Jump to content

mermus

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    73
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne mermus kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Deve boku kokusu uzmanlarına göre kesinlikle haklısın. Onlara göre ben sağlam olmadığım gibi, ciddi sorunlarım da vardır.

    Sen, en iyisi, bu işlerle uğraşma! Deve boku koklamaya devam et! Ne de olsa, senin gibi deve boku kokusu uzmanlarına göre; deve boku kokusu uzmanları tongaya bazmaz:

    Ve deve boku koklaya koklaya bir kaç tane daha Muhammed, beş-on tane daha Mekke falan bulursun. Senin eline... Pardon! ...burnuna su dökülmez.

    Sevgiler

    EVELEME, GEVELEME, DEVELEME ÜZERİNE

    Konuyu açış yazımda 1400 yıl önceki arapların bu güne nazaran cahil , teknoloji yoksunu olmalarına rağmen aptal olmadıklarını , zeki olduklarını anlatabilmek için çöldeki en basit delillerden bile doğru çıkarımlar yapabildiklerini örneklemek amacıyla devenin gübresinden o devenin hangi kabileye ait olduğunu anlayabildiklerini yazdım.

    Bu, tabiiki yazıyı okuyan çoğunuzun da farkedebileceği gibi ne amaçla yazıldığı gayet kolay anlaşılabilir bir cümle.Çok önemli bir laf da değildir , sıradan her insanın söylebileceği basit bir cümle.

    Ama bunu anlamak için bir insanda en azından deve kadar zeka olması lazım. Deve kadar zekaya sahip olmayıpta buna rağmen develik yapmaya kalkan bazıları ,hoşlarına gitmiş olsa gerek devenin bokunu dillerine doladılar, geviş getirip , geveleyip duruyorlar.

    Bizede bunu çiğnetip yutturmak kaldı.

    Bir insan bunu neden yapar? Yani develik yaparak dezinformasyona neden kalkar ?

    Karşımdaki sağlıklı bir insan olsa bunu şu şekillerde yorumlardım

    -Alkışlarla yaşadığı için, sözde bilimsel ateizmin fedaisi, büyük dava adamı, aslan parçası olarak sahne alıyor.

    -Açılış yazımda (katılmasanızda) ne yazdığını en azından anlayacak kadar zeki olmadığınızı düşünüyor , aklı sıra tevil ederek sizi aydınlatıyor.

    -Tombalacı ağzıyla hiciv yaptığını zannediyor. . Devenin bokuna ciddi şekilde bel bağlamış ondan medet umuyor.

    -Köylü kafasıyla laf geçirdiğini zannederek beni demoralize edebileceğini düşünüyor

    -Söyletmen vurun matığı ile konuyu gargaraya getirip ateist forumun şanlı tarihine altın bir sayfa daha ekliyor.

    Vs.

    Ama gelgör ki karşımdaki sağlıklı biri değil.

    Peki bu ruh hastası deve bunu neden yapıyor ?

    Geriye tek sebep kalıyor, o da şu;

    Psiko-seksüel gelişiminin anal döneminde takılı kaldığı ve de tatmin olması gereken asıl organı laçkalaşıp genişlediğinden dolayı tatminsizliğini devenin bokuyla sembolleştirerek dışa vuruyor.

    Dervişin...

    Pardon,

    Devenin fikri neyse zikride odur vesselam.

  2. Sevgili mermus.

    Yine yanlış.

    Muhammedin bir efsane olduğu doğru. Ama İslamın bir efsane olduğunu kimse söylemedi şurada.Şu cümlen argümanlarının biittiğini söylüyor. Argümanların ise şimdiye dek sadece senin hayal dünyanı süslüyordu.

    Sevgiler

    Bak bu Hacı'nın açtığı başlıklardan biri

    '' İSLAM EFSANESİ VE TARİHİNİ BİRBİRLERİNDEN NASIL SOYUTLAYABİLİRİZ ?''

    Sadece bu da değil forum islamın EFSANE olduğu söylemleri ile dolu

    Sen sağlam değilsin, ciddi sorunların var...

  3. Benim öğrencilik hayatım biraz sıkıntılı geçti. Okulum Ankara'da, ben İstanbul'daydım. İstanbul-Ankara arasını mekik dokuyarak, ders notlarının peşinde koşarak, ders çalışmaya zaman ayırmaya uğraşarak zorlu bir dönemden geçtim ve mezun oldum. Özellikle son iki senemde çok çileli günler geçirdim. Üniversiteyi bitireli yirmi yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, hala rüyamda sınav heyecanları yaşadığım kabuslar görürürüm. Hatta rüyamda kendi kendime "ulan sen mezun olalı yıllar oluyor, neden hala panik yapıyorsun" diye telkinde bulunsam da, bu rüyanın benzerlerini sık sık görüyorum.

    Şimdi kendimden verdiğim bu örneğe bakarak kendin için bir netice çıkartmaya çalış...

    Döneme ait negatif kayıtlarla beynin aşırı yüklenmiş .Bu kabusları ömür boyu görürsün kurtulamazsın.

  4. rüyam rüyanın tabiatı gereği karışık tek mekanda geçmiyor ana mekan hastane ve hastenede kötülük saçan çıkarları için insanlara kötülük yapan doktor var bu doktor melih gökçek rüyamda ki kendisini hiç düşünmem haberlerdede görmedim uzun zamandır tabi bu tek başına değil yandaşları var arkası sağlam çıkarları doğrultusunda kendine karşı gördüklerini bu hastanede daha hasta yapıyor sonrada neredeyse bilimsel deney olarak kullanıp kobay haline getiriyor insanları organlarını parçalıyor hastasına{kurbanına niyetini açıkca anlatan ve hiç bir şey yapamayacağını söyleyen bir sapık} ve bunun yaptıklarını karşıkimse bişey yapamıyor polis hakim devlet bunun arkasında hastanede diğer hastalar bana ne olursa olsun git evinde öl diyor çünkü bu seni parçalayacak yaptığı müdahalelerle artık iyileşme umutlarım azalmış halbuki sağlıklı insanmışım bu noktada diğer hastalardan uyarı alıyorum bunun elinde ölme diyorlar...

    Doğan Taşdelen ile hatlar karışmış , onun rüyalarını görüyorsun.

  5. 750 YILINDAN ÖNCESİ DÖNEMDE MEKKENİN YOKLUĞU İDDİASI

    Musa’nın israiloğullarnı 40 yıl çölde gezdirdiği söylenir. Bu yürüyüşleri esnasında tepelerinde bir bulutun onlarla beraber dolaştığından bahsedilir. Bu söylemi inancınızı süsleyecek doğa üstü bir fenomen , bir mucize olarak yorumlayabilrisiniz.

