Jump to content

nane

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    124
  • Katılım

İletiler bölümüne nane kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Bu güne kadar dünya tarihinde gökte bir yol gören veya yola benzeyen bir şey gören var mı? Firavun veya kur'anı yazan insanlar veya okuyan insanlar gökte bir yol olmadığını bilemeyecek kadar cahil mi?

    Kur'anda yol anlamında kullanılan kelimeler vardır; yani sebil ve sırat. Sebeb veya esbab kelimesinin yol anlamında kullanıldığı bana pek inandırıcı gelmiyor.

    SAD10- göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin mülkü (sahipliği, yönetimi) onların mı? Öyle ise sebeblerine yapışarak göğe yükselsinler!

    SAD 10-Yoksa göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülk ve saltanatı onların mı? Eğer öyleyse sebepler içinde yükselsinler.

    Şimdi bu ayette allah, mekkeli müşriklere kainatı yöneten ben değil de siz iseniz göğe yükselin, göğe çıkın diyor. gökte ne var? allah var. Yani çıkın karşıma diyor. Çıkamıyorsanız işime karışmayın diyor.

    Fakaat bunların göğe çıkabilmeleri için allahın gökte bir kapı açması gerekiyor.

    HİCR 15/14-15. Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler.

    Kapıyı allah açmayacağına göre gücünüz yetiyorsa hükümranlık sizde ise kapıyı açın veya açtırın demeye getiriyor sad suresi 10. ayette.

    Şimdi kapı (bab) ve sebeb birbirinden farklı kelimelerdir. öyleyse anlam yönünden de az veya çok fark olmalıdır.

    Diyelimki müşrikler gökteki meleklere bir kapı açtırmayı başardılar. Peki o kapıya kadar nasıl yükselecekler? İşte burada sebebler (sarkıtılacak halatlar) devreye giriyor. Aslında bu ayetlerde mekkeli müşrikler kandırılıyorlar. Göğe yükselebilseler ya soğuktan donarlar ya da oksijensizlikten ölürler. Neyse biz masalımıza geri dönelim. Yani allaha göre insanların göğe ve göklere çıkabilmeleri teorik olarak mümkündür. İşte bu nedenle allah sad suresi 10. ayette müşriklere ''öyleyse halatlarda yukarıya tırmanın'' diyor.

    Mü'min 36. ayete dönecek olursak, bence Firavun (veya firavunu kafasında canlandıran) şöyle düşünmüş ''ben yeterince yüksek bir yere çıkabilirsem birisi gökte bir kapı açıp bana bir halat sarkıtabilir''. Yani burada firavun göktekilerin kendi tarafında, kendine dost olduğunu varsayıyor. Firavun neden yüksek bir yere çıkmak isteyebilir? Herhalde şöyle düşünmüş; ''yerle gök arasındaki mesafe kadar uzun bir halat olamaz''.

  2. Kur'ana göre gökten yağmuru, suyu indiren allahtır. Yani allah suyu indirmese su gökte, havada kalacaktır. İndirmek yani cansız olan varlıkların aşağıya inmesini sağlamak nasıl olur? Mesela kuran kendi başına gökten inemeyeceğine göre onu indiren yani yeryüzüne taşıyan biri olmalıdır. Cansız bir varlığı pencereden aşağı atmak indirmek değildir. Pencereden aşağı atmak; düşmesini sağlamaktır. Cansız bir varlığı indirmek, onu taşımayı gerektirir. gökten aşağı inen suyu allah taşıyor mu?

    Su gökten indiriliyor mu yoksa düşüyor mu? Gökyüzünde suyun oluşmasını sağlamak indirmek değildir . ''Yerçekimi kuvvetini allah yarattığına göre belirli bir büyüklüğe ulaşan yağmur tanelerini allah düşürüyor'' denirse bilimsel olur. ''suyu allah indirdi '' ifadesi bana göre bilimsel değildir

  3. Mü'min suresi 36. Ey Haman bana bir kule yap belki yollara , göklerin yollarına erişirim...

    Firavun gökte yol olduğunu mu sanıyor? ''Esbabessemavat'' göklerin yolları değildir. ''Esbabessemavat'' göklerin ipleri veya göklerin halatlarıdır. Yani firavun gökten aşağı sarkıtılmış halatların olduğunu sanıyormuş. Herşeyi çok bilen allah ''firavun öyle sanıyor ama siz öyle sanmayın gökte halat malat yok'' diyemiyor.

    Kaf suresi 6. Onlar üstlerindeki göğü nasıl yapmışız nasıl süslemişiz bir bakmazlar mı? Onda hiçbir çatlak da yoktur.

    Kurana göre gökyüzünün süsleri yıldızlardır. Yani yıldızlı bir gece gökyüzüne baksanız ve o esnada gökte bir çatlak oluşsa, siz o çatlağı görebilirsiniz!!!. Gökte çatlayabilecek bir şey var mı? Uzay boşluğu çatlar mı? Önceki yazımda söyledim, gene söylüyorum; bu kitabı yazan insanlar gökyüzünü kapalı sanmışlar. Üstlerinde bir tavan olduğunu düşünmüşler.

  4. 2.Kainatın içindeki kütlelerin düzenli dönüş yönleri !

    -bu düzenli dönüşü nasıl başarmıştır ?

    (Venüs gezegeni hakkında vikipedi'den alıntı yaptım)Güneşe uzaklık bakımından ikinci sıradaki gezegen. Ayrıca Zühre, Roma Astrolojisi'nde Lucifer isimleriyle bilinir.Bu gezegen adını Eski Roma tanrıçası Venüs (Eski Yunan Mitolojisi'nde Afrodit)'ten almıştır. Halk arasında Çolpan veya Çoban Yıldızı olarak da bilinir. Kendi ekseni etrafında, Güneş Sistemindeki diğer tüm gezegenlerin aksi istikamette döner.

    Siz hangi pedi'yi okuyorsunuz?

