he said.


İnsan ve şempanze DNAsının yaklaşık %96sının aynı olduğunu biliyordum.
Bir çok kaynak da bunu doğruluyor.
Yukarıdaki kaynakda ise farklı bir yaklaşım var. Aslında DNA benzerliği için kesin sayı vermiyor.
Ama bazı köklü farklılıkların olduğunu söylüyor genlerde.
Bu farklılıkla yüzde değişir mi?
Mesela 6 milyar`a 5 milyon ile %96lık bi yüzde elde etmişlerdi her-halde 1-2 yıl önce...
Ya da hesaplama yöntemi daha çok "hipotezimsi" bi şey mi? dry.gif

Sevgilerle...

P.S : KAYNAK
haci
Bu çalışmada şempanze genleri daha yakından inceleniyor.
Daha önceki araştırmalar insanla şempanze genleri arasındaki benzerliklerin yüzde 98'den fazla olduğunu gösteriyordu.
Ama genleri harf ve harf ince ayrıntıları ile inceleyince küçük farkların çok daha fazla olduğu gözlemleniyor.
O farklar nedeniyle hangi genlerin insan olmak için gerekliği olduğu sonucuna varmak mümkün olmuyor..

Bu yazı benzerliklerin az olmasından çok, farklılıkların ince ayrıntıları tuttuğunu ve küçük farkların önemine değiniyor..
Genleri bütün açıklıkları ile karşılaştırınca ortaya biraz daha değişik bir tablo çıkıyor.

Buna ben şaşmadım.
Çünkü şempanze ile insan yaklaşık 6 milyon yıl önce birbirlerinden ayrıldılar.
Bu süre içinde mevcut benzerliklerin giderek azalması doğal olarak karşılanmalıdır.
Tabii asıl bilinmeyen insanın nasıl olupda daha akıllı bir hayvan şeklinde evrimleşmesidir.

Eskiden beyin hücrelerini tutan bir iki mutasyonun bütün fark olduğuna inanılıyordu.
İnsan olmayı birkaç gende arayan ve bulan bu görüş çökmüştür..
İnsan olmak çok daha fazla genlerin müphem veya nisbeten hafif değişimlerine bağlı bir süreçtir..

HACI
aurisss
"This will not simplify the search for the hypothetical key genetic changes that prevented us from remaining as apes"

Hacı abi bunun çevrisi :

"BU, bizim maymun kalmamızı engelleyen hypothetical key genetic deyişiklikleri basitleşdirmiyor"

doğru mu?
haci
QUOTE(aurisss @ Jul 28 2007, 07:22 PM) *
"This will not simplify the search for the hypothetical key genetic changes that prevented us from remaining as apes"

Hacı abi bunun çevrisi :

"BU, bizim maymun kalmamızı engelleyen hypothetical key genetic deyişiklikleri basitleşdirmiyor"

doğru mu?


Bu, bizim maymun olarak kalmamızı engelleyen kuramsal anahtar genetik değişikliklerle ilgili araştırmaları basitleştirmeyecektir.

Şekinde yapılırsa daha doğru bir çeviri olur. Seninki biraz eksik..
HACI
aurisss
Arkadaşlar, maymunların da evrimsel gelişim zinciri var mı?
Hani insanda Homo zinciri varya...
Maymunların evrimi ile ilgili kaynak vere bilirmisiniz?
İngilizce olsa güzel olur...

Saygılar
haci
Ne tür maymunun evrimini öğrenmek istiyorsun?
Kuyruklu mu kuyruksuz mu?
Ayrıca kuyruklu olanların çok sayıda türü var..
İngilizce bir sorun değilse google search yap..
Tonla kaynak bulabilirsin..
Türkçe yeterince kaynak olduğunu sanmıyorum.

HACI
aurisss
"Gözlemlenebilen kâinatta ihtimal hesabında kullanabileceğimiz veriler çok sınırlıdır. Bilinen fizikî evrende 1080 civarında temel parçacık bulunduğu tahmin edilmektedir. Dahası, maddenin öyle özellikleri vardır ki, bir fizikî halden diğerine geçiş saniyede 1045 kereden daha hızlı gerçekleşemez. Bu zaman aralığı, kâinatta anlamlı en küçük zaman birimini teşkil eden Planck zamanına tekabül eder. Son olarak belirtelim ki, kâinat 1025 saniyeden milyarlarca defa daha gençtir (kâinatın yaşını 10 ile 20 milyar yıl arasında kabul ediyoruz). Şimdi, eğer bilinen maddî kâinatta belirli olayların gerçekleşebilmesi için en az bir temel parçacık gerekiyorsa ve Planck zamanından daha kısa zamanda hiçbir şey gerçekleşmiyorsa, bu kozmolojik kısıtlamalara göre, kozmik tarih boyunca gerçekleşebilecek toplam olayların sayısını hesaplarsak, 1080 x 1045 x 1025 =10150 rakamını geçemediğini görürüz.

Gözlemlenebilen kâinattaki bütün bilinen verileri hesaba katsak bile 10150 de l'den küçük ihtimaller imkânsız kalacaktır. Bu yüzden 10150 de l ihtimal, evrensel ihtimaliyat sınırı olarak kabul edilmektedir.

