Jump to content

ludwig

Üyeliği Sonlandırılmış Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    3.593
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne ludwig kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. ..

    Üstünde durulacak yaklaşımın iletinin başındaki iki arkadaşının şirket kurması. Birincisinde iki ortak var. Başka çalışan yok görünüyor. Bu şirketin karı bu iki ortağa bölünecek. Peki biri patron diğeri işçi olsaydı böyle bir paylaşım mı olacaktı? Diğer arkadaşın 5-6 işçi çalıştırıyor. Bu 5-6 işçinin emekleriyle ürettiği değer nasıl hesaplanıyor. Bu 5-6 işçinin ücreti iş yapılmadan önce mi, iş yapılıp pazarlanıp karşılığı alındıktan sonra mı hesaplanıyor? Büyük bir ihtimalle ki kapitalist işleyiş böyledir. Bu 5-6 işçiye haftalık, aylık veya parçabaşı ücret verilir. Ama bu 5-6 işçinin emeği ile ortaya çıkan mal veya hizmet, işçiye verilen miktardan çok fazla bir fiyata satılır. Dolayısıyla bu bilgisayarcı arkadaşın 5-6 işçinin sırtından sermaye biriktirmeye başlamış bulunmaktadır.

    ..

    İşçilere verilen ücret o piyasada aynı işi yapan diğer işçilerin aldığı ücrete yakın olur. Yani emeğin de bir piyasası var. Kimse adam çalıştırırken bunların ücretini ince hesapla satacağı ürüne göre hesaplamıyor. Bugün mesela asgari ücret 500 lira falan mı? Demek ki sen ufak bir bilgisayar şirketinde mühendis falan olmayan basit teknik bir elemana belki 700 ya da 1000 lira arası birşey verirsin. Eğer az verirsen, mesela 250 lira teklif edersen çalışacak adam bulmakta zorlanırsın. Çünkü çalışan bu işe piyasada verilen yaklaşık parayı biliyor.

    Benim mesela kuzenim büyük bir firmada çalışıyor. Ve daha dün bana anlatıyordu. Üstümden çok iyi paralar kazanıyorlar diyordu. Çok yüksek satışlar yaptırıyormuş. Ve ben ona sordum ağzını aramak için, acaba kendini "sömürülüyor" hissediyor mu diye. Dedim ki "sömürülüyorsun resmen" dedim. O da dedi ki "adam da bu şirketi kurmuş bu organizasyonu yapmış" dedi. Çok çalışıyor, ve kendine ayıracak zaman bulamıyor, ve şirketine kazandırdığı paranın kendisine verilen paranın yanında çok fazla olduğunu da biliyor. Ama ortada bir sömürü olduğuna inanmıyor. Bunun adil bir anlaşma olduğunu düşünüyor.

    Ve işin şu kısmına da bak. Kuzenim bu firmada aslında üzerine yatırım yapılan birisi. Kendisi yetiştiriliyor ve ilerde müdür olarak planlandığı şimdiden kendisine söylendi. Firmanın hissedarları kadar kazanamayacak, ama büyük bir şirkette bir müdür 10 bin liraya kadar kazanabilir. Bu gayet güzel bir kazanç değil mi?

    Tabi bazı durumlarda sömürü var. Mesela ben mahallemdeki süpermarkette çalışanlara kaç saat çalıştıklarını sordum. Günde 10 saat hatta 12 saate çıkan bir sürede ve haftada 6 gün olmak üzere, 600-700 lira gibi paralara çalıştırıyorlar. Bak burda bir sömürü olduğunu ben de kabul ederim. Ama burdaki sömürü senin dediğin gibi "çalıştırılmanın doğasından gelen" bir sömürü değil. Yani sana göre çalıştırılan herkes, ne kadar para alırsa alsın sömürülüyor. Ben buna katılmıyorum. Bu market çalışanlarının durumu ise farklı. Bunlar gerçekten de aşırı saatler çalıştırılıp az ücret alıyorlar. Halbuki ülkemiz yasaları haftalık 42 saatten sonra extra ücret verdirmeyi yazıyor. Demekki bu market işletmecisi bu yasayı çiğniyor aslında.

    Diğer taraftan düşününce dünyanın farklı yerlerinde aynı işin farklı ücretler aldığını da biliyoruz. Bizim ülkemizin ekonomisi orta halli, çok zengin olmayan bir ekonomi. Bunun sonucunda işçilik de ucuz. Avrupa'ya göre ucuz tabi, Hindistan'a göre değil. Ama biz Avrupa'yla kıysalama yaptığımız için burda bu market işçilerinin sömürüldüğünü hissediyoruz. "Daha iyi çalışma koşulları var" diye düşünüyoruz. Ama aslında o çalışma koşulları başka bir coğrafyada var sadece. Burda yok demekki bunlar bu ücrete talim ediyor.

    Unutmayalım ki Avrupa'daki işçilerin durumu da bir zamanlar kötüydü, ama toplum zenginleştikçe işçiler de daha müreffeh koşullar buldular. Bu aynı olay Asya Kaplanları denilen Güney Kore, Singapur, Tayvan gibi ülkelerde de oldu. Bu ülkeler yabancı sermayeye ve liberalizme açılınca 30-40 senede büyük aşama kaydettiler, ve zamanında Batı'nın ucuz işçisiyken bugün bizden daha zenginler.

    Demek ki işçilerin durumunun iyileşmesi için ekonominin büyümesi gerekiyor. Yatırımların yapılması gerekiyor. Verimliliğin artması gerekiyor. Girişimciliğe ihtiyaç var. Ekonomistler girişimciliğin yüksek olduğu ülkelerin daha zengin olduğunu söylüyor.

    Sen pasta paylaşımı deyip dururken pastanın büyümesi olayından hiç bahsetmezsin. Girişimler, yatırımlar, yeni ürünler, yeni üretim teknikleri, eski ürünlerin daha iyi üretilmesi, yani girişimcinin yapmaya çalıştığı şeyler bu ülkenin ekonomik pastasını büyütüyor da işçinin de alım gücü artıyor. Ama illa pastayı eşit paylaşalım dersen bir de bakmışsın ki pasta artık büyümüyor, hatta küçülüyor. Çünkü senin yapmak istediğim girişimcinin önünü kapatmak. Onun yerine devletin hantal bürokrasili, risk almayan, kaynak israf eden, sermayeye bakım yapmayıp çürüten, uygulanmış da çökmüş yöntemleri bize alternatif olarak sunuyorsun. Bu yöntem hem zenginlik getirmiyor, hem de sivil özgürlüklere de kesin zarar veriyor. Çünkü bu tarz ekonomik yöntem uygulayan ülkelerin hemen hepsinde otoriter rejimler, hatta diktatörlükler var/vardı.

