Jump to content

ludwig

Üyeliği Sonlandırılmış Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    3.593
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne ludwig kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. ..

    ayrıca evet astur efendi dünyaya tecavüz eden o millettir laf ebeliğine gerek yok! o hummeri süren o asker kim?! o çocukları döven asker kim?! bunu zevkle izleyen asker kim?!

    empire state building de çalışan adam ne için çalışıyor? kime ne kazandırıyor?!

    veya ikiz kulelerde çalışanlar hangi amaca hizmet ediyordu?

    yemişim abdyi...

    Burda yazdığın ikinci şey yani "Empire State de İkiz kulede çalışan ne amaca hizmet, kime kazandırıyor" lafın insanlık dışı bir laftı. Burda demek istediğin şu: "Bu adamlar sömürücü emperyalist kapitalist sistemin askerleri, demekki bunların ölmesi gebermesi iyidir, El Kaide oraya uçak düşürmekle iyi yapmış."

    Bu senin insanlıktan vazgeçtiğin andır. Artık kalkıp Iraklı çocuklar edebiyatı yapma. Çünkü ikiyüzlü olursun. O gün düşen 4 uçakta hiç mi masum insan yoktu? Hiç mi çocuk binmez uçaklara? Hiç mi yaşlı insan olmaz? O binalarda şirketlerin büroları var. Hadi patronları ölsün diye içinde garip sapıkça bir komunist terörist DHKP/C tarzı nefret var diyelim, peki şirket çalışanları da mı ölsün? Sekreterler de mi, temizlikçiler de mi ölsün? Nasıl bir insansın sen?

    Ve kalkıp askerlerin bireysel pisliklerinden bahsediyorsun. Sen Türkiye'de askerlerin neler yaptığından haberin var mı? PKK'lı kulağı kesip hatıura almak diye bir geyik duymadın mı? En son ortaya çıkan itirafçıların anlattığı 6 köylünün 1993'te bir tabur insan tarafından işkenceyle öldürülmesi ve karakolun bahçesine gömülmesi olayını duymadın mı? Bunlar gibi ne olaylar vardı da hiç günyüzüne çıkmadı Güneydoğuda? Neler yapıldı Kürt vatandaşa? En azından askerin eline pimi çekilmiş bomba veren teğmeni de mi duymadın?

    Sonnuç olarak askerler arasında ruh sağlığı bozuk adam çok olur. Özellikle savaş kan ölüm görenin ruh sağlığı iyice bozulur. Sen bireysel asker pislikleri gösterip Amerika'nın Başkanı mı "çocukları dövün" diye emir verdi zannediyorsun? Bu kadar cahil olamazsın.

  2. İsvirçre'de minareler yasak olsun mu diye referandum yapıldı. Şimdi NTV'de gazeteciler tartışıyordu. İslamofobi, ırkçılık, yabancı düşmanlığı falan diyorlardı. Biz ne insan hakkı demokrasi falan bilir ileri memleketiz be.

    Kendi ülkende Kürtler'e eşit hak tanımıyorsun, sonra gidip Avrupalıların ırkçılığından dem vuruyorsun. İzmir'de DTP konvoyuna taş atanlar ırkçının hası değil mi? Ülkenin muhalefet partileri Kürtler'e hak verme açılımlarını "ihanet" olarak yaftalamıyor mu?

    Ya peki Antalya'da falan ev bark alan Alman emekli insanlara karşı hep bir ağızdan yabancı düşmanlığı yapılmadı mı? "Memleket elden gidiyor, memleketi, satıyorlar" falan diye üç beş yaşlı insana tahammülsüzlük göstermedik mi?

    Yabancı bir insanın Türkiye'de ev alması için nedense gidip askeriyeden izin alması gerekiyor. Asker de lütfedip 1 sene falan sonra anca izin çıkartıyor. Amaç bunları bıktırıp vazgeçirmek.

    İsviçre'de minare dikilmesinin taraftarıyız, eşitlik özgürlük demokrasi taraftarıyız ama 2003 yılındaki cadı avı gibi bir anda başlatılan misyoner avı ve "kaçak kilise" avı neydi? Ülkemizin "çağdaş" ismi Rahşan Ecevit kendisi Ankara'da sokakta İncil dağıtan misyonerlere karşı ayaklanmadı mı? Uğur Dündar gibi araştırmacı gazeteciler bu "kaçak kilise" adını taktıkları ufak kiliselere sanki suç şebekesi muamelesi çekip bunları akıllarınca ifşa etmediler mi?

    Ve Hrant Dink'in katledilmesi, Rahip Santoro'nun katledilmesi, Malatya misyonerleri'nin katledilmesi, en son ortaya çıkan Kafes Eylem Planın'da "operasyonlar" olarak geçmiyor mu? Kimin operasyonu bunlar? Ne diye hedef seçiliyor bu insanlar?

    1915'de yokettiğin 1 milyon Ermeni'nin hesabını vermiyen, inkar eden bir ülkesin sen. Kalkıp bir de elaleme insan hakları demokrasi öğreteceksin.

