Temple Grandin

Evrenin herhangi bir yerinde, en adi, en iptidaisinden bir mikroorganizmanın keşfi, insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en büyük keşfinden bin kat daha büyük bir keşif olur bence.

Ben O'nu alıyorum. Peki siz neyi referans alıyorsunuz? Kabil'in Habil'i öldürmesinden sonra kardeş evliği oldu. O yüzden büyük dinlerde anlatılan çok önemli bir olay bu. Yoksa çapraz evleceklerdi. Kestirip atan biriyle bunu tartışamam. Sadece bunun bir mantığı olduğunu bunu okuyanlara göstermek için yazdım. Dağlara yapacaklar efendim evlerini (beyt). Ovaya vadiye sahile yapacaklarsa da sağlam (kasr) yapacaklar. Aklı izanı olan insan topluluğu bunu anlar. Kuran'da yazıyor ama yazmasaydı da insanlar bunu köyler, şehirler olarak organize olduklarında halletmeleri lazımdı. Orada "inkar ed

Ne demek "kimi kandırıyorum". Ben zaten (en azından bir tür) müslümanım, elbette bal gibi Muhammed'in Tanrı'sını savunuyorum. Benim deminden beri dediğim, "bana bakmayın, ben savunurum, siz kendi Tanrı inanç(sızlık)ınızı neden meallerdeki cehennem, yakma, kazık şeylerine oturtuyorsunuz?du. Bi türlü anlatamadım, sen de anlamadın. Yukarıda da dediğim gibi, geleneksel Türkiye mimarisi ve şehirleşmesi neden doğruydu? depreme dayanıklı bina, modern yapı teknolojisinin icadı değil; asıl geleneksel yapılar ve şehirleşme tipi depreme daha dayanıklı. Düzgün şehirleşmek için modern zamanları beklemey

Diyordum ki, (yanlış anladığınız) Kuran meallerini ve hadisler ve dinadamları yüzünden yanlış oluşmuş islam dinini bir kenara bırakınız; mütemadiyen İslam'ı toptan bir kenara bırakınız; Tanrı fikrinin bunlardan bağımsız da oluşabileceğini göreceksiniz. Diyordum ki; insanlara cehennemde işkence yapan "herhangi bir" tanrıya inanmıyorsanız inanmayın. Tek Tanrı, harhangi bir tanrı değildir, şu peygamberin, bu dinin tanrısı değildir; düşünerek anlaşılır kılınabilecek olan, insanlığın ortak ve tek olan Tanrı'sıdır. İslamî ve Kuranî tabirler kullansam da siz buna takılmayın. Yazı boyunca kullanacağım

"Bir tanrı varmış, o da bizi kendisine inanmadığımız için kapris yapıp yakacakmış" diyen sizsiniz. O tanrı'ya inanmamayı marifet bilip, diğer yandan Tanrı'ya inanmamak ne ola ki? Tanrı... birdir, o tanrılardan bir tanrı değildir; o tek Tanrıdır (hu Allahu ehad). Her nereden başka bir intiba edindiyseniz, bu, Tanrı'ya inanmamak için bir mantıklı gerekçe olamaz. "Tanrı insanları kazığa oturtuyormuş", o zaman ben o tanrıya inanmıyorum... bu nedir ki şimdi... siz Tanrı'nın varlığına inanıp inanmamak için dedikoduları mı temel yapıyorsunuz? Halbuki, buna ulaşmak için, her türlü dedikodudan, söylen

Ateist değilsem de yazacaklarım var. Bunlar salt düşüncelerim değil, yıllar boyunca düşünüp araştırarak vardığım sonuçlar: Evvelce; eğer erte-hayat varsa, en baştan beri bunu çıtlatan bazı bilgi kırıntıları olması gerekiyordu, ki var; dinler insanlığın elinde; din-adamlarının umut pazarlayarak sağlıksız geliştirdiği fakat özünde gerçek olan (ateş olmayan yerden duman çıkmaz) bilgi kaynaklarıdır. Kıpti (eski Mısır) ezoterizminden, Hindu sanskritlerin vedalarına ve Budizm ve Mazdaizme, oradan Hristiyan gnostisizmi ve tasavufa kadar bazı bilgiler, Hristiyan ortodoks, katolik, müslüman sünni, şii

Altın Oran'ın önemini küçültemezsin. Matematikte pi gibi kullanılan bir yeri yok, ama kendisi zaten matematik ve geometriden çıkan sade ve zarif bir formül. Estetik denen kavram, kıytırık psikoloji testerinde insanlara sorularak keşfedilen bir şey değil. Evrensel/ değişmez estetik, hayatın akarcasına devam ederken, bir yere çaprmadan sürtmeden, kayarcasına, en az engelle ortaya çıkardığı bir geometridir. Canlılarda Altın Oran'a dayalı binlerce kanıt buluyorsa artık bu "evrim" kadar gerçektir. Geometri "öyle" diyorsa, Fi sayısı ve Fibonacci dizisi GÜZELdir.