    Ya da çölde yaşamanın getirdiği bir mecburiyetin ezoterik ifadesi olarak ta yorumlayabilirsiniz.

    Eğer çölde konar göçer durumda toplayıcı olarak yaşamak zorunda iseniz sizin için en önemli hayati mesele su dur.Yaşayabilmenizin olmazsa olmaz koşuludur.

    Bu sebeple çölde suyu aramak öncelikli yaşamsal faaliyetiniz olacaktır.

    Çölde suyu nasıl bulursunuz, nerelerde su olabileceğinizi nasıl kestirisiniz?

    Yeşil alanları aramanız yada su içmek için hayvanların nerelere gittiğini gözlemlemeniz , su bulma konusunda size yardımcı olacaktır. Doğrusu bu konuda yeterli bilgi sahibi değilim , belki başka metodlar da vardır.

    Bu yollardan bir tanesi de çölde yağmurun yağdığı yerlere gitmenizdir..

    Yani bulunduğunuz yerdeki su kaynağı tükenmişse yağmur bulutlarının toplandığı yerler size önemli ip uçları verecektir

    .

    Bulutu takip etmeniz, bulutların peşinden gitmeniz gerekecektir.

    Yada bunu, bulutların sizin önünüz sıra gittiği şeklinde romantik ve ezoterik bir üslupla da dile getirebilirsiniz.

    İslamiyet öncesi ve sonrası dönemlerde ve hatta günümüz de de ağırlıklı olarak Arap yarımadasında yerleşim yerlerinin lokalizasyonunu tayin eden en önemli unsur su kaynakları dır.

    Binyıllardan beri yarımada da yaşayan çöl insanları (bedeviler), o çöl koşullarında suyun nerelerde olabileceği , nasıl bulunabileceği hususunda yeterince uzmanlaşmışlardır. Aksi halde çölde yaşamaları mümkün değildir. Bilgisayar kullanmadıkları için , aya gitmedikleri için o insanları cahil ve gerizekalı olarak görebilirsiniz. Fakat bu geri zekalı zannettiğiniz insanlar çölde su bulup yaşayabilmek hususunda sizden yada benden çok daha maharetlidirler.

    Ve arap yarımadasında bu insanlar islamiyet öncesi dönemlerde, yüzlerce hatta binlerce yıldan beri yaşamaktaydılar.

    Güdümlü roket gibi zihinleri suya kilitlenmiş bu insanların çöl için çok önemli olabilecek bir su kaynağını yüzlerce yıl göremeyip , ıskalaması mümkün değildir.

    Bu yüzden ZEMZEM gibi önemli bir su kaynağını bulamamış olmaları , bu kaynağın etrafında yerleşke oluşturmamaları mümkün değildir.

    Belki zemzem suyu barajlar kurdurabilecek potansiyele sahip olmayabilir.Nil nehrinin Mısır’da yaptırdığı gibi büyük bir medeniyetin inkişafına imkan veremeyebilir. Ya da bereketli hilalin çift sıralı buğdayı gibi artı değer üretimini patlatacak tarım potansiyeli yaratamayabilir.Ama bütün bunlara rağmen Mekke çapında bir yerleşkenin oluşması için yeterde aratar.

    Bu gün bile zemzem kuyuları yüzyıllardır kullanılmalarına rağmen halen günde yüzbinlerce litre su üretebilmektedir.

    Ve arap yarımadasında bu yönü itibarı ile Mekke kadar yerleşime elverişli yer sayısı oldukca azdır.

    Arap yarımadasında ve ortadoğuda tarih boyunca kurulan şehirler ve devletler açısından su herşeyden önce gelmiştir.

    Bu durum bu günde devam etmektedir.

    Suriyenin gap projesini paranoya haline getirmesinin ardında yatan neden susuz kalma korkusudur.

    İsrail’in Golan tepelerinde bu derece ısrarlı olmasında yatan ana neden sadece siyonist idealleri değildir. Bölgede , Golan tepelerinin altında o bölgenin en önemli yeraltı su rezervlerinin bulunmasıdır.

    Mekke konum itibarı ile, güneyde Yemen tarfından kuzeye , Akdeniz , Suriye ve Bizans’ a giden ticaret yoları ile doğu batı ekseninde Basra körfezi ile Kızıldeniz arasındaki ticaret trafiğinin odak noktasındadır..Bu açıdan da Mekke’nin bulunduğu yer yerleşim için uygun ve gereklidir.Stratejik bir noktadır, 750 yılına kadar ihmal edilmesi , görmezden gelinmesi düşünülemez.

    Eğer efsane yada masal kahramanlarınıza mekan tahsis edecekseniz onları yaşatacağınız mekanın , zaman ve coğrafi konum açısından test edilemeyen müphem yerler olması sizin avantajınızadır.. Yuvarlak zamanlar ve yuvarlak koordinatlarla mekanı konumlandırırsınız.

    Kırk gün kırk gecede gidilen peri padişahının ülkesi gibi

    Kaf dağının ardı gibi

    12. 000 yıl önce okyanusun sularına gömülmüş Atlantis gibi...

    Ticaret kervanlarının yüzyıllardır cirit attığı bir bölgede olmayan bir Mekke’yi kurgulayıp yutturmaya kalkarsanız foyanız zannettiğinizden çok kısa sürede ortaya çıkar.

    Dini kaygıları , kabenin orda olmasını ve diğer etmenleri bir kenara bırakalım sadece zemzemin varlığı ve ticaret yollarının üzerinde olması bile Mekke’nin 750 yılından önce orada olmasını zorunlu kılar.

    Bu da

    Hz. Muhammed’in yaşamadığını, hayal ürünü olduğunu iddia eden bilim adamının , bilimsel çalışmalarından birinin videosu.

    http://www.swfcabin.com/swf-files/1290044914.swf

    Belki devam eder...

  6. MUHAMMED , 4 HALİFE VE SAHABELER YAŞAMIŞMIDIR?

    Muhammed islam inancına göre vahyin tebliğcisi bir peygamber , islam devletinin temellerini atan kurucu kişi ve döneminde ümmetin dini ve siyasi lideridir. İslam dini için olmazsa olmaz otorite figürdür.Muadili yada alternatifi yoktur. Ümmet , tabiin, sahabe, dört halife zincirini kurana bağlayan anahtar halkadır.Yokluğu tüm sistemin çökmesine neden olur.Kuran ın prestiji ve inandırıcılığı ortadan kalkar ve islam diye bir din ortada kalmaz Bu bağlamda Muhammed herhangi bir joker karekterle yokluğu telafi edilebilecek sıradan bir figür değildir.

