Jump to content

Rhodium

Normal Üye
  • İçerik sayısı

    1.495
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Rhodium kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. 5 hours ago, Brad pit said:

    Merhaba arkadaşlar, ulusal dilimiz Türkçe bankada kamuda her yerde Türkçe konuşup yazıyoruz. 

     

    Peki neden?

     

    Bir değil 2 veya 3 ulusal dilimiz olsaydı kime ne zararı olurdu?

     

    Neden Kürtçe değilde Türkçe ulusal dilimiz?

     

    Ülke federal bi yapıda olsaydı ve belli yerlerde farklı diller resmi dil olsaydı sizce daha mı iyi olurdu?

     

     

    Türkiye özelinde değerlendirirsek meselenin Türkçe-Kürtçe çakışması değil Türkçe-Osmanlıca Çatışması olduğunu görebiliriz. 

     

    Atatürk, Anadolu coğrafyasından Modern Türkiyenin temellerini atmak istemişti. İlke ve inklaplarda bu sebeple gerekli görüldü. Bu gün bir Avrupa japonya kadar belki değiliz ama bir çok Afrika ortadoğu ülkesinden daha modern gelişmiş bir ülkeyiz. 

     

    Dil ve Tarih bu açıdan bir birleştirici unsur olarak belirlendi. Harf inkılabı yapıldı. Eğer kuruluş yıllarında Kürtçe vb diller de resmi dil olarak sisteme dahil edilseydi, Osmanlıca'nın ve Arap alfabesinin hegomonyasından kurtulamazdık. Bu durum da modern Türkiye yerine çok daha yobaz bir toplum olurduk. Zira harf inkılabı ve Türkçe dil Birliği en önemli yapı taşlarındandır. 

     

    Kürtçenin resmi dil olmasından daha önemlisi eğitim dili olabilmesidir. Zira eğitimde bulunmaz ise kural bilgi anlamında dil yok olur yada asimilize olur. Bu ise zaten eğitim dili olarak sağlandı ancak beklentinin çok altında bir talep gördü. Çünkü ingilizce gibi iö hayatında önemli olan diller varken tercih edilmiyor. 

  2. On 21.08.2021 at 20:30, Expecto said:

    Eğer insan doğası içinde tartışırsak ve o bu doğaya uymuyor ise demokrasinin insanlığa uygun olmadığı ortaya çıkar.

     

    Ben kendi soruma cevap verememekteyim. 

     

    Aklımdaki iki durumdan eğer doğamıza uygun ise onunla devam etmek ve felsefemizi ona göre kurmak mantıklıdır sonucunu çıkarırım. Değilse tam tersi.

     

    Ahlaktan kastım bilimsel anlayış. Bilimin bize gösterdiği iç güdüler ve genlerin oluşturduğu davranış sistemi. 

     

    Demeokrasi ve diğer tüm yönetimsel sistemler yani devlet: Krallık cumhuriyet her ne eklersen:

     

    Doğaya uygun: insan doğasına uygunluklar vb. Uyumluluktan değil zıtlıktan var olur. Karşı düşman olduğu için var olur. 

     

    İnsan doğası sex mi yapmak istiyor mesela, işte devlet doğum kontroldür, demokrasi kürtajdır, kapitalizm zinadır. 

     

    Devlet nedir? Devlet, doğaya karşı insanların bir araya gelme organizasyonudur. Demokraside bunun bir parçasıdır. 

     

    Bundan üçbinyıl önce özel mülkiyet yoktu, çünkü sınır diye bir şey olamayacak kadar çok arazi vardı. Şimdi özel mülkiyet var. Ve bu kutsal bir şey. İşte devlet ve içinde konumlandırdığın her şey, mesela demokrasi, böyle peygambervari şeylerdir. Kökenleride doğadan intikam almak yok etmek ve doğadan korunmak amaçlı var olurlar uyumluluktan değil. 

  3. On 10.08.2021 at 15:56, Expecto said:

    Doğada hayvanlar arasında eşitlik var mıdır? Peki ya homo sapiensler arasında eşitlik var mıdır? 

     

    Eğer var ise buradan demokrasi insan doğasına uygun olduğu sonucuna yaklaşılabilir.

     

    Eğer yoksa ise üstteki durumun tam tersi geçerlidir.

     

    Nasıl ahlak ve toplum için insan doğasını fıtrat alıyorsak aynısını yönetim biçimlerimiz içinde yapabilir miyiz? 

     

    @anibal

    İnsan bir hayvan türüdür. İnsan bir hayvandir. Yani hayvanlarla insanlar diye bir ayrım yapmak, mesela manisalılar ve türkiyeliler diye bir ayrım yapmakla aynı şekilde olacaktır. 
     
    İnsan doğası diye bir şeyde var olamaz. Doğa var olan tüm maddeler bütünüdür. Doğa nehirler ve ormanlardan ibaret değil, binalarda arabalarda doğanın bir parçasıdır. Bir dağdaki bir ağaç için "ağacın dağı" dediğinde tüm dağ aklına gelir dağ içinde ağacın ek fazladan bir dağı olmaz. İnsan doğası dediğin de de aslında doğanın kendisini ifade edersin. 
     
    İnsanlar veya hayvanlar eşit ise buradan demokrasinin herhangi bir şeye uygun olduğu sonucu çıkmaz. Çok ilişkisiz bir çıkarsayamama. Benim merdivende korkuluk varsa benim anahtarım tüm kapıları açar gibi bir ilişkisiz ifade. 
     
    Ahlak ve toplum. İnsan doğasını fıtrat almak da ne demek. Demin söyledik insan doğası = doğanın kendisi. Yani Doğayı fıtrat almak anlamına gelir. Yani Yalnış anlama zora sokmuyorum biraz daha mantıklı olalım.
     
