Jump to content

@stur

Üyeliği Sonlandırılmış Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    589
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne @stur kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Şu anda iktidarda olan kim arkadaş? AKP meselesi değilse olay, biz neden çırpınıp duruyoruz. Önceki iktidarları savundum mu?

    AKP laik kesime güven vermeli ve ondan sonra sakin bir kafayla bütün sorunların çözümü için uğraşılmalı. Kılıçdaroğlu iyi niyet gösterdi ve kabul etti görüşmeyi, bu görüşmelerden çıkan sonuçlar bile, AKP'nin samimiyetinin sorgulanması için yeterince veriyi içinde barındırmıyor mu?

    Bu ülkede sadece, türban yasağından muzdarip insanlar varmış gibi davranmanız gerçekten sizin niyetinize güvensizliğimi tazeliyor.

    Türban yasağını AKP değil başka bir parti kaldıracak olsa o partiyi destekleyecek misin?

    Kılıçdaroğlu henüz partisini kontrol edemiyor, yaptığı türban açılımı da komikti; "bir tutam saç gözükürse olur" demesine insanlar haklı olarak gülüyorlar.

    Bu ülkede sadece türban yasağından muzdarip insanlar var asla demedim bu arada. Kürtler, Aleviler vs. ezilen çok Türkiye'de.

  2. Dinle ilişiği bulunmayıp, türbanı savunanların, biricik dayanağı, dini inanç özgürlüğü ve hak, hürriyet, hoşgörü ilkelerinin ışığında ilerlemenin cazibesi, bu ilkeleri, AKP ayaklar altında çiğnedikten sonra, kim AKP'ye güvenebilir ve bu ilkeler doğrultusunda hareket ettiğini varsayarak, türban yasağının kaldırılmasını savunabilir? Türbanı savunanların öncelikli işi bu ilkelerin ayakta durduğunu göstermek ve bizi buna ikna etmek olmalıyken, bu ilkeler üzerinden türban yasağının kalkmasının gerekliliğine dair çıkarımlarda bulunmaları, oldukça basit ve iğrenç kaçıyor.

    AKP meselesi değil ki olay, yasak AKP olsun olmasın kalkmalı. AKP'nin saydığın alanlarda çok temel eksiklikleri olduğu da açık, ama önceki hükümetlerin hepsinde bu sorunlar görülüyordu.

  3. Doğurganlık ve aile başı nüfus oranı eskiden çok yüksekti.

    Çocuk ölüm oranı da yüksekti ama, ve de ömür beklentisi şimdikine göre çok düşüktü(bebek/çocuk ölüm oranının bunda çok payı var elbette). Şu açıdan diyorum, eskiden metropollerin milyonlara ulaşması epeyce zor bir şeydi.

  4. Tamam ben zavallıyım. Apolitiğim. Yavşağım. Adam yerine koyulmamam gerekir...

    Bana bunlar tanıdık geldi :)

    Cehennemde yanacaksın, allah belanı verecek gibi sözler eksik ama bu tam da yobaz sözleri :)

    Teşekkürler bu tespitlerin için.

    Bu avatarı boşuna koymadık herhalde, bazıları burayı ibadet bölgesi yapmış! :)

    Olay da çok komik, admin küfrediyor, modlardan biri de peşinden koşup temizliyor.

  5. Gücün varsa yasaklarsın. Yasaklarsın dinin toplumsal kökenlerini kazıyıncaya kadar da yasak kalır. Sonra serbest bırakırsın öyle kültürel bir hoşluğa dönüşür. İkisini de yapamıyorsun, bari yasaklayıp ortamı germe kendi toplumsal tabanını zayıflatma. Yazı gayet yerinde.

    +1

  6. Bir şehir tarihte ortaya çıkıyor, koca akdeniz çanağını sömürüyor. :)

    Mesela Balıkesir imparatorluğu yada Çankırı imparatorluğu demek gibi birşey aslında...

    Ciddi ciddi konuşuyorsunuz, bozmamak lazım aslında ama bu yazdığın aklıma şu olayı getirdi, baya güldüm. :D

    http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=semih%20cumhuriyeti

    semih-cumhuriyeti.jpg

    :D

    Ciddi bir ekleme yapmak gerekirse, dünyanın güç merkezinin denizden denize yer değiştirdiği gibi bir teori var siyaset biliminde. Antik dönemden Yakın Çağ'a kadar Akdeniz, daha sonra Atlantik güç merkezi oldu, sonraki ise Pasifik olacak gibisinden bir şeyler deniyor, tabii geçerliliği tartışılır.

  7. Mantık,

    Edip Bey'e tartışmada benim adıma "reformist" bakış açısına ilişkin birkaç soru da yöneltebilirsen sevinirim.