  5. Kuranın tarif ettiği evreni anlayabilen birisi inançlı olarak kalamaz.İnançlı olduğum zamanlar en çok anlamakta zorluk çektiğim ayetlerden biri göğün yere düşmemesi için Allah tarafından tutulmasıydı. Kuranın gökyüzü dediği şey güneş ay ve yıldızlar değildi. güneş ay ve yıldızlar gökyüzünün içindeydi. Aslında bizim gündüz gördüğümüz gökyüzü ile gece gördüğümüz gökyüzü aynı şey değildi. Gündüz gördüğümüz gökyüzü atmosfere giren güneş ışınları idi. Gece gördüğümüz gökyüzü ise uzay boşluğu ve uzay boşluğunun içindeki yıldızlardı. Yani Allaha göre atmosfer ve uzay boşluğu aynı şeydi. Ama bu doğru değildi. Atmosfer başka bir şey uzay boşluğu başka bir şeydi. Atmosferdeki gazların yere düşmesi diye bir şey söz konusu olamazdı. Gazların yere düşmesi için atmosferdeki gazların sıvı hale geçmesi gerekirdi. Uzay boşluğunun yani olmayan bir şeyin ise yere nasıl düşebileceği benim aklımın almayacağı bir konuydu. Evet bu insanlar gökyüzünü yeryüzü gibi bir satıh yani bir yüzey olarak düşünmüşlerdi. oysa gökyüzü (uzay)bir yüzey değildi. Bu insancıklara göre Gök yeryüzünün üstünde yere yapışık bir halde iken allah tarafından yukarıya kaldırılmıştı. yani gök bir yaygı bir örtü gibi düşünülmüş. Bu iddia tabii ki çok saçma bir şeydi. Yine bu insanlara göre gök bir bina idi. Yani çatısı tavanı zemini katları duvarları kapıları olan bir yapı idi. Oysa gökyüzünde ne tavan vardı ne de kapı. Adem ile havva cennette yaşıyordu. cennet ise dünyada olmayan bir şeydi. Adem ile havva paraşütle iner gibi bedenleri ile gökten yere inmişlerdi. (Diğer insanların ruhları inmiş.) Öyleyse cennet gökyüzünde idi. Peki ama cennet gökyüzünde ise ben niye gökyüzünü masmavi veya simsiyah görüyordum? Bu insancıklara göre Gökyüzünde yani binanın tavanında bir tatlı su denizi vardı. Bu denizin üst tarafı ise dünya gibi bir yeryüzü idi. Ve burası cennet idi. Burada melekler falan filan yaşıyordu. Bu insanlara göre evren 7 katlı bir bina idi. 7. katın üstü arş denen bir yer idi ve allah burada ikamet ediyordu. Oysa gökyüzünde yani uzayda ne tavan vardı ne de kat.

  6. Onikinciboyut kıyamet günü kör olarak haşredilmekten korktuğu için foruma dönüş yapmış. Ateistbakışın ''nasıl başardın dönmeyi?'' sorusuna Ta-ha suresi 124. Ayeti yazarak cevap veriyor.

    TÂHÂ 124. Benim Kitap’ımdan yüz çeviren bilsin ki onun dar bir geçimi olur ve kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.

    TÂHÂ 125. O zaman: "Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim" der.

    Allah: "Böyledir, ayetlerimiz sana gelmişti de sen onları unutmuştun, bugün de öylece unutulursun" der.

    Bu ayetlerdeki körlük gözün görmemesi mi yoksa gerçeği görmemek hakikati kabul etmemek mi?

    İsra 72-Ve her kim burada (hakikatları görmeyip kalben) kör oldu ise işte o, ahirette de kördür, yolca da daha sapıktır.

    İsra 72 ye göre bu dünyada kör olan yani hakikati kabul etmeyen ahirette de kör olacaktır yani hakikati kabul etmeyecektir mi?

    SECDE 12. Suçluları Rablerinin huzurunda, başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz! Gördük, dinledik, artık bizi dünyaya geri çevir de iyi iş işleyelim; doğrusu kesin olarak inandık" derlerken bir görsen!

    Bu ayete göre suçlular kıyamet günü gerçeği görecekler yani kabul edecekler. Öyleyse taha 124 teki körlük nasıl bir körlüktür? Geriye kalıyor gözün görmemesi.

    Ama bu sefer de Kaf 22 çıkıyor karşımıza. Kaf 22 ye göre kıyamet günü insanlar bu dünyada iken göremedikleri şeyleri bile görecekler. Yani melekleri cinleri falan filan herhalde.

    Kaf 22 (Allâh ona): Andolsun, sen bundan gaflet içinde idin. Biz sen(in gözün)den perdeni açtık; bugün artık gözün keskindir.

    Ta-ha 124 e göre suçlular kıyamet günü allahın huzuruna kör olarak getiriliyor, Yani haşrediliyor . ( Kıyamet günü haşretmek demek insanları allahın huzurunda toplamak demektir.) Ve kör olarak bırakılıyorlar. Yani unutuluyorlar. Fakat Kaf 22 de bunun tam tersi ifdeler var. Yani gözlerimizin Dünyada görmediği kadar çok iyi göreceği söyleniyor. Yani ben bu işten bi şey anladıysam arap olayım. onikinci boyutun beni bu konularda aydınlatmasını umuyor ve bekliyorum. Onikinci boyut olan birinden bunu beklemek isabet olur diye düşünüyorum.

  7. Muhsan kelimesi ile Nisa suresi 24 ve 25. Ayetlerdeki Muhsanat kelimesi aynı kökten ise bu imamlar ya cahilmiş yada büyük bir ikiyüzlülüğün içinde olmuşlar.

