Jump to content

thecrow

Üyeliğini Sildirmiş Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    3.155
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne thecrow kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Şimdi sen ana rahminin ini, uyuyanın da bebeği sembolize ettiğini, "A" takısının da bu durumu tersine dönüştüren, yani ana rahmindeki çocuğu uyandırmak/yerinden çıkarmak anlamına geldiğini anlayamadın mı? Kapalıçarşı esnafından bile bunu bilen bir kaç kişinin çıkacağına eminim.

  2. 2. ACCOUCHEMENT (act of being delivered) yani "bebegin dogumunu

    yapmak". ACCOUCHEMENT sözcügü harf-be-harf "COCUA-CEHMENT" seklinde

    yeniden düzenlendiginde sözün aslinin Türkçe "ÇOCUGU ÇEKMENTI"

    ifadesinin yeniden dizilmis ve yozlastirilmis halidir. Bebegin dogumda

    yardimi olan kisiler bebegin çekimini ve dogumunu kolaylastirirlar.

    "K" sesi çogu kere "H" sekline dönüsür. Böylece "çekmek" sözcügü

    konusma halinde "çehmeh" haline gelir.

    Bi kere kelimeyi yanlış yerden bölmüş üstadın. Chement değil o. A-c-Couch-e-ment. Couch kelimesi "ininde uyumak" anlamına gelir. İngilizcem çok süper değildir ama bu kadarını da bilemeyecek kadar değilim...

  3. Yalnız uğur arkadaşım kronolojik bir hata yapıyorsun. İnsanlar bahsettiğin biçimde kendilerini Türk, Çinli, Yunan diye nitelemeden çok çok önce cro-mangon insanı ile neanderthal insanı avrupada karşı karşıya gelmiştir. Yani Türk göçlerinin olduğu tarihlerde Avrupada muazzam bir yerleşik nüfus vardı.

  4. Çin çen çon değil malesef. Çinliler ve Türkler çok uzun bir süre aynı coğrafyayı paylaştılar. Eski türkçe kelimeler ile çince kelimelerin benzerliğini duyum olarak da algılayabilirsin.

    Bence dil konusunda aşırı saplantılı olmamak lazım. Diller evrilebilen şeylerdir. Evrildikçe gelişirler. Bahsettiğiniz saptamalar ise kurandan mucize çıkarmaktan farksız görünüyor.

  5. Bütün diller, kendisini konuşan halkın yaşam tarzı, coğrafyası, gelenekleri ve diğer toplumlarla etkileşimi ölçüsünde bazı konularda gelişmiş, bazı konularda geri kalmıştır. Arapça, arap toplumunun gündelik hayatıyla sınırlandırılarak bakıldığında zengin bir dil olarak göze çarpar. Zaten gündelik hayat için kullanılan ifadeler için yukarıdakilerden tam tersidir diyebiliriz. Bir durumu oluş biçimine göre birden fazla kelimeyle anlatabilirsiniz. Örneğin Türkçe'de "boğulmak" kelimesi olayın oluş biçimini açıklamakta yetersiz kalır. Arapçada suda boğulmak, boğazlanarak boğulmak farklı kelimelerle ifade ediliyor bildiğim kadarıyla. (Arapça bilmem bilen bir arkadaştan duymuştum bunu.)

    Ama arap toplumu islam öncesine bakıldığında diğer toplumlarla çok az etkileşimde bulunmuştur. Kendi yaşam standartlarının dışında kalan durum, olay, nesneler için dillerinin yetersiz olduğu görülmüştür. İşte bu durumda yukarıda anlatılan şey ortaya çıkıyor. Bir kelime birden fazla anlamı karşılamak durumunda kalıyor. Evet arapça kendi içerisinde gramer, kelime haznesi ve hatta edebi yönden çok gelişmiş olabilir. Ama kesinlikle evrenselliğe çok uzak bir dil. İslam sonrası arap kültürünün yayıldığı coğrafya göz önünde bulundurulunca arapçanın yetersizliği de artmıştır diyebiliriz.