    Sormak istediğim sorular kısaca şunlar:

    Edip Bey'in İslâm yorumu günümüze kadar gelen bildiği tüm İslâm yorumlarıyla ayrışıyor. Kendisi hadis vb. kaynakları da kabûl etmediğinden kendi yorumunun dinin ortaya çıktığı ve de peygamberinin hayatta olduğu dönemlerde nasıl yorumlandığını öğrenebileceğimizi varsayabileceğimiz kaynaklardan da yoksun oluyoruz. Buradan da İslâm'ın ne peygamber zamanında ne de sonrasında Edip Bey'in yorumladığı gibi yorumlanmadığı, ve yorumlandıysa bile bunu bilemeyeceğimiz gibi sonuçlar çıkıyor.

    Allah insanlığa bir elçi ve kitap ile ulaştıysa buradan Allah'ın/Tanrı'nın anlaşılmak istediğini sonucunu çıkarabileceğimiz konusunda hemfikir olacağımızı tahmin ediyorum. Eğer Edip Bey'in yorumunun doğru olduğunu bir an için kabûl edersek bu da geçmişte ve günümüzdeki yorumların tümünün yanlış olduğu, ve de anlaşılmak isteyen Allah'ın bin küsür sene yanlış anlaşıldığı ve(ya) anlaşılamadığı anlamına geliyor. Bu bence oldukça sorunlu bir durum: Anlaşılmak isteyen, ancak kendini anlatmayı beceremeyen bir Tanrı'dan bahsetmek ne derece anlamlı? Allah'ın sıfatları ile bu durum ne kadar bağdaşır?

    Uygun görürsen bu tarz itirazları dilediğin gibi formüle edip tartışmaya ileriki iletilerde katabilirsin.

  8. İyi ama, Grekçe yazılmış oyunlar hususunda çevirmenlerin, bu denli çok sayıda kelimenin nasıl çevrileceği üzerine, yine bu denli deliler gibi tartıştığına şahit oluyor muyuz? :)

    Bir Grek trajedisinin milyonlarca insanın hayatlarını nasıl yaşayacakları konusunda başvurdukları bir numaralı kaynak olması gibi bir durum söz konusu olmadığından o konuya bu kadar önem verilmemesi doğal bence. Eurupides'in bir trajedisinin çevirilmesi ve yorumlanması konusunda dahi ne kadar görüş ayrılığı olduğuna dikkat edilirse, Tanrı'nın insanlığa gönderdiği, evrensel olduğu kabul edilen bir kitap konusunda da benzer sıkıntıların daha büyük ölçekte yaşanmasının şaşırtıcı olmadığı görülür.

    Bence çeviriler hususundaki bu 'gevşeklik eğilimi'nin kökenleri 'dünyevi'. Burada sorun, bunu Edip Bey'in de kabul edebilecek olması. En nihayetinde geriye bitek gidip bakmak kalıyor. Onu da ben yapamam, Arapçam yok :)

    Arapça bilmekle de bitmiyor ki iş, anadili Arapça olan bir sürü adam da anlaşamıyor. "Doğru yorum" peşinde koşmak bana saçma geliyor valla. Önce bir varlığı konuşulsun, var olduğuna kanaat getirirsek "olan kiminki"yi de konuşuruz. :)

  9. Sen çıksana Edip'in karşısına? :)

    Bana soracak olursanız Arapça bilmeyen birinin bu tarz bir tartışma yürütmesi mümkün olmaz, 'kültürel sermaye'si ile döver Edip sizi -tırnak içerisindeki ifadeyi Bourdieucü anlamda kullanıyorum- :)

    Valla mantık gibi ben de ayet eleştirisi gibi şeylerden ziyade işin felsefi boyutuyla ilgileniyorum, "Tanrı'nın varlığı" gibi bir şey tartışılacak olursa o tartışmaya katılmak isterim.

    Arapça konusunda sana katılıyorum; oradan da bir din eleştirisi çıkar bence bir de. Tanrı'nın mesajının anlaşılmasının önünde böyle büyük bir engel olması büyük bir sorun. :)

  10. B O R...

    ASIL DEĞERİ 9 (DOKUZ) trilyon DOLAR DIKKAT 9 MILYAR VEYA

    9 MİLYON DEGIL

    9 trilyon DOLAR ...

    ABD SADECE 40 KIRK MİLYON dolara KAPATACAK.

    YAZIKLAR OLSUN ....

    KAPTIRANA, verene SUSUP SEYREDENE ... .

    ALTI ÜSTÜ BİR MAİL GONDERMEKLE

    Of ama ya, hâlâ mı bu zırvalar? Bu mail zincirlerindeki kolpalar bir başka oluyor gerçekten. Forumda yapılacak bir arama ile bu konuya ilişkin eski tartışmalara ulaşmak mümkün olduğundan bunları burada çürütmeye gerek görmüyorum.