    Nisa 24'te muhsanat kelimesine evli kadınlar anlamı verilir. Nisa 25'te ise aynı muhsanat kelimesine hür kadınlar anlamı verilir. İkisi de yanlıştır. Nisa 24'te muhsanat ile evlenmek haramdır. Nisa 25'te ise muhsanat ile evlenmenin serbest olduğu anlaşılır. Bu çelişkiyi sizler ve sizin imamlarınız izah edemez. islamiyet aslında yaşanmayan terkedilmiş bir dindir. Şu anda islam diye tanıtılan şey islam öncesi müşrik dininin kılık değiştirmiş halidir.Yani aslında cahiller için bir azaptır(recm). Gizli müşrikler(bir zamanlar yönetici sınıf) için ise bir cennetmiş.

    islamın ve müşrik dininin özeti En'am suresi 136 ve-138. Ayetlerdir.

    Nisa 24 .............ve ühille leküm ma veraae zaliküm..... bunların(yani haram olanların) arkada olanı size helaldir. Haram olanların başında anneler var en geride ise muhsanat var.

    Bu muhsanat helaldir ama nasıl? Bu muhsanat haramdır ama nasıl?

    Nisa 24-.......... Muhsıniyne gayra müsafihiyne..... Burada muhsanat denen kadınların nasıl helal olacağı anlatılır. Yani deniyorki: akıtmayarak içersini koruyan adamlar olarak size helaldir.

    Muhsanat çocuk doğurmak istemeyen, içini koruyan kadınlar demektir(Enbiya 91 Yarık yerinin içini koruyan meryemede ruhumuzdan üfledik.). Günümüzde müslüman dünyada böyle bir kadın sınıfı yoktur. Yani 600 lü yıllardaki islam dünyasında muhsanat sınıfına giren muhsan bir kadınla evlenen bir adam bu kadından çocuk sahibi olamazmış. Bu bizim bildiğimiz türde bir evlilik değil. Bu bizim bildiğimiz bir dünya değil.

    Nisa24-..... Akıtmama yolu ile içeriyi koruyan adamlar olarak size haram olanların arkada olanları olan muhsanat sınıfına giren kadınları mallarınızla istemeniz size helaldir.... Şimdi şöyle diyen olabilir: bu haram olanlardan başkasını istemek helaldir. Ben de derim ki: Haram olan kadınlar tafsilatlı olarak anlatıldıktan sonra geriye kalanlarla evlenmenin helal olacağı gayet açık ve nettir. Ayriyeten şunlarla evlenmeniz helaldir denmesine gerek yoktur. Hem sonra helal olan kadınlar haram olan kadınların gerisinde neden olsunlar.- Ma veraae zaliküm- bu ayetlerdeki diziliş sırasına göre arkada olan geride olan kadınları (muhsanatı) anlatır.

    Kur'anda olmayan recm olayını savunanlar insanlıktan çıkmış canavarlardır. İslam dini kendini doğru olarak insanlığa anlatamamıştır. Kendini doğru olarak anlatmaktan dahi aciz olan bir dinin insanları yönetmesine izin verilmemelidir.

  8. İki deniz bir değildir. Şu, tatlı, susuzluğu keser ve içimi kolay; şu da, tuzlu ve acıdır. Ancak her birinden taze et yersiniz ve takınmakta olduğunuz süs eşyalarını çıkarırsınız. O'nun fazlından aramanız ve umulur ki şükretmeniz için gemilerin onda (denizde) suları yara yara akıp gittiğini görürsün. (35/12)

    Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. (55/19)

    Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar. (55/20)

    İkisinden de inci ve mercan çıkar. (55/22)

    Suyu tuzsuz ve tatlı olup da içinden inci ve mercan çıkan bir deniz yoktur. Öyleyse böyle bir denizin var olduğunu düşünmelerinin nedeni ne olabilir? Bence bu insanlar gökyüzünü bir tatlı su denizi olarak tasavvur etmişler. Gökyüzünün bir deniz olduğunu sanmalarının nedenleri ne olabilir?

    1- Gökyüzü deniz gibi mavidir.

    2- Yağmur suyu tuzlu ve acı değildir

    3- Bir zamanlar gökten minik minik kurbağaların yağdığına şahit olmuştum. Bu insanlar da gökten kurbağa veya balık yağdığını görmüş olabilirler.

    4- Ayrıca gökyüzünü bana bir deniz gibi düşündürten bazı ayetler de var. Mesela denizde yüzen gemilerin yüzmesini anlatan ‘’tecriye’’ kelimesi güneş için de kullanılıyor (İbrahim 32- Ve sehhara lekümü l fülke li TECRİYE fi l bahri)

    Ya-sin38- ve şşemsü TECRİY li müstekarrin leha. Güneş de müstekarrına yani duracağı yani batacağı yere yüzer. Batacağı ve duracağı yerden doğacağı yere nasıl geliyor derseniz , ben de Allah için zor bir iş değil derim.= Neml suresi 38-39-40.

    Zariyat 7-O düzgün hâreli Semaya kasem ederim. Şimdi gelelim şu yörüngeler ve helazonlar meselesine. Zariyat 7-de yörünge veya helazon anlamına gelecek bir kelime yoktur. Hubük kelimesinin anlamı rüzgarın su veya kum üzerinde oluşturduğu şekillerdir. Başka bir anlamı da yoktur.

  9. İnkar edenler Evren(Gökler) ve yer birbirleriyle bitişik iken onları ayırdığımızı, her canlıyı sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Yine de onlar inanmayacaklar mı? ENBİYA 30

    Şimdi burada bir kehanet olduğunu ve bu kehanetin doğru çıktığını düşünenlere bir soru.

    Bu Ayette ‘’big bang’’ın anlatılmak istendiğini iddia ediyorlar. ‘’Big bang’’ olduğu zaman yeryüzü veya dünya var mıydı yoksa yok muydu?

    Big bang anında dünya yoktu ise............... gerisini siz doldurun.

  10. EN’AM 6/109. Kendilerine bir mucize gösterilirse, mutlaka ona inanacaklarına dair bütün güçleriyle Allah’a yemin ederler. De ki: "Mucizeler, ancak Allah katındadır"; onların, mucize geldiği zaman da inanmayacaklarını anlamıyor musunuz?