10-150 gibi küçük bir ihtimal, bize kâinatın, sadece ihtimalleri kullanarak kompleks yapılar elde edilebilecek çok küçük bir mekan olduğunu anlatmaktadır. Stuart Kauffman bu meseleyi 'İnvestigations' adlı kitabında tafsilatlı olarak incelemiştir. Verdiği örneklerden birinde, 200 amino asitten meydana gelmiş ihtimal dahilindeki proteinlerin maksimum sayısını (yani 20200 veya yaklaşık 10260) ve kâinatın tarihi boyunca parçacıkların ikili olarak çarpışma ihtimalini ele almıştır. (Çarpışmaların reaksiyona girme oranının femto-saniye 10–15 cinsinden hesaplanabileceğini farz ederek, toplam 10193 çarpışma olabileceğini bulmuştur.) Kauffman'ın vardığı sonuç şudur: Bilinen kâinatın Big Bang'den bu yana 200 amino asitten oluşan ihtimal dahilindeki proteinleri bir kere bile üretmeyi başarabilmesi için yeterli zamanı olmamıştır. Bunu daha iyi vurgulayabilmek için, şu ifadeyi kullanır: '200 amino asitten meydana gelebilecek mümkün bütün proteinlerin bir kere bile tabii olarak kendi kendine oluşabilmesi için kâinatın yaşının 1067 katı kadar bir süre gerekmektedir." (Dembski, 98) .

Dembskinin bu hesabında ne gibi tutarsızlıklar var? Ne düşünüyorsunu?
Bana pseudo mathematical gibi geliyor. Ama olasılık meselesi üzerine biraz daha düşünmeliyim.
Matematikçi arkadaşlar ne diyor?
haci
Bu yazı hakkında ne mi düşünüyorum?...

İlk aklıma gelen delinin pösteki sayması.......
Ya da Dembski pösteki sayıyor.

Ne saçmalık..
Umarım yazıyı paçavraya çevirmemizi istemiyorsundur..
Çünkü olduğundan daha paçavra yapmamız olanaksız...

HACI
delibekir
QUOTE(aurisss @ Aug 7 2007, 03:00 PM) *
"Gözlemlenebilen kâinatta ihtimal hesabında kullanabileceğimiz veriler çok sınırlıdır. Bilinen fizikî evrende 1080 civarında temel parçacık bulunduğu tahmin edilmektedir. Dahası, maddenin öyle özellikleri vardır ki, bir fizikî halden diğerine geçiş saniyede 1045 kereden daha hızlı gerçekleşemez. Bu zaman aralığı, kâinatta anlamlı en küçük zaman birimini teşkil eden Planck zamanına tekabül eder. Son olarak belirtelim ki, kâinat 1025 saniyeden milyarlarca defa daha gençtir (kâinatın yaşını 10 ile 20 milyar yıl arasında kabul ediyoruz). Şimdi, eğer bilinen maddî kâinatta belirli olayların gerçekleşebilmesi için en az bir temel parçacık gerekiyorsa ve Planck zamanından daha kısa zamanda hiçbir şey gerçekleşmiyorsa, bu kozmolojik kısıtlamalara göre, kozmik tarih boyunca gerçekleşebilecek toplam olayların sayısını hesaplarsak, 1080 x 1045 x 1025 =10150 rakamını geçemediğini görürüz.

Gözlemlenebilen kâinattaki bütün bilinen verileri hesaba katsak bile 10150 de l'den küçük ihtimaller imkânsız kalacaktır. Bu yüzden 10150 de l ihtimal, evrensel ihtimaliyat sınırı olarak kabul edilmektedir.


Verilen bu rakamlar ve bu olasılık hesabı mantığı geçerli olsa bile önemli bir nokta gözden kaçmış! Parçacıkların birbirlerine göre olan durumları (durum değişiklikleri) de bir olaydır. Dolayısıyla, en azından, bu 10^80 parçacığın 10^25 saniye içinde birbirlerine göre olan zaman içindeki tüm ilişkilerinin (tüm yersel ve zamansal kombinasyonların) da hesaba katılması gerekir. 10^80! ne yapar mesela? bi hesaplayın bakalım sonra devam ederiz...

Not: Proteinlerin ortaya çıkışının bu tür olasılık hesaplarıyla bir alakası yoktur, onu konu dışı bırakıyorum...
AgnosticBird
Ben bir agnostik olarak, açıkçası evrim kuramı konusunda da baya bi agnostiğim. Durun, hemen beni Müslüman olmakla suçlamayın! smile.gif Karl Popper'da uzun bir süre evrim teorisinin pseudo-scientific olduğunu savunmuştur. El-Kaide teröristi olmayan Ludwig Wittgenstein da kuramla ilgili sıkıntılarını dile getirmiştir. Şimdi kanıt olarak sunulan noktalara değinelim:


QUOTE
...Öncelikle bahsi geçen sitelerde insan evriminin mihenk taşları olan fosiller birer maymun olarak anlatılmaya çalışılmıştır. Günümüzde hiçbir maymun taş alet yapamamaktadır. Ancak australopithecuslar ile birlikte bulunan bir çok taş alet bulunmaktadır. İşte taş devri denilen devir budur. Çok çeşitli teknikler kullanılarak parçalanmış taşlar belirli amaçlara hizmet etmektedir. Daha çok bu aletler avı parçalamak için kullanılmıştır. Australopithecusların sadece maymun olduğunu iddia etmek saçmadır.


Doğrudur, Akıllı Tasarım da en az evrim teorisi kadar pseudo-scientifictir, yaratılış teorisi de öyledir; ancak bunlar, evrim teorisini daha bilimsel kılmıyor! Söz konusu alıntıda CharlesDarwin yaratılışçı sitelere giydiriyor ancak, açıkçası evrimin savunulduğu bir yazıda, söz konusu canlıların maymun olmadığını savunarak evrime itiraz getirilebileceğinin her nedense gözardı edilmesi açıkçası saçma görünüyor. Bu canlıların, diğer yaratılışçıların iddia ettiği gibi soyu tükenmiş, fakat soyu tükenmemiş kimi canlılarla ortak özellikler taşıyan bağıntısız, evrilmemiş canlılar olmadığı ne malum?