  2. Rochader benim dün astığım uzun iletiyi niye editledin. Hadi editledin içinde küfür ve hakaret barındırmayan kısmı niye editledin? Kim istedi bunu senden? Astığım yazıda küfür sayılabilecek bir ibare var, o yerinde duruyor, Astur'a, Şu King kanunu'nu ortaya atan çocuğa (adını unuttum) ve Ludwig'e ödev verdiğim kısım silinmiş. Bunu Ludwig istemiş olamaz. Ben adamımı tanırım. King'ci çocuk da sanmıyorum ki istesin. Astur mu istedi bunu senden? İstediyse sen niye kabul ettin, orada hakaret yoktu ki!

    Hemşerim kafa kol ilişkilerine fazla girmeyin. Zarar verirsiniz bu foruma. Adil olamazsınız sonra, benden söylemesi. Ayıptır bu yaptığınız.

    Ben söyledim. Dedim ki bu adam kahvehane ağzıyla hakaret ettiği için heralde doğal geliyor kulağa ki buna ilişmiyorsunuz. Adam da sildi. Sen de konuşurken biraz efendi ol. Herkese "koçum, ceylanım, lavuk" zart zurt deyip ne yaptığını sanıyorsun? Ne kadar uyuz bir karaktersin böyle.

  3. Fuzuli "dişi aslanını" kendine köle yapma fantezilerini bırak. Edebiyat parçalamayı da bırak da anlat bize. Nasıl oluyormuş da kapitalizm "sömürü düzeniymiş". Bunu tartışıyoruz burda. Adam uçmuş resmen. Ne çekiyor bilmem ki.

  4. Drekinci benim bir arkadaşım var, lojistik şirketinde çalışıyordu. Sonra ordan işi öğrendi ve biriktirdiği parayla bir ortak bulup kendi küçük lojistik şirketlerini açtılar. Belki yakında daha büyürlerse eleman da çalıştırırlar. Hani olamıyordu?

    Keza başka bir arkadaşım da bilgisayar konusunda orda burda çalışıyordu, zamanla kendi şirketini kurdu, tamamen kendi birikimleriyle. 5-6 adam çalıştırıyor şimdi.

    Gayet de oluyor demek ki böyle şeyler.

    Sen bize girişimciliğin niye işçi "sömürmek" olduğunu anlatsana?

    Bak sana modern ekonominin girişimci hakkındaki görüşlerini getirdik buraya.

    Bak o yukarda alıntı yaptığım (yazının sadece başlangıç kısmını yapıştırdım) makaleyi yazan adamın künyesi:

    Lester C. Thurow is the Jerome and Dorothy Lemelson Professor of Management and Economics at MIT’s Sloan School of Management. In 1977 he was on the editorial board of the New York Times. From 1983 to 1987 he was a member of the Time Magazine Board of Economists. Shortly after graduating from Harvard, he was a staff member with President Lyndon B. Johnson’s Council of Economic Advisers.

    Harvard'tan mezun olmuş bir adam. MIT gibi bir üniversitede profesör. NY Times'da, Time dergisinde falan da çalışmış. Kendi zamanının ABD başkanına ekonomik danışmanlık da yapmış.

    Yazının altında Frank Knight'ın bu konuda daha tafsilatlı ve anladığım kadarıyla bu konuda çığır açmış, tarihsel önemi olan bir yazısına referans yapmış daha fazla bilgi için.

    Frank Knight 20.yüzyıl ekonomistleri içinde en büyüklerinden biri.

    Sen bunlara nasıl bu kadar burun kıvırıyorsun ki?

    Hani sen bilime değer veriyordun? Hani "bilimseldin"?

    Bunları elinin tersiyle iterken kendi ekonomi anlayışına mı güveniyorsun? Yoksa Marx'ın karizmasına mı?

    Bak Marx'dan çok daha büyük ekonomistler çıkmış sahneye 130 senedir. Marx'ın esamesi okunmuyor. Sen bakma Fuzuli'nin zırvalarına. Baudrillard falan gibi filozoflara atıfta bulunuyor. Ben ne kadar bu işlerde araştırma yaptıysam Amerikan üniversitelerinde Marx'ın sözünün sadece İngilizce fakültelerinde geçtiğini öğrendim. Aynı Freud gibi. İngilizce fakültesi profesörü postmodernist zırvalarına Marx'ı, Freud'u, Heidegger'i, Wittgenstein'i alet eder. Ama ekonomi fakültesinde Marx'ın, psikoloji fakültesinde ise Freud'un devri çoktan kapandı.

    Avrupa felsefe bölümlerinde ise Marx'ın ya da Freud'un devri kapanmadı. Zaten günümüz Avrupa felsefe ekollerinden beslenen Fuzuli gibi Terence gibi adamlar sadece burda Marx'ı modern bilimde yer tutuyor gibi görme eğilimindeler. Faithnomore ve Drekinci gibi blok-kafa ortodox Marxistler zaten modern bilimi kaale almıyor. Onlar iman etmiş. Ama bu postmodern filozofları takip edenler sanıyor ki Marx hala ekonomi fakültelerinde kaale alınıyor. Bunu desteklemek için de gidip marjinal bir iki sosyalist ekonomist bulup bahsediyorlar bazen.

    Ama aslında Marx'ın sadece bu Avrupa postmodern felsefe ekollerinde kendi çaplarında sosyoloji-psikoloji-felsefe hepsini karıştırıp bir boklar yapmaya çalışan adamlardan duyuyorlar. Baksana burda ekonomi konuşurken ne diye Baudrillard gibi bir postmodernist filozof olayın içine girdi? Sıksan Deleuze falan da diyecekler.

    Bunların beslendiği kaynak modern ekonomi bilimi değil. Tam aksine felsefe.

    Baksana ben gayet ana-akım bir Amerikan ekonomi profesörünün alıntısını buraya getiriyorum. Thomas Sowell. Adam "Marx'ın ekonomi bilimine katkısı sıfır" diyor. "Modern ekonomi adamı es geçti direk" diyor. Ama Terence ya da Fuzuli direk bunu elinin tersiyle itiyor. Bu adam sanki bunu söylerken bilgisiz ya da yalan söylüyormuş gibi bunu görmezden gelip hafife alıyorlar.

    Bence bunun sebebi Amerikan ve İngiliz ekonomi okullarında ne okutulduğunu takip ettiklerinden değil, Avrupa felsefe okullarında ne okutulduğunu takip ettikleri için, ve orda Marx'a bol atıf gördükleri için anlam veremiyorlar Thomas Sowell'in bu tarz laflarına. Ve bunun yanlış olduğuna inanıyorlar.