    Hucurat 14-Bedeviler, inandık dediler; de ki: İnanmadınız ve fakat Müslüman olduk deyin ve inanç, henüz gönüllerinize girmedi sizin ve Allah'a ve Peygamberine itâat ederseniz yaptığınız iyiliklerin sevâbından hiçbir şey eksilmez, şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahîmdir.

    Ali imran 49-Hem Beni İsraile bir Resul olarak, söyleyecek ki: ben size rabbınızdan bir âyetle geldim, ben size çamurdan kuş biçimi gibi bir mahlûk biçerim de içine üflerim, Allahın izniyle derhal bir kuş olur, yine Allahın izniyle gözsüzü ve abraşı iyi eder ve ölüleri diriltirim, ve evlerinize ne yiyor ve ne biriktiriyorsanız size haber veririm elbette bunda size şüphesiz bir âyet vardır eğer iman edecek iseniz.

    Yorum yok.

  11. İbrahim 34-O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini (yaptığı iyilikleri) saymaya kalkışsanız bitiremezsiniz. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.

    İsra 90- Şöyle söylediler:-bize yerden kaynaklar fışkırtmadıkça sana inanmayacağız.İsra 91-Veya hurmalıkların , bağların olup aralarında ırmaklar akıtmalısın.

    Adamlar diyorlarki: biz çölde yaşıyoruz suya ihtiyacımız var. Hurmalar bağlar bahçeler isteriz bunların aralarında da ırmaklar isteriz. Yani Adamların en çok istediği en çok düşündüğü şeyler bunlar. Allah da onlara bu istedikleri şeyleri vermemiş. Şimdi yani bu adamlar var olmayan ırmakları nasıl saysınlar da nasıl bitirsinler?

  12. Biz bir masa gördüğümüz zaman bu masayı yapan birinin olduğunu biliriz. Yani bu masayı yapan biri vardır. Kimdir bu masayı yapan? Ahmet mi? mehmet mi? ali mi? veli mi? Bu Masayı kimin yaptığını bilmeniz mümkün mü? Mümkün değil. Fakat bu masayı Allahın yarattığını bilmeniz mümkün olabiliyor! Ahmeti mehmeti aliyi veliyi Allah yarattığına göre masayı da Allah yaratmıştır. (Saffat 96 - Sizi ve imal ettiğiniz şeyleri yaratan Allahtır.) Her şeyi yaratan Allahtır. (Furkan 2) Toprağı , suyu , havayı , güneşi , ışığı Allah yaratmıştır. Bitkileri, ağaçları çicekleri böcekleri de Allah yaratmıştır. Her şeyi yapan Allah nedense bazı kulları hariç insanlarla konuşmak iletişim kurmak istemez. En süper güçlere sahip olan tanrı zavallı insandan ne ister? Allah toprağı , suyu , havayı ve güneş ışığını kullanmadan bir ağaç yaratabilir mi? Yani bir sabah uyandığımızda bomboş olan bir çölü ağaçlarla dolmuş olarak bulabilir miyiz? Veya bir eşeği onu doğuran başka bir eşek olmadan yaratabilir mi? = (Bakara 259) Biraz show yapmasını , yani biraz güç gösterisi yapmasını Allahtan istemek insanların hakkı değil mi? Ben yaratıcı yoktur demiyorum. Var mıdır yok mudur bilmiyorum. Ben aliye, veliye , toprağa, suya, havaya ve güneşe haksızlık edildiğini düşünüyorum. Ben hintlilere , çinlilere , ruslara, almanlara, inkalara, azteklere , moğollara peygamber gönderilmeyerek haksızlık edildiğini düşünüyorum.

  13. Kur’an’a ilk inanan insanların veya islam öncesi cahiliye araplarının nasıl bir dünyaları veya toplumsal yaşamları vardı?

    Onların toplumsal düzenleri ile bizim toplumsal düzenimiz çok farklı. Bu gün Türkiyede yaşayan bir müslüman 1400 sene önce Arabistan yarımadasında nasıl bir dünya olduğunu hayal bile edemez.

    . Müslüman Kur’anı okurken kendi hayatına benzer bir şeyler bulacağını sanır . Yani müslüman Kur’anı değil de orada olması gerektiğini sandığı kendi hayatını okur veya okumak zorunda bırakılır.

    İsra 32- ve la takrabü zzina innehü kane fahişete(n)…….

    Zina’ya yaklaşmayın ; doğrusu O (yani zina) fahişe yapar . Yani gayri meşru bir çocuk yapan bir kadın yapar. Fahişe; haksız olarak fazlalık (çocuk) yapan bir kadındır.

    Yani nikahsız bir cinsel ilişkinin zina sayılabilmesi için gebeliğe yol açacak şekilde veya tarzda olması gerekir. İşte bu yüzden tek kişinin veya iki kişinin veya üç kişinin şahitliği yeterli görülmemiştir. Ayrıca şahitlerin olayı uzaktan değil yakından görmeleri gerekir.

    Ve hatta bir adam karısını zina yaparken görse dahi , kadın zina olmadığına dair Allahı şahit tutarak cezadan kurtulur. (Nur 6-7-8-9) Nur 10-Allahın size nimet ve rahmeti bulunmasa ve Allah tevbeleri kabul eden ve hakim olmasaydı . (Yani Allah diyor ki ikinizden biri yalan söylüyor yalan söyleyen tevbe etsin.)

    Evet şimdi gelelim günümüze. Günümüzde müslüman bir erkek karısını zina yaparken görse ne yapar? Tabii ki öldürür. Ve hatta öldürmesi için sokakta veya parkta yanyana dolaşırlarken görmesi bile yeterli olabilir. İşte 1400 yıl önceki müslüman dünya ile günümüzdeki müslüman dünya arasındaki fark budur. Peki müslümanlar nasıl bu kadar zıt kutup olacak kadar değişebilmiştir? Bu soruyu sormak kolaydır ama cevaplaması bir cümle ile yanıtlanabilecek kadar kolay değildir. Bu soruyu yanıtlayabilmek için bir roman veya romanların yazılması gerekebilir. Benim yazdıklarımı kabul etmeyecekler olacaktır. Mesela fahişe kelimesi haksız olarak fazlalık (çocuk) yapan kadın anlamına gelir mi ? Bence gelir. Ayrıca bu konuda beni destekleyecek delillerim var. Yani nisa 15.