QUOTE
Bir başka şey de bu canlıların dik yürümesi ile ilgilidir. İnsanın ataları olan ve bazıları da olmayan bu canlılar açık şekilde bizim gibi iki ayakları üstünde yürümekteydiler. Kalça yapıları bizlere göre dardı. Ufak beyinleri olduğu için geniş kalçalara ihtiyaç duymuyorlardı. Modern kadınların kalçaları geniştir. Bunun nedeni doğum esnasında bebeğin kafasının çıkabilmesidir. Homo sapiensin beyin hacmi büyüktür ve rahimden çıkabilmesi için kadınların kalçalarının geniş olması gerekmektedir. Australopithecus için buna gerek yoktu. Ancak kalça yapıları ve uyluk kemikleri dik yürüdüklerini göstermektedir. Ayrıca dik yürüyen bizlerde diz kapaklarımızın fırlamamması için onu tutan çıkıntılar vardır. Aynı çıkıntılar bu canlılarda da vardır ki bu onların son derece düzgün bir şekilde dik yürüdüklerini gösterir. Bu fosillerin yanında o canlılar zamanından kalan ayak izleri bulunmuştur. İki ayağının üstünde yürüyen bir canlının bıraktığı izlerdir. Açıkça tarihlendirme australopithecusları işaret etmektedir.

australopithecuslar dik yürüyen, taş aletler yapabilen maymunlar idiler. Bu da onları mükemmel olarak bizim atalarımız yapmaktadır.


Australpithecusların dik yürüyor olması, bizim onlardan türemiş canlılar olduğumuzu gösterir mi? İki nesnenin bir yönden benzerliği, o iki nesnenin ortak bir kökenden geldiğini ispatlar mı? Örneğin bir gün uzayın derinliklerinde bir X canlısı bulsak ve bu canlının konuştuğunu fark edersek, bizlere konuşma özelliğimiz açısından benzediği için, bu canlının bizimle ortak atadan geldiğini varsayabilir miyiz?

Bu iddia, aslında tam da Akıllı Tasarımcıların iddiasıdır! Lütfen Dembski'nin 'Hume, Reid And Signs Of İntelligence' adlı makalesini okuyun. O da benzer analojiler temelinde, canlıların 'yaratıldığını iddia etmektedir...

QUOTE
Evrimin izleri kita tektonigi takip edilerek de bulunabilir. Zira kita tektoniginin kesfi ilk olarak bati afrika ve guney amerikanin dogu kiyisindaki canlilarin benzerligini inceleyen bir bilim adami tarafindan ortaya konulmustu.


Bir bilim adamının kıta tektoniğini, canlılardaki benzerlikleri araştırırken bulmuş olması, o canlıların ortak bir atadan türediğini gösterir mi? Mesela ben bir organik kimya teorisi üzerinde çalışırken, kuantum fiziğinde çığır açacak bir teorem oluşturabileceğimi fark edersem, bu durumda organik kimya teorisi sırf benim organik kimya çalışırken doğru bir kuantum teorisi yaklaşımı bulmuş olmam, organik kimya teorisini doğru kılar mı?

QUOTE
Genetik, bu konuda noktayı koydu.

İnsan-şempanze DNA'ları çok yakın (%98-%99),
kromozom yapılarımız çok benziyor,
maymunlarda (Goril,Şempanze,Orangutan) bulunan 2 kromozom, insanda uç uca yapışık bir kromozom şeklinde ...

http://fikirsel.ipbfree.com/index.php?show...dpost&p=151

Daha ne olsun???

Basbayağı akrabayız.


İnsan-şempanze DNA'larının çok yakın olması, ortak atadan geldiklerine delil teşkil eder mi? Örneğin Coca Cola'nın tadına ve kimyasal bileşimine çok benzeyen bir başka kolayı bir bardak içinde önünüze koysam ve bu iki kolanın yüzde 99.9 oranında benzeştiği ortaya çıksa, aniden bu iki kola bileşiminin birbirinden evrimleştiğini söyleyebilir miyiz?

Devam edecek...
AgnosticBird
QUOTE
Evrimin en büyük kanıtlarından biri canlıların genetik kod dizliminin akrabalık ilişkisine göre benzerlik göstermesidir. Bir sempanze ile insanın genetik kod benzerliği %96 civarındadır. Fare ile benzerlik %90 civarındadır. Akrabalık arttıkça benzerlik artmaktadır.


Evet, evrim teorisinin doğru olduğunu kabul edersek, canlıların genetik açıdan birbirlerine yaklaştıkça, benzerliklerinin azalması gerekirdi, fakat evrim teorisinin bir konuya açıklık getiriyor olması, evrim teorisini daha doğru yapmaz; 'evrim doğruysa, canlıların birbirine benzemesi gerekir; canlılar birbirine benziyor, demek ki evrim teorisi doğrudur' demek; 'zeka ürünü olan şeyler son derece komplekstir, evren son derece kompleks olduğuna göre üstün bir zekanın ürünüdür' önermesi ne kadar doğruysa, ancak o kadar doğrudur. Geçtik.

QUOTE
Benim buna ekleyeceğim tek şey bütün canlıların birbirleri ile akraba olduklarıdır.
Çünkü genetik şifre, ister bakteri olsun, ister mavi balina, hepsinde aynıdır..
Bundan daha önemli ve kesin bir delil olamaz..