    Gerçekten insan davranışlarının karakteristik özellikleri gibi bir tahmin ile yola çıkarsak: buradan toplum, ahlak, din, denizde yüzmek, üniversite, matematik, sinema, gibi yüzbinlerce meseleyide ilişkilendirebiliriz. Yine bir yere varamayız. Ama bu yüzbinlerce meseleden demokrasiyi de  alabiliriz. Bu durumda sorunun cevabı evet olur. 
  4. 13 hours ago, Expecto said:

    Özellikle dış politikayı biraz bilenler cevaplarsa daha iyi olur. Birde saçma sapan komplo teorilerine inanmayalar.

     

    Çin ve ABD rekabetinde ABD güçlü olsa bile durum Çin in lehine. Ve gittikçe güç kazanıyor. Birçok kişiye göre ABD yi geçeceği artık garanti olmuş durumda. Sizce bu savaşı Çin in kazanma olasılığı daha mı yüksek? Ve bu mücadelenin dünyaya etkisi neler olabilir? 

    Benim düşünceme göre:

     

    Çin, abd nin hatalarını yapmadan süper güç olmayı misyon edinmiş gibi görünüyor. Bunlar bir ülkeyi ulusal olarak görmek ve onu sömürmek yerine ilişkileri daha çift taraflı kazanmak olarak sıralanabilir. 

     

    Türkiye bunun için iyi bir örnek. Bence mesela Türkiyeyi avrasya ya çeken husus rusyadan daha çok çinin tavrı. Bu sebeple çin, step step bir çok ülkeyi kendi safına çekip abd hegomonyasından kurtaracaktır. 

     

    Burada çinin eksik olduğu kısım, demokrasi, sanat, felsefe, teknoloji gibi daha modernite ile ilgili kısımlar. Tabi çinin buna akılcı yaklaşarak despotizme değilde daha fazla insan-özgürlük tarafında duracağını düşünüyorum. Çünkü süper güç olmak zor olsada onu sürdürmek daha zor bir şey. 

     

    Savaşı kim kazanacak meselesinde de esasen bir savaş olduğunu düşünmüyorum. Bu daha çok mücadele denilebilir. ABD bu mücadeleyi kaybetti. Zaten ekonomi, istatistikler, suriye-ermenistan-ukrayna-afganistan gibi son yaşananlarda kaybedilen mücadelenin göstergeleri. 

     

    Geleceğe yönelik asıl kızışma abd nin çinin içinde çininde abd içinde li pazarı olacaktır. Örneğin aliexpress abd de ne yapar yada amazon çin de ne yapar? Abd sineması çinde ne kadar ilgi görür? Gibi iki ekonominin birbirine girişimi yaşanacak. Bu girişimde kapitalizm gibi ekonomi felsefesinde yeni bir dünyayı beraberinde getirecek. 

  5. 17 hours ago, AteistBakish said:

     

    Arkadaşım o kadar uzun yazıyorsun da

    Şunu unutuyorsun

    Bu Tanrı denilen kavramın ortaya çıkış kaynaklarının tamamı insanların ağızlarından çıkan ve yalan ifadelerle oldu.

    Yani Tanrı denilen şeyin ortaya çıkışı kül kedisiyle aynı.

    Böyle olduğu halde kaynağa dönüp bir sürü laf demezken, ben yoktur deyince mi bana bir srü saçmalık sıralıyorsun.

    Bak yazdığımı iyi oku

    Tanrı denilen şey bir yalan, insanların yalanıyla, vahiy denilen şeylerle oluşturuldu.

    Bunu saygın bir düşünceymiş gibi davranamazsın.

    Kül kedisindeki arabaya dönüşen kabakla aynı yaklaşırsın.

     

    Bana o kabak hakkında yazsana? 

     

    Bir sürü laf yazmayı biliyorsunuz, lan kaynağa yönelip bir sürü sorsanıza?

    Yalanlar apaçık ortada

    Sen bu yalan deyince bana bir sürü lafı neye göre ediyorsun?
    Bu saçmalığı hangi gerekçeyle saygın ve itibar edilebilir sayıyorsun?
     

    Mağara gerekçeleri mi? :) 

     

    Örneğin bir ceylan susadığında nehirden su içerken bir timsah tarafından avlanıyor. Ne salak ceylanmış diyebilirmiyiz. Ceylan, aptal, yalancı veya düzenbaz olamaz öyle değil mi. Bu iç güdüsel susuma arzusu.

     

    İşte bu noktada Tanrı için meselenin yalandan olup olmadığının bir mantığı bulunmuyor. Sonuçta evrendeki insanın bir şekilde Tanrı kavramını ortaya koymuş olması yeterlidir. 

     

    Kaynak doğruyu söylese idi ve kanıtları ile bir Tanrı ortaya koysaydı: Ancak Tanrı kavramı insanlar tarafından benimsenmemiş işlememiş olsaydı. Yüzyıllardır din vb olmasaydı insan sürüsü için Tanrı kavramı hiç olmamış olsaydı: kaynak doğruyu söylemiş olsa bile bir Tanrıdan söz edemezdik.

     

    Burada mesele hayatın dışına çıkıp onu ölçmek değildir. Mesele hayatın bir parçası olmaktır. Biz insanlar ve düşüncelerimiz hayatın dışında ayrı bir boyutun elemanları değiller. 

  6. Teorik olarak bir varlık, Tanrı olarak kabul ediliyorsa; Ona ulaşmak ve iletişim kurmak gibi bilinmezliğini ortadan kaldırmak; Onu Tanrı yapan tanımlamadan çıkartır. 
     
    Örneğin insanoğlu Aya varmadan önce Ayı bir Tanrı olarak görebiliyordu. Ay tanrısı, fırtına tanrısı gibi tüm Yunan tanrıları gibi. Ama teknoloji gelişti. Fırtınanın nasıl oluştuğunu biliyoruz. Poseidon artık insanlar için Tanrı olamaz. Yada aya Uzay gönderiyoruz ve bilinmezliğini kaldırdık. 
     
