Temple Grandin

Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor? Öyleyse o güçsüzdür. Yoksa gücü yetiyor da kötülüğü önlemek mi istemiyor? Öyleyse o iyi niyetli değildir. Hem güçlü, hem de iyi ise, bu kadar kötülük nasıl oldu da var oldu? David Hume Bu teori Hristiyanlık için geçerli. Bunu savuşturmak için düalizm ihtiva eden gnostizm'i geliştirmişler. Halbuki cevabı İslam'da başından beri "sınav"dır. En basit köy imamı bile buna böyle cevap verir; ve bunun karşı tezi ise ateistlerce tam olarak verilemez. Yani bir müslüman "Çünkü sınav vardır" deiğinde, ateistin karşı cevabı "sınav

Türkçe yazışmıyor muyuz? Anlıyorum merak etme. Senin söylediğin şey, ateizmin idealize edilmiş hali: "hiç bir varsayıma inanmamak". Ben de diyorum ki öyle değil. Bence yukarıda saydıklarım ateistlerin amentüsüdür ve bunlara kayıtsız şartsız iman ederler. Keşke senin dediğin gibi açık kapı bıraksalardı.

Maddeden yapılmış bir varlık düşünür. Düşünceden yapılmış bir varlık ise maddeler.

Yanılıyor.

Ben bu şartları karşı olduğum için sıralamadım ki; bir kısmına ben de katılıyorum. Katılmadıklarımda hicivli ifade etmem sizi yanıltmasın. Ben, gözlemlediğim üzere Ateizmin amentüsünü bulmayı denedim. Mesele o değil. Olmadığına iman etmek kötü. "Olabilir" diyebilmek lazım. Fakat dinlerin kötü imajı yüzünden midir; baştan reddediliyor. ........ Bunlar evrenin ortaya çıkışını açıklayan bazı teorilerin (süpersicim, M) içinde mevcut. Zaman ve mekanın ilişkilerini açıklayan İzafiyet teorisinde de Rosen köprüsü, Minkowski diagramı olarak mevcut. İnsan zihni serbest bırakıldığında kendisi de

Yazdıkların gayet makul. Bay ve bayan kelimeleri her ne kadar kuruluş bakımından yanlış olsa da, sert bir devrim ürünü olarak amacına (hitapların nötrleşmesi) iyi hizmet ediyor. Mr ve Mrs yerine geçebilir. Fakat özellikle kadınlar tarafından en çok eleştirilen, bayan kelimesinin kadın (woman) yerine kullanılıyor hale gelmesi. Spor karşılaşmalarında bir zamana kadar "erkekler" karşısında "bayanlar" vardı. O zaman öteki de "baylar" olsaydı bari. "Erkekler şuraya, bayanlar şuraya" "Erkekler tuvaleti, bayanlar tuvaleti"...vs... "Bayan" bu sefer nötrleşmeye değil, kavramca kadının edep yerlerinin ö

Bu şartlardan birini ihlal eden ateist göster

Ateizmdeki imanın şartları şartları şunlardır: 1- Tek hayata iman: (Vahdeti hayat) Bilinen sınırlar içinde yaşanan bu hayatın tek hayat olduğuna inanmak. 2- Umutsuzluğa ve adaletsizliğe iman: Umudun sonlu, adaletin kısıtlı ve eksik olduğuna inanmak. 3- Üç boyuta iman: (Teslis) Boyutların varlığına ve üçlüğüne inanmak. x, y, z: en, boy, kutsal yükseklik. "Üçten başka boyut yoktur (La ebate illa ebati salisa)". Bu imana icaben, Büyük Patlama'dan "önce" ne olduğunu; evrenin "dışında" ne olduğunu bir türlü anlayamadığı, tasavvur edemediği halde yeterince zeki olduğuna inanmak. 4- Evrime iman:

Hacı, uzun ve anlamlı yazın için teşekkürler. Bunlar, yıllarca, uzun uzun uzun düşünülüp damıtılmış fikirler. Özellikle sonda eklediğin parçaya dikkat çekeyim. Bahsettiğin "bilgi olarak çok uzun yıllarda biriken ve canlılık olarak ortaya çıkan enerji... Bu enerjinin birikip estetik ve zarif bir hâl alması, kanaatimce atomlarla moleküllerin yapılarındaki matematiğe; aralarındaki 3 boyutu aşan geometrik ilişkilere (doğadaki kuvvetler), dayanıyor. Yani işin başında yine bir şekilde "bilgi" var, matematik var. Canlılık için büyük moleküllerin oluşması, spiraller, helixler, fraktaller, altın oran