    Ben kimseye doğrunun ne olması gerektiğini öğretmeye kalkışmıyorum . Herkesin kendi doğrusu en doğrudur. Ben burada sadece olayları objektif olarak görmeye ve göstermeye çalışıyorum. Bunlar kimsenin bulaşmak istemeyeceği zor konular. Nur suresi 6,7,8 ve 9. Ayetleri anlamak bu günün müslümanı için gerçekten zordur. Bu Ayetler filmin sonudur. Filmi başından itibaren seyretmemiş bir müslümanın bu ayetleri anlaması gerçekten çok zordur.

    Nisa 15- Kadınlarınızdan fahişe (haksız olarak çocuk yapmış ) olarak gelenlerin üzerine sizden (yani ailenizden ve yakın akraba çevrenizden) dört şahid tutun. Eğer şahid olurlarsa , ölüm onları alıncaya kadar veya Allah onlara bir yol açıncaya kadar onları evlerde hapis edin.

    Bu Ayette en önce dikkat edilmesi gereken şey olayın kahramanı olan esas oğlanın ortada olmaması. İkinci olarak dikkat edilmesi gereken şey; Kadının evli olmaması. Kadının evli olmadığını nerden anlıyoruz? Kadın evli olsaydı ortaya çıkan bu hamileliğin Fahişelik olduğu anlaşılamazdı. (Nur suresi 6-7-8-9) Şahitler neye şahitlik edecek? Herkesin gördüğü bir hamilelik durumuna şahitlik etmek gereksizdir. Bu kadına veya kıza ‘’babası kim?’’ diye sorulacak. İşte şahitlik etmesi istenen dört (minimum daha fazla da olabilir) kişi bu soruya verilecek cevaba şahit olacaklar? Yoldan geçen sarı çizmeli mehmet ağa kızın veya kadının kimlerle konuştuğunu veya bakıştığını bilemeyeceği için şahitler aileden olmalıdır. Kadın ,‘’Babası komşumuzun oğlu ali’’ diyebilir. Fakat bu doğru mudur yoksa ali’ye iftira mıdır? Orasını Allah bilir. Şimdi bu kadına fatma diyelim. Alinin fatmada gözü varsa fatma hapis olacağı için hasretine dayanamayıp fatmayla evlenmek isteyebilir. Evleninceye kadar en doğrusu fatmayı evde hapis tutmaktır. Çünkü fatma dışarda yaramazlık yapmaktadır. Farz edelim ki ali kendisine iftira edildiğini söyledi. Yani fatma ile evlenmek istemedi. Bu durumda fatma hapisten kurtulamayacak. Eğer fatma gerçekten ali’ye iftira atmış ise ve hapis yatmak da hoşuna gidiyor ise suçlu evin içindedir.

    Nisa 16- İçinizden (yani ailenizden) onu (yani haksız yere yapılan gebeliği) getiren iki kimseye eziyet edin Eğer tevbe edip de islah olurlarsa onlardan uzaklaşın.

    Bu kadar zina bana yeter . Yok daha hala 1400 yıl önce yaşamış müslüman cariyelerle (Köle kadınlarla) zina yapmaz diyen varsa, Allah akıl fikir versin diyebilirim ancak. Cariye de bi şey mi cariye olmayanla bile zina yapılır ve yapılmış da.

  14. Mü’minun 101 sur’a üflendiği zaman , o GÜN , aralarındaki soy yakınlığı fayda vermez ve birbirlerine de bir şey SORAMAZLAR.

    Sebe 29- ‘’ doğru sözlü iseniz söyleyin bu vaad ne zamandır?’’ derler. 30- De ki: ‘’size bir GÜN tayin edilmiştir. Ondan bir saat ne geri kalabilirsiniz ne de öne geçebilirsiniz.’’ 31-………………………………………32-Büyüklük taslayanlar , güçsüz sayılanlara: ‘’Size doğruluk rehberi geldikten sonra ondan sizi biz mi alıkoyduk?’’????????????????

    Kur’an bile onlara bi şey öğretemiyor da sen mi öğreteceksin?

  15. Ankebut 45- Namaz fuhuştan ve münkerden alıkoyar.

    Ali imran 104-Sizden hayırlı olana çağıran, ma’rufu emreden ,münkeri men eden bir ümmet olsun.

    Ma’ruf; herkesin bilebileceği , görebileceği aleni olan bir şey , bir iş veya bir düşüncedir.

    Münker ; Bütün insanlardan veya insanların bir kısmından gizli , saklı olan bir şey, bir iş veya bir düşüncedir

    (Cemel vakası şu şekilde başlamıştır:

    Bazı Ashablar Hz.Osman Efendimizin yanına giderek;

    _ Ya Osman!Hz.Ebubekirin oğlu Muhammed,büyük bir zattır.Hz.Ebubekirin oğludur.Ayrıca Ashab-ı Kiram’dandır.Bilgindir,fazilrtlidir.Gerekir ki sen,Muhammed’e bir valiik veresin.Bu göreve layıktır,dediler.

    Hz.Osman efendimiz de;

    _ Hay hay ! Hz.Ebubekirin oğlu Peygamberimizin Ashabı,Hz.Ayşe’nin kardeşi.Veririm,dedi.

    Ve hemen bir emir yazdı.Mısır Valiliğine hitaben;”Muhammed b. Ebubekir’i,Ebubekir Hazretlerinin oğlu Muhammed’i, Mısır’a vali tayin ettim!” diye yazdı ve altını mühürledi.