Genetik şifrenin tüm canlılarda aynı olması, o canlıların ortak atadan geldiğini göstermez. Tıpkı, aynı firmanın ürettiği motoru kullanan iki arabanın, ortak atadan gelmiş olmak gibi bir zorunluluğu olmadığı gibi...

Sonuç olarak, hem Akıllı Tasarım teorisi hem de evrim teorisi, doğruluk derecesi bakımından sınanamazdır; bu, evrimin asla gerçekleşmemiş olduğunu iddia etmek değildir; zira biz henüz neyin ne olduğuna dair bir kanıt sahibi olmasak bile, o şey neyse o olmaya devam edecektir; ne akıllı tasarımın hiçbir kanıtının olmaması, akıllı tasarımı mutlak anlamda yanlış kılar; ne de aynı şey evrim için doğrudur...
delibekir
AgnosticBird,

Sence babalık tayininde ve kriminolojide vs. kullanılan DNA testleri de kanıt sayılmama mıdır?
haci
QUOTE
Genetik şifrenin tüm canlılarda aynı olması, o canlıların ortak atadan geldiğini göstermez. Tıpkı, aynı firmanın ürettiği motoru kullanan iki arabanın, ortak atadan gelmiş olmak gibi bir zorunluluğu olmadığı gibi...


Bu nasil bir mantıktır?
Ne kadar saçma bir açıklama..
Bir insanın kendine bu saçmalığı kabul ettirmesi ne demek bilmiyorum ama, sizde temel bazı sorunların olduğu kesin..
Yalnız bilgi eksikliği değil sizdeki sorun..
Doğru düşünemiyorsunuz..
Mantıklı çıkarsamalar yapamıyorsunuz..
Doğanın yaratıclığı ile insansal yaratıcılığı karşılaştırmak tümüyle anlamsız, yersiz bir örnek vermekten başka bir şey değildir.


QUOTE
Evet, evrim teorisinin doğru olduğunu kabul edersek, canlıların genetik açıdan birbirlerine yaklaştıkça, benzerliklerinin azalması gerekirdi, fakat evrim teorisinin bir konuya açıklık getiriyor olması, evrim teorisini daha doğru yapmaz; 'evrim doğruysa, canlıların birbirine benzemesi gerekir; canlılar birbirine benziyor, demek ki evrim teorisi doğrudur' demek; 'zeka ürünü olan şeyler son derece komplekstir, evren son derece kompleks olduğuna göre üstün bir zekanın ürünüdür' önermesi ne kadar doğruysa, ancak o kadar doğrudur. Geçtik.


Bu ifadeler de öyle..
Mantığınızın nasıl çalıştığı pek belli değil..
Harun Yahya'nın evrim konusundanki görüşlerinin modifiye edilmiş bir şekli olabilir...
Genetik açıdan birbirlerine giderek yaklaşan canlıların benzerlikleri neden azalsın?
Bu ne saçma bir çıkarsama!..
İnsan ve şempanze arasında genetik olarak büyük bir benzerlik var..
Morfolojik benzerliği de ihmal edemeyiz..
Biyokimyasal benzerlikler de su götürmez..

Bu duruma ne buyurusunz AgnostikBird kardeşim..

Bilgi noksanlığınız olabilir ama, bu ifadeler sizde bilgi eksikliğinden çok mantıksal bir defonun olduğuna işaret ediyor.
Sizi mantıklı düşünmeye davet etmekten başka bir şey gelmiyor elimden.
Hoşcakalın..

HACI
davinci
QUOTE(aurisss @ Aug 7 2007, 03:00 PM) *
"Gözlemlenebilen kâinatta ihtimal hesabında kullanabileceğimiz veriler çok sınırlıdır. Bilinen fizikî evrende 1080 civarında temel parçacık bulunduğu tahmin edilmektedir. Dahası, maddenin öyle özellikleri vardır ki, bir fizikî halden diğerine geçiş saniyede 1045 kereden daha hızlı gerçekleşemez. Bu zaman aralığı, kâinatta anlamlı en küçük zaman birimini teşkil eden Planck zamanına tekabül eder. Son olarak belirtelim ki, kâinat 1025 saniyeden milyarlarca defa daha gençtir (kâinatın yaşını 10 ile 20 milyar yıl arasında kabul ediyoruz). Şimdi, eğer bilinen maddî kâinatta belirli olayların gerçekleşebilmesi için en az bir temel parçacık gerekiyorsa ve Planck zamanından daha kısa zamanda hiçbir şey gerçekleşmiyorsa, bu kozmolojik kısıtlamalara göre, kozmik tarih boyunca gerçekleşebilecek toplam olayların sayısını hesaplarsak, 1080 x 1045 x 1025 =10150 rakamını geçemediğini görürüz.

Gözlemlenebilen kâinattaki bütün bilinen verileri hesaba katsak bile 10150 de l'den küçük ihtimaller imkânsız kalacaktır. Bu yüzden 10150 de l ihtimal, evrensel ihtimaliyat sınırı olarak kabul edilmektedir.

10-150 gibi küçük bir ihtimal, bize kâinatın, sadece ihtimalleri kullanarak kompleks yapılar elde edilebilecek çok küçük bir mekan olduğunu anlatmaktadır. Stuart Kauffman bu meseleyi 'İnvestigations' adlı kitabında tafsilatlı olarak incelemiştir. Verdiği örneklerden birinde, 200 amino asitten meydana gelmiş ihtimal dahilindeki proteinlerin maksimum sayısını (yani 20200 veya yaklaşık 10260) ve kâinatın tarihi boyunca parçacıkların ikili olarak çarpışma ihtimalini ele almıştır. (Çarpışmaların reaksiyona girme oranının femto-saniye 10–15 cinsinden hesaplanabileceğini farz ederek, toplam 10193 çarpışma olabileceğini bulmuştur.) Kauffman'ın vardığı sonuç şudur: Bilinen kâinatın Big Bang'den bu yana 200 amino asitten oluşan ihtimal dahilindeki proteinleri bir kere bile üretmeyi başarabilmesi için yeterli zamanı olmamıştır. Bunu daha iyi vurgulayabilmek için, şu ifadeyi kullanır: '200 amino asitten meydana gelebilecek mümkün bütün proteinlerin bir kere bile tabii olarak kendi kendine oluşabilmesi için kâinatın yaşının 1067 katı kadar bir süre gerekmektedir." (Dembski, 98) .