    Muhammed’in yaşamadığını iddia edenler , Emeviler tarafından politik amaçlarla kurgulanıp inşaa edilmiş efsanevi bir karekter olduğunu söylüyorlar.Tabii bunun doğal sonucu olarak başta sahabeler , 4 halife ve ehlibeyt gibi varlığı Muhammed ile anlam kazanan tarihi kişilerde kurgu karektere indergeniyor. Hal böyle olunca otomatik olarak ortodoks resmi islam tarihinin dikte ettiği tarihi olaylarda bir masal ve uydurulmuş bir senaryo haline dönüşüyor.

    Bu iddiayı dillendirenlerin gerekçeleri benim anladığım kadarı ile şunlardır.

    1)İslamın bir tek kişi tarfından 23 yıl gibi kısa bir sürede yayılması ve bunun örneği olmadığı

    2)Muhammed’in yaşadığı ve peygamberlik yaptığı döneme ait , Muhammed, 4 halife , ehlibeyt, yaşanan savaşlar vs. Hakkında islam dışı kaynaklarda eşzamanlı tarihi delillerin olmadığı.

    Bilimsel bir araştırma yapabilmeniz ve bunun desteklenip finanse edilmesi için önce sorduğunuz sorunun anlamlı olması gerekir.Sonrada araştırmanın kar zarar getirisinin ne olabileceğine bakılır. Sorunuza değer verilirse araştırma yapmanız için desteklenip finanse edilirsiniz.Yada imkanınız varsa kendiniz sorunuzun peşine düşersiniz.

    Ortaya atılan iddia ve sorular tarihin konusuna giriyor. Tarihçiler bu iddiaları ve soruları anlamlı bulup gündemlerine alırsa araştırır, gerekli cevap verilir, tartışırlar Böylece sıradan bir forum geyiği olmaktan da çıkar.

    Ama soruya değer verilmesi koşuluyla.

    Sadece tarihçilerin soruyu anlamlı bulmaları da yeterli değildir.Siyasi ve idari otoritelerin de araştırmaya onay vermeleri , kutsal ve tarihi alanları araştırmaya açmaları gerekir.

    (Benimde tarihe ait önemli iddialarım var, topkapı sarayının altında uzaylıların üssü olduğunu düşünüyorum.Devlet bağnazlık yapıp gerçekleri örtmemiş olsa Topkapı sarayını yıkıp iddiamı ispatlarım. Kimbilir belki günün birinde benim de iddialarım anlamlı bulunur)

    Tarihçiler Muhammedin yaşamadığı vs. iddiaları gündemlerine alırsalar sonucun ne olacağı bilinemez tabii ama bazı şeyleri de kestirmek tecrübe ile mümkündür. Büyük ihtimal Ermeni meselesinde olduğu gibi iki taraf ta karşılıklı iddialarını sıralayıp propagandasını yapacak ve birbirlerini ikna edemeyecektir.

    Benim burada yazacaklarım bilimsel değer taşımayacaktır, çünkü tarihçi değilim . Ancak bildiklerimden yola çıkıp mantığım çerçevesinde verdiğim bir cevap, bir yorum ötesine geçmeyecektir. Ne islamın resmi tarih görüşünü nede müslümanları temsil etmez.

    1)İslamın bir tek kişi tarfından 23 yıl gibi kısa bir sürede yayılması ve bir insan tarafından başalatılıp bu şekilde yayılan bir dinin olmadığı .

    Öncelikle şunun gözden kaçırılmaması gerekir, islamın coğrafi açıdan en büyük hacmine ulaşılması Hz. Muhammed’in yaşadığı dönemde gerçekleşmemiştir.O’nun döneminde, Mekke ve Medine ve çevreleri ile sınırlı bir coğrafyada hakimiyet sağlanmıştır.Arap yarımdasının o dönemdeki nüfus yoğunluğu bu günkü seviyede değildir. Çöl ortamında nüfus dağınık ve seyrektir.

    Bu günkü ordulara nazaran sayıca çok daha az ,organize, davasına samimi şekilde inanmış bir silahlı güç için çok büyük hacimde topraklar feth etmek hiçde zor değildir. Yarımada dışındaki güçlerde çölün ortasındaki böyle bir harekete ilgi duymamaktadır.Muhalefette bölgesel olarak kalmıştır.

    Bölgesel olarak kalmasına rağmen gene de yabana atılacak bir karşı duruş değldir.Yeni ortaya çıkan ideolojik, dini , siyasi her hareketin karşılaşabileceği gibi İslamın da böyle bir tepki görmesi doğaldır.Bu yüzden islam ard arda gelen şanşlı zaferlerle büyümemiştir. Kendi bünyesi için ağır olabilecek yenilgilerin de muhatabı olmuştur.Uhud savaşı, Huneyn savaşı gibi.Bu yönü ile efsanelerde olması pek istenmeyen gelişim örüntüsü gösterir.

    İnanç olarak da dogallık dışı efsanevi addedilecek atraksiyonları yoktur.

    Hz. Muhammed’in hemen ölümünden sonra 11 arap kabilesinin toplu halde dinden döndüğü söylenmektedir.

    Bunlar bir efsanede olması istenmeyecek , karizmayı çizdirecek özelliklerdir.

    Tarihte bir insan ömrüne sığan çok daha büyük fetihler vardır.

    Cengizhan neredeyse dünyayı ele geçirmiştir.

    İskender genç yaşta ölmesine rağmen imparatorluğunu çok geniş topraklara yaymıştır.

    Atilla’ da öyle.

    İslamın gerçek anlamda çok katmanlı siyasal yapılanma haline dönüşmesi , imparatorluk haline gelmesi, büyük fetihlerin yapılması, hz. Muhammed sonrası dönemlerde 4 halife ve Emeviler, sonrada Abbasiler döneminde olmuştur.

    Bu sürede , böyle bir büyüme için inanılmayacak kadar kısa bir süre hiç değildir.

    2)Muhammed’in yaşadığı ve peygamberlik yaptığı döneme ait , Muhammed, 4 halife , ehlibeyt, yaşanan savaşlar vs. Hakkında islam dışı kaynaklarda eşzamanlı tarihi delillerin olmadığı.

    İslamın efsane olduğunu düşünenlerin gerekçelerinden biri de Emevi hanedanı öncesine ait ,hz. Muhammed’in yaşadığı söylenen dönemle ilgili islamın resmi tarihi dışında eş zamanlı islam dışı tarihi belgelerin olmaması.

    Doğrudur , yoktur belkide.

    Biri çıkıp da bana hz. Muhammed’in yaşadığı dönemle ilgili iddia sahiplerini tatmin edecek belge ortaya koy dese belki de koyamam , doğrusu araştırmış da değilim.

    Peki istenen nitelikteki bu delillerin olmaması neyi ifade eder?

    En fazla delilin olmadığını ifade eder.

    İstediğiniz kadar felsefe yapın, benim açımdan da iddia sahipleri açısından da yalın gerçek budur.