  3. Ludwig yazılarının genelinde aynı nakaratı tekrarlıyorsun. " Marx'ı çağdaş ekonomistler ciddiye almaz" diye..

    Ama açtığın bir başlıktada Joseph Stiglitzden bahsetmiştin.Stiglitz in ekonomi anlayışı ne Laizses Fairedir nede Merkezi Planlamadır. Yani Ludwig von Misses ile Karl Marx'ın tam ortasında bulunur. Ve Barack Obama kendisi ile görüşmüş bilgi almış kişidir..Demekki günümüz ekonomistleri bahsettiğin kadar tam liberalizmi savunmayabiliyormuş.

    Bak ne güzel Stiglitz gibi adamlar var. Başka adamlar da var serbest piyasanın mahsurlarından bahseden falan. Bunlarla gelsenize. Ne diye Marx'ın görüşlerini ölmez zamansız gerçekler gibi getiriyorsunuz ki? Modern ekonomi biliminin içinde serbest piyasa eleştirisi de var. Ama Marx'ın görüşlerinden çok farklı açılardan mevzular tartışılıyor.

    Siz eğer bu mevzuda ciddiyseniz ne diye ufkunuzu biraz genişletmiyorsunuz? Ne diye Marx da çakılı kalmışsınız? Yoksa zavallı geri ülkemiz modern bilimi takip etmekten, tercüme etmekten aciz olduğu için siz de 19.yüzyıl zırvalarıyla mı iştigal etmek durumundasınız sadece?

    Lutwig sana yüz kere diger katilimcilara hakaret etme dedik. hala aynisin. Bir gün uzaklasitirma cezasi aldin.

  4. Ulusal burjuvaların birbiriyle yarışırken kullandıkları bayraktır devlet.

    "Burjuvalar" öpsün seni.

    Nedir bu düşmanlık? Napmış ki "burjuvalar" sana?

    Hem bir insanın "burjuva" olup olmadığını nasıl anlıyorsun ki?

    Yoksa ezberden kulaktan dolma lafları aynen tekrar mı ediyorsun?

    Belki 19. yüzyıl Almanya'sında anlamı olmuş olan kavramları ve ayrımları başka çağlarda başka ülkelerde de aynı geçerlikle kullanabileceğini kim sana söyledi ki?

    Hem bu "burjuvalar" nasıl devlete hakimmiş ki?

    "Burjuvalar" devlete hakim olsa bir lüks araba almak için %85 ÖTV vergisi ödemelerini şart koşan yasa gibi yasalar çıkartırlar mıydı?

    Ülkenin anayasasında sendika, grev haklarını, asgari ücreti zart zurt çıkartırlar mıydı?

    Hiç mi kafan çalışmıyor?

  5. FUCK USA

    http://www.youtube.com/watch?v=MF1jAyIl9rY

    unrespectful basterds

    siz saf saf üzülün onlara!

    bütün dünyaya tecavüz eden bir milletten bahsediyorsak eğer

    hiçbiri için üzülmem ben!

    Amerika niye bütün dünyaya "tecavüz" etsin anlamıyorum ki?

    Soğuk Savaş boyunca bizim kıçımızı SSCB tecavüzünden kurtarmasına karşı duyduğun minnettarlık bu mu?

    Yoksa bir komunist olarak "keşke SSCB ülkemizi ilhak etseydi, bizi de bir Sovyet Cumhuriyeti yapsaydı, bizim de özgürlüklerimizi yokedip üzerimizde demir yumruk bir diktatörlük kurdursalardı" falan diye mi inanıyorsun?

    Amerika'ya düşmanlığın bu yüzden mi? Türkiye'nin SSCB'nin eline düşmesine izin vermedi diye mi?

  6. Yazı ilginç başladı ama sonradan cıvıttı. Kapitalizme gene bir kafadan özenti bir düşmanlık seziyorum yazarda sadece. IMF ve Dünya Bankası programlarından bahsederken sanki okuyucu bu kurumların şeytani aygıtlar olduğu konusunda bir şüphesi yokmuş gibi yazıyor. Ne de olsa sol cenaha göre bu kurumlar "emperyalizmin sömürü aygıtları" gibi birşey. Halbuki bu kurumlar asli olarak Batı Avrupa'yı komunist tehdide karşı güçlendirmek için ve savaşın yaralarını sarmak için 2. savaş sonrası kurulmuş çok faydalı iyi kurumlardır ki sonradan tüm dünyaya hizmet vermeye başllamışlardır. Kurumların başında önemli iktisatçılar bulunur. Bunlar "sömürü" amaçlı değil, kalkınma ve istikrar amaçlı programları da dönemin en genel kabul gören iktisat teorileri çerçevesinde hazırlarlar.

    1980 liberalleşmesi de 12 eylül darbesinden 9 ay önce 24 Ocak kararları ile başladığını unutmayalım. Bu kararların alınmasındaki temel sebep devletçi iktisadi programın ülkede başarısız olması, ve yıllardır sürmekte olan krizdi. Ülkemiz 80 sonrası ihracatını kısa sorada 10'a katlamıştır. 80 öncesi 2 milyar dolar olan ihracatımız bugün 140 milyar dolar.

