Jump to content

aslanbey

Üyeliği Sonlandırılmış Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    231
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne aslanbey kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. İslamcılık artık Türkiyede harcandı bitti.Derinin sonuna yaklaştı.

    Mecburen yeni bir hareket lazım. Soldan gelecek bu yeni hareket başka çare yok.

    Solun sesi her zaman çok çıkar ama..

    Meydanların kalabalığına bakıp aldanma...

    Soldan bir cacık olmaz..

    İslamcılık harcanıyor mu harcanmıyor mu?

    Seçimlerde belli oluyor..

    Solun aldığı oy oranı yüzde 25'i geçmiyor...

    Yüzde 75 sağ,

    Büyük çoğunluğunu da kabul etsende etmesende İslamcı parti oluşturuyor..

    Kısa vadede solun gelmesi mümkün değil..

    En iyi zamanları olan 70'li yıllarda aldıkları oy oranı bellidir..

  2. Tv den taksimdeki görüntüleri izledim. Moral vericiydi.

    Türkiyede sol harekete bir hayat öpücüğü lazım.

    Hiç öyle düşünme...

    Limonu sonuna kadar sıksan nasılki...

    Bardağı az birşey doldurur...

    Türkiye'deki solcularda okadarlar...

    Cumhuriyet Mitinglerindede öyle oldu..

    Yok 1 milyon kişi katıldı..

    Yok şöyleydi

    Yok böyleydi...

    Bugün Taksim Meydanındada öyledi..

    Bazı kanallar 500 bin kişi katıldı diyor..

    Bazıları 100 bin diyor...

    Hangisi doğru peki...

    Rakamlar önemli değil...

    Bu ülkede bir gerçek var..

    Solcuların sesi çok çıkıyor..

    Eyer birde Ak Parti kadar oy alsalar ben düşünemiyorum bunları...

  3. bununla ilgili bir hadisin var mı? Hangi durumlarda hırsız tespit olur. öyle boş kafadan sallayarak kıvırtamazsın...

    Hukuk'tan anlamadığınız ortada; ister İslam hukuku olsun, ister modern hukuk fark etmez. Soru gayet basit; bana islam hukuku üzerinden hırsız olduğu söylenen bir kişinin hırsız olduğunu nasıl ispatlayacaksınız.

    Adama iftira atılıyorsa... Bunu nasıl ortaya çıkartacaksınız. siz hep ortada bir hıtrsız var teorisinden kesmişiniz cezayı. Peki adamın hırsız olduğunu nereden biliyoruz. Bunu nasıl ispatlayacaksınız... O çok övdüğünüz Muhammet ve onun tanrısı bunu atlamış mı yoksa? "tüh ulan biz iftirayı unuttuk..." diye yakınmışlar mı? Bana bırakın ömer zamanında olanları; Tanrının Ömer kadar kafası çalışmıyor mu ki? kuran'a elini kesin dedikten sonra; ama... diye başlayan bir ayet koyamamış. Siz kendi cevaplarınız ile kendi kuran tanrınızı alaşağı ediyorsunuz. Çünkü Ömer2in yaptığı onnu bağlar; başka birisi çıkıp bunu yapmaya bilir.

    "Her hırsız, fakirlikten ötürü bu işi yapmıyor.Bunu alışkanlık haline getiren, yorulmadan çok para kazanma peşinde olanların haddi hesabı yoktur."

    Hukuk ve adalet herkesin adaletidir. İster azınlık olsun ister çoğunluk olsun adalet herkese hükmetmelidir. İnsanlar herkesi mutlu edemeyebilirler ama sizin kuranınız; kudretli bir Tanrının ürünü değil mi? o zaman o niye insanlar gibi hata yapıyor...

    Çünkü bu çağ kadar hırsızı, şehir eşkıyası, kapkaçı, gaspçısı bol olan başka bir çağ olmamıştır.

    Gasp ve kapkaç konusunda Muhammet'in eline kimse su dökemez. Mekke kervanlarını; Yahudi mallarını yağmalakta üstüne yok. Bence ilk onun elini kesmeliymişsiniz...