    Ve burda yukarda karlar konusunda Lester Thurow'un makalesinden alıntı yaptım işte. Adam makalenin herhangi bir yerinde "girişimci ekonomide parazittir, bütün üretimi işçi yapar ama girişimci bunu sömürüp kendine pay çıkarır" falan dedi mi? Hani nerde Marx?

  5. LIBRARY OF ECONOMICS AND LIBERTY

    THE CONCISE ENCYCLOPEDIA OF ECONOMICS (KISA EKONOMİ ANSİKLOPEDİSİ)

    MADDE: PROFITS (KARLAR)

    http://www.econlib.org/library/Enc/Profits.html

    Capitalists earn a return on their efforts by providing three productive inputs. First, they are willing to delay their own personal gratification. Instead of consuming all of their resources today, they save some of today’s income and invest those savings in activities (plant and equipment) that will yield goods and services in the future. When sold, these future goods and services will yield profits that can then be used to finance consumption or additional investment. Put bluntly, the capitalist provides capital by not consuming. Without capital much less production could occur. As a result, some profits are effectively the “wages” paid to those who are willing to delay their own personal gratification.

    Second, some profits are a return to those who take risks. Some investments make a profit and return what was invested plus a profit; others do not. When an airline goes broke, for example, the investors in the airline lose some of their wealth and become poorer. Just as underground miners, who are willing to perform a dangerous job, get paid more than those who work in safer occupations, so investors who are willing to invest in risky ventures earn more than those who invest in less risky ones. On average, those who take risks will earn a higher rate of return on their investments than those who invest more conservatively.

    Third, some profits are a return to organizational ability, enterprise, and entrepreneurial energy. The entrepreneur, by inventing a new product or process, or by organizing the better delivery of an old product, generates profits. People are willing to pay the entrepreneur because he or she has invented a “better mousetrap.”

    TERCÜME:

    Kapitalistler üç üretken girdi sağlama yolu ile çabaları karşılığında bir gelir elde ederler. Bir; kendi kişisel tatminlerini geciktirmeye razı olurlar. Bütün kaynaklarını bugün tüketmek yerine, bugünün gelirinin bir kısmını biriktirip bu birikimle gelecekte mal ve hizmet getirecek aktivitelere (bina ve teçhizat) yatırım yaparlar. Satıldığı zaman bu gelecekteki mal ve hizmetler kar getirecektir ki bu kar tüketilebilir ya da daha fazla yatırım için kullanılabilir. Kaba söylendiğinde, kapitalist tüketmeyerek sermayeyi sağlar. Sermaye olmadan çok daha az üretim olurdu. Sonuç olarak, bazı karlar kendi kişisel tatminini ertelemeye razı olan insanların bir nevi "ücretidir".

    İki; bazı karlar risk alanların geliridir. Bazı yatırımlar kar eder ve yatırılana ek olarak bir kar getirir; bazıları getirmez. Bir havayolu şirketi iflas ettiğinde mesela bu havayolunun yatırımcıları zenginliklerinin bir kısmını kaybederler ve daha fakir hale gelirler. Aynı tehlikeli bir işi yapmaya razı olan yeraltı maden işçileri güvenli işlerde çalışan insanlardan daha fazla para aldığı gibi, daha riskli teşebbüslere yatırım yapmaya razı olan yatırımcılar, daha az riskli teşebbüslere yatırım yapanlardan daha fazla kazanır. Ortalama olarak, risk alanlar daha muhafazakar yatırım yapanlara göre yatırımlarında daha fazla oranda gelir elde ederler.

    Üç; bazı karlar kurumsal organizasyon kabiliyeti, girişim ve girişimcilik enerjisinin getirisidir. Girişimci yeni bir ürün ya da yöntem icat ederek, ya da eski bir ürünün daha iyi servisini organize ederek kar yaratır. İnsanlar girişimciye "daha iyi bir fare kapanı" icat ettiği için vermeye razıdır.

    ----------------------

    Ewet, şimdi sadede gelelim. Değer teorisini tartışmaya başlamamız aslında Marxistler'in "girişimci ekonomide parazittir, işçi tüm zenginliği üretir ve hepsine hakkı vardır, girişimci birşey kazanıyorsa sömürüdür" iddiasının detaylarını tartışmak içindi.

    Şimdi sadede gelin ve bu "sömürü" nasıl oluyor söyleyin: Girişimci niye "sömürücüdür", niye ekonomide gereksiz "parazit" bir unsurdur.

    Gelin bize bunu anlatın.

    Yukarda yazdığım ve ekonomi biliminde genel kabul gören bu görüşleri çürütün.

  6. İşte az önceki tespitlerime esaslı bir delil teşkil edecek bir zat-ı muhteşem karakter abidesi :D Ünilerde gitar çalanlara bile sataşacak denli sadistleşmiş bu it sürülerini başka türlü nasıl savunabilirsin ki: Her derde deva komünizm!!! Eee, ne oldu; şimdi komünizm mi kaldı; ama bu it sürüleri hala ona buna saldırıyor, neden acaba? Bence sen bizden çok korkmalısın, şimdilerde asıl düşmanlıkları Liberallere:D

    Ben ülkücülere dair tek laf ettim mi embesil?

  7. eeee ülkücüler olmasaydı, kim kaos yaratacaktı? Kaos olmadan kim, nasıl darbe yapacaktı?

    Kaosu asıl yaratan, ideolojilerinde "silahlı mücadele", "devrim" gibi kavramlar olan, Bolşevik devrimini örnek alan ve onu doktrinleştirmiş, kendilerini şu bu cephesi falan diye adlandıran, SSCB'den destek gören militan komunistler olmasın??

  8. Ludwig sonsuz döngüye girdi...İddialarının temelsiz olduğunu anladığı için saldırganlaşıyor ve konuyu farklı noktalara çekiyor.

    Efendim Marksist İktisay değersizmiş diyor adama örnek veriyoruz ama çürütemiyor..Muhtemelen Google'da araştırma yaptı ama sonuç alamadı.

    Schumpeter olsun J.Robinson olsun Marks'ın hakkını vermiş insanlardır..

    Bakın ben MArksist olmayan iktisatçılardan örnek veriyorum..

    Schumpeter Marks'ı iktisat tarihinin en iyi 10 iktisatçısı içinde görür mesela..

    Konuyu ikide bir daha kitaplarını bile okumadığı, bilmediği etmediği konularda sallayan bu adamı ciddiye almak gerçekten de hataymış..

    K.Popper demiş eminim daha kitaplarını da okumamıştır..Popper'İn içindeki Hristiyanlık sevgisini bilmesi lazımdı halbuki..