    Okuduğum Dünden Bugüne Jeopolitik adlı bir kitabın bir yerinde Amerika'nın "mihver/eksen devletler" stratejisinden bahsediyor. Buna göre Amerika kendi çıkarları açısından dünyada bazı stratejik önemi olan ülkelerin ekonomik büyümesini ve iç istikrarını sağlamaya çalışmalı. Bu ülkeler arasında Türkiye de sayılıyor. Ve kitabın yazarları IMF'nin defalarca ülkemizi krizden kurtarması ve ucuz kredi sağlamasını bu "mihver devletler" siyasetinin uygulanmasına delil olarak gösteriyor.

    Yazının genel tonu üzerinde de yorum yapmak gerekirse, ben şahsen Türkiye'de ordunun halkla ilişkileri üzerine daha iyi yorumlar okumuştum. Etyen Mahcupyan çok daha kallavisini yazıyor bunların. Açıkça da söyleyim, böyle "libidinal" falan kavramlar kullanarak yapılan analizlere de şüpheyle yaklaşıyorum. Bunlar fazla bilimsel şeyler değil.

    Ordunun da kapitalizmi koruduğunu falan ben bilmiyorum. Benim bildiğim mülkiyet hakları yasayla korunuyor. İç asayişe polis ve mahkemeler bakıyor. Ordunun ne ilgisi var tam anlamadım. Arkadaş heralde kendini kaptırmış analizi yaparken, ya da bu tarz sosyoloji yapmayı öğrendiği kaynaklar hep nelerden bahsediyorsa anca o alanda konuşabiliyor, fazla yaratıcı değil. Toplum mühendisliği, modernleştirme falan anlıyoruz da kapitalizmi niye olayın içine bulaştırdı anlaşılmıyor. Okuduğu kaynaklar her boku kapitalizme bağladığı için heralde. Bu da ne öğrendiyse ordan gitmiş.

    12 eylül sonrası askerin tercih ettiği ve halka tavsiye ettiği partinin de Anavatan olmadığını hatırlayalım. Ben ordu mensuplarının genelde merkantilist, içe kapanmacı, eski tip devletçi iktisada inandığını düşünürdüm genelde. Aynı İşçi Partisinin savunduğu cins.

  7. Atilla Yayla gayet seküler bir düşünce yapısına sahip olmasına ve kendi hayatında dini hemen hiç takmamasına rağmen, bildiğim kadarıyla kendisini Müslüman kabul ediyor; ama onun konuşmalarından, duruşundan, karakterinden, davranışlarından filan onun bir Müslüman olduğunu anlayamazsınız. Benim dahil olduğum hiçbir toplantıda Atilla Hoca dinden, kendi inancından bahsetmedi, ben kendini Müslüman kabul ettiğini oğlundan öğrendim.

    Etyen Mahçupyan'ın liberal olmadığını, hatta 'Allahsız postmodernist' olduğunu belirtmeme bilmem gerek var mı?

    Zaman Gazetesi'nde hakikaten güzel yazılar çıkıyor, iyi yazarlar da var; fakat yazarın cemaatle bağı organikleştiği oranda, o yazarın yazılarının çöp çıkacağına emin oluyorsunuz bir süre sonra :)

    Homofobik, cinsiyetçi, diğer din ve inançlara düşmanca yazılar da sıklıkla çıkıyor, editöryel kurul pek de samimi özgürlükçü sayılmaz.

    Bak senle bu fırsatla aramızı da düzeltelim. Üstüne fazla vardım kabul.

    Etyen Mahcupyan'ın postmodernist olduğunu biliyorum. Genelde bu tarz tiplere saygı duymam, mesela bir tane kel pos bıyıklı bir adam vardır arada TV de çıkar. Arada filmlerde de oynuyor. Mesela bunlar çıkıp Avrupa postmodern felsefesini aynen Türkçe'ye çevirip entellik yapınca gıcık olurum.

    Ama Mahcupyan gibi bir adam postmodernist analiz tekniklerini kullanmasına rağmen orijinal Türkiye sosyolojisi üretiyor. Buna benim saygım var işte.

    Ve bugün Murat Belge'nin yazısını okuyordum birkaç saat önce. Ve bunun Marx kökenli "üstyapı" vs tarzı bir analizi yapması beni düşündürdü ve forumdaki tartışmalar alklıma geldi. Bu adamın Marxist kökenli olduğunu biliyorum. Ama bu adam çok değerli sosyoloji yapıyor. Çok değerli bir adam, ve bence sen de bundan ders alıyorsan çok şanslısın.

    Marx'ın sosyoloji aparken faydalı olabilecek bazı analiz teknikleri geliştirdiğini ben kabul ederim. Ama içeriğinden vazgeçmemiz gerekiyor. Ve kapitalizme kafadan düşmanlık yapması, bunun yıkılacağı kehanetleri, sosyalistlik falan aynen çöpe atılmalı. Ama Murat Belge'nin yaptığı tarz analiz beni rahatsız etmez. Ben buna saygı duyarım. Tabi sosyolojiyi gene de bilimden çok felsefeye yakın görüyorum ve şüpheyle yaklaşılması taraftarıyım.