    Muhammed b. Ebubekir Hazretleri (R.A.) emri aldı;Arkadaşlarını,ailesini alarak Mısır’a gitti.O zamanlar ,Mısır, bir vilayetti.Eyaletler,vilayet şeklinde yönetiliyordu.Mesela,Şam vilayeti diyoruz ama Şam, Suriye’dir.Yemen bir vilayet,Mekke bir vilayet...Bu böyleydi.O zamanki Valiler de;Halife’den sonra,oranın Emir’i sayılır.Yalnızca Halife’ye sorumlu, Emir el Mü’minin’e,Medine’ye sorumluydu.

    Muhammed b.Ebubekir,Mısır’a doğru ilerlerken; yolda develi ve ya atlı bir süvarinin hızla geçtiğini görenler oldu.Bu kişiden şüphelendiler.Taraftarları o kişiyi yakaladılar. Aradılar,cebinden bir mektup çıktı. Mektup Mısır Valisi’ne yazılmıştı.şöyle deniyor;

    “Ebubekir’in oğlu Muhammed, oraya geliyor.Gelir-gelmez öldür!..” Altında Hz.Osman’ın mührü!

    Şimdi bu durumda Muhammd b. Ebubekir şaşırdı kaldı.’Bu nasıl iş! Beni vali tayin ediyor, ondan sonra da katlimi istiyor’...Tabi canı sıkıldı.O mektubu aldı;(Bu arada süvariyi de etkisiz hale getirdiler) Medine’ye geri döndüler!..

    Hz.Osman Efendimiz de yemini billah etti ki;

    -Bunu ben yazmadım!Bu Mervan’ın işi.Mührümü çalmış-götürmüş;bu yazıyı yazmış!..

    Hz.Osman Efendimiz ihtiyardı biraz.Halimdi,yumuşaktı.Demek ki; mührü arasıra Mervan alırmış.Mervan’ın işi olduğunu anladı.

    Mervan nerede? Mervan ortada yok! Mervan fitneyi çıkardı,ortadan kayboldu.Çünkü Mervan, Münafık’tır.

    Bazıları der ki; bu Mervan’ı,Peygamberimiz sürdü,Hz. Ebubekir Efendimiz,Hz.Ömer sürdü; Hz.Osman niye getirdi? Şimdi o meselede de,gene bir maslahat var.Çünkü Mervan,gittiği yerde durmuyordu.İhtilal yapmak istiyordu! )

    Hz. Osmanın muhammedi mısıra vali tayin etmesi ma’ruf bir iştir. Fakat Arkasından öldürün emri yazılı ikinci bir emir gönderilmesi münker bir iştir. Münker , yani gizli saklı işler bütün kötü şeylerin başlangıcıdır diyebiliriz.

    Hz. Osman pek tekin birisi olmadığı bilindiği halde niçin mervanı mührü alabilecek kadar yakınında bulundurmuştur? Aslında bu soru aynı zamanda bir cevaptır.

    İlk müslümanlar birbirleri ile devamlı bir mücadelenin içinde olmuşlar ve hatta bu mücadele birbirlerinin kanını dökmeye kadar varmıştır.

    Yani kıldıkları namaz onları münker işlerden kurtaramamıştır. (Ankebut – 45)

    (Halbuki bu vatan " ölürsem şehidim, kalırsam gazi" diyen saf ve temiz anadolu insanıyla kazanıldı !)

    Evet saf ve temiz anadolu insanı. Çok doğru bir tesbit.

    Çanakkale savaşında yüzbinlerce insan şehit olmuştur. Bence osmanlı devleti birinci dünya savaşına girmek zorunda değildi. Osmanlı devleti , savaşa insan hayatına değer vermeyen yöneticiler yüzünden girmiştir. Şehit olmak iyi bir şey ise analar neden ağlıyor? Oğlum cennette hurilerle beraber yaşıyacak diye sevinmeleri gerekmez mi?

    İman, kesin bir bilgi değildir. Benim evimin önünde bir ağaç varsa bu benim için ve komşularım için kesin bir bilgidir. Fakat birisi bize ‘’yarın deprem olacak’’ dese, bu bizim için kesin bir bilgi değildir. Bu deprem olacak diyen kişinin sözüne güvenebiliriz yani iman edebiliriz veya güvenemeyebiliriz yani iman edemeyebiliriz..

    Hakka suresi 20. Ayet. Ben bir hesaplaşma ile karşılaşacağımı zannediyordum.

    İman; zann etmektir. İman kesin bir bilgi olsaydı fazlalaşması çoğalması sözkonusu olamazdı. (Enfal-2)

    Çanakkalede veya kurtuluş savaşında savaşan insanlar sadece şehit olmak veya gazi olmak için mi savaştılar? Kendi vatanlarını kendi özgürlüklerini kendi ailelerinin onurunu şerefini namusunu korumak kurtarmak gibi bir düşünceleri yok muydu? İmanları onları motive edici bir unsur olmuştur fakat onları motive eden başka unsurlar da olmuştur. Şu kahrolası pkk teröristleri çok imanlı oldukları için mi ölüyorlar? Veya dünyanın altını üstüne getiren cengiz hanın askerleri çok mu imanlıydı?

    Ölerek ve öldürerek bir şeyleri kazanmak durumunda kalmak çok acı bir şeydir.

    Marifet ölmeden ve öldürmeden kazanmaya çalışmaktır. Herkes bunun için çalışmalıdır. Diyelim ki birileri savaşmaya cesaret edemiyor veya savaşmaya güçleri yetmiyor, ve kendilerine ateşi tutacak bir maşa arıyorlar. Bu maşanın maşa olabilmesi için imanının çok ama çok fazlalaşması gerekir.

  16. Yunus 100- Allahın izni olmadıkça hiç kimse iman edemez yani inanamaz. İnsanın aklını kullanarak iman etmesi Allahın izin vermesi ile olur.