Müslim olamaz mıyım? Evet öyleyim. Fakat ateist düşünceden de ayrı bir tat alıyorum. Balkonda, elinden değerli bir eşyayı (i phone vs) bırakırmış gibi yaparkenki adrenalin gibi. Belki de, inanca sahip olduğum içindir bu tür bir tat.

Ruhum ateizmi tattı. Bunca kompleks güzelliğin, geometrik, fizikî, kimyevî olaylarla, adım adım oluşabilmesini tahayyül etmek, insanın içini bir tuhaf ediyor. Böyleyse, amaç yok, işe yaramayan milyarlarca çeşidin içinden bir tanesi "güzelliği" yakalayıp yoluna devam ediyor. Belki de evet... milyarlarca amaçsız varoluşun içinden bizim varoluşumuz bir bakmışız bir amaca bağlanmış. - teistim.

Değil mi... galiba bilim adamları ekseri bay olduğu için olaya tek yönlü bakıyor. Yok mavi gözlü dişiler çekiciymiş... peki mavi gözlü baylar çekici olamaz mı? olurmuş, aha dedin işte; sormuyorlar ki dişilere...

Ortaya çıkan hibritler kendi kendine üreyemiyorlarsa, evrimlerine nasıl bir katkı sağlayabilir ki...

Eğer nöronların böyle bir yeteneği vardıyken, sonra kaybetmişlerse, bu çok daha uzun bi zaman önce olmalı. insanın değil, beynin ilk evrimleştiği zamanlarda, mesela 400 milyon yıl kadar önce.

Pil ve ampul. Ampul hiyerogriflerde var. Kuran'da da pil, elektrik, ampul olarak anlaşılacak bir ayet var. Birebir çevirdim. parantez dışında bir yorumum yok; tam ve gerçek çeviridir: Nur-35 Allâhu nûrus semâvâti vel ard, Yer ile göklerin/ tavanların aydınlığıdır Allah, meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh, içine ışık konmuş oyuk/hücre/niş gibidir onun aydınlık modeli el mısbâhu fî zucâceh, cam (kavanoz, şişe, fanus) içinde ışıyan ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, İnci kevkeb(?) gibidir işte o şişe yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin artılar biriktiren/

Bence son zamanlarda ortaya çıkan en iyi müziklerden biri. Disko-pop tarzıyla "Get lucky" ile yarışır, ayrıca daha entel/sofistike.

Klibin sonunda, çok methini duyduğunuz biri ortaya çıkıyor.

Geçen sene, üşenmeyip hesaplamıştım; 250 değil, daha az bi fark vardı sanırım. Onu da kıtaların plaka hareketlerine sayın demiştim. Vahyin indiği zamanlarda tam üstünden geçiyor olabilmekte.

Seni oluşturan maddenin, diğerleriyle ortak atomları, atomaltı parçacıkları var, bunlar birbirinden ayrı Senin bilincinin ise diğerleriyle ortak imajları var ve fakat bunlar birbiriyle aynı. İki insanın zihnindeki "elma" tasavvuru birbirinden ayrı iki nesne değil; biri yeşil biri kırmızı, biri büyük, biri ekşi vs olabilir; bunlar aynı tasavvurun (imajın) birbiriyle kombinasyonudur; iki insanın elma tasavvurunu yanyana getirip toplayıp "elimizde iki adet elma tasavvuru var" diyemezsin (iki tane olan şey tasavvur değil; dışarı çizilmiş tasvir(resim)dir); olsa olsa her biri tek olan yeşil, ekşi,

Elbette biliyorsun. Bilmeseydin de viki'ye bakar öğrenirdin. Benim bu sayıyı ne sandığımı merak ediyorsan; -1'in karekökü, mantığın ve gerçekliğin dışında olan bir sayı demek dışında, etimolojisinden başlarım ki, yeni bir katkım olsun: Çok doğru konmuş olan adı imaginer number; tam çevirisi hayalî sayı'dan ziyade tasavvur; (suretten gelir), mutasavvır sayı dedim. Gerçekte olmayan, ancak tasavvur edilen sayı. kökü image/suret (resim, kopya) olması da dikkat çekici. Tüm bunlar bana "bilinç" kavramının matematikal kökenini burada aramamız gerektiğini çağrıştırıyor.