  8. İyi de, ben hakikaten Türk'üm ama ne ilgisi var acaba?

    Marşı da yanlış biliyorsun. Sana diyorum, Zaman okuma, şeriatçıları bu kadar ciddiye alma.

    Çok enerjiksin bakıyorum..

    IfeelGood Zaman'da iyi adamlar yazıyor.

    Mümtazer Türköne iyi adam mesela.

    Liberal'in hası Atilla Yayla orda uzun makaleler yayınlar arada. Büyük ihtimal ateisttir de kendisi.

    Gene ateist olan ve memleketin sosyolojisini en iyi yapan politika dahisi bir köşe yazarı Etyen Mahcupyan bir dönem Zaman'da yazdı.

    Ekrem Dumanlı iyi adamdır, olayları çok iyi anlatır.

    Arada akademisyenler, doçentler falan uzun analizler yayınlar. Bazen yabancı gazetelerden makaleler çevrilir.

    İsmini hatırlayamadığım bir Rum adam var, o da arada makale yazıyor. O da iyi sosyoloji yapar.

    Ve tabiki babaların babası Şahin Alpay da Zaman'da yazar. Kendisi en has liberallerdendir.

    Bunun dışında dinci tayfa da var tabi. Ki ben bunların yazılarına eleştiri maili atıp burda da yayınlamıştım. Senin de hoşuna gitmişti hatta.

  9. Sevmek ayrı şey, İslam'ın belli yorumlarının diğerlerine nazaran daha az şiddet içerdiğini ve daha az zararlı olduğunu söylemek ayrı şey. Ben de nurcuları vahhabilere yeğlerim, ama sever misin dersen ikisinden de haz etmem.

    Bu arada şeriatçıların da hak ve özgürlükleri var, insan hakkı öyle bir şey ki, sadece senin işine gelen insanların değil herkesin hakları var.

    Yayınla bakalım mesajlarımı, nasıl bir yalancı olduğunu hep beraber görelim. Gestapo havalarına mı girdin ne yaptın belli değil, şüphelendiği mesaj ve başlıklarımı yayınlayacakmış, sanki gizli benim yazdıklarım.

    Ya çok komik velet bu, Asturcuğum. Akşam akşam çok eğlendim :)

    Şüphelendiği mesaj ve başlıklar varmış. Çok hoş ya :)

    Gestapo :D

  10. anlaşıldı sen çıkıp deli saidi seviyorum demiceksin,senin mesajlarını buraya koymayan en adi şerefsizdir,utanmaz arlanmaz daha geçen gün deli saide övgüler diziyordun,yine dizsene,diz ulan tribünlere oynayacağına uğraştırma beni !

    Evladım sen niye böyle ateşlisin? Bu ne hiddet bu celal?

    Biraz sakinleş.

    "Deli" Said'le falan olayın ne alakası var?

    Astur da ben de ateistiz. Hem olmasak bile senden mi saklayacaz? Sen ne diye heyecanlanıyorsun böyle?

    Relax çocuğum. Take it easy.

  11. sen değil müvekkilin deli saidi çok sever.

    şeriatçılarında özgürlüğü olduğunu söyler.

    şerefsiz haysiyetsiz değilse gelsin buraya bunlar doğru desin.

    yoksa mesajlarını ben çıkartırım.

    senden şüphelendiğim başlık ve mesajlarıda yayınlayacağım,merak etme,sen fazla yapmıyorsun ama müvekkilin çok yapıyor bunları.

    Çocuğum Nurcular sana ne yaptı? Başına kötü işler mi geldi ışıkevinde? Niye böyle hiddetlisin?

    Sen gidip bayrak mitingine falan katılsana. Burda bizle ne uğraşıyon?

    Hadi hep beraber: ÇIKTIIK AÇIIK ALINLAAAA

  12. Aynen, başlıkları açan sizlersiniz, insanlara sataşan, hakaret eden sizlersiniz. Hem suçlu hem güçlü dediklerine mükemmel örnek bunlar işte Ludwig.

    Bu arada imzandaki kitap en sevdiğim kitaplardandır, Friedman büyük adam.

    Ewet Asturcuğum. Hem büyük bir ekonomist hem de özgürlüğün büyük bir savunucusu ve filozofu.

    Forumumuzdaki gençler komunist anarşist falan tarzı aptal şeylerin peşinde koşacaklarına bu büyük insanın kitabını alıp okurlarsa daha faydalanırlar görüşündeyim.

  13. öküz gibi ateist yazan bir forumda niye atatürkle uğraşıyorsunuz ? bu forumda kaç kere dinle ilgili birşeyler yazdın ?

    bide dine laf atmaya çalışıyor uyanık kendisi ateistmiş gibi,haş allah çarpar adamı,müslüman adamsın sen.

    allahın islamı yaymak için her .oku yiyin dediği için bize ateistim diye yalan uydurmanıda kabul eder allah,rahatça göz boyarsın sen.