    Peki bu gerçeği nasıl yorumlarsınız ?

    Neyi görmek istiyorsanız o şekilde yorumlarsınız.

    Yani ?

    Yanisi şu;

    1-delil yokluğunu Muhammed’in yokluğunun delili olarak kabul edersiniz

    2-delil yokluğunu Muhammed’in yokluğunun delili olarak kabul etmezsiniz.

    İşinize nasıl geliyorsa öyle davranırsınız , artık paşa keyfinize kalmıştır.

    İddiayı ortaya atanlar resmi islam tarihinde var olan, çeşitli savaşları ,fetihleri , Kerbela olayı gibi olayları, bu olaylarda rol almış aktörleri tümü ile Emevi hanedanı dönemide kurgulanmış, politik amaçla tasarımlanmış, efsane yaratma amaçlı,aslı astarı olmayan olaylar ve kişliler olarak görmektedir.

    Emevilerin bu efsaneleri ortaya çıkarmadaki amaçları ise iktidarlarını tesis ve tahkim etmektir.

    Belki yeni bir din kurgulayıp inanç unsurunu , libidonun yöneldiği ortak sevi objesi haline getirmek ve birliktliği sağlamak bu anlamda yaratılan efsane söylemini haklı kılar.

    Bu iddia doğru olmasa bile mantıklıdır.

    Mantıksız ve tutarsız olan ise böyle bir amaca hizmet etmeyen , hatta böyle bir amacın gerçekleştirme arzusu ile tamamıyle zıt unsurların efsane oluğu iddia edilen islamın resmi tarihinde bulunması

    Şöyleki

    İslamın, tarihin derinliklerinden bu güne kadar süre gelen en kronik ve önemli problemleri , hz. Muhammed’in vefatından hemen sonra ortaya çıkan, özellikle emevilerin taraf olduğu ve baş aktörlüğünü üstlendikleri siyasi çekişmelerin sonucunda ortaya çıkmıştır.

    Tebaasını birlik halinde hakimiyetinde tutmak isteyecek olan bir Emevi hanedanın Fedek hurmalığı meselesi, Sıffin savaşı, yüzük olayı , Kerbela katliamı gibi olayları uydurup efsane haline getirmesi, bindiği dalı kesmesinden başka bir işe yaramaz .

    Bu gün bile Emevi hanedanına duyulan antipatinin temelinde bu olaylar yer alır.

    Bir yandan peygamer olarak etrafında tebanızı toplayacak Muhammed isimli bir efsanevi figür yaratacaksınız diğer taraftan bu peygamberin , yine efsane olarak kurguladığınız ehlibeytini, kendi varislerinize katlettireceksiniz!!!

    Buna inanmak istiyorsanız tabiiki inanabilirsiniz.

    Ama mide ülserli hastaya lahana turşusu yedimeye çalışmayın kimse yemez.

    Bu sadece örneklerden bir tanesidir ,çoğaltılabilir. Çünkü efsane iddiasında müelliflerinin zannetiğinden çok daha fazla çelişki var.

    Tarihsel ve sosyolojik gerçeklerde , böyle organize ve geniş kapsamlı bir efsanenin ortaya çıkmasına müsade etmez.

    İslam öncesi arap toplumları her ne kadar bilim ve teknoloji açısından günümüzden çok geri olsalarda , bu insanlar geri zekalı değildir. Hatta benim kanaatim bu günkü arap toplumlarından daha zeki oldukları yönünde.Eğer çöl gibi çetin koşullara sahip bir coğrafyada yaşıyorsanız hayatta kalabilmek için sürekli açık bi zihne sahip olmanız gerekir. Kısıtlı kaynakalara ulaşabilmeniz ve çok miktarda olumsuzluğu ve tehlikeyi bertaraf edebilmeniz için antenlerinizi sürekli açık bulundurmak zorundasınızdır.Bu da zekanızı biler.Günümüz arapları ise petrol sayesinde bu niteliklerini kaybetmiş durumdadır.

    Dönemin arapları çöldeki deve gübresinden devenin hangi kabileye ait olabileceğini bile analayabilecek zekaya sahiptir. Şiirleri belagat doludur ve zekice hicivler içerir vs.

    Yani bu insanlar aptal değildi.

    Akraba nepotizmleri, asabiyet duyguları kuvvetlidir

    Ayrıca soy sop , secere gibi özelliklerin takipçisidirler, bu onlar için övünç kaynağıdır..

    Bu özellikteki bir topluma bırakın sahabeleri, halifeleri , savaşları kurgulayıp yutturmayı, sadece kurgu bir peygamberin varlığına bile inandıramazsınız.

    Gübresinden devenin bile hangi kabileye ait olabileceğini kestiren insanlar tamamen uydurulmuş çağdaşları sayılabilecek bir peygamberin soyunu sopunu , menşeini elbette sorgulayıp kalp olduğunu anlayacaktır.

    Belki islamın ilk dönemlerinde , kıyıda köşede sessizce serpildiği dönemlerde , yarımada etrafında kültürel açıdan çokdaha ileri ve yazılı kayıt tutma , tarih yazma kültürüne sahip büyük devletler islama yoğunlaşmamış olabilir. Fakat islam tarihsel süreçler açısından kısa addedilebilecek bir zamanda lokal olmaktan çıkıp çevredeki devletlerin dikkatini çekecek hale gelmiştir. Bu dönem 4 halife ve emevi saltanatının ,ilk oluştuğu döneme tekabül eder.

    Bu dönemde İslam hem dini hem de siyasi bir hareket niteliğindedir. Böyle bir hareketin lideri veya lider kadrosu olması şarttır.Lider genelde bir ailede oluşmaya başlar , daha sonra kabile ve tüm toplum üzerinde otoritesini oluşturur, kendisini kabul ettirir. Bu süreç içersinde şüphesiz çevresinden ve inananlarından da destek görecek onlar tarafından ikmal edilecektir.

    Muhammed iddia edildiği gibi bir efsane ise , ortaya çıkan bu islami hareketin liderleri kimlerdir?

    Farz edelim islamın resmi tarihi bu lideri örtbas etti peki bunu eş zamanlı, çağdaşı olan diğer tarih müesseseleri ve tarihçileri neden yapsın ?

    Uydurk Islam tarihi bir yandan yürüken diğer yandan gerçek tarihinde yürümesi gerekir .

    Örneğin bir İran yada Bizans tarihinde , İslam tarihinde olmayıpta böyle bir harekette olması şart olan lider veya lider kadrolardan niçin bahsedilmez.?,

    Muhammed yoksa var olan şahıslara ne olmuştur da buhar olup hiç bir iz bırakmadan tarihten silinnmişlerdir.?