"Onun (üstün) bir bilinci var" tanımı, klasik dinlere ait. Gnostik olsaydı, "bilinç O'dur" derdi ki bu panteizmdir. "Tüm bilinç ondan gelir" (panenteizm) benim için en doğrusudur. Tanrı'yı da kulları gibi düşünseydik öyle olurdu. Halbuki, Tanrı, kullarının bilincinin kaynağı. Bilinç kavramı Tanrı'dan ayrı bir şey değil. Bilinçler birbirinden bağımsız değil tam tersine bağımlı hatta bir.

Mantık denen şey, rasyonel sayılar evreninde birbirine oranlanıp duran nesneler. Fakat rasyonel (oranlı) sayılar dışında da sayılar vardır ve gerçektir. hatta Imajiner sayılar vardır; bunlar bizim "mantık" tarafından oranlanamaz. "Tanrı" burada da vardır ve rasyonel sayıları kuşatır. Yani mantığı kuşatır.

Ama beyin kendi içinde evrenle yarışacak kadar büyük: yüz milyar nöron'un birbiriyle en az yüz trilyon bağlantısı var.

Sizin oyununuza oynayacağım: Yaratırsa, yarattığı varlık; kendi inception 'ından öncesini bilmiyor olacak. Yok, bilseydi zaten eskisindenfarkı olmayacaktı. "Allah kendini yenmiş" yine kendisi olacakti. Yok, geçmiş bilgisinden yoksun olan bu genç varlık; hadi yaşlısını yendi, öldürdü diyelim. O zaman bütün varlık, bu yeni bilgiden başlayacaktı. Ve, genç erkek aslan gibi yaşlı aslanın bütün yavrularını da öldürecekti. Yeni yaratılan kullar tanrılarından daha öncesini biliyor olmayacaklarına göre; tek kimse eskiyi hatırlamayacaktı; Yeni varlığı eskisinden ayırabilecek bir tanım olmayacaktı. Yan

Evet. Mesela ilk insan topraktan yaratıldı (adama: İbranice toprak; human<homo<humus Latince toprak). Ve dediğim gibi sadece Orta Doğu düşüncesinde değil, Türkçe düşüncesinde de en baştan beri var olan öz'ü "paylaştıran", oranlayan düzenleyen "Tanrı" vardı. Eski Yunan'dan beri gelen Materyalizm'de ise Tanrı saf dışı bırakılmış. Demek ki "yoktan var olma" düşüncesi Avrupa'nın "creare" kavramındaki yerden biter gibi "yoktan var olma anlamından ortaya çıktı. Big Bang ile sağlam ilmî bir temele oturdu; ki onda bile evrenin "bir tohumu" olduğu düşünülebilir. Ezoterik, gnostik, tasavvufi ina

Türkçe'de "yaratıcı" kelimesinden daha önce, "Ülgen" (üleştirici) ve Tengri (denkleştirici) kelimeleri var. Bunlar Arapça "Halik" ve "Kadir"e denk düşer. Hatta Tanri için kullanılan Bay/Pay kelimeleri bile var. Yaratmak ve Üretmek (Create)'den daha köklü kavramlar bunlar; Tanrı eylemi için en başta bunlar kullanılmalı.

ABD(nin ardındaki güçler), islamı yıkmak bi yana, güçlendiğini görünce İslamla işbirliğine gidecek. bir yüzyıla kalmaz, sermaye'yi ardına alan İslam, bir rönesans yaşayacak. Fakat yine de yobaz ve cahil İslam, varlığını sürdürürüp bu kez sermayeyi arkasına almış bir askeri güç olarak dünyanın başına bela olmaya devam edecek. Bir iki yüz yıl sonra da bu kez reform yaşanacak; İslam içindeki kanlı savaşta, siz ateistlerin bela olarak gördüğü "islamı" yine reformist "islam" sona erdirecek; en azından şimdiki katolikler seviyesine indirip ehlileştirecek.