    Sen ne diye bu kadar heyecanlanıyorsun çocuğum? Bak damar falan patlatırsın. Sakin ol.

    Biz senin Atatürk'üne birşey dedik mi? Ne diye böyle ateşlendin?

    Liberallere saldıran başlıkları Satsuma ve hatta Hacı her Allahın günü açmıyor muydu? Mevzuları biz açmadık ki. Ne diye bizi suçluyorsun?

  14. hayır artık her allahın günü atatürke çattığınız için.

    yeter ulan milletin sabrı var !

    senin mesajlarını aratsınlar iki mesajın bi tanesi atatürkle ilgilidir !

    olum benim sizden daha fazla atatürkçü olmayan arkadaşım var,

    ama atatürk hakkında konuştuğumuz konular sıfırdır.

    zaten öyle bi konu açıldığında birbirimize olan saygımızdan dolayı kapatmaya veya yorum yapmamaya çalışırız,

    ama sizin gibi insanlara duyduğum saygıyı merdivenlerden çıkarken gördüğüm hamam böceğine duyduğum saygıyla tarttığımda terazi eşit çıkıyor.

    Senin Atatürk'üne ne dedik ki biz evladım? Niye böyle heyecanlanıyorsun? Al Atatürk senin olsun. Biz birşey mi dedik?

    Sen yanlız soruma cevap vermedin.

    Sen hakkaten kendini bu ülkede Atatürkçü olmayanlardan daha fazla bu ülkenin hakiki sahibi olarak mı görüyorsun? Bunu merak ediyorum.

    Kendini Kürtler'den daha fazla bu ülkenin sahibi olarak hissettiğini biliyoruz. Peki Atatürkçü olmayan Türkler de mi bu ülkenin has evladı değiller sana göre?

    Atatürk bu ülkeyi kurdu ve hepimizin kanını satın aldığı için mi böyle bu?

  15. Hala utanacaklarını ummuyorsunuz sanırım...

    Onlarda utanma olsa, bu kadar deşifreden sonra burada hala aynı şeyleri yazmazlardı.

    Hele ateistin İslamcı bir hükumeti desteklemeleri, açıkça utanmazlık, iki yüzlülük. Ateistlerin forumunda gelip de İslamcıları öven ve aklayan bir iki yüzlüler, ilkesizler onlar. İşin bu yönü daha da garip zaten.

    Ama bilmedikleri şey, bu kadar iki yüzlü ve güvenilmez insanları, dinciler bile ciddiye alıp da insan yerine koymaz.

    Onlar bile..

    Kimin deşifre olduğunu görüyoruz. Kafes rezaleti günbegün ortaya çıkıyor. Eğer doğruysa Atatürk'ün devrimlerinin koruyucusu güzel ordumuzun nacizane bazı üyeleri Koç Müzesinde ilkokul öğrencilerini ufak parçalarına ayırma yöntemiyle ülkemizi şeriattan kurtarma planları yapmışlar. Bir de gayrimüslim vatandaşlarımıza güzellikler yapma planları var. Bunlarla da gurur duyuyor musun?

    ÇIKTIIIK AÇIIIK ALIIINLAAAAA......

    SALLA BAYRAĞIN, SALLA BAYRAĞIN GAVURA!!!!

  16. ..

    Yoksa her türlü durumda bilim adamları haklıdır demek bir tür oligarşik düşünceyi savunmak demektir ama biliyoruz ki bilim tartışmaya, sorgulamaya dayanır. İtaate, imana değil. Bu olsa olsa dinde olabilir, orada itaat ve sorgulamadan inanmak esastır ama bilimde böyle bir şey yoktur. O yüzden bilim din değildir.

    Bunu Marx'a körlemesine iman etmişlere söyle sen. Adamın sakalının karizmasına öyle bir kapılmışlar ki gözleri başka birşey görmüyor.

  17. Ludwig bir kere ekonomi, fizik bilimi değildir.

    Fizikte de birçok tartışmalı konu vardır. Çoğunluğun savunduğu bir şeyi savunmak haklı olmayı filan gerektirmez.

    Örneğin süper string teorisi, popüler bir teori, matematiğe dayalı üstelik, birçok fizikçi destekliyor. Ama bu doğru olduğu anlamına gelmiyor. Bir kere teori hala deneysel olarak ispatlanmaktan uzak.

    Ekonominin ne derece de bilime dayanıyor? Deneyle ne ispatlanmış?

    O yüzden karşılaştırmaları yerinde yapmak gerekir.

    Ayrıca Einstein'in birçok görüşü deneyle doğrulandı.

    Kuantum fiziği içinde aynı durum geçerli.

    Yani sadece bilim adamları söylediği için bu teoriler doğru değil, asıl deneyle doğrulandığı için doğrular.

    SuperString teorisinin daha yeni ve "cutting edge" olduğunu biliyoruz. Ama daha temelli şeyler var fizikte. Einstein, QM Kopenhag yorumu, bigbang kozmolojisi vs. Bunları reddeden birisi için uçuk kaçık demek gerekmez mi? En azından daha şüpheyle bakmak gerekmez mi?