    Kısaca ve özetle, Emek-Değer teorisi ve Marksist iktist dedikleri gibi çürütülmüş, itilmiş -kakılmış durumda değildir, tam tersi daha da gündeme gelmektedir..emek-değer teorisinin amacı ve anlamı farklıdır..MArjinal fayda ile kıyaslamak anlamsızdır..

    Lafa bak ya.

    Karl Popper'ın Hristiyanlığa sevgisi varmış.

    E OLSUN??

    YANİ???

    Adamı reddetmenin sebebi bu muymuş?

    "Adam Hristiyan yaw."

    Ee yani??

    Newton da boş zamanlarında İncil'deki kehanetler üzerine yazardı. Ee yani??

    Ne alakası var ki?

    Adamın ne tarz dinsel fikirleri olduğu ile bunun bilim felsefesinin ne alakası var?

    Yani bu mudur. Adamın Karl Popper'ı aklınca diskredite ettiğini sandığı şeye bakar mısın.

    Budur işte kapasiteniz.

    Utanç duyun kendinizden. Yuh diyorum sadece.

    ---

    Peki bu marjinal fayda, emek-değer olayına gelelim.

    Biz bunu niye tartışıyoruz? Çünkü siz ekonomide kol emeğiyle üretim yapmayan ama yine de para kazanan herkesin (ev kiralayanlar, para faizle borç verenler, sermayedarlar, girişimciler) ekonomide "parazit" olduğunu, ve bunların kazandığı her paranın işçilerin hakkı olup, onlardan sömürüldüğünü iddia ediyorsunuz.

    Buna da temel olarak Marx'ın bazı iddialarını getiriyorsunuz: "Sermaye birikmiş emektir", "bütün değeri emek üretir", ve "artı-değer girişimcinin işçiye hakettiğinden az vermesiyle işçiden sömürülmüş olur" şeklinde iddialar.

    Biz de kabaca diyoruz ki, bu iddialar bugün ekonomistlerin çoğu tarafından kaale alınmıyor!!!

    Ve hatta ben bu foruma bir ekonomistin kitabından bir alıntı da getirdim:

    Marx'ın Das Kapital'inin temsil ettiği büyük entelektüel beceriye rağmen, ekonomi bilimine Marxçı katkı nerdeyse sıfır olarak özetlenebilir. Günümüzde varolduğu şekliyle profesyonel ekonomi bilimi Karl Marx diye bir adamın varolduğunun dahi işaretini taşımamaktadır. Bu Das Kapital'i bir entelektüel yapıt olarak, özellikle de klasik ekonominin bir fevki olarak tabiki değersizleştirmez. Ama modern ekonominin gelişmesi Marx'ı direk olarak es geçmiştir. Marxçı olan ekonomistler bile genellikle analitik bazı aygıtlar kullanırlar ki Marx bunların gelişimine sıfır katkı yapmıştır. Bu ekonomistler Marx'a zaten sadece ideolojik, politik ve tarihsel amaçlarla atıfta bulunurlar, yoksa ekonomik değil.

    Her ne kadar dünya çapında bir politik hareketin merkezi metini olsa da, Das Kapital profesyonel ekonomi bilimi açısından bir çıkmaz sokağa girişti. O kitap için eylem ve söylemde bulunan insanların çoğu kitabı okumayı bırak, kitabın keyfi varsayımlarından empirik olarak yanlış sonuçlarına giden labirentvari akıl yürütmelerini ince ince takip etmemiştir. Bunu yerine Das Kapital'in devasa ciltleri sanki büyülü bir mihenk taşı oldu; bir yerlerde birşekilde bir dahinin kapitalizmin yanlış ve yıkılmaya mahkum olduğunu "ispat" ettiğine dair (her ne kadar bu ispatın detayları bu ispattan güç alan takipçiler çoğu tarafından bilinmese de) güven ve emniyet veren bir hissin kaynağı oldu.

    --Thomas Sowell, Marxism kitabından. Koyulaştırma bana ait.

    Bak burda ilk paragrafta adam kendi kişisel düşüncesini söylemiyor sadece. Ekonomi biliminin tarihine ilişkin bir saptama yapıyor. Modern ekonomi Marx'ı es geçti diyor. Marxçı ekonomistler bile Marx'ın geliştirmediği aygıtları kullanıyorlar diyor.

    Buna ne diyorsun?

    Schumpeter'in Marx hakkında olumu olumsuz ne söylediğinden haberim yok.

    Ama bu yaptığım alıntı ekonomi biliminin genel bir çizgisini göstermiyor mu?

    Bugün ekonomistlerin çoğunun kapitalizme karşı olumlu bir bakışa sahip olduğunu bilmek için en azından TV'de ekonomi analizi seyretmek bile yeterli değil mi?

    Sen kalkıp da "girişimci işçiyi sömürüyor" falan diye MArxçı laflar kullanıp da "kapitalizm sömürü düzenidir" diyen bir ekonomist gördün mü?

    İktisat ders kitapları alsan eline burda "kapitalizm işçilerin emeğini sömürmnek üzerine kurulmuş bir sistemdir" falan diye yazıyor mu?

    Demek ki burda göze çarpan ilk şey şu: İktisat bilimi Marx'ı hakkaten de es geçmiş. Kaale almamış.

    Şimdi bırak marjinal faydayı emek-değeri de bize açıkla şimdi.

    Madem ki Marx'ın ortaya koyduğu bu fikir yani kapitalizmin bir "sömürü düzeni" olduğu fikri doğru, o zaman ne diye bu işin bilimini yapanların büyük çoğunluğu bu fikri paylaşmıyor?

    Bak daha Marx'ın "kapitalizm kendi çelişkileriyle yıkılacak, işçi ücretleri hep düşecek" falan gibi iddialarını konuşmuyorum bile. Bu kehanetlerin yanlışlığını zaten zaman gösterdi.

    Ama bu "kapitalizm sömürü düzenidir" iddiasını niey ekonomistler kabul etmiyor?

    Buna açıklaman nedir?

    Burda ya bu adamların komple yanıldığını söyleyeceksin, ya da daha cüretkar bir iddia ortaya atıp bu adamların bile bile gerçeğin üstünü örttüklerini, ortada bir komplonun olduğunu söyleceksin!!

    Ve aslında bu ikinciyi burda ve başka başlıklarda çok kereler dillendirdin. Bu aslında Marxism'in geleneksel, aslında ta Marx'ın zamanına dayanan bir sloganıdır. Nedir? "Bunlar burjuva ekonomistleri!"