Dembskinin bu hesabında ne gibi tutarsızlıklar var? Ne düşünüyorsunu?
Bana pseudo mathematical gibi geliyor. Ama olasılık meselesi üzerine biraz daha düşünmeliyim.
Matematikçi arkadaşlar ne diyor?

Bir hikaye:

1000 kişi yan yana diziliyor. Hepsinde bir adet bozuk para var. Aynı anda paraları havaya atıyorlar ve elimizde:

TYTYTYTTTYTYTYTTYYYYTTYTYTYTTYT....................TTYYTTTYTTYTTYTYTYTYTYTYTYTYT
TY

şeklinde bir sıralama oluşuyor. Sonra Billiam Kembski'yi (William Dembski ile hiç ilgisi yok bu kişinin) çağırıyoruz. Yazı tura sonuçlarını Kembski'ye gösterip "Şimdi bir deneme yapacağız. Sizin uzmanlık konunuz olduğu için size başvuralım dedik. Böyle sıralama gelme olasılığı nedir? Bunu başarabilir miyiz?" diye soruyoruz. Kembski "Bunun olasılığı 2^(-1000)'dir o da 10^(-300)'den bile küçük yani bu imkansızdır diyebiliriz." diyor. Kembski şaşkınlık için "Siz ne yaptınız böyle. Aman Tanrım. Sen aklıma sahip ol." diyor. Daha sonra "Olamaz! Bunun imkansız olması gerekirdi." diyerek koşuşturarak yanımızdan uzaklaşıyor.


Bu hikayeden nasıl bir sonuç çıkarıyorsun aurisss?
haci
QUOTE
İnsan-şempanze DNA'larının çok yakın olması, ortak atadan geldiklerine delil teşkil eder mi? Örneğin Coca Cola'nın tadına ve kimyasal bileşimine çok benzeyen bir başka kolayı bir bardak içinde önünüze koysam ve bu iki kolanın yüzde 99.9 oranında benzeştiği ortaya çıksa, aniden bu iki kola bileşiminin birbirinden evrimleştiğini söyleyebilir miyiz?


Şu mantığa bakın?
Ciddiye alınacak tarafı var mı?
davinci
AgnosticBird'ün yaşını merak ettim. Söyledikleri çocukça geldi bana. Aklı başında mantıklı birinin söyleceği şeyler değil söyledikleri.
CharlesDarwin
QUOTE(AgnosticBird @ Aug 11 2007, 06:19 PM) *
Ben bir agnostik olarak, açıkçası evrim kuramı konusunda da baya bi agnostiğim. Durun, hemen beni Müslüman olmakla suçlamayın! smile.gif Karl Popper'da uzun bir süre evrim teorisinin pseudo-scientific olduğunu savunmuştur. El-Kaide teröristi olmayan Ludwig Wittgenstein da kuramla ilgili sıkıntılarını dile getirmiştir. Şimdi kanıt olarak sunulan noktalara değinelim:
Doğrudur, Akıllı Tasarım da en az evrim teorisi kadar pseudo-scientifictir, yaratılış teorisi de öyledir; ancak bunlar, evrim teorisini daha bilimsel kılmıyor! Söz konusu alıntıda CharlesDarwin yaratılışçı sitelere giydiriyor ancak, açıkçası evrimin savunulduğu bir yazıda, söz konusu canlıların maymun olmadığını savunarak evrime itiraz getirilebileceğinin her nedense gözardı edilmesi açıkçası saçma görünüyor. Bu canlıların, diğer yaratılışçıların iddia ettiği gibi soyu tükenmiş, fakat soyu tükenmemiş kimi canlılarla ortak özellikler taşıyan bağıntısız, evrilmemiş canlılar olmadığı ne malum?
Australpithecusların dik yürüyor olması, bizim onlardan türemiş canlılar olduğumuzu gösterir mi? İki nesnenin bir yönden benzerliği, o iki nesnenin ortak bir kökenden geldiğini ispatlar mı? Örneğin bir gün uzayın derinliklerinde bir X canlısı bulsak ve bu canlının konuştuğunu fark edersek, bizlere konuşma özelliğimiz açısından benzediği için, bu canlının bizimle ortak atadan geldiğini varsayabilir miyiz?

Bu iddia, aslında tam da Akıllı Tasarımcıların iddiasıdır! Lütfen Dembski'nin 'Hume, Reid And Signs Of İntelligence' adlı makalesini okuyun. O da benzer analojiler temelinde, canlıların 'yaratıldığını iddia etmektedir...
Bir bilim adamının kıta tektoniğini, canlılardaki benzerlikleri araştırırken bulmuş olması, o canlıların ortak bir atadan türediğini gösterir mi? Mesela ben bir organik kimya teorisi üzerinde çalışırken, kuantum fiziğinde çığır açacak bir teorem oluşturabileceğimi fark edersem, bu durumda organik kimya teorisi sırf benim organik kimya çalışırken doğru bir kuantum teorisi yaklaşımı bulmuş olmam, organik kimya teorisini doğru kılar mı?
İnsan-şempanze DNA'larının çok yakın olması, ortak atadan geldiklerine delil teşkil eder mi? Örneğin Coca Cola'nın tadına ve kimyasal bileşimine çok benzeyen bir başka kolayı bir bardak içinde önünüze koysam ve bu iki kolanın yüzde 99.9 oranında benzeştiği ortaya çıksa, aniden bu iki kola bileşiminin birbirinden evrimleştiğini söyleyebilir miyiz?