    Zaten kuran o günün arap toplumuna kendini rahatça kabul ettirebilmiştir. Yayılmasını da buna borçludur. Günümüzde ise kuranın kabul edilme gerekçesi günümüz toplumlarının yaşam tarzıyla entegre olabilmesi değil çevresel faktörlerdir. Aksi takdirde 20 ciltlik tefsirler ile açıklanmaya çalışılmazdı. Eski arap toplumunu kapsayabildiği ama farklı coğrafyaların insanlarına hitap etmediği ortadadır.

  6. Suyun olmadığı tam olarak neye dayanılarak söylenmiş bilmiyorum. Oksijenin olmaması suyun olmaması için bir gerekçe değil. Atmosferin olmadığı iddiası ise aşırı derecede desteksiz geldi. Ama evet başta oksijen yoktu. Koskoca bir ateş topu düşünün ve yanma reaksiyonlarında oksijen kullanmadığını farzedin. Zaten bildiğim kadarıyla aminoasitlerin oluşumu sürecinde oksijenin olmaması bir avantaj.

  7. Bazı arkadaşlar suyun sıradışı davranışlarının dünyada yaşamın oluşması için bir bilinç tarafından planlandığını söylüyor. Halbuki doğada pek çok madde sıradışı davranışlar sergileyebilir. Naftalinin süblimleşmesi bizim battaniyelerimizi güvelerden arındırıp pisuvarlarımızdaki kötü kokuyu gidermemiz için planlanmış bir şey değildir. Bir sonuca bakarak amaçlar uydurmaktansa sonuçların nedenlere bağlı olarak meydana geldiği gerçeğini sindirebilmemiz lazım.

  8. Böyle bir araştırmaya izin verileceğini sanmıyorum.

    Etik olarak yanlış..

    Bu araştırma diğerleri için bir start olacağından izin verileceğini sanmıyorum.

    Etik değerler zamana ve toplumlara bağlı olarak görelidir. Bir insanın yaşamına ve bir hayvanın yaşamına saygı duyabilen bir zihniyetin, yarı insan yarı hayvan bir canlının da yaşamına saygı göstereceğinden emin olduktan sonra böyle bir bilimsel çalışmanın yapılmaması için bir neden göremiyorum. Unutmayalım, farklı zaman dilimleri ve farklı coğrafyalarda kadavralar üzerinde çalışmak da etik olarak yanlış kabul edilmişti.

  9. john yazdığım yazı seninkinin altına gelmiş. Ben fuzuli nickli üyeye cevaben yazmıştım onu. Nefret kustuğum gibi bir fikre nerden kapıldın? (Nefret beslemediğim için değil :) )

    Son paragrafından bir şey anlamadım...

  10. İnsanları yozlaştıran ve yozluğu insanlara lüks olarak tanıtan kapitalist sistemle hesaplaşma konusunda hemfikirim. Ama bu "al senin olsun" diyerek yapılacak bir şey değil bana göre. Çekip gidecek biri varsa o senin benim gibiler olmamalı. Siz sanıyor musunuz ki bağlarınızı kopardığınızda sistem sizin yakanızı bırakacak? Bir bakmışsınız hayatınızda yeni bir sayfa açmak umuduyla satın aldığınız ve hayat kurduğunuz araziden vergi isteniyor. Hadi altında bir şey bulundu arazi kıymete bindi. Önce orman arazisi yahut başka bir şey deyip kamulaştırırlar. Size sus payı ödendikten sonra 50 katına zengin birine satılır. Deniz kenarıysa otel yapılmak istenir aynı sorun yine gelir bulur sizi.

    Yaşama içgüdüsü her canlı gibi insanın da vazgeçilmezi. Yaşamak için dünyayı paylaşmayı öğrenmek gerekli. Bu dünya, bu tabiat birilerinin sermayesi olsun diye meydana gelmedi. Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Öyleyse paylaşamayan defolup gitmeli.

  11. Bu kadar yakıştırmayı peş peşe hakedecek ne yaptım bilmiyorum. Bir kere tüketim toplumunu savunduğum bir tek kelimem olmadı.