    Yani sen şimdi, burda, bu forumda, bilime inanan, şüpheci ve akılcı olmaya çalışan bu güruhun önünde, yüzün kızarmadan ekonomi bilimini icra eden iktisatçıların komple bir komplonun parçası olduğunu, aynı Muhammed'in kendine inanmayanlar hakkında iddia edip dediği gibi, gerçeğin üstünü bile bile örten (kafir'in manası budur) yalancılar olduğunu söyleyecek misin?

    Eğer bunu söyleyeceksen, bu yaptığın Harun Yahya'nın bütün biyologlar için de benzer bir "komplo var!" iddiası ortaya atıp biyoloji bilimini reddetmesinden ne kadar farklı bir hareket olacak?

    Hadi burda açıkça söyle bize.

    De ki modern ekonomi bilimi bir yalandır de.

    Safsatadır, burjuva iktisadıdır de.

    Komplodur, işçiler ayaklanmasın diye yalan söylüyorlar de.

    İşverenleri, üniversite sahipleri bunlara gerçekleri söylemesine izin vermiyor de.

    Buyur meydan senin.

    Anlat bize bilim dünyasındaki bu büyük komployu.

  9. Drekinci.

    Sen direk mevzuya gelsene. Niye Girişimci ekonomide "parazittir" ve her kazandığı para işçinin sırtından kazanılmış, hakedilmemiş, "sömürülmüş" paradır??

    Bunu bize bir anlat.

    Onu anlattığın zaman orda kullandığın değer kavramını senin bu "sömürü" iddianın bağlamında ele alırız o zaman. Ya da itiraz edilecek kısım neresiyse artık.

    Sen sadede gel.

  10. ludwig, üslubuna dikkat et lütfen, güzel şeyler ortaya koyuyorsun, ama saldırganlaşman, senin aleyhine, ayrıca burayı siyasi ajitasyonlarınız için kullanmayın. Engels hakkındaki hakaretlerinide hoş bulmuyorum. Şahıslara yönelik hakaretlerde bulunmayalım lütfen. Engels ve Marx onaylanmasalarda, en azından saygı duyulmayı hak eden şahıslardır. Burada bilimsel bir tartışma yapmaya çalışıyoruz. Bu çabamıza saygı gösterin.

    Hayır bence hiç de saygı duymayı hakeden şahıslar değillerdir.

  11. Bilimsellikten bahsedene bak.

    Marx'ı ekonomistler sallamıyor diyoruz. "Onlar burjuva ekonomisti" diyor.

    Bütün bilim camiasınca bugün kabul gören Bilimselliğin Yanlışlamacı Kriterini geliştiren filozof Karl Popper'in kendisi Marxism'i bilimdışı ilan etti diyoruz. "Karl Popper adam mı" oluyor.

    Sizin derdiniz bilimsellik falan değil.

    Siz sadece "bilimsellik" kavramının insanlarda saygı uyandırmasını suistimal etmek istiyorsunuz. Engels adlı amatör beyinsiz filozof her boklarını "bilimsel" ilan edip duruyordu. 19. yüzyıl Almanyasında ırkçılığın bile "bilimi" vardı tabi normal karşılamak lazım. Ama bu salak ve eğitimsiz filofozun takipçisi Marxist özentiler yıllarca bu "bilimsel" etiketinden vazgeçmedi. Hala da kendilerini burda "bilimsel" diye sunuyorlar. Bütün bilimi inkar ettikleri halde, koca bir iktisat bilimini, onbinlerce iktisatçıyı bir kalemde reddedip, "onla burjuva ekonomisti" diyebilen bilim düşmanı ahlaksızlar akıllarınca bize kendilerinin "bilimsel" olduğunu yutturacaklar.

    Eğer siz iktisatçı olarak "bilimselseniz," Harun Yahya da biyolog olarak "bilimsel" o zaman. O da koca bir biyoloji bilimini, yazılmış çizilmiş binlerce kitabı makaleyi elinin tersiyle itmiyor mu?

    Sizin gibi koca bir bilimle aklınca sidik yarıştırmıyor mu?

    Ama komunistler zaten böyle.

    Amaçları gaspı yurt çapında gerçekleştirip despot bir dikta kurup ülkeyi sefalete ve köleliğe sürüklemek, ve bu yolda bütün kavramların ırzına geçmeye, içini boşaltıp propaganda aracı olarak kullanmaya hazırlar.

    "Bilimsellik" bu şekilde istismar ettikleri tek kavram mı sanki?

    Bir de "hümanizm" var.

    Lenin, Stalin, Mao gibi vahşi katilleri savunan bu insanlar bize sonra kalkıp "hümanist" olduklarını da söylüyorlar.

    Bu kadar iğrenç bir ikiyüzlülük işte.

  12. Satanizm dogmatik falan değildir, kendine göre bir ahlakı falan da yoktur. ''Canın ne istiyorsa onu yap'' der özetle. Ateist bir akımdır.

    Fakat satanizmi tam olarak bilmeyen bazı gençler, dinin çizdiği Şeytan tablosuna bakarak saçma-sapan işler yapmışlardır.

    Sen insanlara ehliyet vermiyor musun "canın ne isterse yap" diye? Sonra da ne diye yaptıklarına "saçma sapan" diye ahlaki yargılama getiriyorsun? Canı ne isterse yapmış işte. Kendi kendinle çelişmedin mi şimdi?

    Fakat satanizmin bu çarpık hali bile islamdan daha zararsızdır.

    Satanizmin bir de "çarpık" olmayan yanı mı var?

    Kendin demiyor musun "ne istiyorsan yap" yani ahlaki kaygılar taşıma. O zaman bu insan nasıl bir Müslüman'dan daha az zararlı oluyor?

    Hiçbir ahlaki kaygı taşımadan herşeyi yapmaya hazır bir insan nasıl oluyor da öyle ya da böyle bir etik sisteme sahip birinden daha az zararlı olabiliyor??

    Mesela demişsin ki Muhammed çocukla yattı ama Anton Lavey yatmadı. Ama yanlış bulduğu için mi yatmadı yoksa öyle bir yönelimi olmadığı için mi? Ya öyle bir yönelimi olsaydı? "Ahlaki kaygılar taşımadan ne istiyorsan yap" diye inanan bir adam canı çekerse çocukla da yatmaz mı? Her boku da yapmaz mı?

    Muhammed'in ahlakı mükemmel değil ama en azından bir ahlak sistemi. Sen kalkıp hiçbir şeye inanmayan nihilistleri satanistleri getirip "bak bunlar daha az zararlı" nasıl diyebiliyorsun?

    İslam'a saldır anladık. Ama artık abartıyorsun.

    Ve aslında bu zırva başlığı da sırf kendi Anton Lavey ve Satanizm özentiliğinden dolayı açtığın da belli oluyor.

    Hergün yeni bir sapkılğını öğreniyoruz seninde.