    Özetle kanıtlanan Tanrı artık Tanrı değildir. Eğer bunun tersi olsaydı, yani Tanrı birşey yanıt verse idi, Tanrı "Google" olurdu. 
     
    Bir gaz çıkarmayı metan salınımının veya sülfür koku moleküllerinin nasıl difüzyon olduğu ile betimlemeyiz değil mi? Bu almanya'da normal türkiyede ahlaksız bir davranış olarak görülebilir. 
     
    Hayat, elbette fizik yasaları ile işliyor. Ancak felsefe, sanat, ahlak, estetik, duygu gibi akıl haritamızın birleştirdiği "bütüncül" çıkartımlar inançtır. Bilimsel metotlar ile Tanrıyı kanıtlama bu açıdan eksik bir yaklaşım. Çünkü aklımızın hayatı anlama şekli bir fizik kitabı gibi değildir. 
     
    Hayatı: kendiniz, olmayan ve/veya olamayan Tanrı, kalan herşeyide dolduran matematik olarak görür isek, evet haklısınız. Hatta biz bile bir iletişim aslında kurmuyoruz. Benim burada size yazdığımı kanıtlayabilirmisiniz? Bir cümle okumanız benim varlığımı kanıtlar mı? 
     
    Tabi bütün bunlar hayatı mükemmel denge, mükemmel koşullar, olarak görenlere olan yüksek kıskançlık seviyesinden gelebilir. 
     
    Yağan yağmura şemsiye açarsanız orda Tanrı hiç olmaz. Yere düşen damlanın kaybettiği enerjiyi hesaplarsanız orda da Tanrı yoktur. Olsa olsa Tanrı yanaklarınıza değen ıslaklığı hissettiğiniz şeydedir. 
     
  7. On 05.03.2021 at 00:41, Kindi said:

    Genelde ateistler ve teistler tanrı kavramını tartışırken Büyük patlama ve öncesini tartışarak tanrıyı reddetme veya tanrıyı bulma mücadelesine giriyorlar. Teistler kainatın sonsuz olamayacağını büyük patlamanın bir başlangıç olduğunu ifade ediyorlar ve bunu matematiksel hesaplamalarla göstermeye çalışıyorlar Tanrıyı ilk sebep , birinci fail olarak göstermeye çalışıyorlar. Ateistler ise Paralel evrenlerden bahsederek sonsuz sayıda denemelerin bugünkü kainatı oluşturacağını ifade ediyor ve evrimsel süreçlerden bahsediyor.

    Her iki sistemde kendi içinde tutarlı değildir. Teistlerin yaptığı yanlış bir ilk sebep bulmak noktasındadır. İlk sebep olarak Tanrı varsa gerisi domino taşı gibi geliyor. Halbuki bir insan Müslümansa ve Kurana inanıyorsa Kuran ilk sebebi yaratan bir yaratıcıdan bahsetmemektedir. Kuran yaratmanın her an geçerli olduğunu kainatın ve içindeki insanın her an her saniye yaratıldığını anlatır. Kurana göre bir yaprak bile Allahtan habersiz düşmez. Bir yaprak düşerken bile Allahın icraati devam etmektedir.

    Ateistler ise evrimsel süreçlerle meseleyi izah ediyorlar. Bu başlıkta tartışmak istediğim şey evrimin gerçek olup olmadığı değil. Evrim olsa bile ateistlerin bahsettiği paralel evrenler olsa bile doğa yasaları dediğiniz yasalar bir sineğin kanadını bile meydana getiremezler. Çünkü doğa yasaları;
    -Harici vücudu olmayan
    -Soyut
    -İlim, İrade, Kudret, Canlılık gibi vasıfları olmayan
    -Şekli,Rengi kokusu olmayan
    - Beş duyu organımızla algılayamadığımız

    varlıklardır. Doğa yasaları insanoğlunun doğayı inceledikten deney ve gözlem yaptıktan sonra adını koyduğu formülize ettiği olgulardır. Ekvator,meridyenler ve paraleller gibi, bu konuyu şöyle bir örnekle açıklayayım. Kainattaki her şeyi doğa yasaları oluşturuyor ve yönetiyor demek şuna benzer. Bir kağıda ''Topu at.'' yazısı yazalım. Bu yazıyı kim yazdı diye sorduğumuzda, bu yazıyı Türkçe dil bilgisi kuralları yazdı demek neyse işte kainattaki meydana gelen hadiseleri yaratanda doğa yasalarıdır demek aynı şeydir. Türkçe dilbilgisi kuralları anlamlı ve manası olan bir yazıyı meydana getiremez. Getirmesi için İlim,İrade, Kudret, Canlılık gibi sıfatları olması lazım. Bu yazıyı yazmak için Türkçeyi bilecek İLİM sıfatı olacak. Bu yazıyı yazmayı yazmamaya tercih edecek bir İRADE sıfatı olacak. Bu yazıyı yazmak için kuvveti olacak yani KUDRET sıfatı olacak. Aynı zamanda canlı olacak. Aksi halde atomları veya atomaltı parçacıkları harekete geçirtip bir insanı bırakın bir sineğin kanadını bile meydana getiremezler.

    Sonuç olarak Yaprağı yer çekimi düşürmez. Yaprak yerçekimi kanunuyla ilim,irade,kudret, hayy gibi sıfatları olan biri tarafından düşürülür.

    Büyük patlamanın nasıl olduğu? Test-ateist tartışmasının belirleyici konusu değil. 
     
    Ayrıca, genel olarak, 
    ne ateistler evrim ve paralel evrenle ilgili olarak yaratılışı açıklamıyorlar. Örneğin Darwinden önce de ateistler vardı. 
    nede teistler evrenin sonsuz olmaması, bunun matematiği, başlangıç kısmının Tanrı olmasını vb. ile öznel olarak ilgilenmiyorlar. Örneğin bir çok Hristiyan evrenin sonsuz olduğunu ifade eder. 
     