Devam edecek...


Karşında bir yap-boz oyunu var ve büyük bir kısmı bitmiş. Orada bir hortum, iki büyük diş, ayaklar ve koca bir gövdenin şekli duruyor. Ve sen bir iki tanesi yerine oturmadığı için "hayır bu yap-boz daki resim bir file ait olmayabilir" diyorsun. Bilimde bazı kabullenmeler vardır. Tüm insanlığın evrim soyağacını ortaya çıkaracak şekilde bol fosil bulunamıyor. Ama bizler iki ayaklı bir maymun olduğumuza göre ve biz zamanlar iki ayaklı başka maymunlar olduğuna göre onlar bizim doğrudan atamız olsa da akrabalığımız çok fazla olmalıdır. Sadece bu değil. Bir maymun çene kemiği bile bizim akrabalık ilişkimizi ortaya çıkarır.

DNA benzeriliğinin direkt olarak akrabalık ile alakası vardır. Başka bir sitede müslümanlara sordum sana da sorayım. İnsülini kaç değişik DNA baz sıralaması ile sentezleyebilirsin? Sadece bir baz sıralaması mı bir insulini sentezletebilir yoksa başka şifreler de aynı insülin proteinlerini oluşturabilir mi?
CharlesDarwin
Bu arada davinci çok seksisin.
KARUN
agnostikbird'in açıklamalarına cevap verememişsiniz... niye? çünkü adam kafayı çalıştırıyor , siz onu anlayamamışsınız.. süper mantık yürütüyor adam..

cevap verin hadi...özellikle davinci sen ve charles..
KARUN
QUOTE(davinci @ Aug 11 2007, 08:16 PM) *
AgnosticBird'ün yaşını merak ettim. Söyledikleri çocukça geldi bana. Aklı başında mantıklı birinin söyleceği şeyler değil söyledikleri.



yaşını merak etmişmiş, kafan almayınca bahanen kalmıyor tabi.. niye gidip deicide gibi kafa adamlara sormazsınız şu mantık denen illeti ha? ha davinci ha? smile.gif

hele dembski şu olasılık sorunu görse gün görmemiş yeriyle gülerdi.. sende dembskiyi anlayacak kafa yok ki bi kere.. türkçeyi düzgün yazıyon o ayrı tabi , hakkını teslim etmek gerek
CharlesDarwin
QUOTE(KARUN @ Aug 12 2007, 02:11 AM) *
agnostikbird'in açıklamalarına cevap verememişsiniz... niye? çünkü adam kafayı çalıştırıyor , siz onu anlayamamışsınız.. süper mantık yürütüyor adam..

cevap verin hadi...özellikle davinci sen ve charles..


Bir kere adam evrim karşıtı falan değil. Sadece yorumlamaya çalışıyor. Hadi cevap verin falan burak bu çocuksu heyecanları.....Bizim herkese verebileceğimiz cevabımız vardır. Yeter ki vaktimiz ve isteğimiz olsun....
davinci
QUOTE(KARUN @ Aug 12 2007, 02:24 AM) *
yaşını merak etmişmiş, kafan almayınca bahanen kalmıyor tabi.. niye gidip deicide gibi kafa adamlara sormazsınız şu mantık denen illeti ha? ha davinci ha? smile.gif

hele dembski şu olasılık sorunu görse gün görmemiş yeriyle gülerdi.. sende dembskiyi anlayacak kafa yok ki bi kere.. türkçeyi düzgün yazıyon o ayrı tabi , hakkını teslim etmek gerek

Seni adam yerine koyup cevap vermemi falan beklemiyorsundur umarım.
KARUN
senin tarafından adam yerine konmak aşağılık bi durum olur "ateist" nikli cühela , sen sıkışınca "agnostik" de olursun , oldun da netekim neteküm smile.gif,
ünlü biri bir çok kişiyi kale alabilir ve cevap verir ,hatta adıyla anılan başlık da açar..ama bunu o kişi çok zeki süper bi şeye parmak bastı deyü yapmaz.. bu yığının içinde sen de olsan ne düşünürdün?? özel olduğunu mu düşünürdün soytarı laugh.gif
davinci
Seni ciddiye alıp cevap veren senin gibi olsun.
KARUN
davinci AgnosticBird'in yazısına cevap vermicek misin? yaşı küçük belki ama çok ciddi şeyler yazmış.. anlamıyor musun yoksa bilmiyor musun?? ben hangisi olduğunu bilmiyom ama bildiğim bişey var.. ilgilenmiyormuş havası verip kaçıyosun smile.gif
KARUN
QUOTE(davinci)
AgnosticBird'ün yaşını merak ettim. Söyledikleri çocukça geldi bana. Aklı başında mantıklı birinin söyleceği şeyler değil söyledikleri.


