Darvinist

Şöyle bçyle 10 yıldır burayı bilirim. Görmediğimiz, duymadımız kalmadı. Hatta burada o zaman kadar bilmediğim küfürleri bile gördüm, zaman zaman kendim de duydum. Ama hiç onlarla muhatap olmadım çünkü terbiyeli olmayı, seviye korumayı kendime bir borç bilirim, başkalarına değil. Ateistforumda yoğun ve az yoğun faaliyetlerimi aslında hiç bir zaman bir dava olarak ta görmedim. Görmedim ama burada bulunmak ve fikir alışverişi yapmanın da eğtici olduğunu bilerek. Bir şeyler alabilmek ve verebilmek olmadıkça bir yerde kalmanın anlamı yoktur zaten. Öbür taraftan bazılarımızın şikayetçi olduğu t

Felsefe tarihinde ortaya atılan her düşünce akılcılık ürünü demek değildir. Bir çok filizif da saçmalamıştır ve yine bir çoğu girdikleri döngüden çıkamamıştır. Demek istediğim, filozoflarda sadece insandır ve her insan gibi yanılmışlardır. Yine, bazı filozoflar çağlarının krallarına yaranmak için yazmışlardır. Antik Çağ filozoflarını değerlendirirken onların bilgi seviyesinin bugünkü İlokul seviyesinden pek daha fazla olmadığını da unutmayalım. Felsefeler her zaman o çağın bilgisi üzerinde olmuştur ve bilgilere dayanan felsefe bilgiler kadar doğru veya yanlıştır. Antik Çağ felsefesi gerçi

@optimum Alıntı: Tanrı yoktur demek sadece algıda yanılsamadır.. "görmüyorsam,duymuyorsan,hissetmiyorsam tanrı yoktur" çıkarımı sadece duyularla yapılmış kıt bir tanımlamadır.. Alıntı son. Senin bu tanımlaman aynı derecede duyularla yapılmış kıt bir tanımlamadır. 'Görmüyorsam, duymuyorsam, hissetmiyorsam Tanrı vardır' çıkarımı da salt senin duyularından çıkan ama hiç bir kanıt değeri olmayan bir tanımdır. Bir yandan kıt bir tanimlama derken aynı kıt tanımlamayla bu tanımlamayı yadsımaya çalışıyorsun ve kısır bir döngüye düşüyorsun. Senin cümlen sefil bir totolojiden ibaret kalıyor. Öbü

Sevgili Hacı, olasılık, yani Probability, benim gibi cahillerin arasında tartışmalarda belki en çok küçümsenen kavram. Oysa olasılık dikkate alınmadan quantum fiziği bile anlanamaz. Belki senin Bilin Forum'unda olasılık üzerine ayrı bir konu açılsa iyi olur. Olasılık ne kadar iyi anlaşışırsa o kadar da bir çok bilimsel konuyu anlamak kolaylaşır. Hazır demişken, hatta evrim teorisinin dahi olasılık ile daha iyi anlaşılır. Olaslığın ta Murphy's Law dediğimiz konuya kadar uzandığını anlatmak lazım. Bu arada yukarıda 2012 demek isterken 2010 yazmışsım. Sen alıntı yapmışsım onun için edite e

Her şey mümkündür ama olası değildir... diyor Hacı ve çok haklı. Doğa yasalarına aykırı olmadıkça her şey günün birinde mümkün olabilir. Ancak... her bir kaç yılda Dünya'nın batacağına, insanlığın yok olacağına veya bir yerden bir Mehdi çıkacağına dair 'haberler' alırız. Bu tür habercilik başlı başına bir sektör ve esoterik branşının cebini doldurmaktan başka bir işe yaramaz. İnsanların bilgisizliği de buna iyi bitr tabandır. Bir kaç gün önce bir internet haber sitesinde şunu okudum: 'Depremden sonra Dünya'nın ekseni 10 DERECE kaydı.' Dikkat edin, adam 10 DERECE diyor. Yani Dünya'nın ek

Sevgili arkadaşlarım, sanki öyle ki, hepiniz aynı şeyi söylüyor ama ayrı dilde konuşuyorsunuz. Karmaşayı tamamlamak için ben de katılayım olsun bitsin. Sevgili Hacı çok somut söylemiş. İnsan evrimi etkiler ama her canlının etkilediği gibi. Doğadaki tüm varlık bir bütündür ve insan da bu bütünün sadece bir parçasıdır. Nasıl bir hayvan türü çevresindek evrimleşmeyi etkiliyorsa insanın da etkisi bunun prensip olarak bunun aynısıdır. İnsan doğanın üsütne çıkmış değildir. Hayvanlar da çevrelerini kendi yaşam koşullarına uydurmaya çalışırlar fakat insan bunu (şimdilik) en belirgin şekilde yapabil