    Bu iki açıklama da bilimin konusu. Bir fizik profesörü ile Uzay Bilimleri araştırmacısının tartıştığında verim alınabileceği konular bunlar. 
     
    Gelelim doğa yasaları ve İslamiyet felsefesine:
     
    İslama göre her şey söylediğin gibi her an yaratılmamaktadır. İslamiyette kader inancı ve Allahın zamandan bağımsız olduğu ifade edilir. Yani İslama göre geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman Allah için yoktur. Daha basit ifade ile Allah her an yaratma yaparsa bir zamanı yaşıyor demiş olursun bu da İslam felsefesine ve inancına ait bir şey değildir. 
     
    İslamiyete göre yaprak yere düşerken Tanrının gizli eli onu alıp aşağıya atmaz. Yada Allahın sıfatları tanımı da yaprağı yere düşürmez. Yaprağı doğa kanunları düşürür. 
     
    Bilimde "yaratmak" kelimesi yoktur. "yapmak" kelimesi vardır. İslamiyette Allah için yapma eylemi kullanılmaz. Yaratmak ifadesi kullanılır. Bu ifade tüm neden sonuç ilişkileri ile oluşmuş, duruma gelmiş herşeyi ifade eder. 
     
    Siz şöyle düşünüyorsunuz Ateistler, kainatı doğa konuları yaratıryor, diyor. 
     
    Kainattaki olayları kim yaratıyor diye bir soruyu sormayız. Kim yapıyor diye sorarız. Çünkü "Yaratmak-Tanrı" özellikli bir ifadedir. 
     
    Ahanda "topu atı" kim yazıyor gibi bir yerden her şeyi çorba ederek bir yere ulaşamazsınız. Heleki kainattaki olayları kim yaratıyor diye bir ifadeyi, bilimsel veya ateistlerin de olduğu bir platformda kullanamazsınız bu tümden gelim halini alır. 
     
    Bırakın İslamiyet için Allah kavramını, Doğa kanunlarını bile Tanrı olarak görmüşsünüz. Doğa kanun Tanrısına tapınan insanlarmışız gibi, 
     
    Hem Ateistlere Hem İslam Düşüncesine ters absurt bir yazı olmuş. 
     
  8. On 29.10.2020 at 23:40, bidonadam2 said:

     

    Devlet denen şey insanların  haklarını korumak için insanlar tarafından oluşturulmuşken zamanla bazı!!!  Toplumlarda tabulaştırılarak din ile eşdeğer olmuştur. Bakınız o bazı!!! toplumlardaki devlet anlayışı ile din anlayışı tıpatıp aynıdır. 

     

    Devlet için yaşa devlet için öl ve öldür.

     

    Allah için yaşa Allah için öl ve öldür.

     

    Karşı çıkan olursa sorun değil öldürülür. Çünkü o haindir.

    En dindar devlet dahi, mesela İran veya Vatikan: devlet olduğu için Tanrı karşıtlığı dır. 

     

    Mesela İranda tecavüz idam cezası veya abd ile Suriye'de  savaşırken abd li öldürmek dahi bir standartlara kurallara bağlıdır. Din adına Hristiyan öldürmek mesela bir dini kural olsa bile şeriat devleti bunu engeller. 

     

    Mesela türkiyede laiklik, muhafazakar iktidar bile olsa dindarlara özgürlük alanı tanımaz. Mesela fatihte bir tarikat hadi tüm tekel bayilerini yağmayalım derse, halk buna karşı gelmese bile devlet en başta vergi geliri için sonra özgürlükler için buna engel olur. 

     

    Bu tarihte de hep böyledir. Mesela mısır medeniyetinde firavunun saray sosyetesi ile rahiplerin gücü bir mücadeledir. Örneğin Hristiyanlık da papa ile krallar hep birbirlerine karşı mücadelededir.

     

    Örneğin kutsal gülen, terör örgütünün lideri oldu. Bir zamanlar Mesih gibi itibar devlete karşı olduğun anda fetöcü terörist kabul ediyoruz. Yine başka örnek kedicikler ve Harun Yahya. Şimdi evrim kitapları hala dnr da alabilirsin ama hurun Yahya nın evrim karşıtı kitabımsı şeyini bulamazsın. 

     

    Özetle bazı, olarakda devlet ile din iş birliği içinde olamazlar. 

  9. Cennet kısaca şudur:

    Kripton gezegeninden gelen süpermen, dünyada güçlerinin hepsini kaybetmiştir. Uçamamaktadır, kayaları kaldırıp fırlatamamaktadır. 

    Ancak bütün bunları yapabileceğini de bilmektedir. Bu yüzden mutsuzdur. Bir ev bir eş bir araba bile verseler asla yetmemektedir. Devlet Başkanı bile olsa dünyaya komple sahip olmak istemektedir. 

     

    Mesela bir sokak kedisi oksijen maskesi takıp denizlerde patisiyle balık yakalamayı düşleyemez. Demek ki kedi, bu dünyasına ait bir bilinçte. 

     

    Bütün gün uyuyan şerafettin, depresyona girer acı çekip ağlar da ama süpermen gibi ağıt yakmaz, yada farelerle ilişkiyi düşlemez yada balık kebabını klonlayarak zevke gelmez. 

     

    Düşünüyorum öyle ise varım gibi insan dünya elemanı değildir. 

  10. On 10.10.2020 at 20:42, bidonadam2 said:

    Din ve devlet birbirinden ayrışamaz bir olgudur. Tüm toplumlar devlet olmadan önce din icat etmiştir. Çünkü bu sosyolojik bir olgu. Devletler kendilerine istedikleri  biat kültürünü dine dayanarak isterler. Bunu için toplum önce zihnen hazırlanır. Din bu işe yarar. Mısır, sasani, Roma , emevi Devletleri öncesinde her zaman bir inanış şekli vardır.