    Ekonomi tabiki doğası itibariyle daha farklı ama ekonomide de bilim adamları arasında bazı genel kabuller doğamaz mı? Ki doğmuş ve bunu Wiki'deki Heterodox başlığından alıntı yaparak gösterdim. Böyle bir ayırım var. Mainstream iktisat (ki neoklasik sentezdir) ve de heterodox okullar var, ki bunlar da kenarda kalmış okullar ve Marxism de aralarında.

    Mevzulara bilimsel yaklaşmak isteyen insanlarız. Şüpheci, rasyoneliz. Bu yüzden ateistiz. Peki ne diye iş ekonomiye gelince modern ekonomiye burun kıvırıp Marx'ın peygamberliğine iman ediyoruz? Burda bazı şahıslar modern ekonomistlere "burjuva ekonomisti" falan diyor, aklınca diskredite ediyor koca bir bilimi. Yani bu ekonomistler aslında bilim adamı değilmiş, yaptıkları yalan dolanmış, kaale almaya da gerek yokmuş. Hazreti Marx herşeyi çözüp ortaya koymuş. Bu tarz bir yaklaşım yakışıyor mu hesapta şüpheci, rasyonel, bilime saygısı olan insanlara?

    Bu saygısızca davranışı Harun Yahya'nın biyoloji bilimine ilan ettiği cihada benzetince de kalkıp bize "post-otistik ekonomi okulları" falan getiriyorlar. Yani hesapta denmek istenen şu: Neo-klasik sentezi kaale almayan ekonomistler de var. E olsun, yani? Paul Marmet gibi Einstein ve bigbang'i kaale almayan fizikçi de var ona bakarsan. Harun Yahya da sonuçta olayını evrimle mücadele eden biyologlara dayandırıyor. Kendi elinin altında da Türk biyolog var, Amerika'dan beslendiği kaynaklar arasında da Hristiyan evrim karşıtı biyologlar var (Discovery Institute, ICR, vs). Ve Michael Behe gibi bir adam var herşeyden önce.

    Bakın. Gençlik heyecanıyla marjinallik, "farklı" olmak falan cazip gelebilir. Ama biryerden sonra insan büyümeli artık. Bilime, genel geçer doğrulara ve bilgeliğe, popüler kültüre, geleneksel ahlaka falan aklınca cihad ilan edip "farklı" olmak aklı başında insanların saygısını kazanmaz. Burda da bu forumda zaten kavgamız hep bu uçuk kaçık adamlarla uğraşmaktan ibaret. Kimi 11 eylülü ABD kendi kendine yaptı der. Kimi evrimi inkar eder. Kimi "insan öldürmek niye yanlış ki" der. Kimi Marxçılık yapıp modern ekonomistlere "burjuva ekonomisti" der. Kimi "Yahudiler dünyayı yönetiyor" der. Kimi "Zeitgeist" falan takılır. Kimi başka komplolara inanır. Hepsi temelde aynı başbelası salaklardır bunların.

  18. Felsefe tarihi "premodern, modern ve postmodern" diye ayrılmaz. Antik ve modern diye ikiye ayrılır. Descartes de modern felsefenin ilkidir.

    Analitik geleneğin de önemli filozofları Moore, Davidson, Tarski, Putnam, Searle, Austin, Carnap, Kripke, Strawson, Armstrong, Ryle, Sellars, Chisholm, Dummett, Dennett, Churchland vs sayılmamış.

    Popper da büyük etapta Kantçıdır.

  19. Zavallı terence bir dolu küfürle cevap vermiş. Yazısını raporladım. Heralde dediklerim kanına dokundu kardeşimizin.

    Ben ona daha çok aylar öncesinden dediğim birşeyi hatırladım. Demiştim ki eğer ilgi alanı fizik olsaydı gidip Halton Arp tarzı adamları takip ederdi.

    Zaten kendisi de hemen gidip Quantum fiziğinin farklı yorumlarına atıf yapmış.

    Ama onun yaptığının muadili tam olarak sadece farklı yorumlara inanmak değil, direk ortodox bilimi inkar etmek.

    Bakın http://www.newtonphysics.on.ca/ diye bir site var. Burda Paul Marmet diye bir fizikçinin makaleleri var. Bu adam Kanada'da başarılı bir fizikçi, çalışmalarından dolayı ödül falan almış. Baya doktorası var, profesörlük yapmış falan.

    Ama adam nelere inanıyor? Einstein'ı reddediyor. Quantum fiziğinin Kopenhag yorumunu reddediyor. Bigbang'i reddediyor. Yani modern fiziğin büyük kısmını reddediyor. Eski fiziğe inanıyor, zaten bu yüzden sitesinin ismi Newton Physics.

    Bu adamın makalelerine bakarsanız da göreceksiniz ki ne konuştuğunu da gayet bilir görünüyor, ve hatta gayet de ikna edici.

    Ama mevzunun gerçeği şu ki bir tane Paul Marmet varsa bin tane ana-akım (mainstream) fizikçi var.