    ( bazan bu dünyada niçin bulunduğumuzu bile sorgularız. bence bu sorgulama yüce yaratıcı olan Allahın bize kalb telefonuyla gönderdiği bir mesajdır. sorgulamamızı ister )

    Yüce yaratıcı Allah kalp telefonun ile sana mesaj göndermiş . Yani sorgulaman için , yani aklını kullanman için sana izin vermiş. Allahın sevgili kuluymuşsun. Herkes senin gibi sevgili olamaz . Allah cehennemi boşuna yaratmadı . Cehenneme odun da lazım. Senin de bunu anlaman lazım. ‘’Yok ben anlamıyorum’’ deyip de anlamsız bir iş yaparsan , Cehennem açmış ağzını orda bekliyor.

    Görmüyor musun şu amerikalıları ve avrupalıları Allah onlara kömür madeni vermemiş olsaydı karınlarını bile doyuramazlardı , aç kalırlardı. Onlar besicilik yapmayı bile bilmezler , akılları yetmez .Biz olmasak bir döner bile yiyemezlerdi. Yok isa allahın oğluymuş da falan da filan da . Allah aklını almış bunların.

    İbret al . sevin ve mutlu ol Allahın sevgili kulu.

  17. Allah gökleri ve yeri yoktan (En’am 101) yaratmıştır. Bediu ssemavati ve larZ. Bediu bildiğimiz bid’at kelimesi ile aynı kökten. Bid’at; başlangıçta dinde olmayıp da sonradan ortaya çıkan temelsiz dayanaksız şeylere denir. Yani Allah gökleri ve yeri yaratırken ,onları bir şeyden yaratmamıştır. Ama insanı yaratırken devamlı bir şeylerden yaratmak zorundadır. Neden acaba? Bence bizi şüpheye düşürmek istiyor. Acaba niçin? Çünki cehennemi doldurmak zorunda. ‘’ Le emleenne ‘’ demiş . Yani ‘’yemin olsun ki ,and olsun ki dolduracağım’’ demiş (hud 119- secde 13) . O baştaki ‘’le’’ harfi yemin ettiğini belirtiyor .

    Her şeye gücü yeten Allahım (Hacc 6) bir ‘’le’’ harfini yok edemedin mi? Ah özür dilerim. Nasıl da unuttum (Enbiya 23), sen mesul değilsin, sana sorgu sual olmaz. Affet , bağışla beni. Ama şu meleklerin hatrına (Bakara 30) Nolur son bir soru daha sormama izin ver. Hani şu ‘’le’’ harfi var ya. Sen o ‘’le’’ harfini yok etseydin , Sana kimse ‘’neden yok ettin ?’’ diyemezdi değil mi ? Allahım neden cevap vermiyorsun ? yoksa yoksa bizden gizlediğin (En’am 101) bi şeyler mi var ?

  18. Zariyat 56- Cinleri ve insanları yalnız bana kulluk etmeleri için yarattım. Yani insanın yaratılış amacı sadece Allaha ibadet etmesi içindir. Belki bilenler vardır ama ben yine de detaylı olarak açıklamak istiyorum. İbadet ; kulluk , kölelik yapmak anlamını taşır. Yani kur’ana göre her insan Allahın kölesidir.

    Allahtan başkasına kulluk (kölelik) edilmez. Allahtan başkasına secde edilmez.

    Peki niçin melekler Ademe secde ediyor? Niçin ana ve babası yusufa secde ediyor? (yusuf 100)

    İnsana secde (Kulluk) edilir mi?

    Sad 71-72-Rabbin meleklere şöyle demişti : Ben çamurdan bir insan yaratacağım onu tesviye ederek şekil verip de ruhumdan onun içine üflediğim zaman ona secdeye kapanın.

    Bu ruh nedir veya nasıl bir şeydir ki Ademe secde edilmesini gerektiriyor?

    İsra..85! Sana ruhtan soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin emrindendir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir."

    Yani ruh Allahın emrinin bir parçasıdır . Ve Allah yarattıklarına yalnızca ona ibadet (kölelik) etmelerini emretmektedir.

    Bakara 30-Rabbin meleklere ben yeryüzünde bir halife var edeceğim demişti.

    Halife; birisi bulunamadığı zaman o bulunamayan kişinin yerine geçen vekildir. Evet biz Allahı göremiyoruz . Göremediğimiz bir şeyi de bulmamız sözkonusu olamaz. Yani varlığına inanabiliriz ama elle tutulur gözle görülür bir şekilde bu dünyada yaşarken göremeyiz. Kur’ana göre kıyamet günü insanlar Allahı görecektir. (Kamer 6- Kalem 42)

    Ya-sin 11-......görmediği halde rahmandan korkan kimseyi uyarabilirsin.( Bu Ayette bilgaybı yalnız kaldığında olarak anlamak bana Yusuf suresi 52. Ayetteki bilgayb yüzünden mantıksız geliyor.)

    Öyleyse bulamadığımız bir şeye nasıl ibadet (kölelik) edebiliriz? Onu bulamıyoruz ama onun vekilleri var (En’am 165). Kimseye emir veremez bir duruma düşmüş olan insanı ruh terk etmiştir. (mesela savaş esirleri) Dolayısı ile O kimseler artık saygın varlıklar olmadıkları için emir verebilecek durumda olan kişilere kul köle olmaları gerekmektedir. Parayla alınıp satılmalarında da bir sakınca yoktur. (mu acaba?)

    Aslında zina konusunda yazacaktım ama kimsenin gerilmesini istemiyorum. Evet kur’ana göre zina haramdır. Yani yasaktır. Fakat Kur’an bas bas bağırmaz. (lokman 19).

  19. Cariye ile evlenmek kuran’a göre çok istisnai bir durumdur.(Nisa 25) Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır denir. Yani cariye ile evlenmek çok mecbur kalan birinin domuz eti yemesine yakın bir iştir.