     

    Ardından da devlet tüm faistliği ile dine dayanarak halkı biat ettirir. Yine dine dayanarak öldürür veya ölmeni emreder.

     

    Her açıdan din eşittir devlet..

    Devlet insanların bir araya gelmesidir öyle değil mi. İnsanlar neden bir araya gelip devleti oluştururlar. Bunun sebebi doğa ve düzenden düzensizliğe geçiş kanunlarıdır. 

     

    Yani devletin temel tanımı, doğaya karşı korunma amaçlı bir araya gelmektir. 

     

    Din için doğanın varlığı tanrının varlığına armağan olsun şeklindedir. Örneğin Nuh tufanı. Tüm dinler doğaya sahip çıkar hatta din doğanın kendisidir. 

     

    Dolayısı ile din ve devlet tam tersine birbirlerine zıt iki husustur. Şeriata yönetilen ideal bir islam devleti bile din düşmanıdır. Çünkü devlet, tanrıya anarşist olma halidir. 

  11. İki hafta önce bende babamı kaybetmiştim. Bu aralar bu yüzden  biraz canım sıkkın çok uzun aradan sonra ateist foruma girmemiştim. Biraz kafamı dağıtayım felsefe siyaset bir şeyler okuyayım dedim. Ama şimdi hacı yı öğrendim. Yazılarını okurdum. Umarım bu forum gibi yazıları ile yaşamaya devam eder. Kendimde bir kalp hastasıyım ve bununla ilaçlarla yaşamak zor. Ailesine ve sevenlerine baş sağlığı dilerim. Tüm forumunda başı sağ olsun. 

  12. Baro da halkın çoğunluğu değilde avukatların çoğunluğu söz konusu. Avukatlarda haliyle okumuş kalem yutmuş insanlar. Bu sebeple çoğunluğu akpye destek değiller. Bu gün bir plazada çalışan bir şirketinde çoğunluğu AKP ye muhalif, bunun gibi. 

     

    Hukuk sisteminde her hangi bir kurumun siyasete tarafsız olması gerekir. Tarafsız olmak ile karşı olmak aynı şeyler değil. Bence barolar gibi bir çok grup tarafsız değil. Kültür, bilim, sanat, ticaret vb bir çok alanda AKP doğal olarak hep azınlıktaki grup oluyor. 

     

    Aynı zamanda bir devlette ki tüm sivil veya askeri tüm kurumların da devlet karşısında taraflı olmaları gerekir. O tarafta devletin kendisi olmalıdır. Bence baroların bazılarının devlete karşı olmaları temel sorun.

     

    Baroların akpnin kendilerine münhasır şekilde oluşturması akpnin nasıl işine gelebilir ve rant sağlayabilir bu da bana mantıklı gelmiyor.

  13. İlginç bir konu, 
     
    Oldum olası liberalizm fikrini sevmem. Biri liberal dediğinde koşarak ortamdan kaçmayı vacip buluyorum. Bir caminin liberal olması pekte sıfat olarak mantıklı bulmadım. İslam dininin en sevdiğim yönlerinden biri aynı safta zengin ve fakir ayrımının kalkması. Bu biraz daha sosyalizme yakın. Sosyalist cami açmak da olmaz. Zira tüm camiler ilkel bir sosyalist tema barındırır desek doğru olur. 
     
    Bir olgunun şeklinin modernleşmesi ile içiriğinin modernleşmesi farklı şeyler. Şekil olarak modernite: toprak güveç ve odun ateşinde türlü yapmakla, granit kap ve elektrikli fırında türlü yapmak, arasındaki gelişme gibidir. Cami için bir web sitesinin cami olması mesela... Fiziki bir cami yok ancak online cami de namazlara evden kamera vs. katılım yapılması şeklinde bir düşünce. İşte bu islam için şeklinin modernleşmesi olurdu. 
     
    Bir olgu içerik olarak modernleştiğinde varlığını kaybetmiş olur. Örneğin türlüden domates sosunu çıkarıp kuş başı eti eklerseniz artık türlü türlü değil patlıcan kebabı olur. İslam camisinden de şu... dayatmaları kaldırıp kadın imam da eklerseniz o artık islam camisi değil İslam kilisesi olur. 
     
    Zaten kilise ile cami arasında ki fark: islam ile Hristiyanlık farkı gibi değildir. Tıp ki liberalizm ile sosyalizm arasında ki fark gibidir. 
     
    Genellikle bir kara noktası olan sivil toplum örgütleri: 9 doğruyu söyleyip 1 noktayı saklı tutuyor. Siz yeterli seviyede o doğrulara tutunduğunuzda zaten müridi üyesi olmuş oluyorsunuz. Yoksa erkeklerin dua etmesi ruhsal yolculuğu, homoseksüllerin Rukiye varması, kadın erkek pır pır kelebekler gibi mutlu mesut olması, sanırım bir tek plaza da daire satışı reklamlarında ki gibi herşey çok güzel olacak Ekrem gibi bir durum. 
     
  14. On 16.01.2020 at 17:28, zeus- said:

    Satanizm hakkında ne düşünüyorsunuz?

     

    Dünya genelinde çok sayıda satanist var. Bazı ülkelerde satanistlerin tapınakları var.

    Bazı düşünceler yok olur bazıları kendini devam ettirir. Bu düşünce dağının tepesinde ne olduğu ile ilgili değildir. Eteklerinde ne olduğu ile alakalıdır. 

    Ancak çoğumuz dağın zirvesine bakarız. Karlar var ve bu dağ karlı dağ deriz. Oysaki dağı yaşatan etekleridir. 