    Şimdi konumuz fizik olsaydı, ve burda terence gibi birisi Paul Marmet'in takipçisi olsaydı, bunun olaylarını buraya getirip dursaydı, ve biz de fizik biliminde çok teferruatlı bilgimiz olmayarak, Paul Marmet'in de aslında kenarda marjinal olan fikirlerini biz de çok saygın fikirler sanıp bunlara ilgi duymaz mıydık?

    Şimdi ekonomi biliminde de benzer bir durum var. Genel bir konsensus oluşmuş durumda. Fizikçilerin "standart modeli" gibi, biyologların "modern sentezi" gibi, ekonomistlerin de "neoklasik sentezi" var.

    Ama bu konsensusların dışında kalan adamlar yok mu? Var. Al işte fizikte Paul Marmet, Halton Arp. Biyolojide gene bir profesör olan ama akıllı tasarımı savunan ve meşhur Michael Behe. Ve ekonomide de var işte. Terence'in getirdiği adamlar.

    Benim getirdiğim adamlar alıntı yaptığım insanlar fizikte Hawking ya da Penrose gibi mainstream adamlar. Terence ise habire Paul Marmet tarzı adamları getiriyor.

    Hawking ve Penrose da popüler bilim kitapları yazdılar. Dawkins de yazdı. Ama bizimki ne diyor? "Ay gidip popüler iktisat kitabı mı okuycam??" Onu açmaz böyle "konformist" şeyler.

    O gidip Paul Marmet ayarında uçuk kaçık şeylere takılacak. Onun tarzı bu.

    Daha önce de H.H.Hoppe tarzı anarko-kapitalistlere takılmadı mı? Şimdi de sol anarşizm takılıyor. Gidip "Post-otistik ekonomi okulunu" bize örnek gösteriyor "bakın neoklasik okul dışında şeyler de var!" İyi afferim var. Sen takılmaya devam et.

    Ama burda olayı takip eden kardeşler neyin ne olduğunu bilsin.

    Neyin ana-akım bilim, neyin de kenarda kalmış uçuk-kaçık şeyler olduğunu bilsin.

  20. Bir çok görüşünü diyorum. Örneğin; Marxizmin esamesi okunmuyor gibisinden. Ben okudum zaten terence'ın yazısını. Hala ortaya bir şey koyamadın. Hala Marxizm'in esamesi okunmuyor diyebiliyorsan, susacağım. Kişisel saldırılarından, bütün forum bıkmış durumda. Kişisel saldırılar sana bir şey kazandırmaz, saygınlığını yitirirsin.

    Ben burda kaynaklı konuştum.

    Bak Thomas Sowell diyorum. Adam Stanford'da profesör. İsmi Amerika'da bilinen bir adam. Bir düzine kitabı var.

    Ben bundan bir alıntı getiriyorum buraya. Bu adam ekonomi biliminin bilfiil içersinde. Bunun dersini vermiş yıllarca. Sence bu adam ekonomi bilimine, tarihine, gelişimine dair söyleyecek şeyleri senin benim söyleyeceklerimden daha çok otorite taşımaz mı? Bu alanda üniversite de ders veren biri ekonomi bilimine dair bu tarz genel tespitler yaparsa buna biz bir değer vermek durumunda değil miyiz?

    Marx'ın Das Kapital'inin temsil ettiği büyük entelektüel beceriye rağmen, ekonomi bilimine Marxçı katkı nerdeyse sıfır olarak özetlenebilir. Günümüzde varolduğu şekliyle profesyonel ekonomi bilimi Karl Marx diye bir adamın varolduğunun dahi işaretini taşımamaktadır. Bu Das Kapital'i bir entelektüel yapıt olarak, özellikle de klasik ekonominin bir fevki olarak tabiki değersizleştirmez. Ama modern ekonominin gelişmesi Marx'ı direk olarak es geçmiştir. Marxçı olan ekonomistler bile genellikle analitik bazı aygıtlar kullanırlar ki Marx bunların gelişimine sıfır katkı yapmıştır. Bu ekonomistler Marx'a zaten sadece ideolojik, politik ve tarihsel amaçlarla atıfta bulunurlar, yoksa ekonomik değil.

    Her ne kadar dünya çapında bir politik hareketin merkezi metini olsa da, Das Kapital profesyonel ekonomi bilimi açısından bir çıkmaz sokağa girişti. O kitap için eylem ve söylemde bulunan insanların çoğu kitabı okumayı bırak, kitabın keyfi varsayımlarından empirik olarak yanlış sonuçlarına giden labirentvari akıl yürütmelerini ince ince takip etmemiştir. Bunu yerine Das Kapital'in devasa ciltleri sanki büyülü bir mihenk taşı oldu; bir yerlerde birşekilde bir dahinin kapitalizmin yanlış ve yıkılmaya mahkum olduğunu "ispat" ettiğine dair (her ne kadar bu ispatın detayları bu ispattan güç alan takipçiler çoğu tarafından bilinmese de) güven ve emniyet veren bir hissin kaynağı oldu.

    --Thomas Sowell, 1985 tarihli Marxism kitabından.