    Ve konuyu değerlendirmeden önce Suç ve Ceza romanını en az iki kere okumanızı tavsiye ediyorum... çünkü ceza bir suçtur ve suç karşılığı olan suç, suçtan daha fazla olamaz. İnsanlık bunu gerektirir. Amaç insanları ömrünün sonuna kadar işleyemez kılmak ise devam edin, ancak adaletten bahsetmeyin, çünkü adalet kaybetmek, yok etmek, bitirmek, işleyemez kılmak üzerine kurulamaz. Adalet bir tek adilliğin üzerine kurulur ve hiç bir adil müeeyyide; hataya hata ile karşılık vermez ve telafi olmayan işler yapmaz; el kesmek gibi...

    El kesme cezasının tatbik edilebilmesi için iki âdil şahidin şahitlik yapması ve hakimin de sorgulaması (muhakemesi) neticesinde suçun sabit olduğuna kanaat getirmesi gerekir. Hakim şahitlere sırasıyla:

    Hırsızlığın mahiyetini, çalınan malın cinsini, kıymetini, nasıl çalındığını, hırsızlık yerini, hırsızlığın ne zaman yapıldığını, malı çalan şahsın kim olduğunu sorar.

    Hırsızlığın nisabı (el kesme cezasını gerektirecek en az miktarı) Hanefi mezhebine göre on dirhemdir. Cezanın tatbik edildiği dönemdeki dirhemin değeri esas alınır (bk. el-Kâsânî, Bedâyiu`s-Sanâyî`, VI, 67; Ibnü`l-Hümâm, Fethu`l-Kadîr; IV, 220, 230; Nesaî, Sârık, 10; Zeylaî, Nasbu`r-Râye, III, 359, 360).

  4. Konuları bütüncül bir bakış açısıyla analiz etmediğimiz zaman, yorumlarımızda hata yapma payımız her zaman söz konusudur. Konuyu fazla uzatmamak için doğrudan hırsızlık vakası üzerinde duralım: Hırsızlık olayında iki taraf vardır: Birinci taraf, malı çalınan mağdur insanlar, ikinci taraf ise cezayı hak eden gaddar bir hırsız.

    İnsan olarak bu iki kişiyi adalet ölçüsünde tartacağız. Ne yapalım ki, mazlumun malı korunmuş olsun, zalimin de eli engellenmiş olsun.

    Eğer burada caydırıcı bir müeyyide olmazsa, ne malı koruyabilir, ne de hırsızın elini engelleyebiliriz. Hapis gibi cezaların caydırıcı olmadığının en büyük kanıtı, bugünkü hırsızlık vakalarının bilançosudur. Her şeyin hikmetini en iyi bilen Allah, çalışmadan, alın teri dökmeden, başkasının mağduriyetine acımadan malını çalmakta menhus bir lezzetin olduğunu, nefs-i emare sahiplerinin bu çirkin işi kolay kolay bırakmayacaklarını, bunun engellenmesinin tek yolu hırsızlık eden elin kesilmesi olduğunu bilmiş ve hükmünü vermiştir.

    - Her hırsız, fakirlikten ötürü bu işi yapmıyor.Bunu alışkanlık haline getiren, yorulmadan çok para kazanma peşinde olanların haddi hesabı yoktur.

    - Fakir olsa bile, eli kesilenin kendisi ve bakmak zorunda olduğu insanları aç bırakmamak devletin görevidir. Hırsız kimse de bunun dışında değildir. Nitekim, Hz. Ömer, bir kıtlık döneminde hırsızlık yapanlara ceza uygulamamış ve: “İnsanların karnını doyurmadan, onlardan kanunlara uymayı istemeyiz” demiştir.

    - Hırsızın elinin kesilmesiyle ilgili Kur’an’ın hükmü -deyim yerindeyse- en çağdaş bir hükümdür. Çünkü bu çağ kadar hırsızı, şehir eşkıyası, kapkaçı, gaspçısı bol olan başka bir çağ olmamıştır. Bunlara karşı alınan yüzeysel ve düzeysiz cezaların caydırıcı olmadığına dair -hırsızlar hariç- herkse hem fikirdir.