    Satanizmde dağın tepesine baktığımızda şeytan vb. Gördüğümüz şey ile yargılarız. Oysaki eteklerinde hümanizm olabilir. Ahlakın daha farklı bir anlayışı olabilir. 

    Satanizm fikri çok uzun zamandır varlığını koruyor. Bu da tepesi bize ne kadar saçma gelse de altında işleyenin doğru ve güzel olabileceği sonucuna çıkartır. 

  15. On 09.06.2020 at 17:00, Kaz said:

    Bir müslümanın bir ateiste sen eskiden tanrıya inandıysan tanrıya inanmak senin fıtratında vardır/vardı ve sen şimdi fıtratından uzaklaştın demesi hakkında ne düşünüyorsunuz? bu soruda zamansallık ihmal edilmiyor mu? şimdi tanrı kavramına ateist bir tutum ve davranış içersinde olan birinin, tanrı deyince inanç tepkisi vermeyen birinin fıtratında tanrıya iman var mıdır? bana göre safsata olan bu argüman hakkında sizin de düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum değerli ateistler, isteyen müslümanlar da ne demek istediklerini daha da açabilirler. Müslümanlar teorikte bir tartışma kazanmak için olağandışı fikirler üretiyorlar. İsteyen uzman olduğu alanda da bu konudan bahsetmek isteyebilir, burada da bu konu açılmış bulunsun.

    Bir fikirde mantıklılık olmak zorunda değildir. 

    Örneğin ineğe tapmak sana çok saçma gelebilir. Ama tapan insanın bir mantığı olduğu sonucuna çıkıyor olabilirsin.

     

    Çünkü ineğe tapmak sana mantıksız geldiğinden tapanın da bir mantığı olmalı diye düşünebilirsin. Oysa sadece ineğe yapmayı seviyor olabilir. 

     

    Dünyada alkolün zararını bilip içen milyonlarca insan var. Düşüncelerde böyledir. Örneğin ramazan pidesi adı üstünde ramazanda oruç açmak isteyenler için bir aylığına çıkar. Oysa ateistlerde ramazan pidesini severek alabilir. 

     

    Platonun iç dünyası. Senin bir zaman içinde bu varmış. Şimdi yokmuş. O içinden uzaklaştın. Bunu karılarımızda şimdi sıkça söylüyor. Artık beni sevmiyorsun. Nedense o içimizdeki ilk şey hep var ama... 

     

    Zaman sorusuda biraz psikolojik. Sanki acaba içimde var mı? Yeniden alkole başlarmıyım gibi yeniden inanırmıyım. 

     

    Mesela sen hiç alman köpeklerinin türk köpeklerine havlamadığını yada kuyruk sallamadığını görebilirmisin? Dünya canlısı ve insanıyız. Müslüman ve ateist: insan ve insan fikri için gruplama kümeleme olmamalı. 

     

    Bir insan ne ateist olduğu için değerli olabilir, nede her müslüman olağan dışı fikirler üretebilir. Ben çoğu Müslümanın ya koçum önce o tanrı dediğin şey Allah felan diye lafa girişinde hiçde olağan dışı fikirler ürediğini görmedim. 

     

    Bir tanıdığının sana selamünaleyküm demesi ile merhaba demesi arasındaki fark. Aslında özde her iki durumda da basitçe sosyalleşme ve halini hatırını sorma vardır. Ancak sana selamünaleyküm dendiğinde bu sana safsata bir argüman olarak gelip merhaba deyince düşünce halini almazdı. 

  16. 23 hours ago, bilgivehis said:

     

    Teknoloji elbette gelişiyor ama herkese değil, keseye göre gelişiyor

    Bu konuda haklısın. Bir örnek vereyim: işlemciler üretilirken 10 bölümlü, hız ve kapasitesi 1000 birim olsun. Önce üretiyorlar, Bu bölümleri yakarak bozuyorlar 8 bölüm 800 birim, 6 bölüm 600 birim vs. Piyasaya sürdükleri de, 

    1000 birim 500 dolar

    800 birim 400 dolar

    600 birim 300 dolar Diye satıyorlar.

    Kapitalizmin gözü kör olsun. 

  17. Belki osmanlı için ilk Avrupa Birliği tarzı bir birliktelik diyebiliriz. Özellikle balkan yunan İstanbul ile genişlemesinden sonra. Bu mecburi bir yarı demokrasi gibi. 

     

    Tabi 500 yıl bu Osmanlıcılık dan sonra Türk Milliyetçiliğine geçildi. Türk milliyetçiliği Halkı daha fazla kendine çekiyor. Ancak aydınlar için bu söylenemez. Türk aydınları osmanlıcılığın izlerini taşıyor. Daha batıcı daha avrasyacı daha ermenisever daha kürtsever vs. Vs. 

     

    Bu sebeple Türk aydınları bence çoğunluğu hainlik çizgisini geçiyor. Devletin kademesine de bunların tayfaları geçince medyatik olanların hainus olarak görüyoruz. 

     

    Oysa ki Türk Halkı daha basit şeylere inanır. Mesela Atatürk sevgisi aslında çok derindir. Hatta Atatürke kefere diyen Müslosu bile içten içe Ataya saygı duyar. Yada sağ sol kavgasında bile sağ cenah ulusal milliyetçidir ama sol cenahda ulusal milliyetçidir. Gibi örnekler çoğaltılabilir. Dolayısı ile Türk Halkı çok devletçi ve çok vatanperver bir halktır. 

  18. On 02.11.2019 at 21:02, optimum said:

    (Konu evrim değil, bu konu tartışmaya açık değil zaten benim için)

    Topu evrime atmak gibi duran bir başlık olduğunun farkındayım. Bilincin evrilmesiyle ilkel insanlar neden açıklayamadıkları her şeyi birkaç tanrıya bağlamış olabilirler diye hep düşünürüm. Bu bir zorunlulukmuydu acaba. Dinleri homo sapiense dayatan bu tutum neden halen tüm gücüyle devam etmekte. Son olarak homo sapiens bu dinsel baskılardan ne zaman ve ne şekilde  kurtulabilir. Sesli düşünelim tüm görüşlerle birlikte. 