    Şüphesiz bir hareket ortaya çıktığından itibaren muhalefete maruz kalacaktır ve çatışma kaçınılmazdır , muharebe ve savaşların olması kaçınılmazdır.Bedir , Uhud, Hendek vs savaşlar hiç olmamış olsun .Peki olmuş olması gereken savaşalar neden islam dışı tarihçiler tarafından kayda alınmamıştır?

    Alternatif tarihte gerçek kişi ve olaylara dair neden hiç bir belge yoktur.?

    Neden bu güne kadar İslam karşı her türlü mücadeleyi ortaya koyanlar gerçek tarihi belgeleri çıkartamamıştır?

    Ve daha pek şok soru.

    Bu tür iddialar ciddiye alınıp profesyonel tarihçilerin gündemine oturursa , iddia sahiplerini çok daha zor sorular beklemektedir.Olay forumlarda ahkam kesmek kadar basit olmaktan çıkar.

  7. KURAN NE ZAMAN ORTAYA ÇIKMIŞTIR ?

    Burada şu soruların yanıtının da tatmin edici şekilde verilmesi gerekir .

    A) Arap yarımadasında siyasi otorite ortaya çıktıktan sonra mı kuran efsanelerden derlenip oluşturulmuştur?

    B) Veya kuran oluştuktan sonra mı kuran payandalı bir siyasi otorite ortaya çıkmıştır?

    C) Yada kuran ve siyasi otorite eş zamanlı mı ortaya çıkmıştır.?

    Hangisi?

    A)Kuran ın efsanelerden derlendiğini iddia edenlerin görüşü siyasi otorite ortaya çıktıktan sonra halk arasında yüzyıllardır dolaşan efsanelerden derlenip kuranın oluşturulduğu yönünde.

    Siyasal oluşumlarımn en iddialı , en motive oldukları dönemler ilk oluşmaya başladıkları dönemlerdir. Bu dönemler,iktidara, kurtuluşa , kızıl elmaya duyulan özlemin ve büyük ideallerin yoğun olarak yaşandığı dönemlerdir.Genç otoritenin en idealist, en enrjik ve tavizsiz olduğu dönemleri temsil eder.

    Zamanla otorite doygunluk aşamasına ulaşır, bu iddia ve motivasyonları yıpranıp zaman aşımına uğrar , sonraki nesiller tarafından ilk günkü harareti ile sürdürülemez.,bunlar otoritenin realist dönemleridir.Siyasal otoritelerin taviz vermeye başladıkları dönem de bu dönemlerdir.

    Çöküş dönemleri ise uzatmaların oynandığı teslimiyet dönemleridir.

    Çimento özelliği taşıması arzu edilen bir metin ancak çöküş döneminde oluşturulup deklare edilen bir manifesto olabilir.Kaldiki kuran bu anlamda tavizkar ve birleştirici de değildir.

    Böyle bir manifestoya ihtiyaç duymadan bir otorite oluşabiliyorsa , bu otorite haiz olduğu erki , gücü, tebası niteliğindeki unsurlarla bile paylaşmak yoluna gitmez , sonuna kadar direnir , çaresiz kaldığı zaman başvurur.Örneğin Roma hıristiyanlığı çöküş döneminde içselleştirip modifiye ederek kabullenmiştir..

    6. ve 7. asırda arap yarımadasında bu şekilde yıpranmış ve mazisi olan bir siyasi arap otorite yoktur

    B)Peki kuran arap yarımadasında ortaya çıkan siyasi otoriteden çok yıllar önce ortaya çıkıp siyasi otoriteye payanda olmuş olabilir mi?

    Kuranı bir anayasa olarak kabul edecek olursak

    Kuran önceden oluşmuş olup yeni bir devletin anayasası olacak kadar değer görüyorsa daha önce tarih tarafından test edilip bu testten geçmiş olması ve özlenen bir anayasa olması gerekir .Yada hararetli savunucularını ve inanırlarını oluşturup organize etmiş olması gerekir.Gerekir ki yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulmasın, çünkü siyasi otorite bu anlamda kendini riske atmaz . Hele hele yeni oluşmaya başlayan bir siyasi otoritenin adımlarını daha dikkatli atması gerekir.

    Emeviler öncesinde ise arap yarımadasında Kuran’ı referans metin olarak anayasasına konu edinmiş başka bir arap siyasi güç bölgede oluşmamıştır.Sasaniler’in ise Kuran ile ilgisi yoktur.

    Aynı şekilde islam devletinin ortaya çıkışından önce (100yıl, 200yıl, 300 yıl..)yarımada da ümmet teşkil edecek kuran inanırları yoktur.

    Kuranın efsanelerden devşirilerek anayasa haline getirildiğini iddia edenler kuranın öncülü olarak Ur Kuran adı verilen bir başka bir kuran olduğunu söylüyorlar .

    Eğer ur kuran var olmuşsa neden hiç bir iz bırakmamıştır?

    Eğer izi bile yoksa bu ur kuran fikri hangi delillere dayanılarak ortaya atılmıştır?

    Islamiyet öncesi Ur kuranın olduğunu iddia edenlerin en azından kuranın dilinin yüzyıllar öncesinin arap dili motiflerini içerdiğini kanıtlamaları gerekir.

    Zamanın kureyş lehçesi bile eş zamanlı yaşamış diğer kabileler tarafından doğru dürüst anlaşılamıyorken yüzyıllar öncesinin arap dilini veya ur kuranın yazıldığı dili emeviler yada yüzyıllar sonra kuranı kodlayanlar nasıl anlayabilmiştir?

    Kuran dili üzerinde yetkin kişiler tarafından 6.-7. yüzyıla ait olmadığını gösterir herhangi bir bilimsel çalışma varmıdır?

    Yine kuranda geçen ve 7 yy. da meydana gelen olaylara , örneğin Bizans İran savaşına atıfta bulunan ayetlerin de açıklanması gerekir.

    Gelelim 3. ihtimale

    C)Yani siyasii otorite ile kuranın ortaya çıkışının eş zamanlı olmasına.

    Tarihsel ve kuranın muhteviyatı ile ilgili gerçekler eş zamanlı bir oluşumun daha mantıklı olduğunu gösteriyor.Kuranda , her ne kadar Muhammed’in yaşamadığını iddia eden kişiler tarafından mekki ve medeni ayet ayrımı olmadığı iddia edilse de , muhteviyat ve üslup bakımından kuran ayetlerinin süre gelen bir sürece göre peyder pey oluştuğu çok açık bir gerçektir.Bir yanda siyasal ve sosyal hiç bi talebi olmayan tamamen iman inşaasına yönelik ayetler , diğer tarafta siyasal ve sosyal alanda iddia ortaya koyan, düzenlemeler getiren ayetler.

    Bir anda derlenen bir metinde olmaması gereken varyasyonlar...