    Ben de karşıyım herkesin özel taşıtlara binmesine, her eve plazma ekran tv sokulmasına, cep telefonu fetişizmine, mp3 player saplantısına. Ama bu bilim ve teknolojiyi topyekün reddetmek anlamına gelmiyor. Haftada en fazla bir defa kullanılan çamaşır makinelerinin yerini mahalle çamaşırhaneleri alsa ve kolektif bir biçimde kullanılsa, televizyon karşısında kök salmış insanlar televizyon başından kalkıp sinemaya gönül rahatlığıyla gidebilse, kulaklarını dijital ortama kaydedilmiş seslerden çok insan sesine açabilse kötü mü olur?

    Ne yapalım ayar tutmayan insana gelişim ve komünizmin barışık olduğunu anlatamayacağım sanırım. Zırcahil, okumamış ve kapitalizmin ekmeğine yağ süren bir sefil olarak başka cümle kurmayayım en iyisi.

  12. Bahsettiğiniz türde ilkel bir komün hayatını yaşamanız için size sunulmuş yığınla fırsat var zaten. Sırf kulağınıza hoş geldiği için arazi masrafına girmenize gerek yok. Eğer sizler için cehalet mutluluksa buyrun dünyaya sırtınızı çevirin.

    Mesela aynı şekilde herhangi bir tarikata kapağı atarak kendinizi rahatlatabilirsiniz. Lükslerinizi elinizin tersiyle kenara iter, şükretmeyi alışkanlık haline getirir ve yaptıklarınızın tanrının hoşuna gittiğine kendinizi inandırabilirsiniz. Emin olun bahsettiğiniz türde bir komün hayatından çok daha tatmin edici bile olabilir sizin için.

    Hayvan beslemek, ineğin ya da eşeğin kocaman sevimli gözlerine bakıp yumuşak tüylerini okşamaktan ibaret değil. Kimi zamanlar günde iki defa gübreleri yığına taşımanız gerekir. Hayatınızın çok uzun bir kısmını bağırsaklarınızdaki parazitlerin varlığından habersiz geçirirsiniz. Eğer sözünün eri iseniz bu parazitlerin size taşıdığı bütün hastalıklara da katlanırsınız. Bir defa dolu yağar. O sene hasat alamazsınız. E komün hayatı yaşayan adam da gidip hangi kooperatiften ya da bankadan karşılayacak bunun masrafını? Sigorta desen ilkel komün hayatının mensubunu hepten bozar. Aç kalmak ne kadar tahammül edilebilir bir gerçekliktir?

    Varın siz benim dediğimi yapın. Eğer binlerce yıl öncesinin kurallarıyla yaşamak istiyorsanız kendinizi bir tarikatın eline bırakın. Dergahlarda ya da manastırlarda geçireceğiniz bir hayat bahsettiğiniz hayattan daha iyidir.

    Kimseye denemesin demiyorum. Sadece şunu demek istiyorum:

    Bu hayat insanlar tarafından daha önce yaşandı. Ne kadar başarılı ve tatmin edici olduğu da tarihsel süreçte yerini bıraktığı diğer akımlara bakılarak anlaşılabilir. İnsanlık tarihi tarafından tecrübe edilmiş bir şeyi yeniden deneyimlemek gibi bir fanteziniz varsa durmayın. Ama amerika kıtasını yeniden bulmuş gibi olmayacaksınız.

  13. Hmm... Yani canlıların tasarlanmış olduğunu iddia eden kişiler tasarımı ve tasarımcıyı kanıtlamak zorunda değilken, sırf onların iddiası yüzünden canlılığın bir tasarı ürünü olmadığını kanıtlama yükümlülüğü evrimcilere düşüyor öyle mi?