    İslam tarihinde, bu cezanın âdil bir şekilde uygulandığı ilk üç asırda, hırsızlık suçundan ötürü, kesilen ellerin sayısı yalnız altıdır. Şu anda, dünyanın her bir şehrinde her gün bu suçlar sebebiyle, talan edilen bunca servet yanında, en az bir veya birkaç-el değil, baş kesilmekte / mal sahibi zalimce öldürülmektedir. Buna caydırıcı bir önlemle dur demeye, her çağdan daha çok bu çağın ihtiyacı vardır

    - İlginçtir, hırsızın durumuna acıyoruz da malı çalınan, hayatı boyunca on yıllarca çalışıp zor biriktirdiği bütün servetini hırsıza kaptıran mal sahibinin bu durumunu pek dikkate almıyor gibi davranıyoruz. Bu adamın da çoluk çocuğu yok mu? Kendisi de muhtaç duruma düşmemiş mi?

    İnsanın aklına -malına sahip çıkmadığı eleştirilerine hedefi olmuş- Nasrettin hocanın meşhur şu sözü geliyor, “Yani hırsızın hiç mi suçu yok?”.

    - Bir zamanlar, kendini bilmez bir cahilin, hırsıza verilen cezayı bahane ederek İslam şeriatına hücum etmesine karşılık, bazı İslam alimleri çok güzel cevap vermişlerdir. Bunu da bilmek bizim de soru soran kardeşimizin de hakkı olduğunu düşünüyoruz.

    İtiraz eden demiş ki: İslam dininde kim haksız yere bir kimsenin elini keserse beş yüz altın diyet ödemek zorundadır. Durum böyle iken , nasıl olur da -değeri beş yüz altın olan- bir el yarım altın çaldığı zaman kesilir?

    Şöyle cevap vermişler: İnsanın canını koruma adına elin diyeti beş yüz olarak hükme bağlanmıştır. Ama insanın malını koruma adına da hırsızın eli değersiz sayılmıştır. Böylece beş yüz değerinde olan bir el yarım altın çaldığında kesilmeyi hak eder. Bir başka alim de şu cevabı vermiştir: Bir el, emin olduğu sürece değerlidir, hain olunca da değerden düşer.

    Ne güzel hikmetli sözler.. Gerçekten Allah’ın hikmetini böyle anlamak veya anlamaya çalışmak gerekir.

  5. Evrimleşen insandan veya evrimleşmeyen hayvandan bahsetmiyorum. Evrimini daha tamamlayamamış insan kılığında bazı vahşi hayvanlardan bahsediyorum.

    Bu arada senin maymun dedenin üstüne çıkmış dedem maymundu.

    NOT: Üst kelimesi tamamen iyi niyetli bir kullanımdır. Sosyal statü tayini için belirtilmiştir. Evrimini tamamlamayan okur yazarlar tarafından yanlış anlaşılmasın...

    Erkek adam alttan da koyar...

    Koymak kelimesi mecazi anlamda kullanılmıştır :D :D

  6. Ben hırsızları korumam; hakkı ve adaleti korurum. Hak ve adalet suçlu veya masum herkese eşit dağıtılmıyorsa; suçlulara uygulanan ceza; suçu bile aratıyorsa, o zaman adalet yok demektir. Adaletin olmadığı yerde sadece hırsızların değil; masumlarında elleri kesilir...

    İslam'da öyle birşey yok..

    "hırsızlık yapan Mahzumlu kadının durumu Kureyşlileri fazlasıyla üzdü. "Bu kadın hakkında Resulullah (sav) nezdinde kim müessir bir şefaatte bulunabilir?" diye adam aradılar. "Bu işe, sadece Resulullah (sav)`ın çok sevdiği Üsame İbnu Zeyd (ra) cür`et edebilir" dediler. Üsame (huzura çıkarak), Resulullah (sav)`a şefaat talebinde bulundu. Efendimiz: "Allah`ın hududundan bir hadd hususunda şefaat mi taleb ediyorsun?" diye çıkıştı. Sonra kalkıp cemaate şu hitabede bulundu: "Sizden öncekileri helak eden şey şudur: İçlerinden şerefli birisi hırsızlık yaptı mı onu terkedip (ceza vermezlerdi). Aralarında kimsesiz zayıf birisi hırsızlık yapınca derhal ona hadd tatbik ederlerdi. Allah`a yemin olsun! Muhammed`in kızı Fatıma hırsızlık yapmış olsa mutlaka onun da elini keserdim." (Ebu Davud ve Nesai`nin, İbnu Ömer (ra)`den kaydettikleri bir rivayette şöyle denmiştir: "Mahzum kabilesinden bir kadın, mal istiare ederdi." Nesai`de şu ziyade mevcuttur: "Mahzumlu kadın (tanınmış komşularının) diliyle bazı malları ariyet olarak almıştı"

  7. Yahu çekinmeyin, açık açık yazın.

    80 öncesi provakatif eylemlerin ardında CİA vardı. 1 Mayıs katliamı da CİA'nin işi.