    Bir anda derlemesi yapılan bir metin o ana kadar olan ihtiyaçlar göz önünde bulundurulup mantık süzgecinden geçirilerek nihayi şekline ulaştırılır, safralar atılır.Tıpkı yeni bir anayasa hazırlanmsı gibi. Metni oluşturan otorite, tavrı konusunda nihayi kanaate ulaşmıştır ve metin bu kanaate göre şekillendirilir ve kodlanır.

    Bir yanda senin dinin sana benim dinim bana ayeti , diğer yanda savaş ayetleri, otoriteyi ne yapması gerektiğini bilmeyen bir konuma düşürüp prestij kaybettirir, yaptırım gücünü zayıflatır.Her iki tarz ayetler bir anda yasa olarak ortaya çıkıp deklare edilmişse fetih için savaşa gönderecek asker bulamazsınız. Otorite boşluğu istemiyorsanız ikisinden birini anayasanızdan çıkartmanız gerekir.

    Bu ve benzeri değişik tavırları içeren ayetler metinde varsa ( ki kuranda bu tür ayetler var) bu metnin süreç içinde ihtiyaçalra göre şekillendiğini ve her uygulamanın değişik şartlar ve ihtiyaçlar sonucunda ortaya çıktığını gösterir. Aynı zamanda dokunulmaz olarak addedilip kutsandığını da. Benim şahsi kanaatim Kuran; ortaya çıktığı anda kodlanmış , sayısı azaltılmayan, değiştirilmeyen ayetlerin süreç içersinde yazıya dökülmesidir.

  8. İDDİA

    Kur'an'ı baştan sonra doğru okuyunca ortaya çıkan ana tema onun bir grup insanı manüple etmek için yazıldığı şeklinde özetlenebilir.

    Amac odur. İnsanları bir dava etrafında toplamak

    Kur'an kitabı verilenler olarak nitelendirilen insanlarla Müşrik olarak bilinen Arap'ları bir arada tutmayı amacı ile yaratılmış bir kitaptır.

    Ayetleri çalma olarak nitelendirmek doğru değildir. Çünkü onlar kaynakları ne olursa olsun, yüzlerce yıl halk arasında dolaşarak onun kültürünün bir parçası olmuş söylentiler, inançlar ve açıklamalardır.

    Yörede bir otorite oluşmuş ve zamanla bu otorite bir imparatorluk niteliği kazanmaya başlamıştır. İmparatorlukların en büyük özelliği farklı dil, din ve kültüre sahip insanları bir araya getirmektir. Kur'an bunu başarmak üzere bir araya getirilen ayetlerden oluşmuştur.

    Acaba?

    Öncelikle toplanılması istenen insan gruplarına bir bakalım .

    Bunlar o dönemde arap yarımadasında yaşayan yahudi , hristiyan ve putperest müşriklerdir ve bunlar dışındada hanif , mecusi gibi nisbeten az olan unsurlardır.Ve bu gruplar gerek birbirlerine karşı gerekse kendi içlerindeki alt gruplar arasında mevcut kaynaklar üzerinde kıyasıya rekabet halindedir. Bu rekabet tarihin her döneminde ve dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi genellikle dini inançlar ,milli değerler, gelenek ve görenekler, asabiyet duygusu gibi unsurlara yüklenip onlar üzerinden yürütülür.Ana amaç yarımada da mevcut olan kısıtlı doğal kaynakalar ve ticaret gelirlerinin ele geçirilmesidir. Aynı coğrafyada yaşamaya bir şekilde mecbur kalmış bu gruplar özellikle dini açıdan birbirlerine karşı tolere edilemez, uzlaşılamaz zıt inançlar kuşanıp, yekdiğerlerine karşı bir tür sınır hattı oluşturarak, ağırlılı olarak sosyo ekonomik menfaatlerini korumaya ve aralarında dayanışmaya yönelik kimlik ayrışmasına gitmişlerdir. Aralarındaki ayrışma sonderece keskin ve rijit hatlar oluşturur. Ortak paydaları azdır.

    Böyle bir popülasyonda insanları ortak dava etrafında toplamanın en emin yolu ortak menfaatleri ve özellikleri ön plana çıkartarak her grubu temsil ve tatmin edebilecek reel ortak paydalar oluşturmak, her gruba yeterli derecede bir temsil ve söz hakkını tanımaktır.

    Baskı ve tehditte bir yoldur fakat uzun ömürlü olması beklenemez. Ve organize güç gerektirir..Hele hele bir imparatorluk kurmanın iddiasında ve arefesinde iseniz başvurulacak en son yoldur ve zaten yeterince dış düşmanınız olacaktır.

    Eldeki malzeme müşrik araplar, yahudiler ve hristiyanlardır.Potansiyel insan kaynağınız bunlardan ibarettir. Bunların harmanlanıp teba haline getirilmesi gerekir ,

    Bu etnik unsurlar birbirleri ile uzlaşmaz formatlara sahiptir.

    Yahudilik belli bir ırkın dinidir , o ırkı kayıran sadece o ırkın olan kıskanç bir tanrısı vardır. Canınız istediği zaman hristiyan veya müslüman yda buist olabilirsiniz fakat israiloğulları sulbünden gelmiyorsanız yahudi olamazsınız. Ve yahudiler tarafından dışlanırsınız

    Hristiyan müşriklerin kutsallarını tanımaz , örneğin kabeye saygı duymaz.

    Müşrik ise her ne kadar kitap ehline karşı bir aşşagılık kompleksine sahipsede putlarından memnundur.

    Ve bunların arasındaki farklar küçümsenecek dercede değildir, tarihte çok daha az farklılıklar, çok büyük çatışmalara ve kan dökülmesine neden olmuştur, halen de olmaktadır.

    Eğer bunları manüple edecek bir metin oluşturacaksanız dikkat etmeniz gereken hassasiyetlerin sayısı tahmininizden fazla olabilir. Bu hassasiyetleri gözetmeyen, görece olarak pervasız olan bir metin bile sizi amacınıza ulaştırmayacağı gibi amacınız önünde en büyük engellerden birisi haline gelir.

    Bu bağlamda kuranın bu hassasiyetlere riayet ettiğini söylemek mümkün değildir. Tam tersine bu etnik unsurlara karşı son derece tavizsiz bir tutumu vardır.Rijittir. Tevratı ve incili tasdik etmesine rağmen onları tashih edip onaylamasında kendi ilkelerini ön koşul olarak dayatır, uymayanları reddeder, dışlar, uzlaşmaz.

    Bu tavrını pek çok ayetle pekiştirdiği gibi peygamberin şahsı üzerinden de ortaya koyar ve kuran inanırları için referans tavır geliştirir, örnek teşkil eder.

    Onlara (müşriklere) az biraz yaklaşsa hayat damarlerının kopartılacağı tehditini savurur.