    Ayrıca dediğiniz yöntem de akıllı tasarımı çürütemez. Keza düzenli çalışan ve tasarlanmadığını söylediğimiz herhangi bir sisteme "tasarlanmıştır" etiketini dilediğiniz gibi takabilme özgürlüğünüz var. Kusura bakmayın aynı kulvarlarda koşmuyoruz. Benim işim bilimle. Masallarla, mışlarla, muşlarla değil. Eğer tasarımın olduğunu iddia ediyorsanız, nasıl ve ne şekilde tasarlandığını da anlatmanız lazım. Bunun için İNDİRGENEMEMİŞ komplekslilik bir çözüm yolu olamaz. Önce kompleksliliğin inidirgenemezliğini ispatlayın. Ondan sonra adını indirgenemez komplekslilik koyun. Bilmediğiniz şeyler için özneler uydurmayın.

  14. shark.jpg

    HumpbackWhaleSkeleton.jpg

    Bakın nasıl daha anlaşılır olabilirim bilmiyorum ama şu resimlerde göreceğiniz üzere köpek balığı kıkırdaklı balıklar sınıfının bir ferdi, balina ise memelilerin. Bu iki farklı sınıfa ait deniz omurgalısının ön üyelerinin yapısı neden ait oldukları sınıfın karakteristik özelliklerini taşımaktadır? Yine aynı şekilde bu sınıflardan birine ait birey kendi sınıfındaki bir bireye genetik olarak neden diğer sınıfın bireylerinden daha yakındır?

    Akıllı tasarımcı o kadar deniz memelisi yaratırken neden bir kere olsun yaratıcılığını kullanıp balıklara özgü iki ön üye takmamış türlerden birine? Yoksa o kadar keyfi biçimde tasarlama lüksü yok mu tasarımcının?

    Tabi ki siz dilediğiniz zaman "tasarımcının canı öyle istemiş" deyip sorulardan kaçabilirsiniz. Zaten bu noktada hangi düşüncenin daha bilimsel olduğu ortaya çıkıyor.

  15. Nereden biliyorsun işlevsel olmadıklarını? Balinaya sordun mu işlevsel olup olmadığını? Unutma, bilimde öznelliğe yer yok. Yapman gereken şey balinanın ön üyelerinin yeterince işlevsel olmadığını göstermek. Bunu objektif olarak açıklayabilir misin? Mesela balina nasıl bir rahatsızlık duyuyor olabilir, hayatından memnun olup olmadığını nasıl anlarsın?

    Ben balinanın ön üyeleri işlevsel değildir demedim ki? Siz tam olarak ne yapmaya çalışıyorsunuz anlayabilmiş değilim. Ben özenip bir paragraf yazı yazıyorum. Anlaşılır ve net olmaya çalışıyorum. Bana bir tek kelimem üzerinden cevap veriyorsunuz. Saygısızlığa lüzum yok.

    Evrimsel olarak da balinanın ön üyelerinin işlevselliğini savunurum. Ayrım şu noktada başlar. Evrimsel olarak "yeterince" işlevsel olan, seçilimden sağ kurtulmak için kafidir. Bir tasarımcı göz önünde bulundurulduğunda ise "daha" işlevsel olanın mümkün olup olmadığını tartışma hakkımız doğar.

    Tasarımcıyı alakadar eden bu sorular evrim teorisini için bit kadar bile kanıt sunmaz.

    Hayır yanılıyorsunuz. Anatomik, fizyolojik, histolojik benzerlikler genellikle genetik benzerlikle doğru orantılıdır. Bu da bize "ortak ata" fikri konusunda oldukça sağlam deliller sağlar.

    Peki tasarımcınız bu konularla kişisel olarak ilgilenmeyi tercih ediyorsa neden kraldan çok kralcı olmayı tercih ediyorsunuz. Bırakın benim soruma kendisi cevap versin tasarımcınız. Hangimizin daha akıllı olduğu da ortaya çıksın. :)

  16. Akıllı tasarımcını aklının boyutları bizi neden ilgilendirsinki? Tasarlamaya yetecek kadar aklı olması kafiidir... Ayrıca "Intelligent Design" ciler kesinlikle tasarımcının özellikleri ile ilgilenmezler, herhangi bir iddiada da bulunmazlar... Sadece tasarımlarından yola çıkarak akıllı veya bilinçli olduğu sonucuna varırlar o kadar... İlahi yönü ile ilgilenmezler...