    Önce Lenin ve Stalin'in köylülerin tahılını gaspedip bunları açlıktan öldürmesini kullanılabilir, güzel bir yöntem olarak gördüğünü söyledin. Stalin için "saygı duyarım, değerli adamdır" dedin.

    Sonra "adam öldürmek niye kötü ki, Allah yok, o zaman ahlak da yok, herşey serbest" gibi aptalca başlıklar açtın.

    En son "kız gidip aptal bir kediyi kesmiş işte ne varki bunda, masumca hıncını almış" diye saçmaladın.

    Şimdi de açıkça satanizmi övüyorsun.

    Sen ne cins bir ruh hastasısın anlayamadım ki.

  13. ..

    Bugünün sosyalistlerinin amacı, hatta belki de insanlığın amacı, toplum ve bireyin tepesinde her şeyin en iyisine vakıf, her şeyin en iyisini/doğrusunu bilen teknokratlar/yöneticiler/karar alıcılar yaratmaktansa, herkesin kendi karar alma süreçlerinin demokratik bir tarzda örgütlendiği devletsiz dünyaya gitmek olmalıdır. Zira, sosyalizm, öncelikle üretim ilişkilerinde yer alan paylaşım sorununun bir analizi/eleştirisidir...

    O zaman ne diye mal gibi "herşeyi kamulaştıralım, devlet bize 5 yıllık ekonomik planlar yapsın, üretimin ve dağıtımın tamamını devlet tepeden planlasın ve örgütlesin" diyorsunuz?

    "Herkesin kendi karar alma süreçlerinin demokratik bir tarzda örgütlendiği" bir dünya istiyorsan al sana serbest piyasa. Devlete gerek olmadan, hem de herkesin kendi kararlarını kendi verdiği bir ortam. İnsanların kendi rızasıyla, özgürce başka insanlarla ekonomik ilişkilere girdiği bir ortam. Milyonlarca kişiden oluşan ekonomide merkezden yönetenler olmaksızın üretim ve dağıtımın yapıldığı, işbölümünün yapıldığı, kaynakların en verimli kullanımlarına aktarıldığı ortam.

    Devlet ise anarşist özentilerin sandığı gibi gereksiz değil. Asayişi sağlamak gibi temel bir görevi var. Vahşi Batı gibi mi olsun ortam? Kim güçlüyse o mu istediği mala, kadına el koysun? Tabiki kanun olacak, ve asayiş sağlanacak. Hiç mi kafanız çalışmıyor sizin ya?

    Yoksa insanların gasp yapıp haydutlaşmadığı, aksine toplum için çalışmaya can atan melekler olduğu bir dünyaya göre mi fanteziler düzüyorsunuz? Gerçek hayata faydası nedir böyle salakça ütopyalar kurmanın? Bu bilim midir? Edebiyat mıdır? Nedir bu? Ne işe yarar? Ben söyleyim. Anca sizi "entel" yapmaya yarar. Başka da birşeye yaramaz.

  14. ..

    Hiç işlenmemiş bir tarla değer sahibi değildir. Onu değerli yapan önceki süreçlerde zihinsel emekle gösterdiğimiz çabalar ve onun potansiyelini keşfetmemizdir. Potansiyel keşfedildiğinde ona tahmini bir değer atfederiz bir sonraki zihinsel/bedensel çabalarımız sonucu kazanabileceklerimizi hesaplayarak. Farkettiysen burada tarihsel bir süreç ve onun emekleri/kazanımları söz konusu...

    ..

    Arsa fiyatlarından haberi yok bunun galiba.

  15. Yemek için hayvanları beslemek ve kesmek tabiki üzerinde düşündüğünde insanı rahatsız edebilecek birşeydir. Keza çok insan bu sebeple vejeteryan olmayı seçmiştir. Ben şahsen rahatsız olurum, ve et yerken bunun nerden geldiğini düşünmemeye çalışırım.

    Sen ise burda hayvanı yemek için kesmekle, zevk için kesmek arasında bir fark göremedğini söylüyorsun. Ben ise çok büyük bir fark görüyorum. Birincisinde bir zaruretten dolayı bu yapılıyor. Diğeri ise sadece zevk için. Yapılmasa da olur. Ama o hayvana o eziyeti sırf kendi keyfi ve sapıkça arzusu yüzünden verebiliyor.

    Hayvanın da yavrusu olması farketmez diyorsun. Hayır, yavru bir hayvan, özellikle bir kedi çok sevimlidir, ve tamamen zararsızdır. Hem güzeldir hem korunmaya ihtiyacı vardır. Buna eziyet etmeyi sadece ruh hastası biri isteyebilir. Ve ruh hastası biri de forumlarda bunu felsefi olarak savunmaya çalışır.

    Hayvanların insan amaçları dışında değeri olmadığı ise senin kendi kuruntun. Bence hayvanlar insanlara zarar vermedikçe, ve insanların zaruri ihtiyaçları için kullanılmaları gerekmedikçe kendi hallerine bırakılmalıdırlar. Onlara sırf zevk için eziyet etmek yanlıştır.

    Ama sen diyeceksin ki "ya ben gerektiğinde insana bile eziyet etmeyi, öldürmeyi yanlış bulamayan bir nihilistim, sen bana bir de hayvanları, yavru kedileri mi anlatacaksın?" Sen bana "ben birşeye inanmıyorum ki" desene. Burası doğru. Sen ya felsefi kafa karışıklığından dolayı böyle aptalca laflar ediyorsun. Ya da ruh hastası falansın.

    Her halükarda düzeleceğini umuyorum.

  16. Ludwig,

    ABD'nin ''özgürlük, demokrasi ve terörizm'' kavramsallaştırmasından bizler de ''hegemonya, şiddet ve militarizm''i görüyoruz öncelikle. Tutarlı olmak kaydıyla bunları da reddebilecek miyiz o halde?

    Kaldıki bunlar bu başlıkta açılmış tartışmalarla ilgili konular mı? Bunları tartışmak istiyorsan müstakil bir başlık açıp orda devam edemez misin? Hatta bir ara, sırf senin için ''hegemonya, şiddet ve militarizm üçlüsü ile söylemler/gerçekler'' adlı bir başlık açmayı düşünüyorum müsait olduğumda :) Aslında bu konuda elimde siyasal bilimler hocalarından falan güzel makaleler de var; belki bir tanesini asabilirim de...

    Hala özgürlük ve demokrasi deyip duruyor bu adam...

    On kere dedim ki Irak ve Afgan savaşları onlara özgürlük ve demokrasi götürmek için yapılmadı.

    Belki böyle bir söylemi kendi kamuoyunu etkilemek için kullanmış olabilirler.