    Yahudileri dost edinmemesini söyler, yahudi ve hristiyanların dinine tabii olmadığı sürece onların kendisi ile dost olmayacakalrını bildirir.

    Var olan etnik grupları ve dinleri tehdit eder , meydan okur.Asla taviz vermez

    Kafirlerin bulundukları yerde öldürülmesinden bahseder vs. vs.. örnekler çoğaltılabilir.

    Bu bağlamda kuran bu değişik etnik grupları gönüllü olarak bir arada toplamak için manüple etmek bir yana var olan bıçak sırtı dengeleri ve zorunlu birliktelikleri bile sabote edici bir özelliğe sahiptir

    .

    Amaç edindiği dava ve vaaz ettiği ilkeler mevcut etnik ve dini unsurların çıkarlarına kesinlikle uygun değildir.

    Örneğin haram topraklara müşriklerin girmesinin men edilmesi ,onlara haccın yasaklanması, geçim kaynağı ağırlıklı olarak ticarete dayalı arapların ticaretlerine vurulmuş bir darbedir.

    Kuran’ın menşei hakkında hangi görüşe sahip olursanız olun ister vahiy ürünü

    olduğunu düşünün , ister geçmişteki efsanelerden derlenip toparlanmış anonim bir eser olduğunu düşünün kuran belli etnik grupları manüple etmek amacıyla yazılmış, onların değerlerinide taviz olarak içine alan çimento özelliğinden çok uzaktır.

  9. Merak ettiğim şeylerden birisidir. Bu kadar bilgiye rağmen müslüman kalan forumdaşlarımı anlama zorluğum ve onları anlama ihtiyacım onlara bu soruyu sorma gereği hissettirdi.

    Bana daha ziyade mevzu çıksada kafa bulsak derdindesin gibi geldi ya , neyse

    1- İslam'a inanma gerekçeleriniz nelerdir ?

    Bilmiyom , babamdan öle gördüm

    2- Bu kadar yoğun bilgi bombardımına rağmen neden bu kadar inancınızdan eminsiniz ?

    Bilgi mi???

    3-Emin olduğunuz inancınızdan hiç şüphe ettiniz mi ?

    4-Şüpheye düştüyseniz şüphenizi nasıl gideriyorsunuz ya da düşerseniz ne yapmayı düşünürsünüz ?

    Ben öle bişi olunca ateist sitelere giriyom . sadece buraya da değil haa, turan emmi nin sitesine de giriyom . gerçi orayı hacklemişler galiba epeydir giremedim. özledim valla.

    5-İnancınıdan ötürü inanmayanlara ne gözle bakıyorsunuz ?

    6-İslam sizi mutlu ediyor mu ? Ediyorsa hangi sebeplerden dolayı mutlu ediyor ?

    En çok da kafirleri bulduğunuz yerde öldürün diye bi ayet vardı galiba o çok hoşuma gidiyo.yoksa hadismiydi lan ? gene karıştırdım...

    7-Burada ki yazış amacınız insanların imanını korumak mı yoksa bizleri müslüman mı etmek ?

    Valla ne kimsenin imanı umurumda ne de sizin müslüman olup olmamanız.Ben bi gün işyerinde oturdum nette geziyodum, patrona da kafam bozuk aga, porno sitelere , oyun sitelerine de girmekten bıkmışım dedim bide şu ateistlerin sitesine giriyim . öyle üye oldum.

  10. http://www.haberinyeri.net/Siyaset/Universitelere-imam-kadrosu_86713.html

    İdari kadrolara yapılacak 1637 idari personel atamaları arasında hemşire, eczacı, sağlık teknisyeni, ebe, kaloriferci, psikolog, kütüphanecilerin yanı sıra, “imam” ve “gassal” kadrosu dikkat çekti. Tasarıya göre Kafkas ve Mustafa Kemal üniversitelerine 1’er imam ve gassal, Sütçü İmam Üniversitesi’ne de 1 imam ataması yapılacak.

    YÖK, 2000 yılı tarihli atama yönetmeliğinin ikinci bölümünde “hizmet grupları” başlığıyla yer alan 5. madde kapsamına Kurul’da ve üniversitelerde çalışanların dini faaliyetlerini dikkate alarak “Din Hizmetleri Grubu” oluşturdu. Bu hizmet grubu içinde de imam kadrosuna yer verildi. Değişiklikle artık YÖK ve üniversitelerin bünyelerinde kadrolu imam bulundurması sağlandı. YÖK, yükseköğretim üst kuruluşları ile üniversitelerde çalışacak imamların “İlahiyat Meslek Yüksekokulu veya İlahiyat Fakültesi mezunu olmaları” koşulunu getirdi. Yeni atanan gassalların, ilgili üniversitelerin “tıp fakültesi hastanelerinde” görev alacakları kaydediliyor.

    ........

    herşey tastamamdı ama bir gassalımız eksikti o da oldu..galiba coplanan öğrenciler için atanıyor bu imamlar.dünya sıralamasında üst seviyedeyiz akademik açıdan.imamımsı rektörler de işgal etmedi okulları,harçlara zam gelmiyor,öğrenci hakları sağlanıyor

    eksik olan tek şey gassaldı

    Boş kadro var mı acaba, beni almazlar mı?

  11. Isı, belirli sıcaklıktaki bir sistemin sınırlarından, daha düşük sıcaklıktaki bir sisteme, sıcaklık farkı nedeniyle transfer edilen enerjidir. Isı da iş gibi bir enerji transfer biçimidir. Isı ve iş hiçbir cisimde depo edilemez, ancak sistem sınırlarında ve geçiş halinde iken belirlenebilir. Her ikisi de birer eğri fonksiyonudurlar. Bir başka deyişle, ısı ve iş geçiş halindeki enerjilerdir. Isı sıcak bir maddenin soğuk maddeye ilettiği sıcaklığı sağlayan bir enerji türüdür

    Isı birimi iş birimi ile aynıdır yani joule (j) ya da kaloridir (cal).

    S: entropi

    T: sıcaklıkısı birim, kaloridir.

    Isı ve sıcaklık arasındaki farklar

    Sıcaklık, bir cismin sıcaklığının ya da soğukluğunun bir ölçüsüdür. Bir sistemin ortalama moleküler kinetik enerjisinin bir ölçüsüdür. Gazlar için kinetik enerji, mutlak sıcaklık dereceleriyle orantılıdır. Bir başka deyişle, ısı geçiş halindeki enerjilerdir. Isı sıcak bir maddenin soğuk maddeye ilettiği sıcaklığı sağlayan bir enerji türüdür.