hmmm.. şuna da bakın , "çocukçaymış yaşı küçükmüş" laugh.gif küçük dediğin çocuğun yazısına cevap vermek yerine aşağıla.. adamımız AgnosticBird'ün yazısına dair tek kelam etmeyip sinirlenmiş , ama sinirini yukarıdaki aptal cümleyle güya kale almıyor havasıyla yatıştırmış. bilirim ben bu tavırları , kafan almadığından değil o zaten belli.. bu akıl yürütme sorunlarına talkorigin'den hazır cevap bulamadığın için sinirleniyorsun kendin anlasan yazsan keşke ama nerde o kapasite smile.gif

sen ki akyol orgta defaatle rezil olmuş çapsızın tekisin , şimdide gelmiş evrim uzmanı kesilmiş kale almaz tavırlar sergiliyon utanmadan laugh.gif

analojiden yola çıkarak tümevarıma yükselinir mi dövinci ? yükselinirse nasıl yükselinir dövinci?? ha dövinci?? niye cevap veremiyon biliyon mu dvinci , çünkü hem bilmiyon, hemde limitlerini zorladığın zaman su kaynatacağın vaki smile.gif

kafanın basmaması ayıp değil davinci , bunu akyol orgta da sana söylediler , alıngan olmaya gerek yok.. çalışır öğrenirsin.. sorun bi bok bilmeden ahkam kesmenden kaynaklaniyy.. bide hazır bilgiyi tercüme edip kakalamandan smile.gif
CharlesDarwin
Ne lan bu seviyesizlik. Niye cevap vermiyorsun ulan diye yazı mı olur lan. yazacağın birşey varsa yaz böyle yazılar bırakacaksan başlığımı kirletme.

Bu seviyesiz mesajların silinmesini istiyorum yönetim....
KARUN
hey charles , sakin ol.. seviyesizlik nerede??

davinci AgnosticBird'i kale almayınca bende ona kim olduğunu hatırlattım.. nesi sakıncalı bunun? smile.gif


QUOTE(AgnosticBird)
Bu canlıların, diğer yaratılışçıların iddia ettiği gibi soyu tükenmiş, fakat soyu tükenmemiş kimi canlılarla ortak özellikler taşıyan bağıntısız, evrilmemiş canlılar olmadığı ne malum?


Evet ne malum CD? bi maymun kıçı bulsanız toprakta "aha atamız forikos morikosun kıç kemiği" dersiniz di mi? niye? çünkü benziyo smile.gif
davinci
QUOTE(CharlesDarwin @ Aug 12 2007, 11:19 AM) *
Ne lan bu seviyesizlik. Niye cevap vermiyorsun ulan diye yazı mı olur lan. yazacağın birşey varsa yaz böyle yazılar bırakacaksan başlığımı kirletme.

Bu seviyesiz mesajların silinmesini istiyorum yönetim....

Bırak bu adamı ciddiye alma. Soytarının teki. Benim mustafaakyol.org'da yaptığım tartışmaları bilen bilir. Bunun palavralarına kim inanacak.

Mustafa Akyol ile Akıllı Tasarım ve ‘Darwinizm Canavarı’ üzerine
Mustafa Akyol ile Antony Flew üzerine bir tartışma

Merak eden bu yazılara bakar. Ayrıca daha birçok tartışmaya o siteden de ulaşabilirler. İsteyen gider bakar kimin rezil olduğuna.

AgnostikBird'ü neden ciddiye almıyorum?
QUOTE
Örneğin bir gün uzayın derinliklerinde bir X canlısı bulsak ve bu canlının konuştuğunu fark edersek, bizlere konuşma özelliğimiz açısından benzediği için, bu canlının bizimle ortak atadan geldiğini varsayabilir miyiz?

Mesela ben bir organik kimya teorisi üzerinde çalışırken, kuantum fiziğinde çığır açacak bir teorem oluşturabileceğimi fark edersem, bu durumda organik kimya teorisi sırf benim organik kimya çalışırken doğru bir kuantum teorisi yaklaşımı bulmuş olmam, organik kimya teorisini doğru kılar mı?

İnsan-şempanze DNA'larının çok yakın olması, ortak atadan geldiklerine delil teşkil eder mi? Örneğin Coca Cola'nın tadına ve kimyasal bileşimine çok benzeyen bir başka kolayı bir bardak içinde önünüze koysam ve bu iki kolanın yüzde 99.9 oranında benzeştiği ortaya çıksa, aniden bu iki kola bileşiminin birbirinden evrimleştiğini söyleyebilir miyiz?

Genetik şifrenin tüm canlılarda aynı olması, o canlıların ortak atadan geldiğini göstermez. Tıpkı, aynı firmanın ürettiği motoru kullanan iki arabanın, ortak atadan gelmiş olmak gibi bir zorunluluğu olmadığı gibi...

Bunları söyleyen birini ciddiye alıp bunalra karşı cevap vermek akla, bilime ve mantığa yapılmış bir hakarettir de ondan.
KARUN
küstahhhh laugh.gifl önce mantık öğreneceksin ondan sonra yazacaksın bu konularda.. seninkisi aklını kullanmak değil magazin tercümanlığı smile.gif


kendi düşünce yapının hangi sonuçlara gebe olduğuna bi bak laugh.gif

alıntı

Evet, bu soy ağacı öyle dizilmiş ki, dışarıdan bakıldığında "Hmm... Evet bu türün atası şu tür olmalı" dedirtiyor. Yapısal, genetik benzerlikler de eklenince teori inandırıcılığını katlıyor. Fakat, bence bu, ortalığa dağılmış, büyüklü küçüklü, farklı renklerdeki oyuncakların önce renklerine göre, daha sonra da küçükten büyüğe sıralanmasına benziyor.