Evrim salt inanç değil, BİLgidir. Deneycilerle aynı hatayı yapmamalıyız; evvela evrilme teorisinin içinde bolca matematik var. Allah'ın verdiği aklı işleterek bazı neticelere ulaşmak var. Aklen tatmin olmak var. Evrilme teorisini "insan primatlardan evrilmiştir" yargısına ufaltmamak gerek. Evrilme ve doğal ayıklanma, canlılığın yayılması ve devam etmesini anlamak için bir anahtardır. Onu anladıktan sonra istersen İnsanın evrilerek oluştuğuna inanma, ama BİL!. Demek neymiş, evrilme teorisi "bilinecek" bir şeymiş. Aynı şekilde Tanrı inancının da önündeki verileri aklen işleyerek, sonunda da büy

Evet, ateist ve diğer dinsiz görüştekilerin çoğu, Kuran hakkında bilgisi olmadan sırf inançlarıyla sanrılarıyla küstahça konuşuyor.

Büyük ölçüde doğru. Çürütücek çok az şey var. Yaratmak kavramı, Türkçe'de kelimenin özünden kopup yoktan var etmek olmuş. Aslında adı üstünde, "birbirine yarandırmak, yaratmak, yaraştırmak, eklemlemek". Hadi bu Türkçe. Arapça'da ne deniyor: halak... o ise "pay etmek, denkleştirmek" anlamındadır. Türkçe'deki Tengri, Arap.a Halik'in karşılığı. Eski Türkçe'deki Bay/Pay da olabilir (Ayrıca Allah'ı n isimlerinden Kadir de bu demek). Yoktan var etmek ise başka mesele; Ruh yoktan var olmadı, beden yoktan var oldu. Daha önce var olmayan 3+1 boyutlu ortamla birlikte "Ol" dendi oldu. Burada cansız ma

Sanırım bu, kelimenin ari dillerindeki köküne dayanıyor: Khwatan. Tek güç. Gerçi -n dişi eki almış hali. Nötr hali için hıdıv yada Hüda demeleri gerekiyordu. http://www.nisanyansozluk.com/?k=hatun Eş kelimesini soğuk bulmakta haklısınız. Çünkü özünden kopmuş bir kelimedir. "Eş" dişilik anlatır. Bunun erkeği "Er"dir. Kadının kocasına "erim..." demesi yeterince samimi ve sıcak. Ve ancak bu sayede Erkeğin karısına "Eşim..." demesi bir anlam kazanır. Karı ile koca'ya gelince... iki kelimede de beraber yaşlanma duygusu var. "Karımak (kartlaşmak) ile "kocamak".

Yok olmak konusunda bir türlü anlaşılamayan bir husus var... "yok olmak" diye birşey olmaz. Olamaz ki... Cümle olarak bile anlamsız, yok... olmak... Siz, biz, hepimiz yanlış anlıyoruz. "Yok olmak" dediğimiz şey bir süreç değil, anlık bir eylemdir. Varlığın var olduğu sürenin, var olmadığı bölge ile olan sınırına verilen addır. Yani insan bir anda yok olur, sonra bir daha yok olmaz. Bundan sonraki "yokluk" durumu, ona muhatap olamayan bizler içindir. O insan kendi çağında yok değildir. Örnek vereyim: "yok olma"yı talim ettiğini söylediğiniz koma halindeki bir insan, komada olduğu sürece

Saçmalıyorum.

Ateistforum (veya varsa bu gibi sitelerde) kalıp da dinden çıkmayan olarak monoteistleri, yalnız Kurancıları ve ayrıca hanifleri gördüm. Bazıları ise panteist oldu, gnostisizme, düalizme kaydı. Ben hanifim. Ateistlerin eleştirilerinin küçük bir kısmı, bu gruptakilerin savunduğu Kuran'a yöneliktir; ona da cevap verebiliyorlar (verebiliyorum); eleştirilerin çoğu, onların da karşı çıktığı ortodoks, hurefeler yumağı olan İslam uygulamalarına ve zihniyetine yöneliktir. Profilime baktım. 15 Mart 2007'den beri üyeymişim. Pehew!.. İlk girdiğim zamandaki temel inanç öğelerinden bir milimetre şaşmadım.

Bu afişi yayınlayanlar, iddianemesinde böyle uzun uzadıya bir mantık zinciri ile mahkum edilirse, gülünç olur. Ayrıca, onlar kurucularının O olmadığına, şimdiki sistemin yanlış olduğuna, yeniden kurgulanması gerektiğine (en azından demokratik olanları) inanıyor. Onların düşüncelerine kulaklarımızı tıkarsak kendi çapımızda yaşamaya çalışırsak, şunu söyliyim; bölünürüz. Eh o da bir seçenek ama işte önce konuşmak lazım. Atatürkçü elitin tahakkümü altında ve Atatürkçü kesimin üstünlüğü yanında yaşamak istemeyen, yeni yetişen milyonlar var. Onlar ne olacak? Hayır. Böyle düşünmem gerek ki, yeni