    Yani ısı bir enerji,sıcaklık ise bir ölçüdür.Aşağıdaki formülde bu daha iyi görülmektedir:

    Q: verilen veya alınan ısı enerjisi miktarı

    m: kütle

    c: maddenin öz ısısı

    Δt: sıcaklık farkı (sıcaklık değişimi)

    Q=m.c.Δt

    "http://tr.wikipedia.org/wiki/Is%C4%B1" adresinden alındı.

    ...........

    Madde içindeki moleküller stabil değildir, sürekli titreşim halindedir.

    Isı , madde veya sistemdeki moleküllerin titreşim derecesini tayin eden enerji miktarıdır.

    Sıcaklık, bu enerjinin madde veya sistem dışına transfer edilmesi ve bu transferin ölçülmesinin niceliksel ifadesidir.

    Isınan suya termometreyi daldırdığımızda suyun içindeki ısı enerjisi termometreye ve cam sütundaki civa yada ispirtoya nakledilir. Civaya geçen ısı enerjisi civa moleküllerinin titreşimini arttırır, titreşimi artan moleküller birbirinden uzaklaşarak civanın cam sütunda yükselmesine neden olur.

    Belki şöyle de düşünülebilir

    Fıçı içindeki su miktarı ısı ise , fıçıdaki musluktan dışarı çıkan su miktarı sıcaklıktır.

    Sürtünme esnasında sürtünen yüzeylerdeki sıcalık artar. Sürtünen cisimleri hareket ettiren kinetik enerji öncelikle sürtünen yüzeylerdeki moleküllere nakledilir ve moleküllerin titreşimi artar, daha sonra bu enerji cisimdeki diğer moleküllere nakledilirek cisim içinde homojenlik meydana gelir ve cismin ısısı artar.

    Basınçta sıcaklığı arttırır.Basıncın etkisi ile moleküller basıncın uygulandığı yüzeyde toplanır ve birim yüzeydeki molekül sayısı artar ve o bölgede titreşen molekül sayısı artacagı için sıcaklık artar.

    Isı transferi; temas, konveksiyon ve ışıma( elektro manyetik ısı paketleri) yolu ile olur.

    Uzayu boşluğunda madde olmadığı için titreşen moleküller de yoktur ve ısı -273 santigrad derecedir.Ve yine bu yüzden uzayda ısı sadece ışıma yolu ile aktarılır ( güneşten dünyaya)

  12. guzel bilgiler tesekkırler.

    ayın dunyadan uzaklasması hızdan dolayımı oluyor.. benim bildigim hızla etkisnin plmadıgı..

    uzaklastıkça hızı azalır ama hızı azaldıkça uzaklasmaz.

    Sistemdeki açısal momentumun korunması ile ilgili

    aradaki mesafe uzayınca ayın süpürdüğü alanın miktarının değişmemesi (artmaması) gerekir.

  13. Sorulara ya evet ya da hayır şeklinde cevap verelim..

    Bu 2 şık yeterli olmuyorsa kıvırmak istiyorum seçeneğini seçip, açıklama yapabilirsiniz..

    Kopi pest serbest..

    Süreniz çok azdır..

    Üç yanlış bir doğruyu götürmez..

    Başarılar..

    sağol hocam

    dutmayın lan beni süre çok azmış

    1)Müslümanlar Yahudileri dost edinmeli midir..

    dost edincek adammı kalmadı lan , yahudileri bulduğun yerde öldürcen

    2)erkekler karılarını hafifçe ya da şiddetli dövme hakkına sahip midirler..

    tabii, godunmu oturtacaan

    3)hırsızlık yapanın eli çarprazlamasına kesilmeli midir..

    eli yetmez , bacaklarını da kesicen. sonra kazığa oturtçan, sonada benzin döküp yakıcan. bi cep telefonu için adan öldüren şerefsize mi acıycan ?

    4)Müslümanlar kafirleri buldukları yerde öldürmeli midirler..

    kesinlikle. ama öldürecek kafir bulamazsan yaratıcı olucan tutup birilerini zorla kafir yapçan sonrada öldürcen.

    boş duranı Allah sevmez.

    5)namaz 5 vakit kılınmalı mıdır..

    Kılınmalı

    arada bir mola vermek lazım

    yalnız fazla uzatmıycan, namaz biter bitmez kafir öldürmeye devam etçen

    6)oruç ramazan ayında bir ay tutulmalı mıdır..

    tutulmalı ama iftardan sonra kafir öldürmek ihmal edilmemeli

    7)oruç bozulduğunda 61 gün ceza olarak tutulmalı mıdır..

    bu şart değil

    61 kafir öldürülse de olur

    8)abdest temizlenmek için mi alınır..

    arada bir ellerdeki kanı yıkamak lazım

    temizlik imandan gelir.

    9)açlık sınırının altında yaşayan çok fakir insanlarda oruç tutmalı mıdır..

    müslümansa tutmalıdır

    kafirseler öldürülmeli

    10)Muhammed ayı gerçekten ortadan ikiye yarmış mıdır..

    Muhammed yapmaz öle şeyler ayın suçu ne, kafir mi?

    11)Muhammed Burak adlı atına binip göğe yükselmiş midir..

    ya bak gördünmü müslolar ne hurafelere de inanıyo dimi

    12)erkekler dilerse 4 tane kadınla evlenebilirler mi..

    tabii ne varki bunda?

    13)kadınlar saçlarını örtmelimidirler..

    çirkinse saçlarını hatta her yerlerini örtseler fena olmaz

    14)Muhammed doğuştan sünnetli mi doğmuştur..

    bilmiyom . göbeğini ben kesmedim

    15)namaz kılış yönü kabeye mi doğrudur..

    onuda bilmiyom .ben bayramda camiye en son gidiyom cemaat ne tarafa durursa bende öle duruyom

    ama seneye gidince kıble ne taraf oluyo diye sorcam

    16)ezan megafonla sabah akşam herkesin net duyabileceği şekilde okunmalımıdır..(inançlı inançsız)

    hayır .bizim mahallede düşük sesle okunmalı

    kafirlerin ve ateistlerin olduğu yerde ses sonuna kadar açılıp okunmalı

    17)erkekler kadınlardan üstün mü yaratılmıştır..

    hayır desem hatunların amma hoşuna gider haa, feministler göbek atar .bazı kılıbık müslümanlar öle diyo, hani medeni görüncekler ya. demiyom lan . erkekler daha üstündür o kadar , varmı diyceeniz.

    18)en çirkin ses eşeğin mi sesidir..

    yok buna cevap vermem

    verirsem hacı kesin atar beni

    Not..

    inadına uzattım

    süre çok kısa dediya

    Ateist arkadaşlarda bu sorulara yenilerini ekleyebilirler ve dileyen testi çözebilir tabi..

    Evet için kısaca e hayır için kısaca h diyebilirsiniz..

×
×
  • Yeni Oluştur...