    Şöyle bir sayı dizisi düşün

    1,2,3,4.... 1000, 1001,1002,.....

    Bu sayı dizisi düzeni ifade etsin. 

    Eğer ki sayı dizisi hep 1 artıyorsa hiç değişmeden artar. 

    Ancak arada 858,860, 861 der isek, 

    Burada bir "hata" söz konusudur. 

    Ancak bu hata bir önceki önermede hiç değişmeden, sıfatını da değiştirmiş olur. Değişerek olur. 

     

    İşte önemli olan bu evrim hatadır. Hata olmaz ise evrim olmaz. 

     

    Evrimin en büyük hatası sıfatı bu noktada doğru değil. Çünkü evrim zaten hataların ta kendisidir.

     

    Din ise kral ve halk arasındaki farktır. Herkez kral olmak ister ise hiç kral olamaz. Herkez halk olmak isterse hiç bir zaman kral yine olamaz. İşte din bu farkın devamlılığı için sosyal insan bilincinin  evriminde varlığını devam ettirir. 

     

     

     

     

  19. On 23.10.2019 at 21:13, ateistik said:

    İnsan kendini nasıl tam olarak tanır? Nasıl olunca davranınca mutlu olur?

    Kendini tanınıyınca ona göre sınırlar koyarak acıyı önler

     

    Kendi mi tanısam bile bu yozlaşmış halim olmuş olmuyor mu?

     

    Yada sosyal ilişkilerinde vs. Nasıl bir kişilik ile iyi  hisseder ki bu belki öznel falan olabilir 

     

    Asıl soru insan kendini nasıl tanır?

    Nasıl kendisi olur?

    İnsan, kendine bakmayı bırakıp başkalarını tanımaya başlayınca artık kendini tanıyordur.

     

    Eşi dostu ailesi ile kavga eden çekişip duran insan, ben nerde hata yaptım. Benim neyim eksik. Vs. Dedikçe kendine baktıkça kendinden uzaklaşır. Oysaki eşe dosta ailesine baksaydı onları anlardı. Anladıkça daha çok tanır tanıdıkça çekişmeleri çözerdi. 

  20. On 24.10.2019 at 00:44, ck789 said:

    Sürekli değişen ve gelişen toplumsal yaşamda sizce zamanla ulaşılması gereken bir medeniyet, uygarlık seviyesi var mıdır?

     

    Toplumsal yaşamın yaşanan değişimler ve gelişmeler varabileceği daha iyi, en iyi noktadan bahsediyorum. Sizce böyle bir nokta var mıdır? adı nedir, tanımı nedir?

     

    Ben toplumsal yaşamda ulaşılabilecek en ideal noktanın "maksimum uzlaşı, minimum otorite" olduğunu düşünüyorum. Buna medeniyet, uygarlık diyebilir miyiz bilmiyorum çünkü bu tanımlar bi çok kaynakta "merkezileşme"yi içeriyor. Bu da minimum otorite ile çelişiyor.

     

    Sizce insanlığının bütününe hitap edebilecek böyle bir ideal nokta var mıdır? Varsa bunun adı, tanımı, özellikleri nedir?

    Var tabi 20 adet hidrojen bombası tanımı. 

     

  21. 8 hours ago, haci said:

    Türkiye'nin Suriye askeri hareketinin emperyalizmle ne alakası olabilir ki? Türk ordusu emperyalizmin bir maşası mı? Çok saçma bir yorum. Emperyalizmi unutun artık. O geride kaldı. ABD ve Batı Türklere kızgın. Nedenini anlamıyorsunuz.. Size anlatmak mümkün mü, emin değilim. Kısaca bazı nedenleri yazıyorum. Daha birçok neden var.

     

    Türkiye diğer  Batı ülkelerine danışmadan ve onları yanına almadan askeri  hareketa girişti.

    Yapılan hareket sorunları çözmeyeceği gibi yeni sorunlara neden olacak.

    Topral işgali ile yapılan hareketler önceden mevcut sorunları artıracak.

    Askeri hareket sıraında katliamlar ve jenositler olacak.

     

     

    7 hours ago, haci said:

     Sapık Tayyip toprak işgali ile Atatürk'ün yurtta  sulh, cihanda sulh ilkesini çiğnedi.

    Bizim önce o sapıktan kurtulmamız şart. Çok büyük bir gelişme potansiyeline sahip Türkiye başka türlü ilerleyemez.

    İnsan haklarında ve demokraside geriyiz. Medyamız özgür değil. Halkımız özgür değil. Yalancı, ahlaksız, hırsız ve cahil bir diktatör tarafından yönetiliyoruz.

    Onları bildiğimiz halde bu rezil pisliği tolere ediyoruz. Kendi sapkın politikasını izlemeyenleri vatana ihanetle suçlayan bir itle savaşa giriyoruz.

    Ne zaman yeter artık diyeceğiz!

     

     

     

    5 hours ago, haci said:

    Türkiye'nin tampon bölge oluşturarak kendisine yönelik terörist etkinlikleri durdurması mümkün değildir. Önce bunu iyi anlamamız gerekiyor.

    Terörist etkinliklerin yere sınır çizerek durdurulduğu görülmemiştir. Terörizm yok edilemez. Yalnız azaltılabililir. Terörizmi yok etmeye yönelik devlet terörizminin başarılı olamayacağını bize tarih göstermektedir. Biri bu gerçekleri Tayyip itine söylese ya...

    Talihsiz yorumlar serüveni gibisin. 
     