Bu soru son derece felsefi bir soru ve bir kaç cümle ile anlatılamaz. Kısaca söyleyebileceğimiz şey, ahlakın kaynağı vardır ve bu kaynak insanın kendisidir. Kainatın ise kaynağından söz etmek mümkün değil çünkü kainatın öncesi diye bir kavram yoktur. Kainat insandan önce vardı ve insandan sonra da var olması kuvvetle muhtemel. Kuvvetle muhtemel diyorum çünkü insanın kainatın sonuna kadar var olması pek olası değilse de teorik olarak mümkün. Bizim burada yürüttüğümüz fikirler ise sadece insana özgüdür ve kainatın varlığı için hiç bir önemi yok. Kainat bizi değil, biz kainatı anlamaya çalış

Yine anlamadın, Turgay. İnsani kriterler ve İslamiyet'in getirdiği farzlar, bu ikisinin biribirinden ayrılmaz deri ile vücud gibidirler... diyorsun ve İslam dışına çıktığın anda bu dediklerin toz duman oluyor, savrulup gidiyor. Çünkü yalnız İslam'ın mikrokozmozuna bakıyorsun. Yalnız İslam'ın özgürlük tanımıyla baktığın için anlamakta güçlük çekiyorsun. Sorunun evrensel boyutunu görmüyorsun. Bir başka yerde benim soruma ve ortaya koyduğum çıkarsamayı dolaylı olarak tasdik ediyorsun. Diyorsun ki, Din!i hür iradesiyle kabul eden elbette herşeyi ile kabul edecektir. İşte bu tam bir teslimiyetti

Eski Ahit'te, Yeni Ahit'te, yani İncil'in tümündeki 'mucizeleri' ortaya çıkarmak, bu dinlerin olduğu yerlerde adeta başlı başına bir branştır. Hatta Kuran'da benzer mucizeler çıkarmak müslümalara onlardan geldiğini dahi söyleyebiliriz. Bunlardan en tanınmışı Kabala'dır. Kabala, Tevrat'ın şifrelerini çözmek içindeki gizli bilgileri çıkarmaktan başka bir şey değildir. Kuran'ın ana kaynağı zaten İncil olduğuna göre onda da benzer 'mucizelerin' bulunması pek de şaşılacak birşey değil. İncil'de mucize olurda Kuran'da olmazmı hiç?

İblis'in hikayesi Tanrı'nın kudretini ortaya koymak için ortaya atılan bir efsanedir ve sadece Tevhid dinlerine de özgü değildir. Tanrı(lar) karşısında her zaman başka bir güç olmuştur. Bu karşı güçler ama yine ya başka tanrılardır veya, İblis durumunda olduğu gibi, Tanrı'nın yoldan çıkmış yaratıkları. Bunu Yunan mitolojisinde en iyi görürüz fakat her dinde vardır fakat Tanrı'nın varlığını inkar etmez, bilakis vurgular. Bu bakımdan İblis efsanesi ateist ile teist arasındaki ilişkiyi tarif etmez. Çünkü bilindiği üzere ateist, her türlü ilahi fikri ve onun ürünlerini kabul etmez. Ateist için T

Turgay, ben yanlış bir kıtaslama yapmıyorum, aslında hiç bir kıyaslama yapmıyorum. Senin, benim yazdığıma cevabında ancak sen insan fıtratından bahsediyorsun ve hiç bir bilimsel tabanı olmayan bir varsayımdan yola çıkıyorsun. Oysa bu tartışmanın tabanı varsayımlara değil, somut olgulara dayanıyor ve onun için dindarlara veya dinsizlere veyahut ateistlere aynı soruyu soruyor. Buradaki mevzu türbanın yasaklanması veya serbestisi değil. Asıl olan, türben tercihini yapmış kimse gerçekten özgürmüdür? Çünkü, senin için terkrarlayım, türban ve/veya tesettür kadını yüceltmek için değil, onun fitne o

Aaah Tolonbeg, çoh hahlısın emme alacaan yok işte. Biz Türkler hep böyleyik, garnımız açlıktan zil çalar sona da çok yidim garnım şişti derik. Vatan için canım feda olsun derik ama yirden bir çöp alıp çöp kutusuna atmıyok. Bu yüzden hah ittiğimizi alıyok gari. N'etcen gali?

Tartışma bayağı ilerledi ve özetleyecek olursak,tesettür giymin laik bir ortamda özgür olduğu fakat tesettürün dini gerekçelerini kabul etmekle kadın, Kuran'ın dediği gibi fitne olduğunu kabul etmiş oluyor. Bununla beraber kadını erkekten daha düşük kılan ne kadar ayet varsa kabul ediyor ve kendisinin bir erkekten çok daha geride olduğunu bir nevi tescil ediyor. Artık İslam'da kadın erkek eşittir zırvalarından vaz geçelim. Türkiye bir kadın başbakan gördü ileride de görecektir ama İslami düzenle işleyen devletlerde asla kadın bir yönetici olamaz. Salt bununla İslam'da kadın erkek eşitliği olm

Turgay, sorun kalmamıştır.