    Ergenekon komplolarının ardında da o var.

    Öyleyse nasıl oluyor da hem karanlık-pis işlerde olacak, hem de o işlerin üzerine gidiyor olacak?

    Dikkat edin o işlerin sadece lafı ediliyor, üzerine gidilmiyor, g i d i l e m e z.

    Düğüm tamamen Sovyetler Birliği'nin yıkılmasında.

    O tehlike bitti, projeler değişti.

    Dünün katilleri, bugün demokrasi sevdalısı kesildi. Yalan!

    Amaç Yeni projelerin önündeki engellerin temizlenmesi.

    Geçmişteki olayların arkasında Amerika olabilir...

    Ama bu Türkiye'de var olan derin yapılaşmanın yalan olduğu gerçeğini değiştirmez...

    İttihat ve Terakki'den beri ülkede derin yapılaşma var...

    Bu bir gerçek...

    Böyle bir derin yapılaşma olmadan Türkiye'de 3 tane darbe, bir o kadar darbe teşebbüsü olmazdı...

    Osmanlı tarihine baktığımız zaman, ne zaman devlet askerin kontrolüne girdi..

    100-150 sene perde arkasında Yeniçeriler yönetmiştir Osmanlıyı...

    Aynı Türkiye'de de böyle bir sistem vardır...

    Kendine karşı gelen herkesi yedi..

    Adnan Kahveci, Eşref Bitlis, Turgut Özal...

    bakalım Recep Tayyip erdoğan ne yapacak..

    Bu diğerlerine göre dişli çıktı...

    Yeniçeri nasıl birçok devlet büyüğünün başını yediyse...

    Türkiye'deki askeriye içinde çöreklenen, kolları Türkiye'nin bütün heryerini saran ahtapotu da yoketmek için..

    Aynı tarzı kullanmak gerekir..

    Yeniçeriyi yeniçeri zihniyeti çökertmiştir..

    Bu iş kolay değildir...

    Ama inandıktan sonra...

    Çalıştıktan sonra...

    Herşey olur...

  8. Kendi içinde yaşadığı halet-i ruhiyeyi bence dışa vurmuş.

    Müslüman huzurludur...

    Ne kadar çok imanı kuvvetliyse o kadar huzurludur...

    Müslüman rahat değildir..

    Bu dünyanın bir imtihan yeri, kendisinin de bu imtihanı geçmesi için, çalışması gerektiğini bilir...

    Her zaman korkuyla ümitkarlık arasında olur...

    Müslüman huzurlu olur...

    Ama rahat olamaz...

    Dünya kafirin cenneti, müminin ise cehennemidir..

  9. Dün bir yazar AB Komisyonu'nu Türkiye'de temsil eden Mark Pierini'den alıntı yapmış...

    Mark Pierini kim?

    Bilmiyoruz. Ama şu anda görüşümüzü destekleyen bir şey söylediği için ondan alıntı yapmak önemli...

    Ne demiş Bay Pierini?

    "Anayasa değişikliğinin yöntemi, reformun kendisi kadar önemlidir. Reformlar bu ülkede çoğulculuğu korumalı ve geliştirmeli. Bu da muhalefet partileriyle ve sivil toplum kuruluşlarıyla güçlü bir diyaloğu gerektirir. Biz komisyon olarak bunun olmasını istiyoruz. Üstelik kutuplaşmanın artması Türkiye'nin AB'ye üye olması ve BM, G-20 gibi uluslararası toplumdaki imajıyla uyuşmuyor. Bu nedenle Anayasa değişikliği için gerçek bir diyalog ortamı görmek istiyoruz."

    Sonra eklemiş sayın yazar:

    "Anayasa değişikliği toplumsal uzlaşma ister, diyalog içinde yapılmalıdır. Birbiriyle alakasız değişikliklerin aynı pakete konulup, referanduma götürülmesi, demokratik bir yöntem değildir."

    Bu yazar ve onun gibi yazarların yaptığına ikna literatüründe "kart derme" tekniği denir.