Misal ben oyuncaklarımla öyle güzel bir "soy ağacı" düzenledim ki;

• Uzaktan kumandalı kırmızı arabanın, sakızdan çıkan küçük kırmızı maket arabanın zaman içinde bilmediğim çeşitli etkenlerle farklılaşmasından oluştuğunu,


• Yeşil kumaş parçasının da, belli bir bilinç olmadan, rastgele meydana gelmiş, çeşitli kimyasal tepkimelerin ardından, uyurken ayağa kaldırdığınızda ağlayan, yeşil kıyafetli bir bebeğe dönüştüğünü iddia edebilirim.

Ve bana "Bunu nasıl ispatlarsın?" dediklerinde, benzerlikleri sıralarım;

• Ikisi de kırmızı, ikisi de plastikten yapılmış, ikisinin de tekerlekleri var. Ikisi de oyuncak...

• Ikisi de yeşil, ikisi de pamuktan yapılmış, ikisi de yumuşak...

Benim Oyuncak Teorimi bilimsel yollarla yanlışlayabilir misiniz? Belki de doğa sizin bilmediğiniz öyle etkiler yaptı ki küçük kırmızı maket araba uzun yıllar sonra büyüdü ve uzaktan kumandalı bir araba oldu. Kim buna "Hayır olmadı! Ben doğanın yuapabileceği tüm etkileri biliyorum. Onu o şekilde uzaktan kumandalı bir araca çevirebilecek bir etki olamaz. Olmadı" diyebilir.

Kısacası, eğer benim Oyuncak Teorim doğru ise, bilimsel ise severek kabul ediyorum ki Evrim Teorisi de doğrudur, bilimseldir


sakın "moleküller bağlanma eğilimindedirler birleşir hücre olurlar ama hiç bi zaman kumaşlar birleşip oyuncak olmazlar" deme gafletinde bulunma gerçi uyarım sana değil sen onu diyecek kadar aptalsın smile.gif diğer arkadaşlar için uyarıda buluındum:...
davinci
Arkadaşlar işte burada "kör cehalet" dediğimiz şeyin en güzel örneğiyle karşı karşıyayız. Bu vakada coğalabilen, kendini kopyalayabilen yapılarla bu tip özelliklere sahip olmayan yapıların bir tutularak karşılaştırması ile evrimin yanlışlanabileceği düşüncesine kapılmış bir hastayla karşı karşıyayız. Bu vatandaş mümkün olmayan gerçekleşmesinin saçmalığı ortada olan birşeyi canlılardakiyle aynıymış gibi göstermeye çalışıyor. Çok basit bir mantık hatası yapıyor.

Şimdilik bu kadar yeterli. Ama eğer bu hasta konuşmaya devam ederse hastalığı hakkında daha ileri teşhislerde bulabiliriz.
KARUN
arkadaşlar ben niye şu uyarıyı yaptım??


sakın "moleküller bağlanma eğilimindedirler birleşir hücre olurlar ama hiç bi zaman kumaşlar birleşip oyuncak olmazlar" deme gafletinde bulunma gerçi uyarım sana değil sen onu diyecek kadar aptalsın smile.gif diğer arkadaşlar için uyarıda buluındum:.

ve teroim doğrulandı laugh.gif hemüde davinci tarafından.. bu uyarıyı onun için yapmadım tabi , çünkü onun zırcahil olduğunu bildiğimden o uyarı onu alakadar etmyiordu smile.gif

QUOTE
Bu vakada coğalabilen, kendini kopyalayabilen yapılarla bu tip özelliklere sahip olmayan yapıların bir tutularak karşılaştırması ile evrimin yanlışlanabileceği düşüncesine kapılmış bir hastayla karşı karşıyayız.


seni ucuz numaracı seni , hadi üstüne gideyim biraz.. evrim zaten yanlışlanamaz embesil smile.gif niye? çünkü buna olanak tanımaz... yanlışlanmaya olanak tanımayan şeyler metafiziktir.. töbe yarabbi laugh.gif
davinci
muahahahahahahaaaa laugh.gif laugh.gif

Arkadaşlar bu hasta gibi herşeyi bildiğini sanan ama bir halt bilmeyen cahiller olmasa nasıl eğlenirdik. Şimdi bu hastamıza sorsam "oyuncaklarla canlılar arasında bu bağlantıyı nasıl kurdun? oyuncakların kendiliğinden evrimleşemiyor olması canlıların evrimleşemeyeceğini mi gösterir? nasıl?" ne cevap verecek. Sizce buna karşı mantıklı bir açıklama getirebilir mi? Bekleyip görelim. Kendinizi eğlenceye hazırlayın.
KARUN
puşkheha kale almayıp cevap vermeyecek olan çocuğa bak ,laugh.gif sen ne güzel gülüyon öyle fıstıkkkk laugh.gif

e bi emnesile analojiden tümevarıma nasıl yükselindiğini sorarsan su kaynatır tabi laugh.gif..


öhömm... ciddi olalım , daşşağı nasıl olsa geçiyoz smile.gif

şündü bah dövinci.. oradaki analoji canlıların benzer özelliklerden yola çıkılarak ortak atadan türedikleri sonucuna nasıl varıldığıyla alakalıdır.. yani senşn akıl yürütmendeki sorunu gösteriyor diyor ki.. bu yöntem oyuncak bebeklere uygulandığında da aynı sonucu veriyor diyor.. ayırt edici bir kanıt sağlamıyor diyor , yöntemin sakat diyor.. anladın mı? yok tabi anlamadın.. sana anlatmıyom zaten , tirbünlere oynuyom smile.gif yoksa sende nerede o kafa laugh.gif

sana uygun vakitte falsification dersleri de verirdim de , bi mankafa ile uğraşmak zor geliyor sıcaklarda smile.gif
Asıl içeriğin sadece basit bir görünümüdür. Resimlendirilmiş tam halini görüntülemek için lütfen, buraya tıklayınız.