    Eğer balinayı, Akıllı/Bilinçli tasarımcı tasarlamışsa; "Neden bunu böyle yapmış?" sorusunu sormak biraz abes kaçmaz mı? Ne bileyim Leonardo Da Vinci yaşasaydı ona : "Neden MonaLisa'yı kahkaha atarken resmetmedin de hafif tebessüm eder gibi resmettin?" şeklinde bir soru sorar mıydın?

    Tasarımcıya akıllı, tasarımına da zekice diyen ben değilim zaten. Bu işin adını "AKILLI tasarım" koyanlar bu fikri sahiplenenlerin kendileridir. Ben burada gayet normal bir soru sordum. Bilmin bir ayağı olan gözlemlerime dayandırdığım bir soruydu bu. Da Vinci'nin tabloları bir sanat eseridir ve sanat nesnel değil özneldir. Halbuki bilimde de öznelliğe yer yoktur. İkisini birbirine karıştırmaya lüzum da yok.

    Benim sorum gayet anlaşılır bir soru. Madem balina evrimleşmemiş ve tasarlanmış bir yapıdır. Bu yapının tasarımcısı neden balinanın ön üyelerini daha işlevsel ve sade biçimde yapmamıştır da kara memelilerinin ön üyeleriyle aynı denebilecek kadar benzer biçimde tasarlamıştır? Tria döneminde yaşamış balinadan çok daha büyük deniz sürüngenleri ve balık türleri vardır. Aynı tasarımcı neden birbirine yakın ebatlardaki bu canlılara farklı ön üyeler vermiştir? Bu ön üyelerin genetik yakınlığa bağlı olarak karadaki memeli ve sürüngenlere benzemesi ya da benzememesi tasarımcının gözünden kaçmış basit rastlantılar mıdır?

  17. Akıllı tasarım = Kusursuz tasarım demek değildir... Öncelikle bunu öğrenmeli ve alışmalısınız...

    Şayet balinalar, bahsettiğiniz özelliklerde tasarlansa idi bu seferde başka bir kulp bulacaktınız...

    Siz size göre doğadaki en kusursuz şeyi söyleyin ben size bin tane kusurunu bulayım... ;)

    Öyleyse tasarımcının ne kadar akıllı olduğunun ölçütü nedir? Ben zaten tasarımcı kusur işleyemez demiyorum. Tasarımcı özne olarak tanrıya işaret edenler genellikle akıllı tasarımcıların kendileridir. Tanrı kavramını kusurlu olarak nitelemek de pek alışılagelmiş bir durum değil.

    Evolüsyon bize balinanın beş parmaklı ve çok parçalı ön üyelerinin açıklamasını tatmin edici bir biçimde yapabiliyor. Peki akıllı tasarım teorisi(bilim camiasında hipotez olarak dahi kabul edilmez ya...) ile yola çıktığımızda balinanın anatomisini "tasarımcının dikkati dağınıkken yaptığı bir hata" olarak mı açıklayacağız? Peki ya bunun neresi rasyonel bir değer taşır?

  18. Ben forumdaki akıllı tasarımcılara bir soru sormak istiyorum.

    Eğer canlılığın ve canlıların akıllı olduğu iddia edilen bir özne tarafından tasarlandığını iddia ediyorsanız; balinanın pazu, ön kol, bilek ve parmak kemikleri konusunda bu tasarımcı öznenin kafasından geçen şeyin ne olduğunu söyleyebilir misiniz? Ya da arka ayakların varolduğuna dair izler tasarımcının gözünde ne gibi bir anlam taşımaktadır? Tasarımcı akışkan dinamiğinden haberdar olabilecek kapasitedeyse bu hayvanlara suyun içerisinde aynı performansı gösterebilecekleri bir yapıyı kemiklerden tasarruf ederek de tasarlayabilirdi sanıyorum. Benim gibi bir zavallı yapabiliyorsa, oturup kainattaki bütün canlıları tek tek tasarlayacak kadar özgüven sahibi bir varlık âlâsını yapabilmeliydi.

×
×
  • Yeni Oluştur...