    İkna etmeye çalıştığın bir konuda seni destekleyen her şeyden ve herkesten alıntı yapar, tersi görüşleri yok sayar ve iddianı kanıtlamaya çalışırsın.

    Dikkat ederseniz sayın yazar bu yazıda Anayasa değişikliğinin içeriği ile ilgili bir şey söylemiyor.

    Değişikliği engelleyebileceği tek konudan içeri dalmaya çalışıyor o da yöntem...

    O konuda da kökü dışarıda, işine gelen "alıntılara" başvuruyor.

    Oysa AK Parti'nin uyguladığı yöntem bile sayın yazarın ikna etmeye çalıştığı gibi siyahlardan oluşmuyor.

    AK Parti'nin seçimlerde aldığı oy belli. Milletvekili sayısı belli. Referandum kuralları belli.

    Hem de değiştirilmesine karşı çıkılan Anayasa'ya göre belli...

    AK Parti'nin yaptığı yasal olmayan, prosedüre uygun olmayan hiçbir şey yok!

    Eğer bir iktidar partisi bir reform öncesinde herkesle uzlaşmak zorundaysa biz bu seçimleri niye yapıyoruz ki?

    Niye Anayasa değişikliklerinde milletvekili çoğunluğu şartı getirdik?

    Niye referanduma gitmenin kurallarını belirledik?

    Anayasa değişikliğinin "uzlaşma" gerektirdiği tamamen bulunulan noktaya göre ortaya atılacak engelleyici bir argüman.

    Böyle bir argümanı siyasetçiler "iletişim" gereği ortaya atabilirler ama bir köşe yazarı bunu ortaya attığında niye yandaş olmuyor acaba?

    Sayın yazara soruyorum o zaman...

    Niye uzlaşmadan olmasın?

    Uzlaşmadan olursa ne olur?

    MHP sokağa mı iner?

    Darbe mi olur?

    Baykal CHP'ye Başkan olamaz mı?

    Niye?

    Üstelik de daha önce söylediğim gibi daha geniş kapsamlı bir değişiklik, YÖK'ü de kapsayan bir değişiklik olmadığı için referandumda "hayır" demeyi düşünen biri olarak soruyorum.

    Uzlaşma olmazsa ne olur?

    Bundan daha kötü olması mümkün mü?

    Burnunuzun dibinde adamlar darbe üstüne darbe planlamışlar...

    Sözüm ona yandaş olmayan medya da bu darbe hazırlıklarını ya görmezden gelmiş ya yataklık yapmış...

    Bundan daha kötüsü ne olabilir?

    Darbecilerle "uzlaşmak" olmasın!

  10. ............

    ............

    Şu ata meselesini anlamıyorum,Nazi Almanya'sıda almanların kurduğu bir devlettir ve atası sayılır ama reddediliyor,biz niye osmanlıyı reddetmiyoruz,Türk'lerin kurduğu her devleti kabul mu edicez,Türk soyuna dayanabilirler ama milli benliğini kaybedip arap emperyalizmi altında araplaşmış osmanoğullarını Türk'ten saymam.Selçukoğullarınıda öyle,isterse has be has Türk olsun banane.

    Sen etme...

    Zaten senin gibilerin etmesine gerek yok...

    Gölge etmeyin yeter...

  11. Madem Atatürk'ü sevmiyorsun,o devrimlerin altından konuşmaya hakkın yok değil mi.

    Sokağa çıkıp rahat rahat giyinemessin,kadınsan saçını açamassın,çarşafla dolaşıcaksın,arapça konuşucaksın,2010 yılı yerine 1400 bilmemne diyeceksin,Ocak şubat mart vs. yerine zilhicce falan diyeceksin,Ay takvimini kullanıcaksın.

    Bu şartlar içinde liberal ol bakayım,Biz bunlardan diktatörlükle kurtulduysak ben böyle bir ortamın tekrar gelmesine olanak sağlayan liberalizmin içine tüküreyim ATATÜRK DİKTATÖRLÜĞÜ ALTINDA SONSUZA KADAR YAŞARIM.

    Osmanlı Arapça mı konuşuyordu?

    Atatürkçüyüm diyenin haline baksana..

  12. CHP'li Ersin ile gizli tanığın görüntülerini hatırlarsınız... İşte onun bir gün öncesine ait bu ses kaydı bomba etkisi yaratır.