  11. Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet, İran'daki gibi bir şahlık rejimi değil.

    Değil ama belli açılardan epeyce benziyor.

    Dünyadaki en ileri rejim.

    Alakası yok. Hangi alanda?!

    O kadar ki, kurulduğu zaman Batı ülkeleri arasında en ileri ve sofistike bir sistemi simgeliyordu.

    Yalan.

    O kadar ilerdeydi ki ABD'de kadınlar oy kullanma haklarını yaklaşık aynı zamanda kazanmışlardı.

    Azerbaycan'da 1918'de, Arnavutluk'ta da 1920'de verilmişti bu hak.

    Bu arada serbest genel seçimlerin yapılmadığı, meclis üyelerinin atandığı bir ülkede oy kullanmak neye yarar tam olarak?

    ABD'nin iftihar ettiği First Amandment daha kabul edilmemişti. Kimsenin aklında bile yoktu.

    First Amendment American Bill of Rights metninin geri kalanı ile birlikte 18. yüzyılın sonlarında teklif ve de kabûl edildi, uydurmayalım.

  12. Hepinizin ne şirin hayvanları varmış yav, kıskandım. :) Köpeğim birkaç sene önce öldü, o zamandan beri de hayvan besleme imkânım olmadı. En büyük hayallerimden biri şu muhteşem köpeklerden bir tane edinmek:

    Kırmızı Akita'nın güzelliğine bakın:

    350px-Japanese-Akita-Inu.jpg

    Bakacak durumum olur olmaz alıp getireceğim bir tane vatanından valla. :)

  13. İyi de, sosyalizm böyle bir olanak tanımıyor mu insanlara? :)

    Çoğu insanın aşina olduğu, "Din kitlelerin afyonudur" aforizması ile özetlenebilecek, pratik uygulamada da defaatle kendini gösteren versiyonu pek de tanımıyor. Ama Asimov'la İslâm hakkında konuşurken bahsettik, tek bir İslâm yok, tek bir kapitalizm ya da tek bir sosyalizm de yok. İmkân tanıyan sosyalizmler de var.

    Daha evvel de Taraf'taki bir kısım sosyalisti ''bunlar dini tamamen ortadan kaldırmayı düşünmeyen sosyalistler'' diye tarifleyerek, bu yazarları bir nevi Marksizme içrekliği tartışılır bir grup ''heretik'' ya da tarihsiz bir şekilde dünya sahnesine fırlatılmış Zümrüdüanka kuşuymuş gibi aktardığın için bir yanıt yazmak istedim.

    Öyle bir amacım yoktu valla dostum, tamamen sözcüğüne öyle vurgu da yapmadım, bir arkadaş "bunlar nasıl sosyalist? din bunlar için afyon deel mi yav?" diye sorunca ortodoks olmayan sosyalistler de var diye şey ettim ben. :)

    İkinci Dünya Savaşı öncesinde dünyaya gelmiş, Yahudi kökenli, Orta Avrupalı/Alman birkaç entelektüel sayabilirim şimdi sana, dinle arası açık olmak bir yana, dini düşünceden bizzat feyz almış olan: Walter Benjamin, Martin Buber, Leo Löwenthal. 3'ü de liberter Marksizm/anarşizm çerçevesinde oldukça radikal sol fikirler serdetmekteydi.

    Keza kendisini ''Hristiyan ateist'' olarak tanımlayan, ''Gerçek bir Hristiyan ateist olmalıdır'' diyen Ernst Bloch, dini inançla sosyalizm arasında Pascalyen bahis mevzusu üzerinden benzerlikler kuran Lucien Goldmann filan da var. Yine son dönemde Zizek kendisini ''Hristiyan ateist'' ilan eden Marksist düşünürlerden, kendince ''materyalist teoloji'' diye adlandırdığı bir fikirler manzumesi var :)

    Tabii Richard Dawkins'e yanıt yazarak, dini düşünce tarihine dair yalan yanlış bir dolu bilgi/fikir kırıntısı içerdiğini ifade ettiği ''God Delusion''la hesaplaşmak ihtiyacı hisseden Terry Eagleton'ın hassasiyetinde de sosyalist olmayan hiçbir şey yok.

    Zaten yalnızca kati bir biçimde ateist olanların sahiplenebilecekleri bir politik/ideolojik tutumdan bahsetmenin pek mümkün olacacağını sanmıyorum. Varsa da bu tarz bir tutumdan yana olan arkadaşlara başarılar diliyorum :)

    İşte bu adamı bundan seviyorum, dedikleriyle hemfikir ol olma genel kültürün artıyor. :)

    Bold yaptığım kısma da +1 deyivereyim.

×
×
  • Yeni Oluştur...