    Zalike limen haşiyelanete minküm.(nisa25) Bu (yani cariye ile evlenme izni) sabredemeyen , psikolojisi çok bozulan , kara kara düşünenler içindir. Ve bu izin gerçekten çok istisnai bir durumdur. Yani cariye ile evlenmek kuran’a göre hoş bir durum değildir. Köle olmayan bir adamın o zamanki arap toplumunda cariye ile evlenmesi belki binde bir belki de onbinde bir görülebilecek bir durumdur. O zamanki toplumda normal olan kölelerin kölelerle evlenmesidir.(Nur 32)

    O zamanki toplumda bir adamın zevceleri (nikahlı karıları) haricinde cariyeleri ile nikahsız cinsel ilişkide bulunması normaldi. Buna İnanmayan Mü’minun suresi 5 ve 6. Ayetleri çok dikkatli incelesin. Fakat bu nasıl bir cinsel ilişkidir? Ma meleket eymanüküm ne demektir? Ma meleket eymanüküm ; sağ ellerinizin sahip olduğu kimseler demektir. Niçin sahip olduğunuz kimseler denmemiş de sağ ellerinizin sahip olduğu kimseler denmiştir?

    İnsanların büyük bir çoğunluğu sağ elini sol elinden daha iyi kullanır. Mesela sağ elleri ile yazı yazarlar , sağ elleri ile kılıç sallarlar. Sol el ile yapılan işlerden pek hayırlı iyi bir sonuç alınamaz. Sağ el ve sağ taraf İslam dini açısından masumiyet ve günahsızlık sembolüdür. Kıyamet günü cennete girecek olanlara kitapları sağ taraftan verilecektir. Niçin Neden? Çünkü sağ taraf ve sağ el günahsızlığın sembolüdür.

    Yani cariye ile cinsel ilişkide bulunacak olan adam bu işi günaha girmeden yani gebeliğe sebebiyet vermeden yapmak zorundadır. Fakat cariye ile zina yapan bir adama da dur diyebilecek veye ceza verebilecek hiç kimse de yoktur.

  20. Ercument , talak 12 de kelimelerden senin dediğin çıkarılabilir diyor. Evet çıkarılabilir ama günümüz insanı tam olarak anlayamaz. Çünki; kurandaki gökler günümüz insanının bilmediği bir şey. Ama az da olsa bilenler mutlaka vardır. Ben internette bilen birinin sitesini gördüm.

    onikinciboyut , fussiletdeki 7 gök atmosfer olsa bile nuh15 deki 7 gök başka diyor.

    Nuh 15-Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle –ahenktar-! olarak nasıl yaratmış!

    İbrahim 19- Allah'ın, semaları ve yeryüzünü hak ile yarattığını görmüyor musun?

    Yaratırken kim görmüş! ?

    Nuh 15 ve İbrahim 19- daki görmek gözle görmek anlamına gelmez. Sahip olunan bilgi ile görmek , düşünce ile görmek anlamına gelir. Hacc suresi 46. Ayet bu konuda ufkunuzu genişletebilir.

    İbrahim- 18-Göklerde ve yerde olanların Allaha secde ettiklerini görmez misin?

    Göklerde secde edenleri gören yok bilenler var .

    Enbiya 30- O kâfir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık. Bu ayette de gözle görmek anlamında değil sahip olunan bilgi ile görmek anlmında. Bu konuda zuhruf 9 yardımcı olabilir.Yani İslam öncesi araplar gökleri ve yeri Allahın yarattığını ve daha başka ayrıntıları zaten biliyorlar.

    Gelelim göklerin birbiriyle uyumlu olmasına. Uyumsuzluk biz insanlar ve cinler için sözkonusu olabilir sadece.

    Nuh 15- Allahın 7 göğü nasıl tabakalar halinde yarattığını görmüyor musunuz?

    Doğru olan benim yazdığım. Semaeddünya da şahidim olsun.

  21. ama buhar/duman halindeki göğe yönelip kendi istekleriyle (konulmuş kurallarıyla) emre gelip, görevi farklı katmanlara tamamlanması da günümüz bilgisiyle birebir.

    talak 12 içinse

    7 göğü ve yerden de mislini/benzerini der.

    bu da yerinde tabakalarla olduğunu söyler

    mislini dersek yerde 7 tabakaya ayrılmalı.

    benzeri dersek yerde tabakalanmış olmalı.

    Üstteki yazılar benim değil. Üstteki yazılar onikinci boyutun düşünceleri. Bu konularda düşünen herkesi tebrik ederim, hiç düşünmeyenler de var.

    Sanırım 7gök= Atmosferin tabakaları diyenler var. Bu önemli bir iddia ve buna hiç kimse itiraz etmedi. 7 gök ile anlatılmak istenen şeyin Atmosferin katmanları olduğu iddiası bana göre doğru değil.

    Furkan 61- Allah güneş ve ayı gökte yaratmış. Yani benim bu ayetten anladığım güneş ve ayın göğün içinde (fiha) olduğudur. Eğer iddia edildiği gibi Atmosfer = seb’a semavat ise Güneş ve ay Seb’a semavatın (7 göğün) dışında olmuş olur. Güneş ve ay yedi göğün dışında olamayacağına göre bu iddia yanlıştır.

    Semaeddünya nedir? Saffat suresi 6. Ayette dünya kelimesi iki anlama gelebilir: yakın ve aşağı. Öyleyse semaeddünyaya yakın gök veya aşağıda olan gök diyebiliriz. Yakın varsa yakın olmayan da vardır. Aşağıda olan varsa aşağıda olmayan da vardır. Ben Saffat suresi 6. Ayetten yıldızlarla süslenmiş olan Semaeddünyanın birinci gök olduğunu, diğer 6 göğün semaeddünyanın (yani yakın göğün veya aşağıda olan göğün) üstünde veya daha ötesinde olduğunu anlıyorum.

    Ben Talak 12 yi nasıl anlıyorum ? 7 adet sema (gök) varsa 7 adet de Arz (Yeryüzü) vardır.

    Bitirmeden önce herkese bir soru sorayım. Hacc 65- Allah yeryüzüne düşer diye göğü tutuyor.

    Allah göğü tutmasa gök yere düşer mi? Bu soruya doğru cevap bulamayan talak 12 yi anlayamaz. Misliyi de anlayamaz.

×
×
  • Yeni Oluştur...