    Gündemi sarsacak bir ses kaydı daha servis edildi.

    Bu kez sesini duyacaklarınız yabancı değil. Kayıtta CHP'li milletvekili Ahmet Ersin, Ergenekon soruşturmasının gizli tanığı Munzur ve Paradise Pastanesi'nin sahibi Erdal Erdoğan var.

    Bu üçlü daha önce 16 Şubat 2010'da bir araya gelmiş ve o görüntüler medyaya sızmıştı. Görüntülerde Munzur ile görüşen, Ersin bir bond çantayı masada bırakıp çıkarken görülüyordu. O çantada para olduğu iddia edilmişti.

    Bugün ortaya çıkan ses kaydında ise Munzur ve Ersin'in yanında onların buluştuğu Paradise Pastaneleri'nin sahibi Erdal Erdoğan da var. Zaten bütün bomba sözler de onun ağzından dökülüyor.

    Ancak bu kez mekan ve zaman değişik. Kayıt, Ersin'in bond çantayı bıraktığı o günden birkaç gün öncesine ait. Ve buluşulan mekan Erzincan'daki Eriza Otel...

    www.sonsayfa.com 'da yayınlanan kayıtta gizli tanık Munzur'a ifadesini değiştirmesi için çeşitli garantiler veren ve şimdi Ergenekon Terör Örgütü'nün üyesi olmak suçuyla tutuklu bulunan Erdal Erdoğan'ın sözleri deprem etkisi yaratacak cinsten..

    SAVCI ŞANAL'IN GÖREVDEN ALINACAĞINI BİLİYOR

    Neler demiyor ki Erdal Erdoğan..

    Savcı Şanal'ın HSYK tarafından saat kaçta görevden alınacağını yerine kimin atanacağını dakikası dakikasına bilmesinden tutun da, gazetecilerden Uğur Dündar başta olmak üzere, Paşaların, Adliyedeki tüm hakim ve görevlilerin kendi adamları olduğuna varıncaya kadar inanılmaz vaatlerde gizli tanık Munzur'a.

    DAHA ÖNCE CHP'Lİ VEKİLLE MUNZUR'UN GÖRÜŞMESİ YAYINLANMIŞTI

    Daha önce de CHPli Milletvekili

    ŞANAL NEDEN GÖREVDEN ALINDI?

    Şanal, 3. Ordu Komutanı Org. Berk'i şüpheli sıfatıyla ifade vermeye çağırmış ve ardından Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'i görevini kötüye kullanmaktan dolayı gözaltına almıştı.

    Erzurum Savcısı Osman Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında “Ergenekon terör örgütüne üye olmak, tehdit ve iftira” suçlarından soruşturma açtığı için HSYK tarafından “yetkisini aştığı” gerekçesiyle bu görevden alınmıştı.

    Ahmet Ersin'in gizli tanık Munzur'la Paradise Pastaneleri'ndeki buluşmasının görüntüleri yayınlanmış, Milletvekili Ersin'in o buluşmaya elinde bir çantayla gelip, o çantayı pastanede bıraktığı saniyesi saniyesine görüntülerle tespit edilmişti.

    Çantanın içinde para olduğu iddia ediliyordu.

    Ancak Ersin yaptığı açıklamada "O çantanın içinde pijamalarım vardı" diyerek iddiaları yalanlamıştı.

    PARA VERMEYİ VAAT EDİYOR

    Ancak, Ahmet Ersin ile Paradise Pastanesi'nin sahibinin pastanedeki görüşmeden bir kaç gün önce, Eriza Otel'de Munzur'la yaptıkları görüşmede, gizli tanığa para dahil olmak üzere büyük vaatlerde bulundukları, ses kaydında açık açık anlatılıyor.

    'DÜNDAR BİZİM ADAMIMIZ'

    Hatta kayıtta Munzur'a sözlerinden dönmesi halinde bunu Uğur Dündar'da yayınlatacakları, Dündar'ın kendi adamları olduğunu söylüyorlar.

    http://www.internethaber.com/deprem-yaratacak-bir-ses-kaydi-daha-video-galerisi-881.htm

    http://www.habervaktim.com/haber/119673/ortaligi_karistiracak_ses_kaydi.html

×
×
  • Yeni Oluştur...