    Bak bu yazıyı okur musun? Bunu ben demiyorum. Bunu bir ekonomistten alıntı yapıyorum. Ve dikkat edersen adam "bugün Marxist ekonomist yoktur" demiyor. Yani Terence Marxist ekonomist ismi sayınca burda söylenmiş olan "çürütülmüş" olmuyor. Ne yazdığını dikkatle oku.

  21. Herkes biliyor ki envay çeşit kenarda kalmış ekonomi ekolu var.

    Ama ana ekol neo-klasik ekoldür.

    Heterodox economics

    Heterodox economics refers to the approaches, or schools of economic thought, that are considered outside of mainstream, that is, orthodox economics. Heterodox economics is an umbrella term used to cover various separate unorthodox approaches, schools, or traditions. These include institutional, post-Keynesian, socialist, Marxian, feminist, Austrian, ecological, and social economics among others.[1][2] These views may be contrasted with the framework used by the majority of economists, commonly referred to by its supporters as mainstream and by critics as orthodox or conventional. This framework consists of the neoclassical synthesis, which combines a neoclassical approach on microeconomics and Keynesian approach to macroeconomics, with varying degrees of emphasis.[3][4]

    Bak ne diyor:

    "Heterodox iktisat, ana-akım (mainstream) yani ortodox iktisadın dışında kalan yaklaşımlar ya da iktisat ekolleridir. Heterodox iktisat çeşitli ortodox-olmayan yaklaşımları, ekolleri ve gelenekleri kapsayan genel bir terimdir. Bu gruba dahil olanlar arasında institutional, post-Keynesçi, sosyalist, Marxist, feminist, Avusturyacı, ekolojik ve sosyal iktisat başta gelir."

    Ve koyulaştırdığım yer diyor ki: "Bu görüşler ekonomistlerin çoğunluğu tarafından kullanılan çerçeve ile karşılaştırılabilir ki buna destekçileri ana-akım (mainstream) derken eleştirenler ortodox ya da geleneksel der. Bu çerçeve "neo-klasik sentezdir", ki bu mikroekonomide neoklasik yaklaşımı ve makroekonomide Keynesçi yaklaşımı farklı vurgu dereceleriyle birleştirir."

  22. Goldwin eğer Çin'de işçi ücretleri yasayla ayda 30 dolardan 700 dolara getirilse Batı'dan kimse gidip oraya fabrikasını taşımaz. Aynı paraya zaten kendi ülkesinde adam çalıştırır. Kazancı yoksa ne diye fabrikayı dünyanın öbür ucuna taşısın? Böyle olunca Çinli işçi nasıl kazançlı çıktı? Hiç olmazsa diğer türlü bir işi vardı, az da olsa bir kazancı vardı. Şimdi o da yok. Nasıl olacak peki bu iş?

    Bak okuduğum bir ekonomi kitabında Bangladeş'le ilgili birşey anlatıyor. Güney Kore'nin Daewoo firması 1970lerde Amerika ve Avrupa'ya tekstil ihraç ediyormuş. Ama Amerika ve Avrupa bu ülkeye (solcuların ucuz işçileri, çocuk işçileri vs. koruma niyetiyle dayatması sebebiyle) ithalat kotası koyunca bu firmada kar maximize etme motivasyonuyla tabi üretiminin bir kısmını Bangladeş'e kaydırmış ki burdan Avrupa ve Amerika'ya malını satsın. 1979'da Bagladeşli Desh firmasıyla gömlek üretmek için anlaşma yapmış. Burda en önemli olay Daewoo'nun 130 Desh çalışanını Güney Kore'ye eğitmek için götürmesi. Yani bu çalışanların "insan sermayesine" yatırım yapılmış Daewoo tarafından. Ve kitap diyor ki "insan sermayesine yapılan yatırım, diğer tarz yani makineye veya finans yatırımlarından farklı olarak geri alınamaz". Bu şekilde bu Bagladeşli gömlek işçileri öğrendiklerini unutmayacaklardı ve unutmamışlar.

    Daewoo daha sonraki zamanlarda bu Bangladeşli ortağı firmayla anlaşmasını bitirmiş. Ama büyük bir ihracat sektörünün tohumları atılmış bile. Daewoo tarafından yetiştirilen 130 işçiden 115'i 1980lerde Desh'ten ayrılıp kendi tekstil ihracatçısı firmalarını kurmuşlar!! Burda kitap bu hikayeyi alıntıladığı William Easterly'nin kitabına atıf yapıp diyor ki: "Mr Easterly ikna edici bir şekilde Daewoo yatırımının nihayetinde 3 milyar dolarlık bir tekstil ihracat sektörüne dönüşmesinin temel taşı olduğunu anlatıyor."

    Ve kitap diyor ki, Reagan döneminde Bangladeş'e de (gene solcu "işçi koruma" gibi amaçlarla) ithalat kotası kondu. Ve yazar soruyor, hangi akla hizmetle kişi başına geliri 350 dolar olan bir ülkenin ihracat yapma imkanları engelleniyor? Bunun mantığı nedir diye soruyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...