İslam dünyası medeniyeti, parlak çağını çoktan geride bıraktı, karanlık çağa girdi ve henüz yeniden doğamadı, aydınlığı ise hiç görmedi. Doğu ve Orta Doğu dünyasında aydın insanlar varsa onlar zaten İslam medeniyetinden değildir. Askerî tahakkümle aydınlatmak, karanlığın üstüne ürkütücü fener yahut projektör tutup orada oyaşan yaratıkları ürkütmek, aklını çıkarmak gibi bişey. Demokratik ve liberal kişiler bunu tasvip etmez. Ben de kısmen buna katılıyorum. Yapacağımız acaba güneşin doğuşunu mu beklemek; rönesans'ı... önce loş bir ışık sonra mutlak bir güneş. Atatürk inkılapları'nı Mısır'daki Su

Hakaretli içerik mi? Ben sadece ilan olduğunu sanıyorum.

Hangi ayetten bahsettiğimi yazmayı unutmuşum. Rad 3 Ve huvellezî meddel arda************Ve o ki yaydı (med) arzı ve ceale fîhâ revâsiye ve enhârâ**** ve kıldı onda dağlarla akıntıları ve min kull_is semerâti************ ve hepsinden ürünler ceale fîhâ zevceyn_isneyni********* kıldı onda çifter ikişer yugşil leylen nehâr **************** örttü geceyi gündüzü inne fî zâlike le âyâtin************** ille bunda var ayetler li kavmin yetefekkerûn *********** bir kavim için düşünen

"Olmasaydı da olurduk" gibi bir lafa dava açanlar, böyle bir dava açabilmek için bazı kanunları var edenler için başka ne diyebilirdim. Belki gramatik bir yanlış yaptım; "taptıran" demeliydim. Bu taptırmayı yapan din-adamlarının insan olarak Atatürk'ü anlayıp sevdiğini sanmıyorum. Tıpkı Muhammed'e tapan sünni din-adamlarının onu gerçek bir insan olarak anlayıp sevdiğini sanmadığım gibi; onları, Justin Bieber'len 1 direksiyonu, onlara tapan ergen kızlara pazarlayan menajerler gibi görüyorum.

http://www.straightdope.com/columns/read/85/why-do-men-have-nipples Böyle bir site var, merak edilen soruların cavaplandığı... bu sorunun cevabından bir paragraf: Hiçkimse tam olarak bilmiyor ama bulabildiğim en iyi açıklama şu: meme uçları cinsiyetle ilintili bir tabiat değil. Başka bir deyişle, meme uçları cinsiyetçe nötr araçlardır, kollar, beyin gibi... Devamında, şöyle bir örnek veriyor; ses telleri cinsiyet ilintili olmayan kromozomlardan iki cinsiyete de paket olarak geliyor, bunun kalınlaşması ya da ince kalması, hormonların işi. Aynı şekilde meme ucu da böyle geliyor. Buradaki be

MUHAMMED'e tapanla ATATÜRKE'e tapanın ifadeleri arasında pek fark yok. İkisi de karşı tarafın düşünesini bile ifade etmesine katlanamıyor, yasal(!), şerri vs yollarla susturulması gerektiğe inanıyor. Susturulması gerektiğine inanmayan arkadaşları tenzih ederim.

Multiverse (çokluevren) modelini düşünceye katarsak, Tanrı'nın hem özgür iradesi, hem mutlak gücü, hem de mutlak bilgisi olması makuldur. Elbette. Tanrı neden zamansız ve mekansız olsun? O sadece "bizim" zamanımızla mekanımızdan münezzeh. Halbuki, bütün mekanların ve zamanların yaratıldığı Arş, var olmanın çıkış mekanı, O'nun mekanı olmakla birlikte Allah elbette oraya sığacak diye anlamayın. Çok basit bir örnek; güvercin kümesiyle ilgilenirken sahip kapının önünde durup kolunu içeri sokar, yumurtalara bakar. Yavru güvercinler için kapının hemen önü, sahibin mekanı. Arz, katı toprak deme

Küçükken olsaydım bunu, "Tanrı ne kadar büyük de olsa herkesin küçük işleriyle ilgilenebilir" derdim. Şimdi de öyle düşünüyorum. Siz de bir de şöyle düşünmeyi deneyin: Vahiy denen yüklü mesajlar var olsaydı, bir kişinin zihnine gün aşırı inseydi, onun lisana dökülüşü, yani ağızdan çıkışı nasıl olurdu? Bence o kişinin o gün düşündüğü, dertlendiği konuları kalıp yapmış olarak lisana dökülürdü. Bir de bunun üzerine kelimelerin o toplumdaki kişilerin o günki dertlerine göre yorumlanması var. Sonra (500 yüz yıl kadar) O kişinin ağzından çıktığı söylenen başka sözlerin tabulaştırılıp o vahiylerdeki