    Ama her iki savaş da ABD'nin kendi insanını El Kaide'den korumak üzere açtığı "teröre karşı savaş" bağlamında yapılmış işgallerdir.

    Ama sende algılama özrü olduğu için bunları demişim dememişim farketmez. Sen yarın gene bana "ya ABD Afgan'a Irak'a özgürlük götürdü" falan deyip başlarsın. Sıkıldım artık walla.

    Sen heralde El Kaide'yi terörist değil özgürlük savaşçısı görüyorsun. Ya da bu adamların ABD ajanı, ya da daha kötüsü hiç varolmayan ama medya ve ABD devleti propagandası ile icat edilmiş varmış gibi yapılan hayali varlıklar olduğunu düşünüyorsun. Belki de 11 Eylül'ü ABD hükümeti kendi planladı ve icra etti diye düşünüyorsun.

    Zaten sen içinde ABD'ye karşı eski Soğuk Savaş dönemine bağlı bir kinin olduğunu bildiğimiz için, bu mevzularda da gidip ne tarz düşünceleri savunacağın baştan belli.

    Neyse bu mevzulara girmeyelim. Çünkü sen aklı başında bir adam değilsin.

    El Kaide ve 11 eylül mevzularında bu forumda Deicide'ın yazmış olduğu yazılara bak derim.

  17. Ne şimdi bu? Ne gereği var bu başlığın?

    Genç bir kız, belli ki birşeylere hıncı var ve içini bu şekilde -yani olabilecek en masum yolla- dökmüş.

    Ne yapsaydı peki? Gidip bir insanı mı gıtlaklasaydı?

    Ne var bunda? Şu sıralar çoluğun-çocuğun önünde kocaman danalar katlediliyor, derileri yüzülüp kavurmaları yapılıyor, tüm bunlar suç değil de iki gencin bir kuytuda kestikleri kedi mi rahatsız etti vicdanınızı?

    Madem bu kadar duyarlı bir vicdanınız var, sıkıysa kurban kesmekle meşgul müslümanlar hakkında suç duyurusunda bulunsanız ya!

    Ayrıca suç duyurusu yapmak da nereden çıktı? Kedi kesmek ne zamandan beri suçmuş? Koyun kesmek neden suç değil de kedi esmek suç?

    Ateistlerin satanistlerle dayanışma içerisinde olması gerekirken bu forumda iki satanisti linç ettirmeye çalışıyorsunuz.

    Olmadı bu, yanlış yapıyorsunuz...

    Abes insan.

    Kurban olarak kessen de o hayvanı yiyor insanlar. Kurban olarak kesilmese de zaten hergün inekler, tavuklar kesiliyor ve yeniyor.

    Ama temel fark şu. Bunu yaparken amacımız o hayvana eziyet etmek değil. Amacımız o hayvanın etiyle beslenmek.

    Ama kedi kesen bu gerzek hayvanlar bunu sadece zevk için, zavallı bir ufak hayvana eziyet etmek için yapmış.

    Bunu nasıl "en masum şekilde hınç atmak" olarak resmedersin. En masum hıncını çıkarmak geldi gidip bir çöp tenekesini tekmelemek olsa, masum de, anlarım. Yawru kediyi parçalarına ayırmanın nesi masum? Sen manyak mısın? Yoksa "masum" kelimesinin anlamını mı bilmiyorsun?

    Zaten yeri gelince insanlıktan, hümanismden bahsedip, yeri gelince devrimci şiddeti, Lenin'in ve Stalin'in yaptığı katliamları savunan çelişkili birisin.

    Yeri gelince bize özgürlük, demokrasi, adalet nutukları atarsın.

    Yeri gelince de "Allah yok, o zaman ahlak da yok, herşey serbest" deyip devrimcilerin insanlık dışı işler yapmasını, vahşi gaddar psikopatça katliamlarını savunursun.

    Normal aklı başında bir insan olsa bunları demez zaten.

    Kalkıp sonra da yavru kedi kesmeyi "masumca hınç çıkarmak" diye algılarsın işte böyle.

    Sende bir bozukluk var. Ciddi söylüyorum. Bir doktora görün.

  18. Fena halde saçmaladığının farkında mısın?

    Bıçak, ekmeğin üzerine tere yağı sürmek için kullanılabileceği gibi birinin kafasını kesmek için de kullanılabilir.

    Şimdi bu ikinci olaya bakarak, ''bundan sonra bıçak kullanmayalım, kimse adını bile anmasın'' mı diyeceğiz Ludwig?

    Ekmeğe tere yağını neyle süreceğiz peki? Senin yaprak sarması kılıklı parmaklarınla mı?

    Söylediğin şeylerin saçmalığını kendin nasıl oluyor da farketmiyorsun hayret ediyorum.

    Senin avatarındaki Slayer'in gitaristinin icra ettiği müzik türü de şiddet içerebiliyor, metali yasaklayacak mıyız peki?

    Kel alaka.

    "Devrim" politik bir kavram. Şiddet kullanarak düzeni yıkmak manasına geliyor. Sen kalkıp sırf bu senin içinde bulunduğun politik geleneğin eski temel kavramlarından biri olduğu için, ve büyük ihtimal de seni asıl heyecanlandıran "radikal" ve "karizmatik" bir çağrışımı olduğu için bundan vazgeçmiyorsun.

    Solcular "devrim" der durursa o zaman sağcılar da "cihad" deyip ortalığa düşsün o zaman. Yeri gelince de pişkinlikle ve ikiyüzlülükle "cihad her zaman şiddet manasına gelmez, aklınıza Bin Ladin gelmesin" desinler.

    Bırak bu işleri.

  19. ..

    Devrim sadece kan dökmek v.b. değildir. İsteklerinin önündeki duvarları yıktığın her eylem bir devrimdir. Örneğin, toplumca hoş karşılanmamasına rağmen yasak aşk istiyordun ve bunu yaptın diyelim. Bu yaptığın, devrimci bir harekettir. Devrim deyince aklına direkt olarak Stalin gelmesin. :)

    Aynı cihadın her zaman savaş anlamına gelmemesi gibi. Bazen nefsinle mücadele de cihaddır. O zaman "cihad" kavramını kullanmaktan vazgeçmelerine gerek yok. Şiddet çağrıştırsa bile, farklı yorumları mevcut değil mi? Seninki de aynı hesap.

    Ben diyorum ki bu şiddet çağrıştıran kavramı kullanmayı bırakın.

  20. Faithnomore tek başına ekonomi bilimini yıkacak. Ha gayret.

    Meğerse ekonomi bilimini icra eden akademisyenler "burjuva ekonomisti" imiş. Yani onların ne dediği çok da önemli değil çünkü bunlar ait oldukları sınıfın çıkarlarını yansıtan analizler yapıyorlar. Yaptıkları analizler yanlı imiş ve objektif değilmiş!!