    Türkiye 95 yıl boyunca içte ve dışta yaptığı hangi askeri müdahaleye destek bulduki? Biz ne kıbrısda ne ırakdaki PKK operasyonlarında nede başka hiç bir zaman "kendi yaptığımız" operasyonların hiç birinde ne NATO ne abd ne AB bizimle birlikte savaşmamıştır. Tersine biz hep korede Afganistan'a vs. Onların isteği ile onların düşmanları ile savaştık. Biz istersek kıral çıplak diyelim hiç bir zaman bu türk düşmanlarını yanımıza alamayız. 
     
    Bizi üçdört yıldır oyalıyorlar. Ne yapsaydık bu harekatı yapmadan 40 yıl beklesemiydik. Suriye meselesinin tek çözümü Suriyenin bütünlüğü ve demokratik bir seçimle yönetilmesi değil mi! Bu operasyonla bütün taşlar pat pat yerine oturacak. Ve hızla rejim tekrar devletleşecektir. Tam tersine bu operasyon çok hızlı şekilde çözüme götürüyor. 
     
    Yurtta barış cihanda barış demek, yurtta da dünyada da barışı savun demek değildir. Yurtta barışı sağlarsan cihanda da barışı sağlarsın demektir. Ülkemizde 8 milyon mülteci var. 50 yıldır köy köy şehit verdiğimiz PKK güneyimizde silahlanmış. 
     
    Hadi abd medyasında şöyle bir haber geçelim: sivil halk arasına saklanmış meksikalı grup havan mermisiyle edinburga yaptığı atış sonucu biri bebek diğeri altı yaşında 6 sivil abd vatandaşı öldü. Bak bakalım kaç tane jet havalanıyor. Bizde şöyle derdik derhal bu jetleri durdurun yoksa size çelik satmayız. 
     
    Şimdi AKP, geçmişte fetö ile vatana ihanet etmişti. Bu gün KKTC cumhurbaşkanı da Türkiyeye ihanet etti. Tercih bir düşünce özgürlüğü değildir. Gün gelir 15 Temmuz olur, sen en ilerici solcuda olsan bu komplo da diyebilirsin (ki diyordun) yada çıkar sokağa buna isyan edersin. Böyle kritik zamanlar vardır bu operasyonda bu kritik zamandır. Kimse kimseyi vatana ihanetle suçlamıyor çünkü zaten vatana ihanet ediliyor. 
     
    Irakla Ürdün arasında da düz bir çizgi var. Adamlar düz bir çizgi ile ülke kurmuş, sen o hattı elde ettiğinde sadece hattı almış olmuyorsun, beraberinde Suriye rejimine de tekrar devlet olma yolunda bir strateji oluşturma fırsatı da veriyorsun. 
     
    Ayrıca Türkiye bir devlet terörizmi yapmıyor. ABD ypg desteği ile 300.000 kürt bu bölgeden türkiyeye kaçtı. Bu işte kıtalar arası bir terördür. Sen komple kürt bir birliğin şu anda Türkiye ordusu ile operasyona katıldığını biliyormusun? 
     
  22. 32 minutes ago, medyumasker said:

    Asıl romantiklik, insanlar binlerce neden saymasına rağmen, bu nedenlere gözünü kapatıp, “terör bitirme” sevdasıyla hurrraaaa dalalım yaklaşımıdır. Oraya girmememiz gerekliliğinin nedeni “savaşa hayır” değildir. Vatan savunması söz konusu olduğunda herkes savaşır, ordudaki askerden, tango dansçısı Berke’ye, en hümanistimiz bile savaşmak zorundadır. Ama orası vatan toprağı değildir.

    Ayrıca işgal olduğunu belki hissedersin diye yazıyorum: Herhangi bir devletin ordusu Türkiye’ye havadan, karadan askerleriyle girse, bunun işgal olduğunu düşünür müsün düşünmez misin? Düşünürsün. Çünkü bu nedeninden  bağımsız olarak apaçık işgaldir.

    Suriye için bu tam doğru değil. Apo tutuklanmadan önce kuzey Suriye'de PKK kol geziyordu. 88-98 tarihlerinde binlerce insanımız bu terör örgütünden öldü. 

    98 - 2011 iç savaş başlayana kadar Suriye ile anlaşma yaptık. Bu bağlamda Apo bu şekilde tutuklanmasına yol açtı. Ve ciddi ölçüde PKK yı Suriye'de bitirdik. Anlaşma halen devam etmekte. Ve biz Suriye ye PKK (ve uzantıları. Uzantıları kısmı önemli çünkü anlaşma bunu da içeriyor). Biz terör sebebi ile Suriye topraklarında, Suriye resmi hükümetine bilgi verip operasyon yapabiliyoruz. 

    Not. Tam bağımlı amerikancı fetö, Türk siyesetini ve türk bürokrasisini ele geçirdiğinde, biz kendi ellerimizle ypg askerlerini suriyeye taşıdık. Burada amaç işid ile savaşmalarıydı. 15 temmuzdan sonra eski ayarlarımıza geri döndük. 

    Şimdi Esad, ypg ile anlaşır ve onlara kol kanat gererse bu anlaşmayı çiğner. Bu durumda Türk askeri geri çekilmez. Buda Suriye - Türkiye savaşı ve Türkiyenin işgali demek olur. Bu sebeple aklı başında olan herkez Suriye resmi hukümeti ile diyalog halinde bu operasyonu yapın diyor. 

     

    Hurra da girilmedi 1 yıldan fazla planlanıyor. Ben küçüklüğümden beri PKK saldırıları ile büyüdüm. PKK ve uzantıları çoluk çocuk demeden öğretmen doktor demeden şehirde kırsalda adam öldüren caniler. Burada bir faz geçişi var. Bir tarafta yumos sevimli siyasi hdpliler, bir tarafta da geçmişi insan katleden caniler. 

×
×
  • Yeni Oluştur...