    Peki kimin analizi objektif?? Marx'ın mı?

    Sana bunu daha önce de yazdım ama cevap vermiyorsun.

    Söyle bakalım, eğer bütün bilim ve düşünce sınıfsal subjektifliğe tabiyse, modern ekonomistler burjuva sınıfı bakış açısıyla baktığı için gerçek objektif bilim yapamıyorsa, Marx nasıl oluyor da bu sınıfsal subjektifliğin üzerine yükselip "objektif" bilim yapabiliyor?

    Biz de kalkıp Marx için proleterlerin bakış açısıyla baktığı için "proleter ekonomisti" diyelim mi o zaman? Onu objektif olmamakla suçlayalım mı?

    Marx, tahlillerini ekonomik-iktisadi tahliller, fiyat teorisi filan ya da işletmelerin kar maksimizasyonu için değil Kapitalizmin temel yapısı-değişimi ve nasıl çözüleceği üzerine geliştirdi, Marks sade bir iktisat değil Sosyolojik yani toplumsal nitelikte bir iktisadi analiz yapmıştır.

    Bırak bunları be. Bunlar sadece derinden iman etmiş bir marxistin gevelemeleri. Bilimin bugün bulunduğu noktaya gözünü kapamış, kafasını kuma gömmüş bir zavallıdır bunları söyleyen.

    Bilim yapacaksan, kapitalizmin ne olduğunu, nasıl işlediğini göstereceksen tabiki modern ekonominin yaptığı fiyat teorileri, mikro ve makro iktisadın bütün müfredatını ortaya koyacaksın.

    Ama senin derin eğer "devrimci" çapulculara umut vermek ve onlara cesaret vermek için "bakın kapitalizm zaten doğa kanunları gereği yıkılacak, hadi biz de doğaya yardım edip el atalım" demekse buna bilim denemez. Bu başka birşey.

    Marx aptal saptal kehanetlerle "kapitalizm kesin yıkılacak, wallahi de billahi de, ben tarihin yasasını keşfettim diyorum" deyip milleti aklınca galeyana getirmeye çalıştı, ama baktılar ki Avrupa'da bir bok olacağı yok, Lenin teoriyi değiştirmedi mi? "İşçilerin bir bok yapacağı yok, biz profesyone devrimci enteller bu işi organize edecez" deyip gidip Marx'ın teorisine aykırı bir şekilde köylü bir toplumda bu olayı gerçekleştirmedi mi? Marx hani herşeyi çözmüştü? Ne diye işler onun dediği gibi gitmedi?

    Aradan 130 yıl geçmiş, hala her kriz olduğunda "aha şimdi yıkılacak kapitalizm heralde" diye zavallı bir bekleyiş içersinde geleceği okumuş büyük kahin Marx'ın kehanetinin gerçekleşmesini bekliyorsunuz. Al işte son kriz de bitiyor. Ekonomik büyüme başladı bile. Gene hevesiniz kursağınızda kaldı.

    130 sene geçmiş. SSCB fiyasko olmuş. Artık çok insan imanını kaybetmiş. Ama burda işte bu forumda hala imanı güçlü kardeşler de var. Bunları oy attığı parti de %0.2 oy alıyor.

    Ha gayret.

  21. ludwig e göre değer = paradır.

    Ama keşke zengin olsa...Aldıgı 3 kurusluk maaşla kapitolcülük oynayanlarda komiğime gidiyor. Neymiş mağazaya girince pahalısıda vrmış ucuzuda varmış. Ne güzel liberalizm ohh keyfim..Bu duyunca zannedersin ki kendisi araba mağazasına girince Porche, Fransız mutfağına girince yan masalara şaraplar gönderiyor, migrosa girince Dido yerine Snickers alıyor zanneder...Parası olana çeşit var arkadaşım...

    Bu düzen doğal düzendir. İnsanlar kendi rızalarıyla ekonomik ilişkilere girince sonuçta karşımıza çıkan dünya bu oluyor işte. Senin alternatifin nedir? Devlet zoruyla bir avuç bürokrat bizim hayatımızı planlasın? Bu hem zorbalıktır, özgürlüğün elden gitmesidir, hem de milyonlarca kişilik bir ekonominin böyle bir planlamasının rasyonel olarak, kaynakları en akıllıca kullanımlarına yöneltecek bir planlaması imkansızdır. Sonuç yani hem kaynak israfı ve daha az zenginlik, hem de despotluk ve zorbalıktır. E ne anladık bu işten??

    Sizin olayınız hala" bu niye benden daha zengin, ben niye daha az zenginim??" E napalım yani? Alış buna. Yapacak birşey var mı? Kimi insan daha kabiliyetli, daha zeki, daha becerikli, daha şanslı. Senden daha zengin olması için çok sebep var. Aynı şekilde senden daha güzel insanlar da var. Çok yakışıklı veya rol yapma kabiliyeti olan bir adam da senden bin kat fazla kazanıyor, sırf güzel veya kabiliyetli olduğu için. Ona da kin besle o zaman. Bill Gates çok zeki olduğu için senden yüzbin kat daha zengin. Ona da kin besle. Sesi güzel olan bir insan da senden çok kazanıyor. Ona da kin besle o zaman. Senin hayatın sadece kıskançlık yapıp kin tutmakla geçecek. Ne kadar zavallı bir hayat. Elalemin malını, zenginliğini, güzelliğini, zekasını, kabiliyetini falan kendine saplantı yapmaktan vazgeç. Kendi işine bak.

  22. ..

    Artık iktidara sahip olanlar ile olmayanlar arasında bir sınıfsal antagonizma kurulmalıdır. Daha doğrusu zaten varolan bu antagonizmayı çözmek için devrimci mücadeleye girişilmelidir.

    ..

    Madem o zaman ne diye iktidarın gizli sahipleri asker-sivil bürokrasiye ve bunun egemenliğini komplolar kurarak ayakta tutmaya çalışan Ergenekon'a karşı halkın meşru iktidarını savunmuyorsunuz?

    Bu arada her boka "devrimci mücadele" yöntemiyle çare aramaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? Bir Japon atasözü eder ki "elinde çekiç olan için herşey çivi gözükür."

    Bu "devrim" kavramı sizi niye bu kadar heyecanlandırıyor anlam veremiyorum. Hadi 16 yaşındayken bu tarz kavramların, herkesten farklı ve radikal olmanın verdiği heyecanla bu tarz embesilliklere kaptırırsın kendini, anlıyoruz. Ama bir zaman sonra büyümen gerekmez mi?

×
×
  